25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 TEMMUZ1992CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 PlacidoDomingo 'Tosca'da • Kültür Servisi - İtalyan bestecı Pucciru'nin 'Tosca' adlı operası 11 ve 12 temmuz günleri İtalya'da üçayn yerde sahnelenecek vegösteri dünya televizyonlanndan naklen yayımlanacak. Başrolünü ünlü tenor Placido Domingo"nun üstleneceği "Tosca'nın birinci perdesi 11 temmuz günü öğle saatlerinde Sant'Andrea della Valle Kilisesi'nde. ikinc perdesi aynı gün akşam saatlennde Famese Sarayı'nda, üçüncü perdesi ise 12 temmuz sabahı şafak vaktiSant'Angelo Şatosu'nda sahnelenecek. Ote yandan, İtalya'daki ünlü La Scala Operası yönetıcileri. günümüzün üç büyük tenoru. Placido Domıngo, Luciano Pavarotti ve Jose Carreras'ın önümüzdeki sezon La Scala'da sahneye çıkacaklannı açıkladılar. Bejart Berlin'e gidiyor • Kültür Servisi - Ünlü koregraf Maunce Bejart, gelecek yıl orkestra şefi Daniel Barenboim iîe birlikte Alman Devlet Operası'nda yapıtlar sahneleyecek. Öncekı yıllarda topluluğuyla Uluslararası İstanbul Festivali'ne de katılmış olan Maurice Bejart, Berlın kentindeki Devlet Operası'nda Arnold Schoenberg ve Bela Bartok'un müziklerinden gerçekleştırdiğı bale yapıtlanru sahneleyecek. 12 Mart 1993'te galası yapılacak balede orkestrayı Daniel Barenboim yönetecek. Valois'ya özel ödûl • LONDRA (AA) - Londra Tiyatrolan DernegTnin özel ödülü, Türk Devlet Balesi'run kumluşuna da emeği geçen 94 yaşındaki Dame Ninette De VaJois'ya verildi. Ingiliz Kraliyet Balesi'nin kurucusu olan Dame Ninette De Valois, ödülünü Londra'da düzenlenen öğle yemeğinde. Kraliçe İkınci Elizabetrnn kardeşi Prenses Margaret'in ehnden aldı. Dame Ninette De Valois'nin, bu yılki Lawrence Oiivier Tiyatro Ödüllerinindağıuldığı törene kaülamaması nedeniyle, ödülûnü yenj aldığı bildiriliyor. Bulunmaz TiyatroKiiltiir Servisi - Bulunmaz Tiyatro "Insanlar Mahkemesi" adh oyunu bu haftadan başlayarak Nazım Hikmet Sahnesı'nde sergilemeyebaşlıyor. Her cumartesı 16.00'da sunulacak oyunun yönetmeni H.Hilmi Bulunmaz, oyunculan ise, hepsi 10'aryaşında.olan, Cemal Bulunmaz. Ümıt Yanılmaz ve Yıldınm Algün. Öte yandan, tiyatro içinde "Çocuklarla sanat" ve "Gençlerle sanat" etkinlikleri de ücretsiz kurs biçiminde sürüyor. İşadamı Zûlîü Üvaneli ANKARA(ANKA)- Besteci, ses vesazsanatçısı, sinema yönetmeni \ e yazar Zülfü Livaneli, sıfatlanna bir yenisini daha ekledı. Livaneli. yeni kurulan "A Yapım TV Programcılık A.Ş."ye kurucu ortak olarak işadamlığına adım attı. Ya>ıncılık alanında faaliyet gösterecek olan şirketın diğer ortaklan Medya Holdıng A.Ş., 1 Numaralı Yayıncılık. Sabah-İmaj TV Video Film Yapım A.Ş. ve İmaj TV Video Yapımcıhk'tan oluşuyor. Şirket sermayesınden Livaneli yüzde lOhıssealırken.en büyük hısselerin yüzde 30'la, Medya Holding ve Sabah-İmaj TV'ye ait olduğu belirlendi. Geriye kalan yüzde 20 pay 1 Numaralı Yayıncılık'a, yüzde 10 da İmaj TV Video Yapımcılık'a ait. Merkezi İstanbul'da bulunan şirketin Yönetim Kurulu, Medya Holding'den Üna> Bilgin. Sabah-İmaj TV'den Cemal Noyan, 1 Numaralı Yayıncılık'tan Ercan Anklı ve ZülfS Livaneli'den oluşuyor. Cevdet Kudret,yetmiş beşinci yaşı dolayısıyla yazdığı yazısmda şöyle diyordu: Düm adaııgiderolduk,kakmlaraselamolsıııı Cevdet Kudret'i yitirdik Yedinci meşale dün söndüKültür Servisi - Yazar, şair, edebiyat araştırmacısı ve eleştır- men Cevdet Kudret. uzun süredir tedavi gördüğü Cerrahpaşa Hastanesı'nde dün vefat etti. 86 yaşında ölen Cevdet Kudret, evli ve bırçocuk babasıydı. 1907 yılında İstanbul'da doğan Kudret, İstiklal Lisesi'nden sonra Hukuk Fakültesı'ni bitirdi. 1934-1945 yıllan arasında Kayseri ve Ankara liselen ile Devlet Konservatuvan'nda edebi- yat öğretmenliği yaptı. Türk Ansiklopedisi'nde edebiyat sekreterliği de yapan Kud- ret, 1950 yılında iktidar değışiminde görevine son verilince İs- tanbul ve Ankara'da bir süre avukatbkla uğraştı. Daha sonra Türk Dil Kurumu yayın kolunda çalıştı. Bilgi Yayınevi'nde da- nışmanlık, redaktörlük yaptı. Sıvasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu'nda öğretim görevlisiyken emekliye aynldı. Yedi Meşale şiir topluluğunun hayattaki tek temsilcisi olan Cevdet Kudret, geçen ay Edebiyatçılar Derneği OnurÖdülü'nü almıştı. CEVDET KUDRETTEN Kural metinden doğar Yöntemim, söylediğım sözlen, öne sürdüğüm iddialan örnek- lerle belirtmektir. Bir şey söylüyorsam, onumutlaka bir belgeye dayamak ihtiyacını duyanm. Bu ise doğrudan doğruya o ya- zann eserleriyle ortaya çıkabilir. Hiçbir kural önceden kona- maz. Kurallar metinlerden, meunlere göre doğar. Edebiyat öğ- retiminde de, dilde de böyledir. Önce kurallan konup, sonradan dil ya da edebiyat yapılamaz. Geçmişten geleceğe Günümüzün bilim, düşünce ve sanat adamlanna düşen görev, geçmişin kopanlan kültür bağlannın ilmiklerini bulup geleceğin kültürüne bağlamaktır. Buna, "gelenekten yararlanma" diyo- ruz. Herhangi bir yanlış anlamayı önlemek için hemen ekJeye- lim: Gelenekten yararlanmak demek, geleneği olduğu gibi "sür- dürmek" demek değildir; geleneği yeni olanaklarla "geliştir- mek" demektir. Ulusal sanat, hatta ulusal bilim ancak bu yolla kurulur. Aksi halde, Batı'yı kopya etmekten kurtulalım derken, yerliyi kopya etmiş oluruz.(...) Batı kültürü ile yerli kültürün bireşimi... Bunun hazır bir reçetesi yok elbette. Eldeki sırurlı örnekler, bu işin nasıl yapılması gerek- tiği konusunda bize bazı ipuçlan verebilir. Onlara bakarak, bir çıkar yol arayabiliriz. Cumhuriyet dönemi Namık Kemal'in tntibah'ından yirmi beş yıl sonra Aşk-ı Memnu ile Halit Ziya, Namık Kemal'i çok gerilerde, hatta bir yüzyıl ge- ride bırakmıştır. Ondan sonrakı gebşmeler de aynı şekilde ol- muştur. Cumhuriyet döneminde hikâye ve romanımız en parlak devrine ulaşmıştır. Bugün bir Saıt Faik, bir Orhan Kemal, bir Yaşar Kemal zor ulaşuacak yüksekliklere uJaşmış yazarlardır. Nitekim Yaşar Kemal bir ara Nobel ödülüne aday gösterilmişti, vermediler. Sonradan verdiklerini okuyorum da... Bizim Yaşar Kemal onlann fersah fersah üstünde. Şaşkınlık içindeyim, nasıl Yaşar Kemal'e vermemişler de onlara veriyorlar... 1960'tan sonra yetişen yazarlar içinde de gerçekten büyük değerler var. Edebiyatımızın daha da ileri gideceği kanısındayım. Çünkü ede- biyat, inşaat gibi tuğla tuğla üstüne konarak yüksebr. Yeni ya- zarlanmız elbette bu binayı daha da yükseltecekler. Yedi MeşaJe"nin şair'i Cevdet • " son Kudret'i tanımak için öncelikle, geniş ölçüde kendi yaşamı- ndan kaynaklanan, aynı zamanda toplu- mumuzun otuz yıllık bir kesitini veren ro- man üçlemesini ve öykülerini okumak gerek. ALPAY KABACALI "Yedi Meşale"nin son şairi... Üç 'kesıt-roman'ın klasik hika- yeciliğimizi çağdaş edebiyata bağlayan öykülerin, 1930'lann sözü edilmeye değer oyun- lannın yazan... Hepsinden önemlisi de titiz bir incelemeci ve edebiyat tarihçisi... "Aydın- lanma"mıza katkıda bulun- muş, kannca gibi çalışkan bir yazın adamı... Çarşamba günleri "Çarşam- badır çarşamba" diyen, sırtına başkasının kamburunu yükle- seler de 'perşembe' demeyen, inandığı yolda yürümekten asla vazgecmemiş bir insan... Bu, al- çakgönüllü, iyimser, hoşgörülü olmasına engel değil... Yukandaki tanımlar, hiç kuşkusuz ki yitirdiğimiz say- gıdeğer kişiyi anlatmaya, ta- rutmaya yetmiyor. Onu tanımak için öncelikle, geniş ölçüde kendi yaşamından kaynaklanan. aynı zamanda toplumumuzun otuz yıllık bir kesitini veren roman üçlemesini (Sınıf Arkadaşlan, Havada Bu- lut Yok, Kanncayı Tanırsınız) ve öykülerini okumak gerek. Bu yapıtlarda küçük yaşta ba- basını yitiren, çocukluğu ve ıl kgençliği 'yoksulluğun kor- kunç çukurunda çırpmmakla geçen' annesinin özeniyle yeti- şen, Hukuk Fakültesi'ni bitir- dıkten sonra Kayseri ve Anka- ra'da liselerde (daha sonra An- kara Konservatuvan'nda) öğ- retmenlik yapan Cevdet Kud- ret'i tanınz. Cevdet Kudret, yaşamında en çok Yunus Emre'nin iki dizesine imrenmişti. Bir vazısında "O iki dizenin altında imzam olmasını ne kadar isterdim" demtşri: "Biz dünyadan gider oMuk / Kalanla- ra selam olsun..." (Fotoğraf: İSA ÇELÎK) Lise öğrencisi Cevdet Kud- ret'in Servet-i Fünun dergisinde başlayan, Yedi Meşale (alü şa- irle bir öykücünün ortak kitabı; ardından aynı grubun 8 sayı çıkardığı Meşale dergisi, 1928) ile süren şaıriığı, 1930'lu yıllar- daki oyun yazarlığı ve 1943'te Sınıf Arkadaşları'nı yayımlaya- rak ilk adımını attığı ro- mancıhğı bugün pek anımsan- mıyor. Demokrat Parti'nin iktidara gelişinin ardından resmi göre- vinden aynlmak zorunda kalan Cevdet Kudret geçim derdıne düşer. Bir süre avukatlık yapar. Ancak avukatlık, onun ya- ratıbşma uygun bir meslek de- ğildır. Şiir, roman vb. ürünler yayımlayarak da geçinilemez Türkiye'de... Okul kitaplan hazırlamaya başlar. Arük, edebiyaümızın gelişi- mini çeşitli yönleriyle yansıtan incelemeler yayımlamaya yö- nelir. Bunlan "bilimsel çalış- malar" olarak nitelemek gere- kir. Cevdet Kudret, adeta bir fi- zikçi gjbi çabşmaİc, inceleme- lerinde tarafsız kalmak yolun- da da çaba harcadı. Bir konuş- mamızda, "Fizikçi nasıl taşın düşme hızı Türkiye taşlan için daha yavaştır diye düşünmezse, edebiyatçının ya da sosyal ko- nularla uğraşan yazarlann da tıpkı böyîe davranması, eklen geldiğince tarafsız kalması" yöntemini uyguladığını belirt- rruştı. Bu alandaki en önemli veri- mi, Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman'dır. Bu üç ciltlik yapıünda, Türk hikaye ve ro- manının yüz yıllık (1859-1959) gelişimini, dönemleri temsil eden yazar ve yapıtlan incele- mektedir. Çalışmanın üçüncü cildi Cevdet Kudret'e 1991 Se- dat Simavi Edebiyat ödülü'nü kazandırdı (Fethi Naci ile bö- lüştürüldü). Üç ciltlik Karagöz (1968-70) ile iki ciltlik Ortaoyunu 0973-75, TDK 1974 Bilim OdüJü) geleneksel oyunlannuz üzerine geniş incelemeleri ve en geniş metin dağannı içeren öz- gün yapıtlardır. "Halk Şiirinde Uç Büyükler" başlığı altında Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve Karacaoğlan, "Divan Şiirin- de Üç Büyükler" başlığı altında Fuzuli, Baki ve Nedim'i (hepsi 1985) ömekleriyle inceledi. Dilleri Var Bizm Dile Ben- zemez (1966), Bir Bakuna (1977), Benim Oğlum Bina okur (1983) ve Kalemin Ucu (1991) adlı kitaplan, gazete ve dergilerde çıkmış yazılannı bir araya getirir. Bunlar onun hem kıb kırk yararak çalışan bir in- celemeci olduğunu ve dil özeni- ni, dil dikkatini, hem de tadına doyulmaz denemeler yazdığını ortaya koyar. "Ben eleştirmen değilim" demekle birbkte, aynı zamanda dikkatü bir eleştir- men olduğu görülür. Cevdet Kudret, yetmiş beşin- ci yaşı dolayısıyla yazdığı yazının sonunda şöyle diyordu: "Bugüne değin imrendiğün pek çok yazar olmuştur ama, günün birinde Yunus'tan oku- duğum bir şürin iki dizesi kadar hiçbirine imrenmedim. İnsanla- ra sonsuz bir sevgiyle seslenen o iki dizenin altında imzam ol- masını ne kadar isterdim: Biz dünyadan gider olduk / Kalan- lara selam olsun." 1 20. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALI 250. Kültür Servisi - Barok döne- min en önemli bestecilerinden Georg Friedrich Haendel' in (1685-1759) ünlü Mesih Ora- toryosu ilk kez bundan tam 250 yıl önce İrlanda'nın başkenti Dubbn'de seslendirilmişti. Bu ünlü oratoryoyu ilk yorumlanı- şından 250 yıl sonra bugün Aya Irini'de dinleyeceğjz. Bugün Aya İrini'de üç toplu- luk Haendel'in Mesih Orator- yosu için bir araya gelecek: Cem Mansur yönetimindeki Oxford Şehir Orkestrası, John McCarthy yönetimindeki Londra Pro Musica Korosu ve I Fagiobni Dörtlüsü. Haendel, 1741'de yazdığı a Mesih Oratoryosîı • Barok çağ bestecisi Haendel'in 'Mesih Ora- toryosu' ilk, 250 yıl önce Dublin'de seslendiril- mişti. Bu kez ünlü yapıtı, Aya trini'de Oxford Şe- hir Orkestrası, Londra Pro Musica Korosu ve I Fagiolini Dörtlüsü'nden dinleyeceğiz. Mesih Oratoryosu ile bir an- lamda ününün doruğuna eriş- mişti. Alleluya bölümünü yaz- dıktan sonra Haendel'in 'Cen- netin kapısının açıldığını ve tüm varbklann yaratıcısını gör- düğüme inanmışum' dediği an- latıbr. Oratoryo'nun Dublin'deki ilk seslendirilişinde Haendel de vardı. Devonshire Dükü Wilbam Cavendısh'in çağnsı üzerine yanına Soprano Avollo'yu da alarak Dubbn'e gitmişti. Ken- tin hayır dernekleri yaranna ve- rilecek konserin 6 gecelik biletleri tümüyle satılmıştı. Konserin ilk provasında, kentin iki kilisesi- nin koro üyelerinin yanlannda getirdikleri akraba ve arkadaş- lan, Alleluya'nın ilk ezgıleri du- yulduğunda, neden yapüklannı bibneden müziğin gücüyle aya- ğa kalkmışlardı. FESTİVALDE BUGÜN •Oxford Şehir Orkestrası- Londra • Pro Musica Kamsu/Aya İri- ni, 18.30 FESTİVALDEYARrN • Türkuaz Modern Dans Top- hıluğu/zltatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu, 18.30 • David Byme/Açıkhava Ti- yatrosu, 21.30 • Bernard Soustrot-Françots- Henri Houbart Sen Antoin Kilisesi, 16.00 Cemal Reşit Rey Konser Salonu tartışmasında Nurettin Sözen ve Filiz Ali cepheleri Ali: Yıkworlar9 Sözen: YapıyoııızKültür Servisi-İstanbul Bü- hazırlamasına karsın, bir türlü geçmişti. kültür hizmetinin dünvanın hic- tahrin etmek sözKültür Servisi-İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi Cemal Re- şit Rey Konser Salonu'nun üç yüdan bu yana Genel Sanat Yönetmenbği'ni üstlenen Prof. Filiz Ali görevinden alınınca, "konser salonu" üzenne tartı- şma yoğunlaştı. Fiüz Ali, "Evita" müzikali- nin sahnelenmesine ve CRR Konser Salonu'nun yıkırruna karşı çıktığı için görevden alındığmı söylerken, Nurettin Sözende, salonun "kullanılabir- lik süresini arttırarak, yeni dü- zenlemeyle 24 saat kullanılabi- lecek hale getirmeyi"amaçladı- klannı bebrtiyor. Filiz Ali, 1989 yıhnda Bedret- tin Dalan'ın belediye başkanlığı döneminde yaptınlan CRR Konser Salonu'nun Genel Sa- nat Yönetmenliği'ne getirilmiş- ti. "Evita" müzikalinin bu sa- londa sahnelenmesi sorunu daha o zamandan başlamış, Dalan, buna karşı olduğunu beb'rterek, karan Filiz Ali'ye bı- rakmıştı. Ali de, "70 yıllık Cumhuriyet tarihi içinde yapılmış ilk ve tek akustiği olan konser salonu- nun, konser dışında birtakım amaçlar için kullanılması"na başından beri karşıydı. Belediye Başkanı Nurettin Sözen'le "ilk tanıştıklan"- andan itibaren sorunlar baş- lamışü Filiz Ali'ye göre. fliş- kiler üç yıl boyunca "irüşli çıkışb"süregitmişti. özellikle her sezon sonunda "yıldırma operasyonlan "yaşanmıştı. Konser salonunun kullanım ve işletme yönetmebğini üç kez hazınamasına karşın, bir türlü kabul edilmediğinden, bina kullanımındaki sürtüşmeler so- na ermiyordu. "Statü" konusun- da ısrar edince, "burnunu sürt- mek, yola getirmek"için bir müessese müdürii "tayin edil- mişti." Sürekli olarak" dünya standartlanndaki, Türkiye'- deki tek binanın kullanımında amaçlannın dışına çıkılmama- sı" için raporlar hazırlamış, ılgib' yerlere göndermişti. Son olarak haziran ayında yapılan geçmışü. Konser salonunun ait katı- nın BRT 'stüdyosu yapıla- bilmesi için, yıkılması konu- sunda"hiç görüşü alınmayan" Filiz Ali, yine de ilgili yerlere "yalvaıma mektuplan" yazmıştı. Çünkü, "gerek akus- tik, gerekse yayın sırasında çı- kabilecek birtakım aksakbklar iki kurumu da etkileyebilirdi. Böyle bir salonun TV stüdyosu olarak kullanıknası israftı." Fibz Ab, görevi süresince kültür hizmetinin dünyanın hiç- bir yerinde kâr amacı güttüğü- nü görmedim" diyor. Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Nurettin Sö- zen, Prof. Fibz Ali'nin görevden alınma gerekçesini "Bürokrasi- de uyum şarttır. Hizmeti sürdü- rebilmek için de birlikte olduğu- muz arkadaşlarla uyum içinde çalışmamız gerekiyor. Bu ger- çekleşmediği takdirde de yö- neticilerin değiştirilmesi kacı- • İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı NorettİJtı Sdaseaî AmacuniZ, bu- gûne dek hiç kuüanılınayan bir bolümü yeni düzenJemeyle 24 saat kullanı- labilecek bir haîe getinnektir. Konser salonunu yıkmak, tahrip etmek söz konusu olamaz. Bizim ilkemiz yıkmak değil, yapmaktır, •CRR Koaser Salonu eski yonetıaeöi Filiz Alb 70 yıîiık Cumhuriyet tari- hinde yapdmış, akustiği olan ilk ve tek konser salonunun, konser dîşmda birtakîm amaçJarlalculJanilmasına başmdan beri karşjydjm. Türk miHeti ba konserlere layık değildir deniyorsa, diyeceğim bir şey yok. yine "Evita"müzikab'nin konu edildiği toplantıda, Belediye Başkanı Nurettin Sözen, Filiz Ab'ye, "Siz benim verdiğim ka- rarlann yanbş olduğunu kamu- oyuna açıkladınız. Bu suçtur. Devlet memurusunuz, böyle bir acıklama yapamazsınız. Ben size şimdiye kadar her istediği- nizi yapüm. Sizinle bu şartlar altında çabşamam" deyince, Fiüz Ali'nin yanıtı " Yann isti- famı size takdim ederim"- oteıuştu. Daha sonra da "neden istifa edeyim, bir suçum varsa görev- den alsınlar" düşüncesiyle vaz- CRR konser salonunda sürekli zarar edildiği. "çok elit bir züm- reye seslenen, sadece burjuvazi- nin dinlediği klasikmüzik "kon- serlerinin yapıldığı gerekçesiyle "suçlanıyor." BeUrb" izdüşumünü amaçla- yan" prograrnlarla kaliteli kon- serleri belediye, çeşitli sponsor ve kültür ataşeliklerinin katkı- lanyla gerçekleştiren Fibz Ali, "Ama eğer bizim Türk milleti bu konserlere layık değildir de- niyorsa, bunun karşısında be- nim söyleyeceğim bir şey yok. Ancak layıktır, seyirci sayısı da giderek artmaktadır. Aynca bir nılmaz oluyor" biçiminde açıklıyor. CRR Konser Salo- nu'nun "pahab bir bina" oldu- ğuna dikkati çeken Sözen, bu nedenle "kullanılabilirbk süre- sini artürmak"gerektiğini vur- gulayarak, amaçlannı aktan- yor: "CRR Konser Salonu'nun bugüne dek hiç kullanıhnayan bir bölümü yeni düzenlemeyle 24 saat kullanılabilecck hale getirilmektedir. Binalann kul- lanım performansını ve süresini uzatmak kıt kaynakh ülkelerde daha da önem kazanmakıadır. Konser Salonu'nu yıkmak. tahrip etmek söz konusu ola- maz. Bodrum katında yapıldığı günden bu yana hiç kuilarulma- mış, atıl vaziyette duran 3 soyunma odasının BRT etkinli- ği için düzenlenmesi de CRR Konser Salonu'nun yıkılması anlamına gelemez. Bu gerçek bir iftiradır. Salonun bugünkü fonksiyonunu engelleyicı hiçbir durum da yoktur. Bizim ilke- miz yıkmak değil, yapmaktır." "Kamuyu kişisel çıkarlar ve çekişmeler uğruna yanıltmak ve gerçekleri çarptırmak özel- likle bir sanat adamına yakı- şmaz"dıyen Nurettın Sözen, "CRR Konser Salonu'nun salt, eb't bir zümreye hitap etmesini düşünmek de sosyal demokrat bir düşüncenin ürünü olamaz. " görüşünü dile getiriyor. Görev değişikliğinden sonra kopan gürültünün "kişisel hı- rslardan"kaynaklandığru be- brten Sözen, Ab'nin görevden abnmasının nedeninı konser sa- lonunun yıkılmasına engel olu- yormuş biçiminde çarpıtarak yansıtmasıru eleştırerek. "kişi- sel hesaplara" da dikkati çekı- yor: "Açıklamalannda'Evita mü- zikalinin iyi ve profesyonel kişi- ier rarafrudan bazırlanması ge- rekriğini, orta karar oyuncular- la, orta karar seslerle ovnanırsa, orta karar bir çahşma olacağı- na, eğer görevde kalsaydı Evita'- nin orjinal yapunmı getirerek CRR Konser Salonu'nda sergi- leyeceğini' soyleyen bu arka- daşımız, zamanında Evita'nın salonda sergilenmesine de karşı cıkmışü." KonservatuvarKurulu açıkladı Miıııar Siııaıı'daıı Sözen'eprotesto Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Kurulu ve aynı üniversitenin Piyano Anasanat Dalı öğretim üyeleri, FilizAli'nin Cemal Reşit Rey Konser Salonu Genel Sanat Yönetmenliği'nden ahnmasını protesto ettiler. Kültür Servisi-Mimar Sinan Üniversitesi Piyano Anasanat Dab öğretim üyelen ımza top- layarak ve M.S.Ü. Devlet Konservatuvan kurul karan ile "Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun başka amaçlarla kullarulmasını, Prof. Filiz Ali'- nin görevden ahnmasını" pro- testo ettiler. Mimar Sinan Üniversitesi Piyano Anasanat Dalı öğretim üyelennin , İstanbul Büyükşe- hir Belediye Başkanı Prof.Dr. Nurettin Sözen'e gönderdikle- ri protesto yazısmda. "Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun kuüanılış biçimini değiştirme- nizi tasvip etmiyor, meslek- taşımız Prof. Fiüz Ali'nin gö- revden alınmasıru ve alınış bi- çimini protesto ediyoruz. "de- nildi. Protesto eden öğretim üye- leri arasında Prof. Metin Öğüt, Prof. Suna Erel, Prof. Judith Uluğ, Prof.Ergican Saydam, Doç. Hülya Tarcan, Doç. Bahar Tokay, Doç. Madlen Saydam, Doç. Esin Kanberoğ- lu, Doç. Tülin Babaç, Doç. Seher Tannyar, Yrd. Doç. Lale önge ve Yrd. Doç. Hülya Ardıç yer alıyor. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Kon- servatuvar Kurulu Karan'nda ise "konservatuvanmızın de- ğerh hocalanndan Devlet Sa- natçısı, kompozitör, orkestra şefi Cemal Reşit Rey'in adına layık bir şekilde kullarulan ve yönetilen bu konser salonunun amacı dışında kullanılma be- lirtileri Sayın Prof. Dr. Nuret- tin Sözen'in görev geldiğinde buradaki konuşmasında müj- delediği 'Buna benzer başka salonlar da yapacağız'sözleriy- le açıkça çelişki göstermekte- dir"denılerek, şu görüşlere yer verildi: "İstanbul kentinin olduğu kadar Türkiye ve Ortadoğu'- nun en seçkin kültür ve sanat merkezi olma niteliğine sahip ve kuruluş amacı esasen çok gereksinme duyulan, en üst düzeyde bir kültür hizmeti ver- mek olan C.R. R. Konser Sa- lonu'nun bu amaçlar dışında kullanılmak üzere bazı yerleri- nin yıkılıp değiştirilerek ve ba- şanb genel sanat yönetmeni görevden abnarak neredeyse keyfi bir şekilde kullarulacağı anlaşılmaktadı. En seçkin kül- türel amaç olan ciddi ulusal ve evrensel müzik konser faaliyet- lerine yer vermek üzere özel teknikler, yapı tekniği ve do- nanım düşünülerek yapılmış bir binanınsorumsuzca kul- lanılmak istenmesi bir evrensel kültür ve sanat düşmanlığı ola- rak yorumlanabilir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle