01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ELSE LASKER-SCHÜLER Akıp gitti öylece! 76 yıllık ömür! Masal değil, hep hayal! Hayallerini arayan bir şair! Masala bulaşmış hayallerle yaşayan bir kadın! Hayata karşı çıkış değil, düpedüz karşı hayat! Gökyüzü gezgini... Yıldızların komşusu, dostu, arkadaşı, sırdaşı... Pencereleri hep dolunaya bakan... Şiirlerini rüyalarına okuyan... Dinsel motiflerle, alışılmadık figürlerle, mitolojiyle şiirlerini besleyen... Giysileriyle, takılarıyla, davranışlarıyla yadırganan... Resimleriyle çocuksu bir dünyanın kapılarını aralayan... “Teb” adını verdiği “Şarklı” bir şiir dünyasına sığınan... Günlük yaşamında karşılaştığı ya da dostlarını, tanıdıklarını hayal gücüyle sarıp sarmalayarak, şark giysilerine büründürerek yaşamına katık eden onların resmini yapan... Şiir dünyasının hükümdarı Prens Yusuf! Yani, Else Lasker-Schüler (11 Şubat 1869 Elberfeld, Wuppertal / 22 Ocak 1945 Kudüs). Sinemaya düşkün, kendine özgün, farklı, yepyeni bir dünya yaratan önemli mi önemli bir şair Else Lasker-Schüler... suz sualsiz kovulan yalnızlığımı,/ Teselli arayarak, ço- alıntılarla beslenen oyunlar yazar. “Benveben” oyununda GÜLTEKİN EMRE cuğum gibi, ona sarılmayı.” (Dramım) parçalanan kişilikler işlenir. Almanya’da Nazilerin ülkeyi “Smirna halısı sanki bir çayırlıktı”r (Fortissimo) paramparça etmelerini halk oyunlarına büründürerek işler. , mitolojinin Yusuf’udur (Yussuf veya Joseph). Ya- onun için. “Kanımla karanlık bir şarkı yazdın sen/ Ru- 22 Ocak 1945’te yoksul, unutulmuş bir halde Kudüs’te şamını çevresinden gizler. Onun için de gizemli- hum sevinçten felç o günden beri.” (Morituri) ölür. Zeytindağı’na gömülür. O dir. Hayalle gerçek iç içedir onda. Yaşamı şiirdir, Şiirlerinde “kırmızı” hep öne çıkar. En başta “kan”dır Oğuz Tarihmen’in bütün şiirlerinden seçip çevirdiği zamanı, mekânı, günlük yaşamı, mitolojisi, acıları ağır- kırmızı çünkü; sonra güldür, dudaktır, alevdir, şafaktır, “Büyük bir yıldız düşecek kucağıma” dizesinin seçme layıp duran, imgelerle beslenen. Hayat ve mekânlar, şai- yeni bir gündür. Yalnızlıktır, yalnızlığı özlemedir. Kah- şiirlerine başlık olan kitabı (Kırmızı Kedi Yayınevi), dili- rin oynadığı çok özel, benzersiz ve şaşırtıcı bir oyundur. velerde, otellerde, arkadaş evlerinde yalnızlığına sarılır. mizdeki en seçkin, en kapsamlı Else Lasker-Schüler ki- Dünya ya da günlük yaşamda yaşananlar tam bir ti- Evlenip boşanması da büyük yalnızlığıdır. Yalnızdır ama tabıdır. (Yazıdaki alıntılar bu kitaptan.) yatrodur onun için. Çünkü o hep sahnededir. Sahne ise “Berlin Kraliçesi”dir de. Sanatçıların kahvesi Cafe des Acı hep var, şiirlerin gövdesindeki acıyla ayakta duran sokaklar, sanatçıların buluştuğu kahveler, otellerdir. Westens’in de özgün bir vatandaşıdır. şair. Ölüm, anne, çocukluk... Ama vatan arayışı acıyı ar- Düşlerle yaşayıp gider şair. Rüyalarının, hayallerinin tırıyor. Yeryüzünde sürgün olma, kovulma, yalnızlığın gerçek olduğu sanısıyla yaşamak budur, böyledir onun GOTTFRIED BEN: “ALMANYA’NIN GELMİŞ çemberi. “İstemiyorum ben ölmek!” Ölüm korkusu, yaşam için: Sevdiklerini çeşitli kılıklarda düşünür, oynadığı oyu- GEÇMİŞ EN BÜYÜK KADIN ŞAİRİYDİ” korkusuyla iç içe. “Öyle sakin yattım Tanrı’nın usunda/ nun birer parçasıdır bunlar da. “Oynamak her şey”dir El- “Teb Şehzadesi”dir Berlin’de, gittiği her yerde. Yahu- Şu azgın denize fırlatıp atmak isterim şimdi kendimi/ kan se Lasker-Schüler için. Günlük yaşamdan kopuk bir ha- di kadın olarak hem dışlanan hem de yalnız bırakılandır. ağlamaktan çığlık çığlığa!” (Yazın En Sıcak Günleri). yat! Ama duyarlı, aşka doymayan. Günlük yaşamın dışı- Bu yalnızlığı içinde, kendince bir “Teb” ülkesinin ha- “Hadi yangını yaşamıma döksene!” (Gezgin). na çıkan ama gününün olaylarına da duyarsız kalmayan. yalini kurar. Bu ülkenin sanatçılarını da belirlemiştir şair: “Dinleyin, annem arıyor beni,/ parlaktır parmakları Biyografisi bile hayaldir: “Ren bölgesinde Elberfeld’de Kendisi, Şehzade Yusuf. Mavi Şövalye ressam, Franz ve ayakları yürüyen düşlerdir/.../ Ben hiyeroglifim,/ ya- dünyaya geldimse de doğum yerim Teb (Mısır)’dir. On Marc. Yazar Karl Kraus, Kardinal. Şair, yazar Franz Wer- ratışın altında duran.” (Sesiz Şarkım) fel, Prag Prensi. Yayıncı anarşist Jaohhes Holzmann, Mos- bir yaşıma kadar ilkokula gittim. Robinson oldum, beş yıl “Bir ağlama kopmuş dünyada,/ Sanırsın aziz Tanrı Şark’ta yaşadım, o zamandan beri de yaşayıp gidiyorum.” kova Prensi. Oyuncu Kete Parsenow, Siyam Venüsü. Şair ölmüş,/ De aşağı düşen kurşun gölge,/ Mezar gibi ağır Hans Ehrenbaum Degele, Prens Tristan. Şair Peter Hil- Kendisi de buna inanır. İncil’deki Doğu imgeleri onu üstümüze çökmüş.” (Dünyanın Sonu) le, Aziz Peter. Ressam Oskar Kokoschka, Trobadur ya da hayatı boyunca etkilemiştir. Eski Mısır kültürü, Do- Onun geceleri “üvey kraliçedir” ve o: “Hep firavun Dev. Oyuncu Tilla Durieux, Siyah Leopar. Şair Gottfried ğu’daki yaşam, masallar, efsaneler, Yahudilerin hayatı, ormanlarını düşünüp dururum mecburen/ Ve yıldızları- Benn, -ki kendisinden on yedi yaş küçük, karşılıksız aş- gelenekleri, kültürleri şiirlerinde imgelere dönüşmüştür. mın resimlerini öperim./ .../Kim kutsar kutsal yağla ölü kı- Barbar ya da Kâfir. Şair Georg Trkal, Altın Şövalye... MİSTİK BİR DOĞU DİLİ saraylarımı/ Atalarımın taçlarını taşırlardı,/ Duaları Gottfried Ben, onun için şu saptamayı yapıyor: İlk kitabı Styx (1902) mistik bir Doğu diline evrilme- batıp gitti kutsal nehirde.” (Sıla Hasreti) “O, Almanya’nın gelmiş geçmiş en büyük kadın şai- sinin ürünleriyle yayımlanır. “Küçük Sirink Şarkısı” bir “Kaya çürüyor,/ içinden çıktığım/ ve kendisine ilahi- riydi. Temaları Yahudi, düş gücü Doğulu, dili ise Alman- başlangıç oluşturur. “Dünyaya yaşam sarılmış tutar sıkı lerimi söylediği...” (Halkım) dı. Hem de ne zengin ne şatafatlı ne zarif bir Almanca. sıkı/ ışığında Satürn’ün/ ve püskürür erguvan erguvan/ Kabil’e soruyor şair “Neden vurup öldürdün kar- Her devinimi, yaratıcılığın nüvesinden filizlenen olgun etkisiyle gece düşünün.” deşini” diye. Sesi çıkmıyor Kabil’in. Kabil’i değil de ve tatlı bir dil. Tuttuğu yoldan hiç dönmeyen, olağanüs- “Bin yıl sürecek bir düş zamanı” (Sonra) yaşamak Habil’i severmiş Tanrı: “Kabil’in gözleri Tanrı’nın ho- tü biçimde tek kendisine sadık, ama doygun...” (Üç Tan- ister. “Ve uzayda esip giderim,/ Zamanda,/ Sonsuz- şuna gitmez,/ Habil’in sureti altın bir bahçe,/ Habil’in rıça, Nilgün Cön Grulke Artshop Yayınları) lukta,/ Ruhumsa parlayıp sönüyor akşam renklerinde/ gözleri bülbüllerdir.” (Habil) Nazilerin adım adım ülkeyi ele geçirmesi ve saldırıya Kudüs’ün.” (Şulamlı Kız). “İbrahim ve İshak” da “Tanrı’ya” farklı bakışın örnek- uğramasının ardından 1932’de İsviçre’ye sığınır. Sonra da “Tüm kokusu tatlı Kudüs çiçekleriyle/ Cezbetti be- Mısır üzerinden Filistin’e gider. Sürgünde yaşamaya baş- leridir. 1917’de Toplu Şiirler’i çıkar ve ilgi giderek artar. ni…/ Ağlama Tanrı/ Ve sus, acıyı anlatma,/ Acılarım Temalar yine aynıdır. Derinleşerek; acıyla, dinle, Yahu- lar. Sonra “Arthur Anonymus ve Babaları” oyunu ilk oy- boşalmasın, /İnancım kalmadı artık, ne bir kadına ne nandığı Zürich’e gelir. 1937’de “İbrani Ülkesi”ne gider. di gelenekleriyle, gününün ötesine gidip gelerek çizgisini bir adama,/ Beni bağlayan ipliği bütün hayata,/ Geri 1933’te Alman vatandaşlığından çıkarılır. Kudüs’te ya- iyice netleştiren şiirlerdir. “Belki de yüreğim dünyadır,/ o verdim dünyaya/ Gönüllü olarak!/ .../Özlüyorum sorgu- şamaya, konferanslar vermeye başlar. Tevrat’tan, İncil’den nabız gibi atan.” (Sadece Seni) >> 10 20 Nisan 2023
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear