19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ • 9 EYLÜL 1990 ARAP Ç.OJL-LERlN.p.E T U R K L E R ALPAY KABACAU 1. Kanal Harekfln '25. ve 10. Fırkaiardan murekkeb 25 bın kışilik kuvve-i seferiyye'den oluşuyordu. Birinci Hecinsuvar Bolugu de bu kuvvet içinde yer almaktaydı. Mısır'daki lngiliz askeri gucu ise 185 bin kişiydi. Yıl 1915. Almanlar, Ingilizleri oyalamak için Osmanlı ordusunu Süveyş Kanalı'na sürerler, 1300 asker telefolur Çölde kum,KanaFdakurşun— 1 — "En önde Cemal Paşa, çok guzel bir kır at uzerinde, dosdoğnı guneşin battığı yone gidı- yordu: İsmaüiye'ye doğnı! Bu şahane kır at, Suri>e'>e gelirken padışah tarafından kendi- sine hediye edilroişti. Ynz adım ileride, mavzer filintaian, dizle- rine dayalı iki aüı. Ordu Kcrmay Başkanı, Or- du Kumandanf nın iki adım solu gerısinde... Altı adım mesafede iki yaver. Yirrai adım son- ra karargâh subaylan. Bunlar uç kurmay su- bayı, uç mulhak subay. uç emir subay ı ile bir doktor ve bir vetennerden oluşuyordu ki rut- be ve kıdemlerine gore sıralanmış olarak gol- gelerini kumlar uzennde raksettırerek, Ordu Kumandanı'yla aralannda saygı mesafesini ozenle koruyarak ve Cemal Paşa'nın yuruyuş Suveyş Kanalı'na' adlı kıtabında şunlan ya- zıyor "Harekebmizden bir gece once, Şam Alman Konsolosu Loytved'e 'tkı tarafın guç oranına gınşımı gerçekleşnrecek Sunye kıtalannın eğı- tım derecesıne, psıkolojık durumlarına ve sa vaşm zorlukiarına bakarak Süveyş Kanalı'na karşı gınşımıtruzde başan umutlanıun ne ka dar az olduğunu elçılığe bir raporla bıldırmesını' rica ettim. Buna karşın eger ben onemli karşı koymalara aldırmayıp girişımde bulunalmasını şiddetle ıstemişsem, bunu şun- dan dolayı yapmıştım ki Suvejş Kanalı gıbı dusmanımız için hayatı onemi olan bir deniz yolunun yalnız tehdıt edilmesıni bile kendi da- vamız için onemli goruyordum ve Turklenn baglaşıklık antlaşmasına bağhhklannın ancak oniarla tngilizler arasında kan dokulecek olur- L KanalHarekâtı nedir? temposuna uyarak kâh hızlı, kâh yavaş, onu M raj||i ^jj,,^ o J a c a g l k a l l ı s ı n ı izliyorlardı. On adım mesafe ile ordu karar- ^m. Konsolosa bu açıklamada bulunmaya gflh flaınası. En sonda, karargih suvan takı- Ş B n d a n d o l a y l d a k a r a r w r m i ş t i m : A l m a n g e . m ı — nel karargâhının ve Alman kamuoyunun bu Dörduncu Ordu nun Harekat Şubesı Mu- düru Ali Fuad Bey (Erden, sonra orgeneral) boyle ayrıntılı anlatıyor Eklıyor "Çol yuruyuş nizamı guzeldi; çolun kendi- si de guzeldi: Ta uzaklara kadar uzanan ve gu- neşte, erimiş altın gıbi pınl pınl parlayan bir kum deryası. Ufukla, guneşin ışıklanyla tur- lu renklere boyanan mor, eflatun, erguvan, pembe, kızıl.. birçok renklerle ışıldayan dağ- İar... Ve hepsinin ustunde bulutsuz, koyu ma- vi gokyuzu! Doğanın korkunç guzelliği Sina Çolu'nde gonıiur." Bunlar ük günun, çölle ilk karşılaşmarun a- lenımlerıdır ÇöP O zamankı adıyla Tih Sahrası, bugün Sına ÇOlu dedığimız uçsuz bucaksız kum yığııu Mısır'ı fethedeceklerdi! Osmanlı ordusunun, bu yuksek rutbelı pa- şalaıın ne ışı vardı Tıh Sahrası'nda'' Çölu aşıp Süveyş Kanalı'na ulaşacaklar, Ka- nal'ı ele geçırdıkten sonra Mısır'ı yeruden fet- hedeceklerdi Bınncı Dünya Savaşı başlamış- tı!. Cemal Paşa, iktıdardakı ltühat ve Terakkı- nin üç önderınden, üç guçlu adamından bı- riydı. tmparatorluk savaşa gırınce, Bahrıye Nâzırlığı'na ek olarak Sunye'dekı Dördüncü Ordu'nun komutanlığına atanmıştı Bu göre- vın yanı sıra Kılıkya ve Arabistan Genel Valı- lığTnı de yürütecektı Savaşa gırme karann- dan beş gun sonra —asken nltbelerı üçer be- şer atlayarak kısa surede Paşa ve Başkuman- dan Vekdı (Genelkurmay Başkanı) olan— En- ver Paşa onu konagma çağınnış ve şunlan söy- lemıştı: "—Azizim Cemal Paşa! Süveyş Kanalı uze- rine bir saldın hareketi duzenleyerek tngılız- leri Mısır'da uğraşürmak >e bu sayede Batı cephesine gondermekte olduklan birçok Hint fırkasını (tumenini) Mısır'da alıkoymaya zor- lamakla birlıkte, Çanakkale'ye bir çıkarma kuvveti gondermelerine engel olmak istiyo- rnm... Bunun için birkaç aydan beri Suriye^ de bazı hazırüklarda bulunuyorum. (...) Bir ta- raftan da Bedevilerden (çoldeki gezginci Arap aşiretlerinden) yardımcı kuvvetler oluşturmak amacıyla yavenm Mumtaz Bey'i, Âyan'dan (se- natodan) filanı ve başka Arap buyuklerini Su- riye'ye gonderdim... Sunye'den aldığımız ba- berler, orada dunımun pek karışık olduğunu ve Arap ihtılâlcilerının çalışmaya başladıkla- nnı gösteriyor. Duşunuyorum ki zâtıâlıleri bir fedakâruk gosterseniz de Dörduncu Ordu Ku- mandanhğı'nı ustunuze alsaıuz, hem Kanal se- ferini yunıtnp bem de Suriye'de iç guvenligi sagiasanız... BUmem teklife cesaret ed«yim mi?" Cemal Paşa yola çıkıyor Cemal Paşa görevı kabul etmış, yanına al- dığı subaylarla birlıkte Haydarpaşa'dan tören- le yola çıkmıştı. Otuz altı saat sonra vardık- ları Konya'da da büyuk bir törenle karşılan- mışlar; hazırlanan Mevlevı taburuyla bırlikte Adana'ya, oradan trenle Halep yolu uzerın- dekı Toprakkale'ye kadar gıtmışlerdı. Toprak- kale'den sonraki yolculuk tam bir seruvendı. Otomobiller çamura saplanmış, atlarla yolcu- luğu surdurmeye çalışmışlar, onu da gerçek- leştırememışlerdı. Otomobıllen mandalara çektırerek kurtarmışlardı. Dörtyol-Iskenderun arasında topluluk parçalanmış, Cemal Paşa ile Kurraay Başkanı olan Alman Albayı Von Frankenberg, Iskenderun'a bır dırezine bine- rek ulaşabılmışlerdi. Açık dırezın uzerinde, bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun, fır- tınanın altında, bın guçlukle.. Bın yıldan ben Türk egemenlığı altında bu- lunan Surıye'nın kapısındaydılar daha... Aralık 1914 başında Şam'a vardıiar Ordunun ılk kademesı Süveyş Kanalı yö- nünde yüruyüşe başladı.. Almanlar, savaşarak Ingıhzlerı oyalama gö- revi vermıştı Osmanlı Devletı'ne. Ama Osman- lı subaylan Mısır'ı fethetme hayallenyle yola çıkmışlardı. Almanlar başan beklemiyordu girişimin zorluklannı kuçumsedıkleri ve abar- B! irinci Dünya .savaşı patlamış, 'Osmanlı Devleti Almanya'nın yanında yer almıştı. Almanlar, Osmanlılara, savaşarak İngilizleri oyalama görevi vermişti. Ama Osmanlı subaylan Mısır'ı fethetme hayalleriyle yola çıkmışlardı. Ittihatçılann önderlerinden dönemin Bahriye Nazırı Cemal Paşa, 1914'ün başında Şam'a varmış, ordunun ilk kademesi Süveyş'e doğru yüruyüşe başlamıştı. Askerler, İngilizlerden önce, bugün Sina Çölü dediğimiz uçsuz bucaksız Tih Sahrası'yla karşılaştılar. B , in bir zorluk .içinde açlık ve 'susuzluk içinde yaklaşık 300 kilometre çöl sıcağında yürütülen askerler 'başarı umudu olmayan' bir saldırı başlatırlar. Yüzlerce asker şehit olur, kaybolur, yaralanır. 1. Kanal Harekâtı felaketle sonuçlanmıştır. Geriye dönüş başlar. Hayatta kalanlar, çölü geldikleri gibi ama bu kez 'manevi besin'den yoksun, gerisin geriye bir kez daha aşarlar. tılı başan umutlarına kapıldıklan izlenimini edinmiştim." Çolde ılerlıyorlardı Ali Fuad Erden, "Yi- yecek oldukça yeterliydi" dıyor "Kocaman bir peksimet. Avuç dolusu hurma. Biraz şeker. Birkaç gram çay- Peksimet son derece geliş- mişti: Once hafif ıslatılmış, sonra kulde ısı- tılmış yumuşatılmış, kabartılmış, şahrem şata- rem çallamış. nefis ve iştah açıcı bir kimlik ve nitelik kazanmışü. Boylece madeni bır ta- bagı azamet ve ihlışarala doldunıyordu. Ve ay- rı bir kap yemek sanılırdı. Hurma, bem ye- mekti hem tatlıydı (bıraz su ve çalı çırpı ıle komposto yapılabüıyordu), hem de yemişti; kuru yemiş. Çay çoğu zaroan pişirilmiş ve şe- kerlıydi (yanı bazen soğuk su ıle hazırlanmış Tanhe "Sankamış Fadası" adıyla geçen ve şekersız olurdu) Sina çolunde çay pişıre- cek, peksimeti ısıtacak, hunnayı komposto ya- pacak kadar çalı, çogu kez bulunurdu. Bu be- sin uzun zaman için yetmeyebilırdı. Fakat biz kısmen de maneviyatla doyuyor. besinimizi onunla tamambyorduk." "Aklrn, ız'anm \e havsalanm alamayacağı çılgınca bır tasavvur şeklınde lasarlanan, Mıstrfelhmı te'mın ıçın açıian meşhur Kanal sefert, hakıkane Almanya'nın yukünü hafifletmek ıçn Turk askenm ateşe atmak Ozere gınşılmtş fecı bır teşebbustür 'hgilizlcri Mtsır'da yenügiye uğratmak, bu sayede Batı cephesine sevketmekte olduklan bır çok Hind fırkastnı Mısır'da aiıkoymaya mecbur etmek \e Çanakkale'ye hu\vet sevkıne engel olmak.' Enver Paşa va bu parlak fıkır Almaniar tarafından telkm edıtmış, kendısı de Türk Erkan-t harp zabıilerımn ıtırazianna kulak asmadan derhal kararım vermişli. Buna göre, sahılierdekı seıler top ateşıyle yıkılmca Kanal'a kumlar dolacak, harp gemılen Işlemeyecek \e nıhayet ordu karşıya geçer geçmez Mısırtılar ayaktanacaklan ıçın Mısır koiayca feShedıltvereceknr (~j Bahme Nazır 1 ve 4 Ordu Kumandam Cemaı Paşa 185 bın kifilık tngıhz kuwetine karşı, 25 bın kışılık bır orduyla harekeı ettt (.; "Timsah Gottyie :4a CöV arasına tesadüf eden mevkıden Kanal'm geçılmesıne karar \enlmif, 25 Fırka'dan beş tabur sahıle ınıp çelık sac kaplı da\lumbazhrla karşı vakaya doğru ıterlemeye başlamıştır TOrk asken düşman projektörtennm fiddetlı vvâlanna tuiulmuf, karşı sahılden ve kanaldakı zırhlılarla. zırhlı trenlerden şıddetlı bır topçu ateşıyle, makaslama şeklmde mUralyoz ateşlerı uçılmış, her bırtnde bır zabılıe altmış nefer bulunan dumbazlar, Kanal'ın oralarda 120 metreyı bulan gentfiığını afmaya muvaffak olamadan delık deşık olarak batıp gılmii ve ışte bu muthış şartlar içinde karşı yakava, ancak 600 kadar asker ge^ebılmışse de karanlıklar içinde akseden 'ABah, AUaM' sesleri biraz sonra kesümiş ve tabü hepsi estr ve jthıJ dufmûftur," (Lahh (hmanh Tariht Kranolojisı •' ttmaıl Hânti tkuufmend / CUts 4, Sayfiu 426-427). 'En önde Cemal Paşa, cok güzel bir kır at uzerinde, dosdoâru guneşin battığı yöne gidiyordu: İsmailiye'ye doğru!' İttihat ve Terakki önderleri, çölü aşıp Süveyş Kanalı'na ulaşmayı, Kanal'ı ele ' geçirdikten sonra Mısır'ı yeniden fethetmeyi düşlüyorlardı. ruyorlardı. îlen karakollan ve topçulan he- men ateş açtılar Osmanlı neferlerı ya oracık- ta su uzennde ya da karaya ulaştıklarında şe- hıt edıldıler Kımısı tutsak alındı.. Yanlarında bın bır guçlukle yırmı beş ka- dar duba ve tombaz göturmuşlerdı. Onlar da makınelı tüfek ateşine tutuldu ve biri dışında hepsı batmldı Olu, yaralı ve kayıp toplamı 1300'dü. Cemal Paşa, hemen gerı dönme karan ver- dı Kolordu Kurmay Başkanı von Kress ıse: — "Paşa Hazretleri" dıyordu, "sanıyornm kı bu sefer gucunun bugunku görevi, burunuy- le Kanal onunde olmeklir." Cemal Paşa karşı çıktı, dönuş emnnı yaz- dırdı Von Kress ısrar edıyordu hâlâ: — "Saldın başanya ulaşmayabilir. Ancak butun sefer gucunun yok olraası, bir şeref me- »elesidir." — "Madem ki başarma umudu yoktur" de- J Cemal Paşa, "yalnız şeref için sefer gucu- nu yok etmem!" Başkumandanlık Vekâletıne (genelkurma- ya) yazılan raporda olup bıtenler anlatıldı Ali Fuad Erden'e göre "Gazetelere j'apdan bildı- rim ıse gerçegin 'duzeltılmış' şekliydi. Bu bil- dirımde Kanal'a saldın. 'keşf-ı taarruzî' (sal- dırarak keşıf) diye nitelenmiştir. Oysa biz, Ka- nal'a 'keşf-ı taarruzî' vapmak için degil, 'hücum' etmek için girmıştik. Başaramayın- ca, başansızlığın adı 'keşf-ı taarruzî' olrauş- tnr." Genye dönuş başladı Çölü, geldikleri gı- bı, ama bu kez "manevi besin"den yoksun, ge- nsın geriye bır kez daha aştılar Çöl.. Anadolu çocuklannın, Osmanlı su- baylannın yaşamında çok önemlı bır yen olan çölun kendıne özgü gerçeğı bıhnmezse, anlat- üğımız ve anlatacagımız seferlerın bır anlamı kalmaz... Bir damla su, bir avuç gölge... Çölde ısı, kışın gunduz 30-40 derecedır, gece 0'a kadar duşer Yazın gölgede 50-60 derece- dır, gece 10 dereceye ıner. Orada doğup bü- muharebe yenı sona ermış, 28 bın dolayında nefer Palandöken dagıannda karlar ıçuıde do- nup kaJmıştı!.. Kanal sefenne katılan VIII Kolordu'nun Kurmay Başkanı von Kress, Turklerle Büiikle Bır de devenın başı oykusu var Bır duzıne okuzle çekılemeyen tombaz (bır çeşıt mavna) arabasımn çekılmesıne yardım eden ıstıhkâm mangası erlen çölun ortasmda durup ateş yakmışlar Ateşın uzennde kara- vana... Çölde yemek pışınlmedığı ıçın ne yaptık- lannı sorar Ali Fuad Erden "Hayatından umıt kesilmış bır de\enin ba- şını kasaturayla kesıp etraftan topladıklan çalı çırpıyla ateş yakmışlar; Mataraiarındakı su- yu karavanaya dokmuşler, de>e başını pişirı- yorlarmış. Deve başımn pışmesını biz de bek- lemeye başladık. kendılerine durup dınlenme olanağını bağışlayan bu bekleyişten okuzJer de yararlanıyorlardı. Ordu karargâhı da şu prog- ramda olmayan molayı bu deve başına borç- luydu. Herkes memnundu. Ancak deve başı bir turlu pişmiyordu. Oysa sabah olmadan tombazı yenne yetiştırmek gerekiyordu. Uğ- runda o kadar emek barcanan kanrvana, man- ga kumutauııun eınrıyle devrüdı. Istihkâm as- kerieriyle okuzler. ağır tombazı derin kum dal- galan uzerinde ve duşman ışıldaklannın ışığı altında çekmeye başladılar. Hem deve başı piş- memiş, hem mataralardaki su harcanmışo. Bu buyuk bir hayal kınklığıydı. Mısır seferinde hayal kınklığı mı eksıktir?" 1/2 Şubat 1915 gecesı Ketîbetulhayl'a ulaş- mışlardı Artık Kanal gorunüyordu- "Karşı yakada birbırinden iki uç kilometre aralıklı birçok ışıldak makaslama aydınlatma yapıyor; adeta geceyi gunduze çoıriyorlardı. Kanal bu nur tufanı içinde gumuş bir kori- dor gibi parlıyordu. Kanalda gelış gıdış sur- mekte; transallantikler, ışıklar içinde pınl pı- nl ve ağır ağır eeçmekleydı. Karşı kıyıda nur- lara bunınmuş Ismailiye şehri ve Tosum ve Sa- rapyum kasabalan pek sakin >e sessiz birer gorunumdeydi. Şurada burada savaş gemile- rınin siyah karaltıları gorunüyordu." Ertesı gun îsmaılıye'ye baskın saldınsı ya- pıldı Saldın başlarken guneş doğmuştu, Ka- nal'ı savunan tngilizler olup bıten her şeyı gö- gini ve İÇİBİ goren doktor "— Sıhhıye başkanı sıfatıyla, bu suyu ıçme- nızı yasaklıvorum" dedi. "Kadehi dudagına kadar goturen snbayın kurumuş ve rengı enmış gozlennde kızgınhk bir ateş gibi yandı; bu kımbilir hangi olumu getiren kadehi damla damla, serinüğiai ruhno- da duyarak içti." Kum fırtınalan Bır de kum fırtınalarına dayanamıyorlar- dı. Her mevsımde, özellıkle de ilkbaharda rast- lanan fırtmalara . Ali Fuad Erden anlatıyor "Ruzgâr, kumu dağ yuksekliğinde sutunlar halinde kaldınr. Sımsıkı kapablmış çadır için- de bıle bırkaç dakikada her şeyi derin bir toz tabakası kaplar. Hiçbir ortu >e kılıf silahlan tozlanmaktan ve kumlanmaktan konımaz. Kapalı sandıklann icıne, saatın kapağırun icine bile kum girer. tnsaniar ve haj vanlar nefes al- makta guçluk çekerler. Kum fırtınası sırasın- da on metre ilerisf bile gorulmez. Fırtına sa- atlerce surer." Başarısızlıkla sonuçlanan, 1300 kayıp ver- diren bu girışım"Birinci Kanal Seferi" olarak anıldı Ve hemen ıkıncısının hazırlıklanna gı- nşildr "Çol Kumandanlıgı" kuruldu, komu- tanlığa Albay von Kress getınldı. Görevi, gı- rışılecek "Mısır Seferi"run hazırlıklarını ört- mek ve korumak, bır de Kanal'ı hedef alan "tâdı" (rahatsız etme, bezdırme) gırışımlerin- de bulunmaktı Öte yandan, bınlerce altm harcanarak çöl- de demıryolu, dekovıl hattı, şose, su kanaila- rı, bınalar, sebze bahçelerı, haberleşme hattı yapımına gırışıldi. Butun bunlar da ikıncı se- fer hazıriık amaayla gerçekleştırüıyor, bu ara- da ılk kez bölgenın 1/200.000 ölçeklı hantası yaptırılıyordu Zaman zaman Kanal'a baskınlat düzenle- nıyor, "keşif saldınlan" gerçekleştınlıyordu. Bunlann en başanhsı, 22-23 Nısan 1916'da yer alan Katba Muharebesı oldu. Muharebe "ba- şanlı"ydı ama, 7 subay ve 143 er şehit veril- mış, 1 subay 170 er yaralanmış, 1 subay 35 er Kanal Harekitı sırasında yapılan yukandaki harita, Osmanlı ordusunun çıkış noktası olan Bi'r-As-sebu'den Tosum ve Serapyum'a kadar olan alandaki bareketini gösteriyor. yuyen Bedevıler bıle bu ıklıme zor dayanır. Cemal Paşa'nın karargâhında uç yıl kalan Falih Rıfkı (Atay), yakından tanıdığı çölu, çöl- deki Anadolu çocuklannı anlatırken diyor kı: "Hafir ve Nahil'den başka hiçbir yerde ne ağaç, ne ot vardı. Urban (yoksul Bedevıler) dağ gölgelerinde, kaya diplerinde yatıyor. Bu kotu bahtlılar arasında at gubresinden arpa ayıklayanlar ve aülan kemığı kemirenler az de- ğildir. (...) Geçtiğımız yer bir yondur. Ne yol ne de işa- ret vardır. Bugun tekerleğin oyduğu izi bir fır- tına silıp bozar. Nisan koyduğunuz tepe, ye- rini değıştinr. O zamanlar resmı bildirimler- de sozgelimi tbin gibi adlar işitirdinız: Bun- lar ne koy ne kasaba ne vaha yalnız çadır ku- nılmuş toprak ve kum konaklan idiler. (...) "Çolle sıcak, insana suyu duşundurur Uzun bir yaz gunu, bir çol yazının gunu, bir delikten ateş kuyusuna iniyor gıbı gıttikçe eri- yerek yuruyen asker için bir içim sudan, yu- zune serpilmış bir avuç sudan kutsal ne ola- bilir? Sina, taze su kuyulanndan yoksundu. (...) Çölun en buyuk sırn bir damla su ve bir avuç golgedir. Biz yağmur birikintilerinden ya- rarlanmıştık. Bunlann arasındaki uzaklık bi- le yirmı beş kilometreden aşağı degildi. "On yıldan beri, yalnız sefer zamanında Tih Sahrası'na y^ğmur duştu. Ordu kumandanlı- gı her tarafa emırler gonderip yağmur selle- rini tutturdu ve setlerle toplattı. Kumandan- lıgın ikinci bir emri, her insan için >irmi dort saatte bır matara suya ızin veriyor ve fazla su için binkıntılere yonelenleri pek ağır cezalar- la tehdit ediyordu. Yalnız kumandanın, buyuk ordu içinde tek bir kişinin, yuzünu yıkamak için ikinci bir matara su kullanma hakkı var- dı. (...) Her parça su. en tehlikeli cephanelik- lerden daha fazla bir ozenle ve kesin emir al- mış sungulu erlerle sakınılmıştır. Bu ufak çu- kurlar, bin çeşit bocek, mikrop ve daha bil- mem neierie doluydu. Hatta bir gun ordu ku- mandanının yaveri pek pis bır çukurdan ma- tarasının kadehini doldurmuştu. Suyun ren- kaybolmuştu. Öte yandan Ingilizlenn Kanta- ra'dan Rumanı'ye doğru normal genışhkte bır demıryoluyla bır su yolu yaptıklan anlaşümış- tı Bu, Akdenız kıyısı boyunca, Fılıstın'e doğru ılerleyeceklermı ortaya koyuyordu. Yazın korkunç sıcağı çölü kasıp kavunna- ya başladığı günlerde, Alman karargâhı Sü- veyş'e ikıncı bır sefer yapümasını ıstedi. Amaç, uzun menzıllı toplarla Kanal'dakı deniz hare- ketlenmn aksatılması, Ingılızlerin oyalan- masıydı. 2. Kanal Seferi Hazırhklar tamamlanmadan, 1916 temmu- zu sonunda von Kress'ın komutasında İkinci Kanal Sefen'ne çıkıldı. Üç pıyade alayı bır sü- van boluğu, ıkı dağ bataryası, bır ıstıhkâm ta- buru, sekız boluklük bir makineli tüfek taburu ıkı Avusturya obüs ve bır Alman sahra batar- yası ıle iki tayyare top takımından oluşan on bın kışılık sefer guctı, yanıp tutuşan çölü bin- bır guçlukle aşıp çarpışmaya başladı. îngüızler daha da guçlenmışler, gereken ön- lemlen almışlardı Üç alaylık tumenın uçte biri yıtınldıkten- sonra tngilizlerce adım adım ızlenerek kayıp- lar vererek gen çekılen birhkler, Elanş'i bo- şalttılar Üç ay suren savaş sonunda, 16 ekımde, da- ha gerıdekı hatlara çekılme karan alındı. Ingılızler Sina'ya ıyıce yerleştıler, demiryo- lu ve su hattı yapımını hızlandırdüar. Şubat ortalannda cepheye gelen Enver F»- şa'yla göruşuldukten sonra cephe çok gerile- re, Gazze-Telüşşeria-Bırussebı hattına alındı. Kanal açıktı Ingılizler Batı cephesine, Ça- nakkale'ye, ıstedıklen başka yerlere Hintli, Ye- nı Zelandalı, Avustralyalı askerlennı gönde- nyorlardı . Savaş yalnız Fıhstın cephesinde değüdı. Bü- tun cephelerde sürüyor, ölum makınesı, Ana- dolu çocuklannı ve genç subaylan yıyordu... Ya Irak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle