05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

c 9 ARALIK 2011 CUMA EGE RAFL ARDA KALDI 3 Denizi bekletmeyin! Deniz ulaşımının körfezin her tarafına özellikle de artık banliyö olmaktan çıkıp kentle birleşen kuzey aksına yayılması isteniyorsa körfezde hızlı vapur çalışması artık engellenmemeli ASUMAN ABACIOĞLU İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin deniz ulaşımını güçlendirmek için yürüttüğü vapur alım ihalesine yönelik son günlerde başlayan eleştiri ve tartışmalar, sizde de, sanki bu konudaki gelişmenin engellenmesi için kasten yapıldığı izlenimi uyandırmıyor mu? Deniz ulaşımının İzmir’in artık dayanılmaz hale gelen trafik sorununu rahatlatacağı konusu üzerine yıllarca konuşulup iş tam da çözüm aşamasına geldiğinde başlayan “yerliydi yabancıydı, hızlıydı yavaştı, pahalıydı gereksizdi’’ gibi eleştiriler sabırsızlığı artırıyor. Zaten bir süredir ihale açmak için hükümetten izin bekleyen belediyenin şimdi de vapurların özelliklerine yönelik bu tartışmalarla engellenmesi kafada soru işaretleri yaratıyor. İzmirlilerin şu anda en büyük sıkıntısı olan trafik sorununun çözümlenmesi ve kent halkının rahatlaması istenmiyor mu acaba? Yıllardır körfezin en uç noktalarından yapılacak vapur seferleri ile trafik sorununun çözümlenebileceğine ilişkin akılcı eleştiriler yapıldı. Kent trafiğinin uçuk projelerle tünellerle, köprülerle değil en ucuz ve sağlıklı çözüm olan deniz ulaşımının güçlendirilmesiyle çözüme kavuşturulabileceği gerçeği, meslek odaları tarafından dile getirildi. İzmir Körfezi’nde ulaşım sağlayan vapurların batması, direksiyonunun kilitlenmesi, iskeleye çarpması gibi olayların ardından körfez vapurlarının ne güvenli ve sağlam oldukları sürece kullanılmaya devam etsinler. Ancak örneğin Güzelbahçe’den kent merkezine nostaljik bir turistik gezi için uygun olsalar da ulaşım için uygun değiller; Güzelbahçe’ye şu anda herhangi bir vapur çalışmıyor; çalışsa da kent merkezine iki saat sürecek bir deniz ulaşımını halk tercih etmeyecektir; zaten bu nedenle geçmişte konulan bu seferler iptal edildi. Üçkuyular’dan sabah erken saatlerde çalışan üç vapur seferi var; her biri 4550 dakikada Alsancak’a ulaşabiliyor ve Üçkuyular’dan neredeyse boş olarak kalkıyorlar. Yani vapur seferlerinin varış süreleri, halkın deniz ulaşımını tercih etmesinde önemli bir etken. Seferlerin sıklaştırılması da deniz ulaşımına yönelik ilgiyi artıracaktır. Her iki etken de vapurların hızıyla doğrudan bağlantılı. Bu yüzden körfezde hızlı vapura gerek olmadığı yolundaki görüş, tümüyle yanlış ve sanırım vapuru Alsancak ile Pasaport arasında kullanan birisi tarafından öne sürülmüş. Bu kişiye sabah saatlerinde Çeşme otobanındaki araç yoğunluğuna bir göz atmasını öneriyorum; sonra Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’ndan kent merkezine doğru devam etsin. Deniz ulaşımının körfezin her tarafına özellikle de artık banliyö olmaktan çıkıp kentle birleşen kuzey aksına yayılması isteniyorsa körfezde hızlı vapurlar çalışmalıdır. İzmir halkının metro ve Hatay ile ilgili öfkesi ancak böyle hafifleyecektir. Çeşme’de yarışma unutuldu OZAN YAYMAN Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Gökhan Erkan, Çeşme Yarımadası üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin girişimiyle 2007 yılında “fikir yarışması” düzenlendiğini ve 2008 yılında sonuçlanan organizasyonda “Farklar ve Tatlar” temalı projenin birinci seçildiğini anımsatıyor. Erkan, yarışması ardından birinci seçilen projenin kent gündeminde yeterince değerlendirilmediğini ve söz konusu projenin rafa kaldırıldığını söyleyerek, “Madem rafa kalkacaktı neden yarışma düzenlendi” diyor. Erkan, “Farklar ve Tatlar” temalı fikrin, yerel değerleri öne çıkaran ve böylece sürdürülebilir bir kalkınma modeli öngören düzenlemeyi savunduğunu kaydederek, “Turizmin kendi kaynağını tüketmemesi projenin öncelikli hedefiydi. Medikal turizm, termal turizm, gastronomi turizmi olguları savunuluyordu. Bu başlıklar, yarımadanın farklı farklı alanlarına dağıtılmış durumdaydı. Bunun yanı sıra çiftlik turizmi, organik tarımın yaygınlaştırılması, ekolojik turizm, botanik bahçelerinin yaygınlaştırılması bunlara uygun butik konaklama tesisleri bir başka projenin fikriydi. Doğal olanı koruyarak, turistin çekilebileceği modeller savunuluyordu. Yarışmayı arımada, yapılaşmaya açanlar, ortaya çıkan fikirleri bir açılırken İzmir harman yapabilir ve bunu kamuoyunun önüne Büyükşehir Belediyesi'nin sunulabilirdi. Ama bu girişimiyle 2007'de gerçekleşmedi” diyor. Erkan, söz düzenlenen fikir konusu fikir yarışmasının ilk başlarda yerel yönetimler yarışmasından elde tarafından benimsendiğini ancak edilen projeler, uygulama gelinen noktada sessizliğe alanı bulamadı. bürünüldüğünü söyleyerek, “Çeşme Yarımadası, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yetki alanında olmamasına karşın, böyle bir yarışma düzenlendi. Bu gelişmeyi çok önemli ve faydalı bulduk. Yarışma sonucunda tüm yerel yönetimlerin, Çeşme Kaymakamlığı'nın, İzmir'deki meslek odalarının ve halkın bir araya gelerek, ortaya çıkan fikirler üzerinde değerlendirme toplantıları yapacağını umduk. Ortaya çıkacak sonuca göre planlamalar yapılacağını sandık. Bu plana karşı, merkezi idareden gelebilecek olası planlamalara karşı kamuoyu oluşturulabileceği fikrine kapıldık. Ancak yanılmışız. Yapılan fikir yarışması sadece yapıldığıyla kaldı ve rafa kaldırıldı” yönünde görüş belirtti. Erkan, Çeşme Yarımadası üzerine “Çılgın Proje” adı altında yapılması gündeme getirilen kanal açma projesine de vurgu yaparak, “Her türlü akademik yaratıcılığın söz konusu olduğu bu fikir yarışmasında, böyle bir kanal açma fikri gündeme gelmedi. Yani orada bir aklı selim çıkıp da, yarımadaya kanal açalım demedi. Yaratıcılıklar bu tür yarışmalarda ortaya çıkar. Demek ki, Çeşme Yarımadası'na kanal açma fikri, bu yarışmanın konusu olamıyor. Yaşam alanları üzerine bilimsel katkı koyacak fikirler rafa kaldırıldığında da ortaya, yarımadaya kanal açma gibi fikirler çıkıyor” dedi. ARAÇ YOĞUNLUGU KIYIDA KÖŞEDE... kadar eski olduğu ve yenilenmesi gerektiği konuşuldu. Belediyenin vapur alımı için onay beklediğine ilişkin haberler ise basında kendine ancak kıyıda köşede yer bulabiliyordu. Sonunda vapur alımı için sona gelindiği ve ihale açılacağı duyuruldu. Bu kez de ihale şartnamesinde vapurlar için gereksiz özellikler arandığı, yurt dışı üreticilerin işaret edildiği, körfezde hızlı vapura gerek olmadığı, paraların çarçur edileceği gibi eleştiriler yapılıyor. İhale bu eleştiriler yüzünden yine geciktiriliyor. Teknik konularda özellikle de alınacak vapurların kompozit gövdeden yapılmasına ilişkin farklı görüşler var. DEÜ Tekne Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Müdürü Doç.Dr. Gökdeniz Neşer, Gemi Mühendisleri Odası’nın eleştirilerine karşı çıkarak, söz konusu malzemenin son derece dayanıklı ve uzun ömürlü olduğunu, Türkiye’de bu teknolojinin geri kaldığını söylüyor. Körfezde hızlı vapurlara gerek olmadığı yolundaki eleştirilere gelince; yıllardır deniz ulaşımının körfezin en uç noktalarına kadar ulaştırılmasını savunan ve her türlü caydırıcı etkene karşın inatla deniz ulaşımını kullanan biri olarak bu eleştiriye katılmadığımı söylemeliyim. Eski tip estetik görünümlü nazlı vapurların arkalarında köpükler bırakarak, tepelerinde uçuşan martılarla birlikte körfezde süzülerek giderken çok hoş bir görüntü oluşturduklarının farkındayım. Bu tip vapurların tarihe gömülmesine de karşıyım; kısa mesafelerde, Y KONUK HASAN FEHMİ MAVİ CHP’nin Yörüngesi Ülkemizin içinde bulunduğu objektif koşullarda CHP’nin hangi sosyal katmanları temsil ettiğini, açık ve net olarak ortaya koyması gerekli ve zorunludur. Çünkü bu gereklilik ve zorunluluğun yaşama geçirilmesiyle günümüze kadar söylenegelen “tüm halkın patisiyiz” gibi “partiyi” yadsıyan, bilim ve gerçek dışılıkların zincirleri kırılacaktır. Partiye iktidar yolunu açacak doğru bir stratejinin de önünü açacaktır. Yoksa bugünkü gibi “sınıflar üstü” politikalarla altmış yıldan beri havada, boşlukta bir yere varılamadığı ortadadır. Bu gidişle iktidar olmadığı gibi bundan sonra da iktidar olamaz, “bir biçimde olunsa bile” iktidarda kalınamaz. CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tek parti stratejisini, “Türk milleti, ayrımsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitledir” saptamasını; bağımsızlık ve özgürlük ruhuyla, altı temel ilkenin üzerine oturtmuştur. Bu tespitini o günkü koşullarda, halkımız benimseyip özümsedi. O zaman, sosyal sınıflar arasında kalın çizgiler yoktu. Henüz sermaye sınıfı oluşmamıştı. Bu nedenle ülkemizin topyekun kalkınmasında inanılmaz başarılar elde edildi. İkinci paylaşım savaşından sonra ülkemiz Batı emperyalizminin mihverine sokuldu. Onların hegemonyasında gelişen ve değişen ekonomik ve siyasal gidişat; dışa, emperyalizme bağımlı, birbirine karşıt sermaye ve işçi sınıflarının oluşumunu ve gelişimini beraberinde getirdi. Giderek “Türk halkı, sınıflara ayrıştırılarak, emperyalizme bağımlı” bir ülke hale getirildi. Ve 1952 yılında Demokrat Parti tarafından NATO'ya sokularak bağımsızlığını yitirdi. Ülkemizde derinleştirilerek yaratılan bu toplumsal, sınıfsal ayrışmalara neden olan ekonomik, siyasal ve sosyal yapısal değişimleri, CHP yönetimleri görmezden geldi. Ciddiye alıp o gün bu gün bir türlü durum değerlendirmesi yapmadı. Yapamadı. Neden? Parti yönetimleri İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, (tabanının, emekçi üye ve taraftarlarının hilafına) bağımsızlıkçı Kemalist yörüngesinden çıkarak, siyasal ve örgütsel olarak batı emperyalizminin yörüngesine girdikleri için hepside ABD ve AB emperyalizmi yanlısı oldu. Böylelikle Mustafa Kemal'in CHP ile bütünleşen antiemperyalist ruhuyla, halkımızın yüreğinde yakılan bağımsızlık ve özgürlük ateşini söndürmek istediler. Kimler CHP’yi emekçi halkımızdan kopararak emperyalist mahfillere hapsettirenler? Partiye çıkarları, umarları için giren, partideki sayıları yüzde bir oranının altında olmasına karşın kendi aralarında bir araya gelerek, hizipleşerek parti yönetimini ele geçirenlerdir. Bunların partinin iktidar olması gibi bir sorunları yok. Çünkü mevcut sömürü düzeniyle herhangi bir çelişkileri yoktur. Sıkıştıklarında birbirlerine karşı, etnik ve inanç boyutlu gruplaşmaları; ayırımcılık yapma pahasına, kullanmaktan geri durmazlar. Partideki hizipleşmeler, partiye çıkarları için girenlerin savunduğu burjuva ideolojisi ve onun bürokratik parti anlayışının ürünüdür. Hizipleri yaratan ve CHP’nin iktidar yolunu tıkayan, emperyalist mihraklarca mayalandırılan; partinin bürokratik parti yapısıdır. Böylesi bir yapı sürgit devam ettikçe; partinin başına kim ya da kimler gelirse gelsin hiçbir şey değişmeyecektir. CHP’de sorun kişi ve kişilikler değil, sorun yapısaldır! Sorun, ancak antidemokratik bürokratik parti kültünü parçalayarak, CHP’yi hapsedildiği batı emperyalizminin mahfillerinden çekip çıkaracak örgütlenme yaratılarak aşılabilir. Bu amaçla İzmir’den emekçi partililer, “CHP’de Emek Platformu’nu” oluşturdular. Platformun amacı, emekçi partililer arasında iletişimi sağlamaktır! Ve bu temelde tüm emekçileri, CHP’yi Kemalist kökleriyle buluşturarak “demokratik halk iktidarları” için ortak mücadeleye çağırıyor. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear