21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2013 PAZARTESİ 6 SÖYLEŞİ ‘Savcılar, yargıçlar da F tipinde kalmalı’ Oyuncu Nur Sürer, 4 yıldır cezaevinde olan eşi, 68 kuşağının önemli isimlerinden Sarp Kuray’ın, hapisteki gazetecilerin, hakkını arayan işçilerin, F tipindeki “insansızlaştırmaya” karşı tutuklu ailelerinin hukuk mücadelesine omuz veriyor HİLAL KÖSE Modern Sultanlık Dönemi Başbakan, Ergin Saygun’u (*) ziyaretle başlattığı ‘yeni dönem’i nasıl tanımlarsınız? Türkiye sıradan bir politik sürecin sonuna veya başına gelmiş değil. Çok olağanüstü yeni bir döneme girmek istiyor Başbakan. RTE, bugüne kadar Türkiye’yi partisiyle ve cemaatin önemli katkılarıyla biçimlendirdi... Ama ülke kör topal da olsa eski anayasa ile yönetiliyor. Askeri vesayeti bitirdi, devlet ve toplumun önemli güç odaklarını ele geçirdi. Eğitimi yeniden yönlendirmeye çalışıyor. Ama ülke rejiminitoplumu istediği gibi biçimlendirebildiğini ve bunun da sonuçlarını tam görebildiğini söylemek zor. İki noktaya vurgu yapmak isterim: İlki bundan sonraki süreçte tamamen yalnız başına, tek başına, Recep Tayyip Erdoğan olarak devam etmek istiyor. Hazırladığı başkanlık anayasasının ana metinlerine bakacak olursanız, parlamentodan tutun yargıya kadar her şeyin, yani bütün “yönetim sistemi”nin ha varmış ha yokmuş olduğunu görürsünüz. Her şeyin tek kişiye ve onun dudaklarından çıkacak söze bağlı olduğu bir kukla parlamento, kukla yargıçlar ve daha bir dizi kukla kurum ve kişiler... Hepsinin ipleri başkana bağlı. Dünyanın en büyük “çoğunlukçu yönetimi” isteği duruyor karşımızda. Bu yönetimde, yüzde 49’un hiç önemi yoktur ama yüzde 51’e dayanarak her şey yapılabilir. Çoğunluktan aldığı yetkiyi neredeyse başka hiçbir kurum, hiçbir kişi, devlet örgütü, başka seçilmişlerle ve tabii ki parlamento vb. ile paylaşmaya yanaşmayan tek adam yönetimidir RTE’nin kurmak istediği. Aldığı oyların, kendisine her şeyi yapma yetkisi verdiğine inanan bir anlayış. Bunun için ne bir siyasi programa ihtiyacı vardır ne de benzeri bir şeye. Zaten dikkat ederseniz, RTE’nin iktidarı döneminde yaptığı büyük değişikliklerin büyük çoğunluğu, seçim meydanlarında söylenmemiştir. Mesela eğitim yasası vb. Adlandırmak gerekirse: Modern padişahlık sultanlık... Zaten Kanuni, padişahlar, Osmanlı dönemi aşkları da bunu net yansıtıyor. RTE asla modern, paylaşımcı, evrensel bir demokratik ve hukuk rejiminin insanı değildir ve olamaz. Başkanlık anayasası ve kurmak istediği yeni rejimin özellikleri, bu kanıyı çok net kesinleştiriyor. ??? Vurgu yapılması gereken ikinci nokta ise şudur: RTE, bugünkü anayasal idare ile, toplumu yeterince dönüştürebildiği kanaatinde değildir. Süreç yavaş işliyor. Tek başına vereceği kararlarla bu süreci çok hızlandıracağını da düşünüyor olabilir. RTE, Üçüncü Cumhuriyet’in tek başına kurucusu olmak niyetindedir. Birinci Cumhuriyet Atatürk dönemiyle (19 Kasım 1938) sonlanmıştır. İkinci Cumhuriyet, hemen ondan sonra başlamış ve 2012 Kasımı’yla sona ermiştir. Ve Erdoğan dönemiyle birlikte Üçüncü Cumhuriyet başlamıştır. Erdoğan, başbakanlık gibi “sıradan bir görev”i aşmış, önündeki diğer sıradan devlet başkanlığı işini atlayarak her şeye tek başına karar vereceği yeni bir döneme, Büyük BaşkanModern Sultanlık dönemine adım atmayı planlamaktadır. Mesele budur. ??? CHP’lilere bakıyorum, olayın farkında bile değiller. Meselede “anayasal, vatandaşlıkyurttaşlık” noktasına takılmış kalmışlar. Oysa Başbakan önümüzdeki 78 ay süre içinde her şeyi bitirmeyi programlamıştır. Bu nedenle dünkü yazımda dedim ki, RTE için artık ordu, Silivri, Balyoz, Ergenekon vb. hepsi bitmiş ve aşılmıştır. Bunlar ayak bağına dönüşmüştür artık. Ergin Saygun’u ziyaret bunun işaretidir. Bu konudan hızla kurtulmak zorundadır. Belki de “herkesin başkanı” gibi bir temel sloganı inşa edecektir. Bu sürece paralel, Kürt meselesinde de hızlı adımlar atmak durumundadır... Zaten bunu da görüyoruz. Sultanlık makamının tesisi için, yazdığımız gibi, Apo, PKK ve Kürtler en büyük müttefiki durumundadır. BDP liderleri, bu sultanlığa yeşil ışık yaktı ve referandumda destek veririz dedi... Tabii özerk Kürt bölgesi kartını da hemen masaya sürerek... Yarın: Erdoğan Kürtlerin desteği de olsa referandumu kazanabilir mi? (*) Doğrusu, iktidarı altında, hastane ve hapishane köşelerinde azap çektirilen bir hastaya (ve yüzlerce tutsağa) bu ziyareti herkes yapamaz. Bunun için soğukkanlı ve çok şeyi göze almanız gerekir. Ve bu ziyaret için ödeyeceğiniz siyasi bedeli de hazırlamış olmalısınız. Bu bedelin de adı, Silivri’nin en kısa zamanda tamamen boşaltılmasıdır. Yoksa, celladın kurbanını ziyareti olarak siyasi literatüre geçer. Oyuncu Nur Sürer, sanatı bir yana, insan hakları savunucusu olarak da hep ön sıralarda. 4 yıldır cezaevinde olan eşi, 68 kuşağının önemli isimlerinden Sarp Kuray’ın, hapisteki gazetecilerin, hakkını arayan işçilerin, F tipindeki “insansızlaştırmaya” karşı tutuklu ailelerinin hukuk mücadelesine omuz veriyor. Tartışma programları izlemekten film izlemeye fırsat bulamadığını anlatıyor. “Düşünen insanına, yazarına, çizerine bu kadar kinle bakan, hasım duyguları içinde olan bir ülke daha olabilir mi? Türkiye tüm bunlardan utanacak ama ne zaman bilmiyorum” diyor. Sürer’le, Sarp Kuray’ı konuşmak üzere bir araya geldik. Tek “derdi” bu dava değil ki... Sohbetimiz, memleketin başka acılarına doğru sürüklendi gitti. Biz sorduk, bütün öfkesi ve üzüntüsüyle yanıtladı. Sarp Kuray yeniden yargılanıyor ama tahliye kararı çıkmadı... SÜRER Ben tahliye bekliyordum. AİHM kararlarına uyulacağını düşünüyordum. AİHM, Sarp’ın adil yargılanmadığına hükmetti. Duruşmada davayı hiç bilmeyen mahkeme üyeleri vardı. Dosyayı okumadıklarını bile düşünüyorum. Sanki Sarp ilk kez mahkeme önüne gelmiş gibiydi. Sarp’ı 18 sene daha mı yargılayacaklar? 4. yargı paketi gündemde ve benim tahliye umudum var. Bir sonraki duruşma 2 Nisan’da. Bu dava 12 Eylül ürünü. Sarp, 12 Eylül gelmeden Türkiye’yi terk etmişti. 12 Eylül’de burada olsaydı içeriye alınacak, idamla yargılanacaktı. Türkiye, 12 Eylül’le hesaplaşmayı tartışıyor. Sizce bu gerçekten yapılıyor mu? SÜRER 12 Eylül’e ilişkin iki paşanın yargılanması beni hiçbir zaman tatmin etmedi. Sadece içeri girmiş, işkence görmüş insanlar değil, herkes mağdur edildi. 12 Eylül her eve uğramıştır. İdeolojisiyle de uğramıştır. Sadece iki paşayı yargılarken öbür tarafta 12 Eylül mağduriyetini sürdürüyorsunuz. Bu iddia komik... Sarp Kuray, 29 Ocak’taki duruşmada yorgun görünüyordu. Cezaevinde sağlık sorunu yaşıyor mu? SÜRER Ailede, şeker ve tansiyon var. Sarp’ta da çıkmıştı bu hastalıklar. Duruşma için sabahın 04.00’ünde kaldırıldı. Tansiyonu yüksekti, ambulansla karayoluyla getirildi. Dönüşte de hastaneye kaldırıp serum takmışlar, tansiyonu 20’ye çıkmış. Sarp’ın durumu çok ağır değil ama cezaevlerinde 400’e yakın çok ağır hasta var. ‘Herkes mağdur edildi’ ‘Düşünen insanına, yazarına, çizerine bu kadar kinle bakan, hasım duyguları içinde olan bir ülke daha olabilir mi? Türkiye tüm bunlardan utanacak ama ne zaman bilmiyorum’ insana hayata tutunma şansı bırakmaz. F tipi cezaevlerindeki tecritin yol açtığı sorunlar iyice görünür oldu. Ama yetkililer görmüyor. Kuray da Sincan 2 No’lu F Tipi’nde. Tecritin etkilerini eşinizde de gözlemlediniz mi? SÜRER İlk yıl tek başına tutuldu. Şu anda yanında PKK davasında yargılanan iki kişi var. Orda olmanın psikolojisini anlamak mümkün değil. Eşi de kız kardeşi de olsanız, sürekli görüşe gitseniz de. Yanına iki kişi geldiği gün, “insanlarla konuşmayı özlemişim” dedi. Çok üzüldük. Yıllardır, ailelerin çocukları için kendilerini öne atmalarının altında bu var. F tipleri gerçekten insan onuruna karşı bir sistem. Ben, 20 dakika biriyle konuşmasam deliririm. Slogan attılar diye hem görüş yasağı hem sohbet yasağı getiriliyor. Kim duyuyor o sloganı? Sarp’ı görmeye giderken, ailelere rastlıyorum. Çok uzak bir yerden gelmişler, “oğlunuzun görüş yasağı var” deniyor, boyunları bükülüyor. Aylarca görüşe gelemeyen, bayramdan bayrama gelebilen aileler var. Çoğu da yoksul. Yazdığı, düşündüğü için gazetecileri, yürüyüş yaptığı için öğrencileri içeri atıyorlar. İnsan hakkı savunucusu olarak ne söylemek istersiniz? Başka bir Türkiye mümkün mü? SÜRER Bu ayıpların bu ülkenin gündeminden çıkarılması lazım. Nevroz’da, bakanlar, koca koca adamlar, yaktıkları samanların üzerinden atlıyor bir şey olmuyor da tıp öğrencileri Nevroz’da eğlenince içeri atılıyor. Neden? Bunu hukukun neresine koyacağız? Pınar Selek’i ülkesinden ayırmaya çalışıyorlar. Tutuklanan avukatlara içim yandı. 11 ay Diyarbakır’da çalıştım. Bir gün miting yapılıyor bütün Diyarbakır dayak yiyor, ertesi gün emniyet müdürünün oğlunun düğünü oluyor herkes Kürtçe konuşuyor, halay çekiyor. Bu dil halka yasak demek ki... Çok acil barış yapalım, dönüp özür dileyelim. Kürt annelerinin kaybı çok daha büyük. Asker anneleri cenazeden sonra bir başına bırakılıyor. O annenin ömrü boyunca çektiği acıyı kim biliyor? Ülkem için, etrafımdaki insanlar için üzgünüm. Tutukluluk çok şeyi götürüyor, hesabını kim verecek? Yargıçların ve savcıların bir hafta F tipinde kalmaları gerekiyor. Verdikleri kararların nasıl sonuçlar doğurduğunu, yalap şap gördükleri davalarla insanları nereye attıklarını görmelerini istiyorum. Düşünce suçu Cumhuriyetin bir ayıbı. Ya Sarp Kuray’ın eşi olmak... SÜRER Güzel. Çok evlilik yanlısı değildim. Sarp, “evlenmeden olmaz” dedi. 68 kuşağının da tutucu bir yanı var. 1994’te evlendik. Sarp çok iyi bir arkadaş, entelektüel. Sert görünür ama tanıyabileceğiniz en merhametli insanlardan bir tanesi. Her şeyden önce vicdanlı bir adam. Kim neden servis etti bilmiyorum, mafya diye laflar çıkarıldı. Bürokrat bir aileden geliyor, babası eski vali. Siirt’te, Mardin’de, yoksulluğu görerek büyümüş, belki de isyanı oradan başlamış. Yemek seçmez, alkol kullanmaz. En büyük tutkusu okumak. Bu mahkumiyet bizim için şok oldu. Sarp bir söyleşisinde komik bir şey söyledi: “Anayasayı değiştirmek istedim, bu iyi bir anayasa değil. Ama tek başıma mümkün değildi.” Haklı da. Şimdi, bir araya gelip değiştiremiyorlar. Demek ki bu çok zor bir iş. Bürokrat bir aileden geliyor tipleri gerçekten insan onuruna karşı bir sistem Tutuklu aileleriyle bu konuda çalışmalarınız olduğunu biliyoruz... SÜRER Gerçekten, kendi işini göremeyecek kadar ağır hastalar var. 4. yargı paketiyle umarım dışarı çıkarılırlar. Bu hastaları değil de kadına şiddet uygulayanları çıkardılar. Siyasi ya da adli tutuklu ayırımı yapmadan acilen düzenleme yapılmalı. Yatağında ayağında zincirle yatan kanser hastasını düşünün. Kanserle savaşması mümkün mü? O zincir, kemoterapi alan F
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle