Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 1995 CUMA
10 DIZIYAZI
ArnavuÛuk'un umudu 'empetyalizm'insermayesinde
• Tann bir gün Avrupa'yı
. gezmeye gelmiş.
Yarattığı günden bu
yana neler değiştiğini
görmek istiyormuş.
Gittiği her ülkede
hayretten hayrete
düşmüş. "Allah allah,
amma da değişmiş
buralan" demiş kendi
kendine. Sonunda
Amavutluk'a gelmiş ve
keyifle gülmüş, "Oh be"
demiş, "burası hiç
;
değişmemiş. Nasıl
t yarattıysam öyle!.."
• Arnavutluk'taki geri
ekonomik yapı 1948'e
kadar Belgrad
. desteğiyle, 1960'a
' kadar Moskova ve
: 1978'e kadar daPekin
desteğiyle yürüdü.
1978'den itibaren Enver
, Hoca ülkenin dış
dünyayla son bağlarını
da kesti ve Arnavutluk,
Avrupa'nın göbeğinde,
tümüyle içine kapanmış
bir ülkeye dönüştü. Arnavutluk tam bir ekonomik çıkmaz içinde bulunuyor. Ülkede halen aylık ortalama ucret 40 ila 50 dolar arasında.
Bir '4.Dünya' ülkesiArnavutluk'ta, hele bugünlerde ay-
dınlar arasında bir fıkra pek gözde:
Tann bir gün Avrupa'yı gezmeye
gelmiş. Yarattığı günden bu yana neler
değiştiğini görmek istiyormuş. Gittiği
her ülkede hayretten hayrete düşmüş.
"Allah allah, amma da değişmiş bura-
lan" demiş kendı kendine. Sonunda
Amavutluk'a gelmiş ve keyifle gül-
müş, "Oh be" demiş. "burası hiç değiş-
memiş. Nasıl yarattrysam öyle!-'
1
Fıkra gerçeği büyük ölçüde yansıtı-
yor. Bugünkü Amavutluk'u bile.
2. Dünya Savaşı'ndan önce de sonra
da Arnavutluk Avrupa'nın en geh ta-
nm ülkesi olarak tanınıyordu. Kimile-
ri için henüz feodalizmin bile tam ola-
rak gelişmediği bir kabileler ülkesiydi.
Bugün ülkenin dağlık iç bölgelerinde
egemen güç, hâlâ büyük aileler. Bir
başka gösterge: Bugün (1991 verileri)
Arnavutluk'taki cinayetlerin yüzde
40'mın nedeni kan davası.
50 yıla yaklasan bir sosyalizm dene-
mesınden sonra ülkenin geriliğinin de-
ğişmemesi acı. Ama gerçek de bu.
Slstemin hırçın çocuğu
Arnavutluk, bılindiği gibi 1945'ten
sonra girdiği sosyalizm denemesinde
her zaman "sistemin hırçın çocuğu"
olarak kaldı. Arnavutluk'taki sosya-
lizm denemesinde zaten bir tuhaflık
vardı.
Henüz feodal toplum aşamasında
bile olmayan bir ülkede, doğası ve ta-
nımı gereği kapitalızmden ileri birüre-
tim biçimi olan (olması gereken) sos-
yalizm kuruculuğuna geçmek, başlı
başına bir teorik tartışma konusu. Ve
bu, bu dizinin konusu değil.
Arnavutluk 1992 yılında dahi üreti-
min yüzde 52'si tanma (hem de maki-
neli olmayan tanma), yüzde 32'si ise
sanayi ve inşaat sektörüne dayalı bir
ülke. Sözünü ettiğimiz yüzde 32'de in-
şaat sektörü belirleyıci: Yüzde 61. Ge-
ri kalan için sanayi terimi kullanılıyor.
Ama Enver Hoca'nın prestij projesin-
den başka bir şey olmayan, "Partinin
Çeliği" adlı ünlü sanayi kompleksini
bir yana bırakırsak sadece tanm araç-
lan sanayiinden söz edilebilir. Bir mik-
tar da kimya sanayiinden.
Dış destek bttince...
Bu geri ekonomik yapı 1948'e kadar
Belgrad desteğiyle, l960'i kadar Mos-
kova ve 1978'e kadar da Pekın deste-
ğiyle yürüdü. (Burada yürüınekyerine
ayakta kalmak fiıli daha doğru olacak
galiba).
Bunlar güçlü desteklerdi. Arnavut-
luk'un gereksinimi olan tüketim malla-
n, petrol, elektrik enerjisi sudan ucuza
veriliyor, yetersiz ve kalitesiz ihraç mal-
lan dünya fiyatlannın, hatta sosyalist
sistem içi fiyatlann çok üstünde satın
ahnıyordu. 1978'de son müttefık Çin'le
de ara açıldı. Enver Hoca Arnavut-
luk'un dış dünyayla son bağlannı da
kesti ve Arnavutluk, Avrupa'nın göbe-
ğinde, tümüyle içine kapanmış bir ül-
keye dönüştü.
Taa Enver Hoca'nın ölümüne kadar.
Enver Hoca'nın ardılı Ramiz Ana
1990'da bu kaskatı sistemde ürkek bir
dönüşüm başlatmak zorunda kaldı. En
küçük üretim birimine kadar tümüyle
devlet ya da (devletin tam güdümünde)
kooperatif mülkiyetme dayalı ekono-
mide, yüzde 20 oranında bağımsız ta-
nm işletmeleri kurulması ve kimi ışlet-
melerde üreticilerin kararlara katılma
hakkı tanıdı.
Arnavutluk Emek Partisi'nin seçkin-
len bu uygulamalan bile "ihanet" ola-
rak nitelemekte ne geciktiler ne durak-
sadılar. Arnavutluk halkmda ise bellt
belırsız bir hoşnutluk gözlendi. Ne de
olsa bırkaç küçükbaş hayvan, özellikle
kümes hayvanlan besleyebilecekler, 0.5
S05TWİZİMIIKAPİTAÜZM! OÖHÜ?
(Doğu Avrupo'da özelleştirme)
6
• Arnavutluk'ta liberalizm
rüzgârının esmeye başladığı
1991 yılı, ekonomik yıkımın en
dibe vurduğu yıl olarak kabul
ediliyor. O yıl sanayi üretimi bir
önceki yıla oranla yüzde 60
geriledi. Daha önceki yıl yarısı
işlenen ekilebilir toprakların
1991'de üçte ikisi işlenmeden
kaderine terk edildi.
Arnavutluk'ta 1991 verilerine göre çalışabilir nüfusun kentlerde yüzde 70'i, kırlarda ise yüzde 40'ı
"işsiz" olarak kayda geçirilmiş durumda. Böyle olunca da Arnavutlar için tek çıkar yol ülkeden
kaçıp, bir Avrupa ülkesine sığınabilmek oluyor.
hektara kadar sahıp olabilecekleri "özel
mülk" topraklannda yetiştırdiklerini
pazara sürebileceklerdi.
Yama dikis tutmuyor
31 Temmuz 1991 'de "Sosyalist Halk
Cumhuriyeti Amavutluk'ta Yabancı
Sermave Yatınmlannın Korunmasına
İlişkin 7406 Sayıh Kararname" yayım-
landı. Onu 7407 sayıh yabancı serma-
ye ıle ortak gınşımler (joint ventures)
kurulmasına ızin veren kararname ız-
ledi. Altı ay sonra, Ocak 1991"de Ar-
navutluk Hükümeti, Uluslararası Para
Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'na ka-
tılmak için başvurdu. Ekım 1991 'de de
Arnavutluk bu iki büyük "emperyalist
finans merkezi''nin üyesı oldu.
Bütün bu gırişımlerle dahı ekono-
mik enkazı düzeltmek mümkün ola-
madı. Kaçınılmaza benzeyen huzur-
suzluk, ilk 1990 Aralığı'nda öğrenci
gösterileriyle patlak verdı. Öğrenciler
"Diktatörlüğeson" sloganlan ıle soka-
ğa dokülduler. Alia önderlığındekı tek
parti rejımi dırenemedı ve ülkede çok
partililığe geçildı. Tıp doktoru Sali Be-
risha, Şubat 1991'de Arnavutluk De-
mokrat Partisi'ni kurdu. Devlet partisi
(Arnavutluk Emek Partisi) ile yeni ku-
rulan lıberal parti arasındakı siyasal çe-
kışmenın ilk raundu 1991 Nisanı'nda
oynandı. Oylann yüzde 56.2'si devlet
partisinin, yüzde 38.7'si de Arnavut-
luk Demokrat Partisi'nin oldu. Ancak
Arnavutluk'un sorunlan siyasal ma-
nevralarla ve hükümet değişiklikleriy-
le çözülecek gibi değildi ve değil. Ni-
tekım bu ikı partinin koalisyonu sıra-
sında çıkanlan bir dizi yasa ve karar-
name. buza yazılan yazı. ateşe damla-
tılan su kadar etkilı oldu. Toprakta özel
mülkıyeti 0.5 hektardan 2.2 hektara çı-
karan vasa. 1991 sonuna kadar ülke
topraklannın yüzde 70'inin halka da-
ğıtılması bu dönemde gerçekleşti.
An. .ık dev letçe sağlanacağı ilan edı-
len tanm aı. ;lar' gübre % e sulama dü-
zeneklen çoktan tasfıyc; edilmiş ya da
ekonomik yaşamlarını doldurmuştu.
Toprağa kavuşan(?) Arnavut çiftçıler.
babadan kalma \ öntemlerle ışe devam
etmek zorunda kaldılar. Oysa ülke eko-
nomisinin canlanması, ekonomik dar-
boğazın aşılması umut edilmekteydı
Ama artık yama dikiş tutmaz olmuştu.
Arnavutluk'ta güvenilır hıçbir ısta-
tistik veri bulunamıyor. 3 milyonluk ül-
ke nüfusu bile tahminden ibaret. Ancak
Arnavutluk'ta liberalizm rüzgânnın es-
meye başladığı 1991 yılı, ekonomik yı-
kımın en dibe vurduğu yıl olarak kabul
ediliyor.
O yıl sanayi üretimi bir önceki yıla
oranla yüzde 60 (doğru okudunuz: yüz-
de altmış) geriledi. Daha önceki yıl ya-
nsı işlenen ekilebilir topraklann
1991'de üçte ikisi işlenmeden kaderi-
ne terk edildi. Çalışabilir nüfusun kent-
lerde yüzde 70'i, kırlarda ise yüzde 4O'ı
"işsiz" olarak kayda geçirildi.
Avrupa Parlamentosu, ülkede bir
ekonomik yıkımdan değil, bir yok
oluştan söz edılmesi gerektiğini sapta-
dı ve Arnavut yurttaşlannın öteki Batı
Avrupa ülkelenne göç etmelerini önle-
yen yasağı kaldırdı. Sonuç, nüfusun
yüzde 12'si ülkeden kaçtı.
Çoğunluk Italya ve Yunanistan'a, bir
bölümü de Almanya ve Hollanda'ya
geçti. Göç dalgasının bitmeyeceği an-
laşılınca Avrupa Parlamentosu'nun ka-
ranna rağmen Avrupa Bırliği ülkeleri
ilan edilmemiş bir göç yasağı koydu-
lar. Nitekım sadece 1994'te ve sadece
Yunanıstan ile Italya. 28 bin 'illegal'
Arnavut göçmenı ülkelenne geri yolla-
dı.
umut 'emperyalizm'in
sermayesinde
Ülkede harekete geçınlebılecek hıç-
bir sermaye birikimi yok. Ülkenin ne-
redeyse tek sanayi kuruluşu "Partinin
Çeliği" kombınası 1991 sonunda tü-
müyle çürümeye terk edildi. 12 bin iş-
çisine yol venldi. Benzeri kaderi ülke-
nin öteki sanayi kuruluş(cuk)lan da bö-
lüştü. 400 bin işçı kırsal kesime göç et-
ti.
1992'de yenilenen seçımlerde dev-
let partisi (Arnavutluk Emek Partisi)
acı bir seçim yenilgısı yaşadr Oylann
yüzde 25.7'sini alabıldi.
Arnavutluk Demokrat Partisi ise
yüzde 62.1 oy topladı. Salı Berisha
devlet başkanlığıru üstlendi. Başbakan-
lığı da Aleksander Meksi.Tek başına
hükümet kurabılecek guce enşen Be-
nshanın partisi bir dızi köklü ekono-
mik önlem aldı.
Ancak bu kararlan, bu yazı dizisin-
de sergıledığimiz "özelleştirmeönlem-
leri" çerçevesınde değerlendırmek zor.
Bunlar daha çok dibe vurmuş ekono-
miyi ayağa kaldırmak için tek umut ka-
pısı olan yabancı sermayenin ülkeye
girmesinı sağlayacak özendirici (bunu
"teslim ohıcu" diye de kavrayabılirsi-
niz) kararlardı.
Istatlstlk veriler yanıttıcı
Salt istatıstik venlerle bakılırsa, bir
başandan söz edilebilir. 1991"e göre
1993'Te gayrisafı yurtiçi üretımde yüz-
de 11 'lik bir artış sağlandı
Ancak taban alınan 1991 her şeyin
hemen hemen dibe vurduğu bir yıldı.
Yani yüzde 11 artış değil, "mutlak de-
ğer olarak sıfirdanmutlakdeğer olarak
ll'eyüksetaıe" gibi galiba ekonomı dı-
şı bir değerlendirme yapmak gereke-
cek.
Arnavutluk'ta 1993 sonu itibanyla
150 dolayında orta ve küçük işletmede
yabancı sermaye ile ortak girişimler
oluşturuldu. Ülkeye akan (akabılen)
yabancı sermaye 150 milyon dolardan
ibaret. Bunun yüzde 53'ü Italyan, yüz-
de 20'si Yunan kaynaklı. Geri kalanla-
n da Alman. Amerikan, Avusturya ve
Türk sermayedarlarca sağlanmış du-
rumda.
Yani çok çok yetersiz. Bu yüzden
1993 Kasımf nda yeni bir Joınt Ventu-
res (ortak gırişim) Yasası çıkanldı. Bu
yasayla yabancı sermaye ortaklıklan
ile yüzde yüz yerli kunıluşlar tümüyle
eşit haklarla donatıldılar. Ama yaban-
cılann toprak ve bina mülkıyeti edin-
mesi hâlâ serbest değil.
Ancak bu yasağın kaldınlması da sa-
dece bir zaman sorunundan ibaret.
Yoksulluğun alt
sınırımn da altında
Bütün bu ekonomik operasyonlann
sonucu umut kıncı. Ülkede halen aylık
ortalama ücret 40 ila 50 dolar arasın-
da. 1994 yılı ekonomik hedeflen ara-
sında bel bağlanan sektörler, ülkenin
içinde bulunduğu ekonomik çöküntü-
nün göstergesi gibi: lon ve Adria deni-
zi kıyılannda tunstik tesislerin işletıl-
mesi; yüksek yanma değerlı lınyit ve
benzen fosil artığı enerjı kaynaklan-
nın işletılmesu metal ıçeren ve ıçerme-
yen maden rezervlennın işletilmesi.
Arnavutluk halkı bugün serbest pi-
yasaekonomisinin şokunu yaşıyor. Li-
beral ekonomi yandaşı Başkan Beris-
ha, bunu "zonınlu bir şok terapi" diye
nitelıyor.
1991 Kasımı'nda kurulan, hemen
yasaklanan ve o yüzden yeraltına inen
Arnavutluk Komünıst Partisi, aynı uy-
gulamalan "Yüksek düzeyde anavata-
na ihanet ve emperyalizmin gönüllü
ajanhğT olarak adlandınyor.
Ozelleştirme ve yabancı sermaye or-
taklığının olanaklanndan yararlanabı-
len ve çoğunluğunu. zamanında kilit
görevlerde bulunmuş Arnavutluk
Emek Partisi yöneticilerinin oluştur-
duğu küçük. çok küçük bir azınlık ise
durumdan memnun gibi Nitekim
1990'da sıfir olan özel otomobil sayısı
1994 kayıtlanna göre 60 bıne ulaştı.
Bu arada son bir not: Enver Hoca'nın
ölüm yıldönümü ilk kez bu yıl resmi
devlet töreniyle kutlanmadı.
Yarın: Doğu Avrupa
ANKARA...ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Filler Gidecekler
Bugün bayram, güzel biryazıyla kutlamak ıstıyorum okur-
lanmı. Ama kolay değil, her gün her saat neler yaşıyoruz!
Neler yaşanıyor ülkemizde! Yıllar, on yıllar boyunca hiç ya-
şanmayan olaylar. Cumhuriyet kuşakları ilk kez böyle bir
ramazan yaşadı sanırım. TV kanallarında dualar, takkeler,
iftar sofralanndan görüntüler, şeriat özlemiyle konuşanlar,
laikliğe, cumhuriyet ilkelerine saldıranlar, sonra üniversite-
lerde yaşanan olaylar, oruç tutmayan öğrencileri bıçatda-
yanlar! Sayın Demirel'in seçim kürsülerinde söyledikteri
çınlıyor kulağımda: "Inananlara da inanmayanlara da say-
gı" diyordu! Saygı bir yana, saygısızlık kana bulanıyor.
Yıllar geriye mi ileriye mi gidiyor? 1950'li yıllarda Istan-
bul'dan Antalya'ya bir araba yolculuğu yaptım. Amerikalı
bir kadın diplomat, bir Ingiliz kadın, bir de ben. Ramazan
ayı. İlk durak Ankara, kimi politikacılar yolculuğu sakınca-
lı buluyor, yolda tatsız bir olay yaşamamızdan kuşku duyu-
yor. Bendegülüyorum. "Tatsızbir olay yaşarsak siz sorum-
lusunuz" diyorum. Ankara'dan sonra ilk durak Konya, bir
lokantaya girdik. Ingiliz arkadaş şarap, Amerikalı bira iste-
di. Türkçe konuşuyoruz. Garson terslenmedi hiç, içkileri ge-
tirdi. Dostça konuştu bizimle. Antalya, Alanya kıyılanndaki
lokantalarda da benzer davranışlar. Oysa şimdi neler ya-
şanıyor! Peki, geçmiş yıllarda oruç tutmak yasak mıydı, ev-
lerde iftar sofralan kurulmaz mıydı? Böyle bir yasak anım-
samıyorum, oruç tutanlar, iftar edenler, sahura kalkanlar her
zaman var, ama oruç tutmayanlara saygı, hoşgörü de var.
Hoşgörü Yılı'nı öneren bir ülke olmakla övünüyoruz, ama
hoşgörüden yoksun davranışlar alabildiğıne değil mi? Hoş-
görü nedir, bir sevgi ürünü değil mı? Oysa sevmeyi bilmi-
yoruz yeteri kadar! Sevgisizliği yaşıyoruz tepeden tırnağa,
hayli düşündürücü boyutlarda... Kanlı olaylar böylesine tır-
manırken insan sevgisinden söz edebilır miyiz, rahat bir so-
luk alamazken çevre sevgisinden söz edebilıyor muyuz, do-
ğal güzelliklerimiz, tarihsel, kültürel varlığımız yok oluyor hız-
la. Seyirci kalarak sevmekten söz edebilir miyiz?
• • •
Sivrihisar'ı bilıyor musunuz, benim çok sevdiğim bir do-
ğa parçası ülkemizde. ören'e giderken durur bakanm, hay-
ran seyrederim sivriliklerini. Antık kentler var etekJerinde,
Pessimus, Zeyköy kentleri, ilk Hıristiyanlar bannıyor bu siv-
ri dağlarda. Sonra Balıkdamı var, gölde balıklar, kıyıda ya-
banördekleri, renk renk kuşlar. Karahisar kaplıcalan da Siv-
rihisar'da, sonra Nasrettin Hoca'nın doğduğu Hortu Kö-
yü, Yunus Emre Köyü.
Çevreci dostlanmın uyansıyla Sivrihisar'ı hüzünle düşü-
nüyorum şimdi. Çünkü Eskişehir - Sivrihisar ve Kaymaz'da
siyanürle altın aramaya izin veriliyor. O güzel sivrı kayalar
da düzlenecek belki. Her yıl haziran ayında düzenlenen
Nasrettin Hoca Şenlikleri'nde ağıt yakılacak artık, zehirle-
nen bir köye şenlik değil, ağıt yakışır ancak! Eskişehir Üni-
versitesi bu konuda ne düşünüyor acaba? Altın madeni bu
bölgenin yaşamını yeşertecek mi solduracak mı? Soruyu
bilimin ışığında, dünyadakı deneyler doğrultusunda yanıt-
lamak gerekıyor. Amerika'da neler yaşanıyor, yaşananlann
faturası nasıl ödeniyor sonra! Sormayanlar bu ülkeyi ger-
çekten seviyor mu acaba? Dağlann, göllerin, denizlerin,
kuşlann, balıkların, insantann yaşamını solduraraksevgiden
söz edilebilir mi? Sevgıden söz etmek için ölümcül proje-
lere ödün vermemek gerekir her şeyden önce. ödün ve-
renleri iyi tanımak, verilen ödünleri durdurmak, gerekli uya-
ndan, tepkiden geri kalmamak zorunluluğu var.
Bayram yazısında bu konuya değinmek hoşuma gifmi-
yor, ama ülkemizJn gündemindekı sorunlardeğişmıyorbay-
ram sabahında. O sorunlar gerçekçi çözümlere ulaşmadan
bayram sevincı de yaşama sevinci de soluyor. Çevreci
dostlanma uyanlan için teşekkür ediyor, çevremizi kirleten
projeleri destekleyenlere de duyarlılık diliyorum..
• • •
Siz bu yazımı okurken ben Sivrihisar'da olacağım belki.
Antik, kentlerde dolaşacağız dostlanmla. Rastlarsak Sivri-
hisar'ı Sevenler Vakfı'ndan Atila Şamdan ile de konuşu-
ruz. Bir kuyumcu, ama siyanürle altın aramanın sakıncala-
rına inanıyor. Halkını, doğasını altından daha çok seviyor.
Akıllı bir kuyumcu, ülkesi zehirlenıp herkes başka yere göç
edınce altın bilezikleri kim neylesin! Sivrihisar'dan Nasret-
tin Hoca'nın köyüne de uzanırız belki, Hoca'yla söyleşiriz
biraz, kim bilir ne öyküler anlatır bıze. O öykülerden biriyle
sona erdiriyorum yazımı:
Nasrettin Hoca'ya başvurup Tîmurlenk'in filinden yakı-
nıyor halk. Fil, tanm alanlannı bozuyor. Insanlara rahat ver-
miyor. Gidip Timur ile konuşmasını istıyorlar. Hoca hak ve-
riyor, karar veriyor "Hadi gidelim " diyor. Önde Hoca, arka-
da halk yola koyuluyor, Tîmurlenk'in çadınna doğru ilerli-
yorlar. Çadıra yaklaştıkça bir, iki, beş, kalabalık azalıyor gi-
derek, çadırın önünde yapayalnız kalıyor Nasrettin Hoca.
Karşısında Timur:
- Hoca ne istiyorsun?
Hoca arkasına bakıyor:
- Bir fil daha getir.
Filler durmadan geliyor, ama gidecekler. Biz gönderece-
ğiz. Umutsuz olaylara karşın mutlu olaylar da yaşanıyor ül-
kemizde. Solduran ellere karşın yeşerten eller de var, çir-
kinliklere karşın güzellikler üretenler, devlere karşı cüceler;
paralan yok, güçleri yok, ama inançlan var; soluklanyla
devlerden daha güçlüler, Hoca gibi yalnız kalmayacaklar,
güzel bir bayram sabahına hep birlikte uyanacaklar.
O bayramı şimdıden kutluyorum.
BULMACA
SOLDAN SAĞA
1/ Zurnalarda, kamış
düdüğün bulunduğu
lüleye takılan yuvarlak
parça. 2/ Yapraklan sa-
lata gibi yenen kokulu
bir bitki... Dağkeçisi.
3/ Kadastro haritalann-
da parseller toplulu-
ğu... Eskı Yunan kent-
lerinde pazar yerı. 4/
Büyük pilıç... Evcil ol-
mayan hayvanlan vur-
ma ya da yakalama işi.
5/ Nişas tayı parçalaya-
rak şekere çeviren bir
enzim. 6/ Bir gösterme sıfatı...
Hayvanlara vurulan damga. 7/ Fı-
nnda ekmek, börek, çörek çevir-
meye yarayan bir tür kürek... Ba-
kınn simgesi. 8/ Mezopotamya'da
kurulmuş en büyük sitelerden bı-
ri... Uğursuz. 9/ Pıyasayı dolaşa-
rak bağlı bulunduğu şirket adına
sipariş alan ya da müşten bularak
mal satan kimse.
YUKARIDAN AŞAĞrYA
1/ Pışmış hamurla yenen bir tür tavuklu çorba. 2/ Antil Adala-
n'nda, özellikle Haıti'de yaşayan karaderililerin dini... "Altın
kemer sıkmış ince belini/ - - - boylannı sarasım gelir" (Kara-
caoğlan). 3/ Bilecen... Karakter. 4/Eski Mısır'da güneş tannsı...
Türlü bitkılenn yaprak ve kabuklan ile kokulandınlmış acım-
tırak bir ıçki. 5/ Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas zayıf-
lığı. 6/ Yasal... Üflemeli bir çalgı. 7/Telefon sözü... Kakun da
denılen kürk hayvanı... Bir nota. 8/îzmir'in bir ilçesi... Üç ay-
larda medrese öğrencilerinın köyleri dolaşarak imamlık edip
para ve erzak toplamalan. 9/ Bazı kâğıt oyunlannda. ortaya sü-
riilecek parayı ödeyebilmek için her oyuncunun kendı önüne
koyduğu toplam para... Damla hastalığı