25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Doğan Kitap’tan üç kitaplık Yakın Tarih Dizisi üzerine En saygın ‘son Osmanlı’dan Misakı Milli’ye Doğan Kitap tarafından yayımlanan ve tarihi, belgeleri, olayları, trajedileri ve destanlarıyla ortaya koyan bir dizi, Yakın Tarih Dizisi sözün konusu. Okuyacağınız yazıda size bu üç kitabı tanıtmakla kalmayıp, kitapların can alıcı bölümleri eşliğinde, ibret kişiler, sahneler ve kuşkusuz olaylarla da buluşturmayı da amaçladık. çiliğinde ikinci kâtipti. On yıl kesintisiz Avrupa’da; Viyana, Berlin, 1875’ten itibaren de St. Petersburg elçiliklerinde ikinci kâtipti. Sonrasında aynı kentte maslahatgüzardı. Doksanüç Harbi’nde (18771878) Bulgaristan’da, Şumnu bölgesindeki ordu komutanlığında siyasi müşavirdi. Görevi yabancı muhabirlerin savaş haberlerini ‘sansürlemek’ti. 1879 Mayıs’ında Atina’da önce maslahatgüzar, sonra da elçiydi. 1885’te tam da Abdülhamid’in Alman ağırlıklı denge politikasının uygulanmaya başladığı dönemde “vezir” rütbesiyle Berlin Büyükelçisiydi. 10 yıl süren görevi boyunca OsmanlıAlman ilişkilerinde etkin rol oynadı. Hükümdarların masasında yer aldı, ittifakları gördü, diplomasinin neredeyse kitabını yazacak kadar olgunlaştı. 1895 Kasımı’nda hariciye nazırıydı, artık ülkesindeydi. İlk işi kendini ortasında buluverdiği Padişah ile İngiliz Sefareti’ne sığınıp Avrupa’ya gitmeyi talep eden sadrazamı Said Paşa’nın arasındaki anlaşmazlığı halletmek olacaktı. Döner dönmez “arabesk” ve “çekemez” zihniyetle kucaklaşmaktan memnun olmayacak, uzun Batı yıllarını aslında haylice arayacaktı. Padişahın jurnalcilerine karşı temkinli olmayı da ihmal etmeyecekti. Şüpheci Abdülhamid’in, diplomasideki kabiliyetlerinden dolayı kriz dönemlerinde ilk danıştığı ve en güvendiği az kişiden biriydi. masaya oturma zamanıdır. Osmanlı diplomasisinin çözüm üzerinde pek hakkı olamayacaksa da masadaki isim önemlidir: Ahmed Tevfik. ‘İTTİHATÇI’‘VOLKANCI’ HESAPLAŞMASI Abdülhamid’in Onu sadrazam yapmaktansa Dışişleri’nde tutmasının asıl nedeni hali ahvali özetlemektedir. O neden de Osmanlı’nın asıl sorunlarının içeriden daha çok dışarıda bulunmasıdır. Avrupa’nın sorunlarını, reflekslerini iyi bilen Ahmed Tevfik gerektir, şarttır. Meşrutiyet’in (23 Temmuz 1908) ilanının ardından, Avusturya’nın BosnaHersek’e el koyması, Bulgaristan’ın Osmanlı’dan tamamen kopması, Yunanistan’ın Girit emeline hız vermesi gibi karışık bir dönemde, Said Paşa Hükümeti’nin de istifası, 4 Ağustos’ta, Ahmed Tevfik’in 45 yıllık hariciyeciliğine bir atama ile nokta koyar. Artık, Ayan Meclisi üyesidir. Konumu gereği “İttihatçı” ve dinci “Volkancı” hesaplaşmalarında hakem rolünü üstlenir. OSMANLI TOZ DUMAN! 31 Mart Olayı’nı bastırmakta yetersiz kalan Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa’nın istifasıyla birlikte de Abdülhamid, yeni hükümeti kurma görevini Ona verir. 5 Mayıs’taki istifasına dek sadece yirmi bir gün süren sadareti sırasında, Osmanlı tarihinin en hareketli dönemlerinden biri yaşanır. Şunları yazıyor Orhan Koloğlu: “İsyancılar Meclis’i basar, İttihatçı saydıkları kişileri öldürürler. İttihatçılar yurtdışına kaçarak canlarını kurtarabilirler. Şeriat İsteriz kampanyası yoğunlaşır. Yıldız Sarayı’nın kapılarına dayanan isyancılar, Abdülhamid’i işin başına geçmeye çağırırlar; sultan olaylara uzak durur. Ülkenin dört bir yanındaki İttihatçı merkezlerden, İstanbul’a tehdit mesajları yağar. Manastır ve Selanik’teki İttihatçı ordu mensupları, birlikleriyle İstanbul’a yürümeye başlar. 24 Nisanda İstanbul, Hareket Ordusu diye adlandırılan kuvvetlerce tam kontrol altına alınır; isyancılar tutuklanır, idam edilir. Ayastefanos’ta (Yeşilköy) toplanan Meclis, Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve yerine V. Mehmed unvanıyla, Veliaht Mehmed Reşad’ın getirilmesini kararlaştırır. Yeni sultan yine Tevfik Paşa’yı hükümeti kurmakla görevlendirir. Ancak o da on bir gün sonra istifasını verir.” İlerleyen bölümlerinde de yine yakın tarihimizin önemli olaylarının, bilinen, bilinmeyen dönemsel yaklaşımlarla açımlandığı kitabın son bölümü, “Sırtında, Osmanlı’nın son mezar taşı…” adını taşıyor. Büyük Taarruz’un başlaması ve iki hafta gibi kısa sürede İzmir’in kurtarılarak Sevr’in tarihe gömülmesiyle başlayan bölüm, önemli mesajlar eşliğinde sürüyor. MUSTAFA KEMAL’E İLETİLEN GİZLİ MESAJ Mudanya’da İtilaf Devletleri’yle başlatılan ateşkes görüşmeleri sonunda, Doğu Trakya’nın da geri alınması kabul ettirilince, Mondros’un da, Sevr’in de artık adı anılmaz belgeler haline geldiği, Dünya Savaşı’nın galiplerine de kabul ettirilmişti. Tek sorun kalmıştı, barış görüşmelerinde Türkiye’yi kim temsil edecekti? İşgalciler hizip yoluna giderek İstanbul ve Ankara’yı masaya birlikte çağırıp, birbirlerine kırdırmaya çalışacaktı, bu kesindi. Ahmed Tevfik, 17 Ekim 1922’de, İstanbul’daki Kızılay temsilcisi Hamid Bey’in aracılığıyla Mustafa Kemal’e tam da bu hususun altını çizen gizli bir mesaj ulaştırdığını okuyoruz. Mesaj, Vahideddin’in çevresince çok sonra öğrenilecektir. Mesaj, aynı zamanda politikasını saptaması adına Ankara’ya önemli bir uyarı niteliğindedir. Şöyle ki; “Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne, (…) Selameti milliyemize ait önemli sorunların evvelce aramızda görüşülmesi ve saptanması zımnında hazırlıklarda bulunularak bu konferansta milletin hukukunun savunulmasına birlikte gayret edilmesine yüce katınızca da tasdik olunacağına tam bir kanaatim bulunduğundan, bu konuda görüşüp anlaşmak üzere, duruma vakıf ve güveninizi haiz bir zatın buraya gayet gizlice talimatı haiz olarak ve mümkün olan en hızlı şekilde gönderilmesi temenni olunur efendim. Sadrazam Tevfik.” AHMED TEVFİK’İN VAHİDEDDİN’E EMRİVAKİSİ Orhan Koloğlu, bu noktada şu tespiti yapıyor: “Belli ki padişahını çok iyi tanıyan Ahmed Tevfik Paşa, Ankara’yla gizlice bir taktikle anlaştıktan sonra izlenecek politikayı Vahideddin’e bir emrivakiyle kabul ettirmek istiyordu.” Saltanatın lağvedileceği haberleri giderek yoğunlaşırken, 29 Ekim’de Ahmed Tevfik görüş birliği adına, Mustafa Kemal’e bir buluşma önerisinde daha bulunur: “Babıâli ile TBMM arasında gerçek bir ikilik yoktu. (…) Kaderince Sevr’e direnerek hizmet veren heyetimiz, hâkimiyeti milliyeyi güçlendirmekle yönetim birliğini sağlamak için, görüşmeye hazırdır. Ayrılık şöyle dursun, en ufak bir muhalefeti dahi reva görmeyiz.” ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 944 Ë Gamze AKDEMİR ç kitaptan oluşuyor Yakın Tarih Dizisi: “Son SadrazamMilli Mücadele Taraftarı Ahmed Tevfik Paşa” (Orhan Koloğlu), “Son Karar Misakı MilliSon Osmanlı Meclisi’nin yakın tarihe yön veren kararı” (Cengiz Sunay) ve “Son Ziyaretler Son ZiyafetlerDolmabahçe ve Yıldız Saraylarında” (Fatmagül Demirel). “Son SadrazamMilli Mücadele Taraftarı Ahmed Tevfik Paşa”da, Paşa’nın ailesini yakından tanıyan, tarih ve sosyal bilimler konusunda 52 kitaba imza atmış Orhan Koloğlu, bu son Osmanlı sadrazamının evrenine götürüyor bizi. Mustafa Kemal‘in güven ve saygısını kazanmış, Osmanlı’ya padişahından bile daha bağlı, vatanı için sözlükteki her tanımıyla elinden geleni yapmış doğru dürüst bir devlet adamı sözün konusu. Onun öyküsü Osmanlı’nın son dönemleri olduğu kadar genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun, dev dönüşümün de öyküsü. Onun öyküsünde adım adım ilerlerken dönemin, ittifakların, padişahların aczinin ve Mustafa Kemal’in iradesinin tam orta yerinde bulacaksınız kendinizi. İşte başlıyoruz.. Ü DİPLOMASİ YOLUNDA… 19201922 döneminde, Osmanlı Devleti’nin son sadrazamlığını üstelenen Ahmed Tevfik, Avrupa’nın Osmanlı’yı bölüşme pazarlıklarının hızlandığı bir dönemde, hiçbir Avrupa gücüne özel eğilim göstermedi, sadece kendi devletinin çıkarları için çabaladı. Ne Kamil Paşa gibi İngilizciydi, ne Enver Paşa gibi Almancı, ne de “Mizancı Murad” gibi Fransızcı. Osmanlı Devleti ve hanedanlığına bağlıydı bağlı olmasına ama Damat Ferit gibi teslimiyetçi değildi. Sevr’i reddetti. Londra Konferansı’nda da Padişaha danışmadan, “Söz hakkı milletvekillerinindir” diyerek Milli Mücadele’ye tam destek vermişti. Kardeşi Gelibolu Mutasarrıfı Recep Bey Milli Mücadele için silah kaçırılmasına yardımdan dolayı Malta’ya sürülenler arasındaydı. Kardeşinin affı için başvurduğu takdirde serbest bırakılacağına ilişkin İngiliz teklifini Malta’daki bütün esirler bırakılırsa böyle bir yola başvuracağını söyleyerek reddetti. Pek çok devlet adamı gibi Tercüme Odası’ndan yetişmişti. 1868’te Roma elSAYFA 20 BÜYÜK GÜÇLERLE AYNI MASADA Yazar Orhan Koloğlu’nun önemle belirttiği gibi, “Tevfik Paşa’nın hariciye nazırı olarak Osmanlı’nın dışişlerini ele aldığı dönem, İstanbul’da terörist eylemlerle ‘Ermeni sorunu’ olaylarının alevlendirildiği ve Avrupa kamuoyunun, Avrupalı siyasetçilerin konunun üstüne atladığı dönemdir.” Zaten Abdülhamid ile Said Paşa’nın arasını bozan da buydu. Bir yandan Ermeni sorunu ile boğuşulurken, Yunanlıların harekete geçip Girit Adası’na el koyma girişimi gecikmez. Tesalya’da da gerek çeteler gerek askeri birlikleriyle taarruza geçerler. Doksanüç Harbi yenilgisinden sonra seri tavizler vererek savaştan uzak durmayı seçen Abdülhamid, barışçıl çözüm istemektedir. Serasker Rıza Paşa ve hep barış yanlısı olmasına karşın bu kez savaşı tek çözüm olarak öneren Ahmed Tevfik başta olmak üzere savaş yanlılarının sayısı ise hiç de az değildir. Abdülhamid ikna edilir ve 1897 Yunan Seferi zaferle sonuçla‘Tercümanı Hakikat’ gazetesi’nde Londra Konferansı’nın ardından nır. Avrupa huzursuzMustafa Kemal ve Ahmed Tevfik Paşa’yı el sıkışan görüntüleri (13 Mart 1921). dur. ‘Büyük Güç’lerle
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle