23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
.25 EYLÜL 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Zorunlu tasarruf 256.6 trilyon • ANKARA (AA) - "Ekonomide yeniden yapılanma'" çerçevesinde 1988 yılında yürürlüğe konulan ve kamuoyunda •'zorunlu tasarruf olarak bilinen '"Çalışanlann Tasarruflanm Teşvik Hesabı"nda bıriken para, 256 trilyon 640 milyar liraya ulaştı. En son uygulanan nema oranı da yüzde 188.15 olarak belirlendi. 15 eylül ıtibanyla (ağustos ayı girişleri dikkate alınarak) hesapta biriken paranın, 58 trilyon 505 milyar lirası anapara ve nema olarak hak sahiplerine ödendi. Banka krediterinde artış • ANKARA (AA) - Geçen yılbaşında mali sektörde yaşanan krizin etkisiyle hızla genleyen. ancak yine aynı yılın ikinci yansından itıbaren yeniden artış eğılimıne geçen banka kredileri, bir katrilyona doğru gidıyor. Merkez Bankası verilerinden yapılan hesaplamalara göre, banka kredilen bu yıl ocak-ağustos döneminde yüzde 65.4 oranında. 370 trilyon 286 milyar lira artarak 1 eylülde 936 trilyon 674 milyar liraya yükseldi. Banka kredileri geçen yıl sonunda 566 trilyon 388 milyar lira dûzeyinde bulunuyordu. Verilere göre. bu yıl 1 eylül itibanyla kredılenn 873 trilyon 742 milyar lirası mevduat bankalannca kullandınldı. Bu rakamın yüzde 61.5'i TL, yüzde 38.5'i de yabancı para kredilerinden oluştu. Tahvflve bonolarda azalma • ANKARA (AA) - Bankalar, ağustos ayının son haftasında eilerindeki devlet iç borç kâğıdı tutannı azalttılar. Merkez Bankası verilenne dayanılarak yapılan hesaplamalara göre, ağustos ayının son haftasında 7 tnlyon 618 milyar lira azalan bankalardakı devlet iç borçlanma senetlennın toplam tutarı, 1 eylülde 333 trilyon 999 milyar liraya geriledi. Bankaların elinde bulunan tahvil ve bono tutan. 25 ağustosta 341 trilyon 617 milyar lira dûzeyinde bulunuyordu. frimbank, kredi limîtini yükseltti • IZMtR (AA) - Türkiye Ihracat Kredi Bankası AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Can Yeşilada. küçük \ e orta büyüklükteki işletmeler (KOBt) için tahsis edilen kredi lımitınin bir trilyon liraya yükseltildiğini söyledi. Yeşilada, KOBl"lerin Türk ekonomisi ve ihracatı için taşıdığı öneme işaret ederek gümrük birliği ortamında KOBİ'lerin mali sıkıntısının hafıfletilmesinde Eximbank'a düşen sorumluluğun yerine getirildiğini kaydetti. Ticaret Kanumı'nda değişikl* • ANKARA (AA) - Türk Tıcaret Kanunu'nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin kanun hükmünde kararnamenin geçici maddesinde yer alan, şirketlerin, iki yıl içınde sermaye artnnmı yapmalan halinde Tüketicinin Korunması Kanunu'nda öngörülen binde2'lik ödemeden muaf tutulacaklanna ilişkin hüküm kaldınldı. Bakanlar Kurulu'nun yetki kanununa dayanarak aldığı karar, Resmı Gazete'nin dünkü mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. l Çay üreticisr perîşan • RİZE (AA) - Anavatan Partisi Rize Milletvekili Ahmet Kabıl, 30 ağustosta meydana gelen sel felâketinden zarar görenlerin kaderleriyle baş başa bırakıldığını ileri sürerek, "Çay üreticisi perişan oldu. Rizeliler devleti ilanla arar duruma geldi" dedi. Ahmet Kabil, seçim bölgesi Rize'de incelemelerde bulunduktan sonra bölgede afete uğrayan çay üreticileri ile vatadaşlann devleti arar duruma geldiklerini söyleyerek. çay üreticilerinin durumlannın iç açıcı olmadığını idcıa ettı. Başbakanlık ve ilgili bakanlığın aday bildirmemesi nedeniyle Rekabet kurulu oluşturulamadı Rekabet Yasası'na hükümet engeliEkonomi Servisi - Meclis'te kabul edil- mesinin üzerinden 1 yılayakınbirsüregeç- mesine rağmen. rekabet kurulunun oluştu- rulamaması, Antikartel Yasası'nın yürürlü- ğe girmesıni engelliyor. Yasayı 3 saat gibi kısa bir sürede Meclis'ten geçirerek güm- rük birliğine hazırlandığı imajını veren hü- kümetin, yasanın uygulanmasını sağlaya- cak kurulu geciktirmesı. farklı yorumlara neden oluyor. Kimı çevrelerkurulun oluşturulamama- sını birtakım baskılara bağlarken, kimi çev- reler de koalisyon dağılmadan önceki be- lirsizliklerin bunda etİcilı olduğunu dile ge- tiriyor. Bazı çe\reler ise yasanm hükümet için gümrük birliğine hazırlanma yoiunda makyaj olduğunun, rekabet kurulunun oluş- turulamamasıyla kanıtlandığına dıkkat çe- kiyorlar. Koalisyonun dağılması nedeniy- le yeni arayışlara girilmesinin yaratacağı gecikme ise birliğe yaklaşık üç ay kala ya- sanın uygulamaya geçme şansını daha da azaltıyor. • Hükümetin Rekabet Yasası'nın uygulanmasını sağlayacak kurulu geciktirmesi. farklı yorumlara neden oluyor. Kimi çevreler kurulun oluşturulamamasını birtakım baskılara bağlarken, kimi çevreler de koalisyon dağılmadan önceki belirsizliklerin bunda etkili olduğunu dile getiriyor. Kimi çevreler ise yasanın hükümet için gümrük birliğine hazırlanma yoiunda makyaj olduğunun rekabet kurulunun oluşturulmamasıyla kanıtlandığına dikkat çekiyor. Rekabet kurulunun 11 üyesinden5'i için aday bildinlmesine rağmen geriye kalan 6 üye için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 8, Başbakan"ınise4adayınıhenüzgösterme- diği bildınldi. Üyelik için kontenjanlannın iki katı ka- dar aday bildırmesi gereken kurumlardan Devlet Planlama Teşkilatı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Yargıtay. Danıştay ve ünı- versitelerarası kurulun üye bildiriminde bu- lunmasına rağmen, süreci cabuklaştırması beklenen Başbakan ve ilgili bakanlığın ge- rekli özenı göstermemesi dıkkat çekiyor. Ku- rulun oluşturulabilmesi için hergün girişim- de bulunduklannı söyleyen Sanavi ve Ti- caret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdür Yardımcısı Meh- met Akif Ersin. yasanın geleceğinin siya- silenn tavnna bağlı olduğunu belirterek "Siyasi belirsizlik nedeniv le politikacılar bu konuv la ilgilenmiyor. Kendi iç meselelerine yönelmiş durunıdalar" dedi. Öte yandan Rekabeti Koruma Yasası'nda yer alan bir madde ıle rekabet kurulu oluş- turulanadek Tüketicinin ve Rekabetin Ko- runması Genel Müdürlüğü'nün Avrupa normlannda rekabeti gerçekleştınne göre- vini üstlendiği de öğrenıldi. Avrupa Birli- ği mevzuatına uygun rekabetin Gümrük Birliği Ortaklık Konseyi'nınön koşullann- dan bin olduğunu söyleyen Sanayi ve Ti- caret Bakanlığı AT Genel Müdürü NeşeKı- lıç, genel müdürlüğün bu görevi geçici ola- rak yerine getirdığini. ancak imkânlannın adıl bir rekabeti sağlamaya yetmeyeceğini kaydetti. Kılıç. bu iş için ayn birteşkilat ku- rulmasının gerekli olduğunu da ifade etti. Konuyu değerlendiren Iktisadı Kalkınma Vakfi Genel Sekreteri Emre Gönen ise si- yasi iradenin yasayı çıkarmakla tavnnı koy- duğunu kaydederek konunun siyasi irade ile ilgisinın kalmadığını söyledi. Bugünkü ge- cikmeyı koordinasyon yetersızliğıne bağ- layan Gönen. "Bakanlıklann ilgili kuruluş- ları çağınp göriişerek süreci hızlandırması gerekiyor. Türkiye'nin uluslararasıanlaşına- lar çerçevesinde uyıımu sağlavacak vasal düzenlemeleri uvgulamava geçirmesi lanm" dıye konuştu. Ayakkabı sektörü deri ithalatıyla artan maliyeti fiyatlara yansıtmamak için kalite düşürüyor Hayvancılıkta gerfleme, ayağı da vurduEkonomi Servisi - Hayvancılık sektöründeki gerilemeden olumsuz etkilenen ayakkabı sektörü. deri ithalatına ağırlık verirken fiyatlardaki artışı frenlemek için çareyı kaliteyi düşürmede buldu. 1985 yılında 40 milyon adetlık canlı hayvanderisı ihtıyacının 15 milyon adedini dışandan sağlayan Türkiye ayakkabı sektürü, şımdi ise 50 milyon adetlik ihtıyacının 32 mılyonunu ıthal etmek durumunda. Bu rakamlann ayakkabı sektörüne yansıması ithalat masraflannın fiyatı yükseltmesi şeklinde ortaya çıkıyor. Pıyasa şartlanna bağlı olarak tüketicinin ^ — ^ — ekonomik ımkânsızlığını göz önünde bulundurmak zorunda kalan üretici ise çıkışı " kalitesi düşük" ayakkabı üretmekte buluyor. Ayakkabı Sanayicileri Demeği Genel Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türkiye "deki hayvancılık sayesinde elde edilen derinin daha ucuza geldiğini söylerken sektörün giderek ham deri ithalatından uzaklaşıp, dışandan hazır ayakkabı almaya yöneldiğini ~""~~^~ belirtti. Büyükekşı. "Ülke içindeki deri üretiminde ne nakliye. ne de gümrük masrafı oluyor. Ancak hayvancılıktaki canlı hayvan sayısının azalması bizi doğrudan etkiledL tthalat masraflan yüzünden fivatlar arttı. Yüksek fivatları aşağı çekebilmek için suni katkısı fazla olan avakkabı üretmek zorunda kaldık. Böylece avakkabı kalitesi düştü" dedi. Ham deri üretiminde gerileme yaşandığını belirten lstanbul Ayakkabıcı Esnaf ve Zanaatçılan OdasivEğitim Müdürü Cengiz Kastan da "Ancak Rusva'daki deri pazarı şûndilik Türk A ^TLyakkabı sektörü yılda 50 milyon adetlik hayvan derisi ihtıyacının 32 milyonunu ithal ediyor. Bunun sektöre yansıması girdi maliyetlerinin artması şeklinde ortaya çıkarken piyasa şartlanna bağlı olarak tüketicinin ekonomik imkânsızlığını göz önünde bulundurmak zorunda kalan üretici çıkışı "kalitesi düşük" ayakkabı üretmekte buluyor. üreticisinin imdadına yetişti" diye konuştu. Hayvancılıktakı yanlış politikanın sonuçlannın uzun vadede daha da belirginleşeceğini vurgulayan Cengiz Kastan, "Ayakkabı flyatlanndaki artışta tek neden olmasa da dışandan deri getirilmesinin önemli payı var. Türkive'de teksüden sonra ikinci sektör olabilecek bir konumda olan avakkabı sektörü, ancak havvancılığın desteklenmesiv le güçlenir. Rusya Federasvonu devletleri ekonomik düzenlerini kurup. ellerinin altındaki potansheli işlemek volunu seçerse. Türk ayakkabı sektörü söz edilen sıkınnlarla ————— gerçekten karşı karşıva kaür"dedı. Deri Sanayicileri Derneği Başkanı Turgut Koşar da ham derinin azüretilıyor olmasının havvancılıktaki gerilemenin doğal bir sonucu olduğunu belirtirken Türkıye'deki hayvancılık için "saldım çayıra mevlam kayıra'" nitelemesinde bulundu. Turgut Coşar, "Türkiye'de hayvancdıkta yaşanan ihmal; ct. süt gibi ternel gıda maddelerinde olduğu gibi deri •~^^™~™"^™~ sektöründe de sıkıntı yaşatıyor. Atatürk döneminde ziraat çiftükleri kurulmuştu veçok etkili olmuştu. Şimdi ise yahnm vapılmıvor. Hayvancılık organize bölgeleri kurulsa hem veterineriik hizmetleri kolavlıkla vürütülür hem de derilerin saklanması \e korunmasında daha sağlıku bir vöntem uvgulanu-" dedi. Turgut Koşar. 50 milyonluk deri pazannın sadece 17-18 milyonunun iç üretime bağlı olduğunu. ancak hayvancılıktaki gerilemenin asıl yıkıcı etkilerinin toplumsal banşın tehdit edilmesiyle ilgili olduğuna dikkat çekti. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA Piyasalarda esen rüzgârlar yön değiştiriyor 11 eylül pazartesi günü Avrupa 'da ortak para birimine geçmek, gün geçtıkçe zorlaşıyor" başlıklı yazımı "Global para piyasaları, bir gün umutlarını, or- tak para birimınin oluşmasından kes- tiklerinde, dönüp her ülkenin parasını ekonomisinin göreli konumuna göre de- ğerlendirmeye başlayacaklar. Buyüzden döviz piyasalarını daha birçok çalkantı- nın beklediğini söylemek yanlış olmaz" diyerek bitirmiştim. Ama itiraf etmeliyim ki, boyle bir noktaya bu kadar çabuk gelineceğine ihtimal vermiyordum. Ge- çen haftanın ikinci yansındayatınmcılar, hem Avrupa Para Birtiği'nin (APB) gele- ceğinden ümitlerini kesmeye başladı- lar, hem de birzamandırdolann yüksel- mesıne olanak tanıyan "yapay hava- nın" dağılmaya başladığı görüldü. Ör- neğin, Mitsubishi Finance Internati- onal'dan ekonomıst Brendon Brovvn "Anlaşmanın (Maastricht-E. Y.) tümü ile uygulanmasının -Avrupa Merkez Ban- kası'nın kurulması, Ortak Para Birimi'ne geçiş- süresiz olarak ertelenmesi güç- lü birolasılık" (Herald Tribune, 23.09.95) derken, City Bank'tan Michael Brow- nedapiyasalann,temel ekonomik gös- tergelere tekrar önem vermeye başladık- larına dikkati çekerek. "dolann geçen- lerde yaşadığı yükselişin tümü ile geri çevrilmesi ve başladığı noktaya dönme olasılığının yüksek olduğunu" (Finan- cial Times, 23.09.95) ileri sürüyordu. Avrupa Para Birliği hayallerine soğuk duş! Geçen hafta içinde, önce Alman Ma- liye Bakanı Teo Weigel'in basına sızan "Maastricht koşullannın yumuşatılma- sına izin verilemez. Kurucu bir ülke ol- masına rağmen itatya birliğe katılma- yacaktır" sözlerı, sonra Reimut Jochim- sen'in Bundesbank Polıtika Oluşturma Komitesi'nde, Fransa'nın koşullan yeri- ne getirip getiremeyeceğini sorgulama- sının basına sızması, piyasalarda karga- şa yarattı. Çünkü bu sözler, Goldman Sachs'tan ekonomist Thomas Meyer'in ifadesiyle "Avrupa Para Birliği'neyöne- lik geliştirilen iyimser hayaller üzerinde bir soğuk duş etkisiyarattı" fWall Stre- et Journal 21.09). Böylece Italyan Li- reti, Ispanyol Pezetası, Fransız Fran- gı ve sterlin değer kaybederken mark ve Isviçre Frangı yükselmeye başladı. Hafta sonu, Avrupalı liderlerin Mayorka toplantısında, Helmuth Kohl, Italya'ya destek vererek oluşan kötümser havayı dağıtmaya çalıştı ama, tngiltere Başba- kanı John Major'ın, adeta bu gelişme- lerden zevk alırcasına, sarf edilen "1999'da sadece çok az sayıda ülke, Ortak Para Birliği 'ne girecek duruma ge- lecektir. Avrupa Bihiği'nin gelecekte blok- lara bölünmesi olasılığının yaratacağı sonuçlan değertendirmenin tam zama- nıdır" (FT, 23.09.95) sözleri, ortalığı iyi- ce karıştırdı. Ancak piyasa- lardaki sarsıntıyı tümü ile VVeigel, Jochimsen ve Major'ın sözlerinin yarattığı etkiye bağlamak doğru olmaz. Bu, resmin sadece bir kısmı- nı oluşturuyor. Resmin tümünü görebilmek için Global üçgenin di- ğer iki köşesine. ABD ve Japon- ya'yabakmakge- rekir. Çünkü Ital- yan Başbakanı'nın biraz abartmayla da olsa dediğı gi- bi, "piyasalann trendı, dolann trendini yansıtıyordu." (FT, 23.09.95). Geçen hafta, dolann Merkez Banka- larının ama, esas olarak da Japon Mer- kez Bankası'nın ısrarlı operasyonlarının yarattığı "yapay" bir ortamda değerlen- diğine dikkati çekmiştim. Bu hafta bu yapay ortam dağıldı. Havanın dağılma- sında iki etken büyuk rol oynadı. llk ola- rak ABD dış ticaret açığının temmuz- da 11.5 milyar dolar gibi rekor bir düze- ye ulaştığı açıklandı. Açığın, dolann de- ğerinin bugünkü düzeyinden daha düşük olduğu temmuz ayında gerçekleşmiş ol- ması da tabii ki dikkatlerden kaçmadı. İkinci olarak, Japonya'da açıklanan eko- nomik paket hayal kınklığı yarattı. 142 milyar dolar hacmindekı ekonomi- yi canlandırma paketi, devlet harcama- lan ile toplam talebi canlandırarak işsiz- lıği azaltıp yatırımlan ve üretimi teşvik et- meyi amaçlıyordu. Ancak pakette, piya- saların özellikle beklediği, serbest piya- sa ekonomisinin genişlemesini hızlandı- racak. diğer bir deyişle, Japon piyasa- lannı dışa açıp kontrolleri tümü ile kaldı- racak yapısal tedbirler yoktu. Bu yüz- den piyasalar. paketi yetersiz buldular. Ekonomist RobertAlan Feldman'a "Pa- ket büyük olmasına büyük ama, esas olarak proteinden değil, şekerden olu- şuyor. Ortadapara çok ama, serbestleş- me yok" derken (International Herald Tribune 21.09.95) Mitsubishi Bank'tan Donald Kimball, paketın en dikenli ko- nuyu, bankalann batık alacaklan sorunu- nu çözmek için yeterince tedbir getirmediğini; hü- kümetin, sorunu ağırlaştıran kar- maşık bankacılık yasalannın üstüne gitmediğinı savun- du. Kımball'a gö- re "çoğu gözlem- ciyi bir hayal kınk- lığı beklıyordu " (Wall Street Jo- urnal, 21.09). Gözlemcileregöre belki bu paket ekonomiyi bıraz canlandıracaktı ama, temel sorun- ları çözemediği için.geleçeğeyö- nelik tehlikeleri de büyütecekti. Örneğin, yenin değer kaybetmesı, iç piyasa dışa açılmadığı takdirde, dış ticaret fazlasını tekrar büyütecek, bu da sermaye hare- ketlerinde bir değişme olmadığı takdir- de yene talebi yüksek tutacak ve enin- de sonunda yenin tekrar değerlenmeye başlamasına yol açacaktı. Hafta sonun- da Japon Merkez Bankası'nın müdaha- lelerıne rağmen dolann düşmeye devam etmesi de dolann yükselmesine yol açan yapay havanın dağıldığını gösteriyordu. Geçen cuma, dolar. piyasa hacmi New York'tan yaklaşık 2, Tokyo'dan da 3.5 kat yüksek (FT, 20.09.95) olan Lond- ra'da günü 98.7 yen ve 1.44 yenden ka- padı. Dolar bu yıl başında 100 yen, 1.56 mark civarındaydı, sonra nısan ayında 79.90 yen ve 1.35 mark düzeyine indık- ten sonra yükselmeye başladı. Geçen haftalarda hızlanan yükselmenin sonu- cu olarak dolar, bu ayın başında 104 yen ve 1.49 marka kadar yükselmiştı. Şimdi genel hava, dolarda yukarı doğru yaşa- nan "düzelmenin" tamamlandığı ve do- ların tekrar uzun dönemli düşüşüne baş- layacağı doğrultusunda. Hisse senetleri ve tahviller de sarsıntıdan payını aldı Dolann tekrar değer kaybetmeye, mark ve yenin ise yükselmeye başlaması, dün- ya borsalarını sarstı. Zaten son haftalar- da rekordan rekora koştuğu için olduk- ça sinirli bir ruh halinde olan işlemciler, Avrupa ve Japon şırketlennin ihracata yö- nelik olanlarının hisselerinı aşağı doğru, yeniden değerlendirıyor. tahvil, senet satarak mark ve Isviçre Frangı gibi pa- ralara çekiliyorlardı. Böylece Wall Stre- et'te Dow Jones Sanayi Indeksi yüzde 3.2. Alman Dax, Fransız CAC 40 in- deksleri de sırasıyla yüzde 3.3 ve yüz- de 3.4 gerilediler. İspanyol ve Italyan borsaları da yüzde 2, Nikkei 225 in- deksi de yüzde 1.8 değer kaybetti. Piyasalarda havanın aniden, (ama hiç de beklenmedik bir şekilde değil) yön de- ğiştirmesi ve temel ekonomik göster- gelerin yine kararlarda belırleyicı hale gelmesi bıryana, dolann aniden düşme- sinin bir serı başka etkisi daha olacak. Daha önce de tartıştığımız gibi doların uzun dönemli gerileme eğiliminin tersi- ne dönebilmesı için sermaye hareketle- rinin. özellikle Japon yatırımcılar söz ko- nusu olduğunda ABD lehıne dönmesi ge- rekiyor. Geçen hafta bu yönde bir hare- ket başladığına dair söylentiler vardı. Şimdi büyük bir olasıiıkla, doların bu son ani düşüşü, Japon yatınmcılara, 1980'ler- de doların gerilemesiyle oluşan 400-500 milyar dolar hacmindekı zararlan hatır- lacak ve yukarıda değinilen eğilim de eğer gerçekten başladıysa bile. tekrar ABD aleyhine dönecektir. Yenin tekrar de- ğer kazanmasının Japon ekonomisi için ise bir felaket olacağını bıliyoruz. ihra- cat özellikle zorlaşacak. Gerek üretici. ge- rek tüccar olsun Japon şirketlerinin kay- naklanmayı, iç yerine dış pazardan yap- mayı tercih edecek olması, ekonomik toparlanmayı bir başka yaza bırakacak. Bu arada işsızlik oranı yüzde 3.5'e doğ- ru yükselmeye devam edecek. Banka- ların karşılıksız alacakları ise yine büyü- yecek ve bir banka krızi tekrar günde- me gelecektır. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yükselen Pazar Masalı Gelışmekte olan/azgelişmış ekonomiler için yakın yıllarda yeni bir kavram geliştirilmış bulunuyor. Kimi gelişmekte olan/azgelişmiş ülkeler, kısa süreli ulus- lararası para sermayenin at oynatma olanağına gö- re "yükselen pazarlar" olarak tanımlanıyor. Uluslararası para sermayenin "bir gecelik işlem gören" tutannın ne olduğu kesin olarak bilinmiyor; kimi kestirimlere göre bir gecelik "toplam" bir-altı trilyon ABD Doları arasında değişiyor. Bu büyüklük- te para en ileri iletışim tekniklerini kullanarak dünya- yı hızla dolaşıyor; para sermayenin güneşi hiç bat- mıyor; sermaye hiç uyumuyor. Para sermaye, "yükselen pazara koşarken", kuş- kusuz, baştagerçek (reel). yanı enflasyondan ve dö- viz kuru değişiminden "anndınlmış faızgetirisine" ba- kıyor. İlgili ülkenin siyasal, toplumsal ve ekonomik is- tikran, bunlara bağlı olan "riskderecesi"öe para ser- maye giriş-çıkışlarını etkıliyor. En son verilere göre Türkiye, yükselen pazar ülke- leri içinde, özel bir yeri bulunmaktadır. Türkiye, faiz (ve enflasyon) oranlarının yüksekliği bakımından dün- yada Rusya'dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Rus- ya'da temmuz enflasyonu, tüketici fiyatları olarak yıllık yüzde 226.6 ve "kısa dönem faiz oranı" da "yıl- lık" yüzde 180'dir. Türkiye'de ise bu oranlar, ağus- tos enflasyonu olarak yıllık yüzde 89.9, kısa dönem- li faiz ise "yıllık" yüzde 61. Oysa özellikle üç aylık bo- no faiz oranlan, kimi zaman bunun iki katı dolayın- dadır. Sıralamada Rusya veTürkiye'yi izleyen iki ülke, IMF ve Dünya Bankası uygulamalarının süreklı örnekleri olan Brezilya ve Meksika'dır. Brezilya'da kısa dö- nem faizi, yıllık yüzde48.2, enflasyon oranı, öbürör- neklerin tersine faiz oranından düşük: Ağustosta yıl- lık yüzde 25.8. Meksika'da ise faiz yüzde 34, enflas- yon da yüzde 41.6. Bu dört "yükselen pazar" ülke- sinin çok önemli bir özelliğı daha var: Bunlar, dün- yanın "dış borcu" en çok olan ülkeleridir. Para ser- mayenin ulusal kimliğinın belırtilmesındekı güçlük- ler ve işlemlerinin büyük ölçüde Londra'da görülme- sı biryana, "para sermayenin "kaynağı olan ülkeler; ABD, Almanya ve Japonya'dır. Bu ülkelerde, ekono- minin iyiye gitmesine koşut olarak kâr ve faiz oran- lan arttığında para sermaye bu ülkelere geri dönü- yor; bu ülkelerde faiz oranı düştüğünde de para ser- maye yükselen pazarlara yöneliyor. Yıllık enflasyon oranının "eksi bir" dolayında olduğu Japonya'da "gecelik faiz" oranı eylül ortalannda binde 4.4'tü (yanlış okumadınız, yüzde birin yansından az) ve azalma eğilimı gösteriyordu: aynı günlerde ABD'de gecelik faiz yüzde 5.65, Almanya'da da yüzde 4.2'ydi ve her iki ülkede de azalma eğılimındeydı. Gelişme- ler bu ülkelerden para sermayenin yükselen pazar- lara yöneleceğinı gösterıyor. • • • Türkiye, yüksek faiz elde etmek amacıyla gelen pa- ra sermayenin ve aldığı dış borçların TL'ye çevrilme- si sonucu, son aylarda, kaçınılmaz olarak piyasaya yüksek oranda TL çıkardı. Enflasyonun kıpırdama- sı, tüketime dayalı büyümenin yüksek bir oran tut- turması ve döviz kaynaklannın artışının ekonomiyi ye- niden "ısıtacağı" korkusu doğdu. Dolaşımdakı TL'nin hızlı artışı sıkı para politikasıyla dizginlenmeliydi; pa- rayı bağlamanın yolu da yüksek faizlerdi. Para ser- maye hareketlerine fon uygulamasıyla sınırtama ge- tirilmesi, bankaların faiz oranlarını yükseltmesi ve Merkez Bankası'nın bir gecelik ışlemlerdeuyguladı- ğı faiz oranının yüzde 95'lere çıkarılması, IMF tara- fından özenle vurgulanan bu kaygının sonuçlarıdır. Türkiye ekonomisi enflasyon ve döviz kurundan arındırılmış, yani reel olarak yüzde 20-25 dolayında bir faiz oranı ıle yaşatılmak isteniyor. Yabancı/yerli pa- ra sermaye sahiplerinin cebıne bütçeden aktarılan faiz, 1994 yılında 298,3 trilyon lıraydı; 1995 bütçe- sinde 388 trilyon faiz verilmesi programlanmıştı, ilk altı ayın "aylık ortalama" 40 trilyona yaklaşan öde- meleri, bu tutann da aşılacağını gösteriyor. Bu para, yoksullaştırılan işçiler, memurlar, emekliler ve küçük üreticilerden alınıyor; onların enflasyonla yoksullaş- tırılmasının doğrudan karşılığıdır. Yüksek faiz, para şermayeyı beslerken üretken yatırımları engelliyor. Üretim olmayınca, ürün ve hiz- met yetersızlikleri, yeniden enflasyonu besliyor. Kı- nlması gereken kısır döngü ya da ikilem budur. Türkiye ekonomisinin tahterevallısinın bir ucunda faiz oranı, öbür ucunda da enflasyon yer alıyor; "/7c/- sini birden " düşüremıyor. Oysa ikilinin biriikte düşü- rülmesi gerekiyor. Bunun yolu başta üretken olma- yan sermayenin gelirleri olmak üzere, sermaye ver- gilerini açık ve boyutları belli bir programla aşamalı olarak arttırmak ve devletın harcamalannı vergi ge- lirlenyle sınırlamaktan geçiyor. Vergileme ıle para sermayeyi caydırmak tek başı- na yeterli olamaz. asıl sorun yerlı/yabancı "serma- yeyi üretime götürmektir". • • • Hükümet bunalımı, özünde sermayeyi üretime çe- kememenin, "üretimsizliğin" bunalımıdır. Bunalım, ya- bancı para sermayenin çıkışını ve TL'den kaçışı da kamçılar, emekçilerin zaranna yeni bir istikrar pake- tine yol açabilir. Ekonomi politıkasını. uluslararası para sermaye karşısında "Pavlov'un köpekleri" ben- zeri bir konuma getirdiğinizde faiz, enflasyon kıska- cında salınmaanlamına gelen bu sonucun yadırga- nacak hiçbir yönü yoktur. Asıl yapılması gereken, emeği ve sermayeyi "üre- timde birleştırecek", vergiden teknolojıye. eğitim- den sosyal güvenliğe uzanan bir "yeniden yapılan- ma" programını, iç ve dış koşulların en yararlı bile- şiminde, yaşama geçirmektir. • 3 milyar lira üreticiye verilmedi Tekel'de vergi iadesi vurgıınu ARİF ASLAN BATMAN-TekelYaprak Tütün Işletmesi'nde 3 mıl- yarlıralık \ergı iadesi vurgu- nu ortaya çıkanldı. 1993 yı- lı tütün ekiminı teslım eden yaklaşık 2700 üretici adına 1994 şubatmda Malıye tara- fından ödenen 3 milyar 108 mılvonlıranınüretıcilereve- rılmedıği tespıt edıldı. Te- kel'e teslim edilen faturala- rın tamamının sahte olduğu bıldırildi. Batman ve ılçelerinde tü- tün üreticilerine vergi iadesi ödenmeyince yakınmalar başladı ve vakınmalann ge- nel müdürlüğe ulaşmasının ardından Batman 'a gönden- len iki müfettiş. v urgunu or- tava çıkardı. İki aydır çalış- ma yapan ve 200'ü aşkın tü- tün üretıcısıyle görüşen mü- fettışler. 3 milyar 108 mil- yon lıralık vergi ladesınin üretıcılere ödenmedığini tes- pıt ettıler. Üretıcıler adına ha- zirlanan sahte faturaların Iz- mır. Ankara, Dıvarbakır, ls- tanbul. Kayserı ve Erzu- rum'dan sağlandığı da belir- lendi. Tekel müfettişleri ile Maliye elemalannın. Tekel'de muhasebe müdürü ile vezne görevlısınin ıfadelenni aldık- ları öğrenıldi. Bu arada. 3 mılyarlık ver- gi ladelerının üreticılere ödenmediğının saptanması- nın ardından Ylalıve'nin. odediğı paranın üç katı olan 9 milyar 324 mılyon lıranın ödenme teblıgatı ıle yolsuz- luk raporunu Tekel Genel Müdürlüğü'ne gönderdıgi belırtıldi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle