05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 KONUK / SALİH ERTAN 12 HAZİRAN 2009 CUMA Çakabey’in Misyonu (2) Gazetenizin 22 Mayıs ve 5 Haziran 2009 tarihli Ege eklerinde yeni araştırma gemisi Çakabey ile ilgili iki yazı yayımlandı. Bu yazı, onların bütünleyici bir devamı niteliğinde... Bir yetkili ortaya çıkıp bir açıklama yapsın diye bekledim ancak henüz ses seda yok. Çakabey Projesi’nin hangi bürokratik engeller yüzünden çıkmaza girmiş olduğunun makul ve mantıklı bir açıklamasını bekliyoruz. Çakabey Projesi, üzerinde biraz daha durulması, güncel tutulması gereken bir konu... Çakabey salt DEÜ’nin edineceği ve nihayetinde, 9 milyon Avro'ya mal olacak yeni bir araştırma gemisi olmanın çok ötesinde öneme sahip bir Türkiye projesi... Önceki yazılarda vurgulandığı gibi Türkiye’nin, etrafını çevreleyen denizlerde, kendi karasularının ötesinde yaşamsal çıkarları bulunuyor. Başta Orta Karadeniz olmak üzere, Türkiye çevresindeki denizlerde zengin petrol ve doğalgaz bulunma olasılığı yüksektir. Bu kaynaklardan azami düzeyde yararlanabilmemiz için öncelikle etraflı bilimsel verilere sahip olunması gerekiyor. Çakabey Projesi’nin önem bakımından ilk sırada yer alan gerekçesi de budur. AB’nin kendi akıbeti kadar mevcut TürkiyeAB ilişkilerinin de gelecekteki belirsizliği, birçok sorunun yanı sıra, burada ele alınan konuyla ilgili bir soruyu öne çıkarıyor. Türkiye’nin denizlerdeki sınırı nedir? Bu sınırlar içinde Türkiye’nin etki alanı ve çıkarları uzun erimli bir strateji çerçevesinde tanımlanmak zorundadır. Çakabey, bu tanımı yapabilmemiz için gerekli bir araç olma işlevini de üstlenecektir. Çakabey Projesi’ni Türkiye’nin henüz var olmayan ancak oluşturulması yaşamsal önem taşıyan enerji stratejisinin de bir parçası olarak görmek gerekir. Değişik bakış açıları bir araya getirildiğinde, sonuç olarak şöyle bir resim beliriyor. İlk bakışta DEÜ tarafından edinilecek yeni bir araştırma gemisi olmaktan ibaret gibi bir izlenim verebilecek olan Çakabey Projesi, bu görüntünün çok ötesinde öneme sahip bir “gelecek Türkiye” projesi olarak algılanmalıdır. Çakabey, Türkiye’nin yüksek çıkarlarını simgeliyor. 2008 yılında Çakabey’in bizce hala bilinmeyen nedenlerle önü kesilirken, MTA tarafından DPT’ye sunulmuş yeni bir sismik araştırma gemisi projesinin ise önü açıldı. MTA gemisinin inşası için öngörülen bütçe, Çakabey Projesi’ne kıyasla birkaç kat fazla. MTA gemisi için ihale, Milli Savunma Bakanlığı ile MTA arasında geçtiğimiz yılın sonlarında düzenlenen bir protokol uyarınca, Milli Savunma Müsteşarlığı tarafından üstlenilmiş bulunuyor. İhale süreci uzayıp gidiyor ve ne zaman sonuçlanacağı halen belirsiz bir konu. Oysa bürokratik bir kazaya uğramış olmasaydı, Çakabey bu yılın sonunda denize indirilmiş olacaktı. Sonuç: plan, proje ve strateji yoksunu Türkiyemiz, doğal kaynaklarına bir an evvel sahip çıkma konusunda, çok değerli zamanı yitiriyor. Bu noktada ister istemez akla bir soru takılıyor. MTA gemisinin önü açılırken Çakabey neden sekteye uğratıldı? Akla ilk gelen düşünce: MTA, Enerji Bakanlığı’na bağlı bir birim; doğrudan hükümet denetimi altında. Buna karşılık DEÜ, o da bir devlet kuruluşu olmasına rağmen, hükümet politikalarına karşı çatlak seslerin çıktığı muhalif ve doğrudan hükümet denetimi altında olmayan bir kuruluş... Başka açıklamalar da mümkün; eğer varsa gazetemiz onlara da açık. MTA gemisinin dar amaçlı bir sismik araştırma gemisi olarak düşünülmüş olmasına karşın Çakabey, sismik araştırma yeteneklerinin yanı sıra fiziksel oşinografi, deniz biyolojisi vs. gibi deniz araştırması kapsamındaki her alanda kullanılabilecek genel amaçlı bir platform olarak tasarlanmıştı. Doğrusu da budur. MTA projesi, Çakabey projesi ile özdeşleştirilmemeli. MTA gemisi ile tanımlanan bir misyon değildir. MTA yeni bir araştırma gemisi sahibi olacaktır; hepsi bu. Dolayısıyla, Çakabey misyonunun MTA’ya devredilmiş olabileceği şeklindeki bir algı yanlış olur. Burada altı çizilmesi gereken bir konu da, bu ölçekteki araştırma gemilerinin bir kuruma mal edilmesinden ziyade, özel amaçlı bir üst kurulca yönetilmesi gerektiğidir. Çakabey projesinin müellifi DEÜ’ye bağlı Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü olmakla birlikte yönetici mekanizmanın bu kurum olması hiç de gerekmiyor. Nitekim 2008 yılında Çakabey Projesi ihaleye çıkarıldığında, ihalenin amaçları arasında yeni geminin inşası kadar, bunu yönetecek mekanizmanın oluşturulması gereğine de işaret edilmişti. Bu arada şöyle bir genelleme yapalım: Türkiye bir araştırma gemisi filosu oluşturmalıdır. Bu filo sayesinde Türkiye, Cebelitarık Boğazı’nın dışına çıkacaktır, çıkmalıdır! Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken kurulan Brezilya, geçen yazımızda da değinildiği üzere, devlet petrol şirketi olan Petrobras’ın TPAO ile yaptığı işbirliği vasıtasıyla etki sınırını Karadeniz’e ulaştırmış bulunuyor. Türkiye de bunu başarabilir... Başarmalıdır! Bunun yolu da öncelikle bilgiye sahip olmaktan geçiyor. Çakabey ve onu izleyecek diğer gemilerimiz ise bunun araçlarıdır. Etki alanı, etki sınırları sözlerinin yol açtığı bir çağrışıma değinmeden edemiyorum. Osmanlı İmparatorluğu en güçlü olduğu dönemde dahi Cebelitarık Boğazı'nın ötesine geçemedi. Akdeniz’in dışına, Hint Okyanusu'na açılmış bir denizcimiz var: Piri Reis... Osmanlı’nın o en güçlü olduğu dönemde, 84 yaşındaki Piri Reis’in, bir takım saray entrikaları sonucu, başı kesilerek bal içinde (Aden’den İstanbul’a kadarki uzun yolculuk sırasında bozulmasın diye olsa gerek...) dönemin sadrazamı Rüstem Paşa’nın önüne konur. Her nedense o sırada Kaptanı Derya rütbesine sahip Barbaros’un ise Piri Reis’in uğradığı bu akıbet karşısında gıkı çıkmaz. İlk Türk deniz amirali olan ve burada tartışılan projenin ismini aldığı Emir Çakabey’in de bir Bizans oyunuyla zehirlenerek öldürüldüğünü biliyoruz. Umarız ve dileriz ki, Çakabey Projesi’nin de sonu da bu iki tarihi örneğe benzemez. Yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşu başkanları, yardıma gereksinim duyan çocuklar için Kemeraltı'nda alışveriş yaptı. ‘Kriz varsa çare de var’ kampanyasına İzmir’den de destek geldi Başkanlardan ‘tüketim’ çağrısı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) önderliğinde Türkiye’nin önde gelen esnaf, işveren ve işçi örgütlerinin başlattığı, “Kriz Varsa Çare De Var” projesine İzmir’den de destek geldi. İzmir Valisi Cahit Kıraç, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO)Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar ve İzmir Ticaret Borsası (İZTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, İZTO Meclis Başkanı Necip Kalkan, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği TOBB’un başlattığı kampanya çerçevesinde ‘çarşıya inen’ başkanlar, sıkıntılı dönemin aşılması dileğinde bulundu. (İEOSB) Başkanı Zekeriya Mutlu, Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği Başkanı Mehmet Gülaylar, Kemeraltı Çarşısı’nı gezerek alışveriş yaptılar. Başkanlar, sosyal hizmetler il müdürlüğü bünyesinde yardımına gereksinim duyan çocuklar için Kemeraltı esnafından toplam 2 bin 200 TL’lik alışveriş yaptı. İZTO Başkanı Demirtaş, “İzmir'de krizden olumsuz etkilenen yaklaşık 300 bin esnaf var. Artık krizin dip noktasından bir çıkış da başladı. Sanayi üretim endeksi yükseliyor. Krizi unutup büyüyen Türkiye için çalışmamız gerekiyor” diye konuştu. Kemeraltı esnafıyla bir araya gelerek onlarla fikir alışverişinde bulunduklarını kaydeden İzmir Valisi Cahit Kıraç, “Bu proje kapsamında, İzmir’deki Kemeraltı esnafının durumunu görmek için kentimizdeki sivil toplum örgütleriyle bir araya gelerek esnafla günlük alışveriş konularında fikir alış verişinde bulunduk. İşbirliği yapıldığı taktirde insanları rahatsız eden sorunlar da ortadan kalkabiliyor. Sıkıntılı dönemin aşılacağını biliyoruz” dedi. Kampanya kapsamında ellerinden geleni yaptıklarını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Bu proje, TOBB ve sivil toplum örgütlerinin birlikte yürüttüğü bir kampanyadır. İzmir’de de bu proje yürütülüyor. Hepimiz elimizden geleni yapıyoruz. Kemeraltı Çarşısı tarihi özelliği olan bir yer. Buranın düzenlenmesi ve ticaretin hareketlenmesi hepimizsin arzusu. Buranın turistik bir değeri de var. Buranın düzenlenmesiyle İzmir ekonomisinin de düzeleceğini düşünüyoruz” dedi. (Fotoğraf: HİCRAN ÖZDAMAR) C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear