26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

13 MART 2009 CUMA 5 D E N İ Z C İ Bol keseden projeler Mevcut belediye başkanları projeler konusunda daha temkinli davranıyor, ancak yeni adayların vaatlerinin sınırı yok Seçim günü yaklaştıkça adaylar, seçmenlerine vaatlerini ve projelerini “hararetle” anlatma yarışında ASUMAN ABACIOĞLU Yerel seçimlere günler kala belediye başkan adaylarının vaatleri hakkında çıkan haber ve yorumlara baktığınızda, ayakları sağlam, yere basan projelere pek rastlayamıyorsunuz. Adaylar, sanki tahtaya kalkıp ezberden konu anlatan çocukların “unutmadan söyleme telaşı” içindeymiş gibi konularına pek hakim görünmüyorlar. Alelacele bulup buluşturulup bir araya getirilen bir proje yarışıdır gidiyor. Belki bu durum, adayların çok geç belirlenmesinden kaynaklanıyor. Zaten sorun da buradan başlıyor. Sanki hep aynı yüzler aynı isimler sadece parti değiştirerek politika sahnesinde dönüp duruyorlar. Bir bakıyorsunuz, daha önceki yıllarda bir sol partiden aday olmuş, seçilmiş veya seçilmemiş bir isim, şimdi tam tersi uçtaki bir başka partiden aday. Keşke yerel seçimlerde bütün adaylar herhangi bir partiye bağlı olmaksızın aday olabilseler. Bu adaylar, kendi isimleriyle, projeleriyle, yaptıklarıyla veya yapmadıklarıyla değerlendirilip seçilebilseler. Böylece iktidar partileri, kendi partilerinden olmayan belediye başkanlarının projelerine destek verilmeyeceği tehditlerinde bulunamaz. Hiçbir bakan, “şu kenti ele geçirmeliyiz”, ya da “Bizim partimizin adayının seçilmediği kentler hizmet alamaz” gibi sözler söyleyemez. Bu seçimlerde özellikle öne çıkan “hediye dağıtma” olayı da bir başka tartışma konusu. Daha önceki yıllarda yapılan seçimlere göre hiç bu kadar çığırından çıkan bir “rüşvet verme” furyasına rastlanmamıştı. Kömür ve gıda paketleri derken beyaz eşya dağıtımına varan bu skandala karşı “yasalara aykırı” diye tepinen Yüksek Seçim Kurulu dahil kimse bir şey yapamadı. Bu arada “bu değirmenin suyu nereden geliyor?” sorusu da ortada kaldı. Devletin valilerinin gözetiminde gerçekleştirilen bu “hediye dağıtımı”nın yanı sıra, belediyeler de ücretsiz sağlık taramalarıyla, süt alımlarıyla, son hızla gerçekleştirdikleri yol ve park yapım çalışmalarıyla boş durmuyorlar. Her yerde bir hizmettir, bir güler yüzdür gidiyor. Bu günlerin tadını çıkarmak lazım, çünkü seçim sonrasında kimse ortalarda gözükmüyor. Adayların vaatlerine bakıldığında ise, hala görevde olan belediye başkan adaylarının sanki daha usturuplu söylemleri var gibi görünüyor. Ne de olsa belli bir deneyime sahipler; o kadar kolay atıp tutamıyorlar. Projeleri dillendirmenin kolay, ama yerine getirmenin o kadar da basit olmadığını biliyorlar. Ancak sadece adaylık konusunda tecrübe edinenler vaatlerinin sınırlarını genişletiyorlar; “Konak tünelle Yeşildere’ye bağlanacak, Üçyol’dan Çiğli’ye tüp geçit yapılacak, yeni üniversiteler, statlar inşa edilecek” gibi. İzmir Çevre Hareketi Avukatları tarafından 1994 yerel seçimler öncesinde adaylara gönderilen sorulardan bazıları hala geçerliliğini koruyor. Adaylar keşke bu sorulara yanıt verseler. Bunların, “günümüze de uyarlanan” bazıları şöyle: Çevreye atıklarını bırakan sanayi tesisleri hakkında nasıl bir işlem yapacaksınız? Kıyıların doldurulmasına herhangi bir nedenle izin verecek misiniz? Körfez içi ulaşımı artırmak ve yeni iskeleler tesis etmek için çalışmanız var mıdır? İzmir’de yeşil alan kazanmak için projeleriniz nelerdir? Atatürk Ormanı’na tecavüz eden yapılaşma hakkında ne düşünüyorsunuz? Narlıdere civarındaki tarım alanlarının ve narenciye bahçelerinin muhafaza edilmesi ya da bütün bu bahçelerin köklenerek yapılaşmaya açılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Kent içi trafiğini kent dışına taşımak için neler yapacaksınız? Bazıları İzmir’in su kaynaklarını da tehdit eden bölgemizdeki altın madenleri konusundaki düşünceniz nedir? Bugünlerde Üçkuyular Kruvaziyer Limanı yapılması tartışılan Çakalburnu Dalyanı’nın korunmasını nasıl sağlayacaksınız? Kemalpaşa bölgesindeki sanayi tesislerinin zehirli atıklarının çevreye verdiği zarara ilişkin ne düşünüyorsunuz? Kent içinde kalmış sanayi siteleri ve tesislerinin kaldırılması için bir çalışmanız olacak mı? Kent arazilerini gelir uğruna satmaya devam edecek misiniz? Rüzgar ve güneş enerjisi ile çalışan elektrik santrali projeniz var mı? Kentin geleceğini etkileyecek büyük projelerin demokratik tartışma ortamı içinde alınmasını sağlayacak mısınız? Denizi Yaşamak ÜNAL BENLİALPER Deniz sakin, üstü gümüş rengi. Gecenin çapkın bakışlı yakamoz ışıkları gibi kıpır kıpır ve çok heyecanlı. Urla iskelesindeki balıkçı kahvesinde, sımsıcak çaylarımızı, tazecik bir gevrek ve bir dilim peynir eşliğinde yudumlarken gözlerimizi ondan ayıramıyorduk. Deniz, balıklar ve adalar bizleri bekliyordu. Balıkçı barınağındaki amatör teknelerde tatlı bir telaş başladı. Yaşlısı, genci, her yaştan deniz tutkunu, teknelerindeki son eksikleri tamamlıyor. Herkes bir an önce halatları çözüp denizle kucaklaşmak istiyor. Çünkü balık avlamak isteyenler için sabah suyunu yakalamak çok önemli. Yelkenciler ise rüzgarın çıkmasını sabırsızlıkla bekliyor. Keyifçiler de, adaları, koyları gezerek denizin ve doğanın zevkini çıkarma arzusu içinde kıvranıyorlar. Motor seslerinin yavaş yavaş dalgakıranın duvarlarında yankılanmasıyla birlikte martılar da, sanki kılavuzluk yapacaklarmış gibi çığlık çığlığa havalanmaya başladılar. Oltacılar, balık yemlerini çeşit çeşit ve bolca almışlar. Belli ki bugün balıkların menüsü oldukça zengin. Yassıca adasının doğu yönünde ve tahminen bir kilometre kadar uzaklıktaki mesafede on beş, yirmi kadar tekne avlanmak üzere “funda demir” diyerek yerlerini belirlediler. Kısa süren hazırlıktan sonra oltalar denize bırakılmaya başlandı. Kimisi orta sularda kupez çekerken, kimileri de dip sularda isparoza, arsız kerpeye ve ada izmaritine razı oluyor. Oltamıza ara sıra vuran deli mercanın arsızlığı ise son derece keyif verici bir duygu. Avlanırken de gerçek denizci ruhu ile hareket etmelisiniz. Eğer oltanıza takılan yavru balıkları, onlara zarar vermeden çıkarıp yaşamalarına izin vermiyorsanız asla ideal bir denizci olamazsınız. Çünkü onları avlamakla, gelecekteki balık stoklarımıza darbe vuruyor olacaksınız. Yiyebileceğimiz kadar balığı avlamaya özen göstermeliyiz. Gün batımına doğru son yemlerimizi oltalarımızın ucuna özenle takarken istemeye istemeye de olsa dönüş hazırlıklarına başladık. Kovamızda 1.5 kilogram kadar balık, akşam ziyafeti için bizi bekliyordu. Bugünlük bu kadar deyip demiri topluyoruz. Hepimiz inanılmaz bir huzur içindeyiz. Elimizde olsa burada kalacağız. Deniz ruhumuzu yıkayıp, sanki bizlere psikolojik terapi uygulamıştı. Olumsuz bütün düşüncelerden arınmıştık. Kendimizi martılar kadar özgür, denizler kadar engin ve güçlü hissediyorduk. İnsan denizin üstünde daha sakin ve uyumlu oluyor. Günlük yaşamınızdaki sizi rahatsız eden davranışlarınızı ve huylarınızı burada sergilemiyorsunuz. Motoru çalıştırıp rotamızı limana çevirdiğimizde sanki arkamızda gözü yaşlı bir dostunuzu bırakıyormuşuz gibi geldi. Daha mutlu, daha huzurlu yarınlar ve daha temiz denizler dileğiyle, sağlıcakla kalın. unalkaptan@hotmail.com C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear