28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 1995 CUMA 10 DIZIYAZI ArnavuÛuk'un umudu 'empetyalizm'insermayesinde • Tann bir gün Avrupa'yı . gezmeye gelmiş. Yarattığı günden bu yana neler değiştiğini görmek istiyormuş. Gittiği her ülkede hayretten hayrete düşmüş. "Allah allah, amma da değişmiş buralan" demiş kendi kendine. Sonunda Amavutluk'a gelmiş ve keyifle gülmüş, "Oh be" demiş, "burası hiç ; değişmemiş. Nasıl t yarattıysam öyle!.." • Arnavutluk'taki geri ekonomik yapı 1948'e kadar Belgrad . desteğiyle, 1960'a ' kadar Moskova ve : 1978'e kadar daPekin desteğiyle yürüdü. 1978'den itibaren Enver , Hoca ülkenin dış dünyayla son bağlarını da kesti ve Arnavutluk, Avrupa'nın göbeğinde, tümüyle içine kapanmış bir ülkeye dönüştü. Arnavutluk tam bir ekonomik çıkmaz içinde bulunuyor. Ülkede halen aylık ortalama ucret 40 ila 50 dolar arasında. Bir '4.Dünya' ülkesiArnavutluk'ta, hele bugünlerde ay- dınlar arasında bir fıkra pek gözde: Tann bir gün Avrupa'yı gezmeye gelmiş. Yarattığı günden bu yana neler değiştiğini görmek istiyormuş. Gittiği her ülkede hayretten hayrete düşmüş. "Allah allah, amma da değişmiş bura- lan" demiş kendı kendine. Sonunda Amavutluk'a gelmiş ve keyifle gül- müş, "Oh be" demiş. "burası hiç değiş- memiş. Nasıl yarattrysam öyle!-' 1 Fıkra gerçeği büyük ölçüde yansıtı- yor. Bugünkü Amavutluk'u bile. 2. Dünya Savaşı'ndan önce de sonra da Arnavutluk Avrupa'nın en geh ta- nm ülkesi olarak tanınıyordu. Kimile- ri için henüz feodalizmin bile tam ola- rak gelişmediği bir kabileler ülkesiydi. Bugün ülkenin dağlık iç bölgelerinde egemen güç, hâlâ büyük aileler. Bir başka gösterge: Bugün (1991 verileri) Arnavutluk'taki cinayetlerin yüzde 40'mın nedeni kan davası. 50 yıla yaklasan bir sosyalizm dene- mesınden sonra ülkenin geriliğinin de- ğişmemesi acı. Ama gerçek de bu. Slstemin hırçın çocuğu Arnavutluk, bılindiği gibi 1945'ten sonra girdiği sosyalizm denemesinde her zaman "sistemin hırçın çocuğu" olarak kaldı. Arnavutluk'taki sosya- lizm denemesinde zaten bir tuhaflık vardı. Henüz feodal toplum aşamasında bile olmayan bir ülkede, doğası ve ta- nımı gereği kapitalızmden ileri birüre- tim biçimi olan (olması gereken) sos- yalizm kuruculuğuna geçmek, başlı başına bir teorik tartışma konusu. Ve bu, bu dizinin konusu değil. Arnavutluk 1992 yılında dahi üreti- min yüzde 52'si tanma (hem de maki- neli olmayan tanma), yüzde 32'si ise sanayi ve inşaat sektörüne dayalı bir ülke. Sözünü ettiğimiz yüzde 32'de in- şaat sektörü belirleyıci: Yüzde 61. Ge- ri kalan için sanayi terimi kullanılıyor. Ama Enver Hoca'nın prestij projesin- den başka bir şey olmayan, "Partinin Çeliği" adlı ünlü sanayi kompleksini bir yana bırakırsak sadece tanm araç- lan sanayiinden söz edilebilir. Bir mik- tar da kimya sanayiinden. Dış destek bttince... Bu geri ekonomik yapı 1948'e kadar Belgrad desteğiyle, l960'i kadar Mos- kova ve 1978'e kadar da Pekın deste- ğiyle yürüdü. (Burada yürüınekyerine ayakta kalmak fiıli daha doğru olacak galiba). Bunlar güçlü desteklerdi. Arnavut- luk'un gereksinimi olan tüketim malla- n, petrol, elektrik enerjisi sudan ucuza veriliyor, yetersiz ve kalitesiz ihraç mal- lan dünya fiyatlannın, hatta sosyalist sistem içi fiyatlann çok üstünde satın ahnıyordu. 1978'de son müttefık Çin'le de ara açıldı. Enver Hoca Arnavut- luk'un dış dünyayla son bağlannı da kesti ve Arnavutluk, Avrupa'nın göbe- ğinde, tümüyle içine kapanmış bir ül- keye dönüştü. Taa Enver Hoca'nın ölümüne kadar. Enver Hoca'nın ardılı Ramiz Ana 1990'da bu kaskatı sistemde ürkek bir dönüşüm başlatmak zorunda kaldı. En küçük üretim birimine kadar tümüyle devlet ya da (devletin tam güdümünde) kooperatif mülkiyetme dayalı ekono- mide, yüzde 20 oranında bağımsız ta- nm işletmeleri kurulması ve kimi ışlet- melerde üreticilerin kararlara katılma hakkı tanıdı. Arnavutluk Emek Partisi'nin seçkin- len bu uygulamalan bile "ihanet" ola- rak nitelemekte ne geciktiler ne durak- sadılar. Arnavutluk halkmda ise bellt belırsız bir hoşnutluk gözlendi. Ne de olsa bırkaç küçükbaş hayvan, özellikle kümes hayvanlan besleyebilecekler, 0.5 S05TWİZİMIIKAPİTAÜZM! OÖHÜ? (Doğu Avrupo'da özelleştirme) 6 • Arnavutluk'ta liberalizm rüzgârının esmeye başladığı 1991 yılı, ekonomik yıkımın en dibe vurduğu yıl olarak kabul ediliyor. O yıl sanayi üretimi bir önceki yıla oranla yüzde 60 geriledi. Daha önceki yıl yarısı işlenen ekilebilir toprakların 1991'de üçte ikisi işlenmeden kaderine terk edildi. Arnavutluk'ta 1991 verilerine göre çalışabilir nüfusun kentlerde yüzde 70'i, kırlarda ise yüzde 40'ı "işsiz" olarak kayda geçirilmiş durumda. Böyle olunca da Arnavutlar için tek çıkar yol ülkeden kaçıp, bir Avrupa ülkesine sığınabilmek oluyor. hektara kadar sahıp olabilecekleri "özel mülk" topraklannda yetiştırdiklerini pazara sürebileceklerdi. Yama dikis tutmuyor 31 Temmuz 1991 'de "Sosyalist Halk Cumhuriyeti Amavutluk'ta Yabancı Sermave Yatınmlannın Korunmasına İlişkin 7406 Sayıh Kararname" yayım- landı. Onu 7407 sayıh yabancı serma- ye ıle ortak gınşımler (joint ventures) kurulmasına ızin veren kararname ız- ledi. Altı ay sonra, Ocak 1991"de Ar- navutluk Hükümeti, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'na ka- tılmak için başvurdu. Ekım 1991 'de de Arnavutluk bu iki büyük "emperyalist finans merkezi''nin üyesı oldu. Bütün bu gırişımlerle dahı ekono- mik enkazı düzeltmek mümkün ola- madı. Kaçınılmaza benzeyen huzur- suzluk, ilk 1990 Aralığı'nda öğrenci gösterileriyle patlak verdı. Öğrenciler "Diktatörlüğeson" sloganlan ıle soka- ğa dokülduler. Alia önderlığındekı tek parti rejımi dırenemedı ve ülkede çok partililığe geçildı. Tıp doktoru Sali Be- risha, Şubat 1991'de Arnavutluk De- mokrat Partisi'ni kurdu. Devlet partisi (Arnavutluk Emek Partisi) ile yeni ku- rulan lıberal parti arasındakı siyasal çe- kışmenın ilk raundu 1991 Nisanı'nda oynandı. Oylann yüzde 56.2'si devlet partisinin, yüzde 38.7'si de Arnavut- luk Demokrat Partisi'nin oldu. Ancak Arnavutluk'un sorunlan siyasal ma- nevralarla ve hükümet değişiklikleriy- le çözülecek gibi değildi ve değil. Ni- tekım bu ikı partinin koalisyonu sıra- sında çıkanlan bir dizi yasa ve karar- name. buza yazılan yazı. ateşe damla- tılan su kadar etkilı oldu. Toprakta özel mülkıyeti 0.5 hektardan 2.2 hektara çı- karan vasa. 1991 sonuna kadar ülke topraklannın yüzde 70'inin halka da- ğıtılması bu dönemde gerçekleşti. An. .ık dev letçe sağlanacağı ilan edı- len tanm aı. ;lar' gübre % e sulama dü- zeneklen çoktan tasfıyc; edilmiş ya da ekonomik yaşamlarını doldurmuştu. Toprağa kavuşan(?) Arnavut çiftçıler. babadan kalma \ öntemlerle ışe devam etmek zorunda kaldılar. Oysa ülke eko- nomisinin canlanması, ekonomik dar- boğazın aşılması umut edilmekteydı Ama artık yama dikiş tutmaz olmuştu. Arnavutluk'ta güvenilır hıçbir ısta- tistik veri bulunamıyor. 3 milyonluk ül- ke nüfusu bile tahminden ibaret. Ancak Arnavutluk'ta liberalizm rüzgânnın es- meye başladığı 1991 yılı, ekonomik yı- kımın en dibe vurduğu yıl olarak kabul ediliyor. O yıl sanayi üretimi bir önceki yıla oranla yüzde 60 (doğru okudunuz: yüz- de altmış) geriledi. Daha önceki yıl ya- nsı işlenen ekilebilir topraklann 1991'de üçte ikisi işlenmeden kaderi- ne terk edildi. Çalışabilir nüfusun kent- lerde yüzde 70'i, kırlarda ise yüzde 4O'ı "işsiz" olarak kayda geçirildi. Avrupa Parlamentosu, ülkede bir ekonomik yıkımdan değil, bir yok oluştan söz edılmesi gerektiğini sapta- dı ve Arnavut yurttaşlannın öteki Batı Avrupa ülkelenne göç etmelerini önle- yen yasağı kaldırdı. Sonuç, nüfusun yüzde 12'si ülkeden kaçtı. Çoğunluk Italya ve Yunanistan'a, bir bölümü de Almanya ve Hollanda'ya geçti. Göç dalgasının bitmeyeceği an- laşılınca Avrupa Parlamentosu'nun ka- ranna rağmen Avrupa Bırliği ülkeleri ilan edilmemiş bir göç yasağı koydu- lar. Nitekım sadece 1994'te ve sadece Yunanıstan ile Italya. 28 bin 'illegal' Arnavut göçmenı ülkelenne geri yolla- dı. umut 'emperyalizm'in sermayesinde Ülkede harekete geçınlebılecek hıç- bir sermaye birikimi yok. Ülkenin ne- redeyse tek sanayi kuruluşu "Partinin Çeliği" kombınası 1991 sonunda tü- müyle çürümeye terk edildi. 12 bin iş- çisine yol venldi. Benzeri kaderi ülke- nin öteki sanayi kuruluş(cuk)lan da bö- lüştü. 400 bin işçı kırsal kesime göç et- ti. 1992'de yenilenen seçımlerde dev- let partisi (Arnavutluk Emek Partisi) acı bir seçim yenilgısı yaşadr Oylann yüzde 25.7'sini alabıldi. Arnavutluk Demokrat Partisi ise yüzde 62.1 oy topladı. Salı Berisha devlet başkanlığıru üstlendi. Başbakan- lığı da Aleksander Meksi.Tek başına hükümet kurabılecek guce enşen Be- nshanın partisi bir dızi köklü ekono- mik önlem aldı. Ancak bu kararlan, bu yazı dizisin- de sergıledığimiz "özelleştirmeönlem- leri" çerçevesınde değerlendırmek zor. Bunlar daha çok dibe vurmuş ekono- miyi ayağa kaldırmak için tek umut ka- pısı olan yabancı sermayenin ülkeye girmesinı sağlayacak özendirici (bunu "teslim ohıcu" diye de kavrayabılirsi- niz) kararlardı. Istatlstlk veriler yanıttıcı Salt istatıstik venlerle bakılırsa, bir başandan söz edilebilir. 1991"e göre 1993'Te gayrisafı yurtiçi üretımde yüz- de 11 'lik bir artış sağlandı Ancak taban alınan 1991 her şeyin hemen hemen dibe vurduğu bir yıldı. Yani yüzde 11 artış değil, "mutlak de- ğer olarak sıfirdanmutlakdeğer olarak ll'eyüksetaıe" gibi galiba ekonomı dı- şı bir değerlendirme yapmak gereke- cek. Arnavutluk'ta 1993 sonu itibanyla 150 dolayında orta ve küçük işletmede yabancı sermaye ile ortak girişimler oluşturuldu. Ülkeye akan (akabılen) yabancı sermaye 150 milyon dolardan ibaret. Bunun yüzde 53'ü Italyan, yüz- de 20'si Yunan kaynaklı. Geri kalanla- n da Alman. Amerikan, Avusturya ve Türk sermayedarlarca sağlanmış du- rumda. Yani çok çok yetersiz. Bu yüzden 1993 Kasımf nda yeni bir Joınt Ventu- res (ortak gırişim) Yasası çıkanldı. Bu yasayla yabancı sermaye ortaklıklan ile yüzde yüz yerli kunıluşlar tümüyle eşit haklarla donatıldılar. Ama yaban- cılann toprak ve bina mülkıyeti edin- mesi hâlâ serbest değil. Ancak bu yasağın kaldınlması da sa- dece bir zaman sorunundan ibaret. Yoksulluğun alt sınırımn da altında Bütün bu ekonomik operasyonlann sonucu umut kıncı. Ülkede halen aylık ortalama ücret 40 ila 50 dolar arasın- da. 1994 yılı ekonomik hedeflen ara- sında bel bağlanan sektörler, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çöküntü- nün göstergesi gibi: lon ve Adria deni- zi kıyılannda tunstik tesislerin işletıl- mesi; yüksek yanma değerlı lınyit ve benzen fosil artığı enerjı kaynaklan- nın işletılmesu metal ıçeren ve ıçerme- yen maden rezervlennın işletilmesi. Arnavutluk halkı bugün serbest pi- yasaekonomisinin şokunu yaşıyor. Li- beral ekonomi yandaşı Başkan Beris- ha, bunu "zonınlu bir şok terapi" diye nitelıyor. 1991 Kasımı'nda kurulan, hemen yasaklanan ve o yüzden yeraltına inen Arnavutluk Komünıst Partisi, aynı uy- gulamalan "Yüksek düzeyde anavata- na ihanet ve emperyalizmin gönüllü ajanhğT olarak adlandınyor. Ozelleştirme ve yabancı sermaye or- taklığının olanaklanndan yararlanabı- len ve çoğunluğunu. zamanında kilit görevlerde bulunmuş Arnavutluk Emek Partisi yöneticilerinin oluştur- duğu küçük. çok küçük bir azınlık ise durumdan memnun gibi Nitekim 1990'da sıfir olan özel otomobil sayısı 1994 kayıtlanna göre 60 bıne ulaştı. Bu arada son bir not: Enver Hoca'nın ölüm yıldönümü ilk kez bu yıl resmi devlet töreniyle kutlanmadı. Yarın: Doğu Avrupa ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Filler Gidecekler Bugün bayram, güzel biryazıyla kutlamak ıstıyorum okur- lanmı. Ama kolay değil, her gün her saat neler yaşıyoruz! Neler yaşanıyor ülkemizde! Yıllar, on yıllar boyunca hiç ya- şanmayan olaylar. Cumhuriyet kuşakları ilk kez böyle bir ramazan yaşadı sanırım. TV kanallarında dualar, takkeler, iftar sofralanndan görüntüler, şeriat özlemiyle konuşanlar, laikliğe, cumhuriyet ilkelerine saldıranlar, sonra üniversite- lerde yaşanan olaylar, oruç tutmayan öğrencileri bıçatda- yanlar! Sayın Demirel'in seçim kürsülerinde söyledikteri çınlıyor kulağımda: "Inananlara da inanmayanlara da say- gı" diyordu! Saygı bir yana, saygısızlık kana bulanıyor. Yıllar geriye mi ileriye mi gidiyor? 1950'li yıllarda Istan- bul'dan Antalya'ya bir araba yolculuğu yaptım. Amerikalı bir kadın diplomat, bir Ingiliz kadın, bir de ben. Ramazan ayı. İlk durak Ankara, kimi politikacılar yolculuğu sakınca- lı buluyor, yolda tatsız bir olay yaşamamızdan kuşku duyu- yor. Bendegülüyorum. "Tatsızbir olay yaşarsak siz sorum- lusunuz" diyorum. Ankara'dan sonra ilk durak Konya, bir lokantaya girdik. Ingiliz arkadaş şarap, Amerikalı bira iste- di. Türkçe konuşuyoruz. Garson terslenmedi hiç, içkileri ge- tirdi. Dostça konuştu bizimle. Antalya, Alanya kıyılanndaki lokantalarda da benzer davranışlar. Oysa şimdi neler ya- şanıyor! Peki, geçmiş yıllarda oruç tutmak yasak mıydı, ev- lerde iftar sofralan kurulmaz mıydı? Böyle bir yasak anım- samıyorum, oruç tutanlar, iftar edenler, sahura kalkanlar her zaman var, ama oruç tutmayanlara saygı, hoşgörü de var. Hoşgörü Yılı'nı öneren bir ülke olmakla övünüyoruz, ama hoşgörüden yoksun davranışlar alabildiğıne değil mi? Hoş- görü nedir, bir sevgi ürünü değil mı? Oysa sevmeyi bilmi- yoruz yeteri kadar! Sevgisizliği yaşıyoruz tepeden tırnağa, hayli düşündürücü boyutlarda... Kanlı olaylar böylesine tır- manırken insan sevgisinden söz edebilır miyiz, rahat bir so- luk alamazken çevre sevgisinden söz edebilıyor muyuz, do- ğal güzelliklerimiz, tarihsel, kültürel varlığımız yok oluyor hız- la. Seyirci kalarak sevmekten söz edebilir miyiz? • • • Sivrihisar'ı bilıyor musunuz, benim çok sevdiğim bir do- ğa parçası ülkemizde. ören'e giderken durur bakanm, hay- ran seyrederim sivriliklerini. Antık kentler var etekJerinde, Pessimus, Zeyköy kentleri, ilk Hıristiyanlar bannıyor bu siv- ri dağlarda. Sonra Balıkdamı var, gölde balıklar, kıyıda ya- banördekleri, renk renk kuşlar. Karahisar kaplıcalan da Siv- rihisar'da, sonra Nasrettin Hoca'nın doğduğu Hortu Kö- yü, Yunus Emre Köyü. Çevreci dostlanmın uyansıyla Sivrihisar'ı hüzünle düşü- nüyorum şimdi. Çünkü Eskişehir - Sivrihisar ve Kaymaz'da siyanürle altın aramaya izin veriliyor. O güzel sivrı kayalar da düzlenecek belki. Her yıl haziran ayında düzenlenen Nasrettin Hoca Şenlikleri'nde ağıt yakılacak artık, zehirle- nen bir köye şenlik değil, ağıt yakışır ancak! Eskişehir Üni- versitesi bu konuda ne düşünüyor acaba? Altın madeni bu bölgenin yaşamını yeşertecek mi solduracak mı? Soruyu bilimin ışığında, dünyadakı deneyler doğrultusunda yanıt- lamak gerekıyor. Amerika'da neler yaşanıyor, yaşananlann faturası nasıl ödeniyor sonra! Sormayanlar bu ülkeyi ger- çekten seviyor mu acaba? Dağlann, göllerin, denizlerin, kuşlann, balıkların, insantann yaşamını solduraraksevgiden söz edilebilir mi? Sevgıden söz etmek için ölümcül proje- lere ödün vermemek gerekir her şeyden önce. ödün ve- renleri iyi tanımak, verilen ödünleri durdurmak, gerekli uya- ndan, tepkiden geri kalmamak zorunluluğu var. Bayram yazısında bu konuya değinmek hoşuma gifmi- yor, ama ülkemizJn gündemindekı sorunlardeğişmıyorbay- ram sabahında. O sorunlar gerçekçi çözümlere ulaşmadan bayram sevincı de yaşama sevinci de soluyor. Çevreci dostlanma uyanlan için teşekkür ediyor, çevremizi kirleten projeleri destekleyenlere de duyarlılık diliyorum.. • • • Siz bu yazımı okurken ben Sivrihisar'da olacağım belki. Antik, kentlerde dolaşacağız dostlanmla. Rastlarsak Sivri- hisar'ı Sevenler Vakfı'ndan Atila Şamdan ile de konuşu- ruz. Bir kuyumcu, ama siyanürle altın aramanın sakıncala- rına inanıyor. Halkını, doğasını altından daha çok seviyor. Akıllı bir kuyumcu, ülkesi zehirlenıp herkes başka yere göç edınce altın bilezikleri kim neylesin! Sivrihisar'dan Nasret- tin Hoca'nın köyüne de uzanırız belki, Hoca'yla söyleşiriz biraz, kim bilir ne öyküler anlatır bıze. O öykülerden biriyle sona erdiriyorum yazımı: Nasrettin Hoca'ya başvurup Tîmurlenk'in filinden yakı- nıyor halk. Fil, tanm alanlannı bozuyor. Insanlara rahat ver- miyor. Gidip Timur ile konuşmasını istıyorlar. Hoca hak ve- riyor, karar veriyor "Hadi gidelim " diyor. Önde Hoca, arka- da halk yola koyuluyor, Tîmurlenk'in çadınna doğru ilerli- yorlar. Çadıra yaklaştıkça bir, iki, beş, kalabalık azalıyor gi- derek, çadırın önünde yapayalnız kalıyor Nasrettin Hoca. Karşısında Timur: - Hoca ne istiyorsun? Hoca arkasına bakıyor: - Bir fil daha getir. Filler durmadan geliyor, ama gidecekler. Biz gönderece- ğiz. Umutsuz olaylara karşın mutlu olaylar da yaşanıyor ül- kemizde. Solduran ellere karşın yeşerten eller de var, çir- kinliklere karşın güzellikler üretenler, devlere karşı cüceler; paralan yok, güçleri yok, ama inançlan var; soluklanyla devlerden daha güçlüler, Hoca gibi yalnız kalmayacaklar, güzel bir bayram sabahına hep birlikte uyanacaklar. O bayramı şimdıden kutluyorum. BULMACA SOLDAN SAĞA 1/ Zurnalarda, kamış düdüğün bulunduğu lüleye takılan yuvarlak parça. 2/ Yapraklan sa- lata gibi yenen kokulu bir bitki... Dağkeçisi. 3/ Kadastro haritalann- da parseller toplulu- ğu... Eskı Yunan kent- lerinde pazar yerı. 4/ Büyük pilıç... Evcil ol- mayan hayvanlan vur- ma ya da yakalama işi. 5/ Nişas tayı parçalaya- rak şekere çeviren bir enzim. 6/ Bir gösterme sıfatı... Hayvanlara vurulan damga. 7/ Fı- nnda ekmek, börek, çörek çevir- meye yarayan bir tür kürek... Ba- kınn simgesi. 8/ Mezopotamya'da kurulmuş en büyük sitelerden bı- ri... Uğursuz. 9/ Pıyasayı dolaşa- rak bağlı bulunduğu şirket adına sipariş alan ya da müşten bularak mal satan kimse. YUKARIDAN AŞAĞrYA 1/ Pışmış hamurla yenen bir tür tavuklu çorba. 2/ Antil Adala- n'nda, özellikle Haıti'de yaşayan karaderililerin dini... "Altın kemer sıkmış ince belini/ - - - boylannı sarasım gelir" (Kara- caoğlan). 3/ Bilecen... Karakter. 4/Eski Mısır'da güneş tannsı... Türlü bitkılenn yaprak ve kabuklan ile kokulandınlmış acım- tırak bir ıçki. 5/ Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas zayıf- lığı. 6/ Yasal... Üflemeli bir çalgı. 7/Telefon sözü... Kakun da denılen kürk hayvanı... Bir nota. 8/îzmir'in bir ilçesi... Üç ay- larda medrese öğrencilerinın köyleri dolaşarak imamlık edip para ve erzak toplamalan. 9/ Bazı kâğıt oyunlannda. ortaya sü- riilecek parayı ödeyebilmek için her oyuncunun kendı önüne koyduğu toplam para... Damla hastalığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle