24 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 EYLÜL 2008 CUMA 5 D E N İ Z C İ Boş gezmeyen kahramanlar!.. Gün geçmiyor ki resmi kurumlardan arkeolojik veya doğal sitlerle ilgili olumsuz yeni bir karar çıkmasın. Kaçak yapılaşmalar yetmiyormuş gibi, ya imar planlarıyla ya da turizm tahsisleriyle ormanlık alanlar başta olmak üzere tarihi ve doğal değerlerin özel kişi ve kuruluşlara peşkeş çekilmesi için yeni yollar yaratılıyor. İşte diyorsunuz yine güzelim koylar, ormanlık alanlar kimbilir kimin çıkarı doğrultusunda yok edilecek. İçiniz sızlıyor; çaresizlik duygusuyla başedebilmek için duyarsızlığın kuytu köşelerine sığınıyorsunuz. ASUMAN ABACIOĞLU ‘Boş vakitlerini değerlendiriyorlar’ diye karalanmak istenen çevreciler, doğa için kahramanca savaşıyor Mavinin Efsanesi ÜNAL BENLİALPER Deniz tutkunları, deniz sevdalıları, deniz dostları ve mavi dünyanın güzellikleri ile yeni tanışanlar... Tercihiniz ne olursa olsun, rotanızı nereye çizerseniz çizin, Ege ve Akdeniz'in her köşesinde farklı bir ihtişam, değişik bir egzotizm değişik seçeneklerin yaşanabileceği bir ortam bulacaksınız. Her bir damlası yaşam mucizesi Ege'nin sihirli sularında, fizyolojik ve ruhsal güce erişmenin zevkini ve sevincini her zaman benliğinizde hissedeceksiniz. Denize düşen her çiğ taneciğinin ıslak teninden gökyüzündeki yıldızlara uzanan o gizli sevginin sessizliğinde yol alırken gerçekle düş arasında mutluluğu yakalayacaksınız. Toprağın denizleri kucaklayıp sarmaladığı yerde, yaşam bir başka türlü hissedilir doyasıya, zevkin ve bereketin doruklarında. Yaşam ve doğa sırlarını sizlerle paylaşmaya hazırlanırken Ege'nin sevecen ve cömert sularında, erkenden gelen baharın ardından gitmek bilmeyen yazın sıcak günlerinde Eylül rotasını çizmeye hazırlanın. Turkuvaz rengin, ufkun ötesinde gökyüzüyle nasıl uzun uzun hasret giderdiğinin tanıklığını yaparken, büyük bir zevkle coşun. Kuzey Ege'nin sert rüzgarlarıyla boğuşmak istemezseniz eğer, Güney Ege'nin dingin ve sıcak suları, tüm güzellikleriyle sizleri ağırlamak için bekliyor. Dağların göz bebeği, doğanın harikası çam ağaçları, mavi cevheriyle birlikte sonsuz bir uykunun içinde, cömertçe hazır duruyor. Bozcaada'dan başlayıp Knidos'a kadar uzanan uzun bir maviyeşil yolculuk, sizlere ne hayallerinizde ne de rüyalarınızda göremeyeceğiniz bir macera selini yaşatmaya yetecektir. Midilli Adası'nın kuzeyindeki Baba Burnu'nu iskeleden bordolayıp döndüğünüzde Sivrice Burnu'ndan sonra Küçükkuyu, Altınoluk ve Edremit körfezi. Güneye doğru indiğinizde Alibey Adası, Ayvalık daha aşağıda Dikili Körfezi, Adatepe Burnu ve Bademli Limanı. Buralardan ayrıldıktan sonra, yaşarken cennetin neresi olduğunu görebileceğiniz bir yere dümen çevirmelisiniz. Burasının adı Kalem Adası. Adayı anlatmak için inanın sayfalar yetmez. Mutlaka gidip görmelisiniz. Knidos'a varabilmeniz için önünüzde daha çok güzel günler olacak. Buraya gelinceye kadar, Ege'nin mitolojik kral ve kraliçesinin efsanevi gücü sizlerle birlikte olacaktır. Mutluluğunuz denizinde yol alırken belki bir an olsun aklınıza geliverecektir. Şehrin çıldırmış, toz dumana karışmış, insanı delirten gürültülü çehresi... İşte o zaman gerçek huzur ve yaşamın ne demek olduğunu çok daha iyi anlayacaksınız. Zevkin, heyecanın ve mutluluğun insanı ne kadar yoğun bir biçimde sardığını hissederek yaşayacaksınız. [email protected] SAKLANMAK YERİNE... Oysa birileri bu kadar kolay pes etmiyor. Aradan bir süre geçtikten sonra doğayı tahrip edecek bir uygulamanın yargı kararıyla durdurulduğunu okuyorsunuz küçük bir gazete haberinde. Yani birileri sizin adınıza mücadele ediyor; saklanmak yerine. Sanmayın ki ülkenin değerleri yağma edilirken kitlesel gösteriler, eylemler yapılıyor her zaman. Bu tür tepkiler birkaç olay dışında pek görülmüş değil. Bu konuda eylemleri ve eylemlerinin ilginçliğiyle tarih yazan siyanürlü altın karşıtları Bergama köylülerini anmadan geçmek haksızlık olur. Ancak asıl büyük mücadeleyi verenler bir avuç hukukçu, arkeolog, mimar ve şehir plancısından oluşuyor. Gerçekten de, Başbakan'ın dediği gibi sayıları çok fazla değil. Ancak aldıkları sonuçlar çok büyük. Başbakan'ın, bu kişilerin ‘boş vakitlerini değerlendirdikleri’ konusundaki sözlerine gelince orada itirazımız var; kendisinin ‘çevrecinin daniskası’ olduğu iddiasına da tabi. Doğayı korumaya çalışanlarla, rant için yok edecek kararlara imza atanlar, o kararların alınması için siyasilere baskı yapanlar, bu amaç için medya dahil her türlü gücü kullananlar arasındaki mücadelenin geçmişi oldukça gerilere gidiyor. Aynı ipi karşı uçlarından çekiştiren iki grup arasındaki mücadelede olduğu gibi kazanımlar, bir o tarafa doğru meylediyor bir öbür tarafa. Bir taraf, rant için, açgözlü bir zenginlik için uğraş veriyor; gerektiğinde yasaları da çiğneme pahasına. Diğer grup ise, karşılığında çocuklarına ve gelecek nesillere daha iyi ve yaşanılası bir dünya bıra kabilmenin dışında hiçbir maddi kazanım beklemeden, üstelik de cebinden ödeyerek, emeğini, bilgi birikimini, zamanını bu amaç için harcıyor. Başbakan tarafından sanki “boş gezenin boş kalfası” gibi gösterilen bu insanlar iş ve güçlerinden arta kalan zamanı değerlendirmenin yanısıra bazen iş ve güçlerinden fedakarlık ederek yapıyorlar bu çalışmalarını. Etraflarından pek bir destek de göremiyorlar. Yani işleri hiç kolay değil. Sık sık ya belediye başkanlarından, ya iş çevrelerinden ya da medyadan tepki görüyor, saldırıya uğruyorlar. Ama nasıl bir direnmeyse bu, hiç yılmıyorlar! Zamanında ‘Hamamböcekleri’ de dendi onlara, ‘mahşerin 12 atlısı’ gibi isimler de yakıştırıldı. Bazıları, onların ‘ünlü’ olmak adına bu işleri yaptıklarını öne sürdüler. ‘Retçiler cephesi’ dendi, ‘Hayırcılar, istemezükçüler’ diye adlandırılarak, gelişmeye set çektikleri öne sürüldü. Gelişmeyi, birilerinin ‘çıkarları’ diye okumanız gerekiyor burada. Birileri kendisini 'çevrecinin daniskası' ilan ederken, az sayıdaki birileri de doğanın rant bekçileri tarafından tahribini engelleyebilmek için 'kahramanlığın daniskasını' yapıyor. ZAHMETLİ YOL Ama madem bu kadar haksız ve yanlışlar, neden yargı hep onlardan yana karar alıyor? ‘Neyse ki bu ülkede hukuk var’ dedirtecek yargı kararlarıyla, bir çok doğal ve tarihi değerin korunabilmesi sağlanıyor. İşte bu bir avuç korumacının, ne adları bilinir, ne yaptıkları takdir edilir; kamuoyu onları tanımaz bile. Bugün kentin en gösterişli yeri olan 1. Kordon’un, altı şeritli bir otoyol yerine yeşil alan olmasının onların çabasıyla gerçekleştiği pek hatırlanmaz. İzmir’in en önemli su havzasının siyanürle kirletilmesinin önüne onların yürüttüğü hukuk mücadelesi ile geçildiğini de herkes bilmez. Kentin bugün daha güzel, daha ferah, daha yaşanabilir olmasında onların büyük payı vardır. Foça’nın tarihi dokusunun hala korunabilmesinde, Çeşme’nin koylarında denize girilebilmesinde onların çabaları söz konusudur. Sadece İzmir ya da Ege Bölgesi değil, tüm Türkiye’yi ilgilendiren çevre yağmaları konusunda duyarlıdırlar; hiçbir şey onların gözünden kaçmaz. Çok zahmetli bir mücadeledir yürüttükleri... Karşılığında sadece duygusal tatmin yaşanır. Bu mücadeleyi verenlere teşekkürü bir borç biliriz. Ege'nin talandan geriye kalan doğal güzelliklerinin tadını çıkarırken, çevrecilerin bu konudaki mücadelesini unutmamak gerekiyor. (Fotoğraf: HAKAN DİRİK) C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear