Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9EYLÜL1992 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
Üretilenle tüketilen, kirlenmeyle temizlenme arasındaki doğal denge korunmalı
Dünya'yı tehdît eden medeniyet
ELDEN
GİDEN
DÜNYAMIZ
Gûlözbay
-2-
Çevre ve kirlilik kavramının tanımı:
Şu satırlara kadarsık sık adını andı-
gımız ve ileriki bölümlerde de gene
aynı yoğunlukta ve sıklıkta sözünü
edeceğimiz, Türkçemize iyice yerleşen,
yerine göre de gündelik yaşantınua
ifadelendirmekte kullandığımız "çev-
re" sözcüğû, bilimsel anlamda acaba
neyi ifade ediyor?.. Uzmanlar, çevre
kavramını özetle şöyle tarif ediyorlar
"Çevre, canhlann ve dolayısıyla insan-
lann yaşam ve gelışimini etkileyen,
kapsadığı canlılarla sürekli bir madde-
enerji alışverişi içinde bulunan, içsel ve
dışsal tüm etkenienn kanşımıdır..."
Demek oluyor ki bastığımız topraktan
soluduğumuz havaya, en küçük orga-
nizmadan en mükemmel yaratık olan
insana, silsileler halindeki dağlara, ok-
yanuslara, bataklıklara, bitki örtüsü-
ne kadar, yüzlerce, binlerce faktör
çevrenin birer boyutudur. O halde,
"Çevre nasıl kirlenmeye başladı" so
rusundan önce. kirlilik kavramımn
anlamım araştırmak içın jgörûşlerine
başvurduğum İstanbul Universitea
Fen Fakültesi Dckan Yardjmcısı
(Zooloji-Jeoloji Kürsüsü), son yıllar-
da Radyockoloji konusunda araştır-
malar yapan Doç. Dr. Yavuz Çotuk
şunJan söylüyor "Dünya ûzerinde
mevcut ekosistem içindeki öğelerin
birbirleriyle olan iJişkilerini incele-
mekle, açıklamaya başlayabiliriz. Çok
basit bir örnek verecek olursak, kö-
pekle kene arasındaki parazitlik ilişki-
si, kolayca tanınıp açıklanabilir. Ama
cam bir kaba hapsettiğimiz akrebin,
toprak solucanını sokmadığını da gö-
rüyoruz, ancak sebebini açıklayamı-
yoruz.
Şunu demek istiyorum ki, kar-
şıiaştığımız beklenmedik olaylan
tanımlasak da, açıklamada yetersiz
kalabiliyoruz. Demek oluyor ki böyle-
sine karmaşık ilişkiler ve etkileşimler
içindeki her canlının, ait olduğu işlev-
sel bir grubu bulunmaktadır. Ekosis-
temi içinde (Ekosistem = kendi içinde.
kendine yeten, dengeye ulaşmış bir sis-
tem) güneşten gelen enerjiyi, kimya-
sal enerjiye dönüştüren üreticiler, yani
bitkiler ile bu enerjiyi kullanan herbi-
vor (ot yiyen), kamivor (et yiyen) ve
omnivor (et ve ot yiyen) tüketiciler, ya-
ni insanlarla hayvanlar ile bunlann
atıklannı tekrar kullanılmak üzere
anorganik vapıya dönüştüren aynştı-
ncılardır (örneğin bakteriler). Ayrı-
ca, oksijen de bir grup canlı tarafından
üretilirİcen, büyük bir grup tarafından
da tüketilmektedir. Canhlann dışkı,
atık, döküntü ve ölüleri bir taraftan
ekosistemi kirletirken, öte yandan
bakteriler tarafından organik yapılan
aynştınlarak, bitkilerin kullanabilece-
ği anorganik yapılara dönüştürülmek-
te ve ortam temizlenmektedir. Sonuç-
ta: Üretilenle tüketilen, kirlenmeyle
temizlenme arasmda doğal bir denge
mevcuttur. Bu dengenin bozulmasına
da 'çevre kirliliğT adı verilmektedir..!'
Sanayi, teknoloji
Oluşumundan itibaren, kendi doğal
dengesini korumakta adeta titizlenen
dünyamıan, medeniyet adma ve ger-
çek atık-kirlilik bazında, ilk kez kirle-
tilmesinin 19. yy'da başlatılan sanayi
devrimiyle ortaya çıktığını görüyoruz.
Sanayi ve teknoloji alanında birbirle-
riyle çılgın bir koşu tutturmak zorun-
da kalan, gelişmişlik veya gelişmekte
olmak sürecirun sendromunu yaşa-
yan, "Daha mükemmel sanayi, daha
mükemmel teknoloji ve transferi ile
daha egemen ve refaha yönelik stan-
dartlar" amacında atağa kaikan ülke-
lerin kentleşme ve nüfus artışlan da bu
hızlılıkla a>nı doğrultuda olmuştur.
Yirmınci yüzyıla damgasını vuran,
gitgide büyüyen, devleşen sanayi ve
teknolojinin gelişiminde ekonomi ile
ekoloji arasındaki dengesizlikler göz
ardı edilemeyecek faktörlerdir. Gerek
pazar ekonomisi (neoklasizm) gerekse
ekonomik döngülerin aktif biçimde
kontrolü (Keynesçilik) ilkelerinde te-
mel prensip, ekonomik büyümedır.
Ama, sanayileşmek açısından büyü-
mek denildiğinde ekonomik büyüme,
daha fazla üretmek ve daha fazla tü-
ketmek olduğundan, insanoğlu doğa-
dan daha çok hammadde alarak. daha
fazla atık üretmek şeklinde, yanlış bir
formül izlemiştir. Sonuçta, uzmanla-
i l l ö k l j i il b
Ülkemızde de 1950 yıllarından bu
yana. Batılı ülkelerin yaklaşık iki asıra
yayarak gerçekleştirdıkleri sanayileş-
me ve hızlı kentleşme olayı, sadece
30-40 yıl gibi kısacık bir süreçte başa-
nlmaya çalışılmış olup, altyapı
eksiklikleri, kırsal kesimden merkezle-
re akan kontrolsüz iç göçler, çevre açı-
sından durumu daha karmaşık bir
çizgiye itmiştir.
Türkiye'de uzun yıllar boyunca çev-
re sorunlan bir fantezi gibi algılanma-
sının yanı sıra zihniyetlere hâkım olan,
"Önce kalkınalım, sonra çevre prob-
lemlerini. nasılsa hallederiz" felsefesi-
ne dayalı katı, sıvı, gaz atıklann, glo-
bal (toplu) bir çevre krizi yarattığı,
artık bilinen bir gerçektir.
Tahmini hesaplara göre 2000 yıhn-
da 6.1 (alü nokta bir) milyara, 2025
yılında da 8.5 (sekiz nokta beş) milya-
ra ulaşması beklenen dünya nüfusun-
dan hızla nasibini alan geçmişin tanm
ülkesi diye bilinen. şimdilerde ise sana-
yilesen ve gelişmekte olan Türkiyemi-
zin sanayi can damarlan nıspeten elve-
rişli altyapıya sahip bölgelerde yoğun-
laşmaktadır.
İstanbul, Izmit. Adapazan. Bursa
ve çevresi, Zonguldak ve civan, Ege
Bölgesi, özellikle Izmir, günevde Mer-
i Ad İ k d k l k l r inn incelemelerine göre ekoloji ile ban- sin, Adana. Iskenderun kompleksleri
şık olmayan tüm ekonomik faaliyetler-sanayileşmenin ve yoğun nüfusun
çevre kirliliğinin tarüşılmaz faktörlen- adeta odaklaştığı bölgeler- olarak be-
dirdiyebıliriz. lirlenmektedir
Endüstriyel, tanmsal. ve evsel atık-
lar ana başlıklan altında inceleyebile-
ceğimiz beîli başlı kirletme kaynakları
hakkında İÜ Fen Fak. öğretirri üyesi
Doç. Dr. Yavuz Çotuk şunlan söylü-
yor: "Endüstriyel atıklar dediğimiz
zaman, endüstri ve sanayide tekrar
üretime kazandınlması pahab olan ve-
ya gerçek atık olarak elde kalan kaü,
sıvı, gaz halindeki inorganik ya da or-
ganik maddelen anlıyoruz. Örneğin
civa, çimento, seramik, metalurji gibi
üretime dönük fabrikalann yanı sıra
enerji santrallanndan da yayılmakta-
dır. 50 ppb (part per billion) milyarda
50 kısım olarak suda bulunursa, o su-
da yaşayan planktonlar (su hareketine
bağlı olarak yer değıştiren küçük bit-
kisel ve hayvansal canhlar) tamamen
ölmektedir. Aynca Japonya'da Mina-
mata Körfezi'nde, insanlann ölümüne
sebep olan etkileri de saptanmıştır.
Yine endüstriyel atık olan kurşun,
başlıca motor yakıtlarından çevreye
sürekli yayılıp insanın sinir sistemi,
böbrek ve kan dolaşımı ûzerinde
olumsuz etkiler yaratmaktadır. Gal-
vanizleme ve boya sanayii atıklannda
bulunan çinko, solunum ve sindirim
sistemi hastalıklanyla eklem ve kas ağ-
nlanna sebep olmaktadır. Baca gazla-
n içinde çok önemli bir kirletici sayılan
kükürtdioksit ise havada önce kü-
kürttrioksite yükseltgenır ve ortamda-
ki su buhanyla, sülfat asitini oluştura-
rak. kuv\etli bir gaza dönüşür ve
Kirleticiler ve insansağlığı
COIKARBO1SMONOKSİT
Kandakihemoglobinebağlanarak
oksijeniçözümleyerek, solunum
sistemine zarar \ermektedir.
ÇO21KARBOSDİOKSİT
Özellikle havada, Troposfer
tabakasında eıkilidir. Oranının
artmasıyla ısıyükselmekte ve bundan
seraetkisı doğmaktadır. Bugün
havadaki CO2 konsantrasyonu 320
PPMolup, (part.per. mılyon) yıllık
artışı, hava kirliliğıne bağlı olarak
%0J'dir. Karbondiksit artışı, geceleri
dünyadan uzayayansıyan. uzun dalga
lermik ışınlarm hapsedilmesine ve
troposferin ısınmasınayol
açmaktadır. Straiosfer ise bu
durumda soğuk kalmakta, denge
bozulmaktadır. Karbondioksit
zehirleyicibirgaz olupJosil
yakıt/ardan.yılda 10 üstü 10 ton
miktarında, atmosfere vavılmaktadır.
FREONGAZLAR1
(KIoro-Fluorometan) Deodorantlar,
saçspreylerigibi tüplerdeki iticigüç,
gazlarlasağlanmaktadır. Ancak
serbest kaldığında. ozon moleküllerini
negatifolarak etkilemekte ve
çözümlemekıedir.
SİTROJENOKSİDLER
(NOX) NO, NO2, NO3gibiyanma,
çatlamadurumlarında olusan bu
bileşikler, direktman solunum
sisteminietkileverek toplu ölümlere
neden olabilmektedir. Ozonu lahrıp
eden en önemlifaktörlerinbastnda
gelmektedir. Nitrojenoksit, en sık
biçimde egzoz gazlarında ve endüstri
atıklannda bulunmaktadır.
KÜKÜR T BİLEŞİKLERİ
Havukirliliğinin en önemlibir
bölümiinü oluşturmakladır. Fosil
yakıt kullanunmda, özellikle termik
santrallarda çevreyi adeta yakan bir
etkisı vardır. Hidrojensülfidin
oksidasyonu ile SO2 'ye dönüşüp,
havadayeniden oksijen alarak, suyla
birleşipsülfırik asite çevrilmektedir.
Havadakinitrit oranı daşayet
)üksekse. toplu ölümlere dâhiyol
açabilir. Kükürtbileşiklerı,
atmosferde, yüksek oranda tozla
birlikıebulunduğundannefes vekalp
sistemlerinibloke etmektedir.
NÜKLEER ATIKLAR
Uran çekirdeğinin aktivitesiyle verim
sağlanmakta, atı'r: olarakyüksek
rudyasyon yayan plutonium veya
yaşam içindaha az tehlikeli
strontium. cesshun ve iyot radyoaktif
izotopları kullanılmakladır. Âyrıca
reaktördefüzyonkaçağı dabüyük
tehlikedir. Gelişmekte olan ülkelerde
kıtrulması son derece riskliolup
çevreyi talırip ediciunsurlarınmyanı
sıra uzun vadeli biyolojik değişim ve
mutasyonlaradayolaçabilmektedir.
PETROLKİRLİLİGt
Zararltfizikietktlerinde ışığın
azalması, deniz bitkilerinin ölmesi,
oksi/enin eksılmesı, organizmalarda
(kuşlarda uçamama, deniz
memelilerinde solunumayapışarak
boğulmagihi) yapışmagörüyoruz.
Zehirlietkilermde ise bitki ve
hayvanlarmdokularınagirerek,
çözümleme ve zehirleme
yapmaktadır. A) rıca insanlar için de
kansorejen bileşikler ihtiva
etmektedir
SOSUÇ VEÇÖZÜMLER
Nükleer ve lüdroelektrik santralları
mümkün olduğunca kırsalbölgelerde
kurulmah, kentlerde bacalura
mutlakafıltre sistemigetirilmeli; çöp,
lağını veendüstriyel'atıklar rasyonel
biçimde imha edilmeli veya (tercihan)
yeniden kazanılabilmeleriiçinyüksek
teknolojikullanılmalıdır. Aynca
petrokimya, kimya, çimento
fabrikaları ile sülfat ve sülfitselüloz
fabrikalarında kısa vadede çağdaş
arıtmasistemlerikurulmalıdır.
A vrıca vağyakan taşıtlar trafıkten
aİıkonulmalı, kamu ve toplu taşıına
araçları, buzihniyetlerle
denetlenmelidîr...
l Tablo bilgikaynağı: Çevre
Bakanlığı Müsaviri, Biyoiog,
Kımyacı E. Hun, Eser,İnsan, Çevre,
Toplum syf: 29-32j
aşındıncı bir gaz olduğundan, çeşitli
solunum yollan hastalıklanna yol
açar. Tanmsal atıklar diye isımlendır-
diğimiz. tanmsal verimi arttırmak,
ürünü zararhlardan kurtarmak için
kullanılan gübre ve pestisitlerdir. Ya-
ğışlarla topraktan yıkanan çeşitli güb-
reler, göl ve deniz ekosistemlerinde
fosfor, azot gibi besinsel elementlerin
aşın artışına bağlı olarak bunlan kul-
lanan bakterilerin artmasına ve oksije-
nin azalmasına sebep olurlar. Pestısit-
ler dediğimiz dığer tanmsal atıklar ise
organik fosforlular dışında parçalan-
tnazlar ve canlılara olduğu kadar insan-
lann da sinir sistemlerine ve çeşitli en-
zim faaliyetlerine zarar verirler;'
Radyoaktivite
Yaşayan organizmalann hücreleri-
ni, biyokimyasal açıdan etkileyen rad-
yasyonun sonucunda, hücrelerin,
dolayısıyla da organizmanın tümünün
yaşamıru kaybetmesinin mümkün ol-
duğunu belirten bilim adamlan özel-
likle genlerin radyasyona karşı çok
duyarlı olduğunu vurguluyorlar. Hüc-
relerin ölmese bile üreme yeteneğini
kaybedebileceğine, genlerin de mutas-
yon sonucunda, nesilden nesile bazı
hastalıklan taşıyabileceğine dikkati
çekerken de cılt kanseri. kan kanseri
gibi illetlerin bilınenlerin başında gel-
diğini ifade ediyorlar...
O halde, bilhassa bitki sulama sula-
nnda radyoaktivite bulunması duru-
munda, bitkilerin dayanıklılığı söz
konusu olduğundan, belirgın bir etki
göriilmediğıni, ancak birikimlerin, bu
ineendüstriyel atık olan
kurşun, başlıca motor
yakıtlanndan çevreye sürekli
yayılıp insanın sinir sistemi,
böBrek vekan dolaşımı
ûzerindeolumsuzetkiler
yaratmaktadır.
bitkilerin hücrelerine yerleşerek, yiye-
cek olan insan ve hayvanlar için önem-
li tehlikeler oluşturduğunu söyleyen
uzmanlar, doğal sularda bulunan en
önemli radyoaktif maddeleri şöyle sı-
ralıyorlar: Uranyum, toryum. rad-
yum. stronsiyum, potasyum, karbon
vehidrojen...
Yağlar ve benzeri maddelerin su yü-
zeyinde oksijen transferini önemli öl-
çüde engellediği, bunlann birer orga-
nik bileşik olduğu düşünülürse, kanş-
üklan ortamda süratle, mevcut
bulunan oksijeni tükettiği, bitkisel ve
hayvansal kökenli yağlann, alıcı su or-
tamında, mineral kökenli yağkra nis-
petle daha hızlı parçalandığı belirtili-
yor. Diğer taraftan denizlerin liman
trafigi. tanker kazalan, sintine ve ba-
last sulannın boşaltımı esnasında alıa
ortama kanşan mineral yağlarla hızla
kirletildiğine de dikkat çekıliyor.
Uzmanlar, su kirliliğinin sadece alıcı
ortama dökülen. çeşitli maddelerden
oluşmadığını, atık sulann içerdiği atık
enerjinın de su kirliliğıne neden teşkil
edebileceğini vurgularken, özellikle
nükleer ve termik santrallara dikkati
çekıyor. Bu santrallann soğutma sula-
nnın, alıcı ortamda fevkalade olumsuz
etkiler yarattığı ifade edilirken de bu-
na bağlı biçimde su ortamlannda sı-
caklık artışı görüleceği artan su
sıcaklığının ise yaşayan organizmala-
nn solunum ihüyaçlannı ve oksijen
tüketimlerini hızlandıracağı, özetle
alıa ortam sulannın (deniz, göl) oksi-
jen kazanma kabiliyetlerinin giderek
azalacağı belirtiliyor.
Bilim adamlan, Türkiye'nin tüm
akarsulannda, bir yılda taşınan top-
lam su miktannın 183.2 X 109 metre-
küp olduğu dikkate alınırsa. sadece
soğutma suyu olarak bu miktann
% 15"i kadar büyük bir kütlenin gerek-
li olacağını, bu nedenlerle termik sant-
rallann deniz kenannda kurulmalan-
nın yanlışlığını bir kere daha kamuo-
yunun dikkatine sunuyorlar...
StRECEK
YILMAZGÜNEYHAFTASI
VUUa 6ÛKV MfT« En*Uttfld PRSGMM
9 Eylul 1992 Çarşamba Sohbet Saat 18 00
Katılanlar Fatoş Guney. Yavuz Onen (İnsan Hakları Vakfı Bşk ). Atıf Yılmaz,Âfltfâ Dorsay. Erdal Öz, Aytaç
Arman, Nur Surer, Hulya Koçyığıt. Ataol Behramoğlu, Onat KuJjg^HalHfirgun, Musa Anter, llyas Salman,
Menderes Samancılar, Aydemir Akbaş, Selçuk özer An
10 Eylul 1992 Perşembe Edebiyatçı Yılmaz Gun
Katılanlar Alpay Kabacalı, DoğanHızlan.J
11 Eylul 1992CumaTıyatro'Çırkıı
Sahneleyen ve Oynayan
at 18.00
dnan özyalçıner, Mahmut Baskı, Ferıdun Andaç
• Yılmaz GuneyPanelı Saat 18 00
', Ayta; Arman, Onat Kutlar, Halıl Ergün, Nur Surer, Atıf Yılmaz, Atıllâ Dorsay,
12Eylul 1992 Cumaı
Katılanlar Hul
Selçuk Özı
13 E/töf 199(|Wzar Müzik Gecesı Saat 20 00
Yavuz Top, Hasan Huseyın Demırel, Nılufer Akbal, Metin Kahraman ve Arkadaşları
u Nur Surer
YILMAZ GUNEY KÜLTÜR VE SANAT VAKFI
Istiklal Cad Muammer Karaca Çıkmazı Muammer KaracaTıyatrosu
KARŞIYAKA 3. SULH HUKUK
MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
Sayı:l992-379
Davacı Şener Onan vekili tarafından davalı Osman Kıyat aleyhıNe
rıâkımligırruzin 1992 379 E. sayıb dosyası ile açılan Karşıyaka 1. fcra
Müdûrlüğü'nün 1991/6066 sayılı takıp dosyasına karşı ıtirazın ıptalı
ve tahlıye davasında davalı Osman Kıyat'ın adresı bulunamamış o)-
makJa, dunışma günıi olan 29.9.1992 günu saat 09.10'da duru^mada
hazır bulunması, aksi halde yokluğunda davanın sonuçJandınlacaö
ilanen teblığ olunur. 19.8.1992
Basın: 36642
İNGİLİZCE'yi 8 ayda
konuşun sizi
Amerikah
dostlanmula
tanıştınüım.
Bahariye Cad. 62/3
349 59 38
ÇEVREYE SAYGILI
ta
Y
A
L
I
K
A
V
A
K
YAZ BİTMEDİ
EYLÜL- EKİM TATİLLERİ
Villa'da kişi başına 7 gece - Yp
1.200.000.-TL
Ödeme : 200. 000.- TLPeşin
10 aylık taksit x 100.000.- TL
5-10-19-99 YILLIK DEVRE - TATİL
Son 18 dönem - Satışlar devam ediyor.
M
İşletme Belgeli Konaklama
Tesisi, Denize sıfır,
Su sporları, Tenis-Bilardo,
Havuz, Market, Restoran,
Barlar.
YALIKAVAK A.Ş.
Ankara. : (4) 427 39 71-72 ist (1) 241 05 21
istanbul. : (1) 336 98 22 - 337 50 53 (SUPRİZ TUR)
btmlr : (51) 217921 - 217927 ( EGE TUR)
Bursa (24) 20 00 17 (NAR TU R)
Yahkavak* (6144) 13 92 -7 Hat
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Çok UzaMardan...Ataç'ın til (dil) tilcik'i tutmadı da Melih Cevdet Anday'ın
sözden gelen sözcük'ü tuttu. Bu nasıl oluyor? Dil bu, kimi-
ni içine sindiriyor; kimini içine almıyor, atıyor.
Mesela için sözgelişi de diyoruz, örneğin de diyoruz. Ki-
mileri sözgelişi varken örneğin demenin gereksiz olduğu-
nu söylüyor.
Sohbet için Ataç söyleşi der. Hoşbeş de söyleşi değil
midir? Hoş Farsçadır; Farsçadır diye kullanmayacak mı-
yız, tutup dilimizden atacak mıyız? Cevdet Kudret, 'hoş'u
dilimizden attığımız zaman daha kaç sözcüğü de atacağı-
mızı şöyle sıralamış- Hoş geldı, hoş bulduk, hoş görmek
hoş-görürlük, hoşlanmak, hosa gitmek, hoşça kal, hoşaf,
hoşnut, bir hoş olmak... Bakın, dilden kaç sözcük uçup gi-
diyor?
Farsçadır diye bir sözcüğü dilden atmaya kalkıştığınız-
da, oturmuş kaç sözcükten oluyorsunuz?
Hoş'un Farsça olduğunu bilmeyenler, hoşca kal, hosgö-
rü sözcuklerinin öztürkçe olduğunu sanırlar.
Aşk derdıyle hoşem el çek ılacımdan tabib
Vezin-kafiye üstünde çok durulacaktır. Benim bildiğim
şiir için bir sözcük bulunamamıştır. Böyle giderse bulun-
maz da... Öteki dillerde şiir bir kökten çıkıyor, ondan sonra
dılın içinde dağılıyor. Ingilızcede poem, poet, poazy, poetik
oluyor. Alevi şairler şiirin Tükçesini bulmuşlardır, deme
derler 'Demek'ten deme, şiiryerini tutuyor, türevleri üreti-
lemiyor Koşma var, o da gazel gibi bir tür oluyor. Deyiş,
şiirin kendi olmuyor, bir türu oluyor
Şiirin Türkçesini bulamadığımız gibi nesirin de bulama-
dık. Nesir yerine düzyazı diyenlerimız var. Düzyazı nesir
mi demektir? ister düz, ister eğri yazı nesirin yerini tutmu-
yor? Çünkü yazıdan önce de nesir vardı.
Nesir, Arapçadır. Anlamı saçmak, yaymak, dağıtmak,
serpmektir. Nesire bir karşılık bulacaksak bunu anlam
benzerliğinden sökeceğiz.
Nazım ve nesir sorununu flecaizade Mahmut Ekrem
Talim-i Edebıyat'ta şöyle anlatır:
"Edebiyat alanına giren eserler iki biçimde meydana
gelir Birisı nesir ve başka deyımle inşa; öteki nazım ve
başka deyimle şiirdir." Ustat Mahmut Ekrem, Abdülhak
Hâmıt'e yazdığı bir mektupta da şoyle kestirip atar: "Her
dilde anlatım yollan nesirle şiir arasındadır. Bunun dışın-
da bir şeyolamaz."
Kimi şairler, "Mısra benim namusumdur" diye övünür-
ler. Mısra karşılığı olarak Ataç, köğük demiştir ama tutma-
mıştır. Oysa dizmekten dize hemen tutmuştur. 'Dize'yi
kimin önerdiği bilinmiyor.
Halk şiirinde kafiyenin karşılığı ayak'tır. Çağdaş şiirde
de ayak olabilirdi. Ama tutmuşlar bunu uyak diye değiştir-
mişlerdir. Uyak tuttu, ayak halk şiirinde kaldı.
Sanata bir karşılık aranmış Ataç, dörüt' demiştir. 'Dö-
rüt'ü türetmek, yaratmaktan çıkarmaya çalışmışlard/r.
Türetmek, dörütmekten dörüt. Ataç bunda diretmişse de
tutturamamıştır
Ataç, arada bir alay edecek biçimde sözcük uydurur.
Uydurur diyoruz, Ataç'ınkiler gerçekten uydurmaya değin
uzanır. Demokrasiye 'budunbuyrum' der. Demokratın adı
budunbuyrumcu olur. Bir de tutar uzabilik' çıkarır. Ne de-
mektir uzabilik? Ataç'a göre tarih; uzun yılların ardından
uzayıp gelmiyor mu? Öyleyse uzabilik de tarih olur. Bu
budunun kök alınmasıyla uydurulmuşsa da tutmamıştır.
Aşırılıklar yıllar sonrası unutuldu.
Dile yenileri yerleşiyor. Elektroniğin getirdiklerine titiz-
ce uzanalım...
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4
1/ Türk gölge oyu-
nunda kara derili
halayık ya da cariye-
ye verilen ad. 2/
Bayrağın uçkurluk
karşısındaki kenan...
Kahveci tepsisi. 3/
Cıvık çamur, batak-
lık anlamında yerel
sözcük. 4/ Suda ya-
şayan tek hucreli bir
hayvan. 5/ Uyuşuk,
miskin... tskambil
oyunlarında kâğıt
atma sırası. 6/ Su...
Tanınan, bilinen var-
lıklan duyu organla-
n yoluyla ayut edememe durumu. 7/
Yemin... Topraktan yapılmış, kulpsuz
ve küçük çömlek. «/ Heykel... Tav-
lada bir sayı. 9/ Paltoya benzer bir
tür üstlük... Eski Mısır'da güneş tan-
nsı.
YUKARIDAN AŞAClYA: 1/Küçük
testi, çömlek. 2/ Zaviye... Yunanis-
tan'da bir kent. 3/ Iğnenin deliği...
Jokeylerin giydiği kenarsız başhk. 4/
Hatıra... Yapısına girdiği sözcuğe
olumsuz anlam katan bir önek... Japon lirik dramı. 5/ Ameli-
yatlarda yaralan dikmek için kullanılan bağırsaktan yapılmış
ipük. 6/ Uzakhk işareti... Doğu Anadolu'da bir dağ. 7/ Argo-
da 'lira' anlamında kullanılan sözcük... O gösterme sıfatının eski
biçimi. 8/ içinde yağ yakılan toprak kandil. 9/ Kavga, dalaş...
Bir mantarla bir su yosununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkao
bitkilerin genel adı.
ASKER-SIV1L TARTISMALARIM.V l'CRDt ARKAM
YAVUZ GOKMEN
OZAL
SENDROMU
V YAV1NLAR1
ler.' A\k.\K-\
I AX: 44(1 hS :'l
•ÖZiTh veya Ozal sız gunienn ı*rft}ilacajp bır
ddnem ba>«ırken Ya^uz Cökmen m Öztl
5«MdronQ' adh kıtabım tûm olmrlafımıza tav-
sıye edıyoru2 öz*i »endromu mutUka okun-
ma&ı gereklı bır lutap •
Mehmtt B*rU*/Hüm9
tt
• Yavuz Gökmen ırt 'Özat Semdromu'rru polı-
sıve bır roman gibi bır sohıkta okuduro *
ÖZAI Smdromu r
ı anladıın •
okuyunca bugunlen daha
Erta* Kmrmtulhtefdmn
• Yavtız Gokmea Ozala yakın bır gazctectd'T,
yalnı? onu yagdanhkJardan ayn rutmak gerekır,
ı;unku öı*\ A yak:rılıgı nç onu gcrektıgınde
Ö7t\ ı e(oî*ırm<?ktcn aiıkoymus oc de ANAP ik-
tıdardan dujunce Ozal a dtrsek ^cvirmişlır
Gokmcn m ö/a! Sondromu onu uzakun \z
leycn dcgıi, çok yakından bıten bır ga^etEcmm
onemlı İutabidır •
h*i*n Puiur'Mılhyet
-Yavuy Cokmcf! ın 'Oial Sendromu' nefıs bır
İutap -
Bektr CoşkumİS^mh
•Y«vu2 Cökmcn'tn Ozal Sendromu nda yer vvr-
dıgı kahramanlann çogu hayarU Hcrhakde on-
lann da as
ıklavatakUn çok yrf\ev oîsa gc-ck •
D*wya SazmklMtlUyct
•Tanımadıgım ancak sevıp saydtğıtn Yavuz
Cûkoıcn m ÖZJJ Sendromu nu hcrttes oku-
malı-
Ömer Oztûrkmen/TMrkift
"Muhammed Heykel ın, Koriez Sava^ını anla-
tan Zafer Hayalten tum Arap dunya^ında tigiy-
1e okunuyor Yavuz Gokmen ın Oxal Sendro-
mu' unlu Heykel m kıtabı ayannda önemli btr
eser Yannlan ınUmak ısteycnlenn mutlaka
okumalan gereken bır kıtap öttl Scndronnı
fehmi KonûZmmmn
•Cokmcn ın kiubında ûzal ın gclccek ıçm ön-
gordugu bır süru senaryo var Türkıyenın gele-
ceğıni anlamak ı*tevenler özal S«ndnnnnnu
okumaltdırlar -
Ahmtt Tmm/Cumkmrifet
• özal S«ndromu super bır kitap -
Prvf Dr Kttrtkan Fifft/Aktü*t
-Yemınlı bır Ozal dujmam de^ılsenız ve *Öz*l
Ptikozu'ndan rahatsızlık çekffiıyorunız, Cök-
men ın kıtabmı okuyarak yaJun Unhı yerh yen-
nc koyabılırıınız •
Mehmet Alt**J$*k*h
GİDERAYAK YAŞARKEN
Vedat Günyol
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağı
Cad. 39-41 Cağoloğlu-lstanbul
Ödemeli gonderilmcz.