21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 13 KASIM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Evrensel’ Bir Üniversiteli: Ünsal Oskay... Evet, Prof. Dr. Ünsal Oskay’ın ölümüyle, evrensel, yani tarihte ‘üniversite’ kavramına kaynaklık etmiş olan anlamda bir hocayı yitirdik. Yıllar önce, Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin son sınıflarına “Dil Bilinci” başlıklı dersi verirken, birkaç ay sonra kendi öğrencilerinin karşısına geçecek olan öğrencilerime hep yinelediğim bir söz vardı: “Bakın, master, doktora, doçentlik, profesörlük – bunların hepsini çabanızla jürilerden alabilirsiniz! Ama bir tek unvan vardır ki, onu hiçbir akademik jüriden alamazsınız; hayat boyu, günlerinizi ve gecelerinizi doldurması gereken, çok özel bir çaba harcamadan da asla alamazsınız! Bu unvanın adı, hocalıktır ve o unvanı, sadece ve sadece öğrencilerinizden alabilirsiniz – ya da, profesör olmuş olsanız bile, sözünü ettiğim o çok özel çabayı harcamazsanız, hiç alamayabilirsiniz!” Ünsal Oskay, ‘hoca’ unvanını daha öğrencileriyle ilk karşılaştığı gün onlardan alabilmiş ve hayatı boyunca da tüm saygınlığı ile taşıyabilmiş ender hocalardandı; çünkü her zaman tek hedefi, öğrencilerine bir şeyler ezberletebilmek değil, onlarla birlikte düşünebileceği bir ortam sağlamak oldu. Bunu başardı. Çünkü Ünsal Hoca, üniversiteye hiçbir zaman bir ‘meslek okulu’ ya da ‘diploma fabrikası’ gözüyle bakmadı. Onun ‘üniversite’ kavramı, hep Batı’da Rönesans’ın da yaratıcıları arasında olan bir üniversite kavramıyla eşanlamlı olarak kaldı: Kendini asla günlük maddi gereksinimlerle sınırlı tutmayan, eleştirel düşünce aracılığıyla ortaklaşa düşünce ve bilgi üretme hedefinden hiç şaşmayan, tam anlamıyla evrensel bir üniversite kavramı. Ünsal Hoca’nın sınıflarının her zaman dolup taşmış olmasının nedenini de bu noktada aramak gerekir. Liselerin alışılagelmiş kalıplarından sonra üniversiteye gelen öğrenciler, Ünsal Hoca’nın kişiliğinde karşılarında, kültür denilen şey ne ise ve ne olması gerekiyorsa, onu paylaşmaya ve aktarmaya gelmiş birini bulurlardı. İletişim gibi, türlü ideolojiler ve piyasa düzenleri tarafından onca kötüye kullanılmaya ve yozlaştırılmaya açık bir alanda bunu başarabilmek, hiç kolay değildir. Ama Ünsal Oskay, bunu başarabilen ender hocalardan oldu. Onun iletişim fakültelerinde verdiği dersler, ‘iletişim’ kavramının türlü piyasalara tutsak edilmesinin tam karşıtı diye nitelendirilebilecek bir tür kültür felsefesi niteliğindeydi. Bu felsefe, insanın düşünsel düzlemdeki yaratıcılığını sürekli bilgilenmenin rehberliğinde yaşam boyu geliştirmek diye de özetlenebilir. Ünsal Oskay, “Tek Kişilik Haçlı Seferleri” kitabındaki “Hayat Bunca Hızlı Değişirken Sinemamız Nasıl Değişsin ki?!” başlıklı incelemesine şöyle başlamış: “Hızla değişen bir dünyaya, kasabalardan ya da bu değişimin odaklarından uzakmış gibi görünen ‘taşra’ ülkelerden bakanlar için, hayattaki her değişim korku vericidir. Ne var ki, dünya bir kez hızla değişmeye başlamışsa, uzaktaki insan ya da ülkeler de bu değişime kendilerini açmak, bu değişim sürecinde yer almak durumundadır. Hızlı değişim sürecine girmeden önce unutulur gibi olmuş geçmişin yeniden aranması, hatırlanmaya çalışılması, düzmece geçmişler yaratılıp kültürel tüketime sokulması, yaşanan gündeki değişimin bir sel gibi herkesi önüne katıp ilerilere doğru sürüklemeye başlamasındandır. Buna, sosyal bilimciler, kültür felsefecileri ‘modernleşme’ diyor…” Modernleşmeyi böyle açıklayabilen bir hocanın öğrencilerinin önünde, modernleşmenin denizlerine felsefenin yelkenleriyle açılmaktan başka çıkar yol var mıdır? [email protected] [email protected] A nõmsayacaksõnõz: Fransa’da Türkiye Mevsimi programõnda ekim ayõ için- de Eiffel Kulesi’nin kõrmõzõ beyaz õşõk- larla donatõlmasõ vardõ. Aynõ günlerde Grand Pa- lais’de o muhteşem “Bizans’tan İstanbul’a: İki Kıtanın Limanı” sergisinin açõlõşõ vardõ. Ve Pe- tit Palais’de Şirin Pancaroğlu ve arkadaşlarõ- nõn “Padişahların Arpları” konseri vardõ. İş- te o günlerde sayõlarõ elliyi bulan bir gazeteci or- dusu Türkiye’den Paris’e gitmişti. Cumhur- başkanõ uçağõyla giden çoook önemli gazete- cilerden tutun, kendileri “star” olan televizyon gazetecileri ya da sõradan muhabirler, yazarlar… Her türden bir dolu gazeteci… Sonraki günlerde boşuna bekledim biri şu konserden söz etsin di- ye… Dedim ya boşuna! Yok saydõlar. ÖNCE SİTEM Kuşkunuz olmasõn, Şirin Pancaroğlu’na kar- şõ bir tavõr değil bu. Genel cehalet, genel bilgisizlik, genel önce- likler sõrasõ, memleketimin genel değer ölçüle- ri. (Yõllar önce Beijing’deki TC Kültür Ataşe- si’nin Şefika Kutluer’i tanõmayõp, “Bana ne herkese araba veremem, konsere nasıl gi- derseniz gidin” diye haykõrdõğõnõ duymuş- tum. Sanatçõnõn konseri şehir dõşõndaydõ.) Yine kuşkunuz olmasõn Allah gecinden ver- sin Şirin Pancaroğlu’nun başõna bir şey gelecek olursa, bütün o gazeteciler sayfalar boyunca tim- sah gözyaşlarõ dökmekte yarõşacaklardõr… (Ceren Necipoğlu’nu anmadan edemiyorum!) Sitemim sadece gazetecilere değil, organiza- törlere de… Bir rastlantõ, Paris’ten dönüş yo- lunda, bir baktõm THY’nin kuyruklarõnõn en so- nunda elinde koca çalgõsõyla tek başõna bekli- yor Pancaroğlu. Geçireni falan yok… Bõrakõn siyasileri, her ünlü için seferber olan personel, oralõ değil. Neyse ki o elinde koca yükle bek- leyen “küçük kız”õn (sahne dõşõnda görünümü öyle) ne denli “meşhuuuur” olduğuna herke- si ikna ettim de THY personeli ilgi gösterdi. ‘PADİŞAHLARIN ARPLARI’ Şirin Pancaroğlu ve arkadaşlarõnõn dediğim Pa- ris’teki Petit Palais’deki konseri daha önce de yapõlmõştõ. 1 Temmuz’da Nantes Güzel Sanatlar Müzesi’nde… Dünyanõn belki de en saygõn fes- tivallerinden olan Barok Festivali’ne davet edilmişti. Hatta o konser Fransa’da Türkiye Mevsimi’nin ilk etkinliğiydi, ancak nedense o da ülkemde değer karmasõ içinde duyulmadan gelip geçti. Bu konserler Pancaroğlu ile “Barok Noma- de” (Gezginci Barok- Çingene Barok) toplu- luğunun yönetmeni Jean-Christophe Frisch’in ortak geliştirdiği “Padişahların Arpları” adlõ proje. En etkileyici yanõ Doğu müziğinde önemli ye- ri olan, Osmanlõ Sarayõ’nõn arpõ sayõlan ve 17. yüzyõldan sonra yok olan, tarihten silinen, Şi- rin Pancaroğlu’nun araştõrmalarõyla (Tekfen’in maddi desteğiyle) yeniden yarattõğõ “Çeng” ile Venedik saraylarõnõn arpõ “arpa doppio”yu, Do- ğu ve Batõ’nõn geleneksel çalgõlarõnõ bir araya getirmesi. Benim izlediğim ekim konserinde salon hõn- ca hõnç doluydu. Dõşarõda kuyruklar uzuyordu. Salona sõğmayanlar dõşarõda ekrandan izlediler. Toplam beş Türk dinleyici ya vardõk, ya yok- tuk. Şirin Pancaroğlu’nun elleri, parmaklarõ çen- gin üzerinde benzersiz bir dans, bir ayin ger- çekleştirirken Nanja Bredijk (arpa doppia ) Derya Türkan (kemençe), Emmanuelle Gui- gues (viola da gamba), Yurdal Tokcan (ud), Rémi Cassaigne (lavta), Pierre Rigopoulos (perküsyon), Jean-Christophe Frisch (flüt) ve soprano Cyrille Gerstenhaber sesiyle ona eş- lik ediyordu. Konser sona erdiğinde tüm salon ayağa kalk- mõş alkõşlõyordu. YARATICILIĞA TEŞVİK Ekim ayõnõn son günlerinde yaratõcõlõğa yö- nelik bir projeye daha imza attõ Şirin Pancaroğlu. Başkanõ olduğu Arp Sanatõ Derneği bünyesin- de geliştirdiği 2010 Kültür Başkenti Ajan- sõ’nõn desteklediği proje “İstanbul ve Arp” adõ- nõ taşõyor. Amaç arp ve Osmanlõ çengine ye- ni eserler kazandõrmak. Türkiye kültüründen, dünya arp literatürüne katkõda bulunmak. Pro- jenin üç ayağõ var: Beste, konser ve albüm kay- dõ. “İstanbul” ana temasõ çerçevesinde arp ve- ya Osmanlõ arpõ “çeng” için besteler yapmak üzere, birbirinden değerli altõ besteci; Özkan Manav, Hasan Uçarsu, Turgay Erdener, Mahir Çetiz, Barış Perker ve Arda Agoşyan yer alõyor. Bu sanatçõlar bestelerini, Mart 2010’da tamamlayacak. Ardõndan bu eserlerden bir albüm kaydõ yapõlacak ve 2010 Avrupa Kül- tür Başkenti İstanbul’da projenin dünya prö- miyeri, 2010 sonbaharõnda gerçekleştirilecek. Tam bir kültürlerarasõ diyalog. İstanbul’un mü- zik yoluyla yeniden ifade edileceği bir yolcu- luk, eşsiz bir serüven! Bana tüm sanatçõlara, yo- lunuz açõk olsun demek düşüyor. [email protected] Faks: 02122571650 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Toplumsal Araştõr- malar Kültür ve Sanat İçin Va- kõf (TAKSAV) tarafõndan dü- zenlenen “14. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali” bu- gün başlõyor. Bu yõl “Yaşanılır bir dünya için sanat” sloga- nõndan yola çõkõlarak düzenle- nen festivalde, 53 ulusal ve uluslararasõ tiyatronun 63 et- kinliği gerçekleştirilecek. Festival, İzmir Yeni Kapõ Ti- yatrosu’nun, Sakarya Cadde- si’nde, eski Yeni Sahne’nin ol- duğu yerde, sahneleyeceği “Sa- rı Sıcak” adlõ sokak oyunu ile başlayacak. Festivalde salon oyunlarõnõn yanõ sõra sokak ti- yatrosu gösterileri, çağdaş dans performanslarõ, tiyatro konu- sunda yapõlacak söyleşi, panel, atölye çalõşmalarõ ve sinevizyon gösterileri de sanatseverlerle buluşacak. Oyunlar, Devlet Ti- yatrolarõ’nõn (DT) 11 yerleşik sahnesi ile kentte yerleşik sah- neye sahip özel tiyatrolarõn sah- nesinde ve Sakarya Cadde- si’nde, Batõkent Metro dura- ğõnda, Keçiören Belediyesi Yu- nus Emre Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Festivalin gelenekselleşen ödül töreni de bu akşam yapõ- lacak. Ödül töreninde yõllarõnõ tiyatro sanatõna adamõş, yönet- men Işıl Kasapoğlu’na “Onur Ödülü”; Devlet Tiyatrolarõ’nda Genel Program Birimi sorum- lusu Hüsamettin Eraslan’a “Emek Ödülü”; bu yõl kuru- luşunun 60. yõlõnõ kutlayan Dev- let Tiyatrolarõ Genel Müdürlü- ğü’ne ise “Tiyatro Özel Ödü- lü” verilecek. Tören Büyük Ti- yatro’da (Ankara Opera Sah- nesi) saat 19.30’da başlayacak. Kültür ve Turizm Bakanlõğõ, Çankaya Belediyesi, Yeni Ma- halle Belediyesi ve Devlet Ti- yatrolarõ’nõn da destek verdiği festival, 10 gün sürecek. 14. ULUSLARARASI ANKARA TİYATRO FESTİVALİ’NDE 63 ETKİNLİK GERÇEKLEŞECEK Gerçek değerleri yok sayan ülkemde Şirin Pancaroğlu’ndan bir armağan daha: ‘İstanbulveArp’ ‘Yaşanılır Bir Dünya İçin Sanat’ F estivalde yer alan ti- yatro gruplarõnõn ba- zõlarõ ise şöyle: İzmir Yeni Kapõ Tiyatrosu “Sarı Sıcak”, Devrimler Ya- şama Sevinci Dans Topluluğu “Zincir”, Shahalin State Pup- pet Theatre - Rusya “Kaderin Çizgileri”, Tiyatro Pembe Kurbağa “Küçük Deniz Kızı”, Dostlar Tiyatrosu “Sıvas 93”, İstanbul Tiyatro Kedi “Pazar Günkü Cinayet”, İstanbul DestAr Theatre “Rese Seve”, Azerbaycan Oyun Çocuk Ti- yatrosu “Palyaçonun Masal- ları”, Çankaya Belediyesi Ç’engel Gösteri Sanatlarõ Top- luluğu “Mikroplar Köyü- müzde”, Ankara Orta Oyun- cularõ “Antigone”, Orianthe- atre - Performing Art’s Group - Güney Kore&Polonya “Bec- kett”, Mask - Kara Tiyatrosu - İstanbul “Velev ki Tartüf”, Sahne Eğitim Derneği -Anka- ra “Süreçten Sonuca Model Tiyatro Çalışması”, Sema- ver Kumpanya - İstanbul “Lo- urcine Sokağı Cinayetleri”, Gülüm Pekcan Dans Tiyatro- su - Ankara “Beden Kullanı- mı, Nefes Teknikleri ve Do- ğaçlama Çalışmaları”, Eski- şehir Büyükşehir Belediye Ti- yatrolarõ “Sırça Kümes”, The- atre O - Almanya “Tiyatro Ovar”, İstanbul Yeni Sahne “Uçurtmanın Kuyruğu”, In- tangible Cultural Heritage in Croatia - Hõrvatistan “Monsi- eur Et Mademe O”, Mavi Sahne - Ankara “Hiç”, Anka- ra Sanat Tiyatrosu “Kod Adı: Keklik”, Al Mustheek Theater - Irak “Silence of the Sea”, Öteki Tiyatro - Ankara “Halet Forever.” Sahnelenecekoyunlar AST perdesini ‘Kod Adı: Keklik’ ile açıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) yeni sezonu “Kod Adõ: Keklik” adlõ oyunla açõyor. Bugün saat 20.00’de prömiyeri yapõlacak oyunda, “polis devleti, yargõ sistemi ve derin devlet ilişkileri örgüsünde, bireyin düzene karşõ isyanõ” anlatõlõyor. Mürsel Yaylalõ’nõn yazdõğõ oyunu Murat Çõdamlõ yönetiyor. Oyunun dekoru Ayşen Gül Şimşek’e, kostüm tasarõmõ ise Gazal Erten’e ait. Oyun, her cuma saat 20.00’de, her cumartesi saat 15.30 ve 18.30’da, her pazar günü de saat 15.30’da izlenebilir. Tiyatro Ti festivale ‘Ada’ adlı oyunla katılıyor. Sting’den uluslararası düet Kültür Servisi - Ünlü İngiliz müzisyen Sting, Aborijin şarkõcõ Geoffrey Gurrumul Yunupingu ile bir düet yaptõ. Sting’in ünlü şarkõsõ “Every Breath You Take”i bir Fransõz kanalõ için seslendiren ikili, büyük beğeni topladõ. Avustralya yerlilerinden olan başarõlõ sanatçõ Gurrumul, Paris’te verdiği konserle de eleştirmenlerden tam not alõrken Sting, farklõ kültürlerdeki sanatçõlarõn her zaman birbirlerinden çok şey öğrenebildiğini belirtti. Kültür Servisi - Gitarõn büyük ustasõ Serranito’nun konseri ile başlayan ve sinema, plastik sanatlar ve müzik alanõndaki etkinliklerle devam eden “8. Uluslararasõ PERA FEST”, yarõn akşam saat 20.00’de İspanyol caz piyanisti Chano Dominguez’in konseri ile sona eriyor. İstanbul Cervantes Enstitüsü işbirliği ile Bahçeşehir Üniversitesi Fazõl Say salonunda gerçekleşecek konserde, Dominguez flamenko ile cazõ buluşturan bir program sunacak. Konserin biletleri Biletix’ten alõnabilir. Dominguez İstanbul’da
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle