Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 KASIM 2009 CUMA 5 D E N İ Z C İ Kadınlara çipleri kim yerleştiriyor?.. ASUMAN ABACIOĞLU İzmir’in başarılı öğrenciler yetiştirmekle ünlü bir okulunun mezunlarının 30. yıl buluşmasına tanık oldum. Mezunların hemen hepsi kendi meslek alanlarında son derece başarılı yerlere gelmiş, birçoğu uluslararası alanda tanınan kişiler olmuşlardı. Ancak bu tanıma uyan erkek mezunların sayısı daha fazla iken, kadınlarda bu sayı çok azdı. Her iki kesim de aynı eğitimi almış, benzer zeka seviyesine sahip ve yaşama aynı noktadan başlamış olmalarına karşın erkeklerin daha ileri noktalara ulaştıkları bu yarışta kadınlar neden belli bir yerde durmayı ve daha ileriye gitmemeyi seçmişlerdi? Ya da bunu seçmek zorunda mı kalmışlardı? Mezunların, 30 yıl hatta daha da öncesine ait fotoğraflarına bakıyoruz; hepsinin de yüzleri, masum ifadelerinin ardındaki parlak zekayı yansıtıyorlar. “Biz özgür ve eşit bir ortamda yetiştik’’ diyorlar. Ancak 30 yıl sonrasına baktığımızda, bu eşitlikçi ve özgür ortam bu öğrencilerin bir kesimi için bir yerlerde bozulmuş olsa gerek. Yine dünyaca ünlü ve bir Avrupa ülkesinde yaşayan Türk bilim adamının eşi, kendisi de bir bilim insanı olmasına karşın kocasının kariyeri uğruna kendisininkinden vazgeçmesinin nedenini “O benden daha parlak bir bilim insanıydı; daha başarılı olacağına inanıyordum’’ diye açıklıyordu. Kadınlar geride kalmalarını böyle içselleştiriyor 33 Yıllık Özlem ÜNAL BENLİALPER Kuzey Ege'deki Çandarlı Limanı'ın yapımı, 1976 yılından beri Ulaştırma Bakanlığı'nın gündeminde olan önemli bir proje. Aradan geçen otuz üç yıl sonra gelinen nokta ortada, henüz çakılmış bir çivi bile yok. Liman projesinin bütün evrakları,Türkiye klasiği olan bürokrasi canavarının kolları arasında yıllardır resmi kurumlar arasında gidip gelmekten artık yıpranmış ve yorgun düşmüş durumda. Bakanlıklar arasında anlamsız bir yetki karmaşası ve uyumsuzluk yaşanmakta. Vurdumduymazlık, iş bilmezlik, beceriksizlik, bilgisizlik böylesine önemli projeye damgasını vurmuş, gerçekleşmesini engelliyor. Ege’nin ve Akdeniz’in en büyüğü olacak, dünyanınsa ilk on büyük limanı arasında yer alacak olan Çandarlı limanı için bütün kurumlardan onay çıktı. İlk olarak 1994 yılında yer seçimi yapılan limanın, 1997 yılında fizibilite ve ÇED raporu için çalışmalara başlandı. Aradan geçen on iki yıl sonra 2009 yılında nihayet yatırım programına alınarak, DLH tarafından Devlet Planlama Teşkilatı'na teslim edildi. Projede bin 200 dönümlük arazi de tersane yapımı için ayrıldı. Bu kapsamda Ege’de liman ve tersane inşası birlikte başlamış olacaktı. Eğer hayaller gerçek olmuş olsaydı otuz üç yıllık özlem inanılmaz bir mutlulukla son bulacaktı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, ihalenin Ocak 2009 tarihinde yapılacağını açıklamıştı. Ama her nedense gerçekleşemedi. Bunun üzerine ihale için Ağustos 2009 yeni tarih olarak belirlendi. Bakanın bu açıklamasından sonra bütün iş dünyası çok umutlandı. Ama ne yazık ki sonuç, yine hayal kırıklığı, belirsizlik, yitirilen güven ortamı boşa geçen bunca zaman ve kaybedilen ekonomik değerler. Çok uluslu tekelci sermayenin baskıları ve dayatmaları amacına ulaşmıştı. Tozlu raflara kaldırılan liman projesi ile birlikte denizcilik onurumuz da önemli yara almış oldu. Taşımacılıkta DoğuBatı ekseni üzerinde staratejik öneme sahip olacak Çandarlı limanı projesinde 15 bin vatandaşımıza iş olanağı doğacaktı. Yunanistan’ın Pire limanından dört kat daha büyük olması planlanan Çandarlı limanının ülkemize yılda en az 70 milyar dolar katkı sağlaması bekleniyordu. Gelişen bu kadar olaydan sonra bir türlü yapılamayan projenin ihalesi düşünülürken, Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürü Yaşar Duran Aytaş’ın “Ege’de tersaneye yer yoktur” açıklaması çok büyük bir talihsizliktir. Bu son derece düşündürücü ifadeler de, Ulaştırma Bakanlığı'nın proje ile ilgili samimiyetinin önemli bir göstergesidir. Egeliler, bakanlıktan ciddi bir açıklama beklemektedir. ‘Yaşamdan yansıyan öyküler, kadınların zihinlerinde, yaşamlarının bir döneminde işlerlik kazanan ve onların ideallerinden vazgeçmelerine yol açan bir ‘bilgisayar çipi’ bulunduğu izlenimini veriyor.’ lardı; daha az parlak olduklarına inanarak. Siz hiç, bir erkeğin ağzından böyle sözler duydunuz mu? Buna benzer pek çok öykü, insana, kadınların zihinlerinde, yaşamlarının bir döneminde işlerlik kazanan ve onların ideallerinden vazgeçmelerine yol açan bir “bilgisayar çipi’’ bulunduğu izlenimini veriyor. Başarı hedefiyle başladıkları kariyerleri böylece “sıradan ve renksiz’’ bir meslek hayatına dönüşüyor. Lisede parlak ve başarılı bir öğrenci iken kız çocukları, “Dünyaca ünlü bir bilim adamı olmak, keşifler yapmak, başarılı bir cerrah olmak’’ ya da “başarılı bir ressam, yazar ya da opera sanatçısı’’ olmak yerine, “Kocası başarılı, evi temiz ve derli toplu, çocukları sağlıklı’’ olan sıradan bir kadın olmayı düşlemezler ki! Olsa olsa bunların hepsini birden isterler. Kadınları bu noktaya getiren koşullanmanın nasıl ve ne zaman başladığını merak ediyorum. Kadınlar hangi süreçlerden sonra eşlerinin kariyeri, “çocuklarının mutluluğu ve evlerinin düzeni’’ uğruna kendi ideallerinden vazgeçiyorlar? Ve tabii, erkekler neden giderek geride kalan eşlerine dönüp bakmadan ve hiç soru sormadan yollarına devam ediyorlar? Nasıl bir süreçtir ki bu, erkekler hiç kuşku duymadan ve duraksamadan başarıya giden yolda gereken her şeyi yerine getirirken, kadınlar akıllarının yarısını çocuklarında ve ev işlerinde bırakıyorlar? Onları buna hazırlayan; kadını ev işlerini yapan ve çocuk bakan kişi olarak gösteren okul kitapları mı? İyi bir evlilik yapmazlarsa saygı görmeyeceklerini ima eden babaları mı? İş yaşamlarında karşılarına çıkarılan bin bir engel ve sıkıntı mı? Yoksa kadınlar, hiç benzemek istemedikleri annelerini mi örnek alıyorlar bilmeden? Ya anneler? Onlar nasıl oluyor da erkek çocuklarını öyle, kız çocuklarını böyle yetiştirebiliyorlar; bu kısırdöngüyü tekrar tekrar üreterek? Kadınlar, “gönüllü’’ gibi görünen ama çoğu zaman bir çaresizlik sonucu kariyerlerinde yavaşlamaları ve giderek geride kalmalarının muhasebesini mutlaka hayatlarının bir yerinde yapıyorlar. Bu muhasebeyi yapana dek, acaba farkında olmadan kendi kızlarının zihinlerine “şu çipleri’’ yerleştirmiş mi oluyorlar? unalkaptan@hotmail.com C M Y B C MY B