29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17EYLÜL1995.SAYI495 Hey, kim varorada? Ses durmuştu. Gözün gözü görmcdiği bu sistc, bir şeyin gelip kulaklan duymayan arkadaşıma çarpacağından korkuyordum. Tedirgindim;yineseslendim: Hey, biz buradayız; treni kaybcttik. Sesyeniden başlamıştı. Uzaklığını kestiremiyordum. Sesin geldiği yöne bakıyor; atna hiçbir şey göremiyordum. Birisi: Evet, neredesiniz? diye seslendi. Rahatlamıştım. Buradayız, dedim, buradayız. Arkadaşım da birisiyle konuştuğumu anlamış; benden bir açıklama bekliyordu. Ona, elimlc, dur biraz anlamına gclen bir işaret yaptım. Yüzümdeki gülümseme onu rahatlatmıştı. Orada durun ve bana seslenin; geliyorum, diye sürdürdü ses. Konuşmayadevamedin ki sizi bulabileyim. Söyleyin kaç kişisiniz? Iki, dedim, iki kişiyiz. Giysileriniz ne rcnk? Giysilerimiz mi? Ne yapacaksınız giysimizin rengini? Biz burnumuzun ucunu göremiyoruz. Canım laf olsun diye soruyorum. Ha bire, neredesiniz, sağda mısinız, solda mısınız? diye soracak halim yok ya. Siz de bana sağ yap gel, sol yap gcl mi diyeceksiniz, otopark değnekçisi gibi? Bir şey söyleyin işte. Söyleyin ki, size doğruyaklaşabileyim. Arkadaşımda pembc bir bikini, bcnde ise uzun beyaz bir don var. Tanrım, siz gerçektcn kaybolmuşsunuz. Bu arada epcyce yaklaşmıştı. Baktığımızyöndebirkaraltı belirdi. Iki adım sonra da önümüzdeydi. Burada olmalısınız, derken, yürürken önünde yere sürdüğü ince metalbastonayağımadeğmişti.Bastonundeğmesıyledurdu. Bizcdoğru değil, yukarıya, gökyüzüne bakıyor gibiydi. . Işte, sizi buldıım. dedi. Giysilcrinizi doğruanlatmasaydınızsizi tanı< yaınazdım. Söyleyin bu dağ başında nasıl kayboldunuz? Şaşırmıştık, önümüzdeki adam kördü. Bir an ne söyleyeceğımi bilemeden kalakaldım. Ncden sonra: Trcni kaybettik, dedim. Aşağıya inmiijtik; uzaklaşmışız. Evindenuzaklaşıpyolunuyitiren çocuklar gibi, dedi kör adam. Sonradan olma körlük böyledir işte. Afedersiniz, sizi incitmek istemedik, dedim. Biliyorum, ciddiye almayın, ben dc şaka yaptım zaten. Kör olduğumu bastonıımun sesinden anlamışsınızdır size doğru yürürken. Hınzırcabiryanıtvermekistedım. Hay ır, renginden. Ucunun beyazlığındananladim. Hayret, sisle görünmez diye bugün bu bastonumu almiştım. Aslın KISAÖYKÜ 17 çarpacakmışım gibi geliyordu. Arkadaşım da benden farklı değildi. Benimlc aynı adımları atın, dedi kör rehberimiz. Aynı büyüklükte ve • aynı ayakla. Benı kör bir yol gösterici değil, bir halk dansında ekip başı gibi düşünün. Vücudunuzun salınımını bana uydurmaya çalışın. Adamın söylediklerinı arkadaşıma anlatabilmek için kollarımı vearkadaşımın elini yumuşakça indirip kaldırarak, sisın içinde uçar gibi hareketleryapmayabaşladım. Arkadaşım da anlamıştı. Adımlarını adınılarımıza uydurmaya çalıştı. Küçük, neşeli çığlıkları y ıne başlamıştı. Kör rehberimiz birkahkahaattı. Ah bu sağırlar, dedi, neşelerini hiç kaybetmezler; bir körü izlerken bilegülebılirler. Birkaç dakika sonra yürüyüşümüzde bir uyum sağlanmıştı. Adam, kendisindcn ummadığım bir hızla yürüyordu. Düz bir zeıninde yüriiyoruz. Kahveye kadar da böylc gidecek. Burasıgenışbiralan.Takılıpdüşeceğimiz bir çıkıntı, çarpacağımız bir insan yok. Bu sıste benden başka kimsegezmeyecesaretedemez. Burada sık sık sis olur. Sis olunca ben rahat ederim; sisdağılınca benım dışımdakıherkcssevinir. Söyleyin bakalım sis mi iyi açık hava ını?.. Yanıt vcrcmiyorsunuz değil mi? Bir şey söylemek zorunda olduğumu düşündüm. Ama gören insanlar çoğunlukta. Onlar için sis iyi değil, dedim. Işteyanlışbirdüşünce. Yanlış yapılan demokrasi tarifi gibi oldu bu. Çoğunluğun ıstcği iyidir. Oysa, böyle sislerde yolu ben göstcriyorum, hastaları hastaneye, doktorları hastalara ben götürüyorum. Tek kör siz misiniz burada? diye sordum. livet, yazık ki öyle dedi adam Burası sandığını/dan dalıa küçük bir ycrdir. Iki kör dalıa \ardı ama, birkaç yıl öncc biıyiik bu kente çalışmaya gıttıler. Işyerlerı çok aydınlıkmış. Ne gülünç değil mı? Birkaç adım sonra /emınin bıraz yükselır gibi olduğunu hissettık. Bir tepeye mı çıkıyoııız? diye sordum. Yok. dedi adam, geldik neredeyse. Sağımızda ikı yüzyıllık bırçeşme var.tamönündeyizşımdı.Üzerındeki kabartmaları görmeliydıniz; yirıni sekiz adım sonra kahvenin kapısındaolacağız. Gerçekten yirmi sekiz adım sonra bir kapının önünegelmiştik Kör adam bastonunu değdırerek kapıyı buldu, itmeye çalıştı; ama kapı açılmadı. Yandaki penccrelerdcn ışık gcliyormu? Hayır, dedim. Şu işe bak, yine kapamışlar. Sis olunca, kimi zaman kaparlarkah*" da beyaz baston hic kullanmam, kör olduğum anlaşılsın istemem. Keskin gözlerinizvarmışdoğrusudelikanlı, diye yanıtladı adam. Sonra, devam etti: Hanımefendi, beyefendi bizi tanıştırmadı;sizinletanışmaktanmutluluk duyacağım, dedi. Atıldım: Afedersiniz, dedim, yanımdaki birhanım değil, bir bey. Ben size, yani... laf olsun diye bikini... aslinda... Adamın yüzü asılmıştı. Taın bir şcy söyleyccektiki; Arkadaşım sagırvedilsizdir;size yanıl vercıne/. dedim. • Yazık ki sizc de veremıyor, dedi ' adam. Üzüklüm, onun adına cspri yapmış olmanıza. Biliyorum. kötü biramacınızyoktuama, saygısızlık ettinizdelikanlı. Demek.benıyardıma çağıran bey bu. Tanıştığıma sevindim. Sonra, gülümsedı: Haydi, boşverin, gelın size bir çay ikram edeyim. Arkadaşınıza da söyleyin. Teşekkür ederiz, dedim, ama tren herankalkabilir. Adam. geldigi yönc döndü, bağırdı: Makinist, ne kadar işin kaldı? Yarım saat dalıa sürer, dedi birses uzaktan. Duydunuz mu? Haydi gidelim, dedi adam. Çay çok güzeldır bizım kahvenin. Sabahçı kahvesidir. Bize ncden yanıt vcrmedılcr, diye sordum, duymadılar mı, o kadar bağırdık, yardım istedik ? Duyuldu.bendeyardımınızageldim. diye yanıtladı adam. Yol arkadaşım, bizim bu konuşmalarımızı anlayamamıştı ama, adamdan da gözleri n i ay ı ram tyordu Belli ki adamın kör oluşu onu çok etkilcmişti. Gözlerinı adamın yüziinde dola^tırıyor, bastonuna indiriyor. ayaklarına, ellerinc bakıyordu. Bana bakması için koluna dokundum Sözcükleri anlayamamıştı. Anlaması da beklenemezdi. Söylenen sözler, içinde bulunduğumuz ortamla o denli ilgisizdi ki. Sözlerimi yinelerken, elimde çay bardağı varmış da kanştınyormuşum gibi yapmıştım. Bu kez anlamıştı, ama bakışlan sonı işaretleri taşıyordu. Sonra. y üksek sesle ve y ıne dudaklarımı okuyabilcceğı gibi: Beyefendi bizi caya çağırıyor, dedim. Sözcükleri anlayamamıştı. Anlaması da beklenemezdi. Söylenen sözler. içinde bulunduğumuzortamlaodenli ilgisizdi kı. Sözlerimi yinelerken, elimde çay bardağı varmış da kurıştırıyormuşum gibi yapmıştım. Bu ke/ anlamıştı, ama bakışları soru işaretleri taşıyordu. Başımı, "kabul et." anlamında salladım. Ağzındaıı olumlu bir ses çıktı. Kör adam: (iiı/el, haydi gıdelım o zaman; kahve uzakta değil, dedi. Bıranduraladım: l'ekı ama irenı nasıl bulacağı? dönüşte'.'diye sordum. Aıııma u/attınız siz de, dedi adam bıkkınlıkla. Ben sizi gcri getircceğim. Verin elinizi. Arkadaşınızın da elini tutun. tlimi bırakmayın ki, bu sıste düşüp bir yerinizi kırmayın. Ben yanınızda oldukça korkmayın; amadüşcrdekafanızıçarpar.bayılırsanız hiçbir şey yapamam. Biliyorsunuz sizi bulmanı için sesinizi duymaıngerek.Köpekleredehiçgüveıımey in, bu siste onlar da işe yaramaz. Gözleri görmcy ınce burunları da çalışmaz bu itlerin. Bu köyde, siste iz sürecck kör bir köpek de butamazsınız zaten. Haydi bakalım, ileri, marş!.. El ele tutuşmuş, adamın peşinden birkaç adım atmıştık: ama pek rahat yürüyemiyorduk. Her an bir yere
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle