Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 HAZİRAN 2010 CUMA cEGE P A TİK A HALUK IŞIK 3 Etkinlikler, Tuhaflıklar, Uyarılar Mevsimi geldi. Kuzeyden güneye, Ege’deki hemen her yerel yönetim kültürel, sosyal, sanatsal içerikli festivaller, şenlikler, buluşmalar düzenlemeye başlayacak. Program içeriklerine baktığımızda; panel, söyleşi, vb etkinliklerde, üç aşağı beş yukarı benzer adlar okuyacağız. Bir zamanlar şöyle düşünürdüm; “Sanırım birlikte turneye çıkıyorlar ve otobüslerinin önünde şu yazıyor; Üç kişiden onüç kişiye kadar panel, söyleşi gerçekleştirilir...” Bu işin şakasıdır elbette, saygısızlık yapmamak gerek. Kuşkusuz, hepsinin bölgeye, ülkeye ve dünyaya dair “sözleri” vardır ve kulak vermemek olmaz. Dahası, yaşı ilerledikçe, yavaş yavaş aralarında yer almaya, yer verilmeye başlanmış bir arkadaşınızım ve şimdi tümcelerimi çok dikkatli yazmalıyım. Ne olur ne olmaz, çağırmaktan vazgeçebilirler. “Niye çağırmadılar” yeisine kapılabilir, tasadan uykusuz geceler yaşar, karalar bağlayabilirim. Şaka, şaka... Ama bundan sonra yazacaklarım, kendi adıma (ve benim gibi düşünenler için) pek şakaya gelmemektedir. Eğer çağırırsanız... Adımı ve yer alacaksa konuşma başlığımı, broşürlerinize, afişlerinize, pankartlarınıza yanlış yazmayınız. Çağırdıklarınız arasındaki eşitliğeaynılığadenkliğe özen gösteriniz. Sizce “ünlümühim” birinin yanında, masada uvertür ya da ara sıcak olarak oturacak biri miyim, önceden öğreniniz. Başkanınıza, düzenleme komitesine ya da sunucunuza adımı doğru öğretiniz. Ben “Halit Işıkçı” ya da “Hulki Işıl”, hele hele “Haluk Şahin” falan değilim. (Yaşanmıştır!) Bunlar benden çok, kent halkınıza saygısızlıktır. Yanlışınızı, gereğince düzeltebilirim. Sanıyorum her konuşmacı gibi, ben de sayın başkanınızın “gövde gösterisi” için çağrılmayı kabul etmiş bir figüran değilim. Tam zamanında orada olmasını, etkinlik süresince orada oturmasını, oturmayacaksa hiç gelmemesini, kimbilir “ne mühim bir şey için” konuşmamın ortasında kalkıp gitmemesini, giderken avanesini de peşinden sürüklememesini sağlayınız. Önüne dantelli sehpalar, üstüne meyveler, kuru pastalar, garip abes şeyler koymaktan, eksildikçe servis yapmaktan vazgeçiniz. (Yaşanmaktadır!) Bütün bunlar, saray artığı protokol işgüzarlığıdır; bunları kendim için değil, demokrasi anlayışım doğrultusunda, hemşerileriniz için reddedeceğimi biliniz. Konuşmam sırasında, genellikle parlak pantoloncekettuniken az üç cep telefonubavuldan devşirme omuz çantası kombinasyonu içindeki danışman, müdür, müdüre vb. titri taşıyan birilerinin, protokol sıralarına gidip gelmelerini, helak olma çırpınışlarını baştan engelleyiniz. (Yaşanmaktan bir türlü vazgeçilmemektedir!) Ne söylediğini ve ne yanıt aldığını direkt soracağımı, bunu da kalabalık arasında kulaktan kulağa konuşmanın ayıp olduğunu bildiğimden yapacağımı, biliniz. Akşamki konserde “sahne alacak” bir “Bülbülüm Haykırcan, Minimal Yarmagül” falan varsa; gündüzki “sözün erdemi”yle, akşamki “popülist özsüzlük” çelişecekse, aman bana bulaşmayınız. Onlara milyarlık çek hazırlama telaşı içindeyken, beni kartondan “teşekkür vesikası”yla geçiştirecekseniz, düşüncenin de bir “telifi” olduğunu bilmiyorsanız, arkadaşın süitini konuşurken beni nerede yatıracağınızı bile düşünmemişseniz, rica ederim huzurumu bozmayınız. (Yaşanmıştır, hem de kaç kere!) Sonrasında neler olduğunu, gittiğim yerdekileri bilemem, ben sıkılarak anımsıyorum. Kısaca, size “dersimi çalışarak” saygı ile geleceğimi ve saygı bekleyeceğimi unutmayınız. Unutursanız, düşünmemişseniz, lütfen zahmet etmeyiniz. Gelirsem ve bu tuhaflıklar yaşanacaksa, karşılıklı üzüleceğiz demektir. Üç fotoğraf için değmez. Bunlar, bugüne dek açıkça söylenmediğinden, şaşırmakta haklısınız... entte geçmişe dair hiçbir yapı bırakmayın; kalanları da gökdelenlerin arasına gömün, bütün kıyıyı doldurup üzerine kale duvarı gibi apartmanlar dikin, Tantalos’un mezarına gecekondu yapılmasına göz yumun, yeşil alanları yapılaşmaya feda edin ve sonra turist gelmesini bekleyin!.. K İKİ YÜZLÜ TURİZM!.. ASUMAN ABACIOĞLU İzmir’e daha fazla turist çekebilmek için öngörülen projeler, uzun süredir felçli olan birini yürütmeye çalışmaya benziyor. Bu kente yapılan hasar öylesine büyük yani. Gemilerle gelen turistler Efes’e ve Bergama’ya gidiyorlar; kent içinde oyalanmıyorlar. Yabancı turistler, kent içinde neyi görmek isteyebilirler? Yağmalanan, üzerlerine gecekondular yapılan tarihi eserleri mi? Bütün körfez kıyısını kale duvarı gibi kapatan yüksek apartmanları mı? En güzel koyları dolduran ikinci konutları mı? Hiç yeşili ve doğal güzelliği kalmamış betonlaşmış bir kenti mi? baskı yapanlar kimler bir türlü anlayamıyorsunuz. Ya da daha geçen yıl Çeşme’de SİT alanına inşa edilen çirkin ve devasa bir otelin bazı katlarını konut olarak satanlara göz yumanlar kimler? Söylenenlere göre İzmir’de turistlerin gezebileceği bir tek Kordon kalmış. Peki niye hala her fırsatta Kordon’u altı şeritli otoyola dönüştürmek için birileri uğraşıp duruyor? O çirkin viyadükleri otoyolu gündeme getirmek amacıyla kullanıyor? Sonra kentin büyükleri, büyük işadamları, yerel yöneticiler, milletvekilleri ve iktidarın bakanları gelip iddialı demeçler veriyorlar; kentin limanı yetmiyor taşımak lazım, şuraya müze yapacağız, Agora’yla Kadifekale’yi yer altı tüneliyle birbirine bağlayacağız, üstü açık tur otobüsleriyle kenti gezdireceğiz vesaire... Kentte İzmir’in geçmişini anlatan hiçbir yapıyı bırakmayın; özgün mimari yapılardan bugüne kalan üç beş sakız tipi evi mahkeme kararlarına rağmen inşa edilen gökdelen tarzı otellerin arasına gömün, kentin bütün kıyısını doldurup üzerine kale duvarı gibi yan yana apartmanlar dikin, Tantalos’un mezarının üzerine gecekondu yapılmasına göz yumun, yeşil alanları son damlasına kadar yapılaşmaya feda edin ve sonra turist gelmesini bekleyin. Günümüzde yaşanan sorunlara ilişkin ahkam kesenler, nedense bu sorunlar gelişirken uzaktan bakmaktan ya da sessiz kalmış olmaktan dolayı herhangi bir sorumluluk duymuyorlar. Oysa modernleşme ve gelişme adı altında yapılanlar elimizdeki tüm güzellikleri ve değerleri aslında rant uğruna ufalayıp yok ederken her şey gözümüzün önünde gerçekleşti. Biz sadece seyirci kalmakla bile bu kötüye gidişten sorumluyuz. Bütün bu çirkinleşmeden rant sağlayanları burada saymıyorum bile; çünkü onlara ne söz işliyor ne de yasa. KORDON’U KURTARMAK Kordonboyu’na boylu boyunca bir gecede kocaman kayalar yığıldığında, barları, cafeleri ve restoranları denizi göremeyecek şekilde bu kayaların ardında kaldığında ne orada oturanlar ne de işletmeciler yollara döküldüler. Sadece birkaç çevre korumacı ve avukat şimdi elimizde bir tek bu kaldı denilen Kordon’u kurtarmak için mücadele ettiler. Çeşme ve Foça hala görülmeye değer güzellikteyse bunu birkaç arkeoloğa ve avukata borçluyuz. Onların hepsinin isimleri arşivlerde gazete sayfalarının arasında duruyor; isteyen gidip bakabilir. Şimdi Çeşme ve Alaçatı’da küf taşından güzel villalar yapıp satanlar övgü bekliyorlar. Oraların da tükenişi yakındır. Çünkü turistler villa, gökdelen ve beton kıyılar için gelmiyorlar. Bu gidişatın sonucunda yine sadece birkaç kişi zenginleşecek rant sayesinde; her zaman olduğu gibi. Kıyılarımız sonuna kadar kirlendiğinde, tarihi değerlerimiz yok olduğunda hiçbir turist gelmeyecek. Biz betonlaşmış ve çoraklaşmış kıyılarımıza bakıp turizm düşleri kurmaya devam edeceğiz boş yere. VIZIR VIZIR... Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu, turistlerin Efes’le Bergama’ya hızlı trenlerle gitmesi için AliağaMenderes Raylı Sistemi’nin buralara kadar uzatılacağını söylemiş. Bunu duyunca sanki şu anda proje bitmiş ve trenler vızır vızır çalışıyor zannedersiniz. Uzak bir gelecekte belki olabilir ama esnaf acil çözüm bekliyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da kent içinde hemen yeni bir müze yapmaya hazır olduklarını ve Çeşme’de butik oteli teşvik edeceklerini vurgulamış. Çok güzel sözler ancak bugünkü iktidarın bir bakanı bunu söylüyorsa, Çeşme Yarımadası’nı tümüyle imara açmak için SİT alanlarının derecesini düşürmeye yönelik koruma kurullarına (Fotoğraf: EMRE DÖKER) halukisik@gmail.com C M Y B C MY B