Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
27 NİSAN 2010 SALI c SPOR GÜNDEMİ NÜVİT TOKDEMİR 3 Madenciler, üretim sahalarını 25 hektarın üzerine çıkararak GSM’den kaçıyor, ÇED’e yöneliyor ‘GSM olmadı ÇED verelim’ R uhsat konusunda belediyelerle karşı karşıya gelen madencilerin, işlerini Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan bitirdiği vurgulanıyor. EMRE DÖKER AKP hükumetin verdiği sözlerden “güç” alan maden firmaları, doğa tahribatına devam ediyor. 1. ve 2. sınıf gayrı sıhhı müessese (GSM) ruhsatı verme yetkisini elinde bulunduran belediyelerin denetiminden kaçmak isteyen maden firmaları, alınması daha zor olan ÇED sürecine girmeyi tercih ediyor. Bu durumun en açık örneklerini, Bornova sırtlarında görmek olası. Pınarbaşı'nda yerleşim birimine 300 metre uzaklıkta taş ocağı ve kalker kırma tesisi işleten Ada Madencilik firması, Bornova ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden GSM ruhsatı alamayınca çareyi ÇED sürecine girmekte buldu. Yine Pınarbaşı'nda 2007 yılında ÇED'den olumlu rapor alan Batıçim çimento firmasının maden sahası da ormanlık alana dek uzandı. Yasa gereği 25 hektara kadar alanlarda “ÇED gerekli değildir” raporu verilirken, bu alandan büyük araziler ÇED almak zorunda kalıyor. Pınarbaşı'nda Batıçim firmasının sahası, ormanlık alanı da içinde barındırıyor. Ağaçları da traşlayarak maden sahası açılıyor. Sahanın etrafında, “ruhsatlı maden sahası girilmez” yazısı da bulunuyor. Yine tabelalarda ruhsatın 2012'ye kadar devam ettiği açıklanıyor. Çevredeki ağaçlara karşın 2007 yılında alınan ruhsatla çalışmalar sürdürülüyor. Alanın büyüklüğü 25 bin 284 metrekare. 25 hektarın altında kalan alanlarda “ÇED gerekli değildir” raporu verilirken, bu alandan büyük yerler ÇED sürecine girmek zorunda. İzmir Pınarbaşı köyüne 300 metre mesafede 2 taş ocağı ve kalker kırma tesisi bulunuyor. Ada ve Dere İşte İddia! Ayağa kalkmalı İzmir, dediğim zaman geçtiğimiz hafta sonuydu... Bizim Bank Asya’cıların istikrarsızlığına bakıp, “Yine yanılacaksın, bak gör” diyenler oldu... Önemli olan hedef belirlemekse, ben bu yoldaki iddiamı ortya koydum... Ddeim ki: “İzmir, Süper Lig’e bir takımı direk taşıyabiliyorsa, ikincisi için şansı yüzde 50’dir...” Ve bunu sezon başından bugüne yineliyorum. Daha ne diyebilirim ki? İşte şimdi o noktaya geldik... Bakınız hafta sonundaki Bank Asya sonuçlarına; Altay, Kayseri Erciyes’i uzatmada da olsa penaltı golüyle; Karşıyaka deplasmanda ligden düşmesi kesinleşmiş Kocaelispor’u yenince play off’a gitmeyi garantilediler... Bundan büyük sevinç, kutlanası bir başarı olabilir mi? Yönetiminden tutun yandaşına; kentin sporsever sanayi kitlelerinden destek görmeyen bu çocuklarına, ekonomik anlamda yoksul bir sezon geçirdikleri dönemde takımlarını Süper Lig yolunda play off’a taşımaları, alkışa ve övgüye değerdir... Eminim ki, kendilerini ekonomik anlamda rahatlamanın yolunu açacak bu gelişme karşısında kulüp yöneticileri olduğu kadar, onların “büyük düşünürleri” de mutludurlar! Kaldı ki böyle olduğu da kesindir! İzmir, böyle bir sevinci yaşayarak kapattı hafta sonunu... 2. Lig Yükselme Grubu’nda Akhisarspor’un yenilmesine karşın liderliğini sürdürmesi; Göztepe’nin ilk altı aşkı ile Tokatspor engelini aşması da bir başka sevinç oldu kuşkusuz... 3. Lig’de Klasman Grubu’ndan play off için İzmirspor’u yenerek liderliğini perçinleyen Menemenspor’a sevinirken; Elbet lacivertbeyazlılar adına derin bir hüzün kapladı içimizi. İzmirspor’u bugünlere getirenlerin utanç duyması gereken bu tabloyu daha sonra irdeleyeceğiz... Altınordu, bildik tablo içerisinde, iddiasız ligi tamamlamayı düşünüyor. Tek sorunları parasız, pulsuz bu ligin nasıl biteceği ve haziran ayındaki genel kurul. Bir de daha önce hastane olan binanın hangi koşullarda kime kiralanacağı sorunu var ki, o da tam bir bilmece. Görünen, şimdiki yönetimin çözemeyeceği bir sorun olduğudur. Olası gelecekler ise, hem bu sorunu çözüp, hem de TFF’ye olan borçları ödeyerek transferin önünü açmalarıdır ki, söylentiler şu an oynayan futbolcu alacakları ile dev bir rakamla karşılaşmanın söz konusu olduğudur... Yazımızın başına döndüğümüzde; Bir iddia ortaya attık... O yönde ilerliyoruz... İzmir’in futbolda gülen yüzünü görmek istiyoruz... Hepsi o kadar!.. madencilik firmaları dışında kalanlar o bölgeden çekildi. Ada madencilik firmasının ruhsatı Bornova Belediyesi tarafından iptal edilmiş durumda. 1 ve 2. sınıf gayrı sıhhı müessese ruhsatını belediyelerden alamayan bu firmalar çalışma sahasını 25 hektarın üzerine çıkararak ÇED sürecine giriyor. ÇED'den geçmek çok zor olmasına karşın Ege Bölgesi'nde bir çok maden işletmecisinin belediyelerden edinemedikleri ruhsatları ÇED kanalıyla alarak çalışmalarını sürdürdüğü belirtiliyor. ORKUTUCU GİDİŞAT!.. Ege Çevre ve Kültür Platformu'ndan (EGEÇEP) üyesi ve eski Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ertuğrul Barka, Ada Madencilik firmasının üretim artırım talebiyle ilgili süreci izlediğini ve firmaların artık belediyelerin denetiminden kaçmak için ÇED sürecine girdiğini gördüğünü söyledi. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın K “GSM yoksa ÇED verelim” mantığına büründüğün söyleyen Barka, “Artık bakanlık bu konuda kesin kararlı. Kendine yakın gördüğü firmalara, çevrenin durumuna bakmadan rapor vermeyi tercih ediyor. Ada madenciliğin bulunduğu bölgede astım hastalığı son yıllarda katlanarak büyüdü. Tarım arazilerinin üzerin tozlarla kaplandı. Patlayıcılar nedeniyle halk sıkıntılı süreç geçiriyor ve bakanlığın buraya ÇED olumlu raporu vereceğini düşünüyoruz. Bu gidişat bizi korkutuyor” diye konuştu. İzmir İl Genel Meclisi'nin CHP'li üyesi Onur Koçanalı da, İzmir'deki çimento ve taş ocaklarının çevreye verdiği zararın araşıtırılması için mecliste araştırma önergesi vereceklerini söyledi. Son dönem Bornova'nın bu ocakların çıkardığı tozlar nedeniyle büyük sıkıntı yaşadığını söyleyen Koçanalı, bazı firmaların aldıkları ruhsatları kullanarak ağaç katliamı yaptığını kaydetti. Ormanlık alanı da içinde barındıran Batıçim’in işletme sahası, madencilerin yeni taktiğine örnek olarak gösteriliyor. 68’liler CHP’de İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir 68’liler Platformu'nun yürütme kurulu üyeleri, CHP İzmir İl Başkanlığı'nı ziyaret etti. Aydın Ayaydın, Ertuğrul Gezenoğlu, Mustafa Demir, Bülent Tokalıoğlu, Aziz Kurultay, Mustafa Yokuş ve Okan Yüksel’den oluşan kurul adına konuşan Hüsnü Oral, CHP'nin yeni il yönetimine başarılar dilediklerini söyledi. Oral, “Ülkemizin içinden geçtiği zor günlerde, CHP İzmir İl Başkanı Ekrem Bulgun ve arkadaşlarının, İzmir'de CHP örgütünü en iyi şekilde yöneteceğine inanıyor ve başarılar diliyoruz” dedi. CHP İzmir İl Başkanı Bulgun da 68’lilerin devrimci, cumhuriyetçi ve mücadeleci kimlikleriyle bir devre damgalarını vurduğunu belirtti. Bulgun, “Bugün en çok ihtiyacımız olan şey bıkmadan usanmadan Atatürk Türkiye’si ve cumhuriyet rejimi için mücadele etmektir. Bu konuda örnek alınacak bir kuşak varsa 68’lilerdir. Bu kuşağın temsilcilerinden öğreneceğimiz çok şey var ve ben kendi adıma bu tecrübeleri yeni nesillere aktarmak için canla başla çalışıyorum” diye konuştu. unalkaptan@hotmail.com C M Y B C MY B Çanakkale zaferini her yıl ulusça büyük bir coşku ve heyecan içinde kutlamaktayız. Çanakkale’de, yalnızca önemli bir zafer kazanılmamış, aynı zamanda bütün dünya devletlerine ibret olacak müthiş bir tarih yazılmıştır. Her Çanakkale zaferini anma törenlerinde gözlerim dolu dolu oluverir ve ben olmazı başaran efsane torpido gemimiz Nusrat’ı ararım yüreğimdeki sevgi ve duyduğum ölümsüz hasretimle. Kim ne söylerse söylesin, nasıl savunma yaparsa yapsın kesinlikle affedemiyorum ve kabullenemiyorum ona yapılan haksızlığı. Onsuz, içimde yaşadığım acı burukluk, törenlerde beni kahrediyor elimde değil. Ona dokunmak, dokundukça sevmek ve yaşamak, hissetmek istiyorum yakın tarihimizdeki her kahramanlığın destanını. Zaferin izlerini defalarca görmek ve haykırarak dünyaya bir kere daha göstermek istiyorum, "Yurt bizim için namustur" kavramının şerefli abidesini. Nusrat’a sarılıp uzak denizlerin bilinmez sularında kaybolmak istiyorum. Onu görmek istiyorum, yüreğimdeki bütün Nusrat’ı Biz Batırdık!.. sevgi ve özlemle. Gururla seyretmek yıllarca yük taşımasına göz yumduk. istiyorum o kahraman bedeninin Yazarken bile yerin dibine giriyorum bu boğazın serin sularındaki dimdik kahredici utancın yüreğimdeki heybetli duruşunu. acılarından. Nusrat’ın onurlu bedeni, Peki, savaşın kaderini değiştiren kim bilir nasıl dayandı, nasıl göğüs "Nusrat Mayın Gemisi"ne ne oldu? gerdi kendisine yapılan bu haksızlığa. Şimdi nerelerde kahramanlıklar Alanın da, satanın da hiç mi vicdanı yaratan o efsane mayın gemimiz? sızlamadı, hiç mi akıllarına gelmedi Özgürlüğün, kahramanlığın, onun efsaneleşen kahramanlığının cesaretin ve inancın simgeleştiği öyküsü? Hiç mi yürekleri sızlamadı Nusrat mayın gemisine çok böylesine önemli bir büyük haksızlık yapıldı. tarihin sembolleşen Yüzen ölümsüz efsaneyi, bedeni yavaş yavaş işgalci düşmanın hiç bir kaybolup giderken? gücü yok etmeyi Nusrat’ım, hani sen D E Nİ ZCİ başaramadı. Ama biz "anıt" olup, yurt ÜNAL BENLİALPER denizlerin o müthiş topraklarında kahraman kahramanını kendi bir ulusun onurunu ve ellerimizle boğarak batırdık. şerefini temsil edecektin? Hani o Saplandığımız bu utanç batağından yorgun gövdenle, bütün dünyaya hiçbir zaman kurtulamayacağız. Onun meydan okurcasına sonsuza dek onurlu, tarih yazan bedenini yaşayacaktın? Hani sen, yeniden utanmadan sattık. Müze yapılıp varolan bir ulusun denizlerdeki ölümsüz gelecek kuşaklara armağan edilmesi gücü ve varlığının sembolüydün? gerekirken, MersinMagosa arasında Seni Çanakkale’de düşmanın dev çelik gövdeli savaş gemilerinin ölüm kusan topları bile batıramadı. Nasıl oldu da alabora olup Akdeniz’in mavi sularına sessizce gömülüverdin. Şundan kesinlikle eminim ki, mavi suların içinde kaybolurken kahrolmuşsundur, "ben bunu hak etmedim" diyerek. Kim bilir, belki de uğradığın bu utanç dolu haksızlığa daha fazla dayanamayıp kendini Akdeniz’in ılık sularına teslim ettin. Sen yinede sakın hiç üzülme. Sana yapılan bu haksızlığın aynısı "Bandırma Vapuru"na da yapıldı. Üstelik onun sonu çok daha kötü oldu. Param parça edilerek jilet yapıldı. Ama şunu bütün dünya ulusları bilsin ve emin olsunlar ki, hiçbir güç sizleri yüreğimizden silip alamayacaktır. Sen, emperyalizmi, elinde kalan son 26 mayınla perişan edip durdurdun. Kahraman Mehmetçik, korkusuz denizciler, sizler bu topraklar uğruna canınızı seve seve feda ettiniz. Dünya devletleri, ulus olabilmenin gücünü ve erdemini sizlerin gözlerinizde keşfetti. Yerinizde rahat uyuyun. Jilet olmayı beklerken... 1911 yılında Almanya’da imal edilen Nusrat, 1914’te Osmanlı Donanması’na katılmıştı. Çanakkale Savaşları’nın seyrini değiştiren Nusrat, 1955 yılında ordudan “terhis” edildikten sonra MersinKıbrıs hattında yük taşımış, 1989’da Mersin Limanı’nda batmıştı. 10 yıl bu durumda kalan Nusrat, 1999’da bazı gönüllüler tarafından battığı yerden çıkarılmış, ardından Tarsus Belediyesi tarafından restore edilmişti. Nusrat, şimdi Tarsus’taki “Çanakkale Parkı”nda konuklarını selamlıyor. n.tokdemir@hotmail.com