26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

"Lanetli şair" Jean Genet'den Giacometti'nin atölyesi Heykellerin gizemi Giacometti'nin Atölyesi / Jean Genet / Çeviren: Hür Yumer / Metis Yayınları / 84 s. / 7.000 TL. / Kod No: 079.097 İRİS KANTEMİR Fransız edebiyattnda, Villon'dan Sade'a, Verlaine'den Rimbaud ve Lautreamont'a dek uzanan "Lanetli Şairler" çızgisınin en olağanüstülerinden biridir Jean Genet (19101986). Annesinin adını ilk kez 21 yaşında sahıp olabildiği kimlik kartından öğrendi. 10 yaşında, suçsuzluğuna karşın hırsızlıkla suçlandığında hırsız olmaya karar verdi. Toplumun doğru ve yanlış gerçekler diye ürettiği düşüncelerin görüntünün ötesine geçemediğini kavradığında da toplumun yadsıdığı her "türlü kötüyü ve suçu" görmezlikten gelme yerine onayladı ve sevdi. "Beni yadsıyan gerçek olmayan bir dünyayı ben de yadsımaya karar verdim" dedi. Içindeki şeytanı susturmaya hiç kalkışmadı, eşcinseldi, hırsızdı, fahişelere ve suçlulara daha bir yaktndı. Aynı zamanda da düşsel dünyasının zenginliğiyle şiirlerin, düzyazının ve oyunların ustalarından biriydi. Genet'nin, gençlik yıllarında bir süre idol olarak gör düğü hırsız ve uyuşturucu satıcısı yakışıklı Stilitano'dan yola çıkarak ürettiği imge, onun yaşamın özünü nasıl algıladığını tanımlar. Stilitano, bir panayırda, duvarları aynalar ve saydam cam panolarla kaplı bir labirentin içinde, dışarıdan kendisini izleyen acımasız kalabalığın alaylan arasında, tek başına, kapana sıkışmış bir hayvan gıbi kurtulmak için umarsızea çırpınmaktadır. Herkes nasılsa çıkış yolunu bulmuş, bir o kalmıştır. Çevresindeki evren bir sis perdesine bürünür ansızın. Kcndisini izleyen insanlann üzerine düşen gölge aslında, umarsızlığınla yüz yüze gelen yalnızlığının bir yansısıdır. Kurtulmak için sürekli aynı devinimlerde bulunur, devindikçe duvarlara daha çok çarpar, artık bağıramaz bile, yere çömelir sonunda, çabalamayı yadsıyarak. Genet'ye göre insan, gerçek olmayan görüntüler dünyasında, kendisini çevreleyen aynalar galerisinde gördüğü imgeleri çarptırarak yansıtır, ürettiği yalanlar yalanları, düşler düşleri, karabasanlar daha öte karabasanları besler. Anlamsızlığı, kısırlığı ve yalnızlığı aşabilmek için yapabildiği tek şey aslında tek düze olan davranışlar döngüsüne törensel bir yenileme verip soluklanmaya çalışmaktır. Örneğin, Genet'nin "Hizmetçiler" adlı oyununda, soylu olduğu varsayılan bir hanımefendinin, iki hizmetçisi Claire ve Solange başka düşler içındekı hantmefendiye karşı hayranlık ve nefret karışımı duygularla, hep onun yerine geçmeyi düşlerlcr. Hanımefendinin evde olmadığı anlarda, kâh Claire, kâh Solange onun yerini alır. Böylece düşler dünyasında Claire ve Solange sürekli, aslında olmadıkları bir yerdedirler. Üstelik, birbirlerinin aynadaki yansısı olmalarının verdiği sevginefret bağından kurtulamamaktadırlar. Oyunun bir bölümünde aslında hanımefendinin gerçek hanımefendı olmadığı, ne Claire'in Claire, ne de Solange'ın Solange olduğu anlaşılır. Yansılar dünyasında herkes yer değiştirmiştir. Oysa insan, bu çarpık yansılar karmaşası arasında kendi kafasında ürettiği varlık olacağım diye sürekli iradesini zorlayacağına, aslında ne ise o olabilmelidir. İşte, "Ne iseler, oydular" Giacometti'nin heykelleri. Giacometti'nin her şeyiyle griye bulanmış atölyesi sanki dünyayı sımgeler. Bu dünya dış dünyaya benzer belki, oysa içındekı varlıklar farklıdır. Gerçek dünyadaki varlıkların olmaları gerektiği düzeye ulaşmış gibidirler. Çevredeki tümden arınmış, kendilerinden başka hiçbir şeyin olmadığı gri bir boşlukta, yalnızlıklarıyla uzlaşmış, dimdık heykellerdır bunlar. Genet'yi bu denli çeken yönlerı de bu olsa gerek. "Yalnızlığım yalnızlığınızı tanıyor" der Genet. Çevrelerinde Giacometti'nin düz beyaz kâğıdın bir köşesine çizdiği desenlerde de olduğu gibi ne bir gölge, ne de bir yansıma vardır. Yitik düşmeyeceklerini simgeler güçlü ayakları. İnce uzun gövdelerinin uzantısı olan görünmez çizgi de onları, Genet'nin deyimiyle ölüler ülkesi sonsuzluğa götürür. Uzak, soğuk ve dışa kapalı uzlaşmaz görünümleriyle kendilerinden başka hiçbir "şey" değildirler. Ne toplumla kopmaz bağları vardır, ne de onları ürctcn Giacometti'yle özdeşleşirler. Giacometti'nin de dileği budur aslında. Yalnızca kendileridir bu heykeller. Her bir şeyin tek bir "şey" olduğu varlıklardır. Jean Genet'ye göre insan, gerçek olmayan görüntüler dünyasında kendısını çevreleyen aynalar galensınde gördüğüm imgelen çarpıtarak yansıtır, urettiği yalanlar yalanları, düşler düşleri besler rıçalara dönüşmüş gibidirler. Genet'nin kısır bir törenler döngüsü olarak gördüğü yaşam açmazından kurtulup, dingınlikleri ve yalınlıklanyla sonsuzluklafeütünleşmişler, gerçek bir "şey" olabilmişlerdir. Gizemleri bu olmalı. D Jean Genet'nin yapıtları Journal de Voleur (1949) Hırsızın Güncesi otobiyografi, Notre Dame des Fleurs (1944) Çiçeklerin Meryem Anası / şiirsel öykü, Miracle de la Rose (1946) Gülün Mucizesi / şiirsel öykü, Pompes Funebres (1947) Cenaze Töreni / şiirsel öykü, Querelle de Brest (1947) Brest Anlaşmazlığı / şiirsel öykü, Condamne a Mort (ağıt), Les Bonnes (1947) Hizmetçiler / oyun, Haute Surveillance (1949) Gözetim Altında / oyun, Le Balcon (1956) Balkon / oyun, Les Negres(1958) Zenciler / oyun, Les Paravents (1961) / oyun. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 15 Çevredekı tümden arınmtş, kendilerınden başka hıç bıı şeyııı ulmadığı grı bir boşlukta, yalnızlıklarıyla uzlaşmış, dlmdik heykeller. Genet'yı çeken de bu olsa gerek. Üstelik, hangi açıdan bakılırsa bakılsın hcp ondan daha yükseklerde bir yerlerde görünürler Genet'ye. Ulaşılmazlıklarıyla ölümlüler ülkesini aşıp tanrılara ve tan S A Y F A 4
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear