26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MAYIS1993 PAZARTESf CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 Vln üretfcileri Türklye'de • Ekonomi Servisi- Uluslararası YünJü Tekstil Teşkilatı (IWTO) tarafindan düzenknen Yün Konferans bu yıl ilk kez Türkiye'de gerçekleştiriliyor. Atatürk Kültür Merkezi'nde bugûn açılışı yapılacak Konferans 21 mayısa kadar sürecek. Türkiye Tekstil Sanayii Işverenleri Sendikası'mn ev sahipliğinj yapacagı Konferansa IWTO üyesi 28 ülkeden 500'e yakın delege ve gözlemci kaülacak. İConferansta 4 milyon balyaya ulaşan dev yûn stoku, azalan talep ve ekonomik durgunluk ele ahnacak. Jaguardfinyaya meydan okıiyor •LONDRA(AA)- Ekonomik gerilemenin bütün sanayi ülkelerini kıskacına aldığı bir dönemde, Amerika, Japonya, Almanya, Itajya ve Fransa gjbi dûnyanın önde gelen Iûks otomobil üreticisi ulkelerekarşı ingilizJerin ünlü Jaguar flrmasının, 'Beğenmezseniz geri getirin, alalım' sloganıyla başlattığı yeni satış yöntemi büyük ilgı gördü. Jaguar'ın, Amerika'nın lüks oto piyasasında uygulamaya başladığı' Begenmezseniz, geri getirin alalım' satışlannjn deneyim süresi sonunda inanılmaz bir başanya uiaşması, dünya lüks otomobil tekellerini kırması ve meydanı benzer birglobal rekabete bırakmasi bekleniyor. OAPECKuveyTe dönûyor •KAHİR£(AA)-Arap Petrol thraç Eden Ülkeler örgütü (OAPEC), genel merkezini yeniden Kuveyt'e taşıma karan aldı. Irak'ın Kuveyt'i işgalinden sonra Irak ordusu tarafindan yerlerinden çıkanlan OAPEC, genel merkezini geçici olarak Kahire'ye tasımıştı. Mısır, Suudi Arabistan, Birieşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Cezayir, Kuveyt, Irak, Libya ve Suriye'nin üye bulunduğu OAPEC, genel olarak Petrol Endüstrisi'nin izlediği gelişimi değerlendiriyor. Petrol lhraç Eden Ülkeler örgütü (OPEC)gibifiyatve üretim kotalan beliriemiyor. DUNYA EKONOMTSEVE BAKI ERGEV YILDIZOĞLU LONDRA Yunan muhalefeti özelleştirmeyi engellemekte kararlı Yapma, işletme, devretmeEkommi Servisi - Yunanistan'da Başbakan Konstantin Mitsotakis hûkûmetinin özelleştirme ve yap-işlet-devTet programıyla ilgili önemli güçlükler ortaya çıktı. Sol muhalefet, özelleştirme ve yap-işlet-devret modeline karşı çıkıyor. Dünya ekonomi basınmın gündem yaratan gazetelerinden Financial Times'ta Kerin Hope imzastyla " Yunanistan özelleştirmeye ayak diretiyor" başlıkli yaada, Mitsotakis hûkûmetinin kendi içinde bile özelleştirmeye muhalefet olduğu belirtiİiyor. Bu konudaki son örneğin, Lavrion'daki 600 megavatlık elektrik santralının yap-işlet-devret modeline göre yapılması karannın son anda hükümet tarafindan geri çekilmesi oldufu belirtilen yaada şöyledeniliyor. "Yunanistan'da özelleştirmeyegirmek isteyen uluslararası şirketler, büyük ölçüdeengelleyici bürokrasiyle karşı karşıya kalıyoriar. Ancak Lavrion olayında, Yunan Kamu Elektrik Şirketı'nin (DEH) bir özel şirketle ortaklığa girmekteki isteksizliği. Yunan standarüanna göre bile, aşın bir ayak direüne olarak nitelerüyor. fhaleye Belçika'nın Tractabel ve tsveç'in Asea Brown Boveri öncülüğünde iki konsorsiyumun girdiği. bunu Tractabel'in kazandığı, ancak görüşmelerin üç aylığına ertelendiğj belirtilen yaa şu cümlelerle sürüyor: "Bütün bunlara karşın Ekonomi Bakanlığı. kamu sektörünün büyük borç açıklannın genişçaplı altyapı projelerini engelleyeceğini bildirdiğinden, yap-işlet-devTet modelinin öncülügünû yapıyor, karayolları, köprü yapımı ve enerji sektöründe bu işi büyük ölçüde özendiriyor. Yap-işlet-devret sistemi uyannca müteahhit, Lavrion prpjesinin fmansmanını üstlenecek, 25 yıllığına çalıştırdığı santraldan eldeettiği paralarla borçlan temizleyecek. ondan sonra da santralı DEH'edevredecek. Ekonomi Bakanı Stefanos Manos, DEH'te kötü işletmecilik ve olağanüstü borçlann hükümete özeileştirmeye yönelmekten başka çare bırakmadığını söylüyor. "DEH'in bu borçlan yüzünden hiçbir projeyi yürürlüge sokamayız. Ama işin garibine bakın ki hemen hemen herkes özelleştirmeyekarşı"diyor. Hem yönetim, hem de sendikalar, özel bir kuruluşun DEH'ten daha ucuza elektrik üretebileceğinden kuşku duyuyorlar. Ama özel konuşmalannda dile geürdikleri konuçok sayıda kişınin işsiz kalması ve kendi etkilerinin yok olması kaygısı. Yunanistan'da hemen bütün ailelerin en az bir ferdi ya bir devlet şirketinde çalışıyorya da bundan emekli olmuş. Siyasiler bu kuruluşlan kendi etki alanlannın genişletmek için kullanıyorlar. Öte yandan Italya'da geçen yıl, özel bir şirketin bir devlet kuruluşunu 124milyar dolara satın almak içın ttalyan politikacüara rûşvet yedirdiğinin ortaya çıkmasıyla patlak veren skandal da Yunanistan'daki özelleştirme faaliyetleri üzerinde olumsuz etki yaptı. Bu arada Yunanistan'da özelleştirmeye çıkanlan baa küçük devlet şirketlerinin iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi'ne yakınlıklanyla bilinen işadamlanna saüldığı söylentileri özelleştirme yetkilileri tarafindan yalanlanıyor. Şimdiye kadar özelleştirmeye çıkanlan 200 şirketten 70'i satılmışdurumda. Sosyalist muhalefet ise gekcek yılki seçimlerle yeniden iktidar olursa bütün özelleştırme. yap-işlet-devret anlaşmalannı yeniden gözden geçireceğini bildirerek hükümeün huzursuzluğuna huzursuzluk katıyor. Mitsotakis ise hâlâ Lavnon projesınin yap-işlet-devret modeliyle fınanseedilmesinin hükümet tarafindan desteklendiğıni söylüyor. Ancak ihale sürecini yeniden başlatma karannın dış görünüşte şeffaflaşma arnacı taşıdığı söyleniyorsa da bunun çok politik bir karar olduğu kesin. Ortak Âvrupa'nın ipi 6 Viking'lerin elînde • Danimarka yann Maastricht An laşması ıçin yeni bir referandum yapıyor. YakJaşık bir yıl önce yapılan referandumda "hayır' diyerek tozu dumana katan Vikingler, bu yıl 'evet'e daha yakın gözüküyor. Sandıktan bir kez daha 'hayır' çıkarsa 12 ülkeli Avrupa Birliği hedefı birazdaha uzaklaşacak. MURATAMN Vikingler yann Maastricht Anlaşması içûı bir kez daha oy verecek. Geçen yıl 2 haziranda yapdan referaodınnda hayırlar yalnızca 46 bin daba fadaydı ve bu kadarcık bir fark Birieşik Avrupa anlaşması olarak nitelendirilebilecek Maastricht Anlaşması'nın neredeyse bir ke- nara atdmasma neden oluyordu. Dammarka, beş milyon nüfuslu küçük bir ülke. Avrupa'yı kasıp kavuran Vikinglerin to- ronlan 350 mflyonluk bir Avrupa için de sözü hiç dinfenmeyen, fazla dikkate alınmayan bir ulus otanaktan korktuklan için geçen yıl anlaş- maya hayır dedfler. Aslında dikkatleri üzerle- rinde topîamakta çok da başanlı oldular. Danhnarkalılann çok küçük bir farfcla bile oisa iıayır' demesi, Avnıpa'daki Maastricht Anlaşması karşıtiannın hir anda yükselişe geç- mesine neden oldu. tngiltere'de parlamento, an- laşmayı onaylayacağmdan söz ederken 'Vi- kinglerin haym' 3e birieşik Avrupa üzerinde kara bulutiar oloştu ve tngiltere, anlaşma bütün ülkeler tarafmdan onaylandıktan sonra parla- mentomn karara varacağuu açıkladi. Dammarka'nın hayın Fransulan da hare- kete geçütfa*. Cumhurbaşkanı Francois Mitter- rand eyhll ayında bir referandum yapılacağını açıkladi. Fransa'da Sosyalistler ve YeşUler 'evet' derken sağ fluye bötûndû. Bağımsızlığın yitirileceğinî savunan muhafazakar sağın ba- şını çektiği 'hayır' kampanyasınuı ardından sandıktan çok küçük bir farkîa 'evet' çıktı. VikingJer istediklerini elde etti Danimarka halkı bu kez 'evet' diyecek gözü- küyor. Cuma günü Gallup'un yaptığı araşOr- maya göre evetlerin oranı yüzde 50, hayuia- nnki yüzde 32. DanimarkabJann bu kez evet- ten yana ağırlık koymasının iki ana nedeni var. Geçen yıl aralık ayında yapılan Edinburgh Zirvesi'nde Maastricht Anlasması'na karşı çıktıklan noktalara çözüm getirildi. Danimar- ka'ya savunma işbirliği, tek paraya geçiş, top- luluk içinde gü\enlik, işbiriiği ve AT vatan- daşlığı konularında bağımsız davranma ayrı- caiığı getirdi. tkinci neden, iktidarm ocak ayında el değiş- tirmiş olması. Geçen yıl Sosy al Demokratlarm yûzde 60'ı hayır demişti. Bu kez iktidarda bir sosyal demokrat hükümet bulunmasının evet oylannı arttıracağı tahmin ediliyor. Aslında pariamentodaki sekiz partkkn yedisi evet için kampanya yüriirüyor. Bununla birlik- te hepsinin gösterdikleri neden ayrı. Hepsinin bnieştikleri nokta ise Danimarka'nın Birieşik Avrupa içinde saygın bir ülke olarak yerini al- ması, bağımsızhğını korurken Âvrupa'nın gele- ceği için söz sahıoi olabilmesi. Vikingler, Birieşik Avnıpa'ya giden yolda bir kez daha ipleri elinde tutuyor. Kopenhag sokaklan oylama öncesi 'evet-hayır' posterleri 0edonandı. Yeni Dünya "Düzıensizliği" ve GATT Görüşmeleri _ ^ ^ ^ erinleşen global ekono- J " ^ m i k kriz dünya ekono- m • misinin ekonomik topar- m Mlanma dönernindeplan- m M lanmış gelişmelerin ve m ^^ kurumlaşmaların gete- ceğini tehlikeye soktu. Bu kurumlaşrnalardan biri de GATT. GATT Uruguay Raundu görüşmeleri bir türlü tamamlanamıyor. Ekono- mik kriz içinde ortaya çıkan gelişme- ler GATT anlaşrnasına temellik eden serbest değişimfikrinipratikte geçerlikten kaldırdı. Ticaretin ser- bestleştirilmesi ABD ve Japonya veya AT ülketerinin liderliklerinin hepsinin ağzında hala sakız, ama di- ğer taraftan herkes diğerini koru- macılıkla suçluyor, kendisi ise koru- macılık uyguluyor. Böylece GATT, yaşaması için gerekli ideolojikiX)li- tik arka planda hızla zayıflıyor. Avru- pa Birliği süreci gibi GATT anlaş- masının da geleceği bugün arök teh- likede. Merkez ülkelerintn arasında, geç- mişte serbest değişim veya gele- neksel adıyta "Laissez faüre-Lais- sez-Passer" ve "mukayeseli üstün- lükler" doktrininin en fazla genel ka- bul gördüğû ve "hep birlikte" uygu- lamaya konulmaya çalışıldığı dö- nemlere bakınca iki özellik dikkati çeker. Birindsi dünya çapında hege- monik bir devietin varlığı, ikincisi dünya ekonomisinde genel bir ge- nişleme yaşanmakta olması. Napol- yon savaşları sonrası Ingiliz hege- monyası ve Ikinci DünyaSavaşı son- rası ABD hegemonyas» dönemleri bu tarrte uyar. Bu iki dönemde de teknolojik, ekonomik ve askeri-politik olarak di- ğerlerinden üstün olan ve bu yolla uluslararası liderliğini kabul ettirmiş bir hegemonik güç kendi ulusal çı- karları doğrultusunda (serbest tica- retten, ekonomik üstünlüğünden do- layı en fazla kendisi faydalanabile- c&ği için) serbest ticareti uluslara- rası düzeyde savunur, hayata geçi- nlmesi ve düzenlenmesi için mûda- halelerde bulunur. Ne zaman ki bir süre sonra bu hegemonik devletin göreli üstünlüğü gerilemeye ve yeni I ider adayları ortaya çıkmaya başlar ve o zaman serbest ticaret gözden düşmeye başlar ve lider adayları arasındaki rekabet, ticaret savaş- lannı, hatta askeri savaşlan günde- me getirebilir. ingiliz hegemon- yasının gerilemesi ve Almanya, Fransa, Japonya ve ABD'nin ekono- mik ve askeri olarak yükselmesi 19. Yüzyıl'ın sonunda ikinci bir sömür- geleştirme dalgasına ve ekonomik kriz de 1911-1946 arasında yeniden paylaşım savaşlarına yol açtı. 1970'lerin başından itibaren, bu sefer ABD hegemonyası gerileme- ye başladı. 1980 lerde Japonya ve Avrupa, özellikle Almanya, alternatif lıderlikler olarak ortaya çıktlar. 1969da Doğu Bloku'nun çökmesi, 1990'da Almanya'nın birleşmeden doğan sıkınülannın Almanya ve Av- rupa üzerindeki olumsuz etkileri, Ja- ponya'nın bu yarışta öne çıkmasına yardım etti. işte bu koşullarda ser- best ticaret lafta savunulmaya de- AT, ABD, Japonya arasında süren ve geri kalanını figüran rolüne indir- miş olan GATTgörüşmelerinin gele- ceği de kararmaya başladı. Bugün serbest ticaretin üzerinde görünüşte herkes anlaşıyor. GATT imzalanmaza bir ticaret savaşının başlayacağı en çok haörlatlan "ger- çeklerden" biri. Ama uluslararası gelişmelerde durum bu savunulan- lara hiç uymuyor. Herkes birbirini korumacılıkla suçluyor, yeni korumacılık tehditleri havalarda uçuşuyor. Düne kadar serbest ticaretin savunuculuğunu yapmış olan ABD, Clinton yönetimi altnda, serbest ticaret ile ulusal çı- karlar arasında pek bir ilişki ol- madığını savunuyor. (örneğin: Tyson. Rcich ve Stephanopulos.) Herkes serbestrekabetten kendi ülkesinde üretüen mallara ve hizmetlere yeni pazarlann açılmastnı anlıyor. Kimsegîobal ekonominin genel istilcrannı vedüzenlenmesini düşünec^k durumda degil. Çünkii henüzkimse bu güçtedeğil. Bu koşulîardaGATT anîaşması, dünya ekonomisinin fu andaki konumu ve ekonomik poîitik dengeler göz önüne aUnınca gerç^kçi bir proje olarak gözükmüyor. vam edilse bile gerçekte giderek rafa kalktı, ticari bloklar oluşmaya, korumacılık suçlamalan duyulmaya başlandı. Artık bu yeni dönemde, ABD'nin eski GATT görüşmeleri pa- zarlıkçılarından Harold Malmgren'e göre "Hükümetler, iç ekonomik so- runlarla ve politik yaşam mücadele- si ile uğraşıyorlardı. Soguk savaşın kazanılmasına yol açan işbirliğinin yerinde yerler esi- yor"du. IMF Başkanı Camdessus da bir "uluslararası güven krizinden" bahsedecek ve "uluslararası ekono- mik politika koordinasyonunun tümü ile başarısız kaldığından" yakına- cakö. 1993 yılında, ekonomik kriz derin- leştikçe de bu yakınmalara yol açan etkenlerşiddetiniertırdıve gerçekte 110 ülkeyi ilgilenuirmesine rağmen Clinton bir taraftan GATT anlaş- masını 1993sonuna kadar imzalaya- cağını söylüyor. öbür taraftan Avru- pa ve Japonya pazarlarını ABD mal- larına açmaktan bahsediyor, aynı anda da GATT anlaşmasını ancak ve ancak ABD işcilerinin ve çalışan- lannın refahını arttıracak bir sonuca ulaşması halinde imzalayabileceği- ni vurguluyor. Japonya'da geçen hafta Teknoloji Bakanlığınınyayımladığı iki raporda Japonya'nın artık ABD ve Avrupa 1 - nın baskılarına baş eğmeyeceğini gösteriyor. Raporlar ABD ve ATyi korumacılıkla suçluyor ve Japon pa- zarlarının aslında açık olduğunu sa- vunuyor. Fransa'da Başbakan Balladour, köylülere, GATT görüşmelerinde, yumuşamayacağına dair garanti ve- riyor. Yeni Ticaret Bakanı, "GATT görüşmeleri, ancak ABD korumacı- lıktan vazgeçerse tamamlanabilir" diyor. Besbelli ki herkes serbest reka- betten kendi ülkesinde üretilen mal- lara ve hizmetlere yeni pazarlann açılmasını, bu yolla ekonomik krizin baskısının hafifletilmesinî anlıyor. Kimse global ekonominin genel is- tikrannı ve düzenlenmesini düşüne- cek durumda değil. Çünkü henüz kimse bu güçte değil. Bu koşullarda GATT anlaşması, dünya ekonomisi- nin şu andaki konumu ve ekonomik politik dengeler göz önüne alınınca -"Üçüncü Dünya" ülkelerinin muhte- melrtirazlannıbu asamada göz önü- ne almasak bile- gerçekçi bir proje olarak gözükmüyor. GATT savunuculannın, GATT im- zalanmazsa dünya ticareti genişle- mez ve durgunluktan çıkılamaz tü- ründen iddialarının da pek gerçeğe uymadığı anlaşılıyor. GATT anlaş- ması yapılamamasına ve koru- macılık hızla gelişmesine rağmen dünya mal ticareti 1992'de değer olarak %5.5, hizmet ticareti ise %8 genişledi. Buna rağmen bu yıl eko- nomik kriz derinleşmeye devam etti. Avrupa gümrük birliği deneyi de serbest ticaretin (GATT'ın) yeni iş alanları açacağı ve işsizliği azalta- cağı iddialarını yalanlıyor. Hesapla- ra göre 1993 yılmda Avrupa'da güm- rükler kalkınca 5.000.000 yeni iş ya- ratılacaktı. Ama 1993te Avrupa'da işsizlik hızla artmaya devam etti. Geçmişte serbest rekabet ve mukayeseli üstünfükler doktirini, güçlü ülkelerin ekonomik çıkarlarını zayıf ülkelere kabul ettirmesinin aracı oldu. GATT bunu, ABD liderliği altındaki 4-5 ülkenin çıkarına uygun olarak kurumlaştırmayaçalıştı. ABD liderliğinin iyice zayıflaması, ekono- mik krizin ulusal çıkarları öne çıkar- ması, Almanya'nın, özellikle de Ja- ponya'nın liderlik konumuna yak- laşmaya başlaması serbestticaretin uluslararası ölçekte uygulanmasını pratikte imkansız hale getirdi. Bu- nun ideolojik ifadeleri de son za- manlarda serbest ticaret ile refah arasındaki ilişkiyi sorgulayarak şe- killeniyor. Bu koşullarda Uruguay raundu so- nuçlanabilir mi? GATT imzalansa bile bunu kim uygulatabilir dersiniz? Çin'de yabancı sevgisi PEKİN (AA) - Çin, ülkede en geri kalrnış endüstri durumunda bulunan madenciük için yabana yatınma anyor. Hükümet, ma- dencilık alanında teknoloji trans- feri ve sermaye sağlayacak yatınmalar için bir dizi teşvik ve kolalık içeren bir tasan hazırla- dı. Çin Jeoloji ve Madencilik Ba- kan Yardımcısı Zhang Wenju ta- rafindan açıklanan tasanya göre yabana yatınmalar 5 yıl süreyle geçcrü maden arama izni ve 20 yıl süreyle geçerli olacak madenciÛk lisansı alabilecekler. Arama izni petrol, doğalgaz ve kömür için en fazla bin kilomet- rekarelik bir alan, diger madenle- rin aranması için de en fazla 100 kilometrekarelik bir alan için kul- lanılabilecek. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK DuzeyÜlke yönetiminin en üstdüzeyine ilişkin seçimler sıra- sında yaşananlar ve bunun hemen sonrası, denilebilir ki, tam anlamıyla bir genel düzeysizlik örneğidir. Ülke- nin siyasal tarihi üzerinde çalışacak olanlar bu dönemi hiç kuşkunuz olmasın, kofluğun ya da içi boş, gülmece- leşen siyasal davranışlann en kusursuz örneklerinden biri olarak inceleyecektir. Cumhurbaşkanlığı konusunun açıklık kazanmasıyla birlikte, günlerdir başbakan adayları üzerinde çeşitle- meler yapılıyor. Sayıları alti dolayında bulunan olası başbakanlara iiişkin yorum ve değerlendirmeler basın ve yayın organlarını dolduruyor. Gerçekte, ortada ne bir yorum vardır ne de değerlen- dirme. Siyaset, suç işliyor, toplumun iç ve dış sorunla- nndan ne ölçüde uzak olduğunu, bir kez daha ve çok somut bir biçimde, kanıtlıyor. Nasıl mı? Başbakan adaylarının herhangi birinin önemli so- runlara ilişkin görüş ve önerileri nedir? Kuşkusuz, adaylar, kendi partilerinin görüşleriyle ve bir ölçüde de olsa var olan hükümetin programıyla sınırlı yaklaşımlar taşıyor. Ancak yine de önemli iç ve dış so- runlar üze.rinde somut çözüm önerileri geliştirmeleri, kesinlikle, gerekiyor. Anlamlı bir seçenek süreci yalnız ve ancak böyle oluşur. • • • önce, temel insan hak ve özgürlükleri konusunda adayların görüşleri açık değildir. Bu konuda işveren ke- siminin görüşleri açıktır; işverenler yeni hükümetin "CMUK gibi zevzekliklerle (kendi deyişleridir) uğraş- masını" istemiyor. Sendikal haklar, ILO sözleşmeleri, memur sendikaları, basın, üniversite ve örgütlenme öz- gürlükleri gündeme getirilmiyor. Ekonomik konularda da durum farksızdır. Hükümet, bu yılın ilk üç ayında, yıllık iç borçlanma sınırlanna ulaşmış bulunuyor. iç borçlanmada bu durum uluslara- rası piyasalarda güven kaybına yol açıyor. Ülke borca babk oîmanın ötesinde, daha güç koşullarda (yüksek fa- izle) borç bulabilir bir duruma hızla geliyor. Dışalım mart ayında görüldüğü gibi artıyor, dıssatım geriliyor. Sorun nasıl çözüme ulaşır? Asgari ücret, tarımsal destekleme, enflasyon, ücret, maaş ve faiz konularında, adaylarımız neler düşünüyor? Dış ilişkilerde gelişmeler pek olumlu görünmüyor. Geçen haftagelenhaberlerAvrupaTopluluğu'nun"Avru- pa Kafkaslar Asya Ulastırma Koridoru", öbür adıyla çağdaş Ipek Yolu projesine Türkiye'nin yalnızca göz- lemci olarak çağrıldığını belirtiyordu. Yılların çözümsüz sorunu Kıbrıs, gerek KKTC'de gerekse uluslararası dü- zeyde, tam bir sorun yumağı özelliği taşıyor. Başbakan adayları burada sıralanan ya da benzeri konular üzerinde görüş belirtmekten özenle kaçınıyor. Adaylardanönde gelenlerden birinin dediği gibi "düşün- me alışkanlıkları" edınmemişlerdir. ••• * Bu boş ve kofsiyasal ortam, gerçekte, var olan siyasal yapılanmanın doğrudan sonucudur. örgütlenebilen top- lum kesimleri yıllarca baskı altında tutulmuşsa; işçi sendikalan tam bir yılg/nlık içindeyse; toplumun önemli bir bölümüne siyaset yasağı getirilmişse önde gelen sermaye örgütleri en temel insan haklarını "zevzeklik" olarak algılar; başbakan adaylan da temel sorunlara hiç değinmez. Bu ortamda bir kısım basın yayın organlarının kamuo- yu oluşturma süreci de çok ilginçtir. • • • Yabancıların, "aptalca sorular aptalca yanıtları hak eder" anlamında bir sözleri vardır. Başbakan adaylan- na ilişkin kamuoyu oluşturma sırasındaki sorular bu sözü çağnştırıyor. Yeni başbakanın özellikleri arasında "ekonomi bilsin mi", "yabancı dil bilsin mi?" türünden sorular soruluyor. Bu tür sorular gerçekte toplumu alaya almaktır. Ne denilmesi bekleniyor, ekonomi ya da yabancı dil bilme- se de olur" mu; yoksa en ilginç seçenek olan "fark et- mez mi?" Başbakan adayları üzerine yapılan kamuoyu araştır- maları birsömürüsürecioluşturuyor. önce,900lütele- fon sömürüsü var; bunu, yanlı sorularla kamuoyunu bi- çimlendirme izliyor. Kaldı ki sorulara verilen yanıtların da yansız ve bağımsız birdeğerlendirmeye konu olduğu söylenemez. Bu noktalar bir yana basının önemli bir bö- lümü de adaylan kendilerine yakınlık derecesine göre değerlendiriyor. Bir kısım basın, istediğinde telefon edebileceği, sofra- sından besleneceği ya da önemli devlet ihafelerinde aracılık edebileceği adayı ya da adayları öne çıkarıyor; yalnızca onlann şanslı olduklarını bıkmadan yazıyor. Kamuoyu böyle oluşuyor; başbakan bu oluşumlar sonucu belli olacak. Peki, başbakanın kamu, yani halk ile ilişkisi nasıl mı? Ne aptalca soru değil mi? PanasonicPRINTER Küçük, Pratik, Ekonomik t KX-P1180 9 pin, 80 kolon, 192 cps KÜMMNYA FtY/m Hızlı, Akıllı, Dayanıklı 5.295.000 TL. ÖZE KAMPANYA FİYRTI Pan KX-P 1695 9 pin, 136 kolon, 330 cps DQer modeAarimzle igff kampanya ftyaflanmızı, Lûtfen bayüenmizden öğreniniz. ^ j ' Kampanyamız28 MAY1S 93'de sona erecektir.Finuonc Frmter TûHdy» Ccnel DMnbütöni Bjlmumnı, Kri Sofc. No: T4 tçyictaf/İSTANIUl TH: 272 05 01 • 272 39 31 • 272 59 90 Fu: 267 59 M Panuonic fcılujnu MokUlan: İSTANBUt > ACENA 2S8 21 74 • AKBUtUT 231 32 11 • ALFA 225 02 05 • 8ETECA 274 79 02 • SILDES 241 74 23 BCAN 326 47 06 BCOMPUSOFT 272 28 28 • I5OMAK 280 17 10 • HALIC! 385 41 371INFO 275 07 80 • 5MART 249 68 10 • TAM 414 36 50 • ULUKOM 274 12 46 • VATAN 247 47 02 • YltCHZ 288 10 05 • ANKAM > HALICI 425 83 26 • INFO 426 54 45 • METROCOM 434 22 91 • PROKOM 425 41 62fl PROTEK 427 47 50 • IZMII > DATA DIJITAl A.Ş. 63 29 21 • INFO 22 31 40 • BUKSA > MINERVA 55 15 001ADANA > NORSAN 53 11 15 • SAMSUN > V1P 32 35 17 • CAZIANTEP > YiLDIZ 30 67 23 | KONYA > HALICI 52 21 33 • ANTAIYA > I5OMAK 11 52 03
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle