Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
c 6 NİSAN 2012 CUMA EGE 3 Yağ ve su gibi... İzmir’in semtlerinde yoksulluk ile varsıllık yan yana duruyor, ancak birbirine karışmıyor ASUMAN ABACIOĞLU İzmir’in bazı yerlerinde ilginç bir gerçek vardır; yoksulluk ve varsıllık yan yana yaşar ancak yağ ve su gibi asla birbirine karışmaz. Bakarsınız, İzmir’in en gözde semtlerinden biri olan Mavişehir’in yanı başında derme çatma kulübeler durur. Bir yanda 1520 katlı, deniz manzaralı büyük blokları, parkları, alış veriş merkezleri, spor kulüpleri, özel otoparkları ile koskocaman bir Mavişehir vardır, onun yanı başında birbirine yaslanmış, ayakta zor duran, üfleseniz yıkılacak gibi olan, çatıları pencereleri naylonla kaplanmış tek göz odalı gecekondular. Eski bir semt olan ancak eğri büğrü dar sokaklarının kenarlarında çirkin apartmanların yükseldiği Şemikler, plansız, çarpık yapılaşmasıyla hemen yakınındaki Mavişehir’e büyük bir tezatlık oluşturarak bambaşka bir görüntü çizer. Adres tarif edenler Şemikler demezler, Ataşehir’de oturuyoruz demeyi tercih ederler; ne de olsa aralarındaki mesafe neredeyse biriki yüz metredir. Ancak temsil ettikleri sosyo ekonomik kesim birbirinden çok farklıdır. Mavişehir’e göre daha mütevazi ancak kendine özgü mimarisi ile yine gözde bir yer olan Ataşehir de sık sık karşıtlıklara sahne olur. Ataşehir’in çim alanlarında ve modern yollarının refüjlerinin ortasında çöp karıştırıcılarının atları otlar. Bu atların sahiplerinin nerede oldukları bilinmez ama atlar hep oralardadır. İnsan ilk gördüğünde şaşırır, sonra zayıflıktan kemikleri çıkmış, yoksulluğun cisimleşmiş hali olan bu zavallı atların zengin bir semtin tam ortasında sakin Araziler villa doldu Yoksullar Birinci Kordon’a çiçek satmaya, fal bakmaya giderler; gezmek için Konak Meydanı civarını tercih ederler; Tarihi Saat Kulesi’nin çevresinde güvercinlere yem atarlar. Banklarda oturmuş birkaç yabancı turist görmek insanı şaşırtır; sanki yanlış yerde oturuyorlarmış gibi görünürler. Konak sahilini dolduran varoş insanları ne Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’na ne de Pasaport sonrasına geçerler; sanki oralarda kendileri için görünmez engeller vardır. ARKLILIK... Karşıyaka sahilini dolduran kalabalık ile Bostanlı sahilindeki kalabalık birbirinden farklıdır. Meles Çayı’nın etrafında piknik yapanlar, Bayraklı sahiline doğru yayılırlar da Liman tarafına geçmezler. Ancak İzmir’in bazı semtleri vardır ki yoksulluğu kendi içine hapseder; oralardan hiç çıkarmaz. Yoksulluğun en yoğunu bu semtlerdedir; kimse oralara gitmez; çoğumuz oraları bilmez; belki uzaktan geçer. Kazara yolu düşenler İzmir’de böyle yerler de varmış derler; yoksulluğun böylesine şaşar, bundan utanç duyarlar. Bu semtlerde yaşanan yoksulluğun yoğunluğu mu, homojenliği mi bilinmez, görmezden gelme güdüsünü yerle bir eder. Başka şehirleri bilmem ama İzmir’de yoksulluk ile varsıllık ne kadar yakınlaşsa da birbirine asla karışmaz. evli evine, köylü köyüne... K imse kimsenin yoluna çıkmıyor. Sanki herkes farklı otobüse biniyor, değişik vapurları kullanıyor, başka başka pazarlara gidiyor... sakin yol kenarlarında otlamalarına alışır. Tıpkı gözlerimizin o devasa blokların yanı başındaki naylon örtülü gecekonduları görmediği gibi atlar da bilmediğimiz görmediğimiz bir yoksulluğun alıştığımız görüntüleridir. Alsancak’ta da benzer şekilde Tenekeli Mahalle, kentin tam göbeğinde, fuarın hemen karşısından başlayan zengin semtin dibindedir; bir adım atıp geçersiniz diğer tarafa. Görüntü birden farklılaşır; ayırım sanki bıçakla kesmiş gibi keskindir. Alsancak semtinin sokaklarında, Kahramanlar’ın yakınlarında adres ararken kendinizi Tenekeli Mahalle’de bulmanız an meselesidir. Arabayla geçerken bile kapılarınızı kilitlemeniz önerilir. Durum böyledir ama kimse kimsenin yoluna çıkmaz; her iki kesim hiçbir yerde birbirine karışmaz; kazara bile olsa. Bu öylesine böyledir ki, sanki herkes farklı otobüse biner, başka KAZARA... vapuru kullanır; başka pazarlara gider. Bostanlı pazarına gelenler Şemikler pazarına gitmez; Alaybey pazarına gidenler Bostanlı pazarına gidenlerden başkadır. İnsan manzaraları bu tür yerlerde net bir şekilde geldiği ve yaşadığı yeri gösterir. Pazarcılar bile gittikleri yerin pazarına göre kibarlaşır veya hoyratlaşır. Vapurlarda bu durum çok belirgindir; Bostanlı’dan vapura bindiğinizde mesela, kendinizi başka bir ülkede zannedersiniz; kadınlar moda dergilerinden fırlamış gibi şık, bakımlı ve gösterişlidir. Sabah erkenden kalkıp hazırlanmaya epeyce zaman ayırdıkları bellidir. Ortalık parfüm kokar; lap toplar, gazeteler açılır. Karşıyaka İskelesi’nden binerseniz vapurda karşılaşacağınız insan tipi daha farklıdır. Hele vapur Konak’a gidiyorsa durum bambaşka olur. Giyim kuşam değişir; bu vapura binenlerin daha ağır işlerde çalıştığı bellidir; gazete kitap okumak yerine kim bilir hangi işin yorgunluğundandır bilinmez, azıcık kestirmek daha çok tercih edilir. Yorgunluk, yoksunluk ve bezginlik otobüslerde daha belirgindir; ancak Bostanlı’dan geçen otobüsle, Şemikler, Çiğli güzergahının otobüslerindeki insan profili yine farklılaşır. Hatta körfezi sahilden dolaşan otobüslerin içindeki insanların yapısıyla kentin tepelerinde dolaşanların yapısı bile farklıdır. emalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, 'Verimli toprakları bölerek yurttaşlara satıyorlar. Üzerine diledikleri binaları yapabileceklerini söyleyerek yurttaşları kandırıyorlar. Bu tür yapılara kesinlikle izin vermeyeceğiz' dedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Kemalpaşa'nın Ören ve çevre mahallelerinde, verim tarım arazilerinin üzerine büyük ev ve villaların yapılması tepki çekti. Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, “Kanun açık. Bu tür arazilere imar izni yüzde 10 ve 5'le sınırlı. Bunun dışında kalan tüm yapılar için gerekli yasal işlem yapılacaktır” dedi. Söz konusu bahçeleri, Kemalpaşa Ziraat Odası Başkanı Bülent Oray ile birlikte gezen ve denetleme yapan Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, bölgede verimli tarım arazileri üzerine kurulan bu tip evlerin ve villaların yıkılacağını söyledi. Karakayalı, “Ziraat odası başkanımız, bu konu ile ilgili olarak rahatsızlığını dile getirdi. Bölgede bulunan bazı emlakçılar, bu verimli toprakları, 6 yüz metrekare ile 1 dönüm arasında bölmek sureti ile vatandaşlara satıyor ve bu arazilerin içine diledikleri yapıları yapabileceklerini söyleyerek vatandaşları bir nevi kandırıyorlar. Tabiî ki burada vatandaşlarımızın büyük bir eksiği var. Bu tür arazilere şayet bir yapı yapılacak ise belediyeden bilgi almaları gerek. Ancak hiçbir vatandaşımız bunu yapmıyor. Kulaktan dolma bilgilerle bu arazilere büyük villalar, evler yapıyorlar” dedi. ASAL İŞLEM Arazinin büyüklüğü ne kadar olursa olsun, yapılacak olan yapıların 200 metrekareyi geçemeyeceğini de anımsatan Karakayalı, “Ancak gördüğüm kadarıyla, bu yapılar bağ evinden ziyade, villa olmuş. Belediye olarak İmar müdürlüğümüz bu bölgelerde sürekli denetim yapacaklar. Bu tür yapılara kesinlikle izin vermeyeceğiz. Mevcut durumda olan yapılar için, gerekli yasal işlem en kısa sürede başlatılacak. Cezai işlem uygulanacak, yapı mühürlenecek ve encümen kararı ile yıkımlar en kısa sürede gerçekleştirilecek. Buradan vatandaşlarımızı uyarmak istiyorum. Bu tür düşüncesi olan arazi sahiplerimiz, belediyemize gelsinler, buradaki uzman arkadaşlarımıza danışarak kanun çerçevesinde yapılarını yapsınlar ki ileride kimse mağdur duruma düşmesin” diye konuştu. K F Y GÖCEK ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA YapİşletDevret modeliyle yapılarak 2006 Eylül ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açılan 960 metre uzunluğundaki Göcek Tüneli geçiş ücretlerine 50 kuruş ile 1 lira arasında zam yapıldı. Tünelden en düşük geçiş ücreti 3.5 lira olurken, en yüksek geçiş ücreti de 9 liradan 10 liraya çıktı. Yıllık yaklaşık 1 milyon aracın geçtiği Göcek Tüneli turizmin önemli bağlantı noktası olan MuğlaAntalya yolunu da birbirine bağlıyor. Tünele zam geldi Fethiye ve Dalamanlı turizmciler ile yolcu taşımacılığı yapan esnafın tepkisine neden olan tünel geçiş ücretlerindeki yeni düzenleme sonrası, CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'ın yanıtlaması istemiyle TBMM'de soru önergesi verdi. Demir önergesinde, "FethiyeDalaman arasında Göcek Tüneli var. Ancak o yörenin insanları günde 34 kere geçtiği için, 34 lira gibi her geçişte bir ücret ödüyorlar ve oldukça da büyük bir tepki doğuyor. Bu konuda bir çözüm düşünüyor musunuz?" dedi. Gelen yanıtta ise, “Göcek Tüneli biliyorsunuz yapişletdevret modeliyle yapılmış bir projedir. Bu konuda yapişletdevret sözleşmesinde belirtilen şartlar dahilinde işletme devam etmektedir. Ancak buradaki ücretlerin pahalı olduğu yönünde bizlere de şikayetler gelmektedir. Burada yapacağımız şey alternatif gidişin genişletilmesidir, bölünmüş yol haline getirilmesidir, o konuda da çalışmalarımız devam ediyor” denildi. Zamın ardından en düşük geçiş ücreti 3.5, en yüksek geçiş ücreti de 10 lira oldu. Patoloji akredite oldu! KALBİNİZİ KORUYUN TÜ R K K A LP VAKFI www.tkv.org.tr Op.Dr. Salih SADIK Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı 0 232 463 27 22 0 232 422 66 55 www.salihsadik.com.tr C MY B C MY B Tam Gün Muayene İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi (DEÜ) Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı, Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından verilen kalite belgesiyle ödüllendirildi. TÜRKAK tarafından akredite edilen ve bu alanda Türkiye'de bir ilke imza atan DEÜ Patoloji Anabilim Dalı'nın verdiği raporlarda kişilerin hastalığının tanısının doğruluğu belgelendi. DEÜ Patoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve kalite sorumlusu Prof. Dr. Kutsal Yörükoğlu, kalite belgesinin ABD, İngiltere ve Avusturya'nın ardından Türk Akreditasyon Kurumu tarafından verilmeye başlandığını, kurumun bu yetkiyi aldığı dönemde bölüm olarak da kalite belgesini almak için girişimlerde bulunduklarını söyledi. Yörükoğlu, “Hastanın geleceğini belirleyen raporlar veriyoruz. Bu raporlar bir nevi mahkeme kararı gibidir. Tanının doğruluğunu, bu tanı doğrultusunda nasıl bir tedavi yöntemi izleneceğine yönelik raporlarımız çok büyük önem arz ediyor. Hangi tedavinin uygulanacağını patoloji raporları ortaya çıkartıyor. Raporlarımızın doğruluğu da bu belgeyle kanıtlandı” dedi. Toksit maddelerle çalıştıklarını, bundan çalışanları ve çevreyi ayrıca çalışanların haklarını koruduklarının belgelendiğini kaydeden Yörükoğlu, bölümde yılda yaklaşık 50 bine yakın patoloji raporu verildiğini söyledi. DEÜ Pataloji Anabilim Dalı Başkanı ve İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdener Özer de, belgeyle hizmet kalitesinin güvence altına alındığı belirterek, “Nitelikli sağlık hizmeti veriyoruz” dedi. 50 BİN RAPOR