29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 16 Haziran 2017 6 haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 229 gündür özgürlüğünden yoksun... hem‘Heunkuskosnuvzelurğina’MGayialaaezhzlaeekrretviemAemneyiaszöyi’ntnaueesttausicekillseulerinndini Kâğıthane’de gerçekleşen buluşmaya gazetemiz yazarı Özgür Mumcu, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Birgün Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Barış İnce, Posta yazarı Nedim Şener ve Yazgülü Aldoğan, gazeteduvar yazarı Ümit Kıvanç, gazeteciler Emin Çapa, Mehveş Evin, Altan Öymen ve Sedat Ergin katıldı. Ortak basın açıklaması yapan yazar ve yönetici eşleri, Anayasa Mahkemesi’ne seslerini duyurmak için haykırmak istediklerini söyledi Gazetemizin tutuklu yazarları ve yöneticilerinin aileleri, gazeteciler ile bir ara Mahkemesi’ne seslerini duyurmak, hukuksuzluğa son ver diye haykırmak istediklerini söyledi. yazlı kişilerin tutuksuz yargılanması mümkün kılınırken, haklarında elle tutulur hiçbir iddia bu ya gelerek, “Bizler bugün burada sizlerin önünde Anayasa Tutukluluk siyasal lunmayan Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticilerinin tutuklu Mahkemesi’ne seslenmek, bu hukuksuzluğa son ver diyerek haykırmak istiyoruz” dediler. Ailelerin ortak basın açıklamasını gazetemiz yayın danışmanı Kadri Gürsel’in eşi Nazire Gürsel okudu. Gürsel, “Bizler Silivri’de tutuklu bulunan gazeteciler Murat Sabuncu, Kadri Gür Gürsel, şöyle devam etti: “Yakınlarımız gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandılar. 228 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuluyorlar. Aylarca iddianame yazılmadı, yazıldıktan sonra gördük ki ortada suçlanabilecekleri hiçbir fiil, hiçbir delil yok. Gelişen süreçte gördük ki; bu tutuk luğunun devam ettirilmesi. Cezaevinde yaşatılan koşul ların ağırlığından, maruz bırakılan tecritten, savunma hakkı ihlallerinden söz etmek, konuyu haksız, hukuksuz, kanunsuz tutuklamadan uzaklaştırmak istemiyoruz. Anayasa Mahkemesi’ne sesleniyoruz: Ana sel, Önder Çelik, Güray Öz, Tur luluk hali hukuksal değil tama yasa Mahkemesi’nin Sayın Yarhan Günay, Hakan Kara ve Avu men ülkemizin içinde bulunduğu gıçları, dosyamızı bir an önce ele kat Bülent Utku’nun yakınları olarak sesimize kulak verip bu siyasal zeminin bir sonucu. Bizleri isyana sürükleyen, te alın. Hukuk ihlallerinin ötesine geçen, artık bir zulüm haline dö raya geldiğiniz için hepinize te rör örgütü üyeliğinden, darbeye nen haksız tutuklamalara son veşekkür ederiz” diyerek Anayasa teşebbüsten yargılanan bazı imti rin.” l İSTANBUL/Cumhuriyet TGC’den Güven’e geçmiş olsun ziyareti Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper’in trafik kazasında ölümüne ilişkin Twitter hesabında yapılan paylaşım gerekçe gösterilerek tutuklanan ve 30 günün ardından Silivri Cezaevi’nden tahliye edilen gazetemizin internet Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven’i özgürlüğünün birinci gününde basın meslek örgütleri yalnız bırakmadı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Yönetim Kurulu üyeleri Recep Yaşar, Ahmet Özdemir ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) İstanbul Temsilcisi Uğur Güç dün gazetemizi Şişli’deki binasına gelerek Güven’e geçmiş olsun dileklerinde bulunarak, dayanışma içerisinde olduklarını ilettiler. l İSTANBUL/Cumhuriyet Hukuk güvenliği kalmadı Haksızlıklara tepki için avukatlar tarafından İstanbul Adliyesi’nde başlatılan Adalet Nöbeti’nde konuşan avukat Bahri Belen, CHP’li Berberoğlu’nun tutuklanmasını eleştirerek, ülkede hukuk güvenliğinin kalmadığının turnusol kâğıdı olarak niteledi. Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı soruşturma kapsamında 7.5 aydır tutuklu bulunan avukatlarımız Akın Atalay, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör nezdinde haksızlığa uğrayan herkes için hukuk ve adalet talebi ile başlatılan Adalet Nöbeti bu hafta 11. kez tutuldu. Adliye girişindeki Themis heykellerinin önünde 1 saatlik “Adalet Nöbeti”nin ardından adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Avukat Bahri Belen, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, yaşananların ülkede hukuk güvenliğinin kalmadığının tablosu niteliğinde olduğunu belirtti. Türkiye’de yargıçlar, savcılar, diğer kamu görevlileri ve hatta güvenlik görevlileri için hukuk güvenliği kalmadığına dikkat çeken Belen, “Başta devletin bütün kurumlarının ve yargı kurumlarının yasaya ve hukuka uyması gerektiğini söyledik. Gidişatın bırakın hukuk devleti, yasa devletine bile sığmadığını söyledik. Bugün avukatlar tarafından 11. yapılan Adalet Nöbeti, Türkiye’de ana muhalefet partisi başkanının da başını çektiği yeni bir adalet ihtiyacı talebi ve yürüyüşüne dönüşmüştür” dedi. Çimen gibi hassas Arkadaşları, kadın hareketinin öncü isimlerinden Şirin Tekeli’yi anlattı SEYHAN AVŞAR Bir süredir tedavi gören ve önceki gün Bodrum’da yaşamını yitiren akademisyen, yazar, çevirmen ve kadın hareketinin önde gelen isimlerinden Doç. Dr. Şirin Tekeli’nin (73) arkadaşları, Tekeli’nin kaybının feminist hareket için yeri doldurulamaz bir boşluk yarattığını vurguladı. “Şirin kendini kadınlık davasına adamıştı” diyen arkadaşları “Türkiye’deki kadın hakları ve feminist hareket içinde yer alan pek çok konuyu önce Şirin gündeme getirmiştir. Kendi deyimi ile ‘mahcup bir feminist’ di. Yüzlerce öğrenciye burs verdi. Her şeyden önemlisi dürüst, insan seven, güçlü, zarif bir insandı” dediler. Geride onlarca kitap, sayısız makale ve çok sayıda çalışma bırakan Tekeli, Kadın Eserleri Kütüphanesi, Bilgi Merkezi Vakfı, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER), Anakültür Kooperatifi ve Winpeace Türk ve Yunan Kadınları Barış Girişimi gibi önemli kurumların kuruluşunda yer aldı. Çiçeklerini suladım Fransa’da yaşayan sosyolog, yazar Pınar Selek, dostu Şirin Tekeli’yi kaybetmenin şokunu yaşadığını söyledi. Selek, Tekeli ile cezaevinden çıktığı yıl tanıştığını anımsatarak “Bu hayattaki en yakın dostlarımdan biri oldu. Şirin 1. dalga feministlerdendi. Ben ise 3. dalga... Buna rağmen bana hiç ‘Hayır’ demezdi. Sürgüne gelince dayanışmanın ötesinde bana kol, kanat gerdi. Bir müddet onun Fransa’daki evinde kaldım. Halen ara ara o eve gider Şirin’in çiçeklerini sulardım” dedi. Selek, vefat haberini duyduktan sonra yine o eve gittiğini belirterek, şunları kaydetti: “O eve gittim. Şirin’in çiçeklerini yine suladım. Geceyi orda geçirdim. Şirin, ‘Mart ayında yanıma gelecekti. Kitabı çıkınca, ‘Haziran sonunda sana kitabımı getirip, geleceğim’ dedi. Haziran’ın sonunu göremedi. Her şeyden önce çok dürüst, insan seven, güçlü bir insandı. Aynı zamanda çimen gibi de hassastı. İnsanları çok severdi. Onunla arkadaş olmak, yaşamak beni güçlendirdi” dedi. Yeri doldurulamaz Tekeli’nin avukatı, HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ise “Şirin deyince aklıma zerafet geliyor. Aynı zamanda inatçı kişiliği... Şirin’in bir mücadele damarı vardı. Türkiye’de siyaset bilimi okuyup kadın hareketinin önünü açan sayılı insanlardan biridir. Şirin, hayatı boyunca kılığıyla, kıyafetiyle, yaşam tarzıyla mütevazı yaşadı. Yüzlerce öğrenciye burs verdi. Feminist hareket içerisinde yeri doldurulamaz bir insandı. Organlarını Çapa Tıp Fakültesi’ne bağışladı. Bir bilim kadı Doç. Dr. Şirin Tekeli Mor flamalarla uğurlandı Doç. Dr. Şirin Tekeli’nin, ölümünden bir süre önce kadavra olarak kullanılmak üzere bağışladığı bedeni, dün kadınlar tarafından düzenlenen törenle İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne uğurlandı. Törene, Bodrum Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Figan Erozan ve çok sayıda kadın, mor giyinerek, ellerinde begonvillerle katıldı. Tekeli’nin tabutuna, Bodrum Kadın Dayanışma Derneği’nin mor flaması serildi. Tekeli’nin cenazesini İstanbul’da da omuzlarına alan kadınlar “Yaşasın kadın dayanışması” sloganları ve gözyaşları eşliğinde Çapa Tıp Fakültesi Anatomi bölümüne teslim etti. l BODRUM/DHA İSTANBUL / Cumhuriyet nını diğer bir bilim kadını olan, Şebnem hocaya (Prof. Şebnem Korur Fincancı) teslim edeceğiz” dedi. Çığır açan kadın Yazar Yaprak Zihnioğlu ise Tekeli ile 1978 yılında tanıştığını söyleyerek, “O dönemde Aydınlık’ın kadın sayfası sorumlusuydum. Şirin’in kadınlar hakkında çok değerli bir tez yazdığını duymuştum. Tezini gazetede tanıtmak istiyordum. Bu yazı, gazetede benim hazırladığım son sayfam oldu. Sayfa feminist olduğu gerekçesiyle erkek yazı işleri müdürleri tarafından kapatıldı. Kendini kadınlık davasına adamıştı. Çığır açan nadir insanlardan, kadınlardan biriydi. Ayrıca adı gibi çok şirin ve hoş sohbetti, şakacıydı, çok zeki ve mütevazıydı. Türkiye çok önemli bir insanını, kadınlar olarak da sevgili Şirin’imizi kaybettik” dedi. Mahcup bir feminist Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucularından avukat Canan Arın, Tekeli ile 1980’de tanıştıklarını anlatarak “Şirin, kadın hareketinin öncülerindendi. Kadın hakları ve feminist hareket içinde yer alan pek çok konuyu önce Şirin gündeme getirmiştir. Kendi deyimi ile ‘mahcup bir feministi.’ Türkiye’deki feminist hareket onunla birlikte çok şey kaybetti” dedi. l İSTANBUL Adalet, kalkınma, hafriyat, hurufat CHP lideri Kemal Kılıçdaroğ lu elinde sadece “Adalet” yazılı afişle Ankara’dan İstanbul Maltepe Cezaevi’ne bir “Uzun Yürüyüş” başlattı. Hiç kuşkusuz “Adalet” için bu uzun yürüyüşte yoluna karşıcılar çıkacaktır. Kim bilir belki de yolu, tamponunda “Kalkınma” yazan hafriyat kamyonları tarafından kesilecektir!.. HHH Bilinmedik değil: “Adalet” ve “kalkınma” şiarlarıyla 2000’ler Türkiye’sinin hayatına damgasını vuran faşizandinbazlık, “adalet”i bu memlekette esamisi okunmaz kıldıkça adeta bunu dengeleme niyetine “kalkınma” diye bastırdıkça bastırır oldu. Bununla bağlantılı olarak “Yeni Türkiye”, bir şantiye cenneti yahut inşaat cehennemidir. Tabii “cennet” ya da “cehennem” telakkisi, nereden baktığınıza, nerede olduğunuza, daha da doğrusu bu iktidarın neresinde olduğunuza bağlı… “Yeni Türkiye”, hafriyat kamyonlarının Türkiye’sidir ve bu Türkiye, hafriyat erbabı için bir cennettir. Ama “hurufat” erbabı için, görüyoruz, yaşıyoruz, tecrübe ediyoruz ki “cehennem” o!.. HHH Bu yüzdendir ki referandum sonrası “atı alanın Üsküdar’ı geçtiği” Türkiye’de ömrünü “hurufat”a, yani harflere, yani sözcüklere, cümlelere, kalemkâğıtlara, kitapgazetelere vermiş olanlar için “Cehenneme hoş geldiniz” demeye getiren en anlamlı ilk “jest” sayılabilir Enis Berberoğlu’ya reva görülen “adli” muamele… Mühimmat yüklü MİT TIR’ları haberiyle yargılandığı davada casusluk suçlamasıyla 25 yıl hapis cezası verilen CHP milletvekiline henüz yargı sürecine nokta konulmamış ve hüküm kesinleşmemiş olduğu halde cezaevinin yolu tutturuldu. Aslına bakılırsa bu, bir tek adam rejimine geçişin önünü açan referandumda “Hayır” oyu vermiş ve neredeyse toplumun yarısını oluşturan kesime kesilen bir ceza olarak da simgeleştirilebilir. Dolayısıyla Enis’in eşi Oya Berberoğlu haklıdır. Tutuklanan, maddeten Enis Berberoğlu olsa da manen CHP’dir!.. Malum, daha önce HDP de aynı şekilde tutuklanmıştı ve halen de tutuklu. Ondan da önce “Cumhuriyet” olarak biz tutuklanmıştık, hâlâ tutukluyuz!.. HHH HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu’ya göre de “Bütün Türkiye” gözaltında ya da tutuklu. Tabii bu ifadeye şerh düşmek için birbiriyle yarışacaklar mutlaka olacaktır. Özellikle de kendi arkalarındaki kitleden ibaret bir Türkiye tasavvuruna sahip iktidar mahfilleri, bu söze şiddetle itiraz edeceklerdir. Lâkin bu iktidar nezdinde mutlak itaatin bile hiç kimse için sonsuz itimat (güven) anlamına gelemeyeceğini gösteren o kadar çok veri, örnek olay var ki!.. Kimlerin bu iktidar için neler neler yapıp şimdi okkanın altında olduklarını görüyor, biliyoruz. O yüzden hiç kimsenin, hatta kendisini iktidarın içinde en çok “erimiş” hissedenin bile güvende olmadığı bu siyasi iklimde, evet, aslında bütün Türkiye bir “Büyük Gözaltı”nda. HHH Kılıçdaroğlu böylesi bir “Büyük Gözaltı”na karşı başlatıyor adalet için “Uzun Yürüyüş”ü… Biz, elbette kalemimizden dökülen harflerle onun yanındayız. Kimileri de kamyonlara yüklenmiş hafriyatlarla uzun bir kortej yapıp karşısına çıkabilirler onun… Demek ki harfle hafriyatın karşı karşıya geldiği bir noktada kilitlenip kalmış gibiyiz!.. Ve çözüm, kimin, kimimizin, ne kadarımızın nasıl bir Türkiye istediğinde, özlediğinde, beklediğinde saklı… Harflerin Türkiye’si mi?.. Hafriyat Türkiye’si mi? HHH Enis Berberoğlu nezdinde hepimizin suratına çarptırılan “25 yıl” cezası ile kararan içimize Oğuz’un (Güven) tahliyesi su serpti diyebilir miyiz?! O kadar zor ki bunu söylemek! Kendisi bile “Tahliye olduğuma sevinemiyorum” dedikten sonra!.. Yine de onu dünkü gazetemizin ön yüzünde torunu Aren’le hasret giderirken karşımıza çıkaran “Mutluluğun Resmi”ni gördüğümde sevinç gözyaşlarımı tutamadım ben!.. Kardeşim Oğuz’a geçmiş olsun! Onunla hiç olmazsa umudun hâlâ ölmediğini düşünebiliyoruz!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle