27 Eylül 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Etkileşebilme kabiliyeti: Uygarlığın anahtarı Türkiye, çağdaş uygarlık düzeyi ile arasındaki açıkhğı nasıl kapatabilir? Uygar toplumun ayırt edici özellikleri nedir? Tmaz Titiz 1 Küçük icra gruplan oluşturmak, • Danışma kurulu oluşturmak, > Farklılıklan yönetmenin güçlükleri arkasına saklanmak, • Kamu çıkarlan argümanı kullanmak • Ve benzer formlar Ister bir şirket ya da derneğin yönetim kurulunda isterse bir açık oturumda, isterse büimsel bir toplantıda olsun, bu birliktelikleri düzenleyenler eğer gerçekten işe yarar çıktılar bekliyorlarsa göz önünde tutacakları ilk ve de tek ölçütler şunlar olmalıdir: • Ilgüendiğimiz süreç(ler)in tüm paydaşları çağrüı mı ? • Paydaşlar içinde etküeşimden hoşnut olmayacaklar varmı? • Var ise bunlar nasıl kontrol edüecekler? • Paydaşlar, etküeşimin öneminin farkındalar mı? • Etkileşim kolaylaştıncı araçlar mevcut mu ? S emantık olarak bakıhrsa teknolojıl dokunulabilirler (tangibles) ile uğraşır. Bunun dışmda kalan alandakilere ise genelde metodolojî denilmesi uzun süre yeterli olmuştu. Iki alanı ayıran çizgi ise sonuçta ortaya çıkanın tek başına işe yarar bir ürün olup olmadığı idi. Metodoloji, urünlerin dokusu içine yerleşmekle birlıkte, uzun süre tek başma alınıp satılan bir değer sayümarruştır. Gerek yerel, gerekse küresel ölçekte rekabet baskm bir parametre olmaya başladıkça, knowhow da tek başma alınıp satılır ürün muamelesi gormeye başlamıştır. Hele bilişim yazılımlarındaki patlamadan sonra teknoloji kavramma yüklenmiş olan geleneksel 'dokunulabilirlik' (tangibıhty) tamarnen anlam yitirmiştir. Çağdaş uygarlık, her an için yeni teknolojiler üretebilen bir olgu olduğuna gore, onun herhangi bir durağan anında kullanmakta oldugu teknolojileri benimseyerek aynı üretkenliğe erişmek mümkün olabilir mi? 0 halde bu üretkenliğin arkasmdaki itici güç, kullanılan ürünler ya da dokunulabüir teknolojiler olamaz. Bu iticı gücü çok iyi anlamak zorundayız. Bunun için de ömeğin 'eğıtım' gibi içeriği, amaçlan, çıktıları herkese göre değişik olabilecek hlıfsözcüklerden ve onlara dayalı tanılardan uzak kalmayı becerebilmeliyiz. Bu itıci güç tek odaklı bir şey olamaz. Yalnızca sanatçüardan, yalnız üniversite mensuplarından, yalnız askerler, bürokratlar , sanayiciler ya da polıtikacılardan kaynaklanan bir güç, toplumun tüm kesimlerini harekete geçirebilir mi? En ceber Etkileşim ne değildir? Bir toplantı sırasında ya da bir masa çevresınde oturan, söz alıp konuşan, hattâ ıtiraz eden insanlann varlığı orada bir ortak akıl süreci bulunduğuna, katılımcıların birbirleriyle etkileştiklerıne kesınlıkle ışaret etmez. Uygarlık yarışı bir anlamda eüaleşımleri kolaylaştırabüme yanşıdır. Etküeşıme kapanmanın sonuçları nelerdir? Etkileşime kapalı olmanın sonuçları tanmin edilemeyecek kadar dramatiktir. Bunlardan en önemüsı ise "süreç parçalanması" denüebilecek olaydır. Öğeleri arasında etkileşim olması gereken süreçlerın bölünüp her birinm ayrı bırer amaç haline gelmesı.. Bunun en yaygın örneği, herhangi bir konudaki "düşünce üretimT ile "uygulama"mn ayrümasıdır. Burada zımnen kastedüen, birilerinin düşüneceği, birilerinın de o duşunülenleri uygulayacağıdır. Gerçekte ise boyle olmaz. Düşünenler uygulamadığı için uygulama kabiliyeti düşük düşünceler üretirlerken, uygulayanlar da başkalarından düşünce almayı reddedeceği için sadece gorünür sonuçlar peşınde koşmaya başlarlar. Sonuçta her iki sureç adımı içinde yer alanlar da çaba harcarlar, yorulurlar, kaynak harcarlar, çevresındekilere ümit saçarlar ve fakat sonuçta bir şey uretemezler. Ülkemizde süreç parçalanması kadar yaygın bir başka hastalık yoktur. Acı olan, herhangi bir sorunu çözmek durumunda olanların ilk aklına gelen, parçalanmışkklan butunleştirmek değıl, daha da parçalamaktır. Bunun en dramatik örneklerinden birisi de, akıl ve inancın parçalanmasıdır. Aracı bilim olan akıl ile, aracı sezgi olan ınanç, bir ve parçalanmaması gereken bir bütün iken parçalanmış, her ikisinin de yandaşları laikler ve dincileroluşmuş ve bunlar kıyasıya çatışmaya gırışmışlerdır. Toplum ve uygarlık ölçütü Bugün hâlâ dokunulabüir (tangible) ve dokunulamaz (intangible) ürünlerle ügili, teknolojileri ayırmak için yer yer soft teknolojı deyimı kullanüıyor ise de artık tümüne birden teknoloji diyebiliyoruz. Şimdi bir kaç soruya yanıt aramahyız; örneğın, 1) Bir insan topluluğunu medeni bir toplumdan ayıran temel özellik(ler) ne(ler)dir? Kullandıkları araç gereçlerin çeşıtlılıği ve kullanım yaygınlığı bir ölçüt olabilir mi? 2) Çağdaş uygarlık düzeyi ile arasında geniş bir açıklık bulunan bir toplulugun, çağdaş uygarlık düzeyini yakalayabilmesi için hangi teknolojüere en geniş anlamı ileihtiyacı vardır? Yetişmek istedigi toplumların kullanrnakta oldugu son teknolojüeri kullanarak yetişebilir mi? Bu iki sorudan birincisine verilebilecek yanıt şudur; bir insan topluluğunun kullanmakta oldugu araç gerecin çeşitliliğı gelır düzeyinin, yaygınlıgı ise gelır dağıhmının düzgünlügünü gösterir. Ama bu, gelir düzeyi ve dağüımmın sürdürulebilirliğini göstermez. Yani bugün var olan ve belki de düzgün dagıhmlı olan bir gelir yann böyle olmayabilir. Uygarlık ölçütlerinin başlıcası ise içinde bulundugu çevrelere üzik, toplumsal, spirutual net katküarda bulunabilmektir. Toplulugun kullandığı araçgereçler bununla ilgilı degıldır. Hatta, kullandıgı araçgereçlerle, çeşitlı çevreleri bozacak şekilde dahi davranabüir. lkıncı soru ise özellüde Türkiye açısından geçerlidir. Çağdaş uygarlık düzeyi üe arasında önemli bir açıklık bulunan toplumumuz bunu nasıl kapatabilir? Uygarlık, uygar toplumların tüketim kalıplannı benimsemek midir? Toplumumuzda genel kabul görmüş yol, uygar toplumların tükettiklerini tüketmek ve onlann kullanmakta olduklan son teknolojüeri kritik teknolojiler olarak benimsemektir. Bu genel kabul gören yolla bir sure yol alındıktan ve özellikle de bu yöntemi benimsemiş bilim sınıfı belirli bir geıüşhğe ve sözü dinlenilirhğe eriştikten sonra artık geri dö nüş güçleşmektedir. Gunumüz Türkiye 'sinde en son teknolojüerin benimsenmesinin çağdaş uygarlık düzeyine erişmede bir işe yaramayacağı, hatta açıklığın giderek artmasına yol açacağını ve de açtığını tartışmak mümkun müdur 9 761/10 rut yönetimler en parlak zamanlarında dahi böylesine tek odaklı bir gelişmeyi başaramamışlardır. 5 Itici guç nedin Bu itici güç 'etkileşebilme kabiliyeti' denüebilecek bir özelliktir. Bir şirketin veye bir derneğin yönetim kurulunda, bir sempozyumda ya da bir TV açık orurumundaki kaülımcılar uygar ülkelerde etküeşrnek, uygar olmayan ülkelerde ise önceden belirlenmiş bir kişi veya kışılerce, yine onlarca belirlenen sonuçlara göre etkilenmek üzere bir araya gelirler. Etkileşebilme kabiliyeti şu bir kaç konuya bağüdır: (1) Herhangi bir amaçla bir araya gelenlerin, etkileşime kapalı olmalanna yol açabilecek özellikler taşımarnaları (unvan, uzmanlık, arogance, yetki sahipliği, vb), (2) Etkileşimi kolaylaştıncı yöntem ve araçlar konusunda donanımlı olmaları, (3) Ortak aklın değerinin farkında olmaları, Etkileşime kapalılık çeşitli formlar altında ortaya çıkabılır. Bunlann hepsinin kökü aynıdır ve bu durumlar içinde bulunabılecek katılımcıların birbirleriyle etkileşmeleri mümkün olmayıp, yalnızca etküenmeleh ve onaylamaları için katüımcı olarak seçilmişlerdir: Örneğin; • Soru sormak (her soru yanıtının büyük bölümünü kendi içinde taşır), • Üzerinde konuşulacaklan kategorize edip sınırlamak, • Katüımcıları belırlemek, • Sonuç büdirgesi taslağı hazırlamak, Etkileşime kapanmanın nedenleri nelerdir? Pekı bu olgunun nedenleri nelerdir? Bu nedenler bulunabilirse, sinerji denilen sihirli ürün elde edilebilir. Bu nedenler çeşitlı olabilir. Ama içlerinden biri diğerlerinden daha etkilidir: sorunların kökleri yerıne goruntulerine kilitlen mek ve bu yüzden de "çabuk çözüm"lerin çekicüiğine kapılmak. Bunda bir miktar haklılık payı da vardır Sorunlann köklerine ilişkdn teşhisler, o teşhislere yönelık olarak onerilen çözümlerin geçerliğı, o çozümlerin uygulanmasındakı beceriklüik, gözle görülüp elle tutulabüır somutlukta değildir. Teşhisleri, çözümlerı, uygularnalan kimlerin önerip üstlendiğine bağlı olarak kuşkulan içerırler Ama sorunlan çözmek için maalesef başka yol da yoktur. J.F. Kennedy, bunu şöyle özetliyor: Bir başkana gelen önerilerin ıçınden işe yarayan azııu bulabilmek, iyi ve kötü başkan arasındah farh oluşturur Yoksa bütün başkanlar dış görünüşleriyle benzerlerdır. (1) Grekçe tekhne, el üe çalışma, zenaat anlamına gelmektedir. (Ongins, EncPartndge, Greenwich House, 1983)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle