26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

c 30 ARALIK 2011 CUMA EGE Toplumsal olaylarda gençlere yönelik öfke ve şiddet yoğunluğu dikkat çekiyor 3 Bu ne şiddet bu ne celal! ‘ Belki de gerektiği gibi yaşanmamış, yitip gitmiş kendi gençliklerinin hıncını çıkarıyorlar...‘ ASUMAN ABACIOĞLU Bu toplumun en sevmediği kesimin gençler, özellikle de öğrenciler olduğunu anlamak için ille de televizyonda yerlerde sürüklendiklerini görmek gerekmiyor. Otobüslerde, sokaklarda insanların gençlere yönelik kuşku dolu bakışlarına tanık olmak bile bunu anlamaya yetiyor; sanki gençler her an rezil bir davranışta bulunacaklarmış gibi görülüyorlar. Toplumun en değersiz bir başka kesimini de elbette genç kadınlar ve küçük kız çocukları oluşturuyor. Bunu da durmadan her gün bir kaçının öldürülmesinden, tecavüze uğramasından anlıyorsunuz. Sanki gençlik ve genç kızlık, kontrollü bir şekilde bir an önce yaşanıp tüketilmesi gereken bir insanlık durumu ülkemizde. Toplumun gençlere yönelik neredeyse nefret düzeyine ulaşan bu olumsuz ve önyargılı bakışının nereden kaynaklandığını çözmek bilim insanlarının işi; ancak bir tahminde bulunmak gerekirse muhtemelen çoğu insan bu tutumu kendi ana babalarından devraldılar. Belki de gerektiği gibi yaşanmamış, yitip gitmiş kendi gençliklerinin hıncını çıkarıyorlar. Akdeniz Üniversitesi’nde artık gerçek polislerden özel güvenlikçilere devredilen gençlere karşı aşırı güç kullanımında, benzer pek çok olayda gözlediğimiz ‘’nefret ve şiddet düzeyinin yoğunluğu’’, bunun nereden kaynaklandığını sorgulatacak düzeyde insanı rahatsız ediyordu. Özel güvenlik görevlileri üniversiteli öğrencileri saçlarından çekerek yerlere savuruyor, ağızlarını kapatarak tek bir ses çıkmamasını sağlıyor, ellerini arkadan bükerek kelepçeliyordu. Olur da gençlerin ne söyledikleri anlaşılabilir diye müthiş bir telaş içindeydi özel güvenlikçiler. Gerçekten de tek bir kelime bile duyamadık o kadar seyretmemize karşın; epeyce başarılıydılar. Üniversiteli gençlere yönelik bu hoşgörüsüzlük Celal Bayar Üniversitesi’nde daha farklı bir şekilde yaşanıyor; bir hükümet yetkilisini protesto ettiklerinden olsa gerek öğrencilerin aldıkları okuldan uzaklaştırma cezası bekletilerek, özellikle vize sınavları döneminde uygulamaya konuyor, böylece cezanın olumsuz etkisinin daha da artırılması sağlanıyordu. Bir kez daha vurgulayalım; üniversite yöneticileri bu çocukların cezaları daha da etkili olsun, sınıfta hayata bakışı yöneticileri korkutuyor, toplumun büyük bir kesiminin hoşuna gitmiyor. Hoşgörüsüzlüğün düzeyi kindarlık ve nefret ile tanımlanabilecek bir düzeye ulaşıyor. Öğrencileri biber gazı ve tazyikli suyla yere düşürüp tekmelemek, pankart açtı, yumurta attı diye aylarca hapishanelerde çürütmek, eğitimlerini engellemek, yaşamlarının geri kalanını sadece muhalif oldukları için yok etmek, kısacası nefret dolu bir aşırı güç ve cezalandırma yöntemleri uygulamak, başka türlü nasıl açıklanabilir? Sadece siyasi değil çevreci eylemlere katılmak bile gençler için bir suç unsuru olarak kabul ediliyor. Bunun ötesinde ülkemizde genç kızlar ve kadınlar en üst düzeydeki yöneticiden otobüs şoförlerine kadar toplumun bütün kesimlerine sinmiş bir yargılayıcı ahlaki baskı altında eziliyorlar. Toplumu değiştirecek en önemli dinamikler olan üniversite gençliği ve kadınlar böyle baskı altına alındığında, susturulduğunda, kontrolü elinize almış oluyorsunuz. Bu zaten apaçık bir gerçek; asıl şaşırtıcı olan bu kontrolü sağlayan ve uygulayan özel güvenlikçiler gibi aracılarda gözlenen şiddet ve öfke potansiyelinin yüksekliği. Yani kraldan çok kralcı davranan üniversite yöneticileri, tecavüzcülere ceza indirimi yapan yargıçlar, sokakta slogan atan, bildiri okuyan öğrencileri linç etmeye gönüllü olan yaşlı başlı adamlar; kız öğrencisini tacize etmesine gerekçe olarak “erkeklerle kafede oturuyor’’ diyen lise öğretmenleri; toplumdaki bu öfke ve kin gerçekten nereden geliyor ve boyutları nereye kadar gidecek? SARIMSAKLI AHLAKİ BASKI Kumu belediye koruyacak Her yıl binlerce kişinin akın ettiği 14 kilometrelik Sarımsaklı plajındaki kum kaybı yetkilileri harekete geçirdi. Küçükköy Belediyesi, kum kaybının önüne geçmek için sahil bandına duvar örüyor. Belediye Başkanı Mesut Ergin, “Belde turizminin baş unsuru olan kumumuzda doğal nedenlerden ötürü her yıl eksiliyordu. Biz yağmur, rüzgar ve dalgalarla yola saçılan kumsalda önlem alma gereği duyduk. Beldemizde turizmin sürekliliği için plajla yol arasına duvar örüyoruz. Plajımız, Madra çayından gelen alüvyonlarla besleniyordu. Madra Barajı’nın yapımıyla bölgeye kum akışı durdu. Ayrıca baraj, Altınova sahilinde de erozyona neden oluyor. Konuyla ilgili devlet kesim çözüm politikaları üretmelidir” dedi. Geçen yıl başlatılan sahile 50 santimetre yüksekliğinde duvar örme çalışmasının Kıyı Kenar Yönetmeliğine aykırı olduğu gerekçesiyle durdurulduğunu kaydeden Ergin, “Biz de kum kaybını uzman raporlarıyla kanıtlayıp, yeniden izin aldık. Sahil bandına duvar örme çalışması hızla sürdürülüyor” diye konuştu. (OYA UĞRAL) kalsınlar, okuldan atılsınlar diye cezayı tam sınav döneminde uygulamak üzere bekliyorlardı. Bu gayretkeşlikleri herhalde hak ettiği ödülü sağlayacaktır; tebrik etmek lazım. Bu ve benzer olaylarda toplumun her kesiminde; polisinden özel güvenlikçisine, üniversite yöneticilerinden yargıçlara ve otobüsteki, sokaktaki insanlara kadar üniversite gençliğine yönelik bir olumsuz bakışın izlerini görmek mümkün olabiliyor. Gençliğin saf cesareti ve idealizmi, gerçekler karşısında suskun kalamaması, tepkiselliği, C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear