05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

c 17 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA EGE SPOR GÜNDEM NÜV T TOKDEM R n.tokdemir@hotmail.com 3 17 Ağustos’un yıldönümünde, özellikle kamu binalarının risk oluşturduğuna dikkat çekildi zmir depreme hazırlıksız H CRAN ÖZDAMAR Dağ Fare Doğurdu!.. Futbolda 3 Temmuz depreminin tartışmaları sürerken, Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı karar liglerin 910 Eylül tarihlerine ertelenmesi olmuştu... Doğrusu bu ya, erteleme kararının alındığı gün, "Erteleme durulmayı sağlar mı?" diye düşünmüştüm... Yani, TFF süreç kazanmaya çalışıyor; Kulüplerden, taraftar gruplarından, kamuoyundan gelmekte olan ve gelecek baskıları önleme çabasında olduğunu ortaya koyuyordu. Bu durum edinilen zaman açısından kendileri için rahatlatıcıydı. Nitekim takımların ilk aşamada yaptıkları açıklamalar da TFF'yi destekler nitelikteydi... Ellerinde herhangi bir belge olmadığı için savcılıktan gelecek belge ve bilgiler önemliydi. Bu arada UEFA ile yapılması gereken görüşmeler, alınacak öneriler de karar aşamasında kendilerinin yol haritası belirlemesinde en büyük katkıyı sağlayacaktı... TFF, kendi açısından doğru olanı yaptı ve savcılıktan gelen 26 klasör bilgi ve belgeyi Etik Kurulu'na gönderdi. Bu aşamada da tartışmaların önü ardı kesilmedi. Her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyordu... Etik Kurul karar verebilir mi? Karar vermekte yetkili olmayan bir kurul, TFF'ye nasıl öneriler götürecek? Ligden düşmeyi bu kurul belirleyici olur mu? Bu sorulara yanıt aranırken, kurul çalışmalarını tamamladı ve TFF'ye bir rapor olarak sundu... TFF Etik Kurulu'nun hazırladığı raporun ayrıntıları tümüyle bilinmemekle birlikte, kameraların ve gazeteci topluluğunun karşısına geçen TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, gerekli açıklamayı yaptı: "Soruşturmanın gizlilik kararı kalkıncaya ve iddianamenin açıklanmasının beklenmesine karar verilmiştir..." Açıklamayla birlikte tartışmalar yeniden alevlendi... Tutuklu bulunan kimi kulüp başkanı, yönetici ve teknik adamlar da TFF Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na iki grup halinde tedbirli ve tedbirsiz olarak sevkedilmişlerdi. Aydınlar'ın açıklamasına göre, amaç başkan ve yöneticilerin kulüpleri adına herhangi bir işlevde bulunmalarını engellemekti... Aydınlar'ın açıklamasının ardından tartışılan konu, kişi ve kurumlara herhangi bir ceza verilmemiş olmasıydı. Aydınlar, bunun nedenini de şöyle açıklıyordu: "Elimizde belge ve bilgiler var ancak yetersiz..." Bu gerekçeyi, "komik" olarak nitelendirebilirsiniz!.. Avrupa'daki (İtalya ve Yunanistan) örneklerine baktığımızda, özellikle büyük kulüplerin "kanaate göre" ligden düşürüldüğünü görürüz. "Yetersiz" denilen bilgi ve belgelere göre TFF bir "kanaate" varamamış mıdır? Yoksa kulüplerin ve taraftar baskısının etkisi bazı kararların alınmasında etkin olmuştur? Bir başka ayrıntı da, Avrupa Kupaları'nda oynayacak takımların durumu sorulduğunda, Aydınlar'ın, "Bize göre herhangi bir durum yok. Eğer kulüpler kendileri bir şey düşünüyorlarsa UEFA'ya başvurabilirler" yanıtı olmuştur!.. Yani, kulüpler şike ve teşvik primi konusunda bir eylemde bulunacaklar ve UEFA'ya giderek, "Biz böyle bir iş becerdik, oynamayalım" mı diyecekler? Kulüp başkan ve yöneticileri ile birlikte teknik adamların PFDK'ye gönderilmesinde de eğer salt yöneticilik vasıflarının engellenmesi düşünülmüşse tamam ancak bir anlamda ön ceza niteliği taşıyorsa, ki yaratılan ortam tamamen öyledir. O zaman eldeki bilgi ve belgeler yeterli oluyor ama kurumlar ile ilgili olamıyor gibi bir durum da söz konusudur... Kısacası, dağ fare doğurmuştur!.. Liglerin erteleme kararıyla zamana yayılan tartışmaların durulması böylelikle sağlanmış oldu... Şimdi ligler bu şaibeli ortamın içerisinde bakalım nasıl başlayacak, göreceğiz... TFF'nin açıklayacağı kararı dört gözle bekleyen ve kendilerine durumdan vaziyet çıkaran İzmir takımları vardı... Eğer liglerden düşürülme söz konusu olursa Bucaspor Süper Lig; Altay Bank Asya'ya dönme düşü içindeydi... Ve ekonomik durumlarını düzeltme umutları vardı... Yetmedi, transferleri de ona göre şekillendireceklerdi... Hepsi bir başka bahara kaldı!... Marmara Depremi’nin üzerinden 12 yıl geçmesine karşın kentlerin depreme yeterince hazır olmadığı vurgulandı. Yapıların denetimlerinin yeterince yapılmadığını kaydeden uzmanlar, İzmir’de özellikle hastane, okul, sosyal tesisler gibi kamu binalarının risk oluşturduğunu söylediler. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ayhan Emekli, Türkiye’nin dünyanın en aktif ve yıkıcı etkilerinin yaşandığı deprem kuşaklarının üzerinde yer aldığını belirterek, “Deprem Bölgeleri Haritası'na göre yurdumuzun yüzde 92’si deprem bölgesi içerisinde yer alıyor. Nüfusumuzun yüzde 95’i deprem tehlikesi altında yaşıyor. Ayrıca büyük sanayi merkezlerinin yüzde 98’i ve barajlarımızın yüzde 93’ü deprem bölgesinde bulunuyor. Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmemesi için depreme dayanaklı yapılar üretmelidir” dedi. Türkiye’de afet nedeniyle yılda 950 kişinin yaşamını yitirdiğini, bu oranla ülkemizin dünyada üçüncü sırada yer aldığını kaydeden Emekli, depremin inşaat mühendisliği hizmetini gereğince almayan yapılardaki yıkıcı etkisinin can ve mal kayıplarına neden olduğunu vurguladı. 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinde binaların yüzde 25’nin oturulamaz hale geldiğini anımsatan Emekli, yapıların projelerinin yürürlükteki standart ve yönetmeliklere göre inşa edilmesi gerektiğini bildirdi. İzmir’in yapıları açısından depreme hazır olmadığını kaydeden Emekli, şunları söyledi: “İzmir’de yaklaşık 630 bin yapı bulunuyor. Kentimizdeki bin 200’ü aşkın ilköğretim ve orta öğretim okullarında sürdürülen çalışmalar yüzde 25 oranındadır. Yapıların çok önemli bir kısmı güçlendirme ve yeniden yapım için beklemektedir. Depremde toplanma ve geçici barınma alanları içinde de yapılan belirgin bir çalışma bulunmamaktadır. Kentimiz içindeki karayollarında çevre yollarıyla bağlantılarında ve köprü, viyadük, tüneller, şehir içi anayollar üzerindeki köprüler acilen incelenmelidir.” Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Genel Jeoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Diri Fay Hattı Araştırması kapsamında İzmir ve çevresinde, eski ve yenilerle birlikte 13 aktif fay hattının belirlendiği belirterek, İzmir metrosu güzergahlarının körfez güneyinde ve kuzeyindeki diri faylar nedeniyle birkaç kez kesildiğini söyledi. Faylar boyunca oluşabilecek depremlerin metro güzergahlarını etkileyebileceğini kaydeden Sözbilir, “Eğer fayların geçtiği kesimlerde metro güzergahında gerekli tahkim çalışmaları yapılmadıysa, olası bir depremde bu alanlar etkilenebilir. Ayrıca araştırma çalışmalarımızda İzmir ve Manisayı etkileyebilecek önemli diri faylardan olan Manisa Fayı’nda yaptığımız hendek çalışmalarına göre, geçmişte iki kentte yıkımlara ve ölümlere neden olmuş tarihsel depremlerin bu faydan kaynaklandığını belirledik. Çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi. YATROLAR DA R SKL İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Danışma Kurulu Üyesi Jale Alel de, Birleşmiş Milletler – Doğal Afet Zararlarının On yılı Programı (1990 – 2000) kapsamında dünya genelinde İzmir'in de yer aldığı 9 kentte Kentsel Alanların Sismik Afetlere Karşı İncelenmesi için Risk Değerlendirme Araçları Projesi'nin (RADIUS) yapıldığını anımsattı.. Projeyle birlikte olası bir depremin hasarınır büyüklüğü ortaya konarak, afet sonrası yapılacak çalışmalar için daha fazla kaynak aktarılması gerektiğinin belirlendiğini kaydeden Alel, “Radius projesinde belirlenen olası depremin hasarlarına yönelik kurumların yaptığı çalışmalar ‘İzmir’de Afet Riskini Azaltma Çalışmaları’ kapsamında İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nin de yer aldığı 23 katılımcı kurum ve kuruluşun 2009 yılında yaptığı toplantıda ortaya konuldu. İzmir’de mevcut 969 ilköğretim ve 310 ortaöğretim okulunun gözlemsel incelemesi yapıldı. Bunlardan ön laboratuvar incelemesi yapılan okul sayısı 357’dir. Bin 279 okulun 357’siyle ilgili çalışmalar yürütülüyor. Bu çalışmalar da ancak ödenekler elverdiği ölçüde yapılabilmektedir. Öte yandan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne ait hizmet binası, kültür turizm varlıkları korumu bölge kurulu, opera ve bale, tiyatro, kütüphane, müze gibi yapıların hiçbirinde geçen içerisinde depreme dayanıklılık tespit ve takviye çalışmaları yapılmamıştır. Sadece tiyatro binalarından Konak sahnesinin onarımı sürmektedir” dedi. DURUM Ç AÇICI DEĞ L İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Ferdan Çiftçi, rant politikaları nedeniyle Türkiye'nin sadece bir deprem ülkesi değil, bir afet ülkesi de olduğunu kaydetti. Çiftçi, Marmara depreminin 12. yılı dolayısıyla gerçekleştirilen basın toplantısında yaptığı konuşmada, 17 Ağustos depremi sırasında ve sonrasında yaşananların, bir doğa olayının nasıl afete dönüşebileceğini acı bir şekilde gösterdiğini belirtti. Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı'nın hazırlanmasından çok hayata geçirilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Çiftçi, plandaki görev dağılımı belirsizliğinin giderilmesi gerektiğini söyledi. Deprem Bölgeleri Haritasın'da Türkiye'nin yüzde 92'sinin deprem bölgesi içerisinde yer aldığını, nüfusun yüzde 95'inin deprem riski altında yaşadığını, barajların yüzde 93'ünün deprem bölgesinde bulunduğunu anlatan Çiftçi, Türkiye'nin depremle bir arada yaşamaya mecbur bir ülke olduğunu kaydetti. Çiftçi, şu görüşleri dile getirdi: ''Buna rağmen İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin gibi fazla göç alan şehirlerimizde konutların yüzde 40'ı kaçak ya da ruhsatsızdır. Yapı kullanma ruhsatları dikkate alındığında bu oran yüzde 67'ye çıkmaktadır. Bina stokunun yüzde 10'unun yenilenmesi, yüzde 30'unun onarılması gerekmektedir. Konutların yüzde 40'ı ise oturulabilir değildir. Bilime ve mühendisliğe, akla ve uygarlığa aykırı olarak siyasal iktidarlarca uygulanan rant politikaları nedeniyle ülkemiz sadece bir deprem ülkesi değil, bir afet ülkesi olmuştur. Bunun ekonomik sonucu olarak her yıl GSYİH'nin ortalama yüzde 3 ile yüzde 7'si afet zararlarını karşılamaya harcanmaktadır.'' Çiftçi, İzmir genelinde konut iyileştirmeye yönelik çalışmaların yetersiz olduğunu, elde veri bulunmadığını anlattı. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ayhan Emekli de İzmir'in 630 binin üzerinde yapı stokuna sahip olduğunu, bu yapıların fiziki durumunu bilmediklerini söyledi. Yapı stok durumunun tespit edilmesi gerektiğini belirten Emekli, okul, hastane, iletişim ve ulaşım tesislerinde durum tespiti yapılmasının şart olduğunu vurgulayarak, ''Durum pek iç açıcı değil'' değerlendirmesinde bulundu. T Kazdağları için teklif ÇANAKKALE (Cumhuriyet)CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, plansız ve çarpık sanayileşme sonucu Kazdağları'nın ciddi tehdit altında olduğunu belirterek, yaşanan çevresel sorunların çözümü için meclis araştırması açılmasını istedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sunulan araştırma önergesinde Kazdağları'nın bölgedeki 2 milyon insanın temiz, güvenilir ve sürekli su kaynağı olduğu kaydedildi. Kazdağları'nın aynı zamanda gelecek kuşaklara devredilmesi gereken tarih ve mitoloji alanı olduğu belirtilen önergede şöyle denildi: “Dünyanın en çok korunması gereken sayılı birkaç bölgesinden biri olan Kazdağları'nda altın madeni işletmeciliğinin başlaması durumunda 2.5 milyar ton kayaç ve toprak işlenecek, yaklaşık 400 bin ton siyanür kullanılacak. Bölgede çevre duyarlılığından yoksun plansız ve çarpık bir sanayileşme sürecinin bu şekilde devam etmesi durumunda tarım yapılacak toprak kalmayacak sular içme ve kullanma suyu olarak kullanılamayacaktır. Dünyanın cennet köşesi olan bölge yıllar içinde yaşanılamayan, üretilemeyen bir bölge halini alacaktır.” Önergede plansız sanayileşme sonucu Kazdağları'nın, ormanları, bitki örtüsü, havası, suyu, toprağı ve bölgede yaşayan yöre halkının ciddi tehdit altında olduğu vurgulanarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için meclis araştırması açılması istendi. Almanlar’a bakım... İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, İzmir Büyekşehir Belediyesi tarafından mart ayında kendilerine devredilen Alman Kulesi Evleri'nin, bakım ve onarımlarının kısa sürede tamamlanacağını söyledi. Yenişehir'de Alman Kulesi Evleri olarak bilinen Konak Belediyesi’nin mülkiyetindeki 44 konutta, Roman yurttaşların yaşadığını anımsatan Tartan, “Vatandaşların bu koşullarda yaşamalarına kimsenin gönlü razı olmaz. Elimizden gelen tüm olanakları seferber ederek onların çağdaş koşullarda yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacağız, vatandaşlarımızın cebinden bir kuruş para dahi çıkmayacak. Mart 2011 tarihinde Konak Belediyesi’ne devrolan 44 taşınmaz mülkün en kısa zamanda onarımını kış gelmeden tamamlayacağız. Sınırlarımız içinde yaşayan tüm vatandaşlarımızın sorunları bizim sorunumuz. En kısa zamanda elimizden geleni yapmaya ve evleri yaşanacak duruma getirmeye çalışacağız” dedi. Restorasyona destek SELÇUK (Cumhuriyet) Foça'ya başladığı ilçe turlarını Aliağa, Urla, Balçova, Narlıdere, Güzelbahçe, Seferihisar ve Gaziemir'le sürdüren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, son olarak Selçuk’taydı. Belediye Başkanı Vefa Ülgür ve meclis üyeleriyle bir toplantı yapan Kocaoğlu, başta tarihi kalenin restorasyonu olmak üzere, ilçedeki pek çok projeye destek vereceklerini açıkladı. İlçedeki içme suyu şebeke ve iletim hattı için proje ihalesine çıkmaya hazırlandıklarını ve Yer altı suyu araştırma etüdü çalışmalarını sürdürdüklerini hatırlatan Kocaoğlu, “Atıksu arıtma tesisi projeleri için teknik şartname çalışmalarımız sürüyor. Ayrıca tarımsal sanayi atıksu, yağmursuyu ve dere ıslahı projelerimiz de bitti” diye konuştu. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear