28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 AÖUSTOS 1999. SAYI 698 bestekânn müzik ve ntim formatlanna baktığımda gördüm ki, Batı 'dan daha iyi. Ama böyle bir değeri, biz bugüne getirememişiz. Ya da daha doğru bir deyişle, getirmişiz de üzerinde düşünmüyoruz,sahipçıkmıyoruz veya çalışma, araştırma, etüt yapmıyoruz. Ben bir müzik adamıyim. Ney le uğraşırsan o çıkar karşına. Şimdi çok büyük bir bestecinin, çok ünlübireserini birdiğeriyle mukayese edemezsin. Yanlış olur! Benim o sırada Mozart'tan bahsetmekten kastım, Neyzen Ali Dede'ninde Mozartkadartanınabilecek birbestekârolduğunuimaetmekti.lnsanlar "düşünsün" istiyorum. Bugüne kadar vazgeçemediğimiz Batı hayranhğı yüzünden, bu ülkenin dcğerlerine çok vefasız, duyarsız davranıldı.Hâlâdabudurumdevamediyor. Osmanlı Imparatorluğu'nun son dönemlerinde başlayan bu hastalık, Atatürk tarafmdan durduruldu ama ölmesinden sonra yine aynı hastalığa yakalandık. örneğin geçen yıl Richard Clayderman çok büyük paralar ödenerek Türkiye'ye çağnldi. Ben Clayderman'ın yaptığı müziği, gece üçbuçukta yataktan uykulu kalkıp çalanm. Neden bir Idil Biret değil de Clayderman! Kim bu adam? Clayderman sıkıysa gelsin karşımda çalsın. Körükörünebu Batı hayranlığını anlayamıyorum. Devletinbirkültürpolıtikasıolmalıdır. Biriktidargeliyor"HarikaÇocuklarYasası"ntyürürlüğckoyuyor,diğerigelipkaldırıyor. Kültürün siyasete kurban gittiği bir ülkedeyaşıyoruz." Klasik Batı Müziği'nin köklü, teknik yapısını iyi bilmenin artılarını kullanacaktı müziğinde.. Ama başka şeyler de olmalıydı bu müzikte.. Türk Beşleri'nin izlediği biryoldu arzusu. Ama onlardan da başka olmalıydı bu. Buyüzdentümmüzikekollerinekulağını dayadı. Ncvvage, Fisuan, minimalizm, Orta Asya kökcnli etnik müzik, Doğu ve kendi topraklannın; Anadolu'nunsesigirmeliydi bu müziğe. Liszt, Beethoven, Mozart, Bach çağlannınmüziklerini yapmışlardı. Geriye dönmenin, tekrarlamanınbiranlamı yoktu. Onlann üzerine bir tuğla koymalıydı. öyle birtuğla ki, hem toprağının sesini taşısın, hem de müzığin bugün gelmiş olduğu noktasından daha ileriye giden, gidecek motifleri barmdırsın. Yaptığı müziği teyit edecek, onaylayacak ise izleyicilerdi. Dört Türk, bir Avusturyalıdan oluşan Turkuvaz Topluluğu'nukurduğundabunları düşünüyordu işte. "Bleda Elibal dakatılmıştı bu topluluğa" dediğinde Turk mü? diye soruyorum. Gülüyor. "Gürcü Yahudisi bir Türktür ama kendi özdeğerlerimize sahip çıkmadığımızdan, bizlerce tanınmaz. Dünyamn en iyi kontrbasçılanndan biridir oysa. Brahms'ın Keman Konçertosu'nu, kontrbasta onun kadar güzel çalan birini hiç dinlemedim. Şimdi Kanada 'da y aşıyor sanıyorum." llk besteyi 5 yaşında yapmıştı 4 yaşındayken piyano çalmaya başladı Tuluyhan Uğurlu. Babası 1 lalim Uğurlu şair ve yazar, annesi Engin Uğurlu ise müzikle yakından ilgiliydi. Âynızamanda Cemal Reşit Rey'inöğrencisiydi.BuöğrenciliğeTuluyhan da katıldı. 4 yaşındayken. 5 yaşında ilk bestesini yapıp, Cemal Reşıt Rey *e dinlettiğinde, yarının bestecisi olacağını ilk Rey söylemişti ona. Clementine'in, Bach'ın kolay etütlerini, 1970'lerin güncel parçalannı çok iyi çalabiliyordu yaşının küçüklüğüne rağmen. 5 yaşındayken tstanbul Belediye Konservatuvan'nıngirişimtihanınıkazandı. 7 yaşında ise "HarikaÇocuklar" yasasındanfaydalanmayahakkazandı.Basındailk haberi de Hürriyct gazetesinde "Harika Çocuk" başlığı altında 7 yaşındayken çıktı. Türkiye'ninogünküşartlanmüsaitolmadığından,yuritçibursteklifedildı.Ailesibubursu kabul etmeyerek, IstanbuPdaeğitim görmesindekararkıldı.NeclaTiner, HülyaTarcan, Ferdi Statzer'inöğrencisioldu. 16 yaşında Viyana Müzik Akademisi'ningiriş imtihanını kazandığında, 7 yaşındayken kazandığı burs gündeme geldi ve akademide burslu öğrenci olarak okumay a hak kazandı. Viyana Müzik Akademisi'nin bestecilik bölümünde okumak, o güne dck gerçekleştirdiği her şeyi tekrar sorgulamasına neden oldu. Hep şu soruyu soruyordu kendisine: Neden bestecilik eğitimi görüyorum? O güne dek Liszt, Mozart, Bcethoven, Bach, Chopin gibi müzik dehalarının eserlerini en iyişekildeyorumlamayaçahşmıştı. Yorumda en üst seviyeye gelmek yetmiyormuydu? Yoksa işin esası bu muydu? Kompozitörlük müydü? Işte bu sorgulamaların sonucunda ortaya çıktı, piyano için yazdığı Semcrkant ve Anadolu Acısı... Viyana Akademisi'nin açtığı yarışmada, bu iki eser birinci olduğunda iç sesi "İşin esası bu!" diyordu artık. Henüz öğrenciyken kazandığı bubaşarı, iç sesini daha çok dinlemesine neden oldu. Müziğe daha özgürgözlerlebakmalıydı. KlasikBatı Müziği'ninkatı.kuralcıeğitimininiçindcnparlak bir öğrenci olarak geçerken, başka müzik dallannadakulak vermeyebaşladı. Enyakın kendinecazı gördü. Cazınodoğaçlamayaelverişli değişken, dinamik yapısının içinde Turkuvaz Topluluğu ile Avusruryahlann karşısına çıkar Uğurlu. Kendi bestelerinden oluşan bir rcpertuvarla caz çalmaya başladığında, cazla arası çok iyi olmayan Avusturyalılan şaşırtırmüziğiyle. 20003000 kişilik müzikhollerden teklifler gelmeye başlarkendisine. Yani seni Avusturyalılar caza rağmen keşfetti lcr öyle mi? dediğimde "Doğru, 'rağmen' Avusturyalılar için çok doğru bir söz. Öyle büyük bir ilgi gördüm ki, bu kendi me daha çok inanmamı sağladı. Daha sonra solo piyano resitalleri vermeye başladım." Avusturya'da solo piyano resitallerinde iki bölümden oluşmuş bir repertuvarla izleyicinin karşısına çıkıyordu Uğurlu. llk bölümde 'dünyanın gelmiş geçmiş en büyük müzik dehasf dediği Bach, Franz Liszt, Chopin, Debussy, Mozart'ın parçaları yeralıyor. Ikinci bölümde ise kendi bestelerinden oluşan repertuvarı sunuyordu izleyicilere. Bu resitallerdeki başansı, Avrupa'daki diğer ülkelerden de konser tekliflerini gctirecekti. Uluslararasıfestivalleredavetedilecek.müziğini Avusturya'nındışındadaduyurabilecekti. Avusturya'da ise Dösendorfersaal, Reigen, lmax gibi çoksaygınyerlerderesitallerverecek, Franz Liszt'inçaldığı salonlarda izleyiciylc buluşacaktı. Bösendorf, Imax gibi ünlükurumlarsponsorluğunu üstlenecek, Viyana'daki Avusturya ve Türk lobisinden büyük destek görecekti. Türkiye'nin Keith Jarrett'i diyeceklerdi onun için. Alman ve Amerikanbasınında da NASA'nın uzaydan çektiği görüntülerle verdiği konserler yinc övgüyleyeralacaktı. 1996 yılında askerlik için Türkiye'ye dönüp, Mustafa Altıoklar'ın çektiği "tstanbul Kanatlarımın Altında" filmininmüziğiniyaptığında yine ilgi odağı olacaktı. Işte bu konuda ne düşünüyor? "Kolektif bir çalışma olduğu için iyi oldu. Müziğimi sevgili Kutsi Ergünerdoğaçladı ve genişletti. Onunla çalışmak benim için bir şanstı." Hayatı iki bölümden oluşmuş bir olguolarakalgılıyorUğurlu. Birin Tuluyh an Uğurlu, "Batı 'yı bitirdiler. Batı 'dan artık doğru dürüst bir kültür çıkmaz " diyor. cisinde müzik, ilim, ulviyet, maneviyattan oluşmuş bir dünya görüşü var. Diğerinde ise hayatın kendisi dediği güncel yaşam. Güncel yaşamın içinde "Kâinatın en büyük sanat eseri" dediği 'kadınlar' yaşamında önemli bir yeri kapsıyor. Sanatı ise bu iki yaşam tarzı arasında dengey i kurmaya çalışırken, kendisinde ortaya çıkan şey olarak nitelendiriyor. O mu, bu mu, şu mu derken ortaya çıkan "reel gerçek"tir sanat diye de ekliyor. Madem kadınlar yaşamında çok önemli, onlar için de besteler yapıyor mu? "Kadınlardan belki ilham alıyorum ama pek farkında olmayabiliyorum. Aşkmeşk gibi kişiden kişiye farklı yaşanılan şeylerin peşinde değilim. Din, ilim, felsefc, varlık bunlarla işim. Yaşadığım toprağın özdeğerleriyle, kültürüyle işim. Sümer, Frig, Lidya, Asur, Bizans, Selçuklugibi medeniyetlerin doğduğu bu toprağın üzerinde yaşıyoruz, yürüyoruz ama farkında değiliz. Mevlana, Atatürk gibi isimler hangi ülkeye nasip olmuştur. Farkında değiliz. Itri, Ismail Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Cemal Reşit Rey, Adnan Saygun benim ülkemin değerleri. Hele ben bu ülkemin değerleri üzerinde çalışmalar yapabileyim de ömrüm vefa eder, vaktim kalırsa Batı'nın değerlerine de el atanm. Konfüçyüs'e, Nietzsche'ye de hayranım ama benim işim önce bu topraklarda... önce müziğimi kendi insanıma sevdirmek, beğendirmek istiyorum. Yaşadıklan topraklann özdeğerlerinin farkına varsınlar istiyorum." Son zamanlarda Batı'nın müzikte Doğu'ya doğru yönelişini o nasıl yorumluyor? Gerçektenböylcbircğilimvarrru?"Müthiş birarayış varmüzikte. Batı'yı bitirdiler. Batı'dan artık hiçbir doğru dürüst kültür çıkmaz. Güneş Doğu'dan yükselir ve güneşi ilk "biz" görürüz. Işte biz bunun bile farkında değiliz." Farkında olmak, hayatı ve kcndimizi anlamanın tekyolu oysa. Tuluyhan Uğurlu yaptığı müzikte özbenliğini keşfetti ğini söylüyor. Biliyor ki, o keşifte insanın, hayatın sırn gizli... Gündüzün ışıklarını görmeden uyumuyor. Geceleri çahşıyor sürekli. Gecenin sessizliğinin ona göre bir sesi, ritmi ve büyüsü var. O ritmin içinden duyuyor iç sesinin müziğini. Newage'den fusion'a, Yunan'dan, Orta Asya kökenli müziğe kadar tüm sesleri, kendi topraklannın müziğine uyarlamaya, bir senteze varmaya çahşıyor. Vardığı nokta gündelik yaşamın sıradanlığından "Neden varım? Bu işin esası ne?" sorusuna dek uzadığında, ortaya çıkardığı eserle güneşin ışıklarına bakıyor. Biliyor ve emin ki Batı'dan önce görmüştür o ışıkları.. O ışığı yansıtacak piyano etütleri masasında geceyi biriktirmiştir.^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle