29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

c 22 TEMMUZ 2011 CUMA EGE N BOR OVA 3 ki teker yeter! Bisikletlilere ne araç kullananlar, ne de yayalar alışabildi. Bu yüzden bisikletle kent trafiğine çıkanlar kaskları, dizlikleri, eldivenleriyle can güvenliklerini sağlamaya çalışıyor, paçalarına saldıran köpekleri uzak tutmak için düdüklerini yanlarına almayı ihmal etmiyor. ASUMAN ABACIOĞLU Bisikletçiler, kendilerini kentlilere alıştırmaya çalışıyorlar. Kendilerine “Perşembe akşamı bisikletçileri’’ adını veren grubun üyeleri, trafikte bisikletlilere saygı gösterilmesini sağlamak, bisikletin de bir ulaşım aracı olduğunu halka anlatabilmek için her perşembe saat 20.00’de toplanıp kent içinde dolaşmaya çıkıyorlar. Hatta bazıları işe bisikletle gidip gelmek için her türlü tehlikeyi göze alıp büyük bir uğraş veriyor. İnsanlardan ziyade araçların rahatlığı için düzenlenmiş İzmir’de bu pek kolay olmuyor. Henüz bisikletlilere ne araçlar ne de yayalar alışabilmiş değil; bu yüzden bisikletle kent trafiğine çıkanlar kaskları, dizlikleri, eldivenleriyle can güvenliklerini sağlamaya çalışıyorlar; paçalarına saldıran köpekleri uzak tutmak için düdüklerini de yanlarına almayı unutmuyorlar. Gelişmiş Avrupa ülkelerindeki kentlerde yollardaki bisikletlilerin çokluğu hemen dikkat çekiyor. Neredeyse arabalarla aynı sayıda olan bisikletliler diğer araçlardan sakınmaya gerek duymadan trafikte hızla yol alıyorlar. Her zaman bisikletliler için ayrılmış bir yol olması da gerekmiyor. Onların rahatlığı insanı imrendiriyor. Özellikle kadınlar şık iş kıyafetleri ve topuklu ayakkabılarıyla bizim gördüğümüz bisikletlilerden çok farklılar. Asıl şaşırtıcı olan ise, örneğin Barcelona’da kent yönetiminin bisikleti özendirmek için geliştirdiği yöntem. Kentin belli yerlerinde toplu olarak park edilmiş olan bisikletler kent halkı tarafından kullanıldıktan sonra bir başka park yerine bırakılıyorlar. Bisikletleri kullanabilme hakkı elde edebilmek için adresle ilgili belediyeye bazı belgeler gösterilmesi yeterli. Böyle bir uygulamanın örneğin İzmir’de geçerli olmasını beklemek biraz safdillik olur. Bu kadarını beklemiyoruz. Kent yönetimine ait bir bisikletin kullanıldıktan sonra yine ortak kullanım için bir başka yere bırakılacağına insanın aklı almıyor. Bisikletin ortadan kaybolması daha büyük bir olasılık. Ancak, bisikleti kent ulaşımında bir alternatif olarak hayata geçirebilmek için bazı kolaylıklar sağlanması iyi olurdu. Düşünün bir kez, İzmir’de işe bisikletle gitmeye kalksanız kim bilir kaç viyadük aşmanız, yollarda birbirlerinin önünü çaprazlama kesen araçlardan kurtulabilmeniz, kısacası önemli bir savaş vermeniz gerek. Oldukça tehlikeli bir iş. Hele bir de kadınsanız. Trafikte araç sürücüsü kadınların bile, özellikle acemilerse üstüne gidilmesi, sıkıştırılması alışıldık bir tavırdır. Bizim toplumun erkekleri kadın sürücüler tarafından sollanmaya hiç tahammül edemezler. Bu böyleyken bisikletle trafiğe çıkan kadınların neler yaşayabileceği tahmin edilebilir. Turistik sahil beldeleri ve sayfiye yerleri dışında normal kıyafetiyle bisikletle büyük kent trafiğine çıkmak, kadınlar için cesaret ister. Bisiklete binmek ulaşım aracı olmaktan ziyade bir spor olarak algılanıyor. Özel giysilerle donanıp yollara öyle çıkılabiliyor. Yine de bir grup, her türlü güçlüğe rağmen bisikleti ulaşım aracı olarak yaşamın içine sokmaya çalışıyor. Bunu bir amaç olarak önlerine koyup halkı bisiklete alıştırmaya çalışıyorlar. Çünkü, yolların bisikletlere uygun olmaması dışında bu hedefin önündeki en büyük engel, kent halkının bisikleti bir ulaşım aracı olarak görmemesi. Bisikletçiler, karşılaştıkları en büyük problemin, araçlar tarafından sıkıştırılmak dışında şaşırtıcı bir şekilde yayaların kendilerine gösterdikleri tepki olduğunu söylüyorlar. Yayaların, üzerinde gezinti yaptıkları yolun bisikletliler için ayrılmış olduğunu anlayamadıklarını bu yüzden de tepki gösterdiklerini belirtiyorlar. Bir başka bisikletçi ise, yanlarından geçen araçların korna çalmasından şikayetçi. Aynı tavrı gösteren bir sürücü olarak nedenini soruyorum; “Biz zaten yolun en kıyısından gitmeye özen gösteriyoruz, korna çalınmasına hiç gerek yok. Yanımızdan geçen her aracın korna çaldığını düşünsenize; sonu gelmeyen bir gürültü kirliliği oluyor’’ yanıtını veriyor. Bisikletçiler, arabalı vapurlara bisikletleriyle binebildiklerini ancak metro ve trenler için henüz böyle bir izin alamadıklarını da belirtiyorlar. Trenlerin son vagonunun bisikletler için ayrılmasını istiyorlar. Bisikletçilere bu zor uğraşlarında başarılar diliyorum. Yollarda bisiklet sayısının artması mutluluk verici olurdu. Bir yere ulaşırken aynı zamanda spor da yapılmış olunan bisikletlerin çoğalması araçların sayısının azalması anlamına da geliyor. Ortaya çıkacak sonuç hem çevre hem de insan için sayısız yarar içeriyor. Havuzda olimpik keyif Işıkkent'teki yarı olimpik havuzda gerçekleştirilen kurslarda 10 eğitmen ve 4 cankurtaran görev yapıyor. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Bornova Belediyesi’nin yüzme kurslarına katılan çocuk, genç ve yetişkinler, Işıkkent’teki yarı olimpik yüzme havuzunda 10 eğitmen ve 4 cankurtaran eşliğinde eğitim alıyor. Belediyeden yapılan açıklamaya göre tesislerde; pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri verilen kurslarda yüzme bilenler ve bilmeyenler ayrı ayrı ders alıyor. Cuma günleri ise sosyal hizmet programı kapsamında engelliler ve maddi durumu yetersiz yurttaşlara ücretsiz yüzme eğitimi veriliyor. Fiziki yatırımların yanı sıra sanat, kültür ve spor alanında da yurttaşlara en geniş şekilde hizmet vermek için projeler ürettiklerini belirten Bornova Belediye Başkan Kamil Okyay Sındır, “Sporun, bedensel gelişimin yanı sıra bireylere özgüven duygusu vermesi açısından da önemini biliyoruz. Bu yüzden spora elimizden gelen desteği veriyoruz. Yurttaşlarımızın her yaşta spor yapması için gerekli alt yapıyı oluşturuyoruz. Işıkkent Spor Tesislerimiz de bu anlamda Türkiye’ye örnek olan bir projemiz. İçinde yarı olimpik kapalı ve açık havuzları bulunuyor. Bu yaz hemşehrilerimize bu tesis sayesinde yarı olimpik havuzlarda yüzme öğrenme olanağı sunduk. Bu yöndeki yatırımlarımızı sürdüreceğiz” dedi. Vasiyet yerine geldi Atina'da yaşayan Marselou, mübadele döneminde Bornova'dan ayrılan babasının evini Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır'ın yardımıyla buldu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Atina'da yaşayan Margarita Karmiri Marselou, babasının 1922 yılında mübadele döneminde ayrıldığı Bornova'daki evini, Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır'ın da desteği ile bulduğu bildirildi. Bornova Belediyesi’nden yapılan açıklamaya göre, 1922 yılında mübadele sonucu Bornova'dan Atina'ya göç eden Marselou ailesinin küçük oğlu Vasileios Marselou, İzmir'i ve evlerinin bulunduğu Bornova'yı hiç unutamadığını anlattığı kızı Margarita'ya, Bornova'ya gidip çocukluğunun geçtiği evi bulmasını ve oradan getireceği toprağı mezarına koymasını vasiyet etti. 1980'li yıllarda vefat eden babasının vasiyetini unutmayan kızı Margarita Karmiri Marselou, Bornova'da, atalarının yaşadığı yeri araştırmaya başladı. Elektronik posta yoluyla Bornova Belediye Başkanı Sındır'a ulaşan Marselou, babasının yaşadığı evin bulunması için yardım istedi. M FOTOĞRAFLAR YÖN GÖSTERD ... Sındır'ın daveti üzerine eşi ve iki çocuğuyla birlikte Bornova'ya gelen Marselou, Sındır ile birlikte eski fotoğraflar yardımıyla sokak sokak Marselou ailesinin 1922'ye kadar yaşadığı evi aradı ve buldu. Gözyaşlarını tutamayan Marselou, babasının vasiyeti doğrultusunda, buradan bir avuç toprak aldı. Türk ve Yunan toplumlarının kültür olarak birbirlerine çok yakın olduğunu anlatan Kamil Okyay Sındır, şunları kaydetti: “Benim de ailemin bir tarafı Yunanistan'ın Drama kentine dayanıyor. Birçok şarkımız, yemeğimiz ve geleneğimiz neredeyse tıpa tıp aynı. Marselou ailesi de zaten 1922 yılına kadar Bornova'nın bir sakini olmuş. Mübadelede Yunanistan'a gitmişler. Fakat gönülleri hep burada kalmış. Margarita Marselou'nun mailini alınca hemen harekete geçtim. Onu ve ailesini Bornova'ya davet ederek yardımcı olduk. Sonunda, babasının yaşadığı evi de bulduk. Zaten o evde de Atina'dan, 1922'de mübadele ile gönderilen bir ailenin torunları oturuyor. Hem insanlık görevimi yaptığım hem de 1922 yılına kadar Bornovalı olan bir aileye yardımcı olduğum için çok mutluyum.” arselou, Sındır ile birlikte eski fotoğraşar yardımıyla ailesinin 1922’ye kadar yaşadığı evi sokak sokak aradı ve buldu. Marselou ‘sevincini’ tarif edilemez olarak nitelendirdi. TAR FS Z SEV NÇ Tarif edilemez bir sevinç yaşadığını belirten Margarita Marselou da babasının Türkiye ve özellikle Bornova'ya ilişkin anlattığı hatıralarla büyüdüklerini söyledi. Marselou duygu ve düşüncelerini, ''Ölmeden önce bana mutlaka Bornova'ya gidip 1922'ye kadar yaşadığı evi bulmamı vasiyet etti. Elektronik posta gönderdiğim belediye başkanının beni dikkate alacağına ihtimal vermiyordum, fakat çok yardımcı oldu. Bizimle birlikte sokak sokak evi aradı. Kendisine çok teşekkür ediyorum'' sözleriyle aktardı. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear