27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 K O N U K 17 TEMMUZ 2009 CUMA Kocaoğlu, Seferihisar’daki jeotermal kuyularda rezerv tespitini tamamladıklarını belirtti Midilli’den ayrılırken... ZEKİ ARIKAN İzmir Yunan Konsolosluğu’ndan vize almak bu kez zor olmadı. Bir proje kapsamında Midilli’ye giden fakültemiz coğrafya bölümündeki arkadaşlara takılarak ben de adanın yolunu tutuyorum. Ayvalık’tan demir alan Jale gemisi oldukça kalabalık. Çoğunun Yunan vatandaşı olduğu anlaşılıyor. Yanlarında buradan aldıkları eşyayı götürüyorlar. Acaba bizden başka Türk var mı yok mu, derken birden Fatoş hanım kulak kabartıyor. 20 yıldır Midilli’de yaşıyormuş. Eğitim, turizm işleriyle uğraşıyor. Namık Kemal’in Midilli’de görev yaptığını bilen nadir insanlardan biri. Midilli, Ayvalık kıyılarına oldukça yakın. Aradaki deniz tarih boyunca insanları, düşünceleri, alışkanlıkları, ticari eşyayı vb. taşımış ve taşımaya devam ediyor. Midilli’ye yaklaşınca pek şaşırmıyorum. İncelediğim ve kafamda biçimlendirdiğim adayı, kenti sanki tanıyormuşum gibi geldi bana. Limana girerken sağdaki tepe üzerinde görkemli kale yükseliyor. İlerideki termik santralin (ne yazık ki!) bacaları göklere tırmanıyor ve kıyı boyunca kentin binaları sıralanıyor. Tepelerdeki yeşillikler bu görüntüyü tamamlıyor. Biz hem kenti hem de adayı Midilli olarak adlandırıyoruz. Oysa adanın adı Lesbos, Midilli ise kentin adı. Burası canlı bir kent. Deniz kıyısında pastane, kahvehane ve lokantalar doluyor taşıyor. Alış veriş merkezleri sabah akşam hizmet veriyor. Sokakların dar olması motosikleti öne çıkarmış. Körfez canlı mı canlı... Gezmek istediğim yerlerin başında kale geliyor. Temelleri Cenevizlilere kadar giden kalenin Osmanlı döneminde ne kadar önemli olduğunu buradaki eserler, kalıntılar kanıtlıyor. Namık Kemal’e göre kale, “hükümet merkezi gibi şehrin en yüksek bir yerinde kurulmuş o dehşetli görünüşü ile denizlerin ve karaların üstünde bir yer tutuyor”du. Üzerinde eski yazı bir kitabe olan, okumaya zaman bulamadığım, Ortakapı’dan içeri giriyoruz. Kale’nin sarnıcı onarılmış, içinde su var. Sonra bir Osmanlı çeşmesi, kitabesi yerinde değil. Tepeye doğru tırmandıkça büyük bir medrese yıkıntısı ile karşılaşıyoruz. Üstü açık iki katlı bir bina. Temellerinin Barbaros Hayrettin Paşa tarafından atıldığını, XVII. Yüzyılda yeniden inşa edildiğini yandaki İngilizce Grekçe panodan öğreniyoruz. Bütün bu eserlerle ilgili resimler, planlar belirttiğim iki dilde yazılmış panolarda yer alıyor. Medresenin yakınındaki hamam da tekke de harap durumda. Hapishanenin karşısında bulunan baruthane esaslı bir onarımdan geçmiş. Kule camiinin yalnızca temellerinin kalıntıları görülebiliyor. Kuzeybatıda Osmanlı garnizonunun barındığı tophane tamamen bir Osmanlı yapısı. Burada birkaç eski yazı kitabe ile silah kalıntıları dikkatimizi çekiyor. Namık Kemal’in kaleden bakarak tanımladığı ve oldukça perişan gördüğü Müslüman mahallesinde bugün birkaç cami, hamam yıkıntıları fark ediliyor. Midilli, tarih boyunca olduğu gibi bugün de yemyeşil bir ada. Suyu kendine yeterli olan ender adalardan biri. Adanın yeşilliği, zeytin ve çam ağaçlarından kaynaklanıyor. Ada, eskiden Akdeniz’in en önemli zeytinyağı üretim merkezlerinden biriydi. Buradan Marsilya ve İstanbul’a gemiler dolusu zeytinyağı gönderiliyordu. Bugün ada turizme yönelmiş durumda. Ama yine de zeytinyağı başta “Grek salad” olmak üzere adanın mutfağını zenginleştirmeye devam ediyor. Üç günlük zamanımızın bir gününü buradaki gezintiye ayırdık. Bu bize adanın köylerini, önemli körfezlerini, belli başlı yerleşme yerlerini tanımamıza fırsat vermiş oldu. Adada kaldığım sürece ben hep buranın “sürgün” mutasarrıfı Namık Kemal’in izini sürmeye çalıştım. Onun mutasarrıflığa atanmadan önce bir süre oturduğu Kulaksızzadelerin konağı bugün belediye kültür evi olarak hizmet veriyor. Sanki Namık Kemal, hüzünlü bakışları, heybetli sakalı, üstündeki uzun entarisi ile bir yandan resmi evrakı imzalıyor, özel mektuplarını yazıyor, kendisine yapılan haksızlıklara yanıt vermeye çalışıyor, adanın sosyal, ekonomik, kültürel yapısını, sorunlarına çözüm önerilerini içeren ünlü raporunu kaleme alıyordu. Öte yandan adadaki balıkçılığı yok etmeye çalışan İtalyan balıkçılarla didişiyor, burada nifak çıkarmaya çalışan konsolosları yakından izliyor, adadaki Müslüman, Hıristiyan uyruklar arasında bir kaynaşma sağlamanın yollarını arıyordu. Uzo’yu tadıp tatmadığını bilemiyorum. Adada zeytinyağcılığın gelişmesini engelleyen bütün bağları kırmaya çalışan bu değerli devlet adamı, kendisine atılan iftiraların kurbanı oldu. Ölümüne kadar bir adadan ötekine sürüldü durdu. Rodos, Sakız belli başlı durak yerleri oldu. İstanbul’a izinli dahi olsa gitmesine olanak yoktu. Yaşamı yıllarca hizmet ettiği bu adalarda son buldu. Ne yâr merhamet etti ne gönlüm uslandı Firak [ ayrılık ] cânıma yetti, tahammülüm yandı diyebildi mi acaba? Tarih insanları, ulusları bölmez, tam tersine birleştirir, onları ortak bir geçmişte bir araya getirir. Üç gün süren Midilli gezisi bunu bana bir kez daha anımsattı. Termalde plan zamanı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)Seferihisar Turizm Altyapı Hizmet Birliği toplantısına katılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ilçedeki jeotermal kuyularla ilgili rezerv tespitinin tamamlandığını, planlama aşamasına geldiklerini söyledi. İzmir Valisi Cahit Kıraç, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü Ali İçhedef ve turizm sektörü temsilcilerinin katıldığı toplantıda, jeotermal konusundaki çalışmalar hakkında bilgi verildi. Seferihisar’daki termal kuyularla ilgili bir sunum yapan Ali İçhedef, şu ana kadar 6 kuyunun fizibilite çalışmasının tamamlandığını ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi'yle yapılan işbirliği çerçevesinde yapılan ölçümlerde kuyuların elektrik enerjisi üretebilecek kapasitede tespit edildiğini söyledi. 7. kuyu ile ilgili kamulaştırma çalışmalarının tamamlandığı belirten İçhedef, önümüzdeki günlerde bu kuyu için de sondaj çalışmalarının yapılacağını söyledi. Jeotermal enerji için 2005 yılından bu yana ciddi çalışmalar yaptıklarını dile getiren Aziz Kocaoğlu, “Valililiğimizle birlikte yüzde 50 ortak olduğumuz İzmir Jeotermal A.Ş.’nin çalışmaları sonucunda çıkarılan bu suyun elektrik üretiminden seracılığa, termal turizmden turistik tesislere ve konutlara kadar bölgede çok farklı kullanım alanı olacak. Bundan kimsenin tereddüdü olmasın” dedi. Kuyuların kullanım yetkisinin jeotermal şirketinde olduğunu vurgulayan Başkan Kocaoğlu, “Kuyularda iyi bir performans yakalandı. Neticesi de kısa sürede alınacaktır. Bu kuyuların kente kazandırılması için trilyonlarca lira harcandı. 1 senedir rezerv tespiti yapılmasını heyecanla bekliyorduk. Rezerv tespiti yapıldı ve şimdi neyimiz var, neyimiz yok, kapasitemiz nedir artık biliyoruz. Bölgeyi kalkındırmaya en uygun yatırımı düşünüp buna uygun planlama ve projeler ile hayata geçireceğiz” diye konuştu. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear