26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

28 OCAK 2011 CUMA c PAT KA HALUK IŞIK 3 Felaketin zilleri çalarken... Çevre tahribatı senaryoları yavaş yavaş gerçeğe dönüşürken, doğa savunucularının eylemleri sert biçimde bastırılıyor ASUMAN ABACIOĞLU Uyku Tulumları Bildiklerimizi anımsayalım. Tarihi kirletenler listesinin ünlü katillerinden General Franko, Kont Barnebau’yu çağırır. “Bana” der, “Yüz bin kişilik uyku tulumu yapacaksın!” Barnebau Stadı, bugün dünyanın en görkemli arenalarından biridir. Harcı, başta büyük sanatçı Lorca olmak üzere, İspanyol yurtseverlerinin ve direnişçilerinin kanlarıyla yoğrulmuştur. Bir başka diktatör Salazar, onca yıl Portekiz’in başında bir bela olarak nasıl kalabildiğini soran gazeteciye, şu unutulmaz yanıtı verir; “3 F sayesinde!” Sözünü ettiği Fado (de ki bizdeki arabesk), Fiesta (Şenlikler) ve Futboldur. Antik Yunan’da, sanatın beyinleri, sporun bedenleri yenilediğine, geliştirdiğine inanılırdı. Bugün kalıntıları dolaştığınızda, spor alanları ile odeon ve tiyatroların içiçe olduğunu görürsünüz. Antik Roma’da işler değişti. Sezarlar ve tiranlar, halkların ilkel güdülerinin okşanmasının, iktidarda kalmak adına çok işe yaradığını keşfetti. Bu dönemin tiyatro oyunlarında kandan, kıyıcılıktan, kaba cinsellikten geçilmez. Roma’daki Kolezyum gibi yerler, gladyatörlerin birbirlerini katlettikleri, bunu izleyen yığınların zevkten transa girip, heyecan içinde imparatorun başparmağını yere mi eğeceğini, yoksa göğe mi kaldıracağını merak ettiği, histerik çığlıklar attığı uyku tulumlarıdır. Burada sözü edilen, uykunun sessizliği değil, hipnoz halinin gürültüyle, şamatayla, acınası bir katharsisle (boşalım) kendini dışa vurmasıdır. Kitle bağırış çağırış içinde tüm enerjisini tulumun içine boşaltır. Güruhun düşündüğü tek şey, izlediklerini kavga dövüş anlatmak ve didişmek, bir sonraki katliam gününü iple çekmek, bahse girmek, kumar oynamaktır. Sporun bedeni hayata yakıştırmasından söz edilemez artık. Tıpkı sanatın asal amacının, aynen bu olduğunu unutmak gibidir yaşanan. Sözümona sanattan anlaşılan da, ya imparatorluk yandaşlığı, ya da kitlenin en ilkel yanlarına seslenmek, insanları uyuşturmaktır. Bu tulumlar, zaman zaman insanların tıkılıp, toplu olarak katledikleri kan havuzlarına da dönüşmüştür. Pinochet döneminin Şili’si başta olmak üzere, tarih böylesi örneklerle doludur. Ama tersi örnekler de az değildir. Kimi zaman bu uyku tulumları, “Zafere Kaçış” filminde anlatıldığı gibi, uyanış, isyan ve zulümden kaçış öykülerine, kimi zaman Hitler gibi manyakların tersyüz edilmesine tanıklık etmiştir. 1936 Berlin Olimpiyatlarında “Ari Irk” saçmalığıyla yetiştirdiği atletler, zenci olduğu için küçümsediği (eline geçirse gaz odalarında boğacağı) Jesse Owens adlı atletin arkasında nal toplamış, faşizm bir de spor alanında unutamayacağı bir tokat yemiştir. Tarih boyunca uyku tulumlarından yükselen sesler, alkış ve pohpohlamadan ibaret olduğu sürece beğenilmiş; itiraz ve protestoya döndüğü hallerdeyse, korku, panik ve öfkeye yol açmıştır. Dünyanın bütün arenalarındaki yaşanmışlıkların, yaşananların ve yaşanacak olanların özeti, bu kadar yalın ve anlaşılırdır. Bunları niye yazıyorum? Metin Kurt gibi gerçek sporcuların, Beşiktaş Çarşı gibi “tuluma girmez, iflah olmaz”ların, kışkırtılmış fanatiklikten nemalanmaya çalışanlara inat, her renkten taraftarın elele yürümesinin ne anlama geldiğini, doğru okumak ve irdelemek zorundayız. Beşiktaşlı olmakla her zaman gurur duymamı sağlayan Çarşı’ya, örneğin “Çarşı tiyatro yıkılmasına karşı; hepimiz Muhsin Ertuğruluz!” pankartı açtıran şey, sahi nedir? Sanat da, spor da tuluma sığmaz. İsterseniz tarihe sorun, uzun uzun anlatsın. İzmir’de geçen gece ardı ardına çakan şimşeklerden sonra yağan fındık büyüklüğündeki dolu, dünyayı bir anda buzul çağına döndüren küresel çevre felaketinin anlatıldığı bir filmi çağrıştırıyordu. Filmde felaket, karpuz büyüklüğünde düşen ve arabaların eğilip bükülmesine, insanların ölümüne yol açan dolu yağmuru ile başlıyordu. Sonra seller tüm dünyayı kasıp kavuruyordu. İşte şimdi bizim bu yaşadıklarımız, çevre felaketi geleceğinin işaretlerini veriyor ancak bazı insanlar bunu anlamamakta direniyorlar. Yaşanacak bir felaket tüm dünyayı etkileyecek; bizim ülkemiz de bundan payını fazlasıyla alıyor. Aslında herkes o kadar da duyarsız değil. Türkiye’nin dört bir köşesinde eylemler ve protestolar sürüp gidiyor. İnsanlar yaşadıkları yerleri korumaya çalışıyorlar. İzmir’de Efemçukuru ve Bergama’da altın madenlerine karşı, Karadeniz’de bütün akarsuları ve çevresindeki doğal yaşamı alt üst edecek HES’lere karşı, İstanbul’da üçüncü köprüye karşı ve en çok da adı Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu olan ancak doğanın ölüm fermanı kabul edilen yasa tasarısına karşı mücadele ediliyor. Ancak bugüne kadar hiç TALANA DEVAM görülmemiş bir doğal yurttaşlara ‘’Sağlıklı yaşam ve tarihi bir çevrede yaşama eser tahribatı hakkı ve çevreyi giderek artan koruma bir hızla sorumluluğu’’ devam ediyor. veren Bir yandan maddelere orman arazileri bakmayın; satılıyor diğer yakında çevreyi yandan korumaya çalışmak Türkiye’nin sahip suç işlemekle olduğu ve bugüne eşdeğer sayılabilir. kadar nasılsa Geriye eylemler korunmuş her yer ve protestolar geri kalıyor. Ancak bu döndürülemeyecek protestoların sesi bir tahribata neden çok cılız çıkıyor; er ne kadar olacak maden ileri demokrasi’ye basında ve medyada işletmelerine açılıyor. kendilerine geçtiğimiz Bu yasalarla Kültür yeterince yer söylense de, bu ve Tabiat Varlıklarını bulamıyorlar. ülkede herhangi Koruma Kurulları, Üstelik Bergamalı artık hiçbir yeri köylülerin destansı bir şeyi protesto korumayacak tam direnişleri bile etmek giderek tersine yok edecek Ovacık’taki altın tehlikeli bir kararlara onay madeninin davranış biçimi verecek kurullar çalıştırılmasını haline geliyor. haline getiriliyor. yıllarca Yakında, çevreyi Onların adlarını geciktirmesine ‘’Korumama korumaya çalışmak karşın son kertede Kurulları’’ olarak engel olamadı. da suç haline değiştirsek yeridir. Çünkü, yasaları gelebilir...’ Yani artık idari değiştirip tüm doğal davalarla doğal değerlerimizi tahribatın durdurulmasının önüne madencilerin hizmetine açmadan geçme yolunu, yöneticiler böyle önce de, yöneticiler tarafından buluyorlar; “Siz misiniz dava açıp mahkeme kararlarının çiğnenmesi da benim yatırımlarıma engel olan, bu ülkede ne yazık ki olağan kabul buyurun ben de yasaları böyle ediliyordu. değiştiririm’’ diyorlar. Diğer yandan her ne kadar ‘’ileri Anayasamızda yer alan ve demokrasi’’ye geçtiğimiz söylense ‘H de, bu ülkede herhangi bir şeyi protesto etmek giderek tehlikeli bir davranış biçimi haline geliyor. Üniversite öğrencilerinin, işçilerin ve siyasi muhaliflerin ardından futbol takımı taraftarlarının da sözlü, alkışlı, ıslıklı protestoları, basın açıklaması yapmaları ya da pankart açmaları, ‘’teröristlikle’’ suçlanarak oldukça sert bir tepkiyle karşılaşıyor. Yani Bergamalı köylüler yanılıp da üst tarafları çıplak bir şekilde sokakları çalı süpürgesiyle süpürmeye kalkarlarsa, yüzlerine gözlerine kalın hortumlarla sıkılan biber gazlı ve coplu dayakla yüz yüze gelebilirler. Artık eskiden olduğu gibi bu tür protesto gösterilerine hoşgörü kalmadı; Başbakanımızın yüzü asılıveriyor. ZM R’ Y NE LK 1980 darbesinden uzun bir süre sonra demokratik yaşama geçişin habercileri olan sokakta protesto eylemleri, ilk kez “çevreyi koruma’’ amaçlı olarak ve İzmir’de başlamıştı. Bu gelenek hala devam ediyor. İzmir’de çevre koruma adına yıllardır yürütülen hukuksal ve eylemci mücadele oldukça güçlü bir birikim yarattı. Bu yüzden İzmir’e ‘’sümüklü, gavur, istemezükçü’’ falan diyorlar. Ancak şimdi Türkiye genelinde yayılan protesto eylemlerine karşı hükümetin artan hoşgörüsüzlüğüne bakılınca, bu neyin habercisidir demek gerekir; ne dersiniz? KONAK BELED YES Kirleten öder!.. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, kentte sorumsuzca davrananlara karşı “disiplin” uygulanacağını bildirdi. Çevreyi kirletenlerin, gürültü çıkaranların, kaldırımları işgal edenlerin, duvarlara, elektrik direklerine afiş asanların bedelini ödeyeceklerini ve cezalandırılacaklarını kaydetti. Konak’ta, kent disiplinini sağlamak amacıyla cezai yaptırımların uygulanacağını belirten Tartan, “Bundan böyle belirlenen bölgeler dışında afiş, pankart ve benzeri duyuruların asılması engellenecek, asmak isteyenlere caydırıcı yaptırımlar uygulanacak. Tekrarı halinde suçu işleyenler belediye encümeninin vereceği kararlara razı olacaklar” dedi. Belediyeden verilen bilgiye göre özellikle Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi ile bölgedeki diğer sokaklar da temizlik işleri müdürlüğü tarafından duyurusu yapılan saatlerde çöp konteynerlerinin dışarı çıkarılması sağlanacak. Sahipleri belli olmayan ve kent içinde çöp yuvasına dönen hurda araçlar noter aracılığı ile tespitleri yapıldıktan sonra kaldırılacak. Kaldırım işgallerine izin verilmeyecek. Yurttaşların, bu konudaki sıkıntılarını, belediyenin 444 35 66 numaralı “Alo Çözüm Hattı”, 433 36 29 numaralı temizlik işleri müdürlüğü, 484 15 10 numaralı zabıta müdürlüğüyle 482 10 36 numaralı çevre koruma ve kontrol müdürlüğüne iletebilecekleri vurgulandı. Hakan Tartan İZMİR KENT GÜVENLİK SİSTEMİ MOBESE deneme aşamasında İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)İzmir İl Genel Meclisi Başkanı Serdar Değirmenci, İzmir'de kurulan kent güvenlik yönetim sistemi projesi (MOBESE) test çalışmalarının gelecek ay başlayacağını bildirdi. İzmir'de MOBESE hazırlıklarına 2007 yılında başlandığını, 10 Ekim 2007 ve 27 Mart 2009 tarihinde yapılan iki ihalenin, tekliflerin yüksek olması nedeniyle iptal edildiğini anımsatan Değirmenci, üçüncü ihaleden sonra 25 Şubat 2009 tarihinde ihaleyi kazanan Siemens firması ile sözleşme imzalandığını kaydetti. Firmanın 6 Mart 2009'dan itibaren çalışmalara başladığını belirten Değirmenci, sistemin komuta kontrol merkezinin Bornova'da bulunan Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlüğü'nde olacağını bildirdi. Buradaki inşaatların tamamlandığını ve sistemin montaj işlemlerinde sona yaklaşıldığını söyleyen Değirmenci, şöyle konuştu: “Sistem iki faz olarak projelendirildi. Şubat ayında test çalışmalarına başlanacak birinci fazda ana merkez tam fonksiyonel olarak çalıştırılacak, 60 kameradan kent izlenecek. Acil çağrı ve Ülkümen Rodoplu, kitabında acil durumlarda başvurulacaklara yer veriyor. Rodoplu’dan ‘acil’ imza duvarda görüntüleme tam fonksiyonel olarak çalıştırılacak. 4 adet plaka tanıma, 4 adet plaka izleme noktasının tam fonksiyonel olarak çalıştırılması için gerekli olan tüm altyapı ve donanım tesis edilecek. Araç takip ve mobil ekip uygulamalarının çalıştırılması amacıyla 5 adet tanışabilir el terminali teslim edilecek ve bu cihazların tam fonksiyonel olarak çalıştırabilmesi için gerekli olan iletişim ihtiyaçları karşılanacak. Kent Güvenlik Yönetim Sistemi'nin yazılımı, yüklenici firma tarafından deneme aşamasına getirildi. Proje kapsamında 1. aşamada kullanılacak donanım yüklenici firma tarafından tedarik edilerek komuta kontrol merkezinde montajları yapıldı.” İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Avrupa Acil Tıp Birliği Başkanvekili Uzman Dr. Ülkümen Rodoplu “Herkes İçin Resimli İlk Yardım Kitabı”nı Konak Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Alsancak Kültür ve Sanat Merkezi’nde imzaladı. Öncesinde ilk yardımla ilgili söyleşen Rodoplu, kaza anında hemen 112’nin aranması gerektiğini vurgulayarak, “Depremlerde ve kazalarda ölümler en çok kırık, çıkık, ezilme ve kanamalardan dolayı oluyor. Acil yardım yapmayı bilmediğimizden veya 112 acil servise zamanında haber vermediğimizden ölüm oranları artıyor. ‘Başkası aramıştır’ diye düşünerek acil yardımı aramayı ihmal etmeyelim. Birkaç kez aranmasının zararı yok” dedi. halukisik@gmail.com C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear