01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

EGE yelerden İbrahim Şimşek, bölgede ’ant tezgahı’ kurulduğunu ileri sürerken, Dursun Kaplan, ‘AKP yalnızca Salihpaşalar’ı değil, tüm Muğla’yı satıyor’ dedi. c HAZ RAN CUMA Ü SERDAR KIZIK I Baştarafı 1. Sayfada EGE’den [email protected] CHP’li il genel meclisi üyeleri Salihpaşalar’daki istimlak kararına tepki gösterdi ‘AKP Muğla’yı satıyor’ ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA CHP'li Muğla İl Genel Meclisi üyeleri, Bayır'ın Salihpaşalar bölgesindeki istimlak kararını Türkiye Kömür İşletmeleri önünde gerçekleştirdikleri eylemle protesto etti. Bakanlar Kurulu, 25 Mart'ta, TKİ tarafından Yatağan Termik Santralinin yakıt ihtiyacının karşılanması için Salihpaşalar Köyü'nde Anadolu Madencilik firmasına ait 600 hektarlık kömür rezerv alanının kamulaştırılmasını kararlaştırmıştı. TKİ önünde açıklama yapan meclis üyelerinden İbrahim Şimşek, istimlak sonucu yaratılacak ekonomik değerin Bayır’da sanayi ve ticaret faaliyetleri ile yaratılan ekonomik değerden daha fazla olup olmadığını sordu. Şimşek, şunları söyledi: “Masa başında gizli eller aracılığıyla kurulan bu rant tezgahı başta Yatağan Termik Santrali'ne verilen kalitesiz kömürle verimli üretimi altüst etmektedir. Kararın ilimizi ve ülkemizi ekonomik, ticaret ve istihdam yönünden çok büyük zararlara uğratacağı gün gibi aşikardır. İstimlak alanı ne kadardır? Bayır bölgesinin tamamı mı istimlak yapılacaktır? İstimlak bedeli ne kadardır?” Açıklamaya katılan İl Genel Meclisi CHP Grup Başkanvekili Dursun Kaplan, AKP’nin sadece Salihpaşalar’ı değil tüm Muğla’yı satışa çıkardığını, yağma ve talan yaptığını savundu. CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir de meclis üyelerine destek verdi. ALİAĞA HOROZGEDİĞİ Yüksek gerilim eylemi ŞAHAP AVCI ALİAĞA Aliağa'ya bağlı Horozgediği köyünde yaşayanlar, yerleşimlerinin üzerinden geçirilmek istenen yüksek gerilim hattına karşı Hükümet Konağı önünde eylem yaptı. Kadınların ve çocukların çoğunlukta olduğu eyleme, çeşitli sivil toplum örgütleri, siyasi parti temsilcileri ve Aliağa köy ve mahalle muhtarları da destek verdi. Horozgediği Köyü muhtarının ise katılmaması dikkat çekti. Yapılan açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “Biz yüksek gerilim hattının köyümüzün orozgediği’nde yaşayanlar, üstlerinden geçirilecek yüksek gerilim hattını hükümet konağı önünde protesto etti. H üzerinden geçmemesi için elimizden gelen bütün imkânları kullanacağız ve buna kararlıyız. Şu anda sesimizi duyan herkesinde desteklerini bekliyoruz. Bölgemiz sanayi bölgesi. Zaten yaşam alanlarımız yok oldu. İnsanlar kanser nedeniyle yaşamını yitirdi. Biz yakınlarımızın ve kendimizin sonunun böyle olmasını istemiyoruz. Bizler köyümüzde yaşamak istiyoruz. Fakat kanser, lösemi ya da kısır gibi hastalıklarla değil, sağlıklı bir şekilde yaşamak istiyoruz. Dünyaya sağlıklı bireyler getirmek istiyoruz. Köyümüze yüksek gerilim hattı çekerek bu hakkı elimizden alamazsınız.” üyeleri bile AKP'yi destekliyor, CHP'yi eleştiriyorlardı. Ülkede yaşanan anti demokratik uygulamalara, hak ihlallerine, ya sessiz kalmışlardı, ya da cılız itirazlarda bulunmuşlardı. İki hafta önce, başta gençler olmak üzere Türkiye'de halk ayağa kalkınca, durum değişmeye başladı. Dünya başkentlerinden ardı ardına tepkiler yükseldi. Baskı politikaları ve polis uygulamalarına yönelik birbirini izleyen ve dozu giderek artan eleştiriler geldi. Başbakan ve iktidar yetkilileri, düne kadar destek gördüğü çevrelerin eleştirilerini ciddiye almadı, yok saydı. Hatta olaylarda “dış güçlerin” parmağı olduğunu savundular... Bu yok sayma, Başbakan'ın ağzından, AP'nin dünkü toplantısından önce “AP kararlarını tanımayacağız” boyutuna kadar uzandı. Yıllardır AB kriterleriyle yatıp kalkanlar, peşin peşin “kimseyi takmayız” dediler. AP kararları önemlidir, dışarıdan Türkiye'ye bakışı yansıtıyor... ??? İktidarın ve ana akım medyanın kınandığı, AP kararlarında şu saptamalar yer alıyor: “ Protestoculara karşı sistematik şiddet Türkiye’de yaygın bir olgu haline gelmiş. Gezi Parkı’nın yeniden yapılandırılmasına karşı başlayan protestolar, hızla baskıya, polis şiddetine ve protestoculara kullanılan şiddete karşı bir tepki hareketine dönüşmüş. Şiddet tüm ülkeye yayılmış durumda, dört kişi öldürülmüş ve İstanbul'da bin beş yüzden fazla, Ankara'da yedi yüzden fazla yaralı. Göz yaşartıcı gaz, polis tarafından barışçıl protestoculara karşı yaygın olarak kullanılmış, evlere bile atılmış. Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medyayı 'bir tehdit' olarak nitelemiş. Halk, Erdoğan hükumetine ve partisi AKP'ye açık bir öfke patlaması göstermekte. İslamcı bir gündem uygulama ve sürdürme, Türkiye'deki sosyal, politik ve ekonomik gruplar arasında anlaşmazlık ve çatışma ortaya çıkarmış; Türkiye'deki ekonomik büyüme insanların yaşama kalitesinde bir artışı da yanında getirmiyor. Görünen o ki Türk vatandaşları ve işçileri yürürlükteki haklarından, özgürlüklerinden haz etmiyorlar, maaşları ve gelirleri ise gerçekten az. Bir diğer temel memnuniyetsizlik sebebi ise Erdoğan’ın Suriye ile ilişkiler konusunda benimsediği dış politikalar; Suriye’deki iç savaş üzerindeki müdahaleci duruşu, muhalif güçlerle işbirliği –ülke sınırları içindekilerle bile ve komşu ülkedeki savaş iklimini Türkiye’ye taşıması. Türkiye, AB üyeliğine aday bir devlet olarak, demokrasiye saygı duymak ve desteklemek ve demokratik hakları, insan hakları ve özgürlüklerini güçlendirmek yükümlülüğü altındadır. Demokratik bir hak olan protesto etme hakkı artan bir tehlike altındadır. Dünya üzerindeki insanların neoliberal ve antisosyal politikalara karşı öfkesi de aynı şekilde artmaktadır...” ??? Bu saptamaların hangisi yersiz ya da haksız? AP, şiddetin durdurulmasını, gözaltındaki barışçıl protestocuların serbest bırakılmasını, otoriter yönetim tarzına son verilmesini istiyor. Halkın ayaklanmasının asıl sebebi olan; sosyal, politik, kültürel ve ekonomik yapıların gözden geçirilmesini, gazetecilerin tutukluluğuna son verilmesini talep ediyor. Barışçıl protestoculara karşı şiddet uygulanmasına sıfır tolerans gösterileceğinin altını çiziyor. İşkence, kötü muamele ve kolluk görevlileri tarafından güç kullanımı iddialarının soruşturulması için insan hakları örgütleri, göstericilerin komiteleri ve müdahil olanların katılımıyla bağımsız ve tarafsız bir komisyon kurulması çağrısında bulunuyor. Bu yerinde istemler, aslında ayağa kalkan Türk halkının talepleri. Yıllardır çeken bilir çünkü... EGE Editör: HAKAN DİRİK c HAZ RAN YIL : CUMA SAYI : İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Ege Bölge Temsilcisi: SERDAR KIZIK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: AYKUT KÜÇÜKKAYA Haber Müdürü: YUSUF ÖZKAN Görsel Yönetmen: MELİH DÖĞER İlan: SANİYE DURDU YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul İSTANBUL: Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 İZMİR: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Pasaport/İzmir Tel: 0 232 441 12 20 (10) hat Faks: 0 232 441 87 45 BASKI: DPC İzmir Tesisleri Ege Caddesi No: 36 SarnıçGaziemir DAĞITIM: YAYSAT Ege Caddesi No:36 SarnıçGaziemir eposta: [email protected] Cumhuriyet Gazetesi’nin parasız ekidir. Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri yayınlanır. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear