Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 TEMMUZ1992CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
PlacidoDomingo
'Tosca'da
• Kültür Servisi - İtalyan
bestecı Pucciru'nin 'Tosca'
adlı operası 11 ve 12 temmuz
günleri İtalya'da üçayn
yerde sahnelenecek vegösteri
dünya televizyonlanndan
naklen yayımlanacak.
Başrolünü ünlü tenor
Placido Domingo"nun
üstleneceği "Tosca'nın birinci
perdesi 11 temmuz günü öğle
saatlerinde Sant'Andrea
della Valle Kilisesi'nde. ikinc
perdesi aynı gün akşam
saatlennde Famese
Sarayı'nda, üçüncü perdesi
ise 12 temmuz sabahı şafak
vaktiSant'Angelo
Şatosu'nda sahnelenecek.
Ote yandan, İtalya'daki ünlü
La Scala Operası yönetıcileri.
günümüzün üç büyük
tenoru. Placido Domıngo,
Luciano Pavarotti ve Jose
Carreras'ın önümüzdeki
sezon La Scala'da sahneye
çıkacaklannı açıkladılar.
Bejart Berlin'e
gidiyor
• Kültür Servisi - Ünlü
koregraf Maunce Bejart,
gelecek yıl orkestra şefi
Daniel Barenboim iîe birlikte
Alman Devlet Operası'nda
yapıtlar sahneleyecek.
Öncekı yıllarda topluluğuyla
Uluslararası İstanbul
Festivali'ne de katılmış olan
Maurice Bejart, Berlın
kentindeki Devlet
Operası'nda Arnold
Schoenberg ve Bela
Bartok'un müziklerinden
gerçekleştırdiğı bale
yapıtlanru sahneleyecek. 12
Mart 1993'te galası yapılacak
balede orkestrayı Daniel
Barenboim yönetecek.
Valois'ya özel
ödûl
• LONDRA (AA) - Londra
Tiyatrolan DernegTnin özel
ödülü, Türk Devlet
Balesi'run kumluşuna da
emeği geçen 94 yaşındaki
Dame Ninette De VaJois'ya
verildi. Ingiliz Kraliyet
Balesi'nin kurucusu olan
Dame Ninette De Valois,
ödülünü Londra'da
düzenlenen öğle yemeğinde.
Kraliçe İkınci Elizabetrnn
kardeşi Prenses Margaret'in
ehnden aldı. Dame Ninette
De Valois'nin, bu yılki
Lawrence Oiivier Tiyatro
Ödüllerinindağıuldığı törene
kaülamaması nedeniyle,
ödülûnü yenj aldığı
bildiriliyor.
Bulunmaz
TiyatroKiiltiir Servisi - Bulunmaz
Tiyatro "Insanlar
Mahkemesi" adh oyunu bu
haftadan başlayarak Nazım
Hikmet Sahnesı'nde
sergilemeyebaşlıyor. Her
cumartesı 16.00'da
sunulacak oyunun
yönetmeni H.Hilmi
Bulunmaz, oyunculan ise,
hepsi 10'aryaşında.olan,
Cemal Bulunmaz. Ümıt
Yanılmaz ve Yıldınm Algün.
Öte yandan, tiyatro içinde
"Çocuklarla sanat" ve
"Gençlerle sanat"
etkinlikleri de ücretsiz kurs
biçiminde sürüyor.
İşadamı Zûlîü
Üvaneli
ANKARA(ANKA)- Besteci,
ses vesazsanatçısı, sinema
yönetmeni \ e yazar Zülfü
Livaneli, sıfatlanna bir
yenisini daha ekledı.
Livaneli. yeni kurulan "A
Yapım TV Programcılık
A.Ş."ye kurucu ortak olarak
işadamlığına adım attı.
Ya>ıncılık alanında faaliyet
gösterecek olan şirketın diğer
ortaklan Medya Holdıng
A.Ş., 1 Numaralı Yayıncılık.
Sabah-İmaj TV Video Film
Yapım A.Ş. ve İmaj TV
Video Yapımcıhk'tan
oluşuyor. Şirket
sermayesınden Livaneli
yüzde lOhıssealırken.en
büyük hısselerin yüzde 30'la,
Medya Holding ve
Sabah-İmaj TV'ye ait olduğu
belirlendi. Geriye kalan
yüzde 20 pay 1 Numaralı
Yayıncılık'a, yüzde 10 da
İmaj TV Video Yapımcılık'a
ait.
Merkezi İstanbul'da
bulunan şirketin Yönetim
Kurulu, Medya Holding'den
Üna> Bilgin. Sabah-İmaj
TV'den Cemal Noyan, 1
Numaralı Yayıncılık'tan
Ercan Anklı ve ZülfS
Livaneli'den oluşuyor.
Cevdet Kudret,yetmiş beşinci yaşı dolayısıyla yazdığı yazısmda şöyle diyordu:
Düm adaııgiderolduk,kakmlaraselamolsıııı
Cevdet Kudret'i yitirdik
Yedinci meşale
dün söndüKültür Servisi - Yazar, şair, edebiyat araştırmacısı ve eleştır-
men Cevdet Kudret. uzun süredir tedavi gördüğü Cerrahpaşa
Hastanesı'nde dün vefat etti. 86 yaşında ölen Cevdet Kudret,
evli ve bırçocuk babasıydı.
1907 yılında İstanbul'da doğan Kudret, İstiklal Lisesi'nden
sonra Hukuk Fakültesı'ni bitirdi. 1934-1945 yıllan arasında
Kayseri ve Ankara liselen ile Devlet Konservatuvan'nda edebi-
yat öğretmenliği yaptı.
Türk Ansiklopedisi'nde edebiyat sekreterliği de yapan Kud-
ret, 1950 yılında iktidar değışiminde görevine son verilince İs-
tanbul ve Ankara'da bir süre avukatbkla uğraştı. Daha sonra
Türk Dil Kurumu yayın kolunda çalıştı. Bilgi Yayınevi'nde da-
nışmanlık, redaktörlük yaptı. Sıvasal Bilgiler Fakültesi Basın
ve Yayın Yüksek Okulu'nda öğretim görevlisiyken emekliye
aynldı.
Yedi Meşale şiir topluluğunun hayattaki tek temsilcisi olan
Cevdet Kudret, geçen ay Edebiyatçılar Derneği OnurÖdülü'nü
almıştı.
CEVDET KUDRETTEN
Kural metinden doğar
Yöntemim, söylediğım sözlen, öne sürdüğüm iddialan örnek-
lerle belirtmektir. Bir şey söylüyorsam, onumutlaka bir belgeye
dayamak ihtiyacını duyanm. Bu ise doğrudan doğruya o ya-
zann eserleriyle ortaya çıkabilir. Hiçbir kural önceden kona-
maz. Kurallar metinlerden, meunlere göre doğar. Edebiyat öğ-
retiminde de, dilde de böyledir. Önce kurallan konup, sonradan
dil ya da edebiyat yapılamaz.
Geçmişten geleceğe
Günümüzün bilim, düşünce ve sanat adamlanna düşen görev,
geçmişin kopanlan kültür bağlannın ilmiklerini bulup geleceğin
kültürüne bağlamaktır. Buna, "gelenekten yararlanma" diyo-
ruz. Herhangi bir yanlış anlamayı önlemek için hemen ekJeye-
lim: Gelenekten yararlanmak demek, geleneği olduğu gibi "sür-
dürmek" demek değildir; geleneği yeni olanaklarla "geliştir-
mek" demektir. Ulusal sanat, hatta ulusal bilim ancak bu yolla
kurulur. Aksi halde, Batı'yı kopya etmekten kurtulalım derken,
yerliyi kopya etmiş oluruz.(...)
Batı kültürü ile yerli kültürün bireşimi... Bunun hazır bir reçetesi
yok elbette. Eldeki sırurlı örnekler, bu işin nasıl yapılması gerek-
tiği konusunda bize bazı ipuçlan verebilir. Onlara bakarak, bir
çıkar yol arayabiliriz.
Cumhuriyet dönemi
Namık Kemal'in tntibah'ından yirmi beş yıl sonra Aşk-ı Memnu
ile Halit Ziya, Namık Kemal'i çok gerilerde, hatta bir yüzyıl ge-
ride bırakmıştır. Ondan sonrakı gebşmeler de aynı şekilde ol-
muştur. Cumhuriyet döneminde hikâye ve romanımız en parlak
devrine ulaşmıştır. Bugün bir Saıt Faik, bir Orhan Kemal, bir
Yaşar Kemal zor ulaşuacak yüksekliklere uJaşmış yazarlardır.
Nitekim Yaşar Kemal bir ara Nobel ödülüne aday gösterilmişti,
vermediler. Sonradan verdiklerini okuyorum da... Bizim Yaşar
Kemal onlann fersah fersah üstünde. Şaşkınlık içindeyim, nasıl
Yaşar Kemal'e vermemişler de onlara veriyorlar... 1960'tan
sonra yetişen yazarlar içinde de gerçekten büyük değerler var.
Edebiyatımızın daha da ileri gideceği kanısındayım. Çünkü ede-
biyat, inşaat gibi tuğla tuğla üstüne konarak yüksebr. Yeni ya-
zarlanmız elbette bu binayı daha da yükseltecekler.
Yedi MeşaJe"nin
şair'i Cevdet
• "
son
Kudret'i tanımak
için öncelikle, geniş
ölçüde kendi yaşamı-
ndan kaynaklanan,
aynı zamanda toplu-
mumuzun otuz yıllık
bir kesitini veren ro-
man üçlemesini ve
öykülerini okumak
gerek.
ALPAY KABACALI
"Yedi Meşale"nin son şairi...
Üç 'kesıt-roman'ın klasik hika-
yeciliğimizi çağdaş edebiyata
bağlayan öykülerin, 1930'lann
sözü edilmeye değer oyun-
lannın yazan... Hepsinden
önemlisi de titiz bir incelemeci
ve edebiyat tarihçisi... "Aydın-
lanma"mıza katkıda bulun-
muş, kannca gibi çalışkan bir
yazın adamı...
Çarşamba günleri "Çarşam-
badır çarşamba" diyen, sırtına
başkasının kamburunu yükle-
seler de 'perşembe' demeyen,
inandığı yolda yürümekten asla
vazgecmemiş bir insan... Bu, al-
çakgönüllü, iyimser, hoşgörülü
olmasına engel değil...
Yukandaki tanımlar, hiç
kuşkusuz ki yitirdiğimiz say-
gıdeğer kişiyi anlatmaya, ta-
rutmaya yetmiyor.
Onu tanımak için öncelikle,
geniş ölçüde kendi yaşamından
kaynaklanan. aynı zamanda
toplumumuzun otuz yıllık bir
kesitini veren roman üçlemesini
(Sınıf Arkadaşlan, Havada Bu-
lut Yok, Kanncayı Tanırsınız)
ve öykülerini okumak gerek.
Bu yapıtlarda küçük yaşta ba-
basını yitiren, çocukluğu ve ıl
kgençliği 'yoksulluğun kor-
kunç çukurunda çırpmmakla
geçen' annesinin özeniyle yeti-
şen, Hukuk Fakültesi'ni bitir-
dıkten sonra Kayseri ve Anka-
ra'da liselerde (daha sonra An-
kara Konservatuvan'nda) öğ-
retmenlik yapan Cevdet Kud-
ret'i tanınz.
Cevdet Kudret, yaşamında en çok Yunus Emre'nin iki dizesine imrenmişti. Bir vazısında "O iki
dizenin altında imzam olmasını ne kadar isterdim" demtşri: "Biz dünyadan gider oMuk / Kalanla-
ra selam olsun..." (Fotoğraf: İSA ÇELÎK)
Lise öğrencisi Cevdet Kud-
ret'in Servet-i Fünun dergisinde
başlayan, Yedi Meşale (alü şa-
irle bir öykücünün ortak kitabı;
ardından aynı grubun 8 sayı
çıkardığı Meşale dergisi, 1928)
ile süren şaıriığı, 1930'lu yıllar-
daki oyun yazarlığı ve 1943'te
Sınıf Arkadaşları'nı yayımlaya-
rak ilk adımını attığı ro-
mancıhğı bugün pek anımsan-
mıyor.
Demokrat Parti'nin iktidara
gelişinin ardından resmi göre-
vinden aynlmak zorunda kalan
Cevdet Kudret geçim derdıne
düşer. Bir süre avukatlık yapar.
Ancak avukatlık, onun ya-
ratıbşma uygun bir meslek de-
ğildır. Şiir, roman vb. ürünler
yayımlayarak da geçinilemez
Türkiye'de... Okul kitaplan
hazırlamaya başlar.
Arük, edebiyaümızın gelişi-
mini çeşitli yönleriyle yansıtan
incelemeler yayımlamaya yö-
nelir. Bunlan "bilimsel çalış-
malar" olarak nitelemek gere-
kir. Cevdet Kudret, adeta bir fi-
zikçi gjbi çabşmaİc, inceleme-
lerinde tarafsız kalmak yolun-
da da çaba harcadı. Bir konuş-
mamızda, "Fizikçi nasıl taşın
düşme hızı Türkiye taşlan için
daha yavaştır diye düşünmezse,
edebiyatçının ya da sosyal ko-
nularla uğraşan yazarlann da
tıpkı böyîe davranması, eklen
geldiğince tarafsız kalması"
yöntemini uyguladığını belirt-
rruştı.
Bu alandaki en önemli veri-
mi, Türk Edebiyatında Hikaye
ve Roman'dır. Bu üç ciltlik
yapıünda, Türk hikaye ve ro-
manının yüz yıllık (1859-1959)
gelişimini, dönemleri temsil
eden yazar ve yapıtlan incele-
mektedir. Çalışmanın üçüncü
cildi Cevdet Kudret'e 1991 Se-
dat Simavi Edebiyat ödülü'nü
kazandırdı (Fethi Naci ile bö-
lüştürüldü).
Üç ciltlik Karagöz (1968-70)
ile iki ciltlik Ortaoyunu
0973-75, TDK 1974 Bilim
OdüJü) geleneksel oyunlannuz
üzerine geniş incelemeleri ve en
geniş metin dağannı içeren öz-
gün yapıtlardır. "Halk Şiirinde
Uç Büyükler" başlığı altında
Yunus Emre, Pir Sultan Abdal
ve Karacaoğlan, "Divan Şiirin-
de Üç Büyükler" başlığı altında
Fuzuli, Baki ve Nedim'i (hepsi
1985) ömekleriyle inceledi.
Dilleri Var Bizm Dile Ben-
zemez (1966), Bir Bakuna
(1977), Benim Oğlum Bina
okur (1983) ve Kalemin Ucu
(1991) adlı kitaplan, gazete ve
dergilerde çıkmış yazılannı bir
araya getirir. Bunlar onun hem
kıb kırk yararak çalışan bir in-
celemeci olduğunu ve dil özeni-
ni, dil dikkatini, hem de tadına
doyulmaz denemeler yazdığını
ortaya koyar. "Ben eleştirmen
değilim" demekle birbkte, aynı
zamanda dikkatü bir eleştir-
men olduğu görülür.
Cevdet Kudret, yetmiş beşin-
ci yaşı dolayısıyla yazdığı
yazının sonunda şöyle diyordu:
"Bugüne değin imrendiğün
pek çok yazar olmuştur ama,
günün birinde Yunus'tan oku-
duğum bir şürin iki dizesi kadar
hiçbirine imrenmedim. İnsanla-
ra sonsuz bir sevgiyle seslenen o
iki dizenin altında imzam ol-
masını ne kadar isterdim: Biz
dünyadan gider olduk / Kalan-
lara selam olsun."
1 20. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALI
250.
Kültür Servisi - Barok döne-
min en önemli bestecilerinden
Georg Friedrich Haendel' in
(1685-1759) ünlü Mesih Ora-
toryosu ilk kez bundan tam 250
yıl önce İrlanda'nın başkenti
Dubbn'de seslendirilmişti. Bu
ünlü oratoryoyu ilk yorumlanı-
şından 250 yıl sonra bugün Aya
Irini'de dinleyeceğjz.
Bugün Aya İrini'de üç toplu-
luk Haendel'in Mesih Orator-
yosu için bir araya gelecek:
Cem Mansur yönetimindeki
Oxford Şehir Orkestrası, John
McCarthy yönetimindeki
Londra Pro Musica Korosu ve
I Fagiobni Dörtlüsü.
Haendel, 1741'de yazdığı
a Mesih Oratoryosîı
• Barok çağ bestecisi
Haendel'in 'Mesih Ora-
toryosu' ilk, 250 yıl önce
Dublin'de seslendiril-
mişti. Bu kez ünlü yapıtı,
Aya trini'de Oxford Şe-
hir Orkestrası, Londra
Pro Musica Korosu ve I
Fagiolini Dörtlüsü'nden
dinleyeceğiz.
Mesih Oratoryosu ile bir an-
lamda ününün doruğuna eriş-
mişti. Alleluya bölümünü yaz-
dıktan sonra Haendel'in 'Cen-
netin kapısının açıldığını ve
tüm varbklann yaratıcısını gör-
düğüme inanmışum' dediği an-
latıbr.
Oratoryo'nun Dublin'deki
ilk seslendirilişinde Haendel de
vardı.
Devonshire Dükü Wilbam
Cavendısh'in çağnsı üzerine
yanına Soprano Avollo'yu da
alarak Dubbn'e gitmişti. Ken-
tin hayır dernekleri yaranna ve-
rilecek konserin 6 gecelik biletleri
tümüyle satılmıştı. Konserin ilk
provasında, kentin iki kilisesi-
nin koro üyelerinin yanlannda
getirdikleri akraba ve arkadaş-
lan, Alleluya'nın ilk ezgıleri du-
yulduğunda, neden yapüklannı
bibneden müziğin gücüyle aya-
ğa kalkmışlardı.
FESTİVALDE BUGÜN
•Oxford Şehir Orkestrası-
Londra
• Pro Musica Kamsu/Aya İri-
ni, 18.30
FESTİVALDEYARrN
• Türkuaz Modern Dans Top-
hıluğu/zltatürk Kültür Merkezi
Büyük Salonu, 18.30
• David Byme/Açıkhava Ti-
yatrosu, 21.30
• Bernard Soustrot-Françots-
Henri Houbart Sen Antoin
Kilisesi, 16.00
Cemal Reşit Rey Konser Salonu tartışmasında Nurettin Sözen ve Filiz Ali cepheleri
Ali: Yıkworlar9
Sözen: YapıyoııızKültür Servisi-İstanbul Bü- hazırlamasına karsın, bir türlü geçmişti. kültür hizmetinin dünvanın hic- tahrin etmek sözKültür Servisi-İstanbul Bü-
yükşehir Belediyesi Cemal Re-
şit Rey Konser Salonu'nun üç
yüdan bu yana Genel Sanat
Yönetmenbği'ni üstlenen Prof.
Filiz Ali görevinden alınınca,
"konser salonu" üzenne tartı-
şma yoğunlaştı.
Fiüz Ali, "Evita" müzikali-
nin sahnelenmesine ve CRR
Konser Salonu'nun yıkırruna
karşı çıktığı için görevden
alındığmı söylerken, Nurettin
Sözende, salonun "kullanılabir-
lik süresini arttırarak, yeni dü-
zenlemeyle 24 saat kullanılabi-
lecek hale getirmeyi"amaçladı-
klannı bebrtiyor.
Filiz Ali, 1989 yıhnda Bedret-
tin Dalan'ın belediye başkanlığı
döneminde yaptınlan CRR
Konser Salonu'nun Genel Sa-
nat Yönetmenliği'ne getirilmiş-
ti. "Evita" müzikalinin bu sa-
londa sahnelenmesi sorunu
daha o zamandan başlamış,
Dalan, buna karşı olduğunu
beb'rterek, karan Filiz Ali'ye bı-
rakmıştı.
Ali de, "70 yıllık Cumhuriyet
tarihi içinde yapılmış ilk ve tek
akustiği olan konser salonu-
nun, konser dışında birtakım
amaçlar için kullanılması"na
başından beri karşıydı.
Belediye Başkanı Nurettin
Sözen'le "ilk tanıştıklan"-
andan itibaren sorunlar baş-
lamışü Filiz Ali'ye göre. fliş-
kiler üç yıl boyunca "irüşli
çıkışb"süregitmişti. özellikle
her sezon sonunda "yıldırma
operasyonlan "yaşanmıştı.
Konser salonunun kullanım ve
işletme yönetmebğini üç kez
hazınamasına karşın, bir türlü
kabul edilmediğinden, bina
kullanımındaki sürtüşmeler so-
na ermiyordu. "Statü" konusun-
da ısrar edince, "burnunu sürt-
mek, yola getirmek"için bir
müessese müdürii "tayin edil-
mişti." Sürekli olarak" dünya
standartlanndaki, Türkiye'-
deki tek binanın kullanımında
amaçlannın dışına çıkılmama-
sı" için raporlar hazırlamış,
ılgib' yerlere göndermişti. Son
olarak haziran ayında yapılan
geçmışü.
Konser salonunun ait katı-
nın BRT 'stüdyosu yapıla-
bilmesi için, yıkılması konu-
sunda"hiç görüşü alınmayan"
Filiz Ali, yine de ilgili yerlere
"yalvaıma mektuplan"
yazmıştı. Çünkü, "gerek akus-
tik, gerekse yayın sırasında çı-
kabilecek birtakım aksakbklar
iki kurumu da etkileyebilirdi.
Böyle bir salonun TV stüdyosu
olarak kullanıknası israftı."
Fibz Ab, görevi süresince
kültür hizmetinin dünyanın hiç-
bir yerinde kâr amacı güttüğü-
nü görmedim" diyor.
Istanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Prof.Dr.Nurettin Sö-
zen, Prof. Fibz Ali'nin görevden
alınma gerekçesini "Bürokrasi-
de uyum şarttır. Hizmeti sürdü-
rebilmek için de birlikte olduğu-
muz arkadaşlarla uyum içinde
çalışmamız gerekiyor. Bu ger-
çekleşmediği takdirde de yö-
neticilerin değiştirilmesi kacı-
• İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı NorettİJtı Sdaseaî AmacuniZ, bu-
gûne dek hiç kuüanılınayan bir bolümü yeni düzenJemeyle 24 saat kullanı-
labilecek bir haîe getinnektir. Konser salonunu yıkmak, tahrip etmek söz
konusu olamaz. Bizim ilkemiz yıkmak değil, yapmaktır,
•CRR Koaser Salonu eski yonetıaeöi Filiz Alb 70 yıîiık Cumhuriyet tari-
hinde yapdmış, akustiği olan ilk ve tek konser salonunun, konser dîşmda
birtakîm amaçJarlalculJanilmasına başmdan beri karşjydjm. Türk miHeti ba
konserlere layık değildir deniyorsa, diyeceğim bir şey yok.
yine "Evita"müzikab'nin konu
edildiği toplantıda, Belediye
Başkanı Nurettin Sözen, Filiz
Ab'ye, "Siz benim verdiğim ka-
rarlann yanbş olduğunu kamu-
oyuna açıkladınız. Bu suçtur.
Devlet memurusunuz, böyle bir
acıklama yapamazsınız. Ben
size şimdiye kadar her istediği-
nizi yapüm. Sizinle bu şartlar
altında çabşamam" deyince,
Fiüz Ali'nin yanıtı " Yann isti-
famı size takdim ederim"-
oteıuştu.
Daha sonra da "neden istifa
edeyim, bir suçum varsa görev-
den alsınlar" düşüncesiyle vaz-
CRR konser salonunda sürekli
zarar edildiği. "çok elit bir züm-
reye seslenen, sadece burjuvazi-
nin dinlediği klasikmüzik "kon-
serlerinin yapıldığı gerekçesiyle
"suçlanıyor."
BeUrb" izdüşumünü amaçla-
yan" prograrnlarla kaliteli kon-
serleri belediye, çeşitli sponsor
ve kültür ataşeliklerinin katkı-
lanyla gerçekleştiren Fibz Ali,
"Ama eğer bizim Türk milleti
bu konserlere layık değildir de-
niyorsa, bunun karşısında be-
nim söyleyeceğim bir şey yok.
Ancak layıktır, seyirci sayısı da
giderek artmaktadır. Aynca bir
nılmaz oluyor" biçiminde
açıklıyor. CRR Konser Salo-
nu'nun "pahab bir bina" oldu-
ğuna dikkati çeken Sözen, bu
nedenle "kullanılabilirbk süre-
sini artürmak"gerektiğini vur-
gulayarak, amaçlannı aktan-
yor:
"CRR Konser Salonu'nun
bugüne dek hiç kullanıhnayan
bir bölümü yeni düzenlemeyle
24 saat kullanılabilecck hale
getirilmektedir. Binalann kul-
lanım performansını ve süresini
uzatmak kıt kaynakh ülkelerde
daha da önem kazanmakıadır.
Konser Salonu'nu yıkmak.
tahrip etmek söz konusu ola-
maz. Bodrum katında yapıldığı
günden bu yana hiç kuilarulma-
mış, atıl vaziyette duran 3
soyunma odasının BRT etkinli-
ği için düzenlenmesi de CRR
Konser Salonu'nun yıkılması
anlamına gelemez. Bu gerçek
bir iftiradır. Salonun bugünkü
fonksiyonunu engelleyicı hiçbir
durum da yoktur. Bizim ilke-
miz yıkmak değil, yapmaktır."
"Kamuyu kişisel çıkarlar ve
çekişmeler uğruna yanıltmak
ve gerçekleri çarptırmak özel-
likle bir sanat adamına yakı-
şmaz"dıyen Nurettın Sözen,
"CRR Konser Salonu'nun salt,
eb't bir zümreye hitap etmesini
düşünmek de sosyal demokrat
bir düşüncenin ürünü olamaz.
" görüşünü dile getiriyor.
Görev değişikliğinden sonra
kopan gürültünün "kişisel hı-
rslardan"kaynaklandığru be-
brten Sözen, Ab'nin görevden
abnmasının nedeninı konser sa-
lonunun yıkılmasına engel olu-
yormuş biçiminde çarpıtarak
yansıtmasıru eleştırerek. "kişi-
sel hesaplara" da dikkati çekı-
yor:
"Açıklamalannda'Evita mü-
zikalinin iyi ve profesyonel kişi-
ier rarafrudan bazırlanması ge-
rekriğini, orta karar oyuncular-
la, orta karar seslerle ovnanırsa,
orta karar bir çahşma olacağı-
na, eğer görevde kalsaydı Evita'-
nin orjinal yapunmı getirerek
CRR Konser Salonu'nda sergi-
leyeceğini' soyleyen bu arka-
daşımız, zamanında Evita'nın
salonda sergilenmesine de karşı
cıkmışü."
KonservatuvarKurulu açıkladı
Miıııar Siııaıı'daıı
Sözen'eprotesto
Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan
Kurulu ve aynı üniversitenin Piyano Anasanat
Dalı öğretim üyeleri, FilizAli'nin Cemal Reşit Rey
Konser Salonu Genel Sanat Yönetmenliği'nden
ahnmasını protesto ettiler.
Kültür Servisi-Mimar Sinan
Üniversitesi Piyano Anasanat
Dab öğretim üyelen ımza top-
layarak ve M.S.Ü. Devlet
Konservatuvan kurul karan
ile "Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nun başka amaçlarla
kullarulmasını, Prof. Filiz Ali'-
nin görevden ahnmasını" pro-
testo ettiler.
Mimar Sinan Üniversitesi
Piyano Anasanat Dalı öğretim
üyelennin , İstanbul Büyükşe-
hir Belediye Başkanı Prof.Dr.
Nurettin Sözen'e gönderdikle-
ri protesto yazısmda. "Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'nun
kuüanılış biçimini değiştirme-
nizi tasvip etmiyor, meslek-
taşımız Prof. Fiüz Ali'nin gö-
revden alınmasıru ve alınış bi-
çimini protesto ediyoruz. "de-
nildi.
Protesto eden öğretim üye-
leri arasında Prof. Metin Öğüt,
Prof. Suna Erel, Prof. Judith
Uluğ, Prof.Ergican Saydam,
Doç. Hülya Tarcan, Doç.
Bahar Tokay, Doç. Madlen
Saydam, Doç. Esin Kanberoğ-
lu, Doç. Tülin Babaç, Doç.
Seher Tannyar, Yrd. Doç.
Lale önge ve Yrd. Doç. Hülya
Ardıç yer alıyor.
Mimar Sinan Üniversitesi
Devlet Konservatuvan Kon-
servatuvar Kurulu Karan'nda
ise "konservatuvanmızın de-
ğerh hocalanndan Devlet Sa-
natçısı, kompozitör, orkestra
şefi Cemal Reşit Rey'in adına
layık bir şekilde kullarulan ve
yönetilen bu konser salonunun
amacı dışında kullanılma be-
lirtileri Sayın Prof. Dr. Nuret-
tin Sözen'in görev geldiğinde
buradaki konuşmasında müj-
delediği 'Buna benzer başka
salonlar da yapacağız'sözleriy-
le açıkça çelişki göstermekte-
dir"denılerek, şu görüşlere yer
verildi:
"İstanbul kentinin olduğu
kadar Türkiye ve Ortadoğu'-
nun en seçkin kültür ve sanat
merkezi olma niteliğine sahip
ve kuruluş amacı esasen çok
gereksinme duyulan, en üst
düzeyde bir kültür hizmeti ver-
mek olan C.R. R. Konser Sa-
lonu'nun bu amaçlar dışında
kullanılmak üzere bazı yerleri-
nin yıkılıp değiştirilerek ve ba-
şanb genel sanat yönetmeni
görevden abnarak neredeyse
keyfi bir şekilde kullarulacağı
anlaşılmaktadı. En seçkin kül-
türel amaç olan ciddi ulusal ve
evrensel müzik konser faaliyet-
lerine yer vermek üzere özel
teknikler, yapı tekniği ve do-
nanım düşünülerek yapılmış
bir binanınsorumsuzca kul-
lanılmak istenmesi bir evrensel
kültür ve sanat düşmanlığı ola-
rak yorumlanabilir."