25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 12 Haziran 2017 12 haber/yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 225 gündür özgürlüğünden yoksun... Doğa duyarlılığı AKP iktidarı boyunca bu ülkenin doğası acımasızca yağmalanıyor. O kadar ki, doğa yağması, zeytinliklerin yerini betonlaşmaya bırakmasına yol açacak bir noktaya ulaşmış bulunuyor. Bu noktadaki toplumsal duyarlılığın yaygınlaşması karşısında iktidar, düzenleme girişimini yalnızca erteleme yoluna gidiyor. Oysa iktidarın yapması gereken, ertelemeden çok daha fazlasıdır ve bunu sağlayacak olan da toplumda doğa duyarlılığının olabildiğince artırılmasıdır. Kuralsız kapitalizm Türkiye’yi yönetenler, özellikle 1980’lerden başlayarak, yatırım yapar beklentisiyle, kapitalizmin doğduğu ülkelerde geçerli olan serbest piyasa oyununun kurallarına göre çalışmasını bile sağlamadılar. İşçi haklarının komünizm gelir gerekçesiyle çok ağır bir biçimde baskı altına alınması, yalnızca sermayenin palazlanmasını sağladı. Kapitalistlerin eşit biçimde rekabet etmeleriyle ilgili düzenlemeler yapılmadığı gibi, aşırı sermaye kazançlarının ve rantların vergilenmesi yoluna da gidilmedi. Bu sermaye birikimi yaklaşımı AKP ile çok daha aşırı boyutlara taşındı. AKP iktidarı önce sermaye ile devleti, uygun deyimiyle, bütünleştirdi. İşçi haklarını yerle bir eden AKP iktidarı, pek çoğu kişiye özel özelleştirme ve ihale uygulamalarıyla, büyük sermayeyi besledi; çok büyük ölçüde yandaş kıldı ya da baskı altına aldı. Valisi ve kaymakamıyla kamu yönetimini ve yargıyı, esas olarak sermayenin çıkarlarını savunan bir duruma getirdi. 16 Nisan anayasa değişikliğiyle dev bir adım daha atıldı; sermayedevlet bütünleşmesine üçüncü bir boyut olarak AKP katıldı; Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda partisinin genel başkanı olmasıyla, artık sermayedevletparti üçlüsünün sarmaş dolaş olduğu bir durum var. Böylelikle kuralsız kapitalizme yeni olanaklar sağlanmasının yolları açılıyor. Toplumsal uyanışı ateşliyor AKP’nin 16 Nisan sonrasının ilk uygulama alanı olarak zeytinlikleri gözüne kestirmesi, çok güçlü bir toplumsal karşı çıkışa yol açtı. İnsanlar ben bir zeytin ağacıyım diyerek bu yağma ve talan girişimine karşı çıkıyorlar. Zeytin direnişi, gerçekte, son dört yıl boyunca yoğunlaşarak yaşanan doğa duyarlılığı girişimlerinin yepyeni bir aşamasıdır. Zeytin savunması, Gezi’den başlayan, Munzur’a uzanan, Cerattepe’den (Artvin) geçen ve yayla yolu bağlamında Yukarı Kavron Yaylası’na çıkan çok sayıdaki doğa duyarlılıklarını çok daha kitlesel bir düzleme taşıyor. Toplum, eğitimlieğitimsiz, varsılyoksul ayırımı olmaksızın, özellikle de kadınların öncülüğünde çok önemli bir uyanış sergiliyor. Hiç kuşku yok ki, ağacıyla, yaylasıyla, ırmağıyla, kıyısıyla, kedisiyle... doğasına sahip çıkan insan, sonunda ve kaçınılmaz olarak, haksızlığa uğrayan insanına da sahip çıkacaktır. Bu ülkenin haksız yere işinden uzaklaştırılan kamu çalışanına; üniversitesinden kovulan bilim insanına; delilsiz hapsedilen gazetecisine; giderek ezilen kadınına ve sömürülen işçisine yapılanların gerçek nedenlerinin, geniş toplum kesimleri tarafından anlaşılması, hiç de uzak bir olasılık değildir. Yeter ki bu toplumsal doğa duyarlılığı insan duyarlılığına dönüşsün; uyanışın doğadan insana geçişi sağlansın ve güçlendirilsin. 12 HAZİRAN 2017 SAYI: 33486 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.24 03.16 03.50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 05.24 13.11 17.09 20.44 05.12 12.55 16.51 20.25 05.40 13.18 17.11 20.43 Yatsı 22.35 22.12 22.24 Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Ekmeğimize neyi katık edeceğiz? BÜLENT ŞIK Gıda mühendisi Meclis’teki Üretim Reform Tasarısı, bütünüyle reddedilmeli. Yoksa Anadolu’daki insanlar zaman Meclis’te görüşülmekte olan içinde ekmeği, içecek temiz suyu bulamayacak “Üretim Reform Tasarısı” adlı yasa tasarısı “zeytinlik alanlar, kıyılar ve meraları” çeşitli inşaat ve sanayi yatırımlarına açacak hükümler içeriyor. AKP hükümetinin rısı, meralar için de tehdit oluşturuyor. Meralara çimento tesisleri yapmayı, taş ve mermer ocakları açmayı mümkün kılıyor. Peki, ne pahasına? yıllardır talana açmak istediği alanlar, OHAL koşulları fırsat bilinerek bir torba yasa tasarısı içinde Meclis’ten geçirilmeye çalışılıyor. Zeytinlik alanları talandan koruyan 1939 tarihinde çıkarılan 3573 sayılı yasanın değiştirilmesi için daha önce 6 kez Meclis’te görüşme yapılmış ancak her defasında değişiklik önerileri reddedilmişti. Üretim Reform Tasarısı içinde yer alan ve zeytinlik alanları yağmaya açacak değişiklik önerileri önceki hafta 7. kez Meclis’e gönderilmişti. Ancak gelen tepkiler üzerine zeytinliklerle ilgili madde görüşülmek üzere Sanayi Komisyonu’na geri gönderildi. Tasarıda meralar ve kıyı bölgelerini mahvedecek değişiklikler de yer alıyor. Zeytinlik alanlar ile ilgili epeyce duyarlılık oluştu ancak zeytinliklere ilaveten kıyılar ve meralarda nasıl bir tahribat olacak ve ne gibi olumsuz sonuçlara yol açacak bazı somut örnekler üzerinden bakalım. Kıyılara çimento tesisi Meralar yok oluyor Meralar hayvancılığın (hayvanlardan bir nesne gibi söz etmek zorundayım) ve su varlıklarının teminatıdır. Ülkemiz coğrafyasındaki meralar koyun gibi küçükbaş hayvanların otlamasına uygun bir bitkisel ortama sahip. “Buğday ile koyun gerisi oyun” sözü buğday bitkisinin hayvanla ilişkisini anlatan harikulade bir atasözüdür. Ülkemiz meralarında gelişen otlar genellikle kısadır; büyükbaş hayvanların değil koyunların diş yapısına uygundur. Dolayısıyla büyükbaş hayvanlar genelde ağıllarda ve yemle beslenir. Son 30 yıldır büyükbaş hayvan besiciliği teşvik ediliyor ve bu hayvanları beslemekte kullanılacak suni yemi üretmek için de milyonlarca ton mısır ve soya ithal ediliyor. Et üretimini bu yöntemle artırmaya çalışıyoruz. Oysa bu çok pahalı bir yöntem ve ancak Amerika gibi hayvansal üretime muazzam desteklerin verildiği ülkelerde ne kadar pahalı (ve işe yaramaz) olduğu göze görünmez. Et fiyatlarının artmasının en önemli nedeni bu yan Çimento sanayi en kirli sanayi dallarından biri. Bizim gibi çevre koruma bilinci düşük, gelecek kaygısı olmayan, yurttaşlarının ve doğal hayatın sağlığını umursamayan siyasal iktidarların işbaşında olduğu ülkelerde büyüyen sektörlerden biri. Yasa tasarısı kıyı dolgu alanlarına endüstri tesisleri yapılmasına olanak sağlıyor. Bu tesislerin çimento fabrikaları olma ihtimali çok büyük. Türkiye çimento üretiminde Avrupa birincisi ve dünya beşincisi; ihracatında ise dünya üçüncüsü. Çi lış yöntemde saklı. Gıda üretimi coğrafya, ekoloji ve teknoloji arasın daki ilişkileri iyi gözetmeyi ama en önemlisi uzun vadeli düşünmeyi gerektirir. Meraların tahribi küçükbaş hayvancılığa büyük zarar verecek ve hayvancılığın suni yemle yapılmasına yönelik baskıyı artıracaktır. Zamanla koyun sütü ve o sütten yapılan çeşitli peynirleri temin etmek zorlaşacak, et fiyatları daha da artacak en basitinden. Meralar, kıyılar ve zeytinlik alanların tahrip edil mento üretimi ve ihracatını artırmak sürekli di mesi iktidar partisine eklemlenen dar bir çıkar oda le getirilen bir hedef. İhracat edilecek çimentonun ğı dışında kimseye yarar sağlamayacak. Yasa tasa doğrudan gemilere yüklenmesi için kıyı bölgele rısı bütünüyle reddedilmeli aksi takdirde Anadolu re yakın tesislerde üretilmesi maliyeti düşüren coğrafyasında yaşayan insanlar zaman içinde yiye önemli etkenlerden biri. cek ekmeği, içecek temiz suyu bulamayacak; o ek Ancak maliyet üzerinde etkili olan en önemli et meğe katık edecek zeytini ve peyniri de... ken pişirme fırınlarında kullanılan yakıt ve yol açtığı sorunlar açısından bu ko nuya daha dikkatle bakmak gerekiyor. Pişirme fırınlarında yakıt olarak petro KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK kok kullanılıyor. 2011 yılında yapılan bir mevzuat değişikliği ile çimento tesis lerinde kömürden daha ucuz bir yakıt olan petrokok kullanılmasına izin veril di. Petrokok petrol rafinerilerinin açığa çıkardığı bir atık. Ülkemizdeki iyi kali te linyit kömürlerinden 4 kat daha fazla kükürt (yüzde 78) içeren bu atıktan her yıl 45 milyon ton ithal ediliyor. Kanserojen petrokok Kömür bir kirlilik kaynağı olarak yıllardır ekolojik tartışmaların odak noktasında. Ne var ki petrokok kömüre bile rahmet okutacak kadar kirli bir yakıt. Petrokok yanma sonucunda kömürden daha fazla karbondioksit ve ayrıca ağır metaller ve poliaromatik bileşikler gibi kanserojen maddeler açığa çıkarıyor. Çimento tesislerinin bulunduğu yerlerdeki toprak, sular ve yetiştirilen gıda ürünlerinin bu toksik kimyasallarla kirlenmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla zaman içinde gıda güvencesi ve gıda güvenliği açısından büyük sorunlar ortaya çıkacaktır. Çimento üretiminde ve ihracatında dünya liderliğini hedeflemek aynı zamanda dünyanın doğal hayatı en çok tahrip edilmiş, gıda güvencesi ortadan kaldırılmış, toksik kimyasallar açısından en kirli ülkelerinden biri olmayı hedeflemek anlamına geliyor. Yasa tasa ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Nüfus kâğıdımı kaybettim hükümsüzdür MURAT ATAŞ Papa Francis’in yeni misyonu… Kısa bir süre önce papalık makamına seçilen Arjantin kökenli Francis, böylece Hıristiyanlık dünyasının en büyük cemaatinin de başına geçmiş oldu. Kimi makamlar vardır, etkinlik alanları yalnızca resmi adları ile sınırlı değildir. Dahası, oraya seçilmiş olanların kişisel nitelikleri ve yetenekleri sözü edilen etkinlik alanını resmi adları ile belirlenmiş olanın çok daha ötesine taşır. Böyle bir durumda karşımıza çıkan, yeni bir görev tanımıdır. Francis ya da papalığın yeni tanımı… Papa Francis, neredeyse seçildiğinin ertesi gününden itibaren söylemlerinin ataklığı ile dikkati çekmeye başlamıştı. İş bu makamdaki birinin söylemlerinin çözümlenmesine geldiğinde, gösterilmesi gereken özen de normalin epey ötesinde bir önem kazanır. Papa Francis olayında karşılaştığımız, karşılaşmakla da kalmayıp hesaplaşmak yükümlülüğünü hissettiğimiz, tam da böyle bir durumdur. Papa Francis, tutum ve söylemlerinin farklılığı ile, ılımlı bir tempo ile de olsa, artık yalnızca en kalabalık Hıristiyan tarikatının sözcüsü olma konumunun ve kimliğinin dışına kaymış, giderek artan ölçüde insanlar, özellikle de inananlar arasında her türlü ayrımı daha baştan geri çeviren, “Tanrı’nın yarattıkları arasında ayrım gözetmeyi reddeden” bir tutumla kendine bir yol çizmeye çalışan, deyiş yerindeyse kökteninsancı bir “çoban” kimliğini sergilemeye koyulmuştur. Papa Francis’in gözden kaçırdığımız kimliği… Ülkemizde basının böyle bir kimliğin ayırıcı özelliklerini gözden kaçırması, en azından yeterince vurgulama duyarlılığını gösterememesi, basınımızın bugün vardığı nokta göz önünde tutulacak olursa, karşımıza ne yazık ki bir tür kader ya da kaçınılması olanaksız bir karabasan niteliğiyle çıkmaktadır. Çünkü ülkemizde, özellikle son yıllarda basınımızı gizli bir illet gibi kemirmeye başlayan, her şeyi, konunun ne olduğuna neredeyse hiç bakmaksızın magazinleştirme tiryakiliği, en ciddi konuların ciddiyetini bile yaşayabilmemizi, en azından algılayabilmemizi olanaksız kılmaktadır… ÇEVRECİLER KADIKÖY’DE BULUŞTU: Zeytin teslim olmaz Kıyıların, meraların ve zeytinliklerin sa nayiye açılmasına karşı çeşitli çevre hareketleri Kadıköy’de eylem yaptı. Doğaya sahip çıkma çağrısı yapan çevreciler, poşetlere koydukları zeytinleri yurttaşlara dağıttı. Kadıköy Süreyya Operası önünde toplanan çevreciler “Zeytine, ormana, kıyılara dokunma” ve “Anadolu’nun tarihi, kültürü, doğası zeytindir” yazılı dövizler taşıdı. Burada konuşan Selma Kambur, “Bir gecede binlerce ağacı, kilometrelerce kıyıyı ve merayı yok etmeye hazırlanıyorsunuz. Başaramayacaksınız”dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet [email protected] [email protected] C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle