29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

CEMİL KAVUKÇU’DAN ‘BOŞ ZAMANLAR’ Su gibi akan öyküler! Usta öykücü Cemil Kavukçu, yeni öykü kitabı Boş Zamanlar’da (Can Yayınları), sıradan iç dünyaların derinlerinden sesleniyor. Küçük ayrıntılardan katı gerçekleri çekip çıkaran, gölgesi koca bir yaşama vuran bir anıyı ince ince işleyen Kavukçu; toplumun farklı katmanlarından kişilerin sanrılı gerçekliklerine, çilelerine, bağımlılıklarına, yaşadıkları küçük yerlerden kurtulma hayallerine ve sürgün edilmişliklerine ışık tutuyor. Bir kez daha görünürdeki gerçeklik ile yaşananlar arasındaki uçurumları gözler önüne seriyor. Anadolu’daki babaların huyu suyu hep NURSUN EREL birbirine mi benzerdi? Duvara dayalı se- dirlerdeki yerleri tartışılmaz mıydı? Hep- ykü dediğin rahat okunmalı, say- si mi çocuklarına aynı mesafeyi koyar, yüz falar birbiri ardına su gibi akmalı. göz olmaz, fazla konuşmaz, kedi besleme- Cemil Kavukçu’nun Can Yayınla- Ö lerine bile izin vermezdi? rı etiketiyle yayımlanan Boş Zamanlar ad- Sokakta yavruyken bulunup günlerce sü- lı yeni kitabındaki öyküleri tam da böyle. ren yalvarmalar sonrası eve “yarı zaman- Zincirleme öykülerdeki Faik neden Fa- lı” olma koşuluyla alınan Keko, hava ka- yık? İpek gerçekten 20 yerinden bıçaklana- rarınca evden gitmesi gerektiğini babanın rak öldürüldü mü? Ölmediyse nasıl oldu da “çıkşir” (çık dışarı) komutuyla şipşak na- karşımıza yeniden çıktı? Bu sorular aklını- sıl öğrenivermişti? zı kurcalarken sayfalar akıp gidiyor. Başka Duvarda asılı duran “şipka” (kızılcık so- sorular kafanıza üşüşüyor sonra. pası) yerinden hiç kıpırdamamış olsa da Cemil Kavukçu sırf arkadaşının fırçasın- herkesi nasıl da öyle hizaya sokmuştu? dan çıkan tabloda etkilendiği Sivrihisar’ı görmek, anlattıklarını yaşamak ve kaleme HACİZ MEMURU almak için mi gitti oraya? Peki ilk kez git- Yazlıkları kışlıkları, okul önlüklerini, tiği Sivrihisar nasıl şaşırtmadı onu? beyaz patiskadan iç çamaşırlarını bir çırpı- “Burası neden çok tanıdık geldi sana? da tıkır tıkır dikip halleden dikiş makinesi Çocukluğunun ıssızlığını bulman ve unut- evin en değerli eşyası değil miydi? tuğun kokuları duymandan olsa gerek. Ev- NECATİ SAVAŞ Ya günün birinde kapı çalınır da haciz me- lerden birinde biber kızartılıyor, sokak muruyla karşılaşılırsa nice olurdu durum? aralarında çocuklar oynuyor, yaşlı kaya- ları, Fayık’ın konsomatris İpek’e olan umarsız aşkı- “Annem ağlamaya başladı, makineyi niye sakladığı- lar ise acı çekiyordu. Girdiğin bir kahvede ortaya verdi- nı, Muzaffer’in trompetini üflerken şişen yanaklarını, o mızı sorduk. Annem yaşlı gözlerle bir bana bir karde- ğin selam asılı kaldı.” yüzden kendisine takılan ama yüzüne söylenmeyen la- şime baktı, babamızın mal aldığı tüccara borçları var- kabı bu kadar mı sahici gelir insana? mış, Allah korusun haciz memuru kapıya dayanırsa di- ÖYKÜLERDEN SIZAN KOKULAR “Muzaffer çalarken yanaklarını şişirip gözlerini pört- kiş makinesini alıp götürürmüş. O makine de annesinin Sayfaları çevirirken çok kez karşınıza çıkan ve öykü- lettiğinden kim demişse ‘kurbağa’ demiş ve bu lakap hatırasıymış, canını alsınlar ama o makineye dokunma- yü sahici kılan kokuları sayfaları çevirirken algılıyorsu- cuk diye yerine oturmuştur. Yüzüne karşı söylemediğin- sınlarmış.” nuz. Sivrihisar’daki otel odasının tozlu perdesi, başınızı den kurbağa olduğunu bilmez. Gitarist ve solist Çakal Artık kimsenin evinde dikiş makinesi filan kalmadı da koyacağınız yıkanmamış yastık kılıfı, çatlak lavaboda- Nazmi (yüzüne karşı söylenmediğinden o da çakal oldu- herkesin evindeki duvara dayalı sedirler, yastıklar nere- ki kullanılmış sabun ta oralardan gelip burnunuza, gen- ğunu bilmez).” ye gitti? zinize doluyor. Bir başka öyküde dedesiyle anneannesi- Sosyal yaşamın kahvehanelerden ibaret gibi göründü- Ya yaz boyu kömürlükte durup sırasını bekleyen so- nin çatı katındaki tek odalı evinde kalan küçük çocuğun ğü küçük Anadolu kasabalarının renksiz, boğucu, dedi- ba, maşa, kova üçlüsünden çabucak vazgeçildi de so- gözü oluyorsunuz. koduyla örülü yaşamları, fotoğrafını çekmişcesine geti- kaktan geçen hurdacıya azcık para ve üç beş mandal Fırıncı dayının akşamları pek gidecek yeri yoktur, rir önünüze Kavukçu. Bununla da yetinmez, ta eskilerde karşılığında satılırken hiç mi sızlamadı yürekler? yatma saati öncesinde evde tahtakurusu avı başlatır, sak- kalmış, sararıp solmuş figürleri, erkekleri, kadınları çer- Cemil Kavukçu öykülerini eşi Meral’e ithaf etmiş. Kita- landıkları delikten şişle çıkarıp tırnağıyla ezdiği böcek- çevelerinden çıkarıp kanlı canlı karşınıza koyar. lerin kanı sandalyeye, duvarlara filan sıçrar, sonraları bının girişinde Peter Esterhazy’den bir alıntı var: Alkolden kurtulmaya çalışan, alkolsüz günlerinin çete- “Gerçek hikâyeler sadece uydurulan hikâyelerdir” di- kalıcı hale gelen siyah lekeler oluşturur… lesini tutan Enis Cabiç size tanıdık gelir, yoksunlukla mü- yor Macar yazar. O nedenle “Kızdığında gözleri koca- Bu satırları okurken hızla o sayfayı atlamak istersiniz, cadelenin olanaksız olduğunu anlarsınız -acaba Enis de o ama atlayamazsınız tahta kurusu avının tam göbeğinde- man kocaman olan Emel de acaba Meral miydi?” soru- yüzden mi intiharı düşünür-. Bisiklet tamircisi, Amca İhsan, su düşüyor akla. sinizdir çünkü. Hatta “Sahi, eskiden evlerin yatak oda- Mesut, bulmaca çözen otel görevlisi hiç yabancı değildir. larında hep karşılaşılan, tahta kuruları nereye kaybolup Fayık, zincirleme öykülerin baş karakteri. Onun ku- lağa biraz tuhaf gelen isminin gerekçesi ise başlı başına gitti?” sorusu akınıza takılır. ESKİ ZAMAN BABALARI “su gibi okunacak” bir öykü. Öyküler o kadar sahici ki, FAYIK’IN PAVYONU Kitabı Boş Zamanlar adını taşısa da Kavukçu’nun öy- Cemil Kavukçu, Stefan Zweig’dan yaptığı alıntıyı “Fa- külerdeki karakterleri boş durmaz, geçmiş yıllarda- yık ve Diğerleri” öyküsünün başına belki de bu nedenle Boş Zamanlar’daki zincirleme kısa öyküler, Fayık’ın ahırdan bozma, derme çatma pavyonunu, pavyonda ça- ki Anadolu yaşamını anlatır dururlar. Okurken, aklınıza aldı: “Her sanatçı çoğunlukla yaşamadıklarıyla, daima lışan nedense hep sahte sarışın, şişman geçkin kadın- üşüşen sorular artar: elinden kaçırdıklarıyla yaratır.” n JERRY BROTTON’DAN ‘SULTAN VE KRALİÇE ondra’da bulunan Queen Mary Üniversitesi Rönesans Çalışmaları Bu yeni ilişkiler ve ittifaklar İngiliz toplumunda Müslümanlara da- Bölümü’nde öğretim üyesi olan Jerry Brotton çalışmasında, Katolik ir farkındalığı artırdı ve başta Shakespeare’in Othello ve Venedik Taciri L güçlerin Kraliçe I. Elizabeth’e karşı düzenlediği komplolarının ve eserleri olmak üzere pek çok yapıta da yansıdı. suikastlarının ayrıca 1570’te papanın onu aforoz etmesinin izini sürüyor. Jerry Brotton, Sultan ve Kraliçe’de, İngiltere’nin bu dönemde Türk, Ülke içinde ve dışında Katolik güçlerin kuşatması altında kalan Kra- Arap ve Müslüman dünyasıyla kurduğu ilişkilerin sanılandan daha dosta- liçe Elizabeth, İspanya’nın başını çektiği Katolik devletlerle çatışma ha- ne ve kapsamlı olduğunu, Elizabeth İngilteresi’nin siyasetini, ekonomisi- linde olan Müslüman devletlerle modern çağlara kadar güçlü siyasi, ni, ticaretini ve çehresini ciddi ölçüde etkilediğini ortaya koyuyor. n ekonomik, askeri ve ticari ilişkiler ve ittifaklar kurdu. Sultan ve Kraliçe / / Çeviren: Ali Karatay / Koç Üniversitesi Ya- Bu tarihler aynı zamanda İngiltere’nin İslam dünyasıyla kültürel etki- yınları: / 344 s. / 2022. leşimler içine de girmeye başladığı tarihler oldu. 10 5 Ocak 2023
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear