27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

27 KASIM 2009 CUMA c D E N İ Z C İ 5 Kapital Elçileri ÜNAL BENLİALPER Çok uluslu sermaye aktörleri, üzerine çöktükleri geri kalmış veya az gelişmiş ülkelerin deniz yatırımlarını ve kaynaklarını, acımasızca izledikleri politikalarla büyük bir iştahla sömürmektedir. Ekonomileri dışa bağımlı olan bu ülkeler, denizcilik sektöründe asla kalkınamazlar ve ulusal denizcilik birliğini oluşturamazlar. Denizcilik sektörümüzün gelişimindeki canlılık konjonktüründe, sınır tanımayan uluslararası vahşi sermayenin silahşörleri ve onların işbirlikçileri, ülkemizin ulusal limanlarını özelleştirme kandırmacası adı altında değerlerinin çok altındaki rakamlarla birer birer ele geçirmeye başlamışlardır. Bu nedenle denizcilik sektörümüzün zaten verimsiz ve dengesiz olan kırılgan yapısındaki sosyal ve ekonomik dengelerin yeniden kurulması, dış kaynaklı bu baskılar ve müdahaleler yüzünden olanaksız duruma gelmiştir. Dünya denizlerinde hiçbir engelleme ile karşılaşmayan küresel krizin kapital elçileri, gizli odalarda hazırladıkları kabus planları ile o ülkenin denizcilik sektörünün bütün değerlerini çelik ağlarla örerek büyük bir iştahla sömürmeye başlarlar. Türkiye’de karayolu ile yapılan yük ve yolcu taşımacılığı Avrupa Birliği tarafından teşvik edilmekte ve sürekli desteklenmektedir. Buna karşılık kara yoluna göre çok daha ekonomik ve daha az riskli olan deniz yolu taşımacılığına yönelik yatırımlar engellenmektedir. Bugüne kadar çok büyük gereksinim duyduğumuz halde, Çanakkale’den İskenderun’a kadar olan kıyı şeridimizde henüz tek bir tersanenin bile inşa edilmemiş olması, bu acı gerçeğin en güzel örneğidir. Çünkü Avrupa, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’de güçlü olmasını kesinlikle kabullenemez ve asla istemez, bunun için de her türlü engeli kullanmaktan kaçınmaz. Türk ulusu bütün bu sömürücü dayatmalar ve baskılar karşısında “ulusal onurunun” vereceği güç ile bilgi toplumu olma yolunda seferberlik ilan ederek hızla ilerlemelidir. Çünkü Türk halkı bunu gerçekleştirdiğinde araştırıp, sorgulayan ve karşı koyan olacaktır. Nedir bu kızların ÇEKTİKLERİ?.. ASUMAN ABACIOĞLU Bu toplumda kız çocuklarının “bu zihniyetten” daha çok çekecekleri var anlaşılan. Nedir mi bu zihniyet? Aslında göründüğünden daha yaygın olan ancak arada sırada bazı “toplum önderleri”nin ağzından kazara kaçırdıkları sözcüklerde kendini açığa vuran ve insanın tüylerini diken diken eden kadınlara yönelik yaklaşım. Yani “Erkeklerle buluşan kötü bir kızdı” sözlerinde vücut bulan zihniyet. Çorum’da 1516 yaşlarındaki iki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmak suçundan yargılanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni bir zatın sözleri bunlar. Basından öğrendiğimiz kadarıyla, çocuklara din ve ahlak bilgileri vermekle görevli bu kişi, çok da ironik bir şekilde cinsel taciz suçuyla yargılanırken kendini öyle sözlerle savunuyor ki, kulaklarınıza inanamıyorsunuz. Yani bu “ahlak bilgisi” öğretmenine göre, genç bir kız kafeye gidiyorsa taciz edilebilir. Benzer bir olaya lise yıllarımda tanık olduğum için genç kızlara yönelik bu yaklaşımı tanıyorum. Kendini “din ve ahlak” konusunda yetkin ve sorumlu hisseden kişiler tarafından her fırsatta ortaya konuluyor. Lisede Din ve Ahlak Bilgisi derslerinde öğretmenin ballandırarak anlattığı ve tanımladığı “ahlaksız kızlar”la ilgili görüşleri hala tüylerimi diken diken eder. Bir erkekle dans eden kadının alnındaki ar damarının “çaat” diyerek çatlaması üçük kızlara cinsel istismarda bulunmak suçundan yargılanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni, kendini öyle sözlerle savunuyor ki, kulaklarınıza inanamıyorsunuz. Ona ve zihniyetine göre, genç bir kız kafeye gidiyorsa, erkeklerle buluşuyorsa taciz edilebilir! K ile artık o kadının arsız ve ahlaksız hale gelerek her şeyi yapabileceğine ilişkin sözleri hala kulaklarımdadır. Ne ilginçtir ki bu dersi veren öğretmen de kız öğrencilere tacizden okuldan uzaklaştırılmıştı. O nedenle baştaki sözlerimi şöyle değiştirmek yanlış olmaz; “Nedir bu genç kızların din ve ahlak bilgisi dersinden çektikleri?” Kötü kızlarla ilgili bu tanımlamalar toplumumuzun genç kız ve kadınlarının yakalarını hayatları boyunca bırakmaz. Okulda, evde, iş yerlerinde, sokaklarda “kötü kız’’ gibi görünmemek için ne yapacaklarını bilemezler. Yakın bir zamanda Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili İstanbul Emniyet Müdürü’nün sözlerinden de hatırlarsınız; öldürülen genç kızın anne babasına, kızlarının erkek arkadaşının evinde ne işi olduğunu soruyordu. Geç saatlerde dışarıya çıkan kızların başına her şey gelebilirdi; bunun sorumlusu onlara izin veren anne babalardı. O zaman suçun bir kısmı da erkek arkadaşlarının evine giden genç kızlarla onlara izin veren anne babalara aitti. Tacizden yargılanan Din ve Ahlak Bilgisi öğretmeni de öyle demiyor mu?; “Tacize uğradığını söylüyor ancak tacize uğrayan bir kız gibi dav ranmıyor. Şımarık tavırları var. Ben kendisini daha önceden iyi bir kız olarak bilirdim. Ancak daha sonradan kafelere giden kötü bir insan olduğunu, erkeklerle buluştuğunu öğrendim’’. Yani şunu demek istiyor; kafelere giden, erkeklerle buluşan kızlar kötüdür ve taciz edilebilirler. Gördüğünüz gibi bu zihniyetin sonu yok; geç saatlerde dışarı çıkıyorsanız öldürülebilirsiniz; kafelere gidiyorsanız, hele erkeklerle buluşuyorsanız cinsel tacizi hak etmişsinizdir. Bu zihniyetin nereye kadar gidebileceği, sizin öngörülerinize bağlı. Örnekler çoğaltılabilir. Mini etek giyerseniz, askılı tişörtlerle dolaşırsanız tacizi hak edersiniz. Ya da kısa kollu giyiniyorsanız, başınızı bağlamıyorsanız ahlaklı bir kadın değilsinizdir; başınıza gelebilecek her şeyi hak edersiniz. Gördüğüm kadarıyla bu zihniyet 30 yıldır pek bir değişim geçirmemiş. Buna uygun yaşarsanız, kendi kendinizi bu zihniyetin size taktığı prangalara mahkum edersiniz. Yok, ciddiye almaz da doğru bildiğiniz gibi özgürce yaşarsanız “kötü kız” olmaktan kurtulamazsınız. Ama şu şarkı sözlerinin de anlattığı gibi, “İyi kızlar cennete, kötü kızlar ise istedikleri her yere gider’’. unalkaptan@hotmail.com Tiryakilerin sigaraya ödedikleri her lira başta kendilerine, sonra ailelerine, çocuklarına, çevrelerine; zehir, hastalık ve ölüm olarak geri dönmektedir. TİRYAKİLER, DAHA NE KADAR KENDİNİZİ VE ÇEVRENİZDEKİLERİ ZEHİRLEMEK, HATTA ÖLDÜRMEK İÇİN PARA HARACAYACAKSINIZ. En kısa zamanda sigarayla ilişkinizi bitirin, yoksa o sizi bitirecek. Türkiye Sigarayla Savaş Derneği 0212 425 97 22 599 17 84 www.ssder.org.tr C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear