27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 OCAK 2009 CUMA 5 D E N İ Z C İ Kimse artık bol kazanç sahibi olma konusunda dilekte bulunmuyordu. Sanki artık bunun pek önemi kalmamıştı. Krizin etkilerinin 2009 yılında daha da artmasının beklendiği düşünülürse parasal olarak hemen herkesi etkileyecek bu olumsuz gidişata karşın insanlar, sağlık ve mutluluk dileklerinin paradan da önemli olduğunu söylemeye çalışıyorlardı sanki. İnsan ilişkilerinin giderek çıkar üzerine kurulduğu ve biçimlendiği bugünlerde belki de birilerimiz, gerçek dostluğun değerini vurgulamak istiyordu. Bu tür yapay ilişkilerin arasında kaybolup gidiyorduk çünkü. Birbirimizi kaybediyorduk. Bir insanın değeri, tanıdığı zengin ve üst düzey görevlerdeki arkadaşlarından ibaretmiş gibi durmadan bu insanlardan bir ağ dokuyan; zengin ve parıltılı yaşamlardan gözleri kamaşan insanların oluşturduğu ilişkiler yumağına dolanmış; yalnız ve çaresiz hissediyorduk. Birilerinin buradan sıyrılıp önce gerçek yalnızlığa sonra da gerçek dostluğa ulaşması gerekiyordu belki de. Bu yüzden aslında yakın ama uzak selamlarımızda dostluğa ve içtenliğe vurgu yapıyorduk. Zenginlik ve daha fazla kar hırsı yüzünden yok oluşa doğru giden dünyamızda geçireceğimiz bu sınırlı sürede insanlığın, artık ilkel dönemlerinde kalmış gerçek değerlerinin tadını çıkarmak istiyorduk. Kısa yoldan zengin olma öğütleri veren kitaplar yerine “Ferrarisini satan” ve mutluluğu basit yaşamda bulan bilgelerin yaşam öyküsüne yöneliyorduk. İnsanoğlunu, “basit yaşam” tarzına dönüşün kurtaracağı, giderek daha çok çevrede kabul görüyor ve dile getiriliyordu. Yaşları 80’i aşmış Hayrettin Karaca ve Muazzez İlmiye Çığ, kar altında buz gibi soğuk havada topraklarımızın satılmasına karşı çıkıyorlar ve bu iki “çılgın ihtiyar”ın eylemi, birilerimizi derinden etkiliyordu. Onlar el ele tutuşup giderlerken, gerçek bilgeliğin, arkadaşlığın ve muzipliğin ardından bakıyor, kendi pasifliğimizden, umarsızlığımızdan utanıyorduk. İnsanlar, facebook aracılığıyla yıllardır ayrı düştükleri arkadaşlarına ulaşıyor, kadınlar ise e posta mesajlarıyla yıllar içinde kaybettikleri “kız arkadaşlarının değeri”ni anımsatıyorlardı birbirlerine ve “seni kaybetmek istemiyorum, seni seviyorum, sana ihtiyacım var”mesajları veriyorlardı. Birbirimize uzaktan da olsa yakınlaşmak istiyor; bu isteği, “sahte dostluk sarmalı”ndaki çıkar beklentilerinden soyup ayırıyorduk. Binlerce yıl önce bazılarını kral, bazılarını köle yapan düzenin insanoğlunu getirdiği çıkmaz sokak “dünyanın sonu”ydu ve belki bu “son”dan kurtulmak için önce kendi insanlığımızın farkına varmamız gerekiyordu. Dostlarının yerine çıkarlarını koyan ve onurunu sonsuza dek kaybedenler belki de bu arayışa asla girmeyeceklerdi ancak yeni yılda umutsuzluğun yerine umuda sarılan ve insani değerleri her şeyin üzerine çıkaranların sayısı anlaşılan daha da artacaktı. Bu öngörünün gerçekleşeceği umuduyla, nice yıllara... YARINLAR UMUT YÜKLÜ... ‘Yılbaşı kutlamaları şimdi daha gürültülü, daha şatafatlı, daha canlı ve parlak. Ama insan sıcaklığı, içtenliği ve neşe, kutlamaların gürültüsü içinde kaybolup gidiyor.’ ASUMAN ABACIOĞLU Teknolojik gelişmelere paralel olarak hızla değişen toplumumuzda yüz yüze iletişimin yok olmaya yüz tuttuğunu söylemek yalan olmaz. Mektubun yerini telefon, telefonun yerini cep telefonu, onun yerini kısa mesaj, sonra da e posta aldı. Cep telefonlarının yapay hal hatır sormalarındaki yavanlık, telefon görüşmelerinin eski tadını bile sildi süpürdü; öylesine yapılan anlamsız konuşmalara dönüştürdü. Yeni yıl kutlamalarında da bu değişim gözleniyor. Yeni yıla ilişkin iyi dilekler, e postayla gelen bir kısa kutlama cümlesine sığdırılıyor. Aslında görüşebileceğimiz kadar yakın arkadaşlardan uzak bir selam gibi geliyor insana. Bir şeyler eksik gibi. Eskiden olduğu gibi bir araya gelip, sıcak neşeli sohbetler etmeyi, şarkılar, türküler söylemeyi özletiyor. Yılbaşı kutlamaları şimdi daha gürültülü, daha şatafatlı, daha canlı ve parlak. Ama insan sıcaklığı, içtenliği ve neşe, kutlamaların gürültüsü içinde kaybolup gidiyor. Bu yıl, birkaç arkadaşımdan gelen yeni yıl kutlama mesajları, sağlık ve mutluluk dilekleri içeriyordu. Ancak dikkatimi çeken bir nokta, geçmişte bu mesajların içeriğinde sık sık yer alan “bol para dileği”ne bu yıl pek rağbet edilmemesiydi. Vergi Kıskacı ÜNAL BENLİALPER Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Denizcilik Müsteşarlığı yetkilileri, hükümet iktidara geldiği günden beri amatör denizciliğin önündeki her türlü gereksiz engeli kaldıracaklarını, bürokrasiyi azaltacaklarını söylüyor. Bu engellerin arasındaki en büyük sorun, her defasında alınan yüksek Motorlu Taşıt Vergisi'dir. Maliye Bakanlığı yetkilileri de Ağustos 2006'da sevindirici bir haber ile teknelerden alınan motorlu taşıtlar vergilerinin oranlarında indirime gideceklerini açıklamışlardır. Bu haber denizcilik sektöründe büyük sevinç yaratmıştır. Amatör yelkenli teknelerde ve spor amaçlı yatlarda vergi muafiyetine gideceklerini vurgulayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, amaçlarının yat turizmini ve amatör denizciliği desteklemek olduğunu söylese de bugün bunların hiç birisi gerçekleştirilmemiştir. Amatör denizciliğin özendirilmesi ve bu alanda toplumsal sevgi ve bilincin oluşması için öncelikle insanımızın denizle tanıştırılması ve barıştırılması gerekmektedir. Geride bıraktığımız 2008 yılında teknelerden alınan vergilerde hiçbir değişim olmamıştır. Türk bayrağından kaçış bütün hızıyla sürmüştür. Vergi ödemek istemeyen tekne sahipleri teknelerinin gönderine yabancı bir bayrak çekiyor ve bir kuruş vergi ödemiyor. Türk bayrağı çekenin vay haline, vergilerle cezalandırılıp tekne aldığına bin pişman ediliyor. Böylece dürüst ve kendi bayrağının altında yatını kullanmak isteyen denizcilikten de soğutuluyor. Sonra da sayın bürokratlar hiç sıkılmadan ardı arkası olmayan sözler verip amatör denizcileri ve yatçıları kandırıyorlar. Ne oldu yatlardaki vergi indirimi müjdesine? Hani amatör denizciliğin gelişmesi için atağa geçilmişti? Sözde iki kere alınan motorlu taşıtlar vergisinde ve yüksek harçlarda yeni düzenlemelere gidilecekti. Amatör denizci bu yüksek ve haksız alınan vergilerden kurtulacaktı. Aralık 2007'de Kültür ve Turizm Bakanı, artık yelkenlerin vergisiz şişeceğinin müjdesini vermişti. Ama ne yazık ki o yelkenler artık ağır ve adaletsiz alınan vergiler yüzünden yırtılıyor. Denizcilik çok saygın ve ciddi bir kavramdır. Yalan dolanla suları kandıramazsınız. Evrenselliğinin ufkunda boğulur gidersiniz. Öncelikle Denizcilik Müsteşarlığımızı kanun hükmünde kararname hüviyetinden kurtarıp, kuruluş kanununu gerçekleştirmeliyiz. Belki bundan sonra özelleştirme idaresi bürokratları, limanların özelleştirilmesi konusunda Denizcilik Müsteşarlığı'nın bilgi ve görüşlerine başvururlar. Denizci ülke, denizci ulus felsefesinin olgunlaşıp gelişmesi ve bir ideal olarak toplumumuzda kabullenilmesi için eğitim çalışmalarına hız vermeliyiz. unalkaptan@hotmail.com C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear