19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 KURL A R A Melisa Gürpınar, 1941 yılında htanbul'da do$du. Iktisadi ve Ticari llimler Akademisi ile htanbul Belediye Konservatuvan Tiyatro Bölümü'nde okudu. ilk şiir kitabı 1962 yılında yayımlandı. Öğrencilik yıllarında bir sanat dergisinde yazı işleri müdürlüğü, halk egititn merkezlerinde tiyatro e&itmenliği yaptı, amatör olarak öncü tiyatro çalışmalartna kattldı. Dönemin tüm edebiyat ve sanat dergilerinde yazı ve şiirleri yayımlandı. Konservatuvan bitirdikten sonra, iki yıl kadar Londra'da tiyatro eğitımini sürdürdü ve BBC Türkçe servisinde, tiyatro eleştirilerini içeren kültür konuşmalan yaptı, 1966% htanbul'da Yem Tiyatro Derneği adlı oîuşumun kuruluşunu üsthndi. 1970'te Kardes Sahne adlı profesyonel bir tiyatronun ortakîıgını yaptıktan sonra, tiyatro ile ilişkisini uzun bir süre yalnızca eleştirmen olarak sürdürdü. W5'te 'Yeni Bir Gün Şarkısı' adı altında üç şiir kitabını birarada yayımladı. 1981 'de 'Geceyansı Notları', '1983'te'AraBeni Sevgilim Sözcüklcrin îçinde' ve 'Yalnızlık Mevsimi', 1985'te 'Yaz Mektupları' adlı şiir kitaplarını yayımladı. 1990 'da yayımlanan 'htanbul'un Gözleri Mahmur adlı şiirsel öyküleri Halil Kocagüz Şür Ödülü'nü aldı. Bir htanbul üçlemesi olan bu çalışmamn ikinci parçast, 'Yeni Zaman Eski Hayat' adlı bir oyun olarak yayımlandı ve Avni Dilligil Ödülü'nü y aldı. 1992 de 'Çocukluium ve Ölümüm adlı şiir kitabı yayımlandı. Aynca üç de çocuk kitabı var. Melisa Gürpınar ı tanümaya çahştık sizlere. Bol kitaplı günler!.., Yazmak zorunda oldunu icın vazıvordu A slı Erdoğan'ın Kırmızı Pelerınlı Kenl'i Adam Yayınları'nca 1998'in Nisanında yayımlanmış. Niçin bu kadar geçokudum? KabukAdam'ı okumuştum; sıradan bir "ilk roman"dı. Ama beni asıl şaşırtan Aslı Erdoğan'ın RadıkaCâc yazdığı "köşeyazılan" oldu, ikiüçyazısınıokudum, Aslı Erdoğan'ın nasıl bu kadar kötü yazılar yazabildiğine şaştım. Bir iki dostumun "Scversin bu kitabı, oku!" demelerinc karşın o köşe yazıları yüzündcn okuyamıyordum. Sonunda bir gece yarısı kitabı şurasından burasından karıştırmaya başladım. 54. sayfada durdum: "Aryon çekmişçesine durgundu kadının yüzü, ama çakıl taşındaki dalga izleri gibi yol yol çizgiler, hayatla fazlasıyla kapışmış, tazlasıyla nırpalanmış olduğunu ele veriyordu. (...) Süssüz, sadc, büyukölçudeyitirilmiş birgüzellik... (...) mutsuzluğunu kimseye bulaştırmayan yarıcanlı bir nüzün anıtı. Buram buram yalnızlık kokmasına karşın başına iışüşen çakalları tersler, kcndini hiçbir koşulda kapıp koyvcrmezdi. 'Yazlızlığın ta kendisi bu kadın', dendiğini ışitmişti..." Biraz fazla özentili, biraz fazla cdcbiyattı bu satırlar, gene de sevdirn; döndüm kıtabın başına ve 129 sayfalık kitabı tadını çıkara çıkara iki günde okudum. almalarını öneririm..." Aslı Erdoğan, "güzcl yazma"ya özcn gösterıyor, yazıyor da; nc var ki zaman zaman yazdıklarıyla Özgür'ün yaşamı birbirini tutmuyor. 28. sayfada şunu okuyoruz: "Telefon çaldı. Silah şeslerine benzer bir tepki gösterip sıçradı Ozgür ama herhangi bir eylcme de girişmedi. Yalnızlığı arttıkça dış dunyadan soyutlanışı da artmış;ı;...' "Dıs dünyadan soyutlanışı artan" Ozgür, on bir satır sonra şöyle diyor: "Akşam yemeği, domingueira (pazar dansı), festa, bar, "um choppinho" (bir biracık) ya da motel çağrılarından kusma noktasına gelmişti." Hani "yalnızlığı arttıkça dış dünyadan soyutlanışı da artmıştı"! Aslı Erdoğan, yazmanın keyfine kaptırıyor kendini.... Aslı Erdoğan, kitabının kahramanı Özgür'ü bize tanıtıyor: "Mutfağı çoktandır rneyve sineklerinin, karıncalann istilası altındaydı; iğrenç görünümlü bir sıvının taştığı mısır konservesi kutuları sağa sola saçılmıştı. tçine bakmaktan çok serinliğini nissetmek amacıyla buzdolabını açtı. Filtre kahve, sararmaya başlamış bir parça Minas peyniri (...) ve çürümeye yüz tutmuş iki limondan başka bir şey bulamadı. Belki on gündür alışverişe çııkmamıştı.. " (s. 22) "Gece boyunca tıka basa dolan iki küllüğünü boşaltmaya üşendiğinden, akşam yemeğinden kalma boş bir konserve kutusunu yanına çeker, şezlonga serilirdi. Kayda değer hiç ama hiçbir şeyi düşünmemeyi başararak, kendisine ilişlun herhangi bir çözümlcme ve yorumdan özellikle kaçınarak, vermesi gerekcn kararları ustalıkla hasır altı ederek, dış dünyaya kapalı gözlerle duvarlara bakardı. Bütün saatleronundu; ama kullanılmak için değıl, ıçerdikleri sonsuz boşluğa yayılıp kalmak için." (ss.,25 26) "...uzun, kirlı tırnakları..." (s. 33) Özgür, pasaklı biri. TURHAN GÜNAY Imtiyaz sahibi: Berfn Nadl 0 Basan ve vayan. Yeni Gün Haber Aiansı Basın ve Yayıncıhk A.$. 0 Genel Yayın Yönetrneni: Orhan Ertnço cenel Yayın Koordlnatörü: Hlkmet Cetlnkaya oYazılşleriMüdürü: Ibrahim Yıldız o Sorumlu Müdfifh Fikret llkiz c Yayın Yönetmeni: Tuıtıan Günay o Graflk Yönetmen: Dllekilkoruro Reklam. Medya C Kırmızı Pelerınlı Kent, "roman" diye yayımlanmış ama roman değil, bir röportaj, dili "yazınsal" olan bir röportaj. Aslı Erdoğan, hcp "hayatı hakikiye sahnelerı" yazıyor, arada sırada bunun dışına çıkıyorelbettc, ama hep gördüklerini, yaşadıklarını yazıyor. Işte kitabın ilk sayfasından bir alıntı: "Işte size bildik, sıradan, soluk kesici bir Kio fotoğrafı: Gümüş parıltılarla uzayıp giden gölgesiz kumsallar, Kentin yüreğine ı dek uzanan Guanabara Körfezi'nin labırentimsi kıyıları... Yeryıizüne saplanmış han(,erler gi bi ufuk çizgisini parçalayan dağlar; baş döndürücü uçurumlar; yiice, yabanıl ve yırtıcı kayalıklar... (...) Binlerce yıldır gizlerini koruyan, bunca yağmalanmasına karşın hâlâ bakir, gençlik ça&ının ateşiyle kıpır kıpır can gıl... Tropiklere özgü keskin ışığın vc dağ yamaçlarını saran kı zılımsı pusun altında, masallar diyarına döniişen kent..." Aslı Erdoğan, kitabının ikin cı sayfasında, nerdeyse bir "turist rehberi" gibi yazıyor: "...Brezilya'daki bütiin serüvvenlerin sonunun kanlı olduğu nu, bu vahşi toprakların, on altıncı yüzyıldan beri her gezgini, ipini koparmışı, altın avcısını, çılgın yürekliyi alt etti^ini anımsatırım. Rio'nun AIDS ve suç rekorlarını bir an bile akıllarından çıkarmamalarını, hiçbir koşulda tck başlarına dolaşmamalarını, saat, altın ya da altına benzer bir takı takmamalarmı, kentin kanının üzerlerine sıçramaması için her türlü akılcı önlemi 472 Roman değll, röportaj Üzgür'ün, karanlık çöküncc "bir kutıı mısır konservesi yediğini ve rpmanının başına çöktüöünü" öğreniyoruz. Özgür'ün sorunu: "Rio dejaneiro'yu nasıl anlatmalı?" Ve çıkmazı: "Yazmak, her şeyden önce düzene koymaktır ve Rio, tek sözcüklc tanımlanabilseydi, KAÜS'tu." Ve "Sonunda, çevresini kuşatan boşluğa anlam katabilecek tek kişinin kendisi olduğunu anladı. Başka hiç kimse onun adına yaşamın şıfrelerini çozcmez, asma kilitlerini açamazdı. Kentin gözü kör şiddetine karşı mevzilerini blirlemeye karar verdiği gün yazmaya başladı. Ne başkaları, ne de kendisi için; sadece yazmak zorunda olduğu için yazıyordu." (s. 70) Uzaktan uzağa Sait raik'i duyar gibiyım: "Söz vermiştım kendi kendimc: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan Daşka ne idi? (...) Yapamadım. Koştıım tutüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. (...) Kalemi yonttuktan sonra tuttum öptüm. yazmasam deli olacaktım." Ozgür de "Rio'yu yazmazsa deli olacaktır.": " Artık ona 'dünya' diye sunulanı elinin tersiyle itmiş; bütün güçlerini seferber ede rek, tek bir nedefe yönelmişti. Rio'yu avuçlarının içindc bir kelebek gibi yakalamak ve öldürmden kendi sözcüklerine hapsetmek." Ve Rio, bütün güzellikleriyle, bütün çirkinlikleriyle, bütün acılarıyla Kırmızı Pelerınlı Kent'tedir. "Uçurumlar, leşler ve kartallar kenti." Aslı Erdoğan, Kırmızı Pelerınlı Kent'te bir roman yapısı kuramamış, bunun için "roman" yerinehep "kitap" dedim: ÇünküOya Baydar'ın Hiçbiryer'e Dönüş adlı romanı için vardığı yargı ("Hiçbiryer'e Dönüs'ün bir yapboz, yani puzzle olduğunu söyleyebilirim.) Hiçbiryer'e Dönüş için gcçerli değil ama Kırmızı Pelerınlı Kent için geçerli: Bu kitaba istediğiniz yerden başlayabilirsiniz, pek hoşunuza gitmeyen bölümleri atlayabilirsiniz, ama okuduklarınızı severck okuyacaksınız: Çünkü Aslı Erdoğan'ın "insan yüreklerine dokunuyor elleri". Çok severek okuduğum, şiir tadı aldığım cümleleri var Aslı Erdoğan'ın: "Romanını muska gibi hep yanında taşır, iç dünyasına kapanmak istediği her an, nereue olduğuna aldırmadan yazardı. / ...horlayarak uyuyordıı. Üzerine üstünkörü bir deri kılıf geçirilmiş kafatasına benzer, etsiz yüzü... / Yaşamın karşısında kepenklcrini çoktan indırmişti Portekizli... / Oliveıra'nın gözleri kendi içinde batan bir güneş gibi parıldadı ansızın... / Külrengi, bcrbat bir yalnızlık çöktü üzerine. / Çoktan ıınutulmuş bir ilk gençlik aşkının, on yıl sonra bile haHtçe can ya kan acısı... Ama sanki o acının ortasında bile bir mutluluk vardı. Bir zamanlar, yeryüzünde bir kişi tarafından sevilmış olmanın mutluluğu... / ...üzerine bütün düşlerin çizilebildiği boş bir tuval olan Güncy Amerika... / ...ısmarlama gülümsemelerle dolu, kötü ışıkta çekilmiş fotoğraflar... / Bir şarjörlük atış, boşluk, bir ateş daha. Öğleden sonranın dingin yüzünü çiçekbozuğuna çeviren kuışun lar... / Rio'nun (...) sokaklarının doğal bitki örtüsüdür sokak nisanları..." Bunlar, yaşamın acı suyu ile beslcnmiş cümleler. Asü Erdoğan, 59. sayfada, "Keats'in 'Güzelliğe Övgüsü'nün ünlü dizesi" diyor; o dizeyi meraklı okurlar için yazıyorum: "Güzellik hakikattir, hakikat güzellik." (Kaynak: "Âkademı Cuma) Kırmızı Pelerinli Kent'te konuşmalar yok denecek kadar az; kitap hemen hemen baştan sonra betimlemelerden oluşuyor. Bunun için Kırmızı Pelerınlı Kent'i yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara okuyun derim; sayfası az diye hemen bitırmeye kalkmayın, betimlemlerin bitmez tükenmezliği sizi yorabilir. • SAYFA 3 Rio'yu nasıl anlatmalı? L CUMHURİYET K İ T A P SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle