Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
c 16 NİSAN 2012 PAZARTESİ EGE Adaleti Beklerken... PATİKA 3 Dün, (13 Nisan) öğle sonraHALUK IŞIK sından gece yarısına uzanan saatleri, Bayraklı Adliyesinin halukisik@gmail.com bahçelerinde, yollarında, merdivenlerinde geçirdim. Umuttan hasrete, karamsarların tümünün, kendine güvenmeyen, lıktan dayanışmaya, insana dair her sistemin olumsuzluklarıyla yüzleşeduyguyu, derinden yaşadım, tanık olmeyen, gençlik enerjisinden yararlandum. İki kişilik tahliye haberi geldiğinmak ve ona uygun koşullar yaratmak de, ince bir yağmur başlamıştı. Uzakvarken, cebberrutluğu seçen toplumlaşıp giden mavi cezaevi araçları, dizlardan kaynaklandığına bir daha inanlerdeki dermanı, eve bir kişi fazla dım. Travmalarının tortularını giderdönme beklentisini, tahammülü ve mek varken, bin türlü ikiyüzlülükle, umudu da sürükledi, uzaklara götürtravmalarını kötü bir miras gibi gençdü. lerine devretmeye çalışmak, böylesi Şimdi çalışma odamın duvarlarıntoplumların zavallılığıdır, bilinmelidir. da, binlerce yüz bana bakıyor. BiliyoSalih Dede Lisesindeki buluşmarum, 5 Temmuz’a dek orada duramız, bir süre sonra, “kent ve kentlilik” caklar. Sonra yine adliye önünde buüstünde yoğunlaştı. Kentlilik çağdaşlaşacağız. Yine kırlangıç koşuşturmalığın, demokratlığın, adaletin, kültür sı hallerimizi paylaşacağız. Adaletten başka sığınağı ve umarı olmayanların, ve sanatın, hak ve sorumluluk bilincinin, bir arada yaşamanın, üretmenin onurundan başka kanıtı, yüreğinden ve bölüşmenin öteki adıydı. Şimdi bibaşka tanığı olmayanların kardeşliğini rer “ideal”e dönüşen, yaşamsallık kave dilerim ki kavuşmaların sevincini zansın diye didindiğimiz nice çağdaş yaşayacağız. Şimdi, uzun günlerle ve kavram, kentleşme ile ortaya çıkmıştı. bitmeyecek gecelerle baş başayız. İşte bu nedenle, liselerde “Çağdaş Şimdi? Yorgun, şaşkın, gri yüzlü bir Kent ve Kentlilik”, en azından seçmeli cumartesinin erken saatlerinde, bir ders olarak işlenmeliydi. Bu önerimi, Patika’yı sürdürmeye ve yetiştirmeye kimi gazete ve internet portalleri, Deçalışıyorum. niz Sipahi gibi basın emekçileri dikkaOysa tüm maddi manevi sıkıntılara, te aldı, köşelerinde aktardı. Konuya ruhsal ve fiziksel yıpranmalara inat, dair görüş ve önerilerimi, bir başka şu on beş yirmi gün içinde ne güzel Patika’da boyutlandıracağım. Düşüngünler geçirdim, Örneğin bu sabah, celerinizi öğrenmek isterim, eposta Özel Türk Kolejinin Çiğli Yerleşkesinadresime gönderirseniz sevinirim. de, yüzlerce genç arkadaşla söyleşSalih Dede Lisesinde de, “öğretim” tim. “41 Semt, 41 Yazar, İzmirim” ile “eğitimin” bir arada anlam taşıdığıprojesinden 6 yazardık. Şirin ve tenı bilen çağdaş öğretmenler, gençlemiz, her yerinden çocuğagence sayrimizin üstüne titriyorlar. Mehmet Özgı, sevgi ve özen fışkıran bu eğitim yuvasında, çok güzel saatler geçirdik. türk müdürü ve özverili öğretmen arİpek Deniz müdürün deneyim ve coş kadaşlarını yürekten kutluyor, selamku şemsiyesi altında buluşan İTK Çiğ lıyorum. Anlatılmazsa olmaz Samsun yolculi öğretim kadrosunun, çağdaş ve deluğu, Ondokuz Mayıs Üniversitesinde mokrat eğitim adına neler yaptığını verdiğim konferans ve “Ulusal Tiyatro görmek için, yolunuzu oraya düşürBuluşması”na dair izlenim notları, melisiniz. sonraya kaldı. Üç gün önce de Salih Dede Lisesi TÜYAP İzmir açıldı. Yaşar Aksoy gençleri ve eğitim kadrosuyla birlikağabeyimiz bu yılın “onur yazarı”dır, teydim. Sanattan yaşama, gençlik ne güzel! Kitaplar, etkinlikler ve elbetsorunlarından geleceğe, söyleştik, te milletvekilimiz Mustafa Balbay bizi dertleştik ve bol bol kahkaha attık. bekliyor. Biz de, adaletin vereceği Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bütün muştuyu... ümidim gençliktedir” sözünün ne anHer şeyi yitirebiliriz, umudumuzu lama geldiğini, derinden yaşadım, taasla... nık oldum. Gençliğin yaşadığı sorun 2829 Nisan’da yapılacak genel kurul öncesi gruplar adaylarını belirledi Doktorların seçim heyecanı İzmir Tabipler Odası'nın seçimlerinde Hekim Güçbirliği ile Demokratik Katılımcı Hekimler'in listesi yarışacak. Gruplar, geçtiğimiz günlerde yaptıkları basın toplantılarıyla yönetim, onur kurulu, denetleme kurulu ve Türk Tabipler Birliği genel kurul delegesi listelerindeki isimleri kamuoyuna tanıttı. HEKİM GÜÇBİRLİĞİ DEMOKRATİK KATILIMCI HEKİMLER emokratik Katılımcı Hekimler'in listesinde Asistan hekim Ali Haydar Temel, Prof. Dr. Ali Osman Karababa, Yard. Doç. Dr. Aydın Taşdöğen, Pratisyen hekim Ergün Demir, Uzman hekim Fatih Sürenkök, Halk sahlığı uzmanı Tuğrul Şahbaz ve asistan hekim Zeynep Altın yer alıyor. Grubun toplantısında konuşan Sürenkök, “TTB’ye sahip çıkan bir tabip odasını yeniden kuracağız. Tüm alanlardaki anti demokratik uygulamaların karşısında bir oda olacağız. Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkan bir mücadele örgütü olacağız” dedi. Prof. Dr. Veli Lök de odanın geçmişte özellikle insan hakları ve işkenceyi önleme konusunda son derece önemli çalışmalar yaptığını, ancak son 56 yıldır bu kimlikten uzaklaştığını söyledi. Önceki dönem başkanlarından Dr. Zeki Gül de “Tabip odası, kentin nabzıdır. Son iki yönetim döneminde bu nabız ortadan kalkmıştır” diye konuştu. H ekim Güçbirliği, seçimlere “Hekim hakları ve ulusal değerlerimiz” temasıyla hazırlanıyor. Yönetim listesinde Op. Dr. Suat Kaptaner, Op. Dr. Ceyhun Balcı, Uzman Dr. Mete Güzelant, Dr. Alper Kırçıl, Prof. Dr. Mustafa Olguner, Prof. Dr. Ayşenur Oktay ve Op. Dr. Hakan Yetimalar yer alıyor. Kaptaner, “İzmir Tabip Odası'nı hekim haklarını savunan güçlü bir meslek örgütü haline getirdik. Bunun dışında Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunlara da sahip çıkıp, ilgisiz kalmadık. Önümüzdeki dönemde de sorunlara ilgisiz kalmayacağız. Her zaman Cumhuriyet devrimlerinin kazanımlarını savunacağız. Hekimleri birleştirecek ulusal değerleri kararlılıkla, açıkça savunmaya devam edeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk'ü laiklik başta olmak üzere Cumhuriyet ilkelerimizi, bayrağımızı, vatanımızın birlik ve bütünlüğünü savunacağız" dedi. D İ zmir Büyükşehir Belediyesi'nin, günlük 800 tona oluşan arıtma çamurlarını yaklaşık 6 kat azaltarak 120 tona düşürecek Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi için alan çalışmalarını başlattığı bildirildi. Tesiste yüzde 90 oranında kurutulacak çamurlar “toprak iyileştirici” olarak tarımda ya da ek yakıt olarak çimento fabrikalarında kullanılabilecek. Belediyeden verilen bilgiye göre, yaklaşık 61.5 milyon liralık teklifle ihaleyi kazanan TürkYunan konsorsiyumu, tesisin kurutma ünitesini 16 ayda, çürütme ünitesini ise 2 yılda tamamlayacak. Yatırımın hayata geçirilmesiyle, halen Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi sahasında yapılan çamur depolama işlemi sona erdirilecek ve bu alanlar rehabilite edilecek. Çamurda kokuya neden olan organik bileşikler, çamur çürütme işlemi sonrasında biogaz olarak tanımlanan ve yanabilen gaz bileşenine dönüştürülecek. Böylelikle de koku sorunu olmayacak. Ayrıca tesis içinde kimyasal ve biyolojik koku kontrol sistemi kurulacak. AR L R U M ÇA ECEK Y Ü R Ü Ç KONUK Prof. Dr. KEMAL KOCABAŞ* 17 Nisan 1940, TBMM’de Köy Enstitüleri Yasası'nın kabul ediliş tarihi. Nisan ayı boyunca ülkenin her köşesinde ülkemizin yüz akı eğitim kurumları olan köy enstitülerinin 72. kuruluş yıldönümünü kutlayacağız. Günümüz eğitim sorunlarını, laik, parasız, karma eğitimdeki örselenmeleri, geri adımları tartışacağız, köy enstitüleri penceresinden günümüze dair yeni umutlar üreteceğiz. Yoksul köy çocuklarının, öğretmenlerin, usta öğreticilerin emekleri ile, alın terleri ile yapılan ve yıkılmak üzere olan; yıkılması, esin kaynağı olmaması için her şey yapılan köy enstitüleri mekanlarına gideceğiz. Köy enstitülü eğitim kahramanlarını saygı ile anacağız ve selamlayacağız. 17 Nisan tarihi usumuzdan, belleğimizden hiç gitmiyor. 17 Nisan, insan olmanın onuru, ülke insanının başarabilme duygusunun, üretebilme coşkusunun, yeni bir okul yaratmanın, insanına, gençlerine güven duyabilmenin, ulusaldan evrensele, kitapla, sanatla, iş ile, halk kültürü ile yürüyebilmesinin destanıdır. Köy enstitüleri, toplumsal bir değişimdönüşüm tasarımıdır. Düşünce devrimidir. Yüreklerden, belleklerden o nedenle hiç silinemiyor, güncelliğini artırarak korumayı sürdürüyor. Köy enstitüleri, nitelikli eğitimin adıdır. Nitelikli, önder, özverili, üretici, yurtsever özgün öğretmen yetiştirme deneyiminin adıdır. Ülkenin dört bir köşesine yayılmış 21 aydınlanma ocağı ile eşitlikçi eğitim kurumlarıydı. Eğitim hakkının hayata geçtiği kurumlardı. Bölgesinin bir kültür merkezi olarak çalışan toplumsal sorumluluk taşıyan, halk kültürünü eğitim dizgesine katan eğitim kurumlarıydı. Laik, demokratik, parasız, karma eğitimin adıydı. Yoksul halk çocuklarının ilk kez çatalla, kaşıkla, yatakla, kitapla, mandolinle ve insan olma erdemiyle tanışmalarını sağlayan eğitim kurumlarıydı. Bir Cumhuriyet projesiydi. Bu bellek silinebilir mi? Yıl 2012; eğitim sisteminin fotoğraflarına bakalım. Okullaşma oranlarıyla, 6.5 yıllık ortalama eğitim süresiyle gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalan bir eğitim sistemi. Niteliğini kaybetmiş, çocuklarımızı dönüştüremeyen, beceri kazandıramayan bir eğitim, nitelikli öğretmen yetiştiremeyen eğitim fakülteleri, dershaneler, özel okullar, özel üniversiteler aracılığıyla piyasalaştırılmış bir eğitim, cinsiyete dayalı, sınıfsal, bölgesel eşitsizlikler üreten bir eğitim. Dershane sayısı lise sayısını geçen bir sistem, demokratik katılım süreçleri ve KÖY ENSTİTÜLERİ AYDINLIĞI netici baskısı, aile baskısı ile zorunlu hale geleceğini öngörmemek olanaksız. Bazı çocuklarımızın okullarda ötekileşme sıkıntısı yaşayacağı da çok açıktır. Siyasal iktidar, toplumsal yapıya yeni bir kimlik vererek yaşamın her alanında dini referansların egemen olduğu bir Türkiye yaratmak istemektedir. Tüm bu süreçler sonunda eğitim sistemimiz akıl ve bilimin egemen olması gereken bir yapıdan piyasa ve dinin egemen olduğu bir yapıya evrilmektedir. Ülkenin yoksulları ve özellikle kız çocukları bu süreçlerden olumsuz etkilenecektir. Tüm bu sorunlar yığınında yol gösterici, ışık saçan eğitim kurumu olarak köy enstitülerinin değeri ve işlevi her geçen gün giderek daha da artmaktadır. Türkiye’nin dünya eğitim zenginliğine armağan ettiği, 1946 sonrası ülkeyi yöneten egemenlerin ve muhafazakarların 1954 yılında ilköğretmen okullarına dönüştürerek kapattıkları Köy Enstitüleri ülkemiz ve eğitim sistemimiz için son derece önemli bir kayıptır. Bugün, köy enstitüleri felsefesinden, kazanımlarından günümüz Türkiye'sinin toplumsal, siyasal, kültürel ve eğitsel gereksinmelerine yanıt verecek çağdaş ve demokratik eğitim projeleri üretilmeyi ve gündeme getirilmeyi beklemektedir. Ülkeyi yönetme iddiasında bulunan siyasal hareketler için köy enstitülerisistemi bir zenginliktir. Kapatıldıktan sonra kuramcısı, uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç yazdığı bir makalede “Köy enstitüleri denemesinin kazandırdığı değerlerden yararlanarak ulusumuzun karakterine uygun eğitim kurumları yaratılabilir. Bunlara yakışacak adı bulmakta zorluk çekilmez. Önemli olan isim değil özdür. Öz, adını da, sanını da kendisi getirir. Bu ulus gelecekte kendi çocuklarına, kendi gerçeklerine özgü köy enstitüleri benzeri kurumları mutlaka kuracaktır. Bu kurumların adı Köy Enstitüleri olmasa da varoluş nedeni kişilik eğitimi olacaktır. Kişilik eğitiminin temel direği demokratik eğitimdir”(1956) diyerek geleceğe dair umutlarını ifade etmekteydi. Köy enstitüleri, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in ifadeleriyle “kendi kendine açıp solan çiçek bırakmama” kavgasıydı, Tonguç’un halk çocukları için ifade ettiği “korkularını yenmesinin” destanıydı ve 17 300 yoksul köy çocuğunun “Canlandırılacak KöyCanlandırılacak Ülke” davasıydı. 72. yılda aziz hatıralarına, emeklerine saygıyla. * Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Başkanı kültürü üretemeyen bir eğitim, dinselleştirmeye dayalı yandaşlık ve kadrolaşma üreten, 4+4+4 olarak ifade edilen yasa ile eğitimin evrensel pedagoji kazanımlarını, laikbilimsel eğitimi rafa kaldıran bir eğitim, öğretmenlerine gaz sıkarak, coplayarak TBMM’nden çıkan bir eğitim yasası. 2012 Türkiye’sinin fotoğrafları bunlar. Bu fotoğrafların çekildiği Türkiye’de kafaların içinde, beyinlerde, yüreklerde yaşayan saklı eğitim kenti olan “köy enstitüleri” silinebilir mi? Cumhuriyet eğitim devrimi; eğitimi kamusal bir hak olarak gördü. Cumhuriyet eğitim devriminin kurucusu Mustafa Kemal 1923’te “Bilgileri uygulamalı bir biçimde vermek metodu eğitimimizin temelini oluşturmalıdır.” öngörüsüyle yola çıktı. “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar” yetiştirmeyi temel alan “özgürüretici” insanı hedefledi. Cumhuriyet eğitim devriminin bu öngörüleri, felsefesi köy enstitülerinde yaşam buldu. Yoksul köy çocukları ilk kez köy enstitülerinde eğitim hakkı gerçeğini yaşadılar. Yine 1927 yılında Mustafa Necati’nin büyük çabalarıyla okullarda karma eğitime geçildi. Köy enstitülerinde de ilk kez yatılı karma eğitim uygulandı. Yıl 2012, ülkeyi yönetenler “dindar kuşaklar” yetiştirmeyi hedef alıyorlar ve karma eğitimi kaldırma çabalarını seslendiriyorlar. Değişen paradigma bu... Türkiye bunu hak etmiyor. Siyasi iktidar, "dindar gençlik" yetiştirmek hedefiyle TBMM’den çıkardığı yasa ile imam hatiplerin orta kısımlarını yaygınlaştırmayı, okullara seçmeli din dersleri koyarak tüm okulların imam hatipleştirilmesini sağlamaya çalışıyor. Seçmeli gözüken din derslerinin mahalle baskısı, yö C MY B C MY B