18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26MART 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 YAHN DÜNYASENDA İNCELEME ARAŞTIRMA YÖNETEN ŞAHİN ALPAY HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ 'Demokrasiden korkan lıalk değil, yöneticiler' Pro/ Dr. Münci Kapani Türkiye'nin önde gelen siyaset bilimcilerinden biridir. Yirmi yılı aşkın süreyle Ankara Ü. Hukuk Fakultesi Kamu Hukuku Kürsüsü Başkanhğmı yapan ProfesOr Kapani, 1983 yılı başında, YÖK diizenine ve öğretim üytsi kıyımma tepki gösiererek üniversitedeki görevinden aynldu Kamu Hurriyetleri (6. Basım, 1981) ve Politika Bilimine Giris (3. Basım, 1983) adlı eserleri hukuk ve siyaset bilimi öğrencilerinin Sayın Kapani, Türkiye oldukça etkili bir denetim mekanizmasını da getiren Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi'ni 1954'te onavladı. Oysa Birleşmiş Milletier "lkiz Sözleşmeleri"ni (Kişisel ve Siyasal Haklara ve Ekonomik, Sosyal ve Kiiltürel Haklara tlişkin L luslararası Sözleşmeler) hâlâ onaylamış değil. Bu durum sizce nasıl açıklanabilir? KAPANt Bu durumu açıklaraak bence oldukça guç. BM çerçevesinde kabul edilerek yürürlüğe giren ve sayılan giderek artan pek çok devlet tarafından onaylanan Uluslararası tnsan Hakları Sözleşmeleri hayli gevşek ve esnek bir denetim mekanizması getiriyor. Türkiye, Avrupa Insan Hakları Sözleşrnesi'ne katılmakla yükümlulük üstlenme bakımından çok daha fazlasını kabul etmiş bulunduğuna göre, bunun daha azım kabul etmesinde herhangi bir sakınca olmamak gerekir. Bugüne kadar bu sözleşmeleri onaylayan devletlerin listesine bir göz atıldığmda ve bunlar arasında Bulgaristan, Iran, Libya, Moğolistan, Senegal ve Şili gibi ülkelerin isimlerine rastlandığında, insanın aklına ister istemez "Acaba Türkiye insan hakları konusunda bu ülkelerden daha mı geri?" sorusu geliyor. Aynı soru, hiç şüphesiz BM üyesi diğer devletler yöneticilerinin de aklına gdebilecektir. Bu bakımdan, Türkiye'nin adı geçen sözleşmelere katılmasında, hiç değilse insan haklarına saygı ve bağlılık konusunda yukanda saydığım ülkelerin daha da gerisinde olmadığını göstermesı yönünden kanımca büyük yarar vardır. Sözleşme, örneğin temel hak ve özgürluklere konabilecek sınırlamaların "demokratik toplum düzeni ile bağdaşabilir olma" olçüsünü getirmektedir. Türk yargıçları ve özellikle Anayasa Mahkemesi, bu olçuye dayanarak yapacakları genişlen'ri yorumlarla, anayasada yer alan hak ve özgürlüklerin gerçek bir demokraside var olması gereken düzeye ulaşmasına katkıda bulunabilirler. Kitabımda kendilerine bu yolun açık olduğunu sadece hatırlatmak istedim. "Ulusal egemenlik" ve "içişlerine kanşmama" ilkelerinin çagın gerisinde kalmakta olduğunu, anlamlannı giderek yitirdiğini soyliiyorsunuz (s. 81). Buna baglı olarak uluslararası sozleşmelerin ülkelerin siyasal bağımsızlığını sınırladığından soz edilebilir mi? KAPANİ insan haklan ile ilgili konularda "egemenlik" ve "içişlerine kanşmama" kavramlannın günümüzde giderek çağm gerisinde kalmakta olduğu bir gerçek. tnsan hakları konusu artık devletlerin bir iç sorunu olmaktan çıkmış bulunuyor. Bir devletin bu alanda uluslararası bir sözleşmeye katılması halinde ise, sözleşme çerçevesine giren yukümlülükler ölçüsünde egemenlik haklarımn ve siyasal bağımsızlığmın sımrlanması elbette ki söz konusu olacaktır ve nitekim olmaktadır. Bugün herhangi bir sözleşmeyle bağlı olmasa bile, uygarlık dünyasında hemen htmen hiçbir devlet insan hakları konusunda tamarnen kendi başına buyruk hareket edemiyor. "Ben egemen bir devletim, istediğimi yatemel kaynaklan arasında yer alır. Profesör Kapani, üniversite dışındaki faaliyetleri arasında Türk Hukuk Kurumu ve Türk Siyasi llimler Derneği Başkanlıklannda bulundm 12 EylOl 1980'de kapatılana kadar Uluslararası Af örgütü Türkiye Şubesi Baskanhğı'm yaptu Kendisiyle, Insan Haklarımn Uluslararası Boyutlan (Bilgi Yayınevi, 1987) başlıkh son kitabı ve dOsundürdükleri üzerine konuştuk. sanın acıklı durumu. Bu insanlar, yoksulluk ve hatta bazen açlık çizgisinde ömür sürdürmelerinin yanında, en ilkel haklardan yoksun olarak yaşıyorlar. Yönetıcıler ıse pek oralı değil. Genellikle, "Ne yapalım, biz fakir ülkeyiz, derdimiz başımızdan aşkın, insan haklarıydı, ozgürlüktü, bunlar bizim için lüks sayılır" havasındalar. Bence bu gerekçe geçerli değil. Sağlanması belli bir gelişme düzeyini gerektiren ekonomik ve sosyal haklan haydi bir yana bırakalım. Fakat en azından işkencenin, rastgele adam öldürmenin, keyfi tutuklamaların önlenmesi için de illa ki gelişmiş olmak mı lazım? Bunlar için de mali kaynak mı gerekli? Azgelişmişlik, insan haklanmn çiğnenmesi için bir mazeret sayılamaz, sayılmamalı. Işte bunun içindir ki azgelişmiş ülkelerde insan haklan "sorunu" üzerinde durma gereğini duydum. demokratik olmayan bir sistemle yönetilmiştir. Batıda, kadınlara da oy hakkının tanmmasıyla genel ve eşit oy ilkesine dayanan bir parlamenter düzenin işleyişi ancak yirminci yüzyıl içinde gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bu bakımdan, azgelişmiş ülkelerde böyle bir düzenin gerçekleşmesini bekleyinceye kadar, ideal bir olçude olmasa da hiç değilse bazı temel hakların tamnmasının mumkün olacağını belinmek istedim. Azgelişmiş ülkeler içinde Türkiye'nin özel durumuna deginirken "daha ustün bir politik knltür"e sahip olduğunu söylüyorsunuz (s. 97). Bunu biraz açıklar mısınız? KAPANt Türk toplumunun, çağdaşlaşma ve demokrallaşma çabalannın yuzyılı aşkın bir geçmişi var. Bu çabalann ve deneyimlerin birikimiyie oluşan siyasal kültürü, bağımsızlığına yeni kavuşmuş ülkelerinkiyle kıyaslanamaz. Türkiye bir Uganda ya da Zambiya değildir. Her şeyden önce, tek parti aşamasını artık geride bırakmış olduğumuzu unutmamak gerekir. öte yandan, genel ve eşit oy hakkı, gizli oy açık sayun gibi demokrasinin temel ilkeleri geniş kitlelerce benimsenmiş ve yerleşmiştir. Azgelişmiş ülkelerin pek çoğunda hemen hemen hiç işletilmemiş olan bu mekanizmalar bakımından Türkiye'nin geriye dönüş noktasını aşraış olduğunu söylemek samrım yanlış olmaz. Ve nihayet, insan haklan ve özgürlükler konusunda Türk halkının bilinçlenme düzeyinin, genelde Üçüncü Dünya halklarına oranla hayli yüksek olduğunu da hiç çekinmeden söyleyebiliriz. Prof Münci Kapani ile söyleşi ıı U KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK Uzen y %flkları ç ğg bir şş vardtda fv kadarakiı.. yamma Fosvr zıgara Işfe o zaman, e bir papuon toklıâmı furhdfim * ^'o ha?f Bopun benim dcğurn gvnum...» dedi... //, P Î K N t K PtYALE MADRA BİR NLJKLEER SAVAŞ OLURSA SON2A ÇOK PÎŞMAK1 OLURLAE Yönetici Kadrolar "KUsik demokrasinin uygulanması" ile 'insan haklanna saygı" gösterilmesinin birbirinden ayn iki sorun olduğunu. bunlann birbirinden aynlabileceğini savunuyorsunuz (s. 95%). Bu görüşunüze katılmak çok güç. Demokratik denetimin, parlamentonnn, siyasal özgurlüklerini kullanan yurttaslann denetimi olmaksızın herhangi bir rejimin insan haklanna saygılı olması nasıl saglanabilir? Bunun, "yönetici kadrolann iyi niyeti" ile saglanabilecegini sojluyorsunuz. Bu fazla iyi niyetli bir yaklaşım değil mi? (f HIZLI GAZETECİ SECDET ŞE\ IJIBİ6& g'ıttıktan sonra ç&2u y yamaöan son ç t içmadcn kssilmişti, Saranp 50iuyordu.. şw bcttı Jeı olacak giw Ama değ//, 5£i Wyu talefon atti., Bir ikı 5üat sonra sevgililar yins t>ırt>ir/'n<z kavüŞfflUŞtu.. yınco iŞin nzngi degiştı •. BABAv. d u . ^Jma / ?> ( ( c kaibı t>u zorianmayı 7 ( 7C> Kaldıramamıştı • ÇAQU', dişisinin da uzun uzun ağıt yaktı.. /MELİSÂ, nurtopu gibi d ö r t encîk doğur lakîn, kadar ağbnnt örüyoröu Bireysel Başvuru İnsan Haklan Komisyonuna bireysel başvuru hakkı Türkiye tarafından tanınmış bulunuyor. Bu dunımda bireyler komisvona nasıl başvuracak? Örnegin. işkenceye manız kalan ya da işlendiği zaman suç sayılmayan bir fiilden dolayı ceza goren, naksız muameleye ugrayan kişi hakkını nasıl arayacak? Şikâyetinin haklı gö'rülmesi halinde ne gibi yaptınmlar soz konusu olacak? KAPANİ Önce şunu belirtmek gerekir ki, kişisel başvuru hakkının tanınmasıyla, kimilerince sanıldığı gibi, her önüne gelenin hemen kaleme kâğıda sarılıp bir dilekçeyle İnsan Haklan Komisyonu'na başvurması söz konusu değil. Kişisel başvuru, oldukça karmaşık ve ağır işleyen bir mekanizma. Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi, bu hakkın kullanılmasını birtakım şartlara bağlamış. Önceden iç hukuktaki bütün başvuru yollarının denenmiş ve tüketilmiş olması bunların en onemlilerinden biri. Öte yandan, bilindiği gibi, Türk hükümeti, kişisel başvuruyu taruyan maddeyi kabul ederken çeşitli çekinceler ileri surmuş bulunuyor. Bunlann süreyle ve geçerlik donemiyle ilgili bir veya ikisi olağan sayılabilir. Fakat diğerlerinin, özellikle anayasadaki özgürlükleri sınırlayıcı hükümlerin de göz önünde tutulması isteği ile ilgili olanlann, sözleşme ile bağdaşabilirliği son derece şüpheli. Zira, sözleşmenin 64. maddesi "genel nitelikte" çekince konulamayacağını açıkça belirtmiş. Nitekim, hukumet de bunun farkmda olsa gerek ki, ileri sürduğü hususların "çekince" değil, fakat sadece "yorum" olduğunu açıklama gereğini duymuş bulunuyor. Ancak bu "yorumların" komisyonca ve Avrupa Konseyi üyesi devletlerce nasıl "yorumlanacağı" şimdilik belli değil. Bunlann kabul edilmemesinin ve dikkate alınmamasının güçlü bir olasılık olduğunu söyleyebiliriz. Sorunuzun son bolümunü kısaca cevaplandırmak gerekirse, Türkiye Avrupa tnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yetkisini hâlâ tanımadığına gore, son aşamada sorun konseyin siyasal organı olan Bakanlar Komitesi'nce karara bağlanacaktır. Bu karar, haksızlığı giderici tedbirlerin alınmaması halinde, komisyonun o zamana kadar gizli tutulan suçlayıcı raporunun yayımlanması ve böylece ulkenin "insan haklannı çiğneyen bir ülke" olarak ilan edilmesi olabilir. Bu da uluslararası alanda oldukça ağır bir yaptırım sayılır. Batı Standartlan Ülkenin özel koşullan ileri sürulerek, özgürlukler konusunda Batı ulkelerinin gerisinde kalamayız goriişunu sa>unuyorsunuz. Batı ülkelerinde siyasal özgürlüklerin çok geniş bir uzlaşmaya dayandığı, demokratik rejimi benimsemeyen çevrelerin son derece sınırlı olduğu, buna karşıhk Türkiye'de bo>le geniş bir uzlaşmanın buluıımadığı, demokrasiden korkan, demokrasiyi yalnız kendileri için isteyen güçlerin hayli geniş bir kesimi kapsadığı, bu koşullarda demokrasiyi yaşatmakta özel bir guçluk çekildiği ileri surulüyor. Bu koşullarda Batı standartlarının u\gulanamayacağı savunuluyor. Bu gonişleri nasıl karşılıyorsunuz? KAPANİ Bu görüşlere katılmıyorum. Bazı olguların fazla abartıldığı kanısındayım. Evet, Türkiye'de demokrasiden korkan ya da demokrasiyi yalnız kendileri için isteyen çevrelerin bulunduğu muhakkak. Ama bunlann gerçek gücu acaba sanıldığı kadar fazla mı? Ben, halk arasında olsun, aydınlar kesiminde olsun, demokrasiyi tam anlamıyla kurmak ve yaşatmak için yeterince yaygın ve yeterince köklü bir temel anlaşmanın, bir "consensus"un var olduğu kanısındayım. "Peki, madem ki öyledir, bugüne kadar niçin istikrarlı bir demokratik rejim kurulamadı ve bu hep kesintilere uğradı" diye soracak olursanız, ben de cevap olarak size, bunun kabahatini halkta değil, fakat yönetici kadrolarda aramak gerektiğini söylerim. Bugün de demokrasiden korkan halk değil, yöneticilerdir. Bir önceki sorunuzu cevaplandırırken de belirttiğim gibi, bence Türk halkı demokrasi kültüründen geçer not almıştır. Kırık not alan yönetici kadrolardır. Bu kınk notu düzeltmek için onların çaba göstermeleri gerekir. "Biz Batıhyız, Batı ile bütünleşmek istiyoruz" diyorsaruz, onlann standartlanna uymak zorundasınız. Bir kulübe üye olabilmek için o kulübün kurallannı benimsemek zorunluğu vardır. Bu kurallar, insan haklanna mutlak saygı ve bağlılık gerekir diyorsa, bunu kabul edeceksiniz. Çoğulcu, ozgürlükçü ve katılımcı demokrasiyi tam olarak uygulamak gerekir diyorsa, bunu da kabul edeceksiniz. "Efendim, bunlar bize fazla gelir, biz bu kurallan kendimize göre yorumlayalım, siz de anlayış gosterin" demek olmaz. Bu, küçük düşürücudur. İkinci sınıf bir uyeliğe talip olmak demektir. Tekrar edeyim: Bazı olumsuz faktörlere rağmen Türkiye kanımca insan haklanna dayanan gerçek demokrasiyi işletecek ve yaşatacak düzeye erişmiştir. Yeter ki, bu konuda her şeyden önce gerekli olan inanç ve kararhlık gösterilsin. Arhk \ki aşık ya Avşiü 'tatte ya SELC&'larda kaltyor, ikinci qa.nçhkt<zrini Yaşıyorlardı Ç İ Z G t L İ K KÂMtL MASARACI PROF. DR. MÜNCİKAPANt "tnsan haklan ile ügüi konularda 'egemenlik' ve 'içişlerine kanşmama' kavramlannın, günümüzde giderek çağm gerisinde kalmakta olduğu bir gerçek. 9en, halk arasında olsun, aydınlar kesiminde olsun, demokrasiyi tam anlamıyla kurmak ve yaşaîmak için yeterince köklü bir temel anlaşmanın, bir 'concensus'un var olduğu kanısındayım... Türk halkı demokrasi kültüründen geçer not almıştır. Kırık not alan, yönetici kadrolardır. Bu kırık notu düzeltmek için onların çaba göstermeleri gerekir. parım, kimse bana kanşamaz" demek, diyebilmek giderek güçleşiyor. Kitabınız okunduğunda insan haklan ihlallerinin öncelikle Üçtincü Dünya ülkeleriyle ilgili bir sonın olduğu izlenimi çıkıyor. "Azgelişmiş ülkelerde insan hakları sorunu" diye bir bölüm var. ama örneğin "sosyalist ülkelerde" ya da "Batı ülkelerinde" insan haklan sorunu bölümleri yok. O ülkelerde böyle bir sorun yok mu? KAPANİ Azgelişmiş ülkeler üzerinde özellikle duruşumun nedeni, insan hakları ihlallerinin en çok bu ulke'.erde yaygın oluşu ve bunun neredeyse "olağan" sayılışı. Aslında bu ihlaller az veya çok dünyanın çeşitli yörelerinde gorulüyor. Zaman zaman Batılı ulkelerde de ortaya çıkabiliyor. Zaten uluslararası ve bolgesel Jenetım mekanizmaları da bunları onlemek amacıyla kurulmuş değil mi? Marksist rejimlerin ise kendilerine özgu bir "özgurlük" anlayışı var. Tabii bu anlayış çoğu zaman Evrensel Bildiri'deki standartlara uymuyor. Ve bu yuzden Batı ile Doğu arasında sürekli tartışmalar ortaya çıkıyor. Sosyalist ülkelerdeki insan haklan ihlallerine Helsinki Sonuç Belgesi'nin uygulanışı dolayısıyla değir.dim ve bundan bazı örnekler de verdim. Fakat bunun ötesinde, değişik özgurlük anlayışları konusunda uzun boylu teorik tartışmalara girmek isternedim. Belki yanılıyor olabilirim, ama bana öyle geliyor ki, asıl buyük "sorun" dunya nüfusunun üçte ikisinden fazlasını kapsayan azgelişmiş ülkelerdeki yüz milyonlarca inKAPANİ insan hakları hiç şüphe yok ki, en iyi demokratik bir düzen içinde sağlanır. İdeal olan budur. Fakat, demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yerleşmesi uzunca bir zaman alacaksa ki azgelişmiş ülkeler açısından bu, kaçınılmazdır o zaman bazı temel hakların tanınması için demokrasinin mutlaka "dort başı mamur" bir şekilde yerleşmesini beklemek gerekmez. Nitekim, tarihi gelişim çizgisine bakacak olursak, bunun Batıda da böyle olduğunu görürüz. Batılı ülkeler once insan haklannı tanımışlar, ondan sonra demokrasiye geçmislerdir. Genel ve eşit oy ilkesine dayanan çağdaş çoğulcu demokrasinin aslında çok yakın zamanlarda gerçekleşen bir sistem olduğunu unutmamak gerekir. Fransa'da, 1789 İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi'nin yayımlanmasıyla hemen demokrasi gelmedi. İngiltere uzun süre, özgürlükleri geniş ölçüde tanıyan, fakat bugünkü anlamıyla AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 26 Mart 1937 ÖLDÜRMEYEN AVCL. 19SO'PE SUGUN,ÜNLU AMERİKAU CAMLI VA&AN HAVVAkJLARI TVPUİYfCtSI FRANK BUCK (gAK),&6 YA$lNDA ÖLPÜ. OAHA OICUL YILLARlHOA COĞKAFYAYA MEgAKl OLAN BUCK'lN EH BÜYÜK İSTEĞı, HıAJÛ/STKAJ, MALAYA GİBİ EGZOTİK ULK£LEB.E GİrM£KTI ÇepTti ı'ŞLEee s/c/p ç/KAeAK 3.S00 DOLA/e Bieı^rıeifjce, I'LK YOLOJ'UĞUUU seezjLYA'yA yAfn\ ORAPAU ÇOK SAYIPA KUŞ ALARAK, ÜLKSSİUDE SATTI. YSMl ME£UEĞtŞi£ BÖYLEBAŞLAYAN FIHANK BUCK, DuMYAfJIM ÇEÇİTLİ YE/SLERlKIDESJ HAYI/ANAT BAHÇELERlkJE HAYl/AKl T&ŞIDI. YIL 8OYUNCA, 5 BiN MAYMUM, SO OGANGumN, 5O FİL, 6O KAPLAM, ?O LEOPAR', ZO TAPİK, 9O PlTON, 1O KOBRA, S GERGEPAN, 15 Z£SSA, Z ZU^AFA V£ İOO SfNİ AŞKIN SAYİPA K.UÇ SATTI• BuMLAISIN ÇOĞUMU CA KÇD aj/Spusu TUZAKLAZLA ELE GeçifSMİşrı Yargıçlara Çağn Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi gerek 1961 gerekse 1982 Anayasalan'na göre "kanun hiikmünde" ve bu sözleşme aleybine anayasaya aykınlık iddiasıvla Anayasa Mahkemesi'ne başvurmak da raümkun değil. Buradan hareketle kitabınızda yargıçlara bir çağnda bulunuyor, sözleşmenin hükümlerini utgulamaya davet ediyorsunuz, Bu çağnnızı biraz daha açıklar mısınız? KAPANİ Bizde olduğu gibi, sozleşmeyi kanun hükmünde sayan diğer konsey uyesi ülkelerdeki mahkeme kararlarır.da sözleşme hükümlerine atıfta bulunulmasına oldukça sık rastlanır. Bu alışkanlık bizde henüz yerleşmemiştir. CUMHURİYET KtTAP KULÜBÜ NDEN HABERLER EN ÇOK SATAN ÇOCUK KTTAPLARI 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Şapka ile nıiicadeleniıı gülünç safhaları Lazkiye 25 (Hususi) Sancakta ve Suriyede şapka ile mücadeleyı Fransız memurlarının idare etmekte olduklan malumdur. Hatta bu maksatla Halep jandarma kumandanı Fransız zabitinin halka şapka aleyhine müslumanca nasihatler verdiği de halk arasında gülünç bir misal olarak yadolunmaktadır. Haleb şehrinde de Türkler ve şapka aleyhine tahrikat yapmak için halkı camilere toplama usulüne ehemmiyeile riayet edilmektedir. Bu hususta muhim masraflar yapılmaktadtr. Halkı camilere toplayacak yobazlara yüz 26 Mart altına kadar ücret verildiği vakidir. Çünkü bu çirkin vazifeyi kabul edenleri bulmak gun geçıikçe müşkulteşmektedir. 19371987 senelik mali ve idari rapor okunmuş yapılacak temettü tevziatımn tayini merkez idare heyetine bırakılmıştır. Yaptığımız tahkikata nazaran şirketin müskirat inhisar idaresile yaptığı mukavele kanunisani ayında nihayet bulacaktır. Mukavelenin bundan sonra temdid edilmiyeceği anlaşılmakıadır. 24.2.1987 21.3.1987 Sn: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ko* 044.081 086.052 086.057 097.294 022.031 002.258 086.055 022.034 021.145 021.103 Mt ŞtftaM Bln ŞeftaiUSaiMd B«kraagl Kdçik Kara Bahk/SJebrengi YunwrtadM Çıkan ötratınenfMıızaffer Izgâ Traya Masallan/Aıra Eıtat tartı DHdln SlMk/Azb MtsUı UMıa ile K*|al»f$.MırMgi Karfa lla TNMİU Hırtatoe tacaksn OkııMafflıtot K«az AlçacıktM K» Yatar/Ertal ftı KHabM Mı/Yazan: •lAHz KandMb Flyatı: 210 420420.400.315.750.525.325700.700. Bomonti bira şirketi dün senelik heyeti umumiye içtimaını şirket merkezinde yapmıştır. Bu içtitnada bir Bomontinhı mukavelesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle