19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

I KURL A R A "Cezmi Ersöz, erkek %emenliUnin kol gezdi\i dünyada, birer kirpi >ibi dikenlerini sağa sola •>atıran yazarların aksiie, okura karnının yunusak bölgesini, zayıfıklarım gösteren bir yazna biçimi seçti. Kenaini nzlemedi, kaçmadı okurlan, Ve belki de, insanlatn kendilerini kendilcinden bile gizledikleri m dünyada bu denli su mzüne çıkmanm bedeliliyasamı boyunca ağır iaeai. Çünkü, alçakgömllülük ve samimiyet, [örüldüjtü yerde ezilme>e çalışuıyordu. 'Şehirden Bir Çocuk Sevlin Yine" ve "Yok Karşt'tğt Yüzünün"le "herkein ilk aşktna benzeyen >e kenaisine rağmen var üan" yüzlerini yüreg'in mruşlanyla dizelere dökneye çalıstı. FETHINACI XX. yüzyıldan kalanlar: İstanbul'un Bir Yüzü (II) "H&pp dflvrtnhı hanımları" efik Halid, bu böliimde, kadınların yaşamlarındaki değişimleri anlatıyor: Iş nayatına girmiş kadınlar; sigara, içki, morrin düşkünü kadınlar, sivascte atılan kadınlar; öğretmcn olan genç kızlar; "yeni usul bohçacı"... "Sarayın adamı" olan bir haraççı; Enver Paşa'nın "Hindin yolunu bize sen acıyorsun, yaşa kardeşim" diycrek gözlerinden öptüğü serüvcnci... Ismet'in dc Dufunduğu bir düğünde "ticaret yapan üç kadın" var; bunlar, "hat komiserliğinde memur" olan "bir ihtiyat zabi\irndi, "Hayallerini Yak ti"nin "peşinibırakmıyorlar", "ümit vcrmck Svihtt"la gözgözeyiz. için hoppalıklar, hafirliklcr ediyorlardı. O, Kitap, Cezmi Ersöz çizgikadınlara karşı acemi görünüyordu; iyice avinin yeni bir uzanttsı lamışlar, kumpanyalarına sokup işlerini gör~>larak okurun karşmna dürmeyc muvaffak olmuşlardı; vagon, koli, piyasa kelimeleriyle dolu ticari bir hasbihat :tkıyor ve şiirlerle düzyacdili"yordu. (O vülardaki "vagon ticareti"ni '.ılann iç içe yaşadığı bir hcp duymuşuzdur ama kadınların da bu işe 'zâğıttan ev görüntüsü buıaştıklarını ilk defa okuyorum.) >eriyor." diyor Akgün Düğünde, "Başka bir köşedc hanımlar poikova, Ersöz'ün kitaplaker oynuyordu. Gürültiilü, nizalı ve usulsüz •ını tamtmaya çaltştığı bir poker. (...) Hepsi 'Restiniz!' demeyemesaztstmn bir bölümünde. raklıydı, sanki bunun için, bunu söyleyebilZezmi Ersöz günümüzün mck icinoynuyorlardı..." / "Küçük nanımın 'n çok okunan akranları ile oturduğu öbür oaaya geçtim: biraz da onlarla vakit geçirdim. Hep türedi mzarlartndan biri. Kitapkızları... Hanımları evde yokken elbiseleri'arı arka arkaya baskılar ni giyinip salona geçen ve hanım taklidi yajaptyor ve özellikle genç pan bir sürü ahretliklcr içindeyim zannetjkurlar tarafından tim;... Daha iki, üç seneden beri zengin ha?eğeniyle ohunuyor. Eryatına karışan bu mahalle çocukları servetin 'öz'ün son zamanlarda tılsımlı elinde elbette düzeleceklerdi... / Her trt arda yayımlanan üç şeye birden başlamışlardı: Saza, lisana, tuvakitabım tamtmaya letc. Fakat hiç birine ehemmiyet vermiyorlar, öğrenmiyorlar, çalışmıyorlardı. (...) :alıştık sizlere. Ömürlcrini lstanbul'a inip terzi terzi, diikDergimizdeki bir başka '•'memli bölüm ise son za kân dükkân dolaşmakla geçircn bu kızlar..." /"Odalar sigara dumanınaDoğulmuştujmimanlarda tüm dünyada safir lıanımların hepsi de tütüne düşkiindiiıldukça ses getiren Rafik ler; hoş sade tütüne deöil, içkiye, lokman Scbami ile yapılmıs bir ruhuna hatta morfine bile düşkündüler." töyleşi. Tüm kitapları Zâl bey: "Sarayın adamıydı, bütün meyhaKabalcı Yaytnları nelerlc kumarhaneleri, bütün ticarcthanef arafmdan yayımlanan leri haraca kesmişti; ay başları tahsildarlan Schami ile söyleşi özel giderler, gclirlerini toparlardı (...) Bu herif olarak dergimiz için böyle nasıl mevki sahibi oluvcrmişti; bu karışık, esrarlı bir işti, galiba yüksekten gelen yaptldı. bir cmre itaat ederek mühim, hayret verici Bol kitaplı günlerl... bir cinayct işlemiş, büyük bir hizmet görmüştü, bunun üzerine parlamış, îstanbul'u bcTURHAN GÜNAY nimsemişti. Geccde bir kaç yüz lira kazanıyordu. ıstediği adamı dövmeye, istediği dükkânı kapatmaya, istediği binayı kumarhane yapmaya hakkı vardı. Etrafında kendisinden beter sekiz, on haydut, Beyoğlunda malikânesinde dolaşan bir derebeyi gibi geçer, etrafa heybet ve dehşet verirdi... (...) Imttyaz Sahlbl: Berin Nadi Derkcn bir gece Zâl beyi ta yüreğinden vuro Basan ve Yayar* Yenl Cün dular, gık diyemeden göçtü..." HaberAjansıBasınve Kâni'den bir eleştiri: "Bu hükümete emYaymcrtık A.$. oCenelYayın niyet caiz mi? Yarın malımı, mülkümü müYönetmenl: Orhan Erinc. Cend Yayın sadere eder, beni de tutup bir dar ağacına Koordtnatörü. Hlkmet götürür. Sebcp ne? Zira zenginim. Geç caCeünkaya oYazılşleri Müdürü: nını, biz daha kabile hayatı sürüyoruz! ReIbrahlm YıkJız o Sorumlu fik 1 Ialid, bu sert eleştiriden sonra şunları MüdUr: Fikret ilklz c Yayın Yönetmenl: Turtıan yazmak gereğini duyuyor: "Bu dört günlük Günay >Graflk Yönetmen: zenginlerde ne derin bir memleket düşmanDllek llkorurc lığı vardı. Hariçte refah ile yaşayabilmek imReklam: Medya c kânı hasıl olııverince, derhal, onlara bir vaL R tan düşmanlığı geliyor, memleketi her vesile ile tahkir dillerinin pelesengi oluyordu." "Eski ve yeni tstanbul" adlı son bölümde şöyle diyor Ismet; "Istanbul daha ziyade eski devirde (Abdülhamit zamanı) şahsiyetli ve ehemmiyctli idi. Şimdi renksiz ve senl..." RefikHalid, hcp "geçmiş zaman"ın özleminde; II. Meşrutiyet dönemi Îstanbul'u için "Şimdi renksiz ve sefil" diyor. Bunda siyasal tutumunun da etkisi olsa gerek. Refik Halid'in "îtilâfçı" olduğunu biliyoruz; roman boyunca Ittihatçı'lara pek çok eleştiri yöneltiyor. ("II. Meşrutiyet"in 19091911 yıllannda, ittihat ve Terakkı'ye karşı gelişen muhalefet, nihayet 21 Kasım İ911'de "Birleşik muhalefet cephesi olarak Hürriyet ve Itilâf Fırkası'nın doğuşuna yol açacaktır." Fırka'nın "fikrî" yapısı, ademi merkeziyctçi Prens Sabahattin'in görüşlerine dayanıyordu." Yani "yabancı ülkelerle işbirliği yapılmasını, hür ve demokrat bir ülkenin müdahalesinin zorunluluğunu benimsiyordu." [Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Styasi Partiler, 1976]) "Yeni devir simalan" başlıklı bölümdeki "jandarma zabiti", "Külhanbeyi Lütfi Pehlivan"; "Eski devir simaları" başlıklı bölümdeki "Saffet Bey"i anlatırken söyledikleri ("O eski büyük sazlar şimdi kabil mi yapılsın. Zaten üstadlardan hangisi kaldı ki... Meşrııtiyetten sonra yuvaları daj^ıldı, sefalet, nisyan içinde birer birer öliip gittilcr..."); "I tarp devrinin hanımları" başlıklı bölümdeki Leylâ Hanım, iki kızı ve bir gelini "Kapı kapı eski ricâl ve vükelâ evlerini dolaştılar vc tehditli tavırlarla ianeler toplamağa koyuldular. (...) elde ettikleri parayı götürüp Merkezî Umumîye teslim ediyorlardı. (...) O zamana kadar Selânik ve Üsküp kahvehanelerile şantanlarından başka âlem ve hayat görmemiş olan bu yontulmamış, rendelenmemiş, ham, hantal kütükler Leylâ hanımın davetlerinde âdeta alıklaşırlar, oturup kalkınmalarını şaşırırlardı." (tttihatçı'Iart bcnzer biçimde eleştiren bir romancımız da Nahit Sırn Örik'tir. Sultan Hamid Düşcrkcn adlı romanında Şefik Bey adlı roman kişisini horlar: "Şefik'in zevki incelmiş görgülü değildi." îttihat ve Terakki'nin önde gelen kişileri arasında yer alabilen Şefik Bey i yirmi üç yaşında genç bir kadının elinde oyuncağa çevirir.) Beni asıl şaşırtan Refik Halid'in "Leman Hanım" hakkında yazdıkları... "Darülmalumat yetiştirmesi genç bir kız." / "Eski devirde vefat eden bir yüzbaşının iki, üç yaşında yetim kalmış kızıymış; Fatih'te Çarşamba semtlerinde otururlar, bin müşkülât içinde geçinirlermiş. (...)/ "Fakir semtler kacîınlarını iki âmil baştan çıkardı: Pahalılık ve mcktep. Fena bir tedris ile murdar mütaleaların tesiri altında epeyce hırpalandıktan sonra mektepten çıktı, neyapacaktı? Muallimlik... Vaktiyle dört yüz kuruşla pekâlâ geçincbilen bu aile şimdi kızın kazandığı para da ilave edildiği halde açlıktan perişandı. Fııkara scmtine pahalılıkla beraber bir de giyim kuşam merakı girmiş, daha doğrusu, bumerakbüsbütün artmıştı. (...) Leman (...) eline geçen maaşı olduğu gibi götürüp kumara, ayakkabıya veriyoryu. (...) Çehiz talamlannı artık böyle elbise ve çamaşır giyilemeyeceğinden dcm vurarak sattırıyor, onların yerine yatkın, çürük kumaşlardan çarşaflar, tayyörler yaptırıyordu. Ayaöında dekolte iskarpinler, arkasında cicili bicili bir çarsaf, koltuğunda cüzdanı kendisini o dar evden birdışarıya attı mı, saadet! Kırıla döküle mektebin yolunu tutuyor, orada biraz vakit gcçirdikten sonra, yanına kendi cinsinden bir kız daha katarak sokaklara düşüyordu; sürt Allahım sürt: Ne lstanbul kalıyordu, ne Beyoğlu... (...) Satıla satıla ev artık iyiden iyiye hafiflemişti, meselâ bir defasında Leman lâvanta almajk için tâ eski zamanlardan nasılsa kalmış olan kıymetli bir kâseyi yok pahasına okutuvermişti..." Bir genç kızın, üstelik babası ölmüş olan bir genç kızın okuması, ögretmen olması niçin DU kadar rahatsız etmiş Refik Halid'i... Yoksa Refik Halid'in "kadın"ların çalışmasına mı bir itirazı var? Öyle olsa idi ticarete atılan kadınlardan söz euerken onları da kjnardı. Oyleyse? Doğrusu romanda beni en çok yadırgatan o genç luzın ögretmen olmasına Refik Halid'in öfkelenmesi oldu. lstanbul 'unlçyüzü, 1919 yada 1920de yayımlanmıştı. Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu adlı ünlü romanı da Vakit gazetesinde 1922 ydında tefrika edilmişti. Üç dört yıllık bir zaman farkı ve birbirine taban tabana zıt iki roman. Her şeye rağmen Refik Halid'in tstanbul'un Bir Yüzü adlı romanı, okurlara birçok şey "öğretiyor"; birtakım gerçekleri yaşayarak öğrenmiş olan Refik Halid'in romanı, bu bakımdan, her zaman ilgiyle okunacak eser. Refik Halid'in anlattığı çeteler, haraç almalar günümüzde de sürüp gidiyor; seksen yıl sonra, seksen yıl önceyi hâlâ yaşıyoruz. (Kitabın Türkçe'si, 1918'in Türkçe'si dcğil; romanın dilini yazarın oğlu Ender Ka ray günümüz Türkçesi'ne aktarmış, ama kitapta bunu belirtmemiş; bir arkadaşı anlattı.)a Qkurlanmıza ÖDP'den milletvekili adayı olan Fethi Naci, seçim çalışmaları dolayısıyla bir süre yazılarına ara verecektir. SAYFA 3 CUMHURİYET K İ T A P SAYI 474
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle