26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 NİSAN 2010 CUMA c 5 TÜİK’in yaptığı araştırma, Türk halkının yüzde 85’inin mutlu olduğunu söylüyor Mutluluğun sırrı istatistikte ASUMAN ABACIOĞLU Biraz kuşkuyla bakmıyor değilim araştırma sonuçlarına. Türk halkını mutlu gösterecek böyle bir sonuç çıkarmak için biraz taraflı davranılmış olunabilir. Gerçi Başbakanımız bile işadamlarını eleştirmiş ve “Emek sömürüsü yapılıyor. Özellikle tekstil sektörü çok acımasız. Özellikle kadınların istihdam edildiği yerlerde acımasızca görüyoruz’’ diyerek halkın pek mutlu olamayacağı koşullara dikkat çekmiş bulunuyor; ancak araştırmacılar bunu bilemezlerdi tabii. KUŞKU... Araştırmada mutluluk, “acı, keder, ızdırabın yokluğu, bunların yerine sevinç, neşe ve tatmin duygularının varlığıyla karakterize edilen durum, hayattan genel olarak memnun olma hali’’ diye tanımlanmış. Belki de araştırma kapsamında kendisiyle görüşülen kişiler, bu tanımı tam anlayamayıp mutluluk durumunu yanlış yorumlamış olabilirler. O anda kendilerine soru sorulduğundan, devlet görevlilerinin kendileriyle yakından ilgilenip hal hatır sorduğunu zannedip anlık bir mutluluk hissi yaşamış olabilirler. Ya da Türk halkının genel özelliği, yabancılara mahcup olmamak, “kan içip kızılcık suyu içtim’’ demeleri gerektiğini düşündükleri için de “mutlu’’ olduklarını dile getirmiş olabilirler. Türk halkının dini inançları gereği “tevekküle’’ yatkınlıkları, kader ve kısmete inanmaları da bu cevabı vermelerinde etken olmuş olabilir. Ahiretteki mutluklarını kastediyor olabilirler. Başka türlü düşünemiyor insan; bu toplumun nasıl bu kadar mutlu hissettiğini bir türlü çözemiyor işte. Araştırmanın insanı hayrete düşüren bir diğer yanı da, ülkemizdeki kadınların erkeklerden daha mutlu oldukları sonucunu çıkarması. Yani ne kadar eziyete uğruyorsanız o kadar mutlu oluyorsunuz bu ülkede. Kadınların yüzde 87.7’si, genel mutluluk oranından bile daha yüksek oranda, erkeklerin ise yüzde 83’ü kendilerini mutlu olarak tanımlamışlar. Bu sonuca göre, kadınlar mutlu mutlu yaşarken erkekleri kahrediyorlar. Çileden çıkan erkekler, mesela inekleri zamanında otlatmaya götürmeyen hamile karılarını bu yüzden döverek ölümlerine neden oluyorlar. Kıskançlıklarından mutsuz olan erkekler karılarının burunlarını, kulaklarını kesiyor, kollarını kırıyorlar. Töre yüzünden kızlarını diri diri toprağa gömüp öldürüyorlar. Bu toplumun erkekleri eşya gibi gördükleri kızları, kadınları “bez bebekler gibi’’ yol ortasında bıçaklayarak, boğarak, vurarak öldürüyorlar. Kadınlar her yıl daha fazla şiddete unalkaptan@hotmail.com C M Y B C MY B ‘ Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2009 yılı Ekim ayında 7 bin 546 kişiyle yaptığı “Yaşam Memnuniyeti Araştırması’’ sonucunda Türk halkının yüzde 85.4’ünün “mutlu” olduğunun ortaya çıkmasını nasıl yorumlayacağımı hala bulabilmiş değilim. Bu konudaki haberler yayınlandığından bu yana düşünüyorum. Sokakta yürürken, otobüste otururken, duraklarda beklerken, pazarda alış veriş yaparken insanların yüzlerine bakıyor ve acaba şimdi şu kişiye mutlu olup olmadığını sorsam ne cevap verir diye aklımdan geçiriyorum. Her köşe başında, mendil satan, dilenen, çöpleri karıştıran yaşlılara veya çocuklara sormuşlar mıdır acaba diye merak ediyorum bu araştırmayı yapanlar. Ya da kapıları mı çalmışlardır tek tek; gecekondulara mı gitmişlerdir soru sormak için? Belki de araba tamircilerindeki çırak çocuklarla konuşmuşlardır mutlu olup olmadıklarını öğrenmek için. Son derece merak ediyorum. ‘ ! D E Nİ ZCİ ÜNAL BENLİALPER Mitolojik Anafor İnovasyon çalışmaları, çağdaş teknolojiye uyum, ARGE, dışa açılım, sosyal güvenlik sisteminde iyileştirme girişimleri, rekabet gücünün artırılarak ihracatın hızlandırılması ve yeni yatırımlarla istihdamın önünün açılması denizcilik sektöründe istikrar ve güven ortamını yaratıp, disipline edecektir. Nitelikli iş gücüne duyulan yoğun talep, günün koşullarına uygun kriterler kapsamında karşılanarak üretim saflarında yerini alması, verimdeki dalgalanmaları ve baskıcı sonuçlarını en alt seviyelere çekecektir. Küresel maskeli balo krizinin kötü ruhlu kralının yarattığı fırtınada sığınacak liman bulmakta zorlanan ve azgın dalgaların tam ortasında kalan denizcilik sektörümüzün komodor teknesi, risk yönetiminde ve direnme gücündeki yetersizliği ile su almaya başlayarak batma tehlikesi geçirmiştir. Meteorolojik verileri takip etmeyen kaptanın teknesi, her an değişebilecek hava şartlarının olumsuz etkilerine teslim olabilir. Bu nedenle denizcilik sektörümüzdeki bütün kuruluşlar, dünya denizlerindeki gelişmeleri her yönüyle izlemek için geniş bir gözlem ağı kurmalıdır. Denizciliğimizin, evrensel vizyonun sahip olduğu kültür şemsiyesi altında kurumsallaşmada yaşadığı sorunların başında, sektörler arasındaki dayanışma, işbirliği, paylaşım ve gerektiğinde birlikte karar alabilme yeteneğinden yoksun oluşu gelmektedir. Daha birçok etken olmasına karşın, öncelikli olarak bu olguların yeşermesinin gerekliliği kesinlikle bilinmelidir. Denizcilik sektörümüz, bilgi ve teknolojiyi üretirken, sosyal güvenlik yasalarının çıkmasında devletle iş birliği içinde olmalıdır. Dünya denizlerindeki ticari payını artırırken bunun nedenlerini de unutmamalıdır. Üretilen bilgilerin ve keşfedilen yeni teknolojilerin, kullanım alanlarına doğru verilerle yönlendirilmesi ve verimli kullanılması, sektörün psikodinamizmini motive ederek, sosyal performansını optimum seviyelere ulaştıracak ve girişimci ruhunu canlandıracaktır. Ulusal denizcilik prodüktivitemizin ekonomik değerlerinin kendi içindeki dönüşümlerinde verimliliğin artması, oluşan yeni sermaye birikiminin nasıl yönlendirildiği ve değerlendirildiğiyle ilişkilidir. İzlenecek olan çağdaş içerikli yönetim anlayışındaki uygulamalarla da, iş sağlığı ve güvenliğinde inanılmaz gelişmeler yaşanacaktır. Ulusal denizcilik sanayi ve teknolojimizde sürdürülebilir katılımcı politikaların başarılı olabilmesi için, çevreci ve sosyal güvenlik içerikli üretim ekonomisinin sürekli canlı tutulmasının önemini anlamak zorundayız. Aksi durumda, küreselliği evrensel boyutlara taşımaya hazırlanan salyalı ağızları ile dişlerini gıcırdatan dış güç aktörlerinin, denizlerde yarattığı anaforların içinde döne döne mitolojik efsanelere karışır gideriz. Araştırma sonucuna göre, kadınlar mutlu mutlu yaşarken erkekleri kahrediyorlar. Çileden çıkan erkekler, mesela inekleri zamanında otlatmaya götürmeyen hamile karılarını bu yüzden döverek ölümlerine neden oluyorlar!.. uğrayıp, daha çok sayıda cinayete kurban gidiyorlar ama yine de mutlular. Alçıya alınmış kırık kolları ve yerine dikilmiş kulaklarıyla kocalarının ardı sıra evlerine, “mutlu yuvaları’’na dönüyorlar. Mutlu değilim demekten ya çok korkuyorlar ya da yaşadıkları bu şiddeti, kadın olmanın gereği olarak görüyorlar. Tıpkı, bu toplumda kadın olarak hiçbir ayrımcılığa uğramadığını savunan, aralarında eğitimlilerin de bulunduğu kadınlar gibi. Araştırmada mutluluk düzeyi öğrenim durumu ve yaş grubuna göre değerlendirildiğinde en mutlu kesimi 1824 yaş arası ve üniversite mezunu olanlar oluşturuyor. Anlaşılan üniversite mezunu milyonlarca işsiz, bu işsizliği kendine dert etmiyor. Üniversiteyi bitirme şansına erişen gençler kendilerini mutlu hissediyorlar. Yeter ki dersane paralarını ödeyemediği için anneleri hapse girmesin; çünkü o zaman gidip öldürüyorlar kendilerini. Türk insanları mutlu olmadıklarında ya intihar ediyorlar veya birilerini öldürüyorlar; sanırım bu ikisi arasında bir durum yok. Geliri 600 lira ve altında olanların bile yüzde 75’inin mutlu olduğunu ortaya çıkaran bu araştırma sonuçları insanı deli ediyor; bir türlü bu sırrı çözemiyorsunuz. Türk insanı bunca açlığın, yoksulluğun, sefaletin, işsizliğin, ayrımcılığın, umutsuzluğun içinde mutlu olmayı nasıl becerebiliyor? Bence TÜİK’in bir sonraki araştırması, bu mutluluğun sırrını çözmeye yönelik olmalı. DELİ EDİYOR...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear