Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
•
9 EYLÜL 1990
ARAP Ç.OJL-LERlN.p.E T U R K L E R ALPAY KABACAU
1. Kanal Harekfln '25. ve 10. Fırkaiardan murekkeb 25 bın kışilik kuvve-i seferiyye'den oluşuyordu. Birinci Hecinsuvar Bolugu de bu kuvvet içinde yer almaktaydı. Mısır'daki lngiliz askeri gucu ise 185 bin kişiydi.
Yıl 1915. Almanlar, Ingilizleri oyalamak için Osmanlı ordusunu Süveyş Kanalı'na sürerler, 1300 asker telefolur
Çölde kum,KanaFdakurşun— 1 —
"En önde Cemal Paşa, çok guzel bir kır at
uzerinde, dosdoğnı guneşin battığı yone gidı-
yordu: İsmaüiye'ye doğnı! Bu şahane kır at,
Suri>e'>e gelirken padışah tarafından kendi-
sine hediye edilroişti.
Ynz adım ileride, mavzer filintaian, dizle-
rine dayalı iki aüı. Ordu Kcrmay Başkanı, Or-
du Kumandanf nın iki adım solu gerısinde...
Altı adım mesafede iki yaver. Yirrai adım son-
ra karargâh subaylan. Bunlar uç kurmay su-
bayı, uç mulhak subay. uç emir subay ı ile bir
doktor ve bir vetennerden oluşuyordu ki rut-
be ve kıdemlerine gore sıralanmış olarak gol-
gelerini kumlar uzennde raksettırerek, Ordu
Kumandanı'yla aralannda saygı mesafesini
ozenle koruyarak ve Cemal Paşa'nın yuruyuş
Suveyş Kanalı'na' adlı kıtabında şunlan ya-
zıyor
"Harekebmizden bir gece once, Şam Alman
Konsolosu Loytved'e 'tkı tarafın guç oranına
gınşımı gerçekleşnrecek Sunye kıtalannın eğı-
tım derecesıne, psıkolojık durumlarına ve sa
vaşm zorlukiarına bakarak Süveyş Kanalı'na
karşı gınşımıtruzde başan umutlanıun ne ka
dar az olduğunu elçılığe bir raporla
bıldırmesını' rica ettim. Buna karşın eger ben
onemli karşı koymalara aldırmayıp girişımde
bulunalmasını şiddetle ıstemişsem, bunu şun-
dan dolayı yapmıştım ki Suvejş Kanalı gıbı
dusmanımız için hayatı onemi olan bir deniz
yolunun yalnız tehdıt edilmesıni bile kendi da-
vamız için onemli goruyordum ve Turklenn
baglaşıklık antlaşmasına bağhhklannın ancak
oniarla tngilizler arasında kan dokulecek olur-
L KanalHarekâtı nedir?
temposuna uyarak kâh hızlı, kâh yavaş, onu M raj||i
^jj,,^ o J a c a g l k a l l ı s ı n ı
izliyorlardı. On adım mesafe ile ordu karar- ^m. Konsolosa bu açıklamada bulunmaya
gflh flaınası. En sonda, karargih suvan takı- Ş B n d a n d o l a y l d a k a r a r w r m i ş t i m : A l m a n g e
.
m ı
— nel karargâhının ve Alman kamuoyunun bu
Dörduncu Ordu nun Harekat Şubesı Mu-
düru Ali Fuad Bey (Erden, sonra orgeneral)
boyle ayrıntılı anlatıyor Eklıyor
"Çol yuruyuş nizamı guzeldi; çolun kendi-
si de guzeldi: Ta uzaklara kadar uzanan ve gu-
neşte, erimiş altın gıbi pınl pınl parlayan bir
kum deryası. Ufukla, guneşin ışıklanyla tur-
lu renklere boyanan mor, eflatun, erguvan,
pembe, kızıl.. birçok renklerle ışıldayan dağ-
İar... Ve hepsinin ustunde bulutsuz, koyu ma-
vi gokyuzu! Doğanın korkunç guzelliği Sina
Çolu'nde gonıiur."
Bunlar ük günun, çölle ilk karşılaşmarun a-
lenımlerıdır
ÇöP
O zamankı adıyla Tih Sahrası, bugün Sına
ÇOlu dedığimız uçsuz bucaksız kum yığııu
Mısır'ı fethedeceklerdi!
Osmanlı ordusunun, bu yuksek rutbelı pa-
şalaıın ne ışı vardı Tıh Sahrası'nda''
Çölu aşıp Süveyş Kanalı'na ulaşacaklar, Ka-
nal'ı ele geçırdıkten sonra Mısır'ı yeruden fet-
hedeceklerdi Bınncı Dünya Savaşı başlamış-
tı!.
Cemal Paşa, iktıdardakı ltühat ve Terakkı-
nin üç önderınden, üç guçlu adamından bı-
riydı. tmparatorluk savaşa gırınce, Bahrıye
Nâzırlığı'na ek olarak Sunye'dekı Dördüncü
Ordu'nun komutanlığına atanmıştı Bu göre-
vın yanı sıra Kılıkya ve Arabistan Genel Valı-
lığTnı de yürütecektı Savaşa gırme karann-
dan beş gun sonra —asken nltbelerı üçer be-
şer atlayarak kısa surede Paşa ve Başkuman-
dan Vekdı (Genelkurmay Başkanı) olan— En-
ver Paşa onu konagma çağınnış ve şunlan söy-
lemıştı:
"—Azizim Cemal Paşa! Süveyş Kanalı uze-
rine bir saldın hareketi duzenleyerek tngılız-
leri Mısır'da uğraşürmak >e bu sayede Batı
cephesine gondermekte olduklan birçok Hint
fırkasını (tumenini) Mısır'da alıkoymaya zor-
lamakla birlıkte, Çanakkale'ye bir çıkarma
kuvveti gondermelerine engel olmak istiyo-
rnm... Bunun için birkaç aydan beri Suriye^
de bazı hazırüklarda bulunuyorum. (...) Bir ta-
raftan da Bedevilerden (çoldeki gezginci Arap
aşiretlerinden) yardımcı kuvvetler oluşturmak
amacıyla yavenm Mumtaz Bey'i, Âyan'dan (se-
natodan) filanı ve başka Arap buyuklerini Su-
riye'ye gonderdim... Sunye'den aldığımız ba-
berler, orada dunımun pek karışık olduğunu
ve Arap ihtılâlcilerının çalışmaya başladıkla-
nnı gösteriyor. Duşunuyorum ki zâtıâlıleri bir
fedakâruk gosterseniz de Dörduncu Ordu Ku-
mandanhğı'nı ustunuze alsaıuz, hem Kanal se-
ferini yunıtnp bem de Suriye'de iç guvenligi
sagiasanız... BUmem teklife cesaret ed«yim
mi?"
Cemal Paşa yola çıkıyor
Cemal Paşa görevı kabul etmış, yanına al-
dığı subaylarla birlıkte Haydarpaşa'dan tören-
le yola çıkmıştı. Otuz altı saat sonra vardık-
ları Konya'da da büyuk bir törenle karşılan-
mışlar; hazırlanan Mevlevı taburuyla bırlikte
Adana'ya, oradan trenle Halep yolu uzerın-
dekı Toprakkale'ye kadar gıtmışlerdı. Toprak-
kale'den sonraki yolculuk tam bir seruvendı.
Otomobiller çamura saplanmış, atlarla yolcu-
luğu surdurmeye çalışmışlar, onu da gerçek-
leştırememışlerdı. Otomobıllen mandalara
çektırerek kurtarmışlardı. Dörtyol-Iskenderun
arasında topluluk parçalanmış, Cemal Paşa
ile Kurraay Başkanı olan Alman Albayı Von
Frankenberg, Iskenderun'a bır dırezine bine-
rek ulaşabılmışlerdi. Açık dırezın uzerinde,
bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun, fır-
tınanın altında, bın guçlukle..
Bın yıldan ben Türk egemenlığı altında bu-
lunan Surıye'nın kapısındaydılar daha...
Aralık 1914 başında Şam'a vardıiar
Ordunun ılk kademesı Süveyş Kanalı yö-
nünde yüruyüşe başladı..
Almanlar, savaşarak Ingıhzlerı oyalama gö-
revi vermıştı Osmanlı Devletı'ne. Ama Osman-
lı subaylan Mısır'ı fethetme hayallenyle yola
çıkmışlardı.
Almanlar başan beklemiyordu
girişimin zorluklannı kuçumsedıkleri ve abar-
B!
irinci Dünya
.savaşı patlamış,
'Osmanlı Devleti
Almanya'nın yanında
yer almıştı. Almanlar,
Osmanlılara,
savaşarak İngilizleri
oyalama görevi
vermişti. Ama
Osmanlı subaylan
Mısır'ı fethetme
hayalleriyle yola
çıkmışlardı.
Ittihatçılann
önderlerinden dönemin
Bahriye Nazırı Cemal
Paşa, 1914'ün başında
Şam'a varmış,
ordunun ilk kademesi
Süveyş'e doğru
yüruyüşe başlamıştı.
Askerler, İngilizlerden
önce, bugün Sina Çölü
dediğimiz uçsuz
bucaksız Tih
Sahrası'yla karşılaştılar.
B
, in bir zorluk
.içinde açlık ve
'susuzluk içinde
yaklaşık 300 kilometre
çöl sıcağında
yürütülen askerler
'başarı umudu
olmayan' bir saldırı
başlatırlar. Yüzlerce
asker şehit olur,
kaybolur, yaralanır. 1.
Kanal Harekâtı
felaketle
sonuçlanmıştır. Geriye
dönüş başlar. Hayatta
kalanlar, çölü
geldikleri gibi ama bu
kez 'manevi besin'den
yoksun, gerisin geriye
bir kez daha aşarlar.
tılı başan umutlarına kapıldıklan izlenimini
edinmiştim."
Çolde ılerlıyorlardı Ali Fuad Erden, "Yi-
yecek oldukça yeterliydi" dıyor "Kocaman bir
peksimet. Avuç dolusu hurma. Biraz şeker.
Birkaç gram çay- Peksimet son derece geliş-
mişti: Once hafif ıslatılmış, sonra kulde ısı-
tılmış yumuşatılmış, kabartılmış, şahrem şata-
rem çallamış. nefis ve iştah açıcı bir kimlik
ve nitelik kazanmışü. Boylece madeni bır ta-
bagı azamet ve ihlışarala doldunıyordu. Ve ay-
rı bir kap yemek sanılırdı. Hurma, bem ye-
mekti hem tatlıydı (bıraz su ve çalı çırpı ıle
komposto yapılabüıyordu), hem de yemişti;
kuru yemiş. Çay çoğu zaroan pişirilmiş ve şe-
kerlıydi (yanı bazen soğuk su ıle hazırlanmış
Tanhe "Sankamış Fadası" adıyla geçen ve şekersız olurdu) Sina çolunde çay pişıre-
cek, peksimeti ısıtacak, hunnayı komposto ya-
pacak kadar çalı, çogu kez bulunurdu. Bu be-
sin uzun zaman için yetmeyebilırdı. Fakat biz
kısmen de maneviyatla doyuyor. besinimizi
onunla tamambyorduk."
"Aklrn, ız'anm \e havsalanm alamayacağı
çılgınca bır tasavvur şeklınde lasarlanan,
Mıstrfelhmı te'mın ıçın açıian meşhur Kanal
sefert, hakıkane Almanya'nın yukünü
hafifletmek ıçn Turk askenm ateşe atmak
Ozere gınşılmtş fecı bır teşebbustür 'hgilizlcri
Mtsır'da yenügiye uğratmak, bu sayede Batı
cephesine sevketmekte olduklan bır çok Hind
fırkastnı Mısır'da aiıkoymaya mecbur etmek
\e Çanakkale'ye hu\vet sevkıne engel olmak.'
Enver Paşa va bu parlak fıkır Almaniar
tarafından telkm edıtmış, kendısı de Türk
Erkan-t harp zabıilerımn ıtırazianna kulak
asmadan derhal kararım vermişli. Buna göre,
sahılierdekı seıler top ateşıyle yıkılmca
Kanal'a kumlar dolacak, harp gemılen
Işlemeyecek \e nıhayet ordu karşıya geçer
geçmez Mısırtılar ayaktanacaklan ıçın Mısır
koiayca feShedıltvereceknr (~j
Bahme Nazır
1
ve 4 Ordu Kumandam Cemaı
Paşa 185 bın kifilık tngıhz kuwetine karşı, 25
bın kışılık bır orduyla harekeı ettt (.;
"Timsah Gottyie :4a CöV arasına tesadüf
eden mevkıden Kanal'm geçılmesıne karar
\enlmif, 25 Fırka'dan beş tabur sahıle ınıp
çelık sac kaplı da\lumbazhrla karşı vakaya
doğru ıterlemeye başlamıştır TOrk asken
düşman projektörtennm fiddetlı vvâlanna
tuiulmuf, karşı sahılden ve kanaldakı
zırhlılarla. zırhlı trenlerden şıddetlı bır topçu
ateşıyle, makaslama şeklmde mUralyoz
ateşlerı uçılmış, her bırtnde bır zabılıe altmış
nefer bulunan dumbazlar, Kanal'ın oralarda
120 metreyı bulan gentfiığını afmaya
muvaffak olamadan delık deşık olarak batıp
gılmii ve ışte bu muthış şartlar içinde karşı
yakava, ancak 600 kadar asker ge^ebılmışse
de karanlıklar içinde akseden 'ABah, AUaM'
sesleri biraz sonra kesümiş ve tabü hepsi estr
ve jthıJ dufmûftur," (Lahh (hmanh Tariht
Kranolojisı •' ttmaıl Hânti tkuufmend / CUts
4, Sayfiu 426-427).
'En önde Cemal Paşa, cok güzel bir kır at
uzerinde, dosdoâru guneşin battığı yöne
gidiyordu: İsmailiye'ye doğru!' İttihat ve
Terakki önderleri, çölü aşıp Süveyş
Kanalı'na ulaşmayı, Kanal'ı ele '
geçirdikten sonra Mısır'ı yeniden
fethetmeyi düşlüyorlardı.
ruyorlardı. îlen karakollan ve topçulan he-
men ateş açtılar Osmanlı neferlerı ya oracık-
ta su uzennde ya da karaya ulaştıklarında şe-
hıt edıldıler Kımısı tutsak alındı..
Yanlarında bın bır guçlukle yırmı beş ka-
dar duba ve tombaz göturmuşlerdı. Onlar da
makınelı tüfek ateşine tutuldu ve biri dışında
hepsı batmldı
Olu, yaralı ve kayıp toplamı 1300'dü.
Cemal Paşa, hemen gerı dönme karan ver-
dı Kolordu Kurmay Başkanı von Kress ıse:
— "Paşa Hazretleri" dıyordu, "sanıyornm
kı bu sefer gucunun bugunku görevi, burunuy-
le Kanal onunde olmeklir."
Cemal Paşa karşı çıktı, dönuş emnnı yaz-
dırdı Von Kress ısrar edıyordu hâlâ:
— "Saldın başanya ulaşmayabilir. Ancak
butun sefer gucunun yok olraası, bir şeref me-
»elesidir."
— "Madem ki başarma umudu yoktur" de-
J Cemal Paşa, "yalnız şeref için sefer gucu-
nu yok etmem!"
Başkumandanlık Vekâletıne (genelkurma-
ya) yazılan raporda olup bıtenler anlatıldı Ali
Fuad Erden'e göre "Gazetelere j'apdan bildı-
rim ıse gerçegin 'duzeltılmış' şekliydi. Bu bil-
dirımde Kanal'a saldın. 'keşf-ı taarruzî' (sal-
dırarak keşıf) diye nitelenmiştir. Oysa biz, Ka-
nal'a 'keşf-ı taarruzî' vapmak için degil,
'hücum' etmek için girmıştik. Başaramayın-
ca, başansızlığın adı 'keşf-ı taarruzî' olrauş-
tnr."
Genye dönuş başladı Çölü, geldikleri gı-
bı, ama bu kez "manevi besin"den yoksun, ge-
nsın geriye bır kez daha aştılar
Çöl.. Anadolu çocuklannın, Osmanlı su-
baylannın yaşamında çok önemlı bır yen olan
çölun kendıne özgü gerçeğı bıhnmezse, anlat-
üğımız ve anlatacagımız seferlerın bır anlamı
kalmaz...
Bir damla su, bir avuç gölge...
Çölde ısı, kışın gunduz 30-40 derecedır, gece
0'a kadar duşer Yazın gölgede 50-60 derece-
dır, gece 10 dereceye ıner. Orada doğup bü-
muharebe yenı sona ermış, 28 bın dolayında
nefer Palandöken dagıannda karlar ıçuıde do-
nup kaJmıştı!..
Kanal sefenne katılan VIII Kolordu'nun
Kurmay Başkanı von Kress, Turklerle Büiikle
Bır de devenın başı oykusu var
Bır duzıne okuzle çekılemeyen tombaz (bır
çeşıt mavna) arabasımn çekılmesıne yardım
eden ıstıhkâm mangası erlen çölun ortasmda
durup ateş yakmışlar Ateşın uzennde kara-
vana...
Çölde yemek pışınlmedığı ıçın ne yaptık-
lannı sorar Ali Fuad Erden
"Hayatından umıt kesilmış bır de\enin ba-
şını kasaturayla kesıp etraftan topladıklan çalı
çırpıyla ateş yakmışlar; Mataraiarındakı su-
yu karavanaya dokmuşler, de>e başını pişirı-
yorlarmış. Deve başımn pışmesını biz de bek-
lemeye başladık. kendılerine durup dınlenme
olanağını bağışlayan bu bekleyişten okuzJer de
yararlanıyorlardı. Ordu karargâhı da şu prog-
ramda olmayan molayı bu deve başına borç-
luydu. Herkes memnundu. Ancak deve başı
bir turlu pişmiyordu. Oysa sabah olmadan
tombazı yenne yetiştırmek gerekiyordu. Uğ-
runda o kadar emek barcanan kanrvana, man-
ga kumutauııun eınrıyle devrüdı. Istihkâm as-
kerieriyle okuzler. ağır tombazı derin kum dal-
galan uzerinde ve duşman ışıldaklannın ışığı
altında çekmeye başladılar. Hem deve başı piş-
memiş, hem mataralardaki su harcanmışo. Bu
buyuk bir hayal kınklığıydı. Mısır seferinde
hayal kınklığı mı eksıktir?"
1/2 Şubat 1915 gecesı Ketîbetulhayl'a ulaş-
mışlardı Artık Kanal gorunüyordu-
"Karşı yakada birbırinden iki uç kilometre
aralıklı birçok ışıldak makaslama aydınlatma
yapıyor; adeta geceyi gunduze çoıriyorlardı.
Kanal bu nur tufanı içinde gumuş bir kori-
dor gibi parlıyordu. Kanalda gelış gıdış sur-
mekte; transallantikler, ışıklar içinde pınl pı-
nl ve ağır ağır eeçmekleydı. Karşı kıyıda nur-
lara bunınmuş Ismailiye şehri ve Tosum ve Sa-
rapyum kasabalan pek sakin >e sessiz birer
gorunumdeydi. Şurada burada savaş gemile-
rınin siyah karaltıları gorunüyordu."
Ertesı gun îsmaılıye'ye baskın saldınsı ya-
pıldı Saldın başlarken guneş doğmuştu, Ka-
nal'ı savunan tngilizler olup bıten her şeyı gö-
gini ve İÇİBİ goren doktor
"— Sıhhıye başkanı sıfatıyla, bu suyu ıçme-
nızı yasaklıvorum" dedi.
"Kadehi dudagına kadar goturen snbayın
kurumuş ve rengı enmış gozlennde kızgınhk
bir ateş gibi yandı; bu kımbilir hangi olumu
getiren kadehi damla damla, serinüğiai ruhno-
da duyarak içti."
Kum fırtınalan
Bır de kum fırtınalarına dayanamıyorlar-
dı. Her mevsımde, özellıkle de ilkbaharda rast-
lanan fırtmalara . Ali Fuad Erden anlatıyor
"Ruzgâr, kumu dağ yuksekliğinde sutunlar
halinde kaldınr. Sımsıkı kapablmış çadır için-
de bıle bırkaç dakikada her şeyi derin bir toz
tabakası kaplar. Hiçbir ortu >e kılıf silahlan
tozlanmaktan ve kumlanmaktan konımaz.
Kapalı sandıklann icıne, saatın kapağırun icine
bile kum girer. tnsaniar ve haj vanlar nefes al-
makta guçluk çekerler. Kum fırtınası sırasın-
da on metre ilerisf bile gorulmez. Fırtına sa-
atlerce surer."
Başarısızlıkla sonuçlanan, 1300 kayıp ver-
diren bu girışım"Birinci Kanal Seferi" olarak
anıldı Ve hemen ıkıncısının hazırlıklanna gı-
nşildr "Çol Kumandanlıgı" kuruldu, komu-
tanlığa Albay von Kress getınldı. Görevi, gı-
rışılecek "Mısır Seferi"run hazırlıklarını ört-
mek ve korumak, bır de Kanal'ı hedef alan
"tâdı" (rahatsız etme, bezdırme) gırışımlerin-
de bulunmaktı
Öte yandan, bınlerce altm harcanarak çöl-
de demıryolu, dekovıl hattı, şose, su kanaila-
rı, bınalar, sebze bahçelerı, haberleşme hattı
yapımına gırışıldi. Butun bunlar da ikıncı se-
fer hazıriık amaayla gerçekleştırüıyor, bu ara-
da ılk kez bölgenın 1/200.000 ölçeklı hantası
yaptırılıyordu
Zaman zaman Kanal'a baskınlat düzenle-
nıyor, "keşif saldınlan" gerçekleştınlıyordu.
Bunlann en başanhsı, 22-23 Nısan 1916'da yer
alan Katba Muharebesı oldu. Muharebe "ba-
şanlı"ydı ama, 7 subay ve 143 er şehit veril-
mış, 1 subay 170 er yaralanmış, 1 subay 35 er
Kanal Harekitı sırasında yapılan yukandaki harita, Osmanlı ordusunun çıkış noktası olan
Bi'r-As-sebu'den Tosum ve Serapyum'a kadar olan alandaki bareketini gösteriyor.
yuyen Bedevıler bıle bu ıklıme zor dayanır.
Cemal Paşa'nın karargâhında uç yıl kalan
Falih Rıfkı (Atay), yakından tanıdığı çölu, çöl-
deki Anadolu çocuklannı anlatırken diyor kı:
"Hafir ve Nahil'den başka hiçbir yerde ne
ağaç, ne ot vardı. Urban (yoksul Bedevıler)
dağ gölgelerinde, kaya diplerinde yatıyor. Bu
kotu bahtlılar arasında at gubresinden arpa
ayıklayanlar ve aülan kemığı kemirenler az de-
ğildir. (...)
Geçtiğımız yer bir yondur. Ne yol ne de işa-
ret vardır. Bugun tekerleğin oyduğu izi bir fır-
tına silıp bozar. Nisan koyduğunuz tepe, ye-
rini değıştinr. O zamanlar resmı bildirimler-
de sozgelimi tbin gibi adlar işitirdinız: Bun-
lar ne koy ne kasaba ne vaha yalnız çadır ku-
nılmuş toprak ve kum konaklan idiler. (...)
"Çolle sıcak, insana suyu duşundurur
Uzun bir yaz gunu, bir çol yazının gunu, bir
delikten ateş kuyusuna iniyor gıbı gıttikçe eri-
yerek yuruyen asker için bir içim sudan, yu-
zune serpilmış bir avuç sudan kutsal ne ola-
bilir? Sina, taze su kuyulanndan yoksundu.
(...) Çölun en buyuk sırn bir damla su ve bir
avuç golgedir. Biz yağmur birikintilerinden ya-
rarlanmıştık. Bunlann arasındaki uzaklık bi-
le yirmı beş kilometreden aşağı degildi.
"On yıldan beri, yalnız sefer zamanında Tih
Sahrası'na y^ğmur duştu. Ordu kumandanlı-
gı her tarafa emırler gonderip yağmur selle-
rini tutturdu ve setlerle toplattı. Kumandan-
lıgın ikinci bir emri, her insan için >irmi dort
saatte bır matara suya ızin veriyor ve fazla su
için binkıntılere yonelenleri pek ağır cezalar-
la tehdit ediyordu. Yalnız kumandanın, buyuk
ordu içinde tek bir kişinin, yuzünu yıkamak
için ikinci bir matara su kullanma hakkı var-
dı. (...) Her parça su. en tehlikeli cephanelik-
lerden daha fazla bir ozenle ve kesin emir al-
mış sungulu erlerle sakınılmıştır. Bu ufak çu-
kurlar, bin çeşit bocek, mikrop ve daha bil-
mem neierie doluydu. Hatta bir gun ordu ku-
mandanının yaveri pek pis bır çukurdan ma-
tarasının kadehini doldurmuştu. Suyun ren-
kaybolmuştu. Öte yandan Ingilizlenn Kanta-
ra'dan Rumanı'ye doğru normal genışhkte bır
demıryoluyla bır su yolu yaptıklan anlaşümış-
tı Bu, Akdenız kıyısı boyunca, Fılıstın'e doğru
ılerleyeceklermı ortaya koyuyordu.
Yazın korkunç sıcağı çölü kasıp kavunna-
ya başladığı günlerde, Alman karargâhı Sü-
veyş'e ikıncı bır sefer yapümasını ıstedi. Amaç,
uzun menzıllı toplarla Kanal'dakı deniz hare-
ketlenmn aksatılması, Ingılızlerin oyalan-
masıydı.
2. Kanal Seferi
Hazırhklar tamamlanmadan, 1916 temmu-
zu sonunda von Kress'ın komutasında İkinci
Kanal Sefen'ne çıkıldı. Üç pıyade alayı bır sü-
van boluğu, ıkı dağ bataryası, bır ıstıhkâm ta-
buru, sekız boluklük bir makineli tüfek taburu
ıkı Avusturya obüs ve bır Alman sahra batar-
yası ıle iki tayyare top takımından oluşan on
bın kışılık sefer guctı, yanıp tutuşan çölü bin-
bır guçlukle aşıp çarpışmaya başladı.
îngüızler daha da guçlenmışler, gereken ön-
lemlen almışlardı
Üç alaylık tumenın uçte biri yıtınldıkten-
sonra tngilizlerce adım adım ızlenerek kayıp-
lar vererek gen çekılen birhkler, Elanş'i bo-
şalttılar
Üç ay suren savaş sonunda, 16 ekımde, da-
ha gerıdekı hatlara çekılme karan alındı.
Ingılızler Sina'ya ıyıce yerleştıler, demiryo-
lu ve su hattı yapımını hızlandırdüar.
Şubat ortalannda cepheye gelen Enver F»-
şa'yla göruşuldukten sonra cephe çok gerile-
re, Gazze-Telüşşeria-Bırussebı hattına alındı.
Kanal açıktı Ingılizler Batı cephesine, Ça-
nakkale'ye, ıstedıklen başka yerlere Hintli, Ye-
nı Zelandalı, Avustralyalı askerlennı gönde-
nyorlardı .
Savaş yalnız Fıhstın cephesinde değüdı. Bü-
tun cephelerde sürüyor, ölum makınesı, Ana-
dolu çocuklannı ve genç subaylan yıyordu...
Ya Irak