20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 19 Haziran 2017 6 ‘Erdoğan yargılayıp cezayı kesmiş bile!’ Gazeteci örgütleri Cumhurbaşkanı’nın sözlerine tepki gösterdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün medya temsilcileriyle Huber Köşkü’nde gerçekleşen iftar yemeğinde, tutuklu gazetecilere ilişkin yaptığı “Mesleğini gazeteci olarak ifade ederek cezaevlerinde bulunan 177 kişiden sadece ikisi sarı basın kartı sahibidir. Bu 177 kişiden biri cinayet suçundan, diğerleri de terör örgütleriyle ilişkileri sebebiyle cezaevinde bulunuyor” açıklamaları, basın meslek örgütlerinin tepkilerine neden oldu. “Gazetecilik suç değildir” diyen meslek örgütleri “Cezaevindeki gazeteciler, gazetecilik yaptıkları, haber peşinde koştukları, gerçeği aradıkları için içerideler” dediler. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, “Gazeteci gerçekten bir suç işlemişse yargılanır. Cezasını alır. Yargı kararı verilene ve bu karar da kesinleşene kadar içerideki gazeteci arkadaşlarımız suçsuzdur. Pek çoğu hâlâ hangi ‘Gazeteciliklerine biz şahidiz’ DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren şunları söyledi: “Erdoğan ve AKP hükümeti bunu hep yapıyor. Daha önce Ahmet Şık Odatv davasından tutuklandığında hükümet Ahmet Şık’ı terörist ilan etmişti. Erdoğan ise Ahmet Şık’ın Emniyet bürokrasisindeki cemaat örgütlenmesini anlatan ve yayımlanmayan kitabını bomba ya benzetmişti. Daha önce defalarca söyledik. Başbakanlıkın verdiği sarı basın kartı, bize göre gazetecilik ruhsatı değildir. Sarı basın kartı sahibi olmamak, gazeteci olmamak anlamına gelmez! Kaldı ki hükümet istediği kişiye kart veriyor, istediğine vermiyor. Onlarca gazetecinin basın kartı iptal edildi. Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık, İnan Kızılkaya, Güray Öz ve isimlerini burada sayamayacağımız kadar çok meslektaşımızın gazeteciliğine biz şahidiz. Onların gazeteciliğini, ne AKP yöneticileri ne de başka partilerin yöneticileri sorgulayabilir. Acı olan şeylerden biri de Erdoğan’ın bu sözleri gazeteciler önünde söylemesi ve hiç tepki görmemesiydi.” suçtan yattığını dahi bilmiyor. Cumhurbaşkanı’nın iddiası ağır bir iddia. Arkadaşlarımızı içeri kolayca atabilecek savcılar ve terör yasasına ilişkin maddeler var. Bunlarla pekâlâ teröre yataklık etmekten diye ortaya çıkıveriyorlar. En çok tutuklu gazetecisi olan ülkeyiz. Bu bizim ayıbımız. Bir an önce bundan dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz mücadeleye hazırız” diye konuştu. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş ise Türkiye basın tarihinin en sancılı dönemlerinden geçtiğini kaydederek, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı yaptığı bu çıkışla bizlere bir kez daha gösteriyor ki Türkiye’de hukuk bağımsız işlemiyor. Cumhurbaşkanımıza tavsiyemiz, iddianameleri okumalı, suçlamaların gazetecilik faaliyeti olup olmadığını görmeli ve ona göre yo rum yapmalı” değerlendirmesini yaptı. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç de “Biz bu açıklamalara alıştık. İsteyen istediğini desin. İçerideki gazeteciler, gazetecilik yaptıkları, haber peşinde koştukları, gerçeği aradıkları için içerideler. Gerisi boş laf. Dünya da bu açıklamalara inanmıyor zaten” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/ Cumhuriyet ‘Ben bilmem başkan bilir’ MAHMUT LICALI TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi CHP’li Mahmut Tanal’ın, kanun hükmünde kararname (KHK) ile ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumuyla ilgili komisyonun neden çalışma yapmadığı sorusuna; TBMM Başkanlığı ‘toplantıya çağırma yetkisinin komisyon başkanında’ olduğu yanıtını verirken, Komisyon Başkanı Mustafa Yeneroğlu ise mevcut içtüzük hükümlerini anımsatmakla yetindi. Gülmen ve Özakça’nın 100 günü aşkın süredir devam ettikleri açlık grevi son derece kritik bir dönemde bulunuyor. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, 100 günü aşkın süredir açlık grevi yapan ve yaklaşık 3 hafta önce tutuklanan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumuyla ilgili muhalefet üyelerinin taleplerine karşın bir girişimde bulunmadı. Komisyonun CHP’li üyesi Mahmut Tanal, Gülmen ve Özakça henüz tutuklanmadan konu hakkında TBMM Başkanlığı’na başvurmuştu. Tanal, konunun komisyon tarafından neden ele alınmadığını, son dönemde yaşanan hak ihlallerine ilişkin komisyonun toplanmaması hususunda TBMM Başkanlığı tarafından alınan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Gülmen ve Özakça’nın durumunu gündemine almadı. TBMM Başkanlığı ise CHP’nin konuyla ilgili sorusuna ‘yetki başkanda’ yanıtını vererek topu komisyona attı KHK ile ihraç edildikleri işlerini geri alabilmek için açlık grevi başlatan Gülmen ve Özakça eylemlerinde kritik eşiği aştı. resmi ya da gayri resmi bir karar olup olmadığını da sormuştu. Tanal’ın yaptığı başvuruya TBMM Başkanlığı’ndan yaklaşık bir ay sonra yanıt geldi. ‘Başkan çağırırsa...’ TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın imzasıyla verilen yanıtta, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun kuruluş yasasında bulunmayan hususlar da TBMM İçtüzüğü’nde yer alan hükümlerin uygulanacağı belirtildi. TBMM Başkanlığı, bu kapsamda komisyonların kendi başkanları tarafından toplantıya çağrılacağı hükmünün bulunduğu ya da üyelerinin üçte biri tarafından teklif edilecek gündem üzerine de komisyonların yine kendi başkanları tarafından toplantıya çağrılabileceği hükmünün yer aldığını belirtti. TBMM Başkanlığı’nın yanıtında, “Komisyon’un herhangi bir konuyla ilgili olarak toplanması veya toplanmaması hakkında başkanlığımızca alınmış bir karar bulunmamaktadır” denildi. Tanal’ın TBMM Başkanlığı’na başvurusu üzerine Komisyon Başkanı Yeneroğlu da komisyonların kendi başkanlarınca toplantıya çağrılabileceği hükmünü anımsattı. l ANKARA ‘Türkiye şu an bir timsahın karnında’ SEYHAN AVŞAR Barış bildirisine imza attıkları için ihraç edilen akademisyenlerin ve doktorların oynadığı ‘Timsah’ oyunu yoğun istek üzerine bugün Caddebostan Kültür Merkezi’nde saat 20:00’de tekrar sahnelenecek. Oyunun sürpriz konuğu ise CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker. Şeker, ‘Timsah’ oyununda oynama teklifinin İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez’den geldiğini söyleyerek, “Selçuk Hoca oyunda rol almam için davet etmişti fakat Meclis yoğunluğu nedeniyle ilk oyunda oynayamamıştım. Bu oyunu 1960’lı yıllarda Haldun Taner ihraç edilen akademisyenlere dikkat çekmek amacıyla dilimize uyarlamıştı. Bugün ise haksız yere KHK’lerle işten atılanlara ve insanların bu kabullenişine dikkat çekmek ‘öğrenilmiş çaresizliği’ yıkmak amacıyla bir kez daha sergileniyor” diyor. Şeker, “Oyun öncesi prova yapacağız. Aslında dün bir prova yapacaktık. Ama Adalet Yürüyüşü’nde olduğum için katılamadım. Zaten ihtiyaç doğrultusunda her şey yapılabiliyor. Nasıl ki Şeker TV ortaya çıkmıştı? Burada da amatör olarak bir ihtiyacı karşılamak için bu işe girdik” diye anlatıyor. Oyunda subay rolünü oynayacak Şeker, oyun hakkında da tüyolar veriyor: “Bir memur tatile çıkacakken timsah tarafından yutuluyor. Duruma alışıyor ve timsahın içinden çıkmak istemiyor. Türkiye şu an bir timsahın karnında. Rehavet ve öğretilmiş çaresizlik var. Bunu yıkmanın yolu ise direnmekten geçiyor” değerlendirmesini yapıyor.l İSTANBUL 15 Temmuz’da Meclis özel gündemle toplanacak TBMM, 15 Temmuz Cumartesi gününe kadar çalışmalarına ara verdi. 15 Temmuz’da özel gündemle toplanacak TBMM Genel Kurulu’nda, Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nün anlam ve önemini belirten görüşmeler yapılacak. Tatil öncesinde zeytinliklerin ölüm fermanı denilerek karşı çıkılan meraların sanayi tesislerine açılmasına ilişkin maddelerin tasarıdan çıkarılmasının ardından Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Bilimsel araştırma projelerine ilişkin ödeneklerin kullandırılmasında, proje kapsamında görevlendirilecek tezli yüksek lisans ve doktora programlarındaki öğrencilere, Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesi ne İlişkin Kanun hükümlerine tabi olmaksızın belirlenecek miktarlarda burs verilecek. Akademisyen milletvekillerinin, milletvekilliğinin sona ermesinin ardından üniversitelerde görev yapmaları halinde özlük haklarına ilişkin düzenleme yapıldı. İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı’nca Nevşehir’de Kapadokya Üniversitesi, Ankara’da Ostim Teknik Üniversitesi ile Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi kurulacak. Yükseköğretim kurumlarında staj yapan öğrencilere de staj ücreti ödenecek. TRT oranları Yasa ile TRT Gelirleri Kanunu’nda da değişiklik yapıldı. Bandrol oranları cep telefonları için yüzde 6, bilgisayar ve tablet bilgisayarlar için yüzde 2, kara taşıtları için yüzde 0.4, diğer taşıtlar için yüzde 0.01, televizyon alıcıları için yüzde 10 olarak belirlendi. l ANKARA / Cumhuriyet haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET İktidar yürüyüşü: 20 aylık dönem için düşünceler Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” iktidarın sinirlerini germeye başladı. Cumhurbaşkanı’nın “hükümetin lütfu ile yürüyorlar” sözü ilginçtir. Tıpkı yargıya müdahale ediyorsunuz, sizi de çağırırlar, ifadesi gibi.. Üst üst yapılan açıklamalar iktidarın yürüyüşçülere karşı kıpır kıpırlığının işaretleri.. Ne yapsak da buna bir son versek düşüncesi gezinip duruyor. Özgürlüklerin sınırı, diğer kişi özgürlüklerinin sınırında biter, örneği çok sık kullanılır. Bu yanlıştır, sadece yasalarda kayıtlı olmayan özel durumlar için düşünülebilecek bir kıyaslamadır. Özgürlüklerin sınırını sadece anayasalar, yasalar belirler. Diyelim bir ülkeyi yönetenin özgürlük anlayışı dar, sınırı çok ince ise hapşırmayı bile kendi özgürlüğüne bir sataşma / saldırı olarak görebilir. Özgürlüğü lütfetmek Bu nedenle herkesin sınırını belirleyecek olan, herkese eşit uzaklıkta olması gereken yasal ve anayasal özgürlüklerden bahsedebiliriz ancak. Ama biliyoruz ki, yöneticiler anayasal özgürlükleri ve hakları da kendi anlayışlarına göre yorumlayabilmekte ve ak ile kara tablosu ortaya çıkabilmektedir. Hele bir ülkenin yönetimi yargı gibi kurumları tamamen denetimi altında tutuyorsa, tüm ülkede anayasal yerine, yönetimin özgürlük anlayışı ve sınırları geçerli olur. Yönetim anayasal bir hakkın kullanımını, kendilerinin bir lütfu olarak görür. Lütfun da bir sınırı vardır, sabır devreye girer, her sabrın da bir sonu vardır. Bakalım uzun yürüyüş boyunca neler yaşayacağız. ‘İktidar Yürüyüşü’ Yönetimin sinirliliği, yürüyüşün toplumdan destek bulmasıyla ilişkilidir, diyebiliriz. Yürüyüş, referandumun Hayırcı güçlerini canlandırdı. Daha doğrusu bu güçlerin canlı ve ayakta olduğunu anımsattı. Kendiliğinden oluşan Hayır “cephesi”nin önümüzdeki seçimlere kadar uzun ince bir yolu var. Dünkü yazımda Adalet Yürüyüşü’nün bu bakışa sahip oması gerektiğini belirtmiştim. Adalet Yürüyüşü’nün, bir “İktidar Yürüyüşü” kapsamında düşünülmesi gerekir. Bunun bir işaret fişeği. Şunun şurasında yerel seçimlerin yapılacağı Mart 2019’a 20 ay kalmıştır. Başarı ancak yoğun bir emek, müthiş bir çalışkanlık, çok iyi bir strateji ile kazanılablir. Ağacın altına yatıp armudun ağzına düşmesini bekleyenlerin bulabileceği hiçbir şey yoktur. Zaten “kurulu partilere” bir tepki ve tabanda yeni arayışlar var. 20 aylık programınız var mı? Kılıçdaroğlu, yeni bir dil ve çıkış yakaladı. Bu ancak 2019’a yönelik genel bir programın ve stratejinin parçası olursa kalıcı olabilir; Adalet Yürüyüşü ile iktidar yürüyüşü bütünleştirilmeli. Umarım partinin içinde, kenarında, dışında örgütlü olarak bu planlama üzerinde kafa yoranlar vardır. Yürüyüş, Maltepe Cezaevi’nde veya bir başka yerde yüz binlerce kişinin toplanmasıyla biterse, enerji boşa savrulmuş olur. Yürüyüş, bu anlamda bir enerji toplama olmalı; önce 20 aylık arkasından bir 7 aylık daha yoğun emekle birleşmeli. Bir deşarj hali, güç gösterisi hali yanlış olur. Yerel seçimler belki de hepsinden önemlidir. Referandumda 17 büyük şehir hayır demiştir. Herhalde akla gelen ilk şey, bu 17 kenti iktidarın elinden kesin almak ve bunlara yenilerini eklemektir. 17 kentlik atlama çıtası Önünüzde 17 kenti almak gibi doğal bir “başarı çıtası” var. Üzerinden atlayabilecek misiniz? Bunu nasıl yapacaksınız? Geçen yerel seçimlerdeki yanlışlıklar gibi mi? Son anda mı? Tüm bu kentler için umut verici plan ve programlarınız ve çalışma yöntemleriniz ne zaman hazır olacak? Bence yol boyunca bunları tartışsanız iyi olur! Milletin önüne yeni bir umut koyun, öyle ki iktidarı kat be kat aşsın! “Son anda”cı olmayı sona erdirin önce.. Siz ilerledikçe, iktidarın önünüze çıkaracağı engeller olacak. Unutmayın ki, seçimlerde her türlü manipülasyonun yapılacağı bir dönem başladı. Dün buna ihtiyaç duymuyorlardı.. Ama ilk hazırlıklarını referandumda yaptılar. Şimdi daha büyük bir örgütlü hazırlık dönemine girdiklerini, siyaset bilen herkes farkındadır... ANMA Avukat NİYAZİ AĞIRNASLI (19101987) Ankara TİP senatörü, Devrimci Avukatlar ile Çağdaş Hukukçular Derneği başkanı, Halkevleri ve Türk Hukuk Kurumu yöneticisi, TBB Ankara delegesi, TBB Disiplin Kurulu ve Ankara Barosu üyesi, Sosyalist, devrimci, yurtsever ağabeyimiz Av. Niyazi AĞIRNASLI’yı ölümünün 30. yılında özlemle anıyoruz. DOSTLARI VE MESLEKTAŞLARI Not: Buluşma, 20 Haziran 2017 saat:12.00’de Asri Mezarlık Gülveren kapısı C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle