26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 KASIM 2010 CUMA cEGE P A TİK A HALUK IŞIK 3 Bellek ve Müze Haftalık yazılar yazıyorsanız, kimi zaman ister istemez, günceli kaçırıyorsunuz. “Güncel dediğin ne ki, dönüp dolaşıp aynıbenzer sorunlarla boğuşuyoruz” diyorsanız, bu da doğrudur. Yine de yazarların çoğu, bu sıkıntıyı yaşar, hayıflanır. Tıpkı 16 Ekim’de yapılmış bir panelin izlenimlerine, sıranın bu hafta gelmesi gibi... Konak Belediyesi tarafından düzenlenen, Prof. Dr Tomur Atagök, Dr. Nevra Ertürk ve Meral Akkent’in konuşmacı olarak yer aldığı “Müzecilik ve Türk Müzeciliği” paneli, gerçekten aydınlatıcı ve düşündürücü bir etkinlikti. Müze ve müzecilik nedir sorusundan, konuyla ilgili yaşadığımız vahim sorunlara ve elbette çözüm yollarına dek uzanan bir yolculuktu. Üç “Cumhuriyet Kadını”, bilgi ve birikimin hayata nasıl müdahale edebileceğini, etmesi gerektiğini, düşünce ve önerileriyle bir daha kanıtladılar. Paneli izlerken, bir söz dolaştı durdu kafamda. Ahvalimizin nedenlerini de, çözümlerini de özetliyordu. Paylaşayım: “Bir vatanın sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşanmış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer.” Bu söz, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına egemen olan tarih bilincini anlattığı kadar, müzecilik anlayışının ve çalışmalarının da önsözü olarak kabul edilir. Bu nedenledir ki, Kurtuluş Savaşı'nın ağır koşulları sürerken, Sakarya Meydan Savaşı verilirken, top sesleri Ankara’dan duyulurken, geleceğin başkentinde Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin ilk adımını oluşturan “Eti Müzesi” kurulmuştur. Bu bir anlamda, dosta düşmana, “Yeni bir ülke kuracağız ve ülkemizin geleceği kadar, geçmişine de sahip çıkacağız” anlamında, irade ve kararlılık beyanıdır. Bu kararlılık nedeniyledir ki, onca meşakketle uğraşılırken, Sardes kazılarından çıkarılıp İzmir Lisesi'nde korunan ve İzmir’in kurtuluşundan az önce New York Metropol Müzesi'ne kaçırılan yapıtlar, 1924’te Türkiye’ye iade edilmek zorunda bırakılmıştır. 1921 1937 yıllarında Ankara’dan Sinop’a, Kayseri’den Tire’ye 24 müze kurulduğunu biliyor muyuz? Peki, 1937’den 2010’a kaç müze kurulmuş, merak ediyor muyuz? Bilgi ve merak, çağdaşlık ölçütlerinin önde gelen kavramlarıdır. Halimizin nice olduğu, bu kavramlarla olan ilişkimiz oranındadır. Geçmişle ilgimizin, “Gavur buraya altın gömmüştür”den öteye gitmemesi kadardır. Ne bileyim, 1920’lerde Eti Müzesi kurmakla, 2000’lerde Ankara’nın göbeğinden “Hitit Güneşi”ni yok etmeye kalkmak arasındaki saçmalık kadardır. On binlerce yıllık insanlık ve uygarlık mirası bir lahitin önüne “Sevdim seni kara gözlüm” yazmak, arkasına geçip defi hacet yapmak kadardır. Bu ülkenin geçmişi vagon vagon taşınırken, “Memlekette taş mı yok, götürsünler” kayıtsızlığı kadardır. “Müzelik! Antika! sözcüklerinin, kimi ülkelerde heyecan yaratırken, kimi ülkelerde birer küfre, aşağılamaya dönüşmesi arasındaki fark kadardır. Örnekleri uzatmaya gerek var mı? Değerli panelistler, “ekomüze”den “müzelerde ısı ve su yalıtımı”na kadar, pek çok konuya değinirken, içimizi sıkan yaşadığımız gerçeklerdi. Konu elbette ciddi, uzun ve bir çırpıda anlatılamayacak kadar önemlidir. Algı ve farkındalık yaratmak için, lütfen biraz çaba! İşe, kentimizde bulunan, kurulmasına çalışılan müzeleri sahiplenmek ve çocuklarımıza, gençlerimize tanıtmakla başlayabiliriz. Başlangıçta andığımız sözün sahibini ve 16 yılda 24 müze açılmasını sağlayan önderi merak edenler olabilir. Söyleyelim; Mustafa Kemal Atatürk... halukisik@gmail.com Bir kent vapurunu istiyor ASUMAN ABACIOĞLU Haftalardır basında yankısını bulan bir “vapurumu istiyorum” kampanyası sürdürülüyor. Alsancak’tan kalkan son vapur seferinin saatinin öne alınmasına tepki gösteriyor Alsancak esnafı. KarşıyakaAlsancak hattını kullanan Karşıyakalılar da vapur seferlerinin işe geliş gidiş saatlerine uygun olmadığı gerekçesiyle imza toplayarak farklı bir açıdan bu kampanyaya destek verdiler. Peki körfezin güney tarafında yaşayan İzmirlilerin deniz ulaşımından yararlanabilmeleri için ne yapılması gerekiyor acaba? Örneğin Güzelbahçe’de, Narlıdere’de, Balçova’da yaşayan ve her gün Konak, Alsancak yönüne işe ya da okula gidip gelenler için vapur seferleri düzenlenemez mi? İzmir gibi deniz ulaşımından yararlanmaya daha uygun konumda bulunan başka bir kent var mıdır bilmiyorum. U şeklindeki körfezin karşılıklı işleyecek vapur seferleriyle birbirine bağlanması en kolay ulaşım yolu olarak görünüyor. İki nokta arasındaki en kısa mesafe düz bir çizgi çekilmesiyle sağlanır. Ama biz ne yapıyoruz? Güzelbahçe’den Konak’a K arşıyakaAlsancak arasındaki vapurlarda sefer saati krizi yaşanıyor, ancak körfezin güneyine sefer bile yok. ya da Alsancak’a gitmek için bütün körfezi boydan boya kara yoluyla dolaşıyoruz. Neyse ki Karşıyaka’ya, Üçkuyular Vapur İskelesi’ni kullanarak, sadece arabalı vapurlarla da olsa gidilebiliyor. Ama nedense koskoca Üçkuyular Vapur İskelesi’nden Alsancak’a, Pasaport’a veya Konak’a vapur kaldırılamıyor. Böyle bir olanak olmadığı için Güzelbahçe, Balçova, Narlıdere, hatta yaz aylarında Çeşme’den her gün işe gidenleri taşıyan binlerce araç, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nda tıkanıp kalıyor. Bu, hem enerji, hem de zaman kaybı demek. Trafiğe çıkan binlerce aracın sahibinin, araçlarını evde bırakıp toplu ulaşımı tercih etmesiyle elde edilecek benzin tasarrufunu ve havaya karışması engellenen egsoz gazını düşünün. Aynı tıkanıklık sabah ve akşam saatlerinde Altınyol’da yaşanıyor. Ancak yakında hizmete gireceğini umduğumuz AliağaMenderes arasını bağlayacak trenlerin Karşıyaka’dan Alsancak Konak yönüne gidenlerin önemli bölümünü taşıyarak, Altınyol’daki trafik yükünü azaltması beklenebilir. Ancak Üçkuyular Meydanı’na doğru inşaatı hala devam eden metro tamamlanıncaya kadar Üçkuyular Vapur İskelesi’nden körfezin güney kesimindeki yolcuları KonakAlsancak tarafına taşıyacak vapur seferlerinin hizmete konması en akla uygun çözüm olarak görünüyor. Bu iskele, otoparkının büyüklüğü ve otobüs seferlerinin sıklığı ile farklı yönlere vapur seferlerinin işletilmesine oldukça uygun bir konumda. Çevrede yaşayanlar yaya olarak da bu iskeleye ulaşmaya çalışıyorlar; araç trafiği bakımından çok yoğun olmasına karşın vapurla seyahat etme arzusunda olanlar karşıdan karşıya geçerken ezilme tehlikesini göze alıyorlar. Burada, yayalar için daha uygun bir geçiş olanağı sağlanmasının gerekliliğine de dikkat çekelim. Ancak iskelenin sadece Karşıyaka ve Bostanlı yönüne yapılan seferlere açık olması, aslında iyi bir mekanın verimsiz kullanı mından başka bir şey değil. Güzelbahçe’ye balıkçı barınağı yapılacağına ilişkin haberler bu gözle okununca, bir umut oluşturdu. Belki barınağın bir tarafı da vapur seferlerine uygun şekilde düzenlenirdi. Böylece özellikle işe gidiş geliş saatlerinde konacak birkaç vapur seferiyle körfezi boydan boya dolaşmaya gerek kalmadan, saatlerce yollarda beklemeden, Konak, Alsancak, Pasaport’taki işlerine insanlar kolayca, işkence çekmeden ulaşabilirlerdi. İzmir Büyükşehir Belediye yetkililerinin “Bir kez denedik ama yolcu olmadı’’ açıklamasını duyar gibi oluyorum. Her zaman bu savunma yöntemini kullanıyorlar. Ancak, körfezde çalışan “yavaş ve nazlı’’ vapurları Güzelbahçe’ye koyarsanız ve bu vapurlar Konak’a gidene kadar hem Üçkuyular, hem de Göztepe’de durup kalkarlarsa, insanlar 1.52 saatlik bir yolculuğu tercih etmeyebilirler. Gerçi şu sıralar bu süre bile, körfezi karadan dolaşmaktan iyidir. Ancak körfezde hızlı yol alacak düşük yolcu kapasiteli araçlarla bu sorun çözülebilir. İzmir’de yıllar önce 12 iskelenin bulunduğunu yeniden hatırlatmaya gerek var mı? İzmirliler vapurlarını istiyorlar... Aydın jeotermal peşinde nağın Aydın’a kazandırılması için elimizden geleni yapacağız. AYDIN Aydın, jeotermal kayAydın Belediyesi ve İl Özel nakları yurttaşların kullanımına İdaresi’nin ortak olacağı bir kusunmak istiyor. Aydın Sanayi yu da Aydınlının kullanımına Odası Yönetim Kurulu Başkanı verilmeli” diye konuştu.. Ercan Çerçioğlu, bölgenin yer altı Aydın'ın ağır sanayi trenini kazenginliklerinden yararlanamaçırdığını dile getiren Çerçioğlu, dıklarını söyledi. “Aydın’da ağır sanayi Geçmişte çok çaba tesisleri olmayacaktır. harcamalarına karşın Onun için biz özümüze jeotermal kaynakların dönüp seracılık ve jeoAydın'a kazandırılmasıtermale dayalı sanayinin nı sağlayamadıklarını Aydın’da büyük ivme vurgulayan Çerçioğlu, kazanması yönünde “Yılmazköy'deki kayçalışmalıyız. Aydın zennak hariç hepsi Aydın gin jeotermal kaynaklara dışındaki girişimcilere sahip. Bugün Aydın’da verildi. Şimdi en azınyapılan enerji yatırımlaErcan dan ASTİM Organize Çerçioğlu rını farklı yönlere çekSanayi ve civardaki sameliyiz. Jeotermal nayi bölgelerine yakınenerjiyi sadece elektrik lığı nedeniyle bu tek jeotermal üretiminde kullanıp tekrar yer sahanın da kaybedilmemesi için altına bırakmamalıyız. Jeotermal uğraşıyoruz. Gerek kentsel ısıtenerjiden seracılıkta, ısıtmada ma, gerekse enerji için bu kayyararlanmalıyız” dedi. TEVFİK AKBAŞ C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear