05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 Garip değil mi, ne zaman adını ansam ya da bir rastlantıyla aklıma düşse ona karşı hala eksilmemiş bir güven duygusu içimi doldurur. Açık konuşmak gerekirse buna bir türlü aralarında hiza tutturamayan, onun dışında yaşayan ve günümüze dek ayakta kalan politikacılar ile yaptıkları yanlış üstüne yanlışları mı neden oluyor, kestiremiyorum. Ama şu da var: Güncelin dayanılmaz hafifliğinde kimi kez onu da, bir vakitler önerdiklerini de (özellikle kişisel önerdiklerini) döneminde milletçe onu ciddiye almamamızın acısı (şimdi) siyasal ve toplumsal pişmanlıklarla kendini daha da çok hissettiriyor. Bir ülke düşünün ki, tümü bir ya da en çok üç ilin ekonomik egemenliğine bölüştürülmüş ve o ülke yönetimi de, denetimi de yine bu azınlık illerinin elinde olsun... Mümkün müdür? O, bunun önüne durmak istiyordu; c ALAFORTANFONİ TARIK DURSUN K. 16 KASIM 2010 SALI ‘Hâl ve Gidiş’ Kaç? dönüştürülmemiş midir? Yanlış anlatılıp dolayısıyla da yanlış anlaşılan kimi olguların garip yazgıları olur. Zaman dediğimiz etken üzerinden gelip geçtikten, yani köprülerin altından onca sular aktıktan sonra toplumda ansızın bir ayılma olur ve genel bellek nisyan ile malul olmaktan yakasını sıyırıp geçmişte bıraktığı asıl gerçeği görür. İşte o ziyadesiyle ünlü köykent gerçeği öyle bir gerçekti. (Lütfen hatırlayınız) Bugün aynı toplum, aynı (fakat daha bir oturmuş, kendi öz çıkarlarıyla yine öz gerçeklerine artık daha bir vakıf) kişinin ya da kişilerin ülkenin tümünü kapsayacak yeni ve ilginç söylemlerinin beklentisi içindedir. (Öyle değil mi sizce de?) durmak ve geneldeki toplumsal yapıyı A’sından Z’sine dek değiştirmek istiyordu. Ortaya büyük bir coşkuyla attığı “köykent projesi”nin (hatırlayalım: “toprak işleyenin su kullananın”) döneminde gördüğü inanılmaz tepki, köy enstitülerinin gördüğü tepkinin kat kat üstündeydi. Yanlış anlaşılmak, Türk politikasının ve politikacısının değişmez yazgısından sayılır. Burada suç, yalnızca yanlış salt anlatanda değildir olmamalıdır da. Türk politika zenaatının bir türlü yakasını kurtaramadığı rekaketkekemelik olgusu, kimi zaman, ülke yararına programlanmış birçok şeyi de daha “doğum öncesi” durumunda iken “sakıtı cenin”ine Sorun: Ülkenin kanayan yarası güney ve güneydoğu Anadolu için toplumsal güveni ve yeniden çağdaş yapılanmayı beraberinde getirecek bir “tasarı” bugüne dek gündeme gelmemiş, getirilmemiştir. Neden? Neden, bir tanrı kulu kürsüye çıkarak bu kan, ölüm ve gözyaşı sarmalındaki sınırsız bir güvensizlik kumkuması “olay”a bir çözüm bulmadı, bulmuyor ya da tümü bir olup bulmuyorlar? Yine neden içimizi durmaksızın kanatan bu “olayın”ın çözümü dağlarda gerillalara, kentlerde de “şehir eşkıyalarına” bırakıldı, bırakılıyor? Güven sorununa gelince... “Yanlış” sözü veren de mi, yoksa o sözü dinleyip yanlışı baş tacı edenler de mi?.. Çağdaş politikada artık kimse iki yanlıştan bir doğruya varamıyor.. O günlerin politikacısı da, politikası da çok gerilerde kaldı da ondan. EGE’den SERDAR KIZIK I Baştarafı 1. Sayfa’da DT’DE PERDELER KAPANMIYOR... İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Devlet Tiyatrosu bayram süresince perdelerini tutkunları için açık tutmayı sürdürecek. Tiyatronun Konak Sahnesi’nde “Bir Garip Orhan Veli” adlı oyun yarın, perşembe ve cuma 20.30’da izlenime sunulacak. Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi’nde de “Şili’de Av” adlı oyun da perşembe ve cuma günü yine 20.30’da sanatseverlerle buluşacak. Konak Melek Ökte Sahnesi’de “Henry ve Alice’in Gizli Yaşamı”nı cuma günü yine aynı saatte sahneye koyacak. rhan Veli Kanık’ın şiirlerinden, Murathan Mungan’ın uyarladığı “Bir Garip Orhan Veli” adlı oyunu Tayfun Erarslan yönetiyor. Yönetmen Yardımcığılını Yusuf Köksal’ın üstlendiği oyunun dekor tasarımı Behlül Tor’a ait. Oyunun kostümlerini Nalan Alaylı hazırlanken, O İbrahim Karahan da ışıkla karekterlere can katıyor. Oyunda, Orhan Veli’nin bir döneme tanıklık eden şiirlerinden yola çıkan ekip, hüznün ve sevincin harmanlandığı şiirinin aynasında, izleyicisine de kendisinden birşeyler bulabileceği bir evren sunuyor... Belediyesi arasında “iletişimin kopma noktasına geldiğini” söylemiş. Neymiş acaba sorun? “Kocaoğlu’nun katı, demokrasi dışı, esnafın yanında olmayan, agresif tutum ve davranışları...” Nedenmiş? Kordon’da yazın sıcaktan, kışın yağıştan korunmak için kurulması gereken 80 santimlik uzantılara izin vermiyormuş Başkan, tente cezası uyguluyormuş. İyi ki izin vermiyor, doğru yapıyor Kocaoğlu. Çünkü yıllardır işletmelerin ihlalleri dur durak bilmedi. Yurttaşların kaldırımları kullanma haklarına aldırmadılar. Bir karış daha yer kazanmak için sürekli kırmızı çizgileri ihlal etmeye giriştiler. İşletmelerin önüne yerleştirdikleri hanutçularla insanların önünü kesip, müşteri kapmaya çalıştılar. Son dönemde biraz frene bastılar ama Pasaport’takiler hâlâ aynı yöntemi kullanıyor. Anımsayın bir zamanlar naylonlarla seraya dönüştürmüşlerdi Kordon’u. Bildiklerini okumak isteyenler var aralarında. Kocaoğlu, “Taviz yok. Kordon, orada dükkan kiralayanların çiftliği de değildir, arka bahçesi de...” demiş. Şanlı, bu sözlerin hakaret anlamı taşığını savunuyor. Aynı görüşte değilim... Şanlı, Kordon’a tuvalet istiyor. İşletmeciler, Kordon’a gezmek için gelenlerin yeşil alanda tuvalet olmamasından dolayı ihtiyaçlarını dükkanlarda karşılama yoluna gittiklerinden yakınıyorlarmış. Ama ihtiyacını gidermek için işletmelerin tuvaletini kullanacak bir insan, dört beş lira verip çay kahve içse, bir şey diyemeyecek Şanlı. Öte yandan haklı olduğu konular da var Şanlı’nın. Diyor ki: “Kordon trafiğe kapansın, buraya nostalji için tramvay kurulsun. Seyyar satıcılar kaldırılsın. Özellikle çocuk satıcıları biz görüyoruz ama polis bir türlü göremiyor. Bu çocukların çalışması kanunen suç. Faytonların bulunduğu mekanlar, ahır gibi kokuyor. Kokudan turistler de rahatsız oluyor. Buraya ızgaralardan güzel bir sistem yapılıp pislik giderilsin. Çöpler zamanında toplanmıyor, hurda toplayıcılar da çöpleri karıştırıp etrafı kirletiyor.” Bu arada Kordon’da, Pasaport’la Konak arasındaki bölüm, gerçekten içler acısı. Seyir terasları işgal altında. Farklı malzemelerden masa ve sandalyeler. Değişik masa örtüleri. Daha da önemlisi yoldan gelip geçenlerin önünü kesen, insanları neredeyse zorla oturtmaya kalkan “eşkıya”lar... Haberlere göre bu nedenle hanutçularla yurttaşlar arasında sık sık tartışma yaşanıyor. “Belaya bulaşmak” istemeyen İzmirliler, yollarını değiştiriyor. Asıl İzmir’e ve Kordon’a yakışmayan bu manzara karşısında “kararlılık gösterilmeli, ödün verilmemeli.” Sayın Kocaoğlu, zabıtalarınız kaç kez operasyon yaptı, kaç kez kavga dövüş çıktı ama oradaki üç beş işletmeyle baş edemedi. Çözüm bekleniyor... ??? Türkiye, bir doğu imparatorluğunun 23 milyona, 4 milyon olan sığır sayısı küllerinden emperyalizme karşı ise 9 milyona ulaştı. Tarımda ortaya KONUK zaferle kurulmuştu. Tarih çıkan bu olumlu gelişmelerde, tarıma Prof. Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI sahnesinden silinmek üzere olan bir yönelik olumlu politikaların fiyat ve halk, Atatürk’ün önderliğinde Kuvayı vergi değişkenleri yoluyla çiftçiler Milliye temelinde Cumhuriyet rejimine lehine kaynak yaratılması, geçmişti. Siyasal bağımsızlığını oluşturulan deneme ve araştırma kazanan Türkiye, ekonomik istasyonları ile Anadolu’nun erkek bağımsızlığını da kazanmalıydı. nüfusunun yeniden toprağa Ancak bu, askeri zaferden daha da dönmesine olanak veren barış zordu. Çünkü memleketin ekonomisi ortamı rol oynadı. tam bir yıkıntıydı. Tarımsal üretimi de Kısaca, Türk mucizesi tarımda da halkı doyuramaz durumdaydı. 13.6 gerçekleştirildi, tarımsal üretim arttı. milyon nüfusun 10.3 milyonu kırsal kesimde Türkiye, öncelikle üç beyazda; un, şeker ve bezde yaşıyordu. Toprak dağılımı adaletsizdi. Ailelerin dışa bağımlılıktan kurtulmaya başladı. Köylü üzerinde yüzde 5’i toprakların yüzde 65’ine sahipti. ağa ve beylerin egemenliği giderek azalma yoluna Feodalitenin egemen olduğu doğu ve güneydoğu girdi. Bütün bunlar aynı zamanda ulusal birliğin bölgelerinde ise ağalar devlet konumundaydı. Tarım güçlendirmesine de hizmet etti. Halkın devletine teknikleri son derece geri, köylü eğitimsizdi. Çok az güveni arttı. sayıda ziraat mühendisi, veteriner hekim ve tarım Ne yazık ki günümüzde Atatürk’ün bıraktığı mirasa teknisyeni vardı. Tarımsal üretim, halkı besleyemez yeterince sahip çıkamadığımız görülüyor. Tarım durumdaydı. Ekmeklik unun bile çoğu dışarıdan dahil, Türkiye ekonomisi dışa bağımlı bir ülke getiriliyordu. Şekerimiz ve yağımız yoktu. Et, durumuna geldi. Ortaya çıkan olumsuzluğun içsel ve bayramdan bayrama bile bulunamıyordu. Hayvanlar, dışsal birçok nedeni var. hastalıktan kırılıyordu. Nüfusumuzun yarısı hastaydı. İçsel nedeni; çıkarları Batı’yla bütünleşmiş Üç milyon insan trahomluydu. işbirlikçilerin topluma egemen olmasından Bu olumsuz tespitleri uzatmak olası. İşte Atatürk ve kaynaklanıyor. Bunların, İslamcı ya da laik görünümlü arkadaşları ülkedeki ortaçağı yenmek, tam bağımsız olmaları önemli değil. Dışsal nedeni ise Batı’nın bir Türkiye yaratmak için olağanüstü atılımlar yaptılar. Kemalizm’e karşı beslediği düşmanlık. Çünkü Ekonomik atılımların en somut göstergelerinden biri Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün önderliğinde tarımda gerçekleştirdikleri işlerdi. Toprak reformu emperyalizme karşı verilen bir bağımsızlık savaşı ile fikrinin temelleri atıldı. Çiftçilerin örgütlenmesi ve kurulmuştu. Batılı güçler, bu nedenle Sevr kooperatifleşmesinde önemli atılımlar yapıldı. Antlaşması’nı yırtan ve Lozan Antlaşması ile siyasal Atatürk’ün kendisi de birçok tarım ve tüketim ve ekonomik bağımsızlığını silahlı gücüyle kabul kooperatifinin kuruluşunda bir numaralı üye oldu. ettiren Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Atatürk’ü bir türlü Tarımsal desteklemeler başlatıldı. Bir köylü vergisi kabul edememişlerdi. Çünkü Türkiye, bağımsızlık olan aşar kaldırıldı. Çiftçinin tohumluk ve damızlık zaferi ile aynı zamanda diğer sömürge ve yarı hayvan gereksinmesini karşılamak amacıyla devlet sömürgeler için örnek olmuştu. Yaşadığımız günlerde çiftlikleri kurulmaya başlandı. Tarımsal eğitim Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararlarda, Amerika çalışmaları bağlamında öncelikle orta eğitim Birleşik Devletleri’nde üretilen senaryo ve düzeyinde okullar açıldı. Tarımsal yüksek eğitim için yaklaşımlarda bu nedenle Kemalizm’in sona de bir tarım üniversitesi olan Yüksek Ziraat Enstitüsü erdirilmesi görüşleri dile getirilmektedir. kuruldu. Bu enstitü, aynı zamanda Türkiye Çözümde ölçü, büyük çoğunluğun çıkarlarına Cumhuriyeti’nin de ilk üniversitesi oldu. Tarımsal yönelik ekonomipolitika yaklaşımlarıyla ilgili. Ölçü, araştırmageliştirme etkinlikleri başlatıldı. Araştırma emek ağırlıklı toplumsal sınıf ve katmanların istasyonları ve enstitüleri kuruldu. emperyalizme karşı duruşlarıyla doğrudan bağlantılı. Atatürk döneminde, 1923–1929 yılları arasında, İşbirlikçiler “Türkiye Ankara’dan yönetilemez” tarımsal üretimin yıllık büyüme hızı yüzde 8.9’u diyorlar. Kimileri açık, kimileri örtük, Avrupa Birliği ve bularak milli gelir büyüme hızını (yüzde 8.6) geçti. Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye biçtiği ılımlı 19301939 yılları arasında ise küresel kapitalizmin İslam gömleğini giymeyi savunuyorlar. Çözüm, yaşadığı büyük buhranın olumsuzluğuna karşın, ekonomik ve siyasal tam bağımsızlıktan geçiyor. tarım kesimi büyümesini sürdürdü. Bu dönemde Emeğiyle üreten ve geçinen ulusalcı güçlerin iktidara tarımda yıllık büyüme hızı yüzde 5.1 olarak yürümesinden geçiyor. Atatürkçülükten, bir başka gerçekleşti. 1923’te 972 ton olan buğday üretimi deyişle onun yarattığı Türk mucizesini yeniden 1939’da 3636 tona çıktı. 15 milyon olan koyun sayısı hayata yansıtmaktan geçiyor. BİR GARİP ORHAN VELİ Türk Mucizesi ve Tarım cEGE İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Ege Bölge Temsilcisi: SERDAR KIZIK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: MİYASE İLKNUR Editör: HAKAN DİRİK Görsel Yönetmen: OĞUZ YILDIZ İlan: ZUHAL ALTUNGÜNEŞ YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul İSTANBUL: Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 İZMİR: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Pasaport/İzmir Tel: 0 232 441 12 20 (10) hat Faks: 0 232 441 87 45 BASKI: DPC İzmir Tesisleri Ege Caddesi No: 36 SarnıçGaziemir DAĞITIM: YAYSAT Ege Caddesi No:36 SarnıçGaziemir serdarkizik@cumhuriyet.com.tr eposta: izmir@cumhuriyet.com.tr Cumhuriyet Gazetesi’nin parasız ekidir. Salı ve Cuma günleri yayınlanır. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear