23 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 10 MAYIS 2019 CUMA [email protected] HABER Umudu yeşerteceğizİzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer, ‘Türkiye’nin geleceği bizlerin elinde’ dedi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Türkiye’nin değişeceğini ve bunun İzmir’den başlayacağını belirterek, “İzmir’de yakaladığımız oy oranı, yakaladığımız başarı Türkiye’nin hiçbir yerinde yok. Evet üç büyük şehri aldık ama oralarda meclis çoğunluğu yok. Çok büyük sıkıntılar var ama İzmir öyle değil. Biz Türkiye’de büyüyen umudu yaşatacak olan tek kentiz” dedi. İZSU Genel Müdürlüğü Halkapınar Su Fabrikası sahasına kurulan yeni hizmet binasını inceleyen ve personelle kahvaltı yapan Soyer, “Yaptığınız işin ağırlığını, vatandaşı memnun etme nin zorluğunu biliyorum ama bunun üstesinden geleceğiz. Bu sefer bir tık fazla çalışacağız, bir tık daha büyüteceğiz bir tık daha özen göstereceğiz. Eğer bunu yaparsak Türkiye’nin geleceği bizlerin elinde, sizlerin elinde” diye konuştu. Türkiye’de 31 Mart’tan bu yana yeni bir öykü yazılmaya başlandığını, işsizlikten, eğitimsizlikten, cahillikten, bağnazlıktan kaynaklanan sıkıntıların aşılması için umut doğduğuna dikkat çeken Soyer, şunları söyledi: “Türkiye değişecek ve bu İzmir’den başlayacak. İzmir’de yakaladığımız oy oranı, yakaladığımız başarı Türkiye’nin hiç bir yerinde yok. Evet üç büyük şehri aldık ama oralarda meclis çoğunluğu yok. Çok büyük sıkıntılar var ama İzmir öyle değil. Biz Türkiye’de büyüyen umudu yaşatacak olan tek kentiz. Nasıl yaşatacağız, Türkiye nasıl değişecek? İşte bizim bunda çok başarılı olmamız gerekiyor. Hiç hata yapmamamız gerekiyor. Biz eğer başarılı olursak Türkiye değişecek. Yaptığınız işi hiç küçümsemeyin. Yaptığınız iş sadece kendi ailenizin, kendi evinizin geçimiyle ilgili olmaktan çıktı. Bundan sonra Türkiye’yi değiştirecek kahramanlar olacağız, ondan emin olun.” l İZMİR / Cumhuriyet Büyük Dahi “özel eşyaları, yayımlanmamış fotoğrafları ve dönemsel belgeleri ile Gazi Mustafa Kemal” Bugüne kadarki en kapsamlı Atatürk sergisinde Son gün “26 Mayıs 2019” Tüm halkımız davetlidir. KONUK YAZAR Özkan Yücel İzmir Barosu Başkanı Türkiye Bir Hukuk Devleti Değil... Türkiye’de hukuk hakkında yazmak belki de en güç işlerden biri. Zira var olanı anlatmak olmayanı anlatmaktan her zaman daha kolaydır. Hukuk devletinin tüm kurumlarıyla işler hale geldiği, insan hak ve özgürlüklerinin tam manasıyla gözetildiği bir toplum hayalinden uzaklaşalı yıllar oldu. Demokratik bir toplumun olmazsa olmazı olan hukuk, gideceğimiz yere kadar binip istediğimiz durağa gelince indiğimiz bir tren olduğundan olsa gerek 2000’li yılların başında vaat edilen hedeflerden günümüzün gerçeğine geçişimiz çok hızlı ve acılı bir süreç şeklinde gerçekleşti. Bugün yaşadığımız topraklar, yaşlısından gencine binlerce insanımızın basit bir sosyal medya paylaşımından yargılandığı, tutuklandığı hatta cezalar aldığı bir yer. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak büyük bir cesaret işi. “Oluk oluk kanlarını akıtacağız” diyenler muteber vatandaş iken “çocuklar ölmesin” diyen anneler cezaevinde. Cumhurbaşkanı adayları kapalı tutuldukları infaz kurumlarından seçim çalışması yapıyor. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumlar atanıyor. Milletvekilli ve yerel yönetim adayı olanlar seçilseler bile bu görevlerini üstlenebileceklerinden emin olamıyorlar. Seçim öncesi her şartı sağladığı için seçime katılmasına izin verilenler kazandıkları anlaşılınca mazbatalarını alamıyorlar. En baskıcı iktidarın bile bir şekilde kendini meşru gösterme yolu olarak kullandığı seçme ve seçilme hürriyeti dahi ortadan kayboldu. Artık bu kadar da olmaz diyeceğimiz hiçbir şey yok. Aklımızla alay edenler ülkeyi yönetmeye devam ediyorlar. Hukukun en temel varoluş nedeni olan adalet duygusunun kırıntısına bile rastlayamıyoruz. Bir zamanların meşhur sorusu “siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz?” yerine kolaylıkla “siz ne ara bu kadar vicdansız oldunuz?” diye sorsak ne derler acaba? Akıl tutulması Bu akıl tutulmasının her gün yollarını aşındırdığımız adliye koridorlarındaki etkisi de çok büyük. Artık şekli olarak bile bağımsız olduğundan emin olamadığımız yargıçlar, duruşmalarda savunma yapan avukatların gözüne bakamıyorlar. Akşam verdikleri gerekçeli kararı hiçbir makul yeni gerekçe sunmadan sabahına tersine çevirebiliyorlar. Yargıçların eşleri, çocukları, maaşları, banka hesapları, araba kredileri, ev taksitleri ve çocuklarının okul taksitleri var. Yargıçların makam odaları, kâtipleri, mübaşirleri var. Ama en önemlisi yargıçların gözlerinde korku var. Bugün verdikleri karar sebebiyle yarını cezaevinde karşılamayacaklarının ise garantisi yok. Çünkü, bugünün makbul insanı yarının teröristi. Milyonlarca teröristin on milyonlarca olası teröristle beraber yaşadığı bir ülke haline geldik. İşte bu kara tabloya kırılgan, beyaz bir tebeşirle yazı yazmaya çalışan avukatlar her yeni gün türlü baskıları göğüslemek zorundalar. Müvekkillerinin çaresizlik içindeki sorularına kesin bir yanıt vermekten utangaç bir çekingenlikle kaçınıyorlar. Zira, hukuk güvenliğinin olmadığı bir ülkede tahmin edilebilir bir mahkeme kararı asla yoktur. Türkiye dünyanın en büyük avukat hapishanesi haline geldi. Avukatlar tartaklanıyor, avukatlar dövülüyor, avukatlar öldürülüyorlar. Barolar birkaç örnek dışında her sözünü tartar hale gelmiş. Barolar Birliği ise siyasal ikbal hedefini şahsi gelecek kaygısı ile ikame etmiş bir kişi tarafından yönetiliyor. Dünün düşman kardeşlerinin bugün ortak bir gelecek hedefine yürüdüklerini ifşa etmesinin başka ne gibi bir açıklaması olabilir ki? Ancak istatistik acı bir bilim dalıdır. Türkiye’de aslan kesilip yurt dışında türlü hezimete uğrayan ülke sporcuları misali uluslararası arenaya çıktığımızda konumunuz netleşiverir. WJP 2019 verilerine göre ülkemiz, hükümetin yetkilerinin sınırlandırılması konusunda 126 ülke arasında 123’üncü sırada. Temel hürriyetlerin kullanımı bakımından 122’inci. Medeni hukuk uygulamalarında 96’ıncı, ceza yargılamasında ise 85’inci. Araştırmaya konu 13 Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkesi arasında son sırada ve dünya hukuk devleti sıralamasına göre 109’uncuyuz. (*) Bu meşum tabloda İran, Tanzanya, Burkina Faso, Malezya, Çin ve Cezayir gibi ülkelerin Türkiye’den çok daha iyi durumda olduklarını söylemek sanırım okuyuculara durumu anlatmaya yetecektir. Lafı uzatmadan söyleyelim, Türkiye mevcut hali ile bir hukuk devleti değil, olsa olsa otokratik bir üçüncü dünya ülkesi konumunda. Ülke ekonomisindeki çöküşten ahlaki alandaki yıkıma, uluslararası siyasetteki başarısızlıklardan eğitimdeki geri gidişe kadar tüm sorunlarımızın ardında ülkede işler bir hukuk sisteminin olmamasının olumsuz etkilerini görüyoruz. Zira hukuk tüm toplumsal yıkımın hem belirleyeni hem de bir aynası. Ne yapmalı? O halde ne yapmak gerekiyor? Türkiye, tüm bu olumsuz tabloya rağmen güçlü sivil toplumu, özgürlük umudunu yitirmemiş gençleri ve dünyada en iyi olanı talep etmeye devam eden hukukçuları ile çağdaşlık hedefinin peşinden ısrarla gitmek zorunda. Kurumlar ve kuruluşlar mevcut durumun vahametinin de farkında olarak yeni gündemleri yeni yöntemlerle dile getirmeliler. Toplum bir bütün halinde hem günümüzün gerçekçi bir analizinin yapılmasını hem de bu durumdan çıkış için yöntemler önerilmesini bekliyor. Tüm baskılara rağmen yerel seçimlerden başarı ile çıkan muhalefetin üstüne de büyük sorumluluklar düşüyor. Yerel yönetimlerin genel siyaseti dahi etkileyecek şekilde kendi uygulamalarında dünya standardında yöntemler geliştirmesinin önünde hiçbir engel yok. Katılımcı demokrasi örnekleri yaratmak, sendikal haklara değer vermek, paylaşıma dayanan üretim politikalarını desteklemek, çağdaş dünya ile birlikte itibarlı insan hakları programları geliştirmek ve başta üç büyük şehir olmak üzere mümkün olan her yerde lokal özgürlük alanları yaratmak pek tabii ki mümkün. Burada İzmir Barosu gibi tarihi özgürlük mücadelesi ile geçmiş kurumlara da ülke siyasetine yönlendirici olmak adına büyük bir rol düşüyor. Bu bilinçle sürdürdüğümüz demokrasi mücadelemize başta diğer barolar olmak üzere tüm sivil toplum örgütlerini ve yerel yönetimleri davet ediyoruz. Hep birlikte bu karanlık günlerden çıkacağız! Folkart Towers / Bayraklı / İZMİR (Giriş ücretsizdir.) Zübeyde Hanım’ın büstü yenilendi COŞKUN YAMAN Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın Kurtdereli Spor Salonu önündeki büstü yenilenerek yerine kondu. Balıkesir Kurtdereli Spor Salonu’nda Üniversite Ligi Voleybol maçları oynanırken Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını severim” sözlerinin yazılı olduğu tabela kaldırılmış, yerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri asılmıştı. Ancak tepkiler üzerine Atatürk’ün sözleri yeniden yerine konulmuştu. Tarşımalar sürerken Zübeyde Hanım’ın büstünün de yaklaşık 10 gündür yerinde olmadığı ortaya çıktı. Yapılan inceleme sonucu büstün, Anneler Derneği’nin girişimiyle, bir mermer firması tarafından bakımı ve boyasının yenilendiği anlaşıldı. Büst, salon önündeki yerine yerleştirildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear