19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13ARALIK1992PAZAR 12 DIZIYAZI 1977'de MSP'den milletvekili adayı olan Kaplan, şimdi bir partiyi desteklemeyi günah sayıyor Siyaâparti küfürdür-8- "Kara Ses". demokrasının vazgeçilmez unsurlan olduğu ıçin siyasal parıılere karşı çıkmakıadır. Parti temelindeörgütlenmenin Islami olmadığjnı sav unan Cemaleddin Kaplan, partınin vahyedayanmadığırn, parti karralı ile hakkın batıl ile kanştınldığını. bir uzlaşma pohtikası olduğunu ve partınin taviz vermek olduğunu sav unmaktadır. Buçerçevedc partinin harekcı noktasının Kemalizm. amacının da Kemalizmi korumak olduğunu belirten Kaplan'ındediği şöyle özetlenebilir: Partilerdc besmele Musiafa Kemal adına çekilir, onlann feyz ve bereket kaynaklan Anıtkabır'dir. Meclis'te icilen ant şeytani bir yemindir; bu insanlar Allah'ın değil putun gözetimindeçalışırlar, parti binalanna resım asıldıği için melekler oralara giremez; partiler "Kemalist kâfir reümini a>akta tutan kuruluşlardır. Müslümanlanuyutmapolitikası izlerler; İslamın dev let olmasını engellerler ve ümmeti bölerlcr: "İslamda partiyi destekleme yoktur \e günahtır.'° Milli görüş ve Kara Ses... Bu eleştinlerçerçevesinde Cemaleddin Kaplan'ın asıl hedef aldığı kitle "milli görüş'". dolayısı ile Refah Partisi üyeleri ve taraftarlandır. Cemaleddin Hocanın kendiside 1977 seçimlerinde Milli Sclamet Partisı'nden aday olmuştur. Cemaleddin Hoca'nın o zaman parti temelınde örgüılenmeyi desteklerken bugün şiddetle reddetmesini eleşliren "milli görüş" laraftarlanna Kaplan şucevabı vermek tedir: "Adayhğımı ko>dum. Ama bu ne idi? İnanarak değil. Di> eceksiniz ki niy e inanmadığınu bir şeye ha dedin. Dedik ki kürsüde bazı meseleleri açık açık konuşma mümkün olmuyor, hiç olmazsa ne yaparız.. şöyle meydanlarda konuşalım dedik. Önu gözden geçirelim bir de şu partinin, particiliğin tadını tuzunu içinden yakından bir araştıralım, bir. İkincisi bunun fetvasını sorduk biz. Dediler ki fetvası alınmıştır. İstanbuTda Mehmet Zait Kotku Efendi vebenzerihoca efendilerden fetv ası alınmıştır. Biz de ya şunun fotokopisini bir getirin görelim demek lüzumunu hissetmedik. Fakat sonradan bir de baktık ki ne fetvası \ ar ne bir şey si > ar. Hatta Mehmet Zait Kotku Efendi. Müminlerin Vasıfları adlı eserinde başlık atmış, diyor ki parti hiç de doğru bir şey değildir. Ve sonradan y aptıkları baskıda o siyah yazılısatırıkaldırmışbi/inıefendiier.Velev ki hata ettik diyelim. Bir hadis \ar, mümin bir delikten bir defatsınlır diyor." Cemalcddin Hoca bugünden geçmişe bakarak. o zamanki milleivekilliği adaylığını bugunkü konumu içınde meşrulaştırmaya çalışmakta. haia yapmış olsa bile kendinin bu hatadan döndüğünü, diğerlerinin ise bu hatada ısrar cttiğini sav unmakladır. 1981"de Almanya'yagelen Kaplan 1983yılına kadar Avrupa Milli GörüşTeşkilatı içinde çalışmıştır. Aynca Kaplan'ı Avrupa'ya gönderen kişinin de Necmeddin Erbakan olduğu öne sürülmekte ve bu bağlamda Kaplan ihanet ile suçlanmaktadır. Bu iddiaları yanıtlayan Kaplan, "Yazarlarla Sohbet" isimli kasedinde 12 Eylül 1980 askeri darbesindenönceTürkiye'dedörtyüzün üzerinde Kuran kursunun olduğunu. buralardakı öğrencilerine şalvar, cüppe giydırip sank sardırdığını vecuma gününü tatil günü olarak uygulatiığını. askeri darbeden sonra ise Kuran kurslannın dağıtıldığını söylüyor. Bu süreçte kendisinin ve öğrencilennin ne olacağını düşündüğünü.sıkıyöneıimnedeniüeöğrencilerı Türkiye içinde bir başka yere götüremediğıni belirten Kaplan bu durumda çözümü şöyle bulduğunu anlalmaktadır. "...bu çocukları ne > apay ım dedim. onlan Avrupa'y a götürey im dedim. Bir ara Berlin'e gelmiştim. fıkir hürriy eti v ar biliy ordum. Oraya götüriip bu çocukları istediğimiz gibi > etiştiririz. Hazırlığımı yaptım. Yeşil pasaportu aldım. Yeşil pasaportumu/vardıbizim. Hazırlığımıyaparken Ankara'da (...) var belki tanırsınız. bi/im arkadaş telefon etti. Hocam Ankara'y a bir gelir misin dedi. Geldim Ankara'ya, dedi ki Erbakan Hoca (..i) Avrupa'y a gönderecek bir kişi daha isteniy or siz gider misiniz? Gelişimiz böy le oldu. Dedim ben gidiy orum zaten (...) Beyle beraber gideriz (...) Beyİe beraber çıktık yola. Geldik Milli Cörüş bize sahip çıktı. O zaman zaten particilik de yok, parti de yok, güzel dedik. Çalışırız dedik. Bir karışıklık içinde geldik." **(...) Hoca girti. bizi Ferva Komisyonu Başkanlığı'na getirdiler. biz de bir taraftan hem neşriyata y azı veriyoroz hem de kürsülerde konuşuyoruz. Ne partisi >ar ne pırtısnardı o zaman. Bize ne milli görüş taraf ından bir şey 1977*de MSP'den milletvekili adayı olan Kaplan bugünden gecmişe bakarak, adayhğınıbugünkü konumu içinde meşnılaştırmaya çalışmakta. Kara Ses: Niçin aday oldum KARA KIMIN SESİ? laylığımı koydum. Ama bu ne idi? İnanarak değil. Diyeceksiniz ki niye inanmadığınız şeye ha dedin. Dedik ki kürsüde bazı meseleleri açık açık konuşma mümkün olmuyor. (...) Şöyle meydanlarda konuşalım dedik. Bir de şu partinin. particiliğin tadını tuzunu içinden yakından bir araştıralım. (...) Bunun fetvasını sorduk. Dediler ki fetvası alınmıştır. İstanbul'da Mehmet Zait Kotku Efendi ve benzeri hocalardan fetvası alınmıştır. (...) Fakat sonradan baktık ki ne fetvası var ne bir şeyi var. Hatta Mehmet Zait Kotku Efendi. Müminlerin Vasıfları adlı eserinde başlık atmış. diyor ki, parti hiç de doğru bir şey değildir. > erilmiştir, ne de rejim taraiından bir şey > aat edilmiştir. Sebep şu talebeleri şurada ikmal etmekti. Fakat geldik buray a. \i/e karşımıza çıktı, getiremedik. birkaç talebe kaçtı geldiyse de yokta çevirdiler, o şeyde mu> affak olamadık. Erbakan'la ilijkiler Almanya'ya gelişjnin kendinin bağımsız bir karan olduğunu öne süren Kaplan. daha sonra kendisineyöneltilen suclamalan da karşılamak üzere Avrupa Milli Görüş Teşkilatı ile olan ilişkisinın partilerin kapatıldığı bir dönemde ve bu grubun isteği üzerine gerçekleştiğini öne sürmektedir. Buna ek olarak Cemaleddin Hoca. "Velev ki hata ettik diyelim. Bir hadis\ar. mümin bir delikten bir defa ısırılır' diyerek kendının bu hatadan döndüğünü belirtmektedir. Bu açıklama. bir yandan Cemaleddin Hoca'nınen doğru yolu bulduğunu ve "ıslah" için aynldığını. diğer yandan da "milli görüş" içinde kalanlann hatalı birvoldaolduklannı vurgulamaktadır. Kaplan. kendisinin her zaman Islami mücadele aracı olarak partiy ekarşı olduğunu ve askeri rejimin venıden partilerin örgütlenmesıne izin v ereceğinın oriay a çıkmasıv la birlikte yeni bir parti kurma tartışmalannın başladtğını belirtmekte ve Avrupa Milli Görüş Teşkilatf ndan aynlma nedenini. aynı kasette şöyle anlatmaktadır "Öyle bir an başladı ki basın, partilerin kurulacağını yazdı. Ya bunlar partiyi kurarsa? Düşündüm taşındım, Fetv a Komtsy onu'nun başkanıy ım da. Ne > apaiım? Bir rapor hazırladım. 17 sayfalık bir rapor; onlan da hocalann toplantısından geçireceğim. onların lehte aley hte y a/ılı fıkirlerini alacağım, sonra Fet>a Komisyonu'ndan geçireceğim, sonra İcra Masası'ndan geçirip Erbakan'a postalay acağım. Planım bu idi. Diy eceğim ki Erbakan'a bir üst yazıyla. "siz parti kurma y oluna gitmevin. Şayet gidecek iseniz fct\ asını alın ö> le gidin. yoksa y an y olda kalırsınız.' H a! hocalann toplantısında, ilk toplantıda hi/inı planımı/ suya düştü. Karşı çıktılar. Kabul etmediler. Bu sefer ben diğer kademelerden geçiremedim. Birisiyle Erbakan'a gönderdim. ha bugüne kadar fet> ası gelmedi. Ben sana hükmedemezsem ben sana hükmederim, dedim, ayrıldım." Demokrasi şirktir Cemaleddin Kaplan "milli görüş'ten. "İslamın reddettiği ve şirk saydığı demokrasiye" dayandığıveonunvazgeçümezunsurlanndan olan parliye dayandığı için aynldıklannı öne sürüyor. Aynlma olaymın gerçekleşmesinde Kaplan'ın Iran ziyaretinin birdönüm noktası oluşturduğu da ileri süriilen görüijlerden bindir. Parti konusunda bir üye şunlan anlattı: "Bak şimdi Kuran'da bir tek Hizbullah ve Hizbüşeytan var. Başka yok. Parti demek, Müslümanları bölmek demektir. Sen onu savunursun ben bunu. Sonunda biz İslamı unutur o partiv i sav unuruz. Bu bölücülüktür. İşte milliy et, parti filan diyerek bizi, Müslümanları böldüler." Turkiye'deİl. DünvaSavım'ndansonra toprakian kopma ile birlikte büy ük bir yapısal değişme başlamışıır, Bu büy ük değişim içinde yaşanan dın de örgütsel yapı, dünya görüşü. değcrler ve davranış biçimleri düzeyınde önemli bir değişim geçirmiş ve farklılaşmıştır. Geleneksel olanla iç içe giren din. farkhlaşan. ıhtisaslaşan, örgütleşen toplum yapısı içinde geleneksel olandan koparak farklılaşmış. çeşitlenmiş. yeniden örgüılenmiş ve mevcut toplumsal yapı içinde yeni bir konum kazanmıştır. Islam lemelli örgütlenmeler içindeki bu farklılaşma. rekabeti de beraberinde getırmıştir. Yaşanan keskin rekabet ortamı içinde gruplar farkhlıklannı dahaçok vurgulamaya başlamışlardır. Avrupa'da yaşayan Türk göçmenler arasmda aynı tabana yönelik olarak çalışan farklı İslami gruplar arasında bu rekabet veçekişmeçok daha keskindır. Türkiye şartlarında farklı İslami gruplar örtük bir rekabeti veâleyipkarşılıklıçatışmadan kaçmırken Âvrupa'da Türk işçiler anısında örgütlenen İslamı gruplar arasında çatışma daha keskinleşiyor. O nedenle Kaplan, açıkça ve isim vererek Refah Partisi'ni vetaraftarlannı eleştirebilmektedir. SİRECEK ÇALISANLARIN SORULARI/SORUIVLARI / YILMAZ ŞİPAL SSK'nın dengelerini alt-üst eden yasa Yürürlüğe gjrdiğinden bu yana Sosyal Sigortalar Ku- rumu'ndaki bütün dengeleri alt-üst eden, sürekli tartışmala- ra ve eleştirilere neden olan 3395 sayıh yasa (namı diğer Süper Emeklilik Yasası) yeniden değişiyor. Bu değışıklıkle yine havanda su dövülecek. 1987 yılından sonraki prim ödeme yıllannın ortalama ka- zanctna göre bağlanan SSK emekli aylıklan, bu tasan ile 1987 yılından sonraki son 10 (on) takvim yilının ortalama kazancına göre bağlanacak. Bu değişiklikte eski emekliler. yine unutuldu, yine göz ardı edildi. 1987"den önce emekli olanlar, bu değjşiklikten yine yararlanamıyor. 198Tden önce, 5 yıl (1800 gün). 198l.'den sonra ve 1987'- den önce 10 yıl (3600 gün) asgari ücretten prim ödejıerek emekli olan si'gortahlar. bugün 651 katsayı üzerinden 1 mil- yon 228 bin lira emekli aylığı ahrken aynı dönemlerde 30 tam yılın (10800 eün) tümüriü de en vük.sek tavan ücretten öde- yen sigortalıfar ise 1 milyon 638 bin lira emekli aylığı alıyor. 25 fazla çalışma yılı ile asgari ücret yerine süper prim ödeme- nin karşılığı sadece 410 bin lira oluyor. Emekli SandığTnda ise 10 yıl çalışıp. en^küçük gösterge- den emekli olanlara ödenen aylık ise 1 milyön 516 lira. 30 yıl süper prim ödeyen bir sigortalının aldığı emekli aylığı en dü- şük göstergeden ve 10 yıl karşılığı bağlanan Emekli Sandığı ayhğindan sadece 170 bin lira fazla. 1993 yümda 30 yıl çalışıp tavandan prim ödeyen bir sigor- talı ise 3 milycn 900 bin lira emekli aylığı alacak. Aynı süre çalışıp, o günün koşullanna göre aynı primi ödeyen SKK'lılar. 1987'den önce emekli olmanm bedelini. 2 milyon 200 bin lira daha az aylık alarak ödeyecekler. Bu fark katsayının 651 'den 740'a çıkmasıyla daha da arta- cak. Emekli Sandığı mevzuatında ise eski-yeni aynmı yapılma- dan. eski emekliler de yeni emeklilerle aynı maaşı alıyor. Her mevzuat değişikliğinde, aynı statüde olan Emekli Sandığı eski emeklilerine de bu değişiklik aynen uygulanı- yor. Süper Emeklilik Yasası her değiştiğinde ise eski emekliler biraz daha sefilleri oynuyor. Bugünün asgari ücreti olan 1 milyon 449 bin lira alan ve asgan ücretin primini ödeyenler. yann 2.250 göstergeden emekli aylığı alacaklar. 30 yılın primini en üst düzeyde öde- yen eski emekliler ise maaşlannı 1.6% göstergeden almava devam edecek. Her katsayı artışı bu adaletsizliği daha da arı- tınyor ve eski-yeni emekli aylıklan arasındaki uçurumu gı- derek daha da dennleştiriyor. Eski SSK emeklileri sorunlanna köklü ve hakça çözüm bekliyor. Daha ne kadar bekleyecekler ve ömürleri bu beklemcye yetecek mi? "istirahat Süresinde Ödenen Ücret" Sot"U: 1972 yılında bir kamu kunıluşunda ,ve SSK kapsa mında işe başladım. Daha sonra. çalıştığım kamu kuru- luşundaki işçiler, işçi kadrosundan memur kadrosuna geçirildi. Böylece, sosyal güvenliğjmiz de SSK'dan Emekli Sandığı'na detredildi. Ancak, SSK kapsamında ve işçi statüsünde çalışır- ken bir süre istirahat aldım. İstirahat süreme ait maaş farklarun işverence bana ödendi. Yalnız, sigorta gün sayısı olarak kabul edilmedi. Hekim raporu ile istirahatti geçen sürelerimin prim- krini dışarıdan yatırmam mümkün mü? N.C. YANIT: Sorunuzun yanıtı Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünün 16sayvlı genelgesinin 101/5. sayfasmda veril- mektedir. "5- Sigortahlara istirahatli iken ödenen ücretler Kurumumuzdan geçici işgörmezlik ödeneği alan sigortalıla- ra istirahatli bulunduklan devrede işverenlerce ödenen geçici işgöremezlik ödeneği ile o devredeki kazancı arasındaki fark ücretlerin vey a bu de\ rede kurumumuzca ödenen geçici işgöre- mezlik ödeneği nazara abnmadan ödenen tam ücreüerin bun- dan böyle tüzük. yönetmelik toplusözleşme gibi genel düzenle- yıcı tasarruflara dayanarak veya işverence atıfet kabilinden Ödcnmiş olmasına bakılmaksızın 506 sayıh kanunun 77' nci maddesinın (a) fıkrası kapsamında mütalaa edilerek prime tabi lutulması. bu fark ücretlerin pnme esasasgari günlük kazanan alıında kalması halinde. 506 sayıh kanunun 78"inci maddesi gcreğincc pnme esas asgari günlük kazanca ıblağ edilmek sure- tiyle iş kazalan ve meslek hastahklan sigortası primı de dahil oimak üzere prime tabı tutulması ve bu primlerin ilişkın oldu- ğu sürenin. aylık sigorta primieri bıldirgeleri ile dört aylık si- gorta primleri bordrolannda gün sayısı olarak gösterilmesi aerekmektedir." I Gcnelgeye göre hekim raporu ile istirahatli olan sıgortalıla- rıı. SSK'ca vcrılen geçici işgöremezlik ödeneklerinin yanı sıra ' ış\ erence bu süreye ilişkin bir fark ücret de verilıyorsa. istirahat sureM çalışılmış süreler gibi prime tabi tutulmakta ve prime ' ct.as gün sayısı olarak göz önüne ahnmaktadır. | ANKARA NOTLARI MLSTAFA EKMEKÇİ Hacı TÖ'nün Korkusu... Yakup Kadrı Karaosmanoğlu nun bugün ölüm yıldö- numü; onu 1974'te yitirmiştik. Övünmek gibi olmasın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu dostumdu. Dostum dediy- sem, ben öyle teklifsiz yaklaşamam insanlara; o beni aramıştı; yazılarımı okuduğunu söylemiş, eklemişti'. - Sana bir şey söyleyeceğim, yazının bir yerine şöyle bir tümce yazar mısm? - Hay hay efendim, buyurun! Söylerdi. O tümceyi, ne yapar eder, yazının bir yerin- de kullanırdım. Sonra yine telefon ederdi: - Ben sana zaman zaman ricalarda bulunuyorum, ya- zının bir yerinde kullanmanı istiyorum ya, benim de gendiğimde Yahya Kemal bizden isterdi. "Şunu şunu şöyle yazm!" derdi, yazardık. O günlerde köşesı yoktu. - Tabii efendim. ne zaman isterseniz! diye karşılık ve- rirdim. Evine gittiğim. sık sık görüştüğüm de olmazdı. Sevmem, öyle evlere ne gitmeyi. Bir gün eşi Leman Ha- nım telefon etti. her zamanki inceliğiyle: - Mustafa Ekmekçi Beyefendi, Yakup sizinle görüş- mek istiyor Teşrifinizi bekliyor! Gidemedim. Sonra bir telefon daha. O zaman Cinnah Caddesi nde oturuyorlardı. Ben de Ulus'tan dolmuşa bi- nıp. Çankaya'ya giderken Cinnah'ta inmeyi, Karaosma- noğlunun evine gitmeyi planlardım. Ama bunu bir türlü gerçekleştiremedim. Belki yorgunluğumdan. Yolda in- mek istemezdim. Görüşemedim. Havaalanında, cena- zesi İstanbul'a götürülürken. eşi Leman Hanım'ı gör- düm - Efendim. başınız sağolsun! Ben Mustafa Ekmekçi'- yim 1 - Siz misiniz Mustafa Ekmekçi? Sizi öyle bekledi ki son nefesine kadar. Neden gelmediniz? Size çok önemli bir diyeceği vardı belki de... Orada donup kalmıştım. Suçlu suçlu ayrıldım. Ne di- yecekti acaba? Eşine, Server Tanilti'den selam getirdi- ğimı yazmıştım. Leman Hanım telefon etti: - Tanılli'nin selamını aldım, teşekkür etmek ıstiyor- dum. sizi bulamadım! Kendisını evde gormeye geleceğimi söyledim. Le- man Hanım. soz arasında anlattı; Yakup Kadri Karaos- manoğlu nun emekli aylığı 3-4 milyon TL imiş. Eşinin oturduğu eve de şimdi yedi milyon lira kira istiyorlarmış. - Pekı. dedim Yakup Kadrı Bey milletvekili değil miy- dı? Onların aylıklan nereye çıktı? - Yakup milletvekili aylığı üzerinden emekli olmak is- temedı efendim' Başvurmadı bunun ıçin.. Sasınp kaldım, Kurtuluş Savaşı nın. Atatürk'ün yazar- larından Yakup Kadrı'nin durumuna. ••• Bütçenin ilk gün görüşmelerini izleyenler, herhalde en çok Deniz Baykal'a şaşırmışlardı. Konuşmaları aslın- da bir gün önce Sabah'ta Hasan Cemal'in yazisında çık- mışU. Deniz Bey. Süleyman bey'i öyle benzetecek, öyle benzetecekti ki. Benzetti de, Özal'a benzetti! Süleyman Bey. Özal'a çenesine dek benziyordu. Yakında başında "gümrah" saçlar çıkarsa şaşmamalıydı. Enflasyonu benziyordu, dış ülkelere gezileri benziyordu. Yakında kutuplara da giderdi. Şaşılacak bir şey oldu; Başbakan Süleyman Bey, Deniz Bey'e hiç mi hiç karşılık vermedi. Onu, Aydın Güven Gürkan'a bırakmış gibiydi. Hatta, 1 Gurkan daha da iyı muhalefet yaptı" diyenler vardı. Ki- mi de: - Boş ver! Biz de dışarıdan görüyor, bir şey sanıyor- duk. O. devlet adamlığının değil, kurultayların, hiziplerin adamıymış! dediler. Süleyman Bey'i Hacı Tö'ye benzetmek, en kötü ben- zetmedir Hacı TÖ, belki "ağabeyi" Süleyman Beye benzemek ıstedi. Bu doğru. Ancak o benzemek istedik- çe Süleyman Bey değişti! Hacı TÖ ise tırmandığı Çan- kaya'ya takıldı kaldı! 1970'Ii yıllarda Süleyman Bey, "Yü- ce Divan'dan hep korktu, ondan kaçtı. Geçirdiği olaylar- dan sonra, şimdi korktuğunu sanmıyorum. O yıllar: - Bu mahkeme beni beraat ettirmez! diyordu. Soruş- turmakurulları o nedenle mı savsaklandı. çalıştırılmadı? Hacı TÖ'nün ise Yüce Divan'dan ödü mü kopuyor ne? Anayasa Mahkemesi ile kavgası bundan mı? Yıldırım Akbulut'un eşinin Anayasa Mahkemesi'ne yedek üye seçilmesi, TV seyretmediğini söyleyen Haşim Kılıç'ın, Selçuk Universitesi'nden gelen Türk-islam sentezci ol- duğu söylenen Süleyman Aslan'ın atanmak istenmesi- nin altında yatan gerekçe ne olabilir? Bunu sezen Askeri Yargıtay tavır aldı. Gösterdığı üç adaym üçünü de Ata- türkçü kişilerden seçti. Anayasa Mahkemesi'ne aday gösteren kuruluşlar, tümü bu davranışı gösterebilseler sorun kalmazdı. Yargıtay gibi kuruluşlarda, üç aday gösterilıp birinin benimsenmesi olayı nedeniyle kimse aday gösterilmesini istemiyor. Yıldırım Akbulut'un eşi Samia Akbulut'un da böyle gittiği bildiriliyor... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 1/ Manzume... Kuzey Afrika'da tütüne kanştı- rılarak esrar gibi ıçilen sarhoşluk verici toz. 2/ Alcv... Yapay. 3/ Orta- doğu'da bir göl... "Bî- bahl olanın bağına bir kalresi düşmez - yerine dürr ü güher yağsa se- mâdan" (Ziya Paşa). 4/ Uğraş... Hafıf şeylerden yapılmış temelsiz eğreti yapı. 5/ Mısır'daki pira- miıler. 6/ Uyma, boyun cğme... Nazi partisinin askeri polis örgütü. 7/ Bir mektup kağıdırun. lalurunın ya da reklam broşürü- nün üst bölümüne basılmış me- tin... Küçük ağjl. 8/ Hukuksal *onuç doğuran bir suç işleyen kim- -.c .. Erkek ördek. 9/ Uluslararası Para Fonu'nusimgesi... Kuruyun- cıı çaıkıyan toprak. \ LKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Güzel yazı yazma sanat\. 2/ Mcydana gelme... Emanet. 3/ Sığ sularda ağır şükleri taşımak için kullanılan altı düz tekne... Ga- iplcn haber vcrdiğine inanılan melek. 4/ Eli işe yatkın. becerik- li... Piston kolu. 5/ Maden ve inşaat işçilerinin giydiği koruyuçu başlık 6/ Büyük delikli kalbur... Tavlada bir sayı. 7/ Teori... ^ abancı paralann ulusal para cinsinden değeri. 8/ Dogma... Ekınlcrc /ararlı bir böcck. 9/ Bir girişime ya da işletmeyegerekli nıali oKınakkın sı:ğlama. KIRKLARELİ KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1992/255 Davacı: Maliye Hazinesi Kırklareli. Davahlar: Huse>in oğlu Salih, Salih oğlu Hüseyin, Salih kızı Fat- ma ve Ratibe Çatalıaş-Üskup, Kırklareli. Davacı Hazine tarafmdan davalılar aleyhine Kırklareli merk« Üs- kup ka^abası 3461 no.lu parsel hakkında mahkememize dava açıldı- ğı, ancak > ukarıda ısmi yazılı davalılar tıim aramalara rağmen adresleri tespiı edilemediği, yukarıda esas numarası yazılı iş bu dava Yargıtay'dan bozularak geldiğınden tekraı esasa kayıt yapılarak duruşması 4J.1993 gününe talik edilmiştir. Yukarıda ismi yazılı davalıların duruşmaya gelmeleri, gelmedikleri takdirde gıyaplarında karar verileceği ilanen tebliğ olunur Basın: 52108
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle