Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HABERLER 329 Kasım 2019 Cuma TUNCAY MOLLAVEİSOĞLU Küresel ısınma ve hortumla göl doldurma Buzul çağından kalma nadir göllerden biriydi... Deniz seviyesinden 2 bin metre Türkiye’de meselenin ne kadar zor anlaşılacağının da özeti değil mi? yükseklikte, yemyeşil bitki örtüsünde açmış H mavi bir nazar boncuğu gibiydi... Küresel ısınma yalnızca buzullardaki Dile kolay 12 bin yıldır kurdun ESKİ kutup ayılarının kabusu değil... kuşun su kaynağıydı... Her küresel ısınma haberinde, Dünyanın suda korunan, suda daracık bir buz kütlesi üzerinden yaşayan hafızasıydı... poz veren o kutup ayısı var ya... Dipsiz Göl demişlerdi adına dili olsa da konuşsa... “Küresel ama memleketin uyanık hazine ısınma size benim kadar uzak avcıları gölün dibini bulmayı değil, yanı başınızda” dese... başardılar. Gölün altında hazine H bulacağız diye, üstelik Baraj göllerinde de durum yetkililerden izin alarak bu eşsiz benzer... Gölleri besleyen akarsular mirası kuruttular! Sonra... ellerinde YENİ üzerinde su şişeleme fabrikaları izin hortumla kuruyan gölü aldıkları miktarın çok üzerine doldurmaya çalıştılar! İnsanlık çıkıyor. Tarımsal sulamada tarihine geçecek bir kara bilinçli su kullanımı yok. komediydi yaşanan. Ve Bireysel tüketimler ve maalesef bize özgüydü... üretimde su kullanımında H durum daha da vahim... Ekonomi Gazetecileri Türkiye su fakirliğinin sınırında Derneği’nin Küresel Isınma Kurultayı bir ülke... Dünyada kişi başına davetini aldığımda bu film canlandı 10 bin metreküp su potansiyeli olan gözümde. Yeryüzünün ortak mirasına, 12 bin ülkeler su bakımından zengin sayılıyor. yıl boyunca doğanın her türlü zorluğuna Türkiye’de bu oran 1735 metreküp! direnmiş ancak insanoğlunun dozer ve Ve nüfus artışına bağlı olarak yakın kepçelerine yenilmiş Dipsiz Göl’e yapılanlar, zamanda 1300 metreküpe gerileyecek. Küresel ısınmanın etkisi... l Türkiye’de küresel ısınmanın etkisi ile su seviyelerinde büyük düşüş var. l İklim değişikliğine bağlı kuraklık Tuz Gölü’nün 3’te ikisini almış... l Beyşehir Gölü’nün 3’te biri kurumuş... İznik Gölü’nün suları 10 metre alçalmış. l Eğirdir ve Van Gölü’nün derinliği 2 metre azalmış. l Dünyada yüzen adacıklara sahip nadir 3 gölden biri olan Ladik Gölü’nün suları, aşırı sıcak ve sulamanın etkisi ile 6 metreden 1.5 metreye gerilemiş. Kötülük ve cehaletin ayak izi!.. Küresel ısınmanın kuraklıkla doğrudan ilişkisi var ve bir cenneti andıran ülkemiz giderek çölleşiyor. İnsanoğlunun aşırı tüketimi, ormansızlaşma, fosil yakıtların kullanımı mavi gezegenimizi bir fırın gibi ısıtıyor... Çare, farkındalığı en yüksek seviyeye taşımakla mümkün... Bana göre farkındalık sıralaması ülkeyi yönetmekle sorumlu olan insanlardan başlamalı... Yani hükümet üyelerinden, belediye başkanları ve meclislerine, valilerden kaymakam ve muhtarlara kadar... Yöneticiler küresel ısınmanın etkilerini anlamak ve çözüm üretmekle meşgul olmalı. Ardından her türlü üretimin içinde olan iş dünyası, giderek büyüyen bu tehlikeye karşı yetkililerle el ele vermeli. Ve çocuklarımız... Onlar aslında her şeyin farkında olan en duyarlı kesimi toplumun... Yeter ki büyükler, çocukların yüreğindeki doğa sevgisini çölleştirmesin... H Su ayak izi, karbon ayak izi gibi yeni tanımlar eklendi hayatımıza... İnsanlar günlük yaşamlarında giyinmeden, ısınmaya, ulaşımdan her türlü tüketime kadar yaptıkları tercihlerde, çevreye zarar veren bir sürecin içine dahil oluyor. O ürünlerin üretimindeki su kullanımı ya da atmosfere salınan karbon miktarı bu ayak izlerini oluşturuyor. Çevre dostu ürünleri satın almamız ve toplu ulaşım araçlarını tercih etmemiz gibi, günlük yaşamlarımızdaki süreçlerin çevreyi düşünerek şekillenmesi ilk adımı oluşturabilir. H Yapılan araştırma Türk toplumunun yüzde 85’inin karbon ayak izinin ne olduğunu bilmediğini gösteriyor. Hükümet de toplumun bir aynası! Aksi halde başta Ege Bölgesi olmak üzere yaşanan orman katliamına, Aydın’daki jeotermal kabusa, Ergene’den İkizdere’ye kadar su kaynaklarının kirletilip yok edilmesine bu kadar sessiz nasıl kalınır? Gümüşhane’deki Dipsiz Göl, Kaz Dağları’ndaki katliam AKP hükümetinin insanlık tarihine bıraktığı kötülük ve cehaletin ayak izi olacaktır. FlamİNgo başkenti İzmir 30b5isrö2ain9hoe8ilpamklnuliiğşGditeoyüdağriüpaznıDayeoleaerln.tv.a.ınsdı,an Tunç Soyer cEGE İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin en büyük yüzölçümüne sahip kıyı sulak alanlarından biri olan Gediz Deltası’nın, UNESCO Dünya Doğa Mirası Listesi'ne alınması için resmi adaylık başvurusunda bulundu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na yapılan başvurunun ardından İzmirliler, bilim insanları ve doğa korumacılar, UNESCO Dünya Mirası Yolunda Gediz Deltası Çalıştayı’nda bugün bir araya geldi. Büyükşehir Belediyesi ve Doğa Derneği’nin birlikte düzenlediği çalıştayda, UNESCO başvurusunu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer duyurdu. Belediyenin asli görevinin doğayı korumak olduğunu vurgulayan Soyer, “Gediz Deltası ülkemizdeki 305 doğa alanı ve 14 Ramsar alanından (Ramsar sözleşmesiyle koruma altına alınmış alanlar) biri. Çok özel bir sulak alan. 298 kuş türüyle ülkemizde kuş çeşitliliğinin en çok olduğu yerlerden birisi. İzmir ve belediyemiz açısından çok önem verdiğimiz bir alan. Karşıyaka’dan 15 dakika içinde flamingo görebileceğiniz bir alana gidiyorsunuz. Alanın UNESCO dünya mirası olması gerektiğini savunduğumuz için bu süreci belediye olarak sahiplendik” dedi. UNESCO Dünya Mirası alanlarının 6'sı kültürel, 4'ü doğayla ilgili olmak üzere toplam 10 kıstası bulunuyor. Bir alanın UNESCO Dünya Doğa Mirası Listesi’ne dahil edilebilmesi için Dünya Miras Komitesi’nce belirlenen 4 doğal kriterden sadece birini karşılaması yeterli görülüyor. Türkiye’nin en büyük yüz ölçümüne sahip kıyı sulak alanlarından biri olan Gediz Deltası, tüm Türkiye’deki tuz üretiminin yaklaşık üçte birini karşılıyor. Delta, aynı zamanda İzmirli balıkçı ve çiftçilerin de üretim alanı. Yüzlerce kuş ve canlı türünün yaşadığı Gediz Deltası’nın korunması ve gelecek nesillere aktarılması için 2002'den bu yana çalışma yürüten Doğa Derneği de, Şubat 2019’da bir kampanya başlatarak alanın UNESCO Dünya Doğa Mirası ilan edilerek koruma altına alınmasını talep etmişti. Alanın UNESCO Dünya Doğa Mirası kıstaslarını karşıladığı, akademisyen ve doğa korumacıların hazırladığı bilimsel rapora göre ortaya konmuştu. Buca’da Köy Enstitüleri zirvesi Türkiye’nin modernleşmesinde önemli yapı taşlarından birisi olan Köy Enstitülüleri’nin felsefesini yaşatmak için kurulan Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği tarafından düzenlenen, ‘Köy Enstitüleri Zirvesi’ Buca Belediyesi ev sahipliğinde yapıldı. Köy Enstitülerinin önemini anlatan Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, “Eğer Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, biz bir karşı devrim süreci yaşamazdık. Çünkü Köy Enstitüleri’nin vermiş olduğu aydınlanma ışığı, bireylerin kişilik oluşumundan ekonomiye kadar birçok şeyi tamamlıyordu. Ülkemiz için en büyük kayıp belki de enstitülerdir” dedi. Ormanları korumak için toplanacaklar... cEGE Orman yangınlarına dikkat çekmek için Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Ormancılar Derneği “Ormanlarımızı Korumak Görev Değil Sorumluluktur” çalıştayı düzenliyor. Çalıştayda orman yangınlarının sebepleri, sonuçları, yangınlara erken müdahale, yangın sonrası atılması gereken adımlar enine boyuna tartışılacak. Bugün başlayacak olan ve iki gün sürecek olan çalıştay gelecekte yaşanabilecek orman yangınlarına karşı acil eylem planı oluşturulması hedefliyor. Türkiye’de ilk defa Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün ormanları korumanın günümüz ve gelecek için çok önemli olduğunu söyledi. Başkan Gürün, “Muğlamız yüzde 68 orman varlığıyla yeşilin bütün tonlarını coğrafyasında barındıran güzeller güzeli bir şehir. Ormanlarımız nefes aldığımız, toprağımızı koruyan, orman köylülerimize ev sahipliği yapan ve geleceğe miras bırakacağımız en değerli zenginliğimiz. Özellikle yaz aylarında ne yazık ki orman yangınları sayısı artmakta, en büyük zenginliğimizi kaybetmekteyiz. Orman yangınlarının çıkmasında en Osman Gürün büyük sebep ne yazık ki insan faktörü. İlkini düzenleyeceğimiz çalıştay ile farkındalık yaratmak, yangınların önüne geçmek, yangın sonrası yapılması gerekenler konusunda Muğlamızda konuşacağız. Şairin de dediği gibi “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” dizelerindeki anlam gibi ormanlarımızı korumalı ve geleceğe miras bırakmalıyız” dedi. Bu kulübeyi kim yıkacak? cEGE Ege sahillerinde halk plajları, otellerin ve tatil köylerinin işgali altında. Yasalara aldırmayan işletmeciler, oteller, denizin dibine kadar attıkları şezlong ve şemsiyeler ile yaptıkları baraka ve kulübelerle halkın plajları kullanmasına engel oluyor. İşte, Kuşadası’nda bir tatil köyüne ait güvenlik kulübesi adeta sahili ve yürüyüş yolunu işgal etmiş. Şikayete rağmen belediye ve kaymakamlık yıkım yapmadığı gibi ceza dahi kesmedi. bYoaşslaulakrvdaar Yasaların, “Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilecektir” demesine rağmen sahiller oteller tarafından işgal edilmeye devam ediyor. Kanunları hiçe sayan oteller denizi işgal etmekle kalmıyor, iskele, baraka ve güvenlik kulübeleri yapıyor. İşgal ettikleri bölümlere de vatandaşları sokmuyor. Kıyı bölgelerinin işgali ve yapılaşmasından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Milli Emlak Müdürlüğü ve kaymakamlık sorumlu. Şikayet üzerine, kaymakamlığın talimatıyla ancak ceza ve yıkım yapılabiliyor. Kurumlar yasalarda boşluk olduğu için her defasında topu birbirine atarak geçiştiriyor. Otellerde boşluktan yararlanarak işgale devam ediyor. Kuşadası’nda “Sevgi Yolu” üzerinde bulunan ve halkın kumsala girmesini de engelleyen bir tatil köyüne ait güvenlik kulübesi şikayete rağmen yıkılmadı. Yurttaşlar belediye, kaymakamlık ve Milli Emlak Müdürlüğü’ne iletmesine rağmen bir işlem yapılmadı. Kaçak kulübe için belediye, yasanın kendilerine sorumluluk vermediğini, sadece kaymakamlık talimatıyla yıkım olabileceğini iddia ediyor. Yıllardır rahatsız eden bu kulübe yasalarda oluşan boşluk ve kurumların sorumsuzluğu yüzünden bir türlü yıkılamıyor. Tatil beldesinde her gün barakayla karşılaşan yurttaşlar ise “Bu kulübeyi kim yıkacak?” diye soruyor. Kuşadası yolları yenileniyor Aydın Büyükşehir Belediyesi ile Kuşadası Belediyesi ekipleri, Türkmen Mahallesi’nde altyapı ve üstyapı çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyor. Çalışmalar Umut, Özer Türk, Çalıkuşu, Gülistan, İnce ve Mert Sevgi sokakların ardından Bahçe Arası Sokak’ta devam ediyor. Çalışmalar hakkında bilgi veren Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, “Bizim tek bir önceliğimiz, tek bir hedefimiz var. Kuşadası’nı yeniden yapılandırmak ve ayağa kaldırmak. Eskimiş, yıpranmış olan yerlere neşter vurma zamanı geldi. Turizm sezonu öncesinde çalışmalarımızı tamamlamayı hedefliyoruz” diye konuştu. Başkan Günel sözlerine şöyle devam etti. Benim ekibim benimle beraber sahada olacak. Bu şehrin sadece bir başkanı olmayacak. Tüm başkan yardımcılarım sorumluluk sahaları içinde sürekli çalışan ekiplerimiz ile sahada olacak. 3 dönem Bozdağan Belediye Başkanlığı yapan Tümer Apaydın da deneyimleriyle bizlere destek veriyor. cEGE