Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 N SAN 2011 CUMA cEGE 3 AKADEMİSYENDEN GİYİM KUŞAM DERSLERİ ASUMAN ABACIOĞLU Dekolte giyinen kadınların tecavüzle karşılaşmasının sürpriz olmayacağı görüşünü savunan öğretim üyesinin bu açıklaması YÖK tarafından “akademik ifade özgürlüğü’’ olarak değerlendirilmiş. Devlet memuru oldukları gerekçesiyle basına demeç vermeyen tüm üniversite öğretim üyelerine duyurulur. Bilimsel uzmanlık alanlarıyla ilgili soruları bile bu gerekçeye dayanarak yanıtlamaktan kaçınan; tanık olduğu olumsuzluklara, adaletsizliklere “off the record’’ verip veriştirirken, ortaya çıkıp bunları açık açık söylemesi istendiğinde “memurum, basına demeç vermem yasak’’ gerekçesinin arkasına saklanan, sonra da “Basın bizim sorunlarımızla hiç ilgilenmiyor’’ diye yakınanların özellikle dikkatlerine sunulur. Gördüğünüz gibi YÖK, öğretim üyelerinin bırakın bilimsel araştırmalarını, kadınların giyimiyle ilgili kişisel görüşlerini açıklamasının bile arkasında kaya gibi sapasağlam duruyor. Yani, özgürlükler, korkarak kazanılmıyor; ayrıca korkunun da ecele faydası olmuyor. Şimdi YÖK’ün “dekolte giyinenin tecavüze uğraması normaldir’’ gibi bir açıklamayı özgürlük sayması konusunu neresinden tutup da ele almalı; YÖK’ün bu özgürlüğü sadece söz konusu görüşü savunanlara vermesini mi, demeç yasağına bugüne kadar hiç karşı çıkmadan boyun eğen bilim insanlarının ürkekliğini mi yoksa tecavüzü neredeyse kadının suçu olarak gören zihniyeti mi? Çok yönlü bir konu bu gördüğünüz gibi. Öncelikle, çocuklara tecavüz edip öldürenleri idam edelim diyeceğimize, “dekolte giyinmeyi’’ tecavüzün sebebi sayan zihniyetin toplumda giderek yaygınlaştırılmasına karşı mücadele etmek gerekmez mi? Kadınlara, çocuklara şiddeti normalleştiren anlayışı nasıl ortadan kaldıracağımızı tartışalım. Bu zihniyet, kadınlar her şiddete uğradığında ortaya çıkıp “özgürce’’ konuşuyor ve olayı normal Dekolte giyinen kadınların tecavüze davetiye çıkardığını söyleyen profesörden akademik özgürlük çerçevesinde bizleri aydınlatacak bir açıklama bekliyoruz ki böylece tecavüze uğramaktan kurtulalım. Mesela giysinin kol uzunluğu nereye kadar olmalı; omuz başı görünürse dekolte mi sayılacak? Etek boyu falan nasıl olmalı? Bacaklarımızı nereye kadar gösterirsek sorun olmaz?’ leştiriyor. Diyor ki “Anne babalar kızlarının gecenin o vakti erkek arkadaşının evinde olmasına nasıl izin veriyor?’’. Ya da liseli öğrencisini taciz eden öğretmen, taciz nedeni olarak “Cafelerde erkeklerle oturuyordu’’ gerekçesini gösteriyor. Öldürülen ya da tecavüze uğrayan kız çocuklarının ‘’otostop yapması’’ , başına gelenleri hak ettiğinin göstergesi sayılıyor. Yani taciz ve öldürmenin mutlaka bir ‘’haklı nedeni’’ oluyor. O zaman‘’dekolte’’ giyen de tecavüze uğruyor; bunu söylemek de ‘’akademik özgürlük’’ sayılıyor. Bu sözlere karşı duracak ve ‘’akademik ifade’’ hakkını kullanacak profesörleri C M Y B C MY B ‘ ‘ miz yok mu? Şimdilik ‘’dekolte’’ üzerinden gidiyoruz da, bu dekoltenin ne olduğunu bu sözleri söyleyen saygıdeğer akademisyen acaba açıklayacak mı? Yani neyi tanımlıyor acaba ‘’dekolte’’ ile. Ayrıca bu ülkede ‘’dekoltenin’’ tanımını kendisinin yapmasına olanak tanıyan bir yasa falan mı var? Biz dekolte diye ‘’giysinin yakasının açıklığını’’ biliriz. Bu açıklık nereye kadar olursa hocamızın kastettiği ‘’dekolte’’ sayılacak? Akademik özgürlük çerçevesinde kendisinden bizleri aydınlatacak bir açıklama bekliyoruz ki böylece tecavüze uğramaktan kurtulalım. Yoksa kendisi “dekolte’’den başka şeyleri de mi kastediyor? Mesela giysinin kol uzunluğu nereye kadar olmalı; omuz başı görünürse dekolte mi sayılacak? Etek boyu falan nasıl olmalı? Bacaklarımızı nereye kadar gösterirsek sorun olmaz? Bunları yazarak birilerini tahrik ediyor olabilir miyiz acaba? Diğer bir yandan, ta 80’li yıllardan itibaren tüm gazetecilik hayatımız boyunca ‘’basına demeç vermem yasak’’ sözleriyle o kadar sık karşılaştık ki YÖK’ün ‘’akademik ifade özgürlüğü’’ diye bir laf etmesi, ne yalan söyleyeyim hoşumuza da gitti. Çünkü devlet memurları neyse de, toplumun daha ilerisinde olması gereken, özgür düşüncenin merkezleri üniversitelerde profesör olmuş kocaman adamların ve kadınların ‘’devlet memuruyum demeç veremem’’ sözlerini her dönem yadırgadığımı itiraf etmeliyim. 80’li yıllar darbe sonrasıydı; ancak günümüzde hala bu gerekçenin arkasına saklanılması anlaşılır gibi değil. İşte YÖK’ün bu kararıyla artık üniversitelerdeki öğretim üyelerinin rahat bir nefes alıp özgürce açıklama yapabilecekleri ortaya çıktı. Bu özgürlük vardı da demek ki bilinmiyordu. Şimdi tüm akademisyenlere bu özgürlüklerini kullanmalarını tavsiye ediyorum. Korkaklığı bırakın da öncelikle şu dekolte meselesine bir açıklık getirin. Ona göre biz de nasıl giyineceğimizi bilelim. jiyle açıklamak Son günlerde olanaksızdır. “Benim kalbimi kıDüşünce, tutum, ran” adlı şiirimi uygulama ve eyokuyup duruyolemleri belirleyen, rum. Bu Patika nekuşkusuz ideolojireleri dolaşacak ALUK ŞIK yi de kapsayan, gerçekten bilmiyohalukisik@gmail.com ama daha geniş rum, şiiri nasılsa bir şey olsa gerek. bir yerlerden okurBence “dünya sunuz. Madem şigörüşüdür” onun irle başladık, oraadı. Neye inanırdan sürdürelim. san inan, örneğin iyi kalpli olmaktır. Can Yücel’in güzelim Türkçesiyle Konuşurken demokrat, davranırken faşist Shakespeare, ünlü 66. Sonesinin bir yerinolmamaktır sözgelimi. Daha güzel bir dünde şöyle der; “Değil mi ki o kızoğlankız erya öngörürken ya da öngörü sahiplerinin dem dağlara kaçırılmış...” Bugünlerde “eryanında makam mevki sahibi olarak doladem” yanında, rahatlıkla “iyi niyet”i de kulşırken, şu anda ve şimdi yanında olanlara lanabiliriz. Birinin giderek yok olmasından, kötü bir dünya sunmamaktır. Evet, sorun ötekinin vandalca çarçur edilmesinden sıiyi kalpli olup olmamaktadır. İnancının gekıldığım için söylüyorum. Sevgili dostlar, reğini kendince yaşamakla, o inancı yoz yaşadığımız iklim hiçbirimizi mutlu etmiyorbiçimde dayatmak arasındaki fark kadarsa, inanın en büyük nedeni, artık bu durudır, söylemeye çalıştığım, görmek istedimun hepimizin yaşamını belirlemesindenğim, talep ettiğim şey. Bu Patika’da çok dir. Büyük yorgunluklarımız, inadına bu deromantik, çok mu hayalperest yürüyor yağerleri korumaya ve aramaya çalışmaktan zar, kim bilir? Ama söyledim ya, aybesleniyor olabilir mi? Baksanıza sonen o demlerdeyim. kağın ve yaşamın haline. Umarım Peki, ne yapacağız? içinizi sıkmıyorum, ama yazarın Üstümüzden saygısızca neruh hali bugünlerde, aynen malananlara, habire ömrüyazdığı gibidir. Erdemsizliğin, müzü emeğimizi sömürmeiyi niyeti nasıl kemirdiğine, saldırdığına, hırpaladığına lerine, incitmelerine izin mi tanık olmaktan yorulmuşvereceğiz? Yanlış anlaşıltur. Oğuz Atay’ın sözüyle, masın, kendi başımıza ge“Sonunda bana bunu da lenlerden dolayı değildir bu yaptınız insanlarım” demlesözler. Böyle düşünüp de, rindedir. Bu sözü ve onca en azından bizim gibi dillensözü ve onca dizeyi, hezedirme olanağı bulamayanlar yanlarına meze yapanlara, olur içindir. Sahi ne yapacağız? Esin olmaz yerde kullanmaktan çeKalkıp şiddete, çirkefliğe, şımaYılmaz kinmeyen pervasızlara benzemekrıklığa sığınacak halimiz yok. ten de çok korkmaktadır. Bir duygu Ellisinden sonra, bir avukat arkadaşhali daha vardır ki, onun adı; örneğin arkatan, bize hukuk yollarını göstermesini istedaşı Mustafa Balbay’ın köşesinde, her gün mek olabilir mi? Bakacağız. biraz daha artan tutukluk ve hücre günleriArtık “meyveli ağacı taşlarlar”, “hiçbir iyinin sayısını okudukça, kendi sıkıntılarını lik, yetenek ve başarı cezasız kalmaz” meabartıyor ve önemsiyor olabilmenin kuşkusellerine; “saksısında ot bitmez, ormanıma su ve utancıdır. dil uzatır”, “lafa bakarım söyleyen adam Ben bir zamanlar, tüm kötülüklerin ideomı, adama bakarım söylediği laf mı?” gibilojilerden, onlara dair seçimlerden kaynaksinden avuntulara sığınmaya, ne niyet, ne landığına, beslendiğine inanırdım. Elbette zaman, ne tahammül kalmıştır. kötülüklerden de, ideolojiler sayesinde kurSevgili Esin Yılmaz’ımızı sonsuzluğa uğurlarken, işte bunları düşündüm. İzmir tulabileceğimize... Artık inanıyorum ki, bu ve hepimiz onu çok özleyeceğiz... kadar kötü olabilme halini, yalnızca ideolo PAT KA I H Dertleşme