25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 1992 CUMARTESİ DIZIYAZI (12 Eylül Yargılamaları SUNGUNUN UCUNDAKİ HUKUK DENİZ TEZTEL -1- 12 Eylü! 1980... Bir çoğumuzun ya- ^mında dönüm noktası. 12 Eylül as- teri darbesiyle birlikte yaşamımız fceğişti. "Olağanüstü dönemde" nasıl ^şanacağını öğrendik. "Demokrasi- '« geçiş sürecini" adım adım izledık. ""Sıkıyönetim yasaklan"na uyduk... Ve o giinden sonra. çoğumuzun ya- amını etkileyen "12 Eylül Hukuku" lyguJamalanyla karşılaştık. 12 Eylül -lukuku sonucunda, 650 bin kişi gö- şltına alındı, binlerce insan işkence ;<>rdü, 210 bin dava açıldı. binlerce in- an yargılandı. 517 kişi hakkında dam, binlerce kişi hakkında da hapis ezalan verildi. 49 kişi idam edildi... ~ek celsede verilen kararla insanlar iSildı. Yasalar "18 yaşını doldurma- nış kişi asılamaz" demesine karşın. 17 •aşındaki Erdal Eren asıldı... 12 Eylül günü Genel- kunmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgene- ral Kenan Evren imzasıy- la yayınlanan ilk bildiride 'Türk Silahlı Kuvvetleri îç Hizmet Lanunu'nun verdiği Türkiye Cumhu- riyeti'nı kollama ve koruma görevini \üce Türk milleti adına emir ve komu- U zinciri içinde ve emirle yerine getir- ne karannı almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur" denildi. Ay- nı gün saat I3.00'de televizyonda ko- nuşan Orgeneral Evren, tüm siyasi faaliyetlerin yasaklandığını. partilerin. sendikalann faaliyetlerinin durdurul- duğunu, demokratik kitle örgütlerinin kapatıldığını belirtli. Ve o gün Evren "Mahkemelerin süratli ve korkusm çalışrnalannı sağlayacak yasal ve idari tedbirlerin ahnacatbnı" açıkladı. 16 Eylül günü ilk basın toplantısmı düzenlejen Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Evren, bozulan demokrasiyi işletmeye geldiklerini, demokrasiyi kaldırmadıklannı, normal duzene normal olan en kısa sürede geçileceği- ni ve el atmadık hiç bir yer bırakmaya- caklann söyledi. Böylece "demokrasi" içinde, emir ve komuta zincirine uygun yeni bir ya- şam biçimi başlatıldı. Ve yine bu ko- şullarda "yargılamalar" başladı. 20 Eylül günü işçi Erdo- ğan Pclat'ı öldürdüğü. ı kaçarken de kendisini durdurmaya çalışan Tankçı Yüzbaşı Bülent Angın'ı öldürdüğü ileri sürülen Serdar Soyergin, Adana 1 Numarah Sıkıyö- netim Mahkemesi'nde yargılandı. 3 saat 10 dakika süren ilk celse sonunda Soyergin, tanıklann, ateş edenleri gör- mediklerini söylemelerine karşın, idam ce/asına çarptınldı. Ve karar sü- ratle kesinleşü. Bir ay sonra, 23 ekim- de, Serdar Soyergin asıldı. Erdal Eren, 12 Eylülöncesi,4Şubat 1980'de. er Zekeriya Öngel'i öldürdü- ğü gerekçesiyle tutuklandı. 19 martta Ankara 1 Numarah Sıkıyönetim Mahkenıesi tarafından idam cezasına çarptınldı. 15 temmuzda, dosyadaki bir sürü tutarsızlık nedeniyle, Askeri Yargıtay 3. Dairesi, idam karannı bozdu. Ve dosyadaki en önemli nok- talardan biri de, Erdal Eren'in 18 ya- şından küçük olmasıydı. Tüm kanıtlar alehinde olsa bile "18 yaşından küçük biri" asılamazdı. Kaldı ki, kanıtlar da tutarstzdı. Ancak 12 Eylül geldi ve herşey hız- landı. Askeri Yargıtay. Eren'in 18 ya- şında olup oimadığının saptanması amacıyla. kemik grafiğinin çekilmesi- Çocuğun aleyhindeki kanıtlar yetersizdi, ama onlann vakti yoktu 'BeslemeyelinL, asahm' Parlaraento ve hükümet feshedildi Slahk Kuvvetter yönebnedkgydy Tıım \ıırt ta -ıknfirvlım vr* •^>kaj>j nkııu \d«.ij£ı kmıtlıı Org. Evren, MGK'nın ilhelerini açıhladı stanbul'da iokağa ııkma Türkiye ile ilgili haberler Silahlı Kuvvetlerin . yönetime el koymasına ilişkin yankı ve yorumlar sürüyor •• •• ANA HEDff flTATURKCULUK («II OUMCA f t ı*$ ~.\ Smır tt| ] kapılan açıldı, bankalar pazartesı tt*P*! açıiıyor htanbul'da 24-05 sutlen arastnda sokaga çıkma Önlemler açıklandı JDEVLIT BAŞKANLIÖI ! GÖREVINI DE ÜSTLENEN ORGENtRAL EVREN BAŞ8AKANLIK VE BAKANUKLARIN MÜSTEŞARLARI İLE TOPUANTI YAPTI İDAMI BİR TANIK ANLATIYOR: Emir sonucu asıldılarO gecenın tanıklanndan biri avu- kaı Ali Rıza Dizdar. Dizdar, Kadir Tandoğan ve Ahmet Saner' den "Ar- kadaşlanm" diye bahsediyor. "Son derece süratli bir şekilde yargılandı ve asıldılar. İadeyi muhakemeıste- mim vardı ve bu istemim sonuçlan- mamıştı. Karar hukuk dışıydı" diyor ve ekliyor: "Emir sonucu asıldılar" "Neden idamı izlediniz: isteseniz orada bulunmayabiiirdiniz" dediği- mizde şu vanıtı veriyor: "Neden gıttiğimi arkadaşlann ler. Hiç unutmuyorum "yanj tren kalkıyor mu? Bilet kesildi mi?' dedi. Nebi Barkıs çok üzgündü. Ahmet. Nebi'yi teselli edip "Lütfen Nebi abi. bırak üzülmeyi, arkadaşlara söyleyin biz trene biniyoruz. Onlar treni ka- çıımasınlar" dedi. "Başınız dik ve sa- dece gökyüzüne bakın' dedim. Ahmet "Biz gidiyoruz. tüm arkadaş- lanmıza selam söyleyin bizden. bizi ziyaret edin ve hoşçakalın' dedikten sonra odadan çıktı. Sonra Kadir'i getirdiler. O da aynı şekilde arkadaş- • Avukat Ali Rıza Dizdar, aynı günü yeniden yaşıyordu: "Cellat. ipi Kadir'in boynuna geçirirken boyu yetişmedi. Cellat titriyordu. Kadir, cellada dönerek 'Sakin ol kardeşim, telaşlanacak bir şey yok' dedi. Onunla da göz göze gHdiğimizde başımı salladım. O da sandalyeyi teknıe^ 1 ledi. tuğu sırada bir kafa vurdu. Hiç kim- se marşını söylemesine engel olama- dı. Sehpaya çıktı. espri bile yaptı. Herkes bembeyaz. Şaşkın vaziyette. El ayak. herşey çekildı. Ahmet etrafa baktı, herkesi izliyordu. Sonra Nebi'ye baktı. Sonra dönüp gözleri- min içine baktı. Bana gözleriyle "An- latacaksınız bizi' dedi. Ben de gözle- rimi kapatıp. 'tamam, anlatacağım' der gibi kafamı salladım. Ve bir tek- me... Saldalye aJbayın suratına fırladı. Ahmet bir salıncakta sallanan güzel bir cocuk gibı sallanı - yordu.Sallandı, sallandı... Ve kor kunç bir sözleriyle söyleyeyim: Bize 'gelecek- siniz, göreceksiniz ve arkadaşlanmı- za bizim nasıl asıldığımızı anlatacak- i sınız" dediler. Birincisi bu. İkincisi ben bir avukatım ve insanım. Bir ayukat olarak sonuna kadar müvek- killerimle olurum. Çünkü tx n onlan seviyorum Biz bu tarihi anı yaşa- mak, bu tarihi anı belgelemek için değil, onlarla beraber asılmak için oradaydık." ''O geceyi" sorduğumuzda derin bir nefes alıyor Dizdar ve anlatıyor: "Haberi duyduğumuzda hemen Selimiye Kışlası'na gittik. Uzun uğ- raşlardan sonra onlarla görüşmemi- ze izin verildi. Önce Ahmet'i getirdi- lanna selam söylememizi, üzgün olmadıklannı, başlannın devamlı dik olduğunu söyledi. Sonra Paşaka- pısı... Orada sadece Kadir'lc görüşe- bildim. Ahmet'le görüşmem engel- lendi. Çok kısa görüştük Kadir'Ie. Sonra sessizlik başladı. İlk Ahmet o gür sesiyle gerilla marşını okuyarak kürsüye yürüdü. Askerler agzını tut- 'Oh' sesi çıktı.Sonra Kadir'i getirdi- ler. O da marş söylüyordu, slogan atıyordu. Cellat ipi boynuna geçirir- ken boyu yetişmedi. Cellat titriyör- du. Kadir, cellada dönerek 'Sakin ol kardeşim, telaşlanacak, acele edecek bir şey yok' dedi. Onunla da göz göze geldiğimizde başımı salladım. O da sandalyeyi tekmeledi... ni istiyordu. Ama yargılamalar "sü- ratli" olmalıydı. bu tesbite vakit yok- tu. Askeri Yargıtay Genel Kurulu. 20 ekimde, Yargıtay 3. Daire karannı bozdu. 3. Daire karannda israr etti ve Eren'in cezasırun müebbete çevrilme- sini istedi. Ama 20 kasımda Genel Kurul. 3. Daire karannı kaldırdı ve idam karannı kesinleştirdi. 12arahkta MGK Erdal Eren'in idamını onadı ve 13 aralıkta Eren alelacele asıldı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren. yıl- lar sonra, 3 Ekim 1984'te, idam cezası- nın "haklılığını". Muş'ta yaptığı ko- nuşmada açıkladı: Asmayalım da besleyelim mi? BÎR İDAM GECESİ 24 haziranı 25 hazırana bağlayan gece. Paşakapısı Cezaevi'nin önünde bir telaş yaşanıyordu. Bir grup ınsan. cezaevi kapısının önünde cezaevi gö- revlileriyle tartışıyor. Görevliler "Ka- pıya yaklaşmayın. 5 metre uzakta durun" derken, insanlar "Kapı önün- de durrnakla ne olacak; herhalde içer- dekileri kaçıracak değiliz" diyor. Bun- lan söyleyenler gazeteciler. O gece Marksist-Leninisl Silahlı Propaganda Birliği üyesi olduklan ve eylemlerde bulunduklan iddiasıyla yargılanan Kadir Tandoğan ile Ah- BAHAİLİKNEDİR, BAHAİLER KİMLERDİR? ŞENAY KALKAN Düşüncelerim ııetleşti, pekişti Tuncay Onai, yaşamının kısa sürede değiştiğini söylüyor -3- Tuncay Onat, Bahailer arasına 36 yaşından sonra katılmış. O zamana kadar nüfus cüzdanının "dini" bölü- münde "İslam" yazan Onat, "tescil" olduktan sonra mahkemeye başvura- rak nüfus cüzdanına da "Bahai" yaz- dırmış. Bahai olana kadar. dini bir "disiplin olarak kabul etmeyen", Müslümanlık'la ilgisi "Allah'a inanıp Hazreti Muhammedi peygamber ola- j rak kabul etmek ve Elhamdülillah Müslümanjm"demekten ibaret olan Onat,"Hazreti Bahaullah'ı tanıyıp Bahailiğı öğrenip ve kabul ettikten sonra öteki peygamberleri daha çok sevdim" diyor. Şimdi Türkiye Milli Ruhani Mahfili'nin dokuz üyesinden biri. Tuncay Onat Bahailik'le mali mü- şavirliğini yaptığı Celal Çelebi sayesin- de tanışmış. Celai Çelebi şimdi Türki- ye Bahaileri Milli Ruhani Mahfıli başkanı. Tuncay Onat şöyle anlatıyor: "Celal Bey'le iliş- kımiz. baş- taişlesınır- Iıydı. Ancak da- ha sonra kendisini. ailesini ya- kından ta- nıyınca, büyük say- gı ve sevgi duydum. Tuncay Onat Bir şey hep dikkatimi çekiyordu. İnancı var ama dine yaklaşımı, dini konulardaki gö- rüşü çok farklı. En önemlisi laikliği. Samimiyetimiz ilerleyince sordum. O da anlattı. Daha sonra bir yıl boyunca okudum, araştırdım, toplantılanna katıldım ve bir yıl sonunda Bahai olup mahfıle tescil oldum. Üç yıl sonra da eşim Bahai oldu." Tuncay Onat Bahai olduktan sonra neler hişseüğini, yaşamının nasıl değiş- tigini ise tek kelimeyle özetliyor: Huzura kavuştum". Sonra huzur"u şöyle dile getiriyor: "Dünyaya, msanlara. ilişkilerime da bu bakışımdeğişti. Dahadoğrusu buko- şüncelerim netleşti, pekişti. Hani, bir nulardaki çıkanmlanm, ne olması-nC şey düşünür, bir şey hissedersiniz de yapılması gerektiği konusundaki dü- bunu başkalan da söyleyince ya da bir Evlilikte ana-baba nzasının önemi Namaz Bahailik'te namaz. ıçten ve temiz biryürekleTann'yı anmak. Tann'ya içtenlikle sunulan bir \ alvanş olarak tanımlanıvor ve cenaze namazı dışın- da tek tek kılınıyor. 3 türlü namaz var: Büyük namaz, günde bir defa. kişınin Tann'ya yalvanş için istekli olduğu zaman kılınıyor. orta namaz günde üç kez: sabah. öğle ve akşam kılınıyor. Tek ayetten ibaret olan küçük namaz ise günde bir kez, öğle ile güneşın batışına kadar olan süre içinde istenılen bir zamandakılınabi- liyor. Kişi işine, o gün bulunduğu yere göre. bunlardan birini seçebiü- yor. Küçük namaz, bir ayetin okun- ması şeklinde. diğerleriyse İslami- yet'te olduğu gibi. secde edilerek kıiınıyor. Onıç Bahailer her yıl bir ay (Bahai tak- vimine göre 19 gün) oruç tutuyorlar. 2 Mart'ta başlayan orucu 15 yaşın- dan küçük olanlar. hastalar, yolcu- lar, hamileler, yeni doğum yapmışiar ve 70 yaşını aşmış kişiler tutmuyor. Oruç 21 Mart'ta sona eriyor. 21 Mart Nevruz Bayramı olarak, yani Bahai takvimine göre yeni yılın baş- langıcı olarak kutlanıyor. Hac ~ Bahai dininde hac yalnız erkekler ıçinzorunlu. Bahaullah'ın Bağdat'- daki evi ve Bab'ın Şiraz'daki evi özel bir tören ve dualarîa ziyaret edilerek hacı olunuyor. Bahailer. İran'da yaşanan durum nedeniyle Türkiye'nın büyük önem taşıdığına dikkat çekiyorlar. Hazreti Bahaullah'ın Bağdat'tan İstanbul'a vanş yolunun. İstanbul Fatih'te ya- şadığı evin ve Edirne'deki evinin dünya Bahaileri arasında büyük yeri olduğunu ve bu yerlerin tanıtımının yapılarak ziyarete açılmasının. ülke- nin turizm girdisinde önemli artış sağlayacağını belirtijorlar. Evlenme ve boşanma Bahailik'te çok eşlilik yasak. Bu- lunduklan ülkelerin yasalanna uy- gun olaral "resmen" evlenen çiftlere bir de Bahai nikahı kıyılıyor. Ancak çiftlerin "resmen" evlenmeleri zo- runlu. Bahailer dışanya kız alıp ven- yor. Anca<, evlenebilmeleri için her iki tarafın anne-babasının nzası şart. Bir tarafır anne babası nza göster- mezse e\ lenilemiyor. Boşanmak içinse bir \asak yok ama eşlerin bir- birlerinden gerçekten aynlmak iste- yip istemeıliğini düşünebilmeleri için bir yıl süre tanınıyor. Evlenirken erkek tarafı kız tarafı- na 19 miskal (3.5 gram karşılığı bir ölçü) altın veya gümüş veriyor. Ba- hailer burmn günümüzde önemini yitirdiğini belirtiyorlar. Günümüzde 19 miskal /ani 66.5 gram altın \a da gümüş katşılığı para ödeniyor. Buna "mihir ödt mek" deniyor. Önemli i[ü Bahai takviminde 19 ay var ve her ay 19gündenoluşuyor. Yıl 21 Mart'- ta başlıyoı. 21 Mart Nevruz Bayra- mı(oruç v; yeni yıl)olarak kutlanı- yor. Nevruz dışında Bahailer için kut- sal olan ve çalışılması yasak olan günler şunlar: 21 Nisan: Rızvan Bayramı'nın ilk günü.(Bahaullah'ın emrini açıkladı- ğıgün) 29 Nisan: Rizvan Bayramı'nın do- kuzuncu günü. 2 Mayıs: Rızvan Bayramı'nın 12. günü. 23 Mayıs: Bab'ın emrini açıkladığı gün. 29 Mayıs: Bahaullah'ın vefat ettiği gün. 9 Temmuz: Bab'ın şehadeti.' 20 Ekim: Bab'ın doğum günü. 12 Kasım: Bahaullah'ın doğum günü. Bahailer, günümüzde eğer bir yer- de çalışıyorlarsa, amirlerine durumu açıklayıp izin istiyorlar. Eğer üstle- rindeki kişiler izin vermezse calışma- lanna devam ediyorlar, eğer izin alabiliyorlarsa bu günlerde çalışmı- yorlar. Bahailik'te aynca birde 19. gün zi- yafetleri var. Bu. herayın (Bahai tak- vimine göre) I9'unda yapılıyor. Bahailer birbirlerinin evinde topla- narak önce dua okuyor, ardından Hazreti Bahaullah'ın ayetleri okunu- yor. Daha sonra Milli Mahfıl'in der-, ledıği kendi ülkelerindeki ve dünya- daki Bahailer'le ilgili haberler verili- yor. En sonunda da meşveret. yani tartışma. görüş alış verişi bölümüne geçiliyor. Zıyafetin bu bölümüne Ba- hai olmayanlar ahnmıyor ki herkes rahatça. çekınmeden görüşlerini açıklayabilsin. tartışma ortamı do- ğabilsin. 19. gün ziyafetleri toplanı- lan evin sahibinin hazırlığına göre çay içilerek ya da yemek yenerek ka- panıyor. kitapta okuyunca çok mutlu olur ve rahatlarsınız ya işte ben de Bahailiğin ilkelerini. Hazreti Bahaullah'ın dü- şüncelerini öğrendikçe bunu yaşadım, yaşıyorum." Onatlar kan koca Bahai olduktan sonra ev yaşamlan da daha düzenli ol- muş. birbirleriyle ilişkileri de farklılaş- mış. İki de çocuklan var. Tabii ki onlar henüz Bahai değil. Onat çiftinin yaşı henüz 9 olmasına karşın zekası 14- 15 yaşındaki bir genç kız gibi davra- nan, konuşan. soru soran kızlan Sevil. bunu "Ben henüz Bahailik eğitimi alı- yorum. Biraz daha büyüyünce Bahai olup olmayacağıma kendim karar ve- receğim" diyor. Tuncay Onat, söz çocuklara gelince bir ekleme yapmak istiyor: "Bahailik'te çocuklann eğitimi, özellikle de kız çocuklann eğitimi çok önemlidir. Hazreti Bahaullah, 'iki ço- cuğunuz varsa ve ancak birini okuta- bilecekseniz kız olanı okutun" der. Çünkü o anne olacaktır. Annelerin eğitimli olması, çocuklann aile içinde alacaklan eğitim nedeniyle çok önem- lidir. Bahailiğin temel ilkeleri arasında kadın-erkek eşitliği de vardır ama ka- dın eşitlikten öte bir öneme, bir yere sahiptir aynı zamanda." Tuncay Onat'ın Bahailiği seçmesin- deki bir önemli nokta da Bahailiğin en temel ilkesi sayılabilecek, "Dünya ve ulus birliği". Onat, şöyle açıkhyor bu- nu: "Bütün dinlerde, din kardeşliği var- dır. Bahailik'te ise insan kardeşliği.. Bu çok önemli benim için. Bahailiğin hedefı. dünyadaki bütün insanlann eşitliği, birliği ve banş içinde yaşama- landır. Din, dil, ırk. cinsiyet, sınıf ayn- mı yoktur o dünyada. Bütün ülkeler tek bir ülke, bütün milletler tek bir mil- let sözünün anlamı budur. Bu ulusla- nn kendi kültürel değerlerinin. özgün- lüklerinin yok olması demek değildir. Bu tür farkhlıklar birer kültürel zen- ginlik olarak korunacaktır. " SORECEK met Saner asılacak. Çevrede. Üsküdar ve Kadıköy'deki ner caddede, her so- kakta bir metre arayla asker dizili. Bazı önemli noktalarda barikatlaı var. Barikat arkalannda mitralyözler. Cezevinin karşısındaki evlerin tümü- nün ışıklan sonük. Yalnızca balkonda ya da pencere arkasmda otunıp sigara içenlerin ateşleri görülüyor. Sokak lambalanndan çoğu sönük. Ağır ve sı- kıntılı bir hava... Saat 02.00 sıralannda konvoy görü- lüyor. Önde bir polis arabası, ardında bir cip, içi asker dolu 3 cemse ve her tarafı kapalı cezaevi arabası. Ringin ardında asker dolu üç cemse daha, bir ambulans ve bir cip. Hızla cezaevi ka- pısından giriyorlar. Beklenen an gel- di.Yüz yıl gibi süren üç saatlik bekle- yiş. Zaman zaman gazeteciler birbirle- riyle sohbet ediyor. Bir gazeteci kendi- ni fena hissediyor, bir köşeye gidip kusuyor. Mendiliyle yüzünü silerken söyleniyor: "Dışanda beklerken mi- dem bulanıyor. Içerde olsaydım. kim bilir ne olurdum." Bir gazeteci "Kim bilir?" derken, zincirleme sigara içen bir başkası, "Içerde olmak lazım, idamın tanığı ol- mak lazım. Bunu herkese anlatmak, herşeyi gün gelince söylemek, tanıklık yapmak lazım" diyor. AHMET SANER'İN SLOGANI Saat 05.00'e doğru hava aydınlanır- ken "idamın tanıklan" dışan çıkıyor. ! Tandoğan ve Saner'in avukatlan Ali Rıza Dizdar, Nebi Barlas. Yüzjeri ki- ! reç gibi. Dizdar'ın ilk sözleri. "Ölüme / güzel gittiler" oluyor. Barlas ise, "Yüzyıl yaşlandım" diyor. Avukatlar. çevrelerini saran gazete- cilere bilgi veriyor. Henüz kafalannı tam toparlamamış olan avukatlardan alınan bilgiler şöyle: 03.28 de getirildi. Gerilla marşını söyleyerek sehpaya yürüdü. "Kahrol- sun Amerika emperyalizrni, kahrol- sun faşizm, yaşaşın mücadelemiz" diye slogan attı. "Bizi asmak isteyenler asılacaktır, gebertilecektir" dedi. Seh- paya çıkarken sehpa sallandı. Cellada "Yavaş olun beni sakatlıyacakszmız" dedi. Sandalyeyi kendi tekmeledi. Asıldı. 17 dakika asılı kaldı. TANDOĞAN'DAN OLİGARŞİYE LAJVET Ahmet Saner'den sonra 03.55'te sehpaya getirildi. "Yaşasın Türkiye halkının kurtuluş mücadelesi, kahrol- sun oligarşik diktalar" sloganı atarak sehpaya yürüdü. "Türkiye Cumhuri- yeti Anayasası, çoğunluğun hizmetin- de olmamıştır. Hiç bir zaman emekçi- nin hizmetinde olmamıştır" diye bağırdı. Sehpaya çıkarken, "İdamlar bizi yıldıramaz" dedi ve cellada "Sa- kin olun, acele etmeyin" dedi. Son kez 4 defa "Katil oligarşi" diye bağırdı. O da 17 dakika ipte kaldı. Ertesi gün gazetelerde idam haber- leri yer aldı. Ama sıkıyönetim vardı, her şey yazılamazdı. Bu nedenle de bu bilgiler hiç bir gazetede çıkmadı. Ha- ber, gazetelerde. "İstanbul'da iki idam". "Teröristler asıldı", "Saner, Tandoğan asıldı" başlıklanyla çıktı. StRECEK POIJTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL 12 Eylül Fırtınası...Demirel azınlık hükümetini kurmuş, her şey bkır tıkır gidiyor sanılırken 12 Eylül gecesi askerler birdenbire ikti- dara gelivermişti. Bu neden böyle olmuştu? Kimsenin aklı yatmasa bile omuzları yıldızlarla donanmış beş ge- neral ü/keye egemen oluvermişti. Papadopulos'un Yunanistan'da gelişine bakıyorum da bizimki de öyle olmuştu. Karşı çıkan yoktu, olsa da orta- lıkta görünmüyordu. Başı benzedi, ama bizim generalle- rin sonu benzemedi. Yunan generalleri ıssız bir adaya yaşam boyu sürüldiiler. Bizimkiler ise korumaları ile ke- yif sürüyor. Başım, paşalar üstüne bir yazıdan derde girdi. Yazı, Karındaş Mahmut'un, Eşref Şefik'in, Bal Mahmut'un sof- ra fıkralarına benziyordu. Fakat dönem o dönem değildi. Fıkrada ahçıbaşına sorarlar: "Balığın dişisini erkeğinden kim ayırır?" "Paşa hazretleri." "Nereden biliyorsun?" "Köşkte paşamızın dediği dediktir." Yazının çıktığı gün karşıdaydım, vapura binip Kara- köy'de indim. Otobüs yolcusuyuz, bir boş yer bulup otur- dum. Milliyet'ten Güngör Gönültaş'ın yanına düşmüşüm, ne rastlantı. "Vay ağabeyim..."den hemen sonra "Seni arıyorlar" dedi. "Kim arıyor?" "Sıkıyönetimden..." Renk vermemeye çalıştım. "Gazetede konuşuyorlardı, ne olduğunu bilmiyorum. Senevden birara!.." Karaköy'den Beşiktaş'ı aşıp Akatlar'a varıncaya kadar ne konuştuk ne konuşmadık bilemiyorum. Akhm fikrim verdiği haberde... Bu sıklyönetimi gözüm hiç tutmuyor- du. Eve geldim, telefona sarıldım: • "Hasan Cemal'i istiyorum." Santralın yanıtı: "Odadurmadansiziarıyordu... Birdakika..." Hasan durumu anlattı: Paşalar yazısına fena halde içerlemişler. Hemen teslim olmamı istiyorlarmış... Tes- lim olacaktık, çaresi yoktu. Hava hafiften kararıyordu. Bizim ev Gayrettepe'ye yakındı. Okay'la gidip teslim ola- caktık. Yanımıza polis muhabiri rahmetli Selahattin'i de alarak siyasi şubenin yolunu tuttuk. Bir odaya aldılar, bekle babam bekle!... Birer sandalyenin üstünde sabahı ettik. Okay'a sigara dayanmıyor, birini yakıp birini söndü- rüyor. Kimsenin bir şey dediği yok, sorsak da söylemi- yorlar. Şimdilik arkerlerin değil, sivillerin elindeyiz. Sabahleyin Okay'ı bıraktılar. Yazıyı ben yazdığımdan su- çum büyük. Bir hafta Gayrattepe'de kaldım. işkence yok diyorlardı, ama geceleri aşağıdan sesler acı acı geliyordu. Bir hafta sonra Selimiye'ye gönderdiler. Padişah Se- lim'in atlarının bağlandığı taş tavlada (ahır) bir ayı aşkı yattık. Bitlendik, pirelendik, böceklendik. ikinci Meşrutiyet ilan edilince sürgünlerdöner. Mevla- nazadeRifatanılarında anlatıyor. Mizancı Murat (gazete- ci), Sadrazam Kamil Paşa'nın emriyle tutuklanır. Gazete- ciler kıyamet koparırlar. Kamıl Paşa gazetecileri çağırır: "Siz ne yapıyorsunuz", der. "Bakanlar aleyhine yazı- yorsunuz. Böyle yaparsanız sizi de Murat'ın yanına gön- deririm." "Paşa hazretleri biz kanuna aykırı hareket etmiyoruz, kanun içinde davranıyoruz. Kanunsuz davranırsak dev- letin mahkemeleri var." "Cahilsiniz, çocuksunuz. Devletin ne büyük bir kriz içinde bulunduğunu görmüyor musunuz." Kamil Paşa ile gazeteciler arasmda bir tartışma sürer. Kamil Paşa yumuşamak zorunda kalır. Kenan Evren Paşa'nın görünmez buyruğu ile Seli- • miye'de kırk güne yakın yattık. 12 Eylül bir baskı ve zulüm fırtınası olarak geldi, geçti. 12 Eylül'ü hala savunanlar var mıdır? BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Divan şiirinde, birbiriyle ilgili söz- cük ya da kavramla- nn bir dize ya da be- yitte toplanması sa- natı. 2/ Bestelenij sı- rasına göre numara- lanmış müzik yapı- tı... Tomn sahibi ka- dın. 3/ Bir tür yel- kenli ve motorlu ya- nş teknesi... Müstah- kem yer. 4/ Herke- sin gözii önünde yapılan. 5/ Bir renk... Yola çıkma, gidiş. 6/ Pirinci ka- buğundan ayırmak ya da bulgur dövmek için kullanılan dibek... Geç- miş. 7/ Ispanyolların sevinç sözü... Duygu ve düşünceleri belirtecek bi- çimde yüzde beliren kımıldanışlar. 8/ Yurdumuzda kurulmuş yirmi bir köy enslitüsünden biri... Numaranjn kı- sa yazıhşı. 9/ Namaz çağnsı... Düz ve ensiz kılıc. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Hız- la dönen rüzgârlann oluşturduğu şiddetli siklon fırtınası. 2/ Eskründe bir karşılaşma türü... Saz, kamış. 3/ Kavrulmuş ceviz ya da bademJe yapılan şekerleme... Ses, makam. 4/ Başkalannın sırtından geçinen kimse... Radon elementinin simgesi. 5/ Ileri sürülerek savunulan düjünce... Bir nota. 6/ Başlıca üyesi Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat akımı. 7/ Matema- tikte kullanılan sabit bir sayı... Müslümanlıkta mezhep kuran kimse. 8/ Japon lirik dramı... Şiddetli acı ve sıkıntı. 9/ E>oğu Karadeniz, özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez. AMASYA KADASTRO . MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1991/74 Karar No: 1991/233 Hâkim: H. Necaü Aksoy 23657. Kâtip: Semra Aksakal 147. Davacı: Orman lşletme Müdürlüğü/Amasya. Vekili: Av. Firdevs Göztaş-Amasya. Davalı: Mehmet Çolak, ömer oğlu, Ormanözü Klden (ölü) Mirasçılan: a) Şerife Çolak, Hamdi kızı. b) Nurettin Çolak, Mehmet oğlu. c) Zeynep Çolak, Mehmet kızı. d) Recep Çolak, Mehmet oğlu. e) Mustafa Çolak, Mehmet oğlu. Adresleri meçhul. Dava: Kadastro tespitinin iptali. Dava tarihi: 28.11.1990. Karar tarihi: 19.9.1991. Parsel no: 1400. Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine mahkememize açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda: Mahkememizden verilen 19.9.1991 gün 1991/74 Er233 K. sayılı ka- rarı ile davacı vekih'nin açmış olduğu davanın kabulüne, Amasya ili merkez Onnanözü Köyü, Uzungeriş mevkiinde, tarla nileliğinde, 3.757 m' alanında 1400 sayılı parselle ilgili komisyon kararının iptaline, or- man olarak Hazine adına tapuya kayıt ve tesciüne, davahnın zilyetli- ği ile ilgili ibarenin beyanlar hanesinden silinmesine, 5.200 lira baki- ye harcın davalı mirasçılarından müştereken ve müteselsüen alınarak Hazine'ye gelir kaydına, 7.000 lira ücreti vekalet ile davacı tarafından yapılan 174.760 lira vargılama giderinin davalı mirasçılanndan müş- tereken ve muteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verildi. Davalı mirascılarının adreslerinin saptanamaması nedeni ile karar tebliğ edilemediğinden işbu ilanın yayın tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğin yapılmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 50030
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle