05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

c 26 EYLÜL 2011 PAZARTES EGE PAT KA HALUK IŞIK halukisik@gmail.com 3 Ayvalık’ta Şeytanın Kahvesi’nde oluşturulan kitaplığın benzeri Camlı Kahve’ye kazandırıldı Kahvehaneler kitapla aydınlanıyor OYA UĞRAL AYVALIK Ayvalık’ta birçok toplumsal projede imzası olan Aysel Namlı, bir süre önce açılışını gazetemiz yazarı Bekir Coşkun’un yaptığı Palabahçe’deki Şeytanın Kahvesi'ndeki kitaplığın bir benzerini, ilçenin en eski kahvehanelerinden Ahmet Cavlı’ya ait Camlı Kahve’ye de kazandırdı. Yerli ve yabancı yazarlardan oluşan kahvehane kitaplığının açılışını Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi Başkanı Prof. Filiz Ali yaptı. ‘Kitap Aydınlıktır’ sloganıyla Ayvalık’ta birçok kahvehaneye kitaplık kurma hedefinde olduğunu söyleyen Namlı, kahvehane müdavimlerine kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve dolayısıyla aydınlık bireyler yetişmesini sağlamayı amaçladığını söyledi. Aysel Namlı’nın bu girişimlerine destek veren AİMA Başkanı Ali de, “Kitap okumanın yaşı yoktur. Kitap okumak ayrı bir zevktir” dedi. Çocuk Dostu Kent “Çocuklar, Tanrının yeryüzünden umudunu kesmediğinin kanıtıdır” der bir özlü söz. Biz bu konuda, yeryüzüne örnek olmuş bir ülkeyiz. Kuşkusuz, işte tam bu noktada, Mustafa Kemal Atatürk’ü, bir kez daha minnetle, saygıyla, sevgiyle anmamız gerekmektedir. 19 Mayıs’ın gençlere, 23 Nisan’ın çocuklara adanmasının gerekçelerini, ancak ve ancak bu tarihlerin ne anlama geldiğini anımsayarak ve iyice düşünerek bulabiliriz. “İzmir farkı” bugünlerde, çocuklar özelinde gerçekleşen bir girişimle, yeniden kendini gösterdi. Ama korkarım, görmezden gelenler sayesinde, gereğince “farkındalık” yaratılmadı. Baksanıza, duyarlığımızdan yanımıza yaklaşılmaz, biz bile nice sonra değiniyoruz. Kısaca öyküsünü anlatalım, sonra düşüncelerimizi paylaşmaya çalışırız. UNICEF’in önemli bir projesi var, “Çocuk Dostu Kentler” adını taşıyor. Konak Belediyesi, bu projeye destek olacağını açıklamakla kalmıyor, girişimde de bulunuyor ve sonunda “Konak Çocuk Senatosu” düşüncesi ve eylemi yaşamsallık kazanıyor. 25 Ağustos’ta ilk toplantısını yapan senatoda, Sayın Senatörlerimizin aldıkları kararlara, aşağıda değineceğim. Senatonun bir özelliği, Konak Belediye Meclisinin kurumsal desteğini tümüyle almış olması. Bir başka deyişle, laf ola beri gele gösterişlerden çok uzaklarda, çalışmalarını ve sonuçlarını büyük bir merak ve dikkatle izleyeceğimiz, önemli bir yapılanmayla karşı karşıyayız. Gerçekleştirilen ilk toplantı, bunların ciddi işaretlerini taşıyor. Gelin, Sayın Senatörlerin “yemin” metninden başlayalım. “Dürüst, doğru, adil ve sevecen olacağıma; çocuk hak ve özgürlüklerini yaşamın her alanında yaşatacağıma; Atatürk’ün gösterdiği hedeflere ulaşmak için çalışacağıma ant içerim.” Bu yemin, çocukların arı duru bakışını ve tavrını anlatıyor. Senatonun, bütün bunların yaşamdaki karşılığını bulma ve görme adına, hepimizin “canına okumasını” yürekten diliyorum. Bu yemindeki tüm kavramların ve satırlara sinmiş iradenin, çok dikkatli okunmasını ve mümkünse Senatoya saygı gösterilerek, süreç içinde olayın bir müsamere ronduna çevrilmemesini, “Ay ne şirin şeyler!” ucuzluğuna indirgenmemesini talep ediyorum. Dedim ya, merak ve dikkatle izleyeceğiz. Olumlamadığımız durumlarda da, Senatoyu ve çalışmasına ket vuranları, kıyasıya eleştireceğiz. Demokrasinin gereği budur. Üstümüze bir görev düşer ve Senato bizden isterse, elbette elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz. Senato ilk toplantısında, tüm dünyayı Çocuk Haklarını tanımaya çağırdı ve ana tema olarak “barış” seçildi. 1000 kağıttan turna ise, Waseda Üniversitesi Türkolik Grubu aracılığıyla, Japon çocuklara gönderildi. “Kadın Dostu”, “Emek Dostu”, “Sağlık ve Çevre Dostu”... derken, şimdi de “Çocuk Dostu” bir kentteyiz. “Abi Abla Kardeş Projesi”nden “Çocuk Senatosu”na... Haliyle, insanın yüreği kıpır kıpır oluyor. İzmir’dir, sevgilimizdir, hikmetinden sual olunmaz. Konak Belediyesini, Hakan Tartan arkadaşımı ve Sayın Senatörlerimizi yürekten kutluyorum. Çocuklar için güzel işler yapan, onlara saygı ve sorumlulukla yaklaşan herkese selam olsun. Her şeye ve herkese rağmen atılan her iyi adım, umudumuza umut katmaktadır. Ülkemizin ve kentimizin gereksinimi budur. Senatörlere de bir sözümüz olmalı. Ama bizimki çok yetersiz kalır. Daha güzeli varken, zaten bize gerek yoktur. “Küçük Hanımlar, Küçük Beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, mutluluk parıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunu düşünerek, ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz!” Mustafa Kemal Atatürk. Bursa, 17 Ekim 1922... El emekleri Bostanlı’da ZM R (Cumhuriyet Ege Bürosu) Karşıyaka Belediyesi tarafından düzenlenen Bostanlı El Sanatları Merkezi, geçen günlerde gerçekleştirilen Karşıyaka Festivali kapsamında hizmete açıldı. lçedeki üretici kadınlar, takı, el iş örtüler, danteller, örgüler, ev işi süslemeleri gibi ürünlerini burada yurttaşlarla buluşturacak. Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, “Burayı uzun süredir hazırlıyorduk, derneklere verdik ama istediğimiz sonucu alamadık. Üreten kadınlarımız evlerinde yaptıkları el emeği, göz nuru ürünlerini burada satacak, aile ekonomilerine katkı sağlayacak. Burada 17 stant var. Sırayla hanımlar bu merkezden faydalanacak. Hiçbir ücret de almıyoruz. Kadınlarımıza yönelik diğer projeleri de desteklemeye devam edeceğiz” dedi. Durak, geçen yıl hizmete açtıkları 8 Mart Kadın Parkı'nın alanını büyüteceklerini de bildirdi. Bostanlı El Sanatları Merkezi, Merkez Hakimevi’nin karşısındaki alanda haftanın 7 günü açık olacak. Denizci çocuk şenliği SELÇUK (Cumhuriyet) Selçuk Belediyesi Kültür Müdürlüğü tarafından düzenlen “Denizci Çocuk Şenliği” bugün Selçuk Carpouza Kafe'de gerçekleştirilecek. Selçuk Belediyesi ve Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi işbirliğiyle yapılacak şenlikte, 612 yaş arası miniklere, denizi ve denizciliği sevdirmek amacıyla eğlenceli ve öğretici etkinlikler yapılacak. Deniz canlılarını tanımaya yönelik “Korsan Sandığı” oyunu, korsan kostümlü animatörler eşliğinde oynanacak. Ayrıca uzaktan kumandalı tekne kullanımı, gemici bağları yapma eğitimleri verilecek, atölye çalışmaları yapılacak. 68 kuşağı Akçiçek’te... İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) 68 kuşağı, Konak Belediyesi tarafından düzenlenen özel bir etkinlikle, ele alınıyor. Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi'ndeki belgesel, şiir ve söyleşi etkinliği saat 18.00'de başlayacak. Proframda Cavit Savcı, Erbil Tuşalp, Hülya Savaş, Mehmet Yurdadön ve Osman Saffet Arolat yer alacak. EgeKoop’tan yeni proje İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) EgeKoop, yeni bir toplu konut projesine başlıyor. Kooperatifin Menemen Seyrek'teki Villakent projesinin yanında başlanan projeye “üniversite” adı verildi. Gençlik köyü temasıyla yapılacak evlerin Gediz Üniversitesi kampüsüne yakınlığı vurgulanırken, konutların 2013 öğretim yılına yetiştirileceği açıklandı. Doktorun etiği kitapta İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Hastane Etik Kurulu’nun 10 yıllık çalışması kitaplaştırıldı. Hastane Etik Kurulu kurucu üyelerinden ve halen raportör görevini yürüten Doç. Dr. Çağatay Üstün, kurulların tıbbi ekibin kendi içerisinde ya da hasta, hasta yakınıyla olan iletişimlerinde yaşanan etik ikilemlerin çözümünü sağlamak üzere tavsiye kararları aldığını söyledi. Üstün, “Kurulların görevini tıbbi tedavi sürecinde yaşanan etik sorunlarda tıbbi ekibe yol göstermek veya farklı bir bakış açısı kazandırmak şeklinde özetlenebilir. Kitabın ana temasını da hastane etik kurulunun anlamına ve işlevine yönelik bilgiler oluşturmaktadır” dedi. KONUK Bu yıl 10. Türkçe Günleri’ni kutlarken İzmir, Türkçe’nin neresinde diye düşündüm. Yıllardır dilimizi bilinçle savunalım, sahip çıkalım, Türkçe’nin güzelliklerini toplumca yakalayalım diye uğraşıp duruyor bir avuç dilsever. Resmi makamları bıraktım; onların böyle bir derdi yok. Çoğunluğu Türkçe’yi doğru dürüst konuşup yazamazken dilimizin sorunlarını düşüneceklerini hiç aklıma getirmedim ama sanırım İzmir’deki belediyelerden daha özel olarak söyleyeyim CHP’li belediyelerden Türkçe’miz adına çok şey bekledim. Ne yazık ki onlar da ülkedeki kültür sömürgeciliğinin baskısına boyun eğdiler, İngilizce’yi Türkçe’nin önüne koydular. Öyle ya bu ülke Türk ülkesi olmaktan çıkmaya kararlıydı nasıl olsa! Ne zaman trene binsem iki dilde duyuruyu dinliyorum; içim eziliyor. Gelecek istasyon.../neks siteyşın... diye yolcuları uyarıyor banttan bir ses. Trende acaba kaç İngiliz, Amerikalı ya da İngilizce konuşan bir yolcu var, diye geçiyor aklımdan. Büyük olasılıkla hiç! Günde on binlerce yolcu taşıyan İZBAN’ın trenlerinde akıl almaz bir İngilizce beyin H DAYET KARAKUŞ Neks Siteyşın!.. yıkama sürüyor. Büyükşehir Belediyesinin Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu, bu ses bandını trenlere yerleştirirken anayasanın 3. Maddesini unutmuş olabilir mi? Diyelim ki İZBAN’ın trenleri tıka basa İngilizce konuşan gezginlerle dolu. Onlar için bile olsa burası Türkiye’yse Türkçe duyurular yapılmak zorundadır. Geldikleri ülkenin yerini yurdunu bilmek, ona göre gezmek onların işidir. Biz onlara dilimizi çiğneyerek hizmet veremeyiz. Daha dün bir dostumuzun oğlu Amerika’dan sonra Sorbon’da kazandığı bir burs nedeniyle Paris’te kalacak bir yer ararken orada yaşayan bir yurttaşımızın ilk sözü “Sakın Fransızlarla İngilizce konuşmasın” oldu. Neden? Çünkü Fransızlar, kendi yurtlarında başka bir dile katlanamıyorlar. Aynı duyarlılık İngilizler için de geçerli. Eşim özel okulda çalışırken İngiltere’ye öğrenci götürmüş, yirmi beş gün kadar Londra yakınlarındaki dil okullarının yoğun olduğu bir kentte kalmıştı. İngilizce’yi onlar gibi konuşamadığı için bindiği otobüsün sürücüsünce her sabah sözcükleri düzeltilmişti. Bizse Türkçe’yi İngilizce’ye paspas yaptık! Büyükşehir Belediyesi’nin bir başka İngilizce merakı da Âşık Veysel için yaptıkları gezi yerinin adını Âşık Veysel Rekreasyon Alanı koyduklarında dikkatimi çekmişti. Ne demek rekreasyon, dinlenme demek. İngilizce sözlük böyle söylüyor. Burada iki önemli yanlış çıkıyor karşımıza: Birincisi rekreasyon alanı yerine dinlenme alanı diyememişiz. İkincisi Âşık Veysel’e hiç yakışmayan bir ad olmuş bu. Âşık Veysel’in Türkçe’siyle bu İngilizce Türkçe karma adı nasıl yan yana getirebildiler; şaşmamak elde değil. Ya Âşık Veysel’den habersizdiler, ya da Türkçe’den... Bu yıla değin Konak Belediyesi ile kutladığımız Türkçe Günleri’nin bu yıl neden Karabağlar Belediyesi’nin katkılarıyla kutlandığını da merak ediyorum. Konak Belediyesi, yıllarca emek verdi, Türkçe Günleri’nin İzmir’de yerleşmesine katkıda bulundu. Bu yıl neden bu etkinliği üstlenmedi, bilmiyorum. Türkçe’den vazgeçmiş olabilirler mi? Çarşılardaki tabelalarla ilgili yıllardır yazılıp söylenilen kirliliğin üzerine giden bir belediye göremedik İzmir’de. Karaman Belediyesi, Malatya Belediyesi... gibi belediyeler Türkçe tabelayı zorunlu kılarak dilimize sahip çıkarken İzmir’de kutlanan Türkçe Günleri’nin uyarılarına karşın bir adım atmadılar nedense. Bir dostumuz mevzuattan söz etmişti. Oysa hiçbir yasa, hiçbir yönetmelik anayasaya aykırı olamaz. Bunu elbette biliyorlar. Bir dostumuz da bunu özgürlük sorunu olarak algılamak eğilimindeydi. Oysa bir ülkenin özgürlüğü dilinin özgürlüğüyle eşittir. Özgürlük Türkçe’yle yaşanabilir; Türkçe’siz bir özgürlük olabilir mi? Diyecekler ki bütün yanlışlık eğitimde; okullardaki dil eğitimine bakın bizden önce! Bu konu da yıllardır dile getiriliyor. Bakanlıkların yanlışı yetkililerin özürü olamaz. Her yurttaşın Türkçe’ye karşı sorumluluğu vardır, yetkililerin daha çok vardır. Dil Devriminin 79. Yılını kutladığımız bugünlerde özellikle belediyelerimizin Atatürk’ümüzün çok önem verdiği bu devrimin neresinde durduklarını sorgulamalarını diliyorum. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear