Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r
MHURİYET/10 PAZAR YAZILABI
A TÎNA'DAN
9 EYLÜL 1990
IPKA'DAN
'93 Harbi'ne
birgeçitŞıpka, Bulgaristan'da Balkan Dağları'nın en
elverişli geçidi. Miladi 1877'de patlamış
olmasına rağmen Rumi 1293'e rastladığı için
'93 Harbi' diye anılan, bir yıl sonra
Osmanlı'mn yenilgisi ve Ayastefanos
Antlaşması'yla sonuçlanan o hüzünlü savaşın
'geçtiği' yer burası.
GÜRHAN TÜMER
ŞIPKA — Bizim Almanya gur-
betçileri, Kapıkule'den çıkıp iyi
Tûrkçe konuşan Bulgar gümrük-
çûlcrine marklannı ödeyip harca-
malanna olanak olmayan zorun-
lu 'Leva'lan ceplerine koydular
mıydı, 130, 150 kimbilir belki de
1701e gazlarlar ve Sofya'yı solla-
yıp, mümkün olan en kısa zaman-
da soluğu Münih'te ya da Berlin'-
de ahrlar. Emeklerini Avusturya'-
ya, Fransa'ya satanlaı da Bulga-
ristan'ı geçerken artık ezbere bil-
dikleri ve adım başı "Tranzit"
levhalarıyla dolu aynı yolu kulla-
nırlar hep.
Bizse, turist olaraktan ve de he-
defimiz farkü olduğundan, Has-
kono'ya kadar onlarla birliktey-
dik de ondan sonra sağa dönüp
Dimitrovgrad, Stara Zagora uze-
rinden seyretmeye başladık.
Bu yol ötekine benzemiyor.
Gurbetçi işçilerimizin izledikleri
yol, tekdüzedir, kupkurudur,
dümdüzdür. Buysa yer yer biraz
dolambaçlı, ama aynı zamanda
yemyeşil. Arasıra bizim illkemizin
ormanlık yoüarına benziyor. Bir
de yağmur bastırdı mı tut ki Ka-
radeniz'desin.
Sanınra pek az turist bilir Bul-
garistan'ın bu yeşil yöresini.
Kazanlak'ı ve yol üstündeki bi-
raz kaba saba ve başı göklere de-
ğecek kadar büyük kahramanlık
h«ykellerini geçtikten sonra o sa-
ğanak yağmurun altında, bir te-
penin yamacında, yeşillikler için-
de, kubbeleri altın sansı ve pırıl
pınl, periler padişahının şatosu-
nu andıran bir yapı, bir kilise...
Az sonra da Gabrovo'ya var-
madan Şıpka işte. Burası Bulga-
ristan'ı kuzey-güney diye, aşağı
yukan iki eşit parçaya bölen Bal-
kan Dağları'nın en elverişli geçi-
di; milâdi 1877'lerde patlamış ol-
masına karşın, Rumi 1293'e rast-
ladığı için bizim tarihlerimizde
hep "93 Harbi" diye anılan, bir
yıl sonra 3 man günü, Osmanlı'-
mn yenilgisini tescil eden Ayaste-
fanos Antlaşması ile noktalanan
o hüzünlü savaşın dillere destan
ettiği geçit... Balkanlar'ın o unlü
kı'şlannda, Turk-Rus-Bulgar, bu-
rada kıyasıya savaşmış, insanlar,
bundan 113 yıl önce buralarda te-
lef olmuşlar.
Bugün ise hava iyiden iyiye sı-
cak ve sislice. Uzerinden yülar
geçmiş bütun savaş alanları gibi
burası da dıngin. Bir kahve yap-
mıslar yolun kıyısına. Önünde bir
sttrfl araba. Bulgarlar gezıniyor-
lar, dinleniyorlar, azıcık malü,
küçücük dukkândan alışveriş ya-
pıyorlar. Biz de birer kahve söy-
Soygun için
yazı seçin!Şehrin sıcağı altında çalışmak zorunda
kalanlar bir an önce işi bitirip en yakın plaja
gitmeyi düşlüyor. Bazı insanlar da bu
durumdan yararlanıp 'bereketli' işler
yapıyorlar. Ne mi? Tabii ki soygun. Atina
özeîlikle yaz döneminde birbirinden ilginç
soygunculara sahne oluyor.
lüyoruz.
Karşı tepede bir anıt. Sisli gök-
yüzünde biraz gerçekdışı gibi.
31.5 metre yüksekliğindeymiş. Az
ötede, daha küçük bir başka anıt.
Bunlar, elbette ki Bulgarların za-
ferini simgeliyor. Bir de o savaş-
taki Rus - Bulgar işbirliğini, dost-
luğunu... Az önce gördüğümüz
kilise de öyle. Rus kilisderine ben-
ieyen o yapı da, yine Rus -Bulgar
işbirliğiyle, Osmanlı askerlerince
geçilemeyen, abnaraayan, böyle-
ce de Bulgaristan'ın bağımsızlığı- Gaudi'nin Barcelonalılann katkılan ile 108 yıldır Uerieyen eserl, 130 metre yüksekliginde. Beş kubbesi, 12 çan kulesi var7
na giden yolu açan Şıpka Geçidina gıden yolu açan şıpica ueçıaı j >
Sf
vası,"93H»bl"arusınayapü- JJARCELONA'DANmış.
Kahvemizi içtikten sonra ara-
bamızla tırmanıyoruz yukanya,
anıtm yanına. Ama bir de, bir sü-
rü merdiven çıkmak gerekiyor.
Çıkmıyoruz. Asağıdan bakrnak-
la yetiniyoruz. Buarut, 1926-1934
arasında yapılmış. Bugün de ye-
ni düzenlemeler, eklemeler yapı-
yorlar, yeni kabartmalarla süslu-
yorlar merdivenlerin yanındaki
duvarlan.
Asağıya inip biraz da yayan
dolaşıyoruz Şıpka'da. Kahveha-
nenin iki adım ötesinde bir otel.
Turistik bir otel olmalı, "Otel
Şıpka" olmalı. öyle ama içi, oda-
lan, hiç de imrenüecek gibi değil.
Resepsiyondaki kıza fıyat soruyo-
ruz. Söylüyor. Hemen arkasmda
da "NereHsiııiz" diyor. "Tiirk"
diyoruz. "O zaman iki misli" di-
yor. Nedenini sorduğumuzda da
ilk verdiği fîyatın, yalnızca sosya-
list ülkeler için geçerli olduğunu,
bizim gibi kapitalist ülkelere farklı
uygulama yapıldığıru bildiriyor.
Demek ki, buralar, hele bu Şıp-
ka, biz Turkier için hiç mi hiç el-
verişli değil.
Taşlarm senfonisiLos Caracoles'ten çıkıldığında, "Sagrada
Familia" Kilisesi'nin önünden geçersiniz.
Antonio Gaudi'nin 1882'de başladığı ve
yapımı hâlâ sürdürülen dev eseri daha bir
çarpıcı, daha bir görkemli görünüyor.
ÜSTÜN AKMEN
BAKCELONA — EscudeUers
sokağında **Restaurante Los Ca-
racoies
n
in sıcak havasıru sağa sola
kışkışlayarak serinletmeye çahşan
kocaman pervanenin altında, "s«ç
öıörKUfl" patron raasaya şarabı
getirirken bu içkinin bütün duyu-
lan uyandırdığını anlatıyor. Bar-
dağı ışığa doğm kaldınyor. "Ah,
şn renge balan!" diyor. Burnuna
yaklastınyor kadehi ve o nefis
üzüm kokusunu içine doldunıyor.
Sonra dilini, ama dilinin tam ucu-
nu şaraba değdiriyor. Diline, ağ-
zının içinde bir tur atması komu-
tunu veriyor. Müşteriler, midyeler,
salyangozlar, "padla"lar eşÛğin-
de şaraplan devirmekteler. Şişeler
gidıyor-geliyor. Ve nihayet de her-
kes benliklerini masalann üzeri-
ne bırakıyor. Herkes kimliklerinin
dışına çıkıyor. Kasetçalardan Ma-
risma'mn "Kecnerdo"su taşmak-
ta. Kimlık, "kimliğiıır korumak
için çevresinde kocaman duvarlar
örüyor. Bu duvarlar kafes içinde-
ki kdmliğe uygun olmayanın ice-
riye ahnmasına izin vermiyor. Yeni
bir algı içenye girdiğinde kimligin
istediği biçime dönüşüyor. Barce-
lona'da insanlar yaşamlannı böy-
lece görmek istediklerini görerek
duymak istediklerini duyarak
koklamak istediklerini koklayarak
sûrdürüyorlar.
"Los Cancoies'*ten çıkıldıgın-
da "Sagrada Familia KİHaesTnin
önünden geçerseniz, Antoakt Ga-
•di'nin 1882 yıünda başlayan ve
hâlâ yapımı sürdürülen son yapı-
tı, daha bir carpıcı, daha bir gör-
kemli görünüyor. Bu "taşlana
senfooisi"ni belli bir yapı üslubu-
na sokmak zor. "Avrapa'da orta-
cafdaa beri oygulaııageiea uzan-
tamsua aksb kilise semasına
•yayor" diyenler var. Ama gerek
struktürü gerekse bezemderi, baş-
ta 'Art Noaveao' olmak uzere go-
tik ve barok gibi üsluplardan da
izler taşımakta. Cephelerden bi-
rindeki "portain
ın ustünde yükse-
len oyuk, yank ve çukurlarla kaph
dört çan kulesi, peri bacalannın
doğal görünümünü anunsatıyor.
Bütun cepheler abartıb ögelerle
renk renk sırlı tuğla ve seramik
parçalarla bezelı. Barcelonalılann
bağışları ile 108 yıldır kâh ılerle-
ven kâh duran yapı, tamamlandı-
ğında, uzunluğu 130 m'yi, geniş-
liği 81 m'yi, yüksekliği 170 m'yi
bulacak. Beş kubbesi, her biri 100
m. yüksekliğinde 12 çan kulesi
olacak. Galerisi 2200 kişilik bir
koroyu alabilecek büyüklükte.
Yüksekliği 40 m'ye varan dört org-
dan başka, batı kulelerinde dev
orglar, doğu kulelerinde ise çeşit-
li melodiler çalabilecek kariyon-
lar yer alacak.
STELYO BERBERAKİS
ATtNA — Yunanistan'ın çehre-
si, yaz günlerinde tamaraen defi-
şiyor. Işler daha da yavaşhyor,
umursamazlık son haddine van-
yor, tatile çıkanlar geri dönmek is-
temiyor, geri dönenler ise tatil
günlennin hayalinde yaşıyor. Ta-
mircilerin, benzin istasyonlannın,
dukkânlann yansı kapalı... Dev-
let dairekrinde büe memur sayısı
asgari dttzeyde bulunuyor. Atina1
nın sıcağı wH'"Ha çalışmak zorun-
da kalanlar ise bir an önce "işi
Utirip" en yakın plaja gitmeyi
düşlüyor. Yani tam bir "rcfeavct
ksvaa" sürüyor. Bu durum her yıl
olduğu gibi bu yıl da eylülün or-
talanna kadar sürecek...
Ancak bu yaz döneminden hiç
etkilenmevenler de var. Bu insan-
lar yaz aylarında çok daha
"kıymk" işler yapıyorlar. Ne mi?
Tabii ki soygun. Geçen hafta bir
grup soyguncu, "yta tatU doteyv-
sıyia möe*sesemİ2 bir ty kapalı
kalacaktır" kvhası asüı ekktronik
cihaz satan dev bir mağazaya gir-
di ve içeriden 300 milyon drahmi
(5 milyar lira) değerinde TV, vi-
deo, computer, radyo, teyp, CD gi-
bi cihazlan kaldırdı... Hem de ga-
yet sakin bir sekilde. Atina'nın en
büyük caddeJerinden biri olan Pa-
tiision'daki dev m«g»7»nın önû-
ne gece yansı büyük bir kamyon
çeken soyguncular, sanki o mağa-
zanın işçileriymis gibi davranarak
mağazanın kepenklerini kaldırdı-
lar, kilidi kırdılar ve içeri girerek
cihazlan teker teker ve elden ele
tasıyarak kamyona yüklediler.
"I$" bitince, mağazanın
"luurttaİBe" giren soyguncular, ge-
ce sıcağrnda susamış olsalar gere-
kir ki Coca-Cola, bira, su ve bi-
TOULOUSE'DAN
Ayrılanlar için hafif bir hüzün yazısıPlace Rouaix'deki Le Visconti kahvesinde, tüketilen kahvelerin
miktarı arttıkça umutlar yavaş yavaş azalır ve yalnızhğın verdiği
hafif rahatsızhk etraftan yükselen neşeli gürültülerin yabancısıdır.
MEHMET NfESTÇİ
TOULOUSE — Pınl pınl bir ağustos gununde To-
ulouse şanslı yayalann, şık kalemlerle yazmaktan
hoşlananlann, Rue Peyrolieres'teki Çın lokantası-
na rağbet etmeyenlerin, uzun topuklu ayakkabıla-
nnın üzerindeki narin bileklerine zincirler bağla-
yan şuh kadınlann, Garonne nehrini dakikalarca
seyreden yalnızlann şehri. Şairlerin aşkı, her türlü
ilhama gereksinimi olanlann ilacı, rengârenk bisik-
letlerinı daraak sokaklann kenarlanndaki zarif yeşil
dernirlere bağlayanlann mekânı...
İçinde biraz vakit geçirdiğim etrafı görkemli bi-
nalarla çevrili pazar alanı, daha çok ucuzluktan de-
ğil de bayağılıktan hoşlanan insanlann tatmin ola-
bileceği bin çeşit eşyayla doluydu. lşleri iyi giden
bir kitapçının tezgâhmdaki eskimiş bir yığın tozlu
kitabın oluşturduğu tablo ve müşteri çekmek için
tamtamıyla sürükleyici ritmler yaratan bir Afrika-
lı satıcı dışında, insanı vasatlıgıyla şaşırtan bir uğ-
rak yeriydi.
Kenti eşıt olmayan iki parçaya bölen Garonne
nehri geniş, olabildiğince kıpırtısızdı ve Le Pont Ne-
ufle St. Pierre köprusunun arasında kalan otopar-
kın nehrin kenanna uzandığı alanda yırtık panto-
lonlu, pis görünüşlü punklar, içkileri eüerinde et-
raftan geçenlere anlamsız tepkiler veriyorlardı. Yi-
ne bu iki köpru arasında kalan Quai Lucien Lom-
bard, şehrin en romantik sokaklanndan biriydı. Gn
yükseği 15 rnetreyi geçmeyen, birbirine bitişik, be-
yazlı yeşillı pancurlan nehre acılan. tertemiz duvar-
lanndan sokağa salınan kavuniçi lambalanyla bu
evler, sokağın yadırgatıcı sessizliğinin düşsel mü-
ziğiydi.
Place Rouaix'deki Le Visconti kahvesine oturmak,
ya kahvenin önünde bembeyaz çeşmeciği bulunan
sevimli otobüs durağında bekleyen ınsanlan dikkatle
izlemek içindir ya da yandaki pabuççuda yaptığı
alışverişten çıkan gururlu kadınlardan çalınabile-
cek anlamsız bir bakışı yakalayabilmek için. İçilen
kahve çok lezzetlidir ve bir ikincisini ısmarlamak
için tereddude duşulmez.Tuketilen kahvelerin mik-
tarı arttıkça, umutlar yavaş yavaş azalır ve yalnızlı-
ğın verdiği hafif rahatsızlık etraftan yükselen ne-
şeli gürültülerin yabancısıdır.
Toulouse, ayrılanlar için hafif bir huznün nede-
nidir. Gerektiğinde dönülmesi gereken, kıpkırmızı
kiremitli binalanyla zamana karşı duran nefis bir
ortaçağ lezzetidir.
lumum mesrubaü icip bitirdiler.
Daha sonra hiçbir şey obnamış gi-
bi dışan çıktılar, mağazanın ke-
penklerini kapatülar, kamyona
bindiler ve poĞsin tabiriyle "olay
ft^7^n^n SADİO1 V3Z fflt*şftti ffCC3ff"ffl
sayfiye yerinde olaydan haberdar
edildi. Adam saçını başını yohı-
yordu, ama nafile, artık yapüacak
hiçbir şey yoktu...
Buna benzer başka bir soygun
yine geçen hafta içinde oldu_.
Soyguncular bu kez bir taşla ûç
kuş vurmuştu... Atina'nın "FexT*
pasajının içine giren soyguncular,
Yunanistan'da "rilîfi" olarak bi-
linen yontemle üç magazayı bir-
den hem de 3 saat içinde toymayı
başarmıştı. Bir gece önce pasajın
içine gizlenen, ancak kaç kişi ol-
duklan bilinmeyen soyguncular,
yine elektronik cihaz satan dttk-
irâniarrian birine girmiş ve aynı ci-
hazlan satan komşu dttkUuuan
da bitjşik duvariara delik açma su-
retiyk "laKMcate" usuifl, bir cd-
sede boşaltmışlanh. Soyguncular
daha sonra pasajın dışında bekle-
yen kamyonu elde ettikleri
"faateetterle" doldurup ^"C**"!-
lar, dokkfln sahiplerine toplam
500 milyon drahmi (8 milyar lira)
zarar vermişlerdi. Aynı bundan bir
ay önce Yunanistan Milli Kütüp-
hanesi'nden "kaybofau" 200 bin
adet nadir kitap gibi...
Milli Kutuphane içinde yülarca
korunan 400 bin eski kitabın gun-
lerden bir gün "bakuaa" gönde-
rilmesine karar verildi. 400 bin ki-
tap kamyonlara yüklendi ve Ati-
na'nın dışında kitap "Bakunerl"-
ne yönlendi. Ne var ki tam bir ay
sonra anlaşudı ki 400 bin kitap ye-
rine 200 bin kitap var. Oysa Milli
Kutûphane yetkilileri, teker teker
saydıklan ve kamyonlara yükle-
dikleri Idtaptann 400 bin olduğu-
na "yeaaV ediyorlar. *VBkaawff
memurlan da kamyonlardan bo-
şalmklan Iritaplann 200 bin oldu-
guna "ytmiar ediyor... Dolayısryia
200 bin nadir kiubın "yoida gl-
derkea kayboMafMa" karar b-
lındı, ama "kltap iiıjffilan'*
halen bulunamadı. I
Yine bundan iki hafta önce Yu-
nanistan'ın en turistik adalanndan
biri olan Korfu'da "başanfc" ve
gayet profesyondce bir soygun oi-
du. Soyguncular bu kez bir ban-
kadan 50 milyon drahmi (yakla-
şık 1 milyar lira) kaldırdı. Masketi
soyguncular güpe gundüz girdik-
leri bankada aynı filmlerde oidu-
gu gibi "Eler yakan, k« Mr §oy-
AMSTERDAM'DAN
Ganimet turizme kaldı5 yılda bir düzenlenen 'Sail 90' Fuan'nı beş
günde beş milyon kişi ziyaret etti. 17.
yüzyılda batan gemilerin 'tıpkıyâpım'larının
yer aldığı fuarda, çocuklar, bu yaşh
kadırgalardan fırlayacak bir gözü banth,
tahta ayakh korsan hayaletlerini korkulu bir
.merakla boşuna beklediler.
ATİLA KANBtR
13 büyük ve onlarca irili ufaklı ydkenli, eski korsaahk gönlerini hatırlattı.
AMSTERDAM — Bu yaz otuz
dereceye varan hava sıcaklığı,
Hollanda iklimine göre anormal
ise de Amsterdamlılar bunun ta-
dını çıkarmadı değil. Yazm, nü-
fusun büyük bölümü gurbetlerde
gövdeletini yakmaya gitmiş olsa
bile Amsterdam, turistik önemi-
ni korudu, ttalyan ve Ispanyol tu-
ristlerin akıruna uğradı. Kentte
yaşayanlar ise gövdelerini serinlet-
mek için yüzme havuzlanna ya da
parklara üşuştuler.
Yaz aylannın yeknesaklığuıı
bozan turistik etkinliklerden biri
olan ve beş yılda bir düzenlenen
"SaB '90" adlı yelkenü fuan bü-
yük heyecan yarattı; beş günde
beş milyon kişi tarafından ziyaret
edildi. Basm, bunu rekor olarak
yorumladı. 17. yüzyılda batan ge-
milerin "bpkıyapım"lannın da
yer aldığı fuarda, dünyanın çeşitli
ülkelerinden gelen 13 büyük ve
onlarca irili ufaklı yelkenli "Het
tj" kanalının kopkoyu gri sulann-
da demir attı.
Geceler, Akdeniz gecelerini
aratmayacak güzeiükteydi. Ço-
cuklar, mehtapta bu yaşh kadır-
galardan zırt deyip fırlayacak bir
gözü banth, tahta ayakh korsan
hayaletlerini korkulu bir merak-
la boşuna beklediler. Doğu lima-
nının küf ve erzak kokan rıhtım-
lannda, Hollandab genç kızlar,
ideallerindeki mektepli denizcileri
aradılar. Buldular bulamadılar.
Mektepli denizciler cantiydiler, si-
nek kaydı tıraşlanyla fena halde
yakışıkhydılar. Alayh denizciler-
se, üç günlük sakallannın gerek-
siz taradığı akşamdan kalma su-
ratlannda; hayli geçkin ve çekici-
liklerini (asla) yitirmemiş kadın-
ların şuh izlerini taşıyorlardı.
Rıhtımlarda gezinen kalabahk-
lar, arkalannda tonlarca bira,
mesrubat kutulan, dondurtna kü-
lahlan, cigara paketleri vs. bıra-
karak, seren direklerine tırmana-
rak veda gösterisi yapan gemici-
leri 5 yıl sonra görüşmek üzere
uğurladüar.
sa kAM ol»r!" diyerek dlerindeki
kısa namlulu silahlarla, bankanın
kasalarını boşaltmışlardı... Poüs,
bu soygunun ttalyan soyguncular
tarafından yapıldığına inanıyor.
Ama soygunculann yakalanacagı-
na kimse inanmıyor.
Yunanistan'daki soyguncular
bazen çok ileri gidiyorlâr. Gitme-
seler, yttksek mahkeme kurulu
yargıçlanndan birinin evini soyup
soğana cevirebilirler miydi? Soy-,
guncular bu vurgunlannda tam 15
milyon drahmi (260 milyon lira)'
nakit para çaldılar. j
Ama bütün soyguncular j
"profcsyoaer dogmaz. Her şeyin'
bir başlangıç noktası vardır. Bu-.
nun en iyi örnegi 15 yaşındaki bir'
Atinalı çocuk. Çocuk, aitetinin
yokluğundan yararlanarak kendi
evini soymuştu. Anahtan olmad*- >
ğı için anahtarcı çagıran ve evine i
girdikten sonra TV, video ve büu-
mum mücevheraü alıp kacan
genç, babası taraftndan polise fi-
kâyet edildi. Çocugun babası, İS
yaşındaki oğlundan davacı oldu.
Şimdi anne ve babası ile birlikte
tttm aile fertleri ve polis 15 yaşın-
daki "afacaa Nlko"nun pesine
düşmOş bulunuyor.
Kalorifer kazanı alacaksanız
önce bu sorulara cevap alın:Ulkemizde hem svı yatotta, hem sadece brûlörünü
l î l l ı l cfeç'Ştırerek doğatgazla kullanatnieceğinız dökme
dıfimfi kazan hangrsıdır? DemMöküm.
Duvar deldırmeyen, (Sm <Skt\ taşınarak monte
edılen kazan hangı markayi taşır?
DetnirdökünVı
Konusunda, Avrupa'nın en ileri teknolojisiyte
ışbtriığı haiınde uretım yapan kımcr
7
DMvdöiûın.
6EHEL MÜOOm.ÜK: Murtıasan Sok Koza I; Merkezı C Blok Kat 11-12
Ba mjmcu BOroû S^NBUL T& H> 175 3666 (10 Hat) Faks; (1) 175 5963
DOGALBAZ M ISI OANIŞMA MERKEZLU!:
bbntalTel (1)5420006-583 92 24 Mun. Tel (4)16787 78-1182100
tartr Te (51)19 60 33 Ihını Tel (24,231099 Smsun Tel (36(1510 52
Sorulan ve cevapbnnı uzatmak mümkün Sız en tyist bir an önce
bölgenızdekt Dogalgaz ve Isı Danışma Merkezint arayin veya
Demirdöküm Yetkili Satctsına jğrayın. Demırdöküm kazanların
dtğer ustunluklerını ve sızı bekleyen süper ekonom* ödeme
koşuRanmoğrenın
Bir kere daha göreceksiniz; kalorifer kazanmda
sorularmızm cevabı, paranan karşılığı Demirdöküm'dür.
Demirdöküm
"Türkiyenin tercihi"
GENELSATKI
MERKEZ Tfe A * Talat Paşa Cad Harmancı Sok Daruşşaiaka Tozan Iş Kanı
No 3Levent806401STANBUL Tel (1»179 27 20 (7 Hat) Faks (1)179 27 29
Antrı Mhjı MMamfl. Tel (4) 125 43 20-22 Faks (4)118 70 44
0O6ALGAZ
SAYIN DOKTOR VE ECZACILARIN DİKKATİNE
Akut lenfoblastık ve myeloblastık losemıler tle
Non-Hodgkın lenfamoların tedavısınde kullanılan
Kidrolase10000 I.U.
L - ASPARAGINASE
Bir flakonluk ambala/larda pıyasaya venlmıştır.
RHÖNE-POULENC ILAÇ MAD TIC LTD ŞTI
Buyukdere Cad 15/A Hur Har K 7 ŞIŞLI-ISTANBUL
(WP RHÖNE-POULENC
PAZARLAMA VE DAĞITIM
ARAŞTIRMALAJU
TÜRKİYE'DEKİ UYGULAMALARI
Nezih H. Neyzi
Haşet, Akademi, Gençlik, Acar, Elif, Bilgi, Eren ve
Kültür Kitabevleri'nde arayınız.
PEVA-Beyoğlu, îmam Sk. No: 1 ÎSTANBUL
Temiz bir deniz... Sessiz
bir ortam ve eşfeiz bir
doğa içinde tatil.
MOTEL ÇAGIN
Assos-Bekiaş Köyü
Tam pansiyon: 30.000 TL
Ayvacık/ÇANAKKALE
Tel: 9-1969-1441