18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
anc Tireın un ruıaç aemek.. uniü Amerikan yazan bu deyimi ad olarak kullanmış. Gençliğinde Misslsipi nehrindeki gemilerde çalışırmış. Bu nehir gemileri sığlık yerlerden geçerken baş tarafta bir gemici iskandil kullanırmış. Sisler, dumanlar içinde agır ağır ilerleyen gemide kaptan, gemi adamlan ve yolcular heyecan içinde bekleşirlermiş.. Çarptık, çarpacağız derken baştaki adam «iki kulaaaçç» diye hay kınrmış. Adam görünmezmiş ama sesi dalga dal ga gemiye doğru yayılırmış. Herkes rahat bir nefes alırmış. Kaptan makinaya «hızlan» komutasını verirmiş. Gemi adamlan yerlerine.. yolcular viskilerinin basına.. kumarlarını oynamaya ve jidecekleri yerlerde ne dalavere çevireceklerse onlan planlamaya.. Kadınlar ve sevgilileri su Ustünde geçen z&manı değerlendirmeye dönerlertniş.. Böylesine kutsal, kurtarıcı bir «esmiş «îki kulaaaçç».. Bır gün yine baş taraftaki gemici «İki kulaaaçç».. diye bağırmış.. Herkes işine, kaptansa iümenine dönmüş... Ama biraz sonra gemi bir famur dağının içine girmiş.. telâs.. heyecan.. matina dairesini sular basmış.. kazan patlamış.. fiskiler dökülmüş.. kumar masalan devrilmiş... suların üstünde insan cesetleri... Can korkusu.. polculan bırakıp kendilerini sandallara atan geüii kaptanı ve gemiciler... Mark Twain'in öyküsü burada bitiyor... OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Mark Twain'in Gemisi Cahit KAYRA 1969 yıhnm şubat ayında Türfciye'nin Başbakam Saym Demirel, seçime bir kaç ay kala, Mecliste «Milli geliri arttırdık. Yılda 2262 köye elektrik götüreceğiz. Kâğıt fabrikalarına, çimento fabrikalarına başlattık. Blrbirinden büyük enerji santrallerinin temellerini attık. Her aileye bir ev.. 60 baraj yapılacak..» diyordu. 1976 yılının şubat ayında aynı başbakan, Mec liste, «Biz iş yaparız. Yılda 2500 köye elektrik götüreceğiz. Edirne'den Istanbul'a turistik yol yaptık. Ambarlı santralını kurduk. Atom santralı kuracağız.. 50 baraj.. 20 agır sanayi fabrikası...» diyor. den doğan akıl almaz zararlan da anlatıyor. 17 milyarlık yatırım sizin gösteriş politikanız yüzünden 41 milyara çıkmış.. Yıllar, yıllar yltirilmiş.. Dahası var.. Bir yandan enerji yatınmı şampiyonluğu ilân etmişsiniz. öte yandan Elbistan Afşin termik santralı gibi yaşamsal önemı olan bir tesisi, Ecevit 1974'te başlatmış, kredislni sağlamış, yarım milyar harcamış.. Fakat 1975't« Cephe Hükümetinin Adalet Partlll Başbakanının döneminde harcamaları kısmışsınız, krediyi kullanamamışsımz, yatırun feri kal maya başlamış.. öyle mi, değil ml?.. Bunlana ce vaplarını Mecliste dinleyemedik.. Dinlediklerimiz şunlar: Şu kadar köye mtktep yapılmış.. Şu kadar kilometre yol yaptık. Ambarlıyı kurduk. Elektrik üretimini arttırdık... ve bu böyle uzayıp gidiyor... önce bir noktaya açıklık getirelim. Türkiye her yıl milyarlarla gelir üretiyor. Köylü tarlada çalışarak, işçi fabrikada, öğretmen okulda genç kuşaklar yetiştirerek.. herkes iş yaparak.. Bunlann belli bir parçasını vergi olarak devlet ahyor. Devlet adına hükümet alıyor. Hükümet bu paralan harcıyor.. Bu harcamalar içine, hiç kuşkusuz köy okullan, yollar girecek. Bunlan yapüm demek neyi kanıtlar ki?.. Karşılaştırma olmadan bir işin iyi yapıldığını nasıl saptayabllirsiniz?... Gelin karşılaştırmalar yaparak deger yargılarına varalım. Milli geliri 1969'da 'i 7.6 arttırdık demişsiniz. Sonra böyle olmadığı, '° 5'lerde 6'larda kaldığımız anlaşılmış.. Ama sorun daha başka.. 1952 de Türkiye ile Yunanistan'ın adam başına geliri eşit.. 153 dolar. Şimdi ise Yunanistan'ın adam Bütçe ve Çağrışım başına geliri TurKiyeTimKinın a.s K»n.. .«.yru • karşılaştırmada Yunanistan'ın eskiden Türkiye' nin iki katı olan elektrik üretımı bu kez 5 katına çıkmış. Bulgaristan'ınki 3 kattan 10 kata.. Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye'nin gemi tona.iı sizin hâlâ «yapacağız. edeceğiz» dediğiniz bu sırada 700 bin ton.. İki kanş kıyısı olan Bul garistan'ın 1 milyon ton. îsrail'ın 1.5 milyon ton ve Yunanistan'ın 13.5 milyon ton.. Siz, sayılan her gün ve hızla azalan saf insanları inandırmaya çalışm daha bir süre. 1969'da 2262 köye elektrik götüreceğiz demişsiniz. 1975'te de 2500 köyü ışıklandıracaktınız. 1976'da da aynı türküyü söylüyorsunuz. Oysa 1969 ve 1970'te iki yılda, bir yıl için vadettiğinizin yarısını bile yapamamıssınız. 1975'te de öyle. Fce vit bu büyük lâfları söylemeden, 1974"ün görülmemiş sıkışıklığı içinde 1142 köyü ışıklandırmış. Sizinki 197ö'te 1000'i bulmuyor. 1976'da yeterli ödenek koymamışsınız. Yapacağız diyorsunuz. 1968'de ve 1969'da yapaca»ız. başlattık dediğiniz çimento fabrikalarına üç yılda 300 milyon yerine 17 milyon harcamışsınız. 1974'te Ecevit bunlara 276 milyon harcamış ve bitirilmis yatırımlar.. Savaşlardan, işgallerden çıkmış yakın komşularımızda çimento üretimi bizimkinin 3 katı, 5 katı, 10 katı... olmuş, geçen 10 yılda.. Türkiye'de sizin fiyatları durdurduk dediğiniz sı rada çimento karaborsası piyasayı kasıp kavuruyor. On yılda, dolaysız dolaylı iktidarda, milletten milyarlar, yüzmilyarlar toplamışsınız. Elbet te bu paralarla bir şeyler yapacaksuıız. Sizden sorulan hesap o değildir. Sizden yapmanız gerekeni soruyoruz. «Ben yüz metre koşanm» d»mek yetmez. Kaç saniyede koştun? Seninle yarışa girenleri geçtin mi, yoksa geride mi kaldın? Anlamamazlığa gelme... Kalkınma, refah, yalnıs başına soyut bir kavram değil ki.. Bir sınav.. bir yarış.. Başkalarından geri kalıyorsan başarılı değilsin demektir. Hele başkalarından böylesine geri kalırken, bunu örtbas etmeye kalkarsan bunun adı başkadır. Adalet Partısi ve yandaşlan on yıldır gemiyi sığ sulardan çıkaramamışlardır. Komşu ülkelerin gemileri derin sularda, dumanlarını s&vura savura uzaklaşırlarken, bu gemi iki kulaçın altındaki sığ sularda çamurlara çarpa çarpa bocalayıp duruyor. Kaptan dümeninde. Gemi adam lan şaşkın.. Zenginler kumarlannda ve kadife kaplı kamaralarında... Korkuluklara dayanmıs, sisin ardını göılemeye çalışan tedirgin yolcular... Bır Öğrenci Bütçenin Meclisten geçişi bana biraz da bu ;ağnşımı yaptı. Demirel Kaptanın yönetimindekl jemi Mecliste iki kulaçtan geçti. Bu gemi buraya nasıl geldi? Saym Ecevit onu anlattı.. uzun ızun.. ve şimdiye kadar işitmedigimiz, bilmeditimiz ayrıntılarla rakamlarla kanıtlıyarak... Ve anladık ki Adalet Partisinin yönettiği gemi )n yıldır sığ sulardan çıkamıyor.. Boyuna saga, iola çarparak, dümenini, bordasmı sakatlayarak.. Pabii Mark Twain'in gemisl değil bu gemi.. ?ünkü onun gemisi zaman zaman guvenli sulara ıçüıyor. Bu öyle değıl. Sığ sulardan hiç kurtulanıyör. Arada bir çamur dağlanna çarpıp kaldıî da oluyor. Birisi gelip kurtarmasa, kaptaru ıa kurtulamayacak... Suçun tümü kaptanda değil tabii.. Gemiciler.. skandıl kullanmasım bilmeyenler.. O kaptan» emiyi emanet eden, gemi sahipleri, şirketm laydaşları.. Gemiye ve kaptana canlarını emanet den yolcular da suçlanabilir elbette.. Neyse bu esaplar seçimlerde görülür.. Biz geçen on yü ;inde Adalet Partısi gemisinin ne yaptıgına baalım... Elbette Yapacaksınız Ecevit'e Cevap Nerede Ama sayın Ecevit'in sorularına cevap vermiyor. Saym Ecevit şunu soruyor: 1965'ten 1971 martına kadar iktidarda. kaldınız. 17.8 milyarlık •48 yatırım projesine başlattığınızı söylediniz. Köy elektrikleri, barajlar, fabrikalar.. Bu başlattığınız yatırımlara yıllar boyu doğru dürüst harcama yapmadınız. Biz 1974 petrol bunalımı Kıbrıs Barış Harekâtınm tozu, dumanı içinde, sizin, seçim öncesi, Türk kamuoyunu yanıltmak için «başlattık» deyip de yüzüstü bırakıp gittiği niz yatırımlara, sizin üç yılda harcadığınızdan daha çok para harcadık, bir kısmını tatnamladık, bir kısmını tarnamlanabilir hale getirdik» diyor ve örnekler veriyor. Gemlik Gübre, Wolfram, Perrokrom, kâğıt fabrikalan, çimento fabrikaları, petrokimya tesislen, et kombinaları.. Teker teker sayıyor bunları Ecevit, bu yatırımlara harcadığı paralann hesabını veriyor, ve Dunlan başlatır gibi gösterip yüzüstü bırakıp gitmeniz frencinin adı: Yahya Kemal Soyadı : Oemirel Okulu: Devlet Mübendislik ve Mimarhk Akademisl Bölümü : lnsaat. Numarası: 267 Yukarıda durumu gaptanan Yahya Kemal üemirel, 1968'den bu yana çeşitli okullarda öçrenciliğini sürdürü. yor; demek ki seldz yıldan beri öğrenci. Lzatmaiı öfrencl.. Sekiz yılda Türkiye epey çalkalandı. Yahy» Demlrel'İB yüksrk okula başladığı 1968, öğrenci olaylannın patladığı yıldır. Acaba Yahya Demirel, öğrenci eylemlerine katıldı mı? Bir mitinçte sol yumruğunu havaya kaldırıp bağırdı mı: tsçi kö.vlü elele, iççl köylü elele... Bir sösteri vüriiyüşünde döviz taşıdı mı: Sömürüye paydos! Arkadaşlanyle birUkte bir toplantıda tempo tntro mo: Bağımsız Türkiye, bağımsız Türkiye... Efer Yahya Kemal. sekiz yıllık öğrencilik yaşamında DU tür işlere girişseydi, daha önce tutuklanırdı. N'ice genç var ki bildiri dağıtıp dergi çıkardılar, fikirlerini açıkça söylediler diye başlarına gelmedik şey kalmamıştır. Polis co* pu mu istersiniz. panzer sjıldırısı mı! Nice öğrenci 19681976 döneminde dövttldü. sövüldü. ezildi. dayak yedl, iskence gördü. tutuklandı, yıllarca hapiste yattı. Neden?.. Ülkemizde flkir dzgürlüğu olmadığı İçin ve sömiirü çarkları hızlı Işlesin diye... Yahya Kemal'in sekiz yıllık öğrencilik yaşantısında ba tür evlemleri olduğunu sanmam. Bunun için polisle. savcıyla karşıkarşıya gelmemiştir. l /atmalı iiğrenci Yahya, ne etliye karışıyordu ne sütlüve... Zaten durumu elverisli değildi. Meydana çıkıp «bağımsız Türkiye» diye baeırsa amcası alınırdı; «Somürüyp paydos» dese. babası Hacı AU öfkelenebilirdi; «tşçi köylü elele» dese, köyden çıktıktan sonra kısa siirede patron olduklanndan duruma ters dü«prdi. Yahva Kemal'in o taraklarda bezi olamazdı. En iyisl bir yandan öğrencilik yapıp, bir yandan mtlyoner olmakti. Tatlı gelivordu eenç Yahva'va para kazanmak . Zaten önünde örneklpr vardı. Amcası Mnrrison mütpahhitliei vapmıs. Iklüç yıl içinde milronlarla ovnayacak diizeye çelnıiş. ardından pollttkaya atılıp Ba.şhakanlığa sıçramıştı. Hacı bahasının İse tuttuğu altın oluyordıı. Planlama Teşkilâtından Sanayi Ba* kanlığma ve çeşitli bankalara deçin hrr verden Iş çıknrmak kolaydı. Yalnız l»71'den önceki blrkaç yıl İçinde 84 milyon lirmltk hanka kredist kullanmıstı atle... O Çağdışı Dğretim kdnan BiNYAZAR ültür ve eğitim konulannda zanun laman göriişlerine bas vurulan, bu tür kuruluşlarda danışmanlıklara jetirilen bir bilim adamı şu sözlerl rıhatlıkla söyleyebilmektedir ÜJiümüz Tiirkive'sinde: •Okul, bir tartışma yeri değil, eğitim e öğretlm yeridir. Okul, belli kıymetlerl genç neslllere telldn den bir verdir. Mümkün değil okulda bir tartışma havasırun lması... Bir defa öğretmenin durumu, bir nevi diktatör veya ıir cemaate yukardan teair eden bir rahip gibidir. Öğrencinin lünakaşaya ne yası, ne de kültürü müsaittir.» Yukardaki sözlerde geçen «belli kıymetleri telkin etme>nin ıtaraızlığını bir jana bırakalun, burada özlenen, Um anlauyle bir medrese öğretimidir. Okul bir tartışma yeri olmaacak. Ağızsız, diisiz, öjrenci oturacak öğretmenin karşısuıa. edenleri sonuçlan arastınp bir bileşime vardıran eleştirel ontemin yerini donmuş kalıplar, ezberci bir öğretim alacak. ığrenci, kavramlann derinliğindeki düşünsel gerçeği anlama»n, olduğu gibi varsayacak bilgileri. Her yargıyı doğrulayan, iylenenlerin üstüne hiç bir kuşku düşürmcycn bir anlayı?ın oğruluğuna inanacaklar. Öğretmenin her dediğini bllimsel üuyruk» sayıp «telkin edilen.leri öğrenecekler. Çağın verilerinl slarından bile geçirmeden, çağı anladıklaruu sanacakiar. oplumsal, düşünsel ve ekonomik yönden diinya nerden gelip ereye gidiyor, kıvısından köşesinden de olsa, hiç yanaşmaya* ıklar böyle «yasak sorulara. Öğrenci, gör deneni görecek, |it deneni işitecek, konuş deneni konuşacak... «Diktatör» bir öğretmen çıkacak kürsüye, kendi kafasında arattığt •utopia»nın erdemine inandıracak öğrenciyl. Bu yüee üısünceJerin kendi kafasında doğduğu sanısına kapılacak. Bir ahip» hoşgörüsüyle, yapılan tüm yanlıslıkları doğal bulacak. iderek, yanlışlıkların erdemine inandıracak öğrencUeri. Cıman ötesinde bir felsefeye inanacak, öğrencisine de bu 5İda <telkin>lerde bulunacak. Öğrenci küçük görülecek, »Urşmaya yaşı da, kültürü de müsait defil> denip çıkılacak işin ;inden. Her insanın bir kültürünün olduğu, sorunlara bir yakışun yönteminin bulunduğu göz önüne bile alınmayacak. Onan sonra da öğretmen öğrenci sargınlığından söz açılacak! Orsa daha ilk çaglarda Sokrates, tartışmayı (diyalektiği) 9 etkili öğretim yönteml olarak toplumların kafasına soklaya çalısıyordu. Özellikle de bir şeyler bildiğini sanan gerçek llgisizleri alıyordu karşısına. Gençler Sokrstes'in çevresinde ıplanıj orlar, ondan örnek alıyorlardı. Sonra da uyguluyorırdı bunu. Kıyamet de buradan kopuyordu: Gençler eleştirel ir yöntemle kişileri, kavramlan, değer yargılarım sarsıyorrdı. KisUerin gerçek kimlikleri orUya çıkıyordu. BUgisiz|in «bilgi» biçiminde gösterilmesinin gerçeğini kavnyorlardı cnçler. Bu gerçekler onlara eski değer yargüarının çürülüşlüğünü gösteriyordu. Bugün de gerçek öğretimin amacı bu değil midir? Kendi ırattığunız bilgilerin ötesinde, gerçeğe götürücü yol var mıır? Eıber bilmenin «bilmek» olmadığı bir gerçektir. Ne var 1. tçlevstı bügUerle dolup taşması isteniyor öğrenciden. retken bilgi veren tüm yöntemlerden kaçınılıyor. Bu nedenle ^retim, «memur» yapıcı, düsündürmeyici bir anlayışın aracı luyor. Herhangi bir öğretim dalı, «kapiul»den büyük pay ko»rttığı ölçüde değer kazanıyor. Kişinin kafa gelişimi ise çok telerde düşünülen bir sorun. Çağdaş öğretim yöntemi, öğretmenin bir •diktatör., bir •ahip» olmasını değil, kılavuz olmasını gerektirir. Öğretmen, trencüerden biri gibi olmalıdır suııfta. Onlarla tartışmaya anian, ama aynı zamanda tartışmayı «doğruluk», «gerçeklik» snünde geliştiren bir kılavuz olmalı. Diktatörce davranıp askıcı kurallar uygnladıkça, rahip olup sınıfı öğüte boğdukça ğrenci kopacaktır ondan. Böylece bir öğretmen öğrenci ikigi doğacaktır. Bugunkü kopukluğun kökeninde kuşkusuz, bu dliğin etkisi çok büyüktür. çünkü öğrenci, ezberci öğretim Snteminin etkisi alUnda, gerçek öğrenimi okul dışmda bukcagı kanısındadır. Bu bilgiyi aramaya koyulmuştur. «Öğrem», «öğretmen» gibi, «okul» kavramı da çok değişti çağıuzda. Bilgiler sınıf duvarlannı çoktan aştı. Öğrenci. bilgisiyle, aşamın içine girmek istiyor. Taşamdan kopuk bilgilere tepld österiyor. Yasamla bağlantı knran bilgilerin verildiği yere >kul» diyor. Sesinin tonunu artistçe biçimleyip rol kesen öğetmene «öğretmen» demiyor. Bu artist öğretmenlerin yapayğını daha ilk dersin ilk sözcüklerinde seziveriyor. «Mestf ız»ım havasındaki kendinden geçmeler etkilemiyor öğrendyi. Ikel şiir heveslerini öğrenci üstünde deneyen öğTetmenlere rtaçağdan kalma bir beğeninin sözcüleri gözüyle bakıyor. Öğretmen diktatörce, rahipçe davranıp baskı kurdukça, endini tanrısal bilgilerle yüklü bnlup öğüt verdikçe kopacakr öğrenciden. Toplumsal, ruhsal patlamalara da yol açacakır. Hele öğrenciyi «cemaat» sayıp ona «telkinlerde bulunma», öntemlerin en yanlışıdır. ÖgTenci. çağımızda «cemaatliği çokın aşıp bilinçli bir toplum olmuştur. Bunda direnmek. yani ğrenciyi dln dersiyle, ahlâk dersiyle •cemaat»leştirmeyi düünmek, ortaçağı yeniden yaşatmak demektir ki, zaman, taihin hep ileriden yana olduğunu göstermiştir. Bu nedenle öneticiler, eskinin özlemlerine yaslanacaklanna, çağdaş veri»rin önemine değer vermek zorundadırlar. İyice anlaşılmışır ki, öğrenci, gerçeğin yorumunu istememektedir öğretmenlen, okuldan. Bütçede Anayasaya Aykırılıklar Anayasa kurallan karşısmda kanun konusu olacak kuralların, bütçe kanunlarına konulması mümkiin olmadığı gibi, kanun ile konulmuş bir kuralm bütçe kanunu ile değiştirümesi veya kaldırılması da mümkün değildir. Esasen, Anayasanın 126. madde si de bütçe kanunlarına «bütçe ile ılgüi hükümler daşında» hiç bir hüküm konulmasını kabul etmemektedir. Evet, bütçeler konu lan hükümlerle başka yasalarda değişiklik yapmak, ya da bütçe yasalarına bütçe ile ilgili olmayan hükümler koymak Anayasa' ya aykındır. AP bunu çok iyi bılir. AP, 1974 bütçe yasasuıın kimi maddelerinin, Anayasaya aykırılı ğını belirterek dava açmış ve Anayasa Mahkemesi de isteği yerinde görmüstür. Ama, 1976 yılı bütçe tasarısını şöyle bir karıştırdığımızda en az 17 maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu görüyonız. 91maddelilc bir yasada tam 17 Anayasaya aykırı hüküm. «Bu'bir "rekc* mudur» acaba? Hem de, Anayasaya aykırı olarak konulan bu hüküm ler, AP'nin Anayasa Mahkemesine başvurarak öne sürdükleri iptal gerekçelerine üpa tıp uyuyor. 1976 yüı bütçesi ile getirilmek istenen Anayasaya aykırı hükümlere bir göz atarsak bir bölümünün çalışanlann ekonomik ve sos yal haklarmın kısıtlanmasına, bir bölümünün özel girişime daha çok çıkar sağlamaya, bir bölümünün de çok önceleri yasalarla düzenlenmiş olması gerekirken bu gereğe uyulmadığından ekonomik alanda doğacak hukuksal boşlukların doldurulması gereğine yönelik olduğunu görürüz. Tasarının 9. maddesi Maliye Bakanma giderlere ilişkin kimi yasaların, yönetmeliklerin, kararnamelerin uygulanmasına sınırla lama yetkisi veriyor. Bu maddeyle, bütçe yasaları ile bile yapılamayacak yasalann, yönetmelikla rin uygulanmalarınm sınırlandırılması yetkisi Maliye Bakanma veriliyor. Maddenin Anayasaya aykırılıgı bır yana, geç"mişte bu yetkirün kullanılma biçimi tüm memurlann kuşkulannı haklı çıkarmakta. Geçmişte bir Maliye Bakanı, bu yetkisini memurlann sağlık haklannı kısıtlamada kullanmış, kimi hastanelerin tedavi giderlerinin pahalı olduğunu söyleyerek bu hastanelerde tedavi gören devlet memurlarına tedavi giderlerinin tümünü ödemeyeceğinı bir genelgeyle tüm devlet örgütüne duyurmuştu. Üstelik, Maliye Bakanının pahalı dediği hasütneler de «Resmi Sağlık Kuruluşlan» idiler. Tasarının bir başka maddesı de, 657 sayılı yasada memurlara ödenmesi öngörülen aile yardımı ödeneğinin eş için ödenmesini önlüyor. 46. madde bu. 657 sayılı Yasa ğereğince ödenecek aile yardırm ödeneği 1976 yılmda yalnız çocuklar için ödenir deniyor maddede. Oysa, 657 sayılı yasa, devlet memurunun menfaat karşılığı çalışmayan eşi ile çocukları için aile yardımı ödeneğinden yararlandınlacağı, miktannın da bütçe yasalariyle saptanacağını öngörüyor. Bütçe tasansının 46. maddesi de bu ödeneğin eş için ödenmesini önleyerek Anayasaya aykın düşüyor. Bir madde daha var: Tasarının 48. maddesi. Bu daha ilginci. Memur yararına gibi görünüyor. 657 sayılı yasa uyarınca verilecek mahrumiyet yeri ödeneği, birinci bölgede <3O9>, ikinci bölgede <200) lirayı aşamaz deniyor burada. Oysa, ortada böyle bir ödeme yok. Çünkü 657 sayıh yasa ödenebilmesini Bakanlar Kurulu Kararının çıkarılmasına bağlamış. Ödeniyor gibi gösterip ödememenin yeni yöntemleri bunlar. Eğer ödenmesi isteniyorsa bir Bakan lar Kurulu kararı çıkanlabilirdi. Gerek yoktu bütçe yasasını bu işe karıştırmaya. Ayrıca, daha da kolaydı bir Bakanlar Kurulu karan çıkarmak. Tasarının bir başka Anayasaya aykın maddesi de, 657 sayılı yasanın devlet memurlanna ödül verileceğine ilişkin 123. maddesi nin çok sınırlı bir memur kesimi ne ödenmesini sağlayan 49. maddesi: Ayrıca, 657 sayıh yasa «ödül»ün ödenme biçiminin tüzükle belirlenecetini öneörmüs. Bu •BÜTÇE KANUNUNA EKLENECEK MADDELERE ÖBÜR KANUNLARDA DEGi$iKLiK YAPILMAZ» iLKESiNi BiLDiGi HALDE. HÜKÜMET BU TÜR EKLER YAPARAK BÜTÇEYi ANAYASAYA AYKIRI DURUMA GETiRMiSTiR. A. Kadir Hani bütçe yasalarına «bütçe İle ilgili olmayan hüküm» konamaadı? 51. madde için de aynı sözler geçerlı. Fazla çalışma ücretini düzenliyor. Oysa, 657 sayılı yasa, fazla çalışma ücretınin yönetmelikle düzenleneceğini öngörmüş. Bütçe yasası ile uzaktan yakından bir ilgisi de yok. Avrıca, 41. maddenin, bu Ucretin ödenmesi ni belirleyen esaslarının kimi ayrıcalıklar yaratma ereğini güttüğünü söyleme gereği de yok. Tasarının bir başka maddesi de 1976. yılında uygulanmayacak yasa hükümlerini sayıyor. Aralarında 657 sayılı yasanın 199. mad desi de var. 199. maddede mahrumiyet yerlerinde görev yapan memurlann öğrenci olan ve pansiyonlarda kalarak eğitimlerini sürdüren çocukları için pansiyon ücreti indiriminden yararlanacak lan öngörülüyor. Bütçe tasansı da böyle bir indirimin yapüamayacağını hükme bağlıyor. 199. maddenin uygulanması böylelikle önlenirken «Dış Seyahat Harcamalan Vergisi Kanununun» da uygulanmayacağını söylüyor. Büt çe yasalarıyla başka yasaların bir maddesi bile değiştirilemezken bir vergi yasası toptan kaldınlıyor. Yalnız bunlar değil tüm çalışanlann ekonomik ve sosyal hak larının kısıtlanması için bütçeyle getirilen Anayasaya aykın hükümler: 13. maddesiyle kamu ku ruluşlarmda sözleşme ile çalışan personelin alabilecekleri ücretin üst sınırı belirleniyor. Belirlenen bu üst sının aşan aylıklann geri ahnacağı verilmezso haciz yoluyla geri alınacağı öngörülüyor. «Borçlar Yasası» il« «Toplu Iş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasasısnm temel maddeleri işlemez duruma getirüiyor. 43. maddesiyle yurd dışı kuruluşlarda sözleşme ile çalışan per sonelin sigorta primlerinin hesa SEV SAYIŞTAY DENETÇİSÎ bında 657 sayıh yaıanın 15. derecesinin birinci kademesinin esas alınacağı, 506 sayılı «Sosyal Sigortalar Yasası»nın 77. maddesinin uygulanmayacağı öngönilüyor. Bu hükmün bütçe yasasmda ne işi var? Hani bütçe yasalarıyla başka yasalann hükümle ri değiştirilemezdi? Değiştiriliyor. Üstelik çalışanlann aleyhine. Bir de gözlerden kaçırümak is tenen Kamu İktisadi Teşebbüslerinin CKİT) satışına ilişkin hükümler var. AP, KÎTIerin yaranna, ama bütçe yasalariyle düzenleridiğinden Anayasaya aykırı olan 1974 yılı bütçesinin düzenlemelerini Anayasa Mahkemesine başvurarak iptâl ettirmiş daha önce. Ama şimdi değil bunlann yararına, haraç mezat satışını sağlayacak maddeyi de kendi getirmiş. Tasarının KİT'lerle ilgili maddeleri 70'ten 74'e kadar sürüyor. En önemli maddesi de satışlanna Bakanlar Kurulunu yetkili kılan 73. maddesi!. 1976 yıluıa ait Bütçe'de hazine işlemlerinde bütçe yasasın da yer almaması gereken, daha önceleri benzer hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesina bizzat AP'nin basvurduğu hükümler var. Ama bunlar daha ince işlenmiş bu kez. Sözgelimi tasarının Oonunlastı) 56. maddesi: Ayrıntıyı anlayabümek için iki ayrı yasanın iki ayn maddesini dikkatle okuyalım: Çünkü ta sarınm 56. maddesi giderlerin za manında yapılabilmesi ve tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmalardan bu ödemelerin olumsuz yönde etkilenmesini ön lemek amaçlarıyle gerçek ve tü zel kişilere hazine bonolan satmaya, satmalmaya, satüacak ha zine bonolarının satış koşullannı saptamaya Maliye Bakanını yetkili kılarken, bu işlemlerın Merkez Bankası Yasasuıın 50. maddesi uyarınca yapılacagını öngörüyor. Oysa, anılan 50. mad de yukarıda sayılan işlemlerin Merkez Bankası ile Maliye Bakanmın birlikte karariaştırılarak yapılabüeceğini öngörmekte. 1976 yılı bütçe tasarısında Banka devreden çıkanlıyor, yetkisiz kılmıyor. Tek yetkili Maliye Bakanı kılmıyor. Amaç bu clmasa böyle bir hükmün bütçe yasasına konmasma gerek yok. Merkez Bankası yasası önceden düzenlemiş, çünkü bu işlemlerin düzenlenme biçimini. Tüm bunla rın dışında bu hüküm Anayasaya da aykırı. Daha önce AP bu tür düzenlemelerin bütçe yasalanyla yapılamayacağını öne sürmüş. Anayasa Mahkemesi de «...Bütçeye doğrudan gelir sağlayan ver gi kanunlarının bile bütçe ile ilgili sayılarak bütçe kanunlanyla düzenlenmesine olanak bulunma dîğı düşünülecek olursa, Merkez Fankası"ndan alınacak avansa ilişkin hükümlerin de bütçe ile 'ilğfli sayılamayacağı ve bütçe ile düzenlenemeyecekleri gereken açıklıkla anlaşılır olur...» gerekçe siyle iptal etmiş. «Gereken açıklıkla» arüaşılamamış demek ki, bu tür hükümler konabiliyor, büt çe yasalanna. Tasarının Anayasaya aykırı hü kümleri yalnızca bunlardan ibaret değil elbette. Çıkanlacak tah villerin faizden istisna edileceğine ilişkin 57. maddesi, yabancı devletlerle ya da uluslararası kumluşlarla yapılacak anlaşmalarla sağlanacak olanakları ösel girişime devretmeye Maliye Bakanını yetkili kılan 59. maddesi, yıllık programlarla tesbit edilen dış finansman ihtiyacının karşılanması amacıyla 244 sayılı yasa kapsamı dışında kalan kuruluşlarla kredi anlaşmalarma Maliye Bakanını yetkili kılan 60. madde sı, son olarak da yatınmların ve ihracatın teşviki amacıyla selektif fonundan müstakrize faiz lar ki ödenmesini öngören 61. maddesi. Sayüan bu son maddeden de anlıyoruz ki, ihracatın taşvikinin yalnızca vergi iadeleri vb. gibi yollardan yapılnıadıgını bas ka yollarmm da olduğunu. Yazık, Sayıştay'a Anayasa Mah kemesine bu konuda başvurma yetkisi verilmemiş. Bu yazı bütçe tasaruı kanunlaşmazdan önce yanlmıştır. Evde bu tür lâflarla kulağı doian Iriiçük Yahya, İyi vetlşmişti. Denıirellerin sofrasında Nâzım Hrkmet'in sfiri. Abidin Dino'nun resmi. Fazıl Hüsnü'nün sanatı. Hasan tzzettln'in yapıtı konusulacak değildi ya!... V>rçi muafiyeti, teşvik tedbiri. fhracat yolları. vergi iadesl. yatırım projesi, hanka kredisinden söz açılacaktı elbet . Yahya Kemal, durumu küçük yastan anlamı.ştı. «Üzüm üzfime baka baka kararır» demljti atalarımız; Yahya da büyüklerine bakarak renfinl bulmuştu Nlteklm bir yandan öğrencilik yaparken, bir yandan ihracata başladı. Beş parti mobilyayı dışan satmıs. yirmi milyon verKİ ladesini ceblne atmıştı... ki, bir talihstzliktir b»şladı. Şunun şurasında çocuk sekiz yıldır nğrencililt. üç vıldır iş yapıyordu. öğrencllik yürümüyordıı ama: üç vılda milyoner olmuştu: talih rardım etse bahasını da, amcasııu da g*> çecekti kuşkusuz . Ne var ki kör talih tersine döndü. Yahya Demirel anlıyamadığı biçimde btr turuklama karannın karşısında buidu kendisini Ne gmrip isti bu? Ne «Bafımsıc Türkiye» diye bağırraıştı... Ne «tşçi köylü elele» demişti... Ne bildiri dağıtmıştı .. Nasıl olur da tutuklanırdı? Bize kahrsa Yahya Demirel'in bu duruma düşmesinde hiç bir kabahati yok; suç, ailesindedir. büyüklprindedlr, çevresindedir. Çocuk babasının ve amcaJannın yolunu tut> mus; «vnu kor taüb her iamau lnsana yar oUıy^or ı kt..., 1 l ) Prof. İNUSRET HIZIR'm FELSEFE YAZILARI YAKINDA ÇIKIYOR Fiyati20Lira Isıeme adresi: ÇAGDAŞ YAYINCARi Cağaloğlu Halkevi Sok. no: İV=4I İSTANBUL ÇAĞDA5 YAYINLARI güncelliği her gün artan MOBİLYA(vadaSUIMTA)oIayının ıçyüzü ALTAN ÖYMEN veUĞUR MUMCU'nun bir polis romanı gibi okunan kitabı I YAYINLARI CAO OAS haffdık sıyos» haber ve yorum MERKEZî ISITMA VE SICAK SU TESiSATI YAPTIRILACAKTIR 1 a) Bu işe ait şartnameleri, Türkiye Çimento Sanayii T.A.Ş. Alım ve Satım MUdürlügü • Istanbul. Salıpazan Meclisi Meb'usan Cad. Dursun H»JI Kat: 4 Fmdıklı adresinden, b) Pabrikamız Ticaret Şefliğinden, bedelsiz temin edilebüir. 2 îhile. 18.3.1976 perşembe günü saat 14'de Pabrikamız Müdüriyet binasında yapılacaktır. 3 Fabrikam" 2490 sayılı kanuna tâbi değildir. TRAKYA Çl>IENTO SANAYtî TA.Ş. Pınarhisar Fibrikası Müdfirlüğü MOBILYA »OSYASI \\KA >ayınfan 3 BÜTÜN K l f A P f ILARDA GENEL DAĞITIMTEKİN YAYINEVICAĞALOĞLU İSTANBUL 47. SAYI ÇIKTI.. • BEHİCE BORAN Demokrasi Mücadelesi Parlamentoya Hapsedilemez • KORAY SÖNMEZ Türkİş, Sosyal Demokrat Kalması Engellenmelidir • MAHMUT T. ÖNGÖREN Karataş'ın Görevde Kalması Engellenmelidir • METİN ÇVLHAOGLU Sol Hareket Kaçmcı Kilometrede • BREJNEV ve CASTRO'nun SBKP Kongresi'ndeki Konuşmaları • Çalışma Bakanlığı İMDER Başkanı Ahmet EROL'un Demeci Adres: Konur Sok. 15/8 Kızılav 1\K\R\
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle