20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 1995 CUMA HABERLER Dar geirliye bayram yapdımı • İSTANBUL (AA) - • Sangazi Belediyesi, Ramazan Bayramı nedeniyle beldedeki dar gelirli 350 aileye gıda yardımı yaptı. Yağ, şeker, çay, makama ve zeytin gibi 10 parça gıda maddesınden oluşan yardım paketlerinin dağıtım töreninde konuşan Sangazi Beledıye Başkanı Fikret Şahin, dar gelİTİi insanlann yoğunlukta olduğu beldede, üç yıldır yılbaşlannda ve dini bayramlarda gıda yardımı yaptıklannı söyledi. Ordün Başbakanı Istanbul'da • tSTANBULflJBA)- Ürdûn Başbakanı Zeid Ben Şakir özel bir ziyaret amacıyla Türkiye'ye geldi. Konuk Başbakanı Atatürk Havalimanı'nda Dışişleri Bakanlığı Istanbul II Temsilcisi Cihat Alpan, . Istanbul Vali Yardımcısı Hikmet Özbağ ve öteki ilgılıler karşıladı. Çeşitli ziyaretler yapacağı bildirilen Şakir'in 5 mart pazar günü Türkiye'den aynlacağı kaydedildi. Özal'ın mezanm ziyaret • Istanbul Haber Servisi - Özal ailesine yönelik suçlamalar Yeni Parti mensuplannı kızdırdı. "Özal felsefıne" duyduklan bağlıhğı göstermek isteyen 1500 Yeni Partili.eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın mezannı bugün ziyaret edecek. Yusuf Bozkurt Özal'ın genel başkanı olduğu Yeni Parti, son gûnlerde Özal ailesine ve ismine yöneltilen suçlamalardan rahatsız oldu. Suçun şahsi olduğunu belirten Yusuf Bozkurt Özal, "Eğer bir suç varsa Hz. Ömer adaleti uygulanz" dedi. Budak-Ayçm • İstanbul Habe. Senisi - DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak ve yönetim kurulu üyeteri dün HAVAŞ grevini ziyaret etti. HAVAŞ çalışanlanna grevlerinin başanya ulaşması için ellerinden gelen tüm desteği göstereceklerini belirten Rıdvan Budak, aynı tarihte başlayan HAVAŞ ve tekstil grevlerini, "işçi sınıfma yönelik saldınlar karşısında başlatılan direniş" olarak değerlendirdi. Rıdvan Budak ve Ayçin, konuşmalannda "işçi sınıfının başan elde edebilmesi için ortak mücadele etmesi gerektiğini" vurguladılar. Dört SIP'li gözaftmda • Istanbul Haber Servisi - Sosyalist lktidar Partisi'ne (SlP) üye 5 kişinin, Merter'de bildiri dağıtımı sırasında gözaltına alındıklan bildirildi. Konuya ilişkin olarak StP'ten yapılan yazılı açıklamada, 5 partilinin, üniversitelerdeki faşist saldırganlıği konu alan "Geleceğinin Karartılmasına Izin Verme" başlıklı bildiriyi dağıtırken gözaltına alındıklan belirtildi. Loto zengini •giden rahatsız • ISTANBUL (UBA) - spor- Loto'da sekiz beraberliği bilerek 53 milyarlık ikramiyenin iki ortağmdan biri olan fiıtbolcu Bülent Yılmaz'ın iki gûndürevine uğramadığı ve arkadaşının yanında kalmayı tercih ettiği bildirildi. Edinilen bilgilere göre Türkiye 3. Futbol Ligi 10. grupta mücadele eden Maltepe Spor'un defans oyunculanndan "talihli" Bülent Yılmaz, çevresindeki aşın ilgiden rahatsız olarak izini kaybettirmeye çalışıyor. Bu amaçla iki şündür evine bile uğramayan Yılmaz'ın, yakın bir arkadaşında kaldığı öğrenildi. Nachtvvey, birinci • Haber Merkezi -Bu yılki Dünya Basın Fotoğraflan Yanşması'nda birincilik ödülüne Amerikalı fotoğrafçı James Nacthwey layık görüldü Magnum Photos adına çalışan Nachtwey'nin birincilik ödülü aldığı Temmuz 1994'te Ruanda'da cektiği siyah-beyaz fotoğrafta ölüm mangalannın oraklarla yaralayıp öldürdükleri Hutu kabilesinden bir erkeğin tanınmaz hale gelmiş ölüsü tespit edılmiş. Sağ, ABD'de icazet arıyor ANAP, DYP ve YDH'nin genel başkanlan mart, nisan ve mayıs aylannda Washington'a giderek 'ABD desteği' için faaliyetlerde bulunacaklar FUAT KOZLUKLU VVASHINGTON-Türk sıvasetınde sağ partılere özgü "ABD icazetİi politika ge- leneği" bir kez daha gündemde. Sırasıy- la ANAP, DYP ve YDH lıderlerinin mart, nisan ve mayıs aylannda VVashington'da "ABD desteği" arayacaklan belirlendi. Türk ve ABD'li kaynaklardan edini- len bilgilere göre, Washington'a ilk olarak 20-25 mart tarihleri arasında Ana- vatan Partısi (ANAP) Genel Başkanı Me- sut Yılmaz gelecek. Yılmaz, ABD'nin eskı Ankara Büyükelçisi Morton Abro- mowitz"ın başkanı olduğu VVashing- ton"un önde gelen bilgi ve düşünce üre- tim merkezlennden (Think Tank) Ulus- lararası Carnegi Endovvment Vakfı'nda konuşma yapacak. Cumhuriyetçi Parti'nin önde gelen yet- kilileri ve kongre çevreleriyle görüşece- ği bildirilen ANAP Genel Başkanı, ayn- ca Dısişleri Bakanlığf nı ziyaret edecek. Daha sonra da New York'a geçecek. Yıl- maz, geçen yıl da benzerbirprogram çer- çevesinde ABD'ye gelmiş, Dısişleri Ba- kanı \Varren Christopher ve Kongre'de dönemin Temsikiler Meclisi Başkanı Thomas Foley ile görüşmüşrü. Baharda Washington'a gelecek ikinci Türk siyasetçi ise, bu ülkede "mab-mül- kii" bulunan ve "veşil kart" sahibi olan Başbakan Tansu Çiller. Eşi ÖzerÇiIlerile birlikte 1.5 yılı aşkın süredir taşıdığı "Başbakan" kimliğiyle "yeni diinya"ya 4'üncü kez gelmeye hazırlanan Tansu Çiller'in ilk durağı \Vashington olacak. ABD Başkanı ~Bül Clinton ıle görüş- mek isteyen Başbakan Çiller'ın bu tale- bi, VVashington Büyükelciliği tarafından Beyaz Saray'a bildirildi. Clinton yönetimine şubat başında ve- rilen bilgide, Başbakan Tansu Çiller'in Teksas eyaletinin Houston kentinde 20- 30 nisan tarihleri arasında yapılacak "Uluslararası Houston Festrvali"ne katıl- mak üzere ABD'ye geleceği. bu vesiley- le de Washington'a "uğramak istediği" ifadeedildi. Türkiye'nin Washington Büyükelçili- ği'nin. "Başbakanın özel bir ziyaret için ABD'ye gelecegine, bu seyahat esnasın- da Başkan Bill Clinton ile de görüşmeyi arzuladığma" ilişkin yaptığı bıldirime, Beyaz Saray'dan prensıpte "olabiBr" ya- nıtının verildiği belirlendi. Ancak, Çiller- Clınton görüşmesinin günü \e sÜTesi ko- nusunda net bir programın henüz hazır- lanmadığı kaydedildi. Çiller'e öngörülen programda. Ata- rûrk'e olan ha>Tanlığını sürekli dile ge- tiren ve özellikle de aşın dinci akımlara karşı Türkiye'nin daha fazla "kollanma- sıgerektirdiğini" dile getiren Temsikiler Meclisi'nin Cumhuriyetçi Parti lideri Newt Gingrich ile görüşme de yer alıyor. Kongre'ye sunulan Türkiye aleyhin- deki yasa tasanlannın birçoğunun "baş- mimari" ve en son olarak Ermenistan için "insanikoridorvasası" teklifi sunan Kansas Senatörü Robert Dole ıle görüşül- mesi de Çiller için öngörülüyor. Ancak bu yönde şu ana kadar resmi bir çalışma yapılmışdeğil. Çiller, daha sonra ABD gezisinin "asıl gerekçesi" olarak duyurulan "Houston Uluslararası Festrvaü"ne katılacak ve bir konuşma yapacak. Türkiye, yaklaşık beş yıldır. heryıl birülkeye verilen "onurül- ke"si unvanı için girişimlerde bulunuyor- du. Yetkililer. gelmesi durumunda, Çil- ler'in Uluslararası Houston Festivali'ne katılan "ilk başbakan*" olacağını beliıt- tiler. ABD'ye gelecek üçüncü Türk siyaset- çi. Yeni Demokrasi Hareketi'nin kurucu- su ve lideri Cem Boyner. Kongre ve ABD Dısişleri Bakanlığı ağırlıklı bir haftalık programı süresince Boyner'e, bu ülkede yaşayan Prof. Şerif Mardin'ın başı çek- tiği kalabahk bir "kunnay ekibinin" eş- lik edeceğı bildiriliyor. Cem Boyner, YDH'nin resmiyet kazanmasından kısa süre önce eşi ve partisinin kuruculann- dan Prof. Asaf Savaş Akad ile birlikte ABD başkentine gelmişti. Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Milletvekili Freimut Duve: Türk toplumu çağa ayak uyduramadı • Duve, Türkiye için en büyük tehlikenin herkesin Atatürk'ü kullanmaya çalışmasından kaynaklandığını söyleyerek, "Askerler de Kemalist ideolojiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan birtakım sağcılar da Atatürkçü olduklannı iddia ediyorlar. Gayet gerçekçi bir ideoloji yanlış kullanıhyor' diyor. • tslam köktendincilerini bağnaz komünistlere benzeten Duve şöyle diyor: 'Bağnaz komünistler Marks'tan bir, Stalin'den iki, Lenin'den belki bir cümle belleyip onu kullanırlardı. İslam köktendincileri de böyle... Islam köktendincilerinin gerçek, inanan Müslümanlar olduklannı zaten hiç düşünmüyorum.' LE\XA TAVŞANOĞLU Alman Parlamentosu Dış llış- kiler Komisyonu üyesi ve Al- man Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Milletvekili Freimut Du- ve, Türkiye'nin ve Türk toplu- munun istikrarsızlıklarnedeniy- le modern çağa ayak uydurmak- ta zorluk çektiği için toplumsal ve siyasi zorluklar içinde oldu- ğunu söyledi. Uzun yıllar Al- manya'nın önde gelen yayınev- lerinden Rororo-Verlag'ın ya- yımcılığını da yürüten Duve, Türkiye'deki köktendinci akı- mın güçlenmesini de Türki- ye'nin bu ikilemine bağladı. Ya- şar Kemal'e SPD lideri Rudolf Sharping'in destek mektubunu getiren Duve,"Bu mekrup tama- mıyla benim misiyatifimle yazıl- dı. Hatta Yaşar Kemal böyle bir destek mekrubu alacağını duy- duğunda çok şaşırdı" 1 dedi. Alman Fnedrich Ebert Vak- fi'nın çağnlısı olarak tstanbul'a gelen Duve'ye, TÜSES Vakfı aracıhğıyla ulaştık. Geçen pa- zartesi akşamı Tank Zafer Tu- naya Kültür Merkezi'nde "Al- manya'nın Dış Politikasında Türkiye'nin Yeri" konulu bir de konferans veren Duve'yle ko- nuşmamız, şöyle gelişti: - Siz Yaşar Kemal'e SPD'nin Türk a\ dınlanna destek mektu- bunu Yaşar Kemal'in isteği üze- rine mi yoksa tamamıyla kendi girişiminizlc mi getirdiniz? DLV'E - Bu tamamı> la benım fıkrimdi. Bu fikrimı SPD Lide- ri Scharping'e açtığımda olum- lu karşıladı. Yaşar Kemal ise duyduğunda çok şaşırdı. Bizim bunu yapmamızın nedeni Yaşar Kemal'in yazısının bir Alman gazetesinde yayımlanmış olma- sı ve bu yayımlandıktan sonra Kemal hakkında adli işleme baş- lanmasıydı. Yazıda ne yazılmış olduğu bi- zi ilgilendirmiyordu. Çünkü bi- zim görevimiz yazıyı kelimesi kelimesine yargılamak değildi. Üstelik Yaşar Kemal'le de hiç tanışmıyorduk. - Bir yayımcı olarak>-azariann hükümetler tarafından baskı al- tında rutulmalannı nasıl karşılı- yorsunuz? DUVE - Bu çok vahim bir du- rum. Bunu sadece hükümetler Duve, Almanya'dan \aşar kemal e destek mektubu getirdi. (Fotoğraf. UĞUR GLNYÜZ) değil, sansürcü politikalanyla televizyon istasyonlan da yapı- yor. Böylece yazann çağdaş dünyadaki rolü, dramatik olarak değişti. Bu da demokrasi kavra- mına ters düşüyor. Yayımcılık yaptığım dönemde ortak yayım- cılık işinde de bulundum. Orne- ğin Salman Rüşdii'nün "Şeytan Ayetleri" adlı kitabı yasaklandı- ğında ben bunun bir takım yayı- nevleri tarafından ortak basilma- sı fikrini destekledim. Bunu da kitabı beğendiğim için yapma- dım. Yayımcılık özgür olmalı- dır. -1993 yılmda Srvas'ta yazarlar yakıklı. Bu ola\ı duyduğunuzda neler düşünmüştünüz? DUVE - Bu dehşet verici bir olaydı. Sıvas katliamı. Türki- ye'yi, 19. ve 20. yüzyıl Türk ay- dın tarihinin bulunmaması gere- ken bir boyuta soktu. Sıvas ola- yını Cezayir ya da Jran'a benze- tebiürsiniz. Birde Osmanlı kül- tür tarihine bakın. Sıvasolayıke- sinlikle Osmanlı kültür tarihi ve modern Türkiye tarihine ters düşmektedir. Düşünün, Türkiye öyle bir ülkeydi ki 1930'larda Nazi zulmünden kaçan Alman aydınlan \e bılım adamlan Tür- kiye'ye sığınmışlardı. Avru- pa'nın gözündeki Türkiye imajı buydu. Sıvas katliamı Türklüğe uymayan bir terör hareketidir. - Peki sizce Türkiye neden bu- gün bu ceüskiyi yaşıyor? DUVE - Bence çağdaşlık ıs- tikrar gerektiriyor. Birinci Dün- ya Savaşı'ndan sonra koskoca Osmanlı tmparatorluğu dağılın- ca istikrarsız bir modemlik süre- cine girildi. Kemalistlerin modernlik an- layışı Türkiye'nin gündelikger- çeklerine pek uymuyordu. Ger- çekler arttıkça yasal söyiemler de sertleşti. Böylece modernlik yanlılanyla gündelik gerçekler arasındaki aynm iyice artmaya başladı. Modernlik istikrarsa o zaman Kürtçe şarkı söylemek isteyen bir insana bu istikrarı sağlamak lazım. Ben ülkenizle ilgili bir uz- man değilim. Ama gördüğüm kadanyla Türkiye için en büyük tehlıke herkesin Atatürk'ü kul- lanmaya çalışmasıdır. Askerler de Kemalist ideolojiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan birta- kım sağcılar da Atatürkçü ol- duklannı iddia ediyorlar. Gayet gerçekçi bir ideoloji yanlış kul- lanıhyor. Ben Kemalizmin temelsel il- kelerine hayranlık duyuyorum, ancak bunlann gündelik siyase- te uygulanışlannda yanlışlıklar yapıldığını düşünüyorum. Pek çok kişi ve farklı kesimler bu il- keleri kendi amaçlan doğrultu- sunda kullandılar. Bu yanlışlık- lar insanlann tepkılerine neden oldu. Sonuçta birtakım insanlar- da modern Türkiye'nin daha farklı olması fikri gelişti. - Anlatbğınız bağlamdaki mo- dern lürkhe'de tslam kökten- dinciliğinin giderek güç kazan- masını nasıl izah edhorsunuz? DUA'E - Bu da güvensiz bir çağdaşlaşmaya gösterilen bir tepkidir bence. Buradakaygılar. korkular, gençlerin görüşleri bir- takım amaçlara alet edilmiştir. Bu da yine bir istikrar sorunun- dan kaynaklanmaktadır. Dünya- da pek çok kişi tam anlamıyla la- ik, dinden soyutlanmış bir dün- ya fikrini kabul edememektedir. Ben tslam köktendincilerini bağnaz komünistlere benzetiyo- rum. Bağnaz komünistler Marks'tan bir, Stalin'den iki, Le- nin'den belki bir cümle belleyip onu kullanırlardı. îslam kökten- dincileri de böyle... Kuran'ı bilmiyorlar. Belki bir- kaç sure okumuşlardır. Döne dö- ne bunu söylüyorlar. özetle an- latmam gereîcirse ben İslam köktendincilerinin gerçek, ina- nan Müslümanlar olduklannı zaten hiç düşünmüyorum. İslam köktendincileriyle konuşmak kadar sıkıcı bir şey olamaz. Çün- kü onlar Müslümanlığı bir din değil. bir ideoloji olarak kabul edivorlar. BİR BAKIMA SERVER TANİLLt Bayram Gelmiş Neyime... Yazımın başlığı, yanık bir Anadolu türküsünün ilk dize- sidir. Acılı bir çıkışın arkasından, "anam anam garibem" diye inler ve derdini, bir başka hüzünlü dizeyie açıklar: Kan damlaryüreğime Çoğu türkülerimiz gibi içini burkar insanın o da... Ne var ki bayramlar acıları haykırmanın günleri değildir. Tersine, anılmaya deger bir olgu onuruna, toplumun bi- reylerini bir ortak duygulanış içine sokmak, bir "kamusal şenWc" yaratmak içindir onlar. "Bayram etmek", "bayram havası" gibi, dilimizdeki kimi deyimler, işte bu sevinç or- tamını belirtirler. Ama ne sevinç! Ünlü Flaman ressam Baba Bruegel'in Köyiülerin Dan- s/ adlı tablosunu -bir ansiklopedide de olsa- görmüşsü- nüzdür. Sanatta bayramı dile getiren en güzel eserlerden biridir o. Sözünü ettiğimiz coşkunun baş döndürücü kı- vamını seyretmek için, bir kez daha açıp bakar mısınız o resme lütfen! Acıya, hele kötümseriiğe yer yok bayramda, olmamalı da. Ne var ki, benim aklım o türküye takılı bugün: Bayram gelmiş neyime Kan damlar yüreğime Ama nasıl kan damlamasın efendim!.. İçinde yaşadığımız dünyanın insana kasvet verici orta- mını hatırlatmak istemiyorum. Dengesizlik, güvensizlik, çözülüp tükeniş, acımasızlık, dahası kalleşlik adım başın- da. Her şey bir yana, Bosna-Hersek'te şu son haftalarda olan-biteni getiriniz gözlerinizin önüne. Uzmanlar, banş umutlarının giderek azaldığı gergin ortama bakıp, yakın- da olabileceklere dikkatleri çekiyorlar. Ürpertili bir bekleyiş içindeyiz. Ne yazık, yapabıldiğimiz sadece bu! Kan damlamaz olur mu yüreginize!.. Ya Türkiye? Nice güzel zamanlannı gördüğümüz ülkemizin, getiri- lip tıkıldığı şu nankör koşullar içindeki çırpınışına bakınız! Yüzde 150'ye varan enflasyon büyük yığınları yerden yere vururken, bu işin kaymağını yiyen bir azınlık da olsa gerektir. Bugünkü bayramın tadını, vur patlasın çal oyna- sın çıkaracak olanlar da onlardır. Demek ki, sınıfsal uçurumların ülkesidir Türkiye. Nasıl yüreginize kan damlamaz olur!.. Böylesine ürkütücü bir ortam, sol düşüncede olanlar kitleler arasında ağırlıklannı koymuyor ya da koymayı be- ceremiyorlarsa, her türlü genciliğin kolayca ava çıkacağı birprtamdır. Ülkemizde çıkmıştır da. Vicdanlarda kalması gereken bir duygu, toplumu kur- tarma mesajına dönüştürülmüş ve Allah adına politika arenasına sürülmüştür. Hinogluhin, orucunu bozacağı rf- tar sofrasını bile, malını pazarladığı bir bezirgân vitrinine çevirmiş, medyanın ışıklan altında sıntan suratıyla, bıyık altjndan gülerek bakmaktadır topluma. Üstelik devlet de arkasındadır onun. Bütün olanaklarıyla, başta da egitimiyle... llerici gençlığin karşısında, vaktiyle milliyetçi faşist mi vardı; şimdi şeriatçı gerici de eklenmiştir ona ve polisi de terkisine alıp inancı adına saldırıp durmaktadır. Üniversitedeki son kaynaşmaya ne ad vereceksiniz? Gençliğin içine kadar sokulan bu ifrite tjakıp, yüregini- ze kan damlamaz da ne olur!.. ^ Bitmedi: Devlet, anayasasıyla, kanunlanyla bütüh çağ- daş ölçütlere sırtını çevirerek, tüm aydınlannın karşısına dıkilmiştir: Siz şu anda ağzınızdaki lokumun ya da akide- nin -eme çığneye- tadını çıkanrken, aralannda Ismail Be- şikçi, Fikret Başkaya, Haluk Gerger, Mehdi Zana, Yıl- maz Odabaşı gibi yazarlar ile gazetecı ve sanatçılann da bulunduğu tam 103 kişi, "düşünce suçlusu" olarak, ül- kemizin cezaevlerinde, sevdiklerinden uzakta geçirmek- tedirler bayramlarını. Özgürlüğün ve demokrasinin bir parça anlamını bilen- ler, buna bakıp utanç duymaktadır. Ama Türkiye, parlamentosuyla, hükümetiyle, kısacaa devlet olarak utanmamaktadır bundan. Bütün bu olup bitenler karşısında, bayramınız zehir- zıkkım olmaz da ne olur!.. Ve nasıl kan damlamaz yüre- ginize sevgili okurlanm!.. Bu soruları ben kendime sorup duruyorum. Öyle olduğu için de, bayram gelmiş neyime!.. Milli Savunma Bakanı Colhati: Sınırdaki hareketlilik, PKK'ye yönelik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Türkiye'nin Kuzey Irak'a harekâtta bulunmak için askeri birliklerini kaydırmaya başladığına ilişkin haberler. Milli Savunma Bakanı Mehmet Gölhan tarafından yalanlandı. Milli Savunma Bakanı Gölhan, sınırlardaki hareketliliğin, PKK'nin sızmalannı engellemeye yönelik, normal 1 güvenlik önlemlerinin : alınmasından ibaret ' olduğunu söyledi. j Genelkurmay Başkanlığı, I Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki birliklerde >aşanan hareketliliğin, "Olağanüsrü Hal Bölgesi'nde her dönem yapüan birük değiştirmeler nedeniyle gerçekleştirilen * intikallerden kaynaklandığını' 1 bildirdi. KONUK YAZAR D R . ALEV C O Ş K U N Eski Bakan ve Milletvekili T V kanallanndan birinde yapılan bir açıkoturumda sosyalizm, sosyal de- mokrasi. demokratik sol kavramlan birbirine kanştı. Özellikle demokra- tik sol kavramının Marksizm ve sosyal demok- rasi ile bağlan ve aynlık noktalan üzerinde du- ruldu. Sayın Ecevitise "sokruluğunun sorgulan- dığı" bir ateş hattında kaldı. Daha sonra yazılı basında kimi yazarlar sos- yal demokrat partilerin Marksist solla ilişkile- ri, Marksist kökenden gelmeyen solun sosyal demokrat olup olamayacağı gibi konular üze- rinde düşüncelerini açıkladılar. Öyie görünü- yor ki, en azından kavramsal planda bir karma- şa yaşanmaktadır. Bu nedenle konulan bir kez daha irdeleyip kavramlan yerli yerine oturtmakta yarar var- dır. Sol düşünce, insanlık tarihi kadar eskidir Öncelikle net bir biçimde belirtmeliyiz ki, sol düşünce öğretisini Karl Mant'la başlat- mak yanlıştır. Sol düşüncenin tarihi, insanlık tarihi kadar eskidır. Toplumdaki adaletsizliklere, insanla- nn sömürülmesine, eşitsizliğe karşı bir tepki olarak ortaya çıkan sol düşüncenin temel de- ğerleri ilk çağlara, hatta ilk din kitaplanna ka- dar uzanır. Karl Mare'tan dört yüzyıl önce I5'inciyüz- yılda yaşayan Thomas More (1478-1535), Önce kavramlar üzerinde anlaşalım "Malın, mülkün kişisel hak olduğu, her şeyin parayla ölçüklüğü bir yerde, toplumsal adalel hiçbir zaman gerçekleşemez" diyordu. More ünlü yapıtı "Utopia"sında düşündekı sosyal, ekonomik, siyasal düzeni açıklar, o düzende özel mülkiyete yer vermez. Thomas More'dan da önce yaşayan Simav- na Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin (1358-1420) "Varidat" (kapitaLgelirler) adlı yapıtıyla \e ortak mülkiyeti savunan öğretileriyle Osman- lı toplumunda bir halk ayaklanmasına yol aç- mıştı. Nâzım Hikmet'in "Şeyh Bedrettin Des- tanı"nda budeğerleri öne çıkarması ve göriiş- lerini de bu bağlamda belirtmesi rastlantı de- ğildi kuşkusuz. XVIII. yüzyıla gelindiğinde zaten Fransız büyük devrimi (1789) patlak vermiş, sosyal ekonomik ve siyasal olaylartarihinde başlı ba- şına bir deprem olmuştu. Fransız Devrimi, liberal-bireyci düşünceyi ön plana çıkarmış, bireylerin yasa önünde eşit- liği ilkesinin yaşama geçırilmesiyle toplumla- nn tüm sorunlannın çözümleneceğine inanıl- mıştı. Fransız Devrimi'nin düşünce adamlan, sa- nayileşmenin gelişmesiyle ortaya çıkan top- lumsal çelişkilen görememişlerdi. Özellikle 19'uncu yüzyılın başlannda, kapitalist düze- nın yarattığı ekonomik ve sosyal çalkantılar (özellikle 1848 işçi hareketleri), çalışanlann yoksulluk içine düşmeleri, düşünürleri, kapi- talist düzenin eleştirisini yapmaya zorladı. Sol düşünce tarihinde "Utopyan Sosyaüst- ler" adı verilen Fransız Babeuf, Ingiliz Robert Owen, Fransız Saint-Simon, Proudhon, Baku- nin, L/Ouis Blanc, Alman Rodbertus, Lassalle gibi düşünürler yepyepi fikirler ileriye sürü- yorlardı. Bu düşünürlerin çarpıcı olan ortak yanı, hepsinin "kapitalist düzene, liberal ekonomi- ye, başkalaruu sömürmeye varan bire\ciliğe" karşı oluşlandır. Hepsi özel mülkiyeti, üretim araçlan yönünden reddetmektedirler. Hepsi, sosyal adaletin ve sınıfsız bir toplumun ger- çekleşmesini istemektedirler. Karl Marx, (1818-1883) tüm bu düşüncele- rin daha da güncelleştiği süreçte, sadece eko- nomik ve siyasal bir program değil, sistema- tik bir dünya görüşü, evresel boyoıtta bir ku- ramsal sistemi oluşturdu. Kendinden önce ge- len felsefi, sosyal. siyasal ve ekonomik düşün- celerden esinlendi. Bu düşünceleri bilimsel bir sistem içinde tamamlayarak bir senteze ulaş- tırdı. Bu nedenle Marksızme "Bilimsel Sosya- lizm" adı verilir. Hatta o dönemde Marx'ın fi- kirlerini savunan siyasal partiler "sosyal de- mokrat" ya da "işçi partisi" adını kullanırlar- dı (1. ve II. enternasyonallerde). Markizme karşı ilk ciddi eleştiri, 1900'lü yıllann başında, kendisi de bir Marksist ve sosyalist olan Eduard Bernstein'dan geldi (1850-1932). Ona göre, sınıf mücadelesine dayanan tarih- sel materyalizm anlayışı yanlış değildi, ama yeni gelişmeler karşısında gözden geçirilme- liydi (revize edilmeliydi). Bu nedenle Bems- tein, sosyalist çevreler tarafından "revizyo- nizm"le suçlanırken, sonralan sosyal demok- ratlann babası olarak kabul edilmiştir. Geiişmekte olan ülkeler Sosyal demokratlann Marksist kökenden geldiği savı da aslında bu fikirleri ilk ortaya atan Bernstein'ın Marksist olmasından ve Marksizmi "revize" etmek istemesinden kay- naklanmıştır. Böylece özellikle iktidara geliş metodunda ihtilalci yol yerine, genel oya dayalı, siyasal özgürlüklere saygılı evrimci yolun benimsen- mesi, özellikle Avrupa'da sosyal demokrat par- tiler için kuramsal bir temel oluşturduğu gibi, gelişmelerine de olanak tanımıştır. Batı 'da bu süreç yaşanırken, geiişmekte olan ülkelerde sol düşünce ve oluşum nasıl gerçek- leşiyordu? Bu toplumlarda siyasal gelişme tam değil- di; sanayi devrimi yapılmamıştı; işçi sınıfi ve burjuva oluşmamıştı; emek-sermaye çelişkisi belirleyici özelliğiyle ortaya çıkmamıştı. Böy- le toplumlarda, sol hareketler ve düşünceler üreten siyasal partilerin gelismeleri Batı'dakı gibi kesın çizgiler taşımazlar. Böylesi partile- rin sosyalizm öğretisinden etkilenmesi doğal- dır: ama ille de Marksist olmalanna gerek yok- tur. Kaldı ki Marx, kendisi bile şabloncu değil- di. Diyalektik yöntemin gereği olarak her an toplumsal gerçeklerin değişti ğine ınanıyordu. Daha sonralan Marksist düşünce öğretisinde, Marksist partiler için bile her ülkenin özgün koşullanna göre özgün ve değişik modeller öngörülmektedir. Asnn başlannda Avnıpa'da yaşanan top- lumsai ve sosyal gelismeleri 60 yıl - 70 yıl sonra yaşayan bizim gibi bir toplumda, bir par- tinin sosyal demokrat adını alırken, Marksist gelenekten gelmesinin şart olmadığı açıktır. Kendisini demokratik sol ya da sosyal de- mokrat ilan eden ve nitelendiren bir siyasal partinin "hangjgetenekten" geldiğinden ziya- de. "hangi sınıfın çıkarlannı" ön planda tuttu- ğu önemlidir. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle